Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Kanımca sorun, tartışmalarımızdan çok daha kapsamlıdır: Avukatın toplumdaki yeri, toplumun avukata bakış açısı.
Sorunun belki de en temel nedeni "avukatlık mesleğinin" toplumda hak ettiği saygıyı görmemesidir. Genel kanıya göre, Avukatlık saygın bir meslek değildir.
Eminim ki, tüm meslektaşlarımın hemen her gün karşılaştığı çok basit, gündelik örnekler bu bakış açısını rahatlıkla ortaya koymaktadır.
Önceliğimiz, mesleğimize saygınlık kazandırmanın yolunu bulmak olmalıdır.
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Beni yanlış anlayıp yanıt vermeye yada fırsat bu fırsattır diyip bu sözden yararlanmak isteyenlere çok ağır yanıt vereyim öncelikle uyarayım dedim. Çünkü avukatlar hakkında düşüncelerimi bilir bilen...
Sayın Av.Esin Kılıç Erdoğan' ın sorusunu şöyle soralım doğrusnu bulalım bence Esin hanımefendi demiş ki ''Sorunun belki de en temel nedeni "avukatlık mesleğinin" toplumda hak ettiği saygıyı görmemesidir. Genel kanıya göre, Avukatlık saygın bir meslek değildir.'' Peki soru şu ? Avukatlık gerçekte saygın bir meslek midir ? ( Kütfen yazmak için yazmayınız avukatlar nedenleriyle yazarsa daha memnun olacağım çünkü yanıtlara sorum var. )
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Tüm meslekler saygındır Sayın commodore1tr ve elbette avukatlık da saygın bir meslektir. Yargının olmazsa olmaz 3 unsurundan biri olan savunma unsurunu üstlenen mesleğin ve mensubunun, en az diğer unsurlar yani iddia ve karar makamları kadar saygın olduğunu kabul etmek gerekir. Mesleğimizin tarihini ve gelişimini incelediğimizde aynı zamanda kutsal (Bu ibareyi meslekler için kullanmayı pek sevmem ama başka türlü ifade edemedim.) bir meslek olduğunu da görüyoruz.
Ha, ülkemizde saygın mıdır diye sorarsanız (ki sanıyorum bu yanıttan sonra o soru gelecek) Esin Hanım zaten bu konuda açıklama yapmış, bizim memleketimizde avukatlık maalesef saygın bir meslek değil, bu bizlerce de kabul edilen hatta bunda biz avukatların da büyük etkisi olduğuna inanılan bir gerçek.
Yalnız ne hikmetse, bu saygın olmayan meslek en çok tercih edilen meslekler arasındadır. Çoğu anne-baba çocuklarının avukat olmasını istemektedir, adliyede üzerinizde gıpta ile dolaşan bakışları hissetmektesinizdir. Ben de bunu anlayabilmiş değilim...
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Peki sayın Av.Dilek Kuzulu Yüksel ;
Demişsiniz ki '' Yargının olmazsa olmaz 3 unsurundan biri olan savunma unsurunu üstlenen mesleğin ve mensubunun, en az diğer unsurlar yani iddia ve karar makamları kadar saygın olduğunu kabul etmek gerekir.'' Ne kadar inanmak istediğim bir cümle olduğunu iyi bilirsiniz ama sormam lazım ben en az 10-15 kere mahkeme salonlarında '' Hakim kisvesi ''altında bazı kişilerin '' Avukat tutmak zorunda değilsin kardeşim kendi savunmanı kendin de yapabilirsin...'' diye kuyruğu kopmuş dana gibi bağırdığını maalesef duydum siz bizzat avukat olduğunuza göre çok daha fazla duymuşsunuzdur. Ama hiç bir zaman '' Savcıya gerek yok... hakime gerek yok... '' diye bir söz işitilmemiştir bırakın işitilmesini ima etmek tutuklanma nedenidir güzel yurdumda ama avukatı versan avukat olması ''hafifletici neden ''sayılacak neredeyse...
Şimdi ....
1. Bu söylem saygınlıkla ne kadar bağdaş... Saygınlık bu sözden sonra olur mu?
2. Hakim olan zat böyle saçmalarken orada (Kusura bakmayın ) Unutulmuş bavul gibi dikilen avukatların tepki göstermemesi, şikayette bulunmaması ,
başlarını önüne eğmesi olayı kabullenmesi saygıyla bağdaşık mı ?
3. Gelişmiş ülkelerde Avukat yok diye davaya bakılmazken bizde böyle pervasızca konuşmalardan sonra saygınlık olur mu ?
Daha yeni başlıyoruz değerli arkadaşlar bu hiç beklemediğim bit yanıttı ondan sorular hafif geldi ... hele hele gelin... Saygınlığınız için gelin bari 10 ar on beşer ben razıyım size karşı kaybetmeye gelin ...
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Sayın commodore1tr;
Avukatlık mesleği ile ilgili oldukça önemli ve kanayan bir yara diyebileceğimiz bir hususu deşeliyorsunuz. Ben de bir avukat olarak bu yaranın kurcalanmasında yarar görüyorum. Kendi deneyimlerim ve gözlemlerim ışığında bu mesleğin olumlu-olumuz yönlerini iredelemeye çalışacağım.
1) Ben her zaman hukukçu olmayı ve Hukuk Fakültesi mezunu olmayı bir ayrıcalık saymışımdır. Diğer meslek mensuplarını küçümsediğim ya da önemsemediğim zannedilmesim. Her mesleğin kendine göre önemi ve özelliği vardır. Hukukçuların dünyaya bakışının ve dünyayı algılayışının daha farklı olabileceği şeklinde bende bir kanı var, belki yanılıyor, ya da meslek taassubu içinde bulunuyor olabilirim. Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki hukukçuluk iyi bir meslektir. En az diğer meslekler kadar saygındır.
2) Avukatlar, hukukçular içinde önemli bir grubu oluştururlar. Yargının üç ayağının biridir ve yasal anlamda (teoride) diğer ayaklarla eşittirler. Bu anlamda, hakimler ve savcılar kadar önemlidirler ve en az onlar kadar saygın olmaları gerekir. Demokratik hukuk devletlerinde avukatların saygınlıklarının hakimler ve savcılar düzeyinde olduğunu zannediyorum.
3) Bizim devletimiz "devletçilik" yönü ağır basan bürokratik bir devlettir. Hakimler ve savcılar da devletin memuru, yani bürokratıdırlar. Bizim gibi bürokratik devletçi ülkelerde bürokratlar çok önemlidirler. Çünkü devleti arkalarına almışlardır. Bırakın hakim ve savcıyı, devlette iş bulmuş bir kapıcı veya bekçi dahi bizde çok önemlidir. Çünkü, arkasında devlet vardır. Devletin gücünü arkasına almıştır. Elindeki küçük yetki ile dahi vatandaşa zorluk çıkarır ve bundan da zevk alır. Avukat ise devletin memuru değildir. Yargının sivil ayağı olan savunmayı oluşturur. Sivil olduğu için de devletçi karekteri ağır basan bizim gibi ülkelerde çok fazla önemsenmez.
4) Ancak, şu da bir gerçek ki, normal yaşamda avukatı küçümseyen ve ona kötü gözle bakanlar dahi (bunlar hakim savcı, general vs. olabilir), kendileri yargı önüne çıktıklarında, avukatın ne kadar önemli ve gerekli olduğunun farkına varıyorlar. Bu duruma düşen çok önemli mevkilerdeki insanların, normal zamanda avukatı adam yerine koymadıkları, ama kendileri yargılandıkları (ya da cezaevine düştüklerinde) tek tutunacakları dalın avukat olduğunu anladıkları görülmektedir.
5) Avukatlık mesleğini kötüye kullanan, imajı bozan bazı meslektaşların yanlışları ve bu yanlışların abartılması, bu meslek hakkında genel anlamda olumsuz bir kanı yaratmıştır. Değerli meslektaşım Av. Esin Kılıç Erdoğan, "avukatlık saygın bir meslek değil" derken, sanıyorum bu durumu anlatmaya çalışmaktadır. Yine çok değerli meslektaşım Av. Dilek Kuzulu Yüksel de, "tercih edilen meslek" olduğunu vurgulamaktadır. Bir tarafta "saygın olmayan" ve bir tarafta ise "tercih edilen" bir meslek olması tam bir paradoksal durumdur. İnsanlar saygın olmayan bir mesleği neden tercih ederler acaba? Bu husus irdelenirse, bu mesleğin aslında çok saygın, çok gerekli, çok değerli bir meslek olduğu sonucuna götürür bizi.
6) Pratikte bir imaj sorunu var sa da teoride oldukça düzeyli bir yeri vardır avukatlığın. Pratiği düzeltmek de biraz biz meslektaşlara kalıyor.
Saygı ve sevgilerimle.
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Sayın commodore1tr,
Sorunuz "Avukatlık gerçekte saygın bir meslek midir?" şeklinde olduğu için, evet gerçekte saygın bir meslektir diye yanıtladım ki hala da bu görüşümün arkasındayım. Yani "gerçekte" kelimenizi, "aslında" olarak algıladığım için yanıtım bu şekilde oldu ve sizin de avukatlık mesleğinin "gerçekte" (son zamanlarda ülkemizde değilse de) saygın bir meslek olduğuna inandığınızı düşünüyorum.
Aslında görüşlerimiz birbirine paralel, şöyle ki; Dikkat ederseniz ben de avukatlığın "gerçekte" saygın bir meslek olduğunu belirttikten sonra, ülkemizde maalesef saygınlığını yitirdiğini dile getirdim. Daha doğru deyimle, Sayın Bilgili'nin belirttiği gibi bir imaj problemi yaşamaktayız. Bunda genel olarak vatandaşın avukatlığa bakış açısından tutun da bizzat biz avukatlar ve meslek kuruluşlarımızın tutumlarının, verdiğiniz örnekteki gibi diğer yargı personelinin (Tabii ki hepsini aynı kefeye koymak haksızlık olur.) tutumlarına kadar birçok etken bulunmaktadır. 3 madde halinde yönelttiğiniz sorular da, yine ülkemizden yola çıkılarak sorulmuş sorulardır ki bir kez daha avukatlık mesleğinin ülkemizdeki durumu hakkında sizinle hemfikir olduğumu yinelemek isterim. Çoğu meslektaşımın da aynı düşüncede olduğunu biliyorum, dolayısıyla aslında 100'er hatta 150'şer de gelsek değişen bir şey olmayacaktır çünkü temelde aynı düşüncedeyiz.
O halde, saygınlığımızı neden ve nasıl kaybettiğimizi, kaybettiğimiz bu saygınlığımızı nasıl geri kazanabileceğimizi tartışmaya ne dersiniz? Ama öncesinde şu sorularınızı da yöneltmenizi rica edeceğim, zor soruları severim ama çok da kazık olmasın. :)
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Sayın Bilgili Sayın Yüksel ;
Gayet iyi bilirsiniz ki ben aslında avukatları severim şalgam suyumu gönderemeyenler dahil... Avukatların en azından çoğu avukatların hak ettiği değeri alamadığı konusunda hem fikirim. Zaten sorularımın amacı da bu yönde Avukat arkadaşların NEDEN ? sorusu üzerine görüşlerini almak tepkilerini görmekti ama gördüğünüz gibi TEPKİSİZ BİR GRUP olmaktan öteye gidemeyen bir durumdasınız ki buda sorunları beraberinde getiriyor....
Abbas bey iletisinde '' Bizim devletimiz "devletçilik" yönü ağır basan bürokratik bir devlettir. Hakimler ve savcılar da devletin memuru, yani bürokratıdırlar. Bizim gibi bürokratik devletçi ülkelerde bürokratlar çok önemlidirler. Çünkü devleti arkalarına almışlardır.'' demiş. Çok da doğru demiş . Ama benden çok daha iyi bildiği bir kanun var oda avukatlık kanunu O kanunun bir yerinde '' avukatlar kamu görevi yaparlar....'' diye başlayan bir madde olduğunu bu madde ile avukatların devlet korumasında hakim ve savcıyla eşit konuma getirildiğini en az benim kadar iyi bilir. Ama nedense ne barolar nede bizahiti avukatın kendisi bu maddeyi hiç kullanmaz... Ama ilgili birimler işlerine geldiğinde enteresan bir biçimde bu maddeyi AVUKATA KAZIK ATMAK İÇİN kullanırlar... Özetle avukatlar kendi haklarına kendileri sahip çıkmazlar size daha acı bir gerçek söyleyeyim AVUKATLAR MESLEKİ DAYANIŞMADA SINIFTA KALMIŞ BİR GRUBUN ÜYELERİDİR.
Adapazarı mı İzmit mi ne anımsayamıyorum şimdi ama ikisinden birisinde adamın birisi Adliye de kadınlar tuvaletinde hemde hamile bir bayan avukata tekme tokat saldırıp döver yerlerde sürür bu gazetede sadece üçüncü sayfada sıradan bir olay olur... Ankara Belediye başkanı ve çocukları korumalarla dolaşır bu koruma denilen hiç bir sıfatı olmayan yaratıklar şehrin göbeğinde iki avukatı evire çevire döverler polis te seyreder ve olay kapanır barolar sessizdir. Kadıköy ün göbeğinde Bahariye adliyesine yakın bir kapalı otoparkta ( adını vermiyorum ) arabasına binmek isteyen kadın avukata tecavüz edilir gazeteye ''min etek giyen avukat tecavüzcüye davet çıkardı...'' gibi iğrenç bir şekilde manşet olur İstanbul barosundan tık yok... Ki İstanbul barosunun bütçesi dev bir bütçedir dudak uçurtan cinsinden.. Bu örnekleri uzatır giderim...
Şimdi saygınlık kazanılır. Saygı duyulur. Bunu sağlayacakta bizzat o kişi ve kurumun duruşudur. Kurum olarak ele almak gerekirse Avukat olduğunuza göre bu kurum bir ilgili şehrin barosu iki barolar birliğidir. Ankarada ki olayda hem Ankara barosu hem barolar birliği ÜZERİNDEKİ ÖLÜ TOPRAĞINDAN KURTULAMADIĞINDAN sessiz kalmıştır. Bu gelişmiş bir ülkede olsaydı muhtemelen Ankara büyük şehir binası Melih Gökçeğin başına yıkılırdı. O koruma bozuntularıda tutuklu yargılanr inanılmaz bir ceza alırlardı. O zaman ne olurdu insanlar avukatlara daha dikkatli bakarlardı.. Şimdiyse sanki canı sıkılan yoldan bir avukat yakalayıp dövme hakkına sahip izlenimi uyandırıldı.
Ne baro birlik dediğiniz kurum nede baroların uluslararası anlaşmalardan haberi olmadığıda aşikar. Türkiyenin taraf olduğu yani imza attığı anlaşmaları uygulanmasını diretseler olacak değişime kendiniz de inanamazsınız ama nerede ... Hangi avukat bir hakimi yukarıdaki iletiden dolayı mahkemeye verdi ? Mahkemeler kilitlendi ? Hangi baro protesto etti ? Hangi avukat saat 0920 duruşmasına gidip öğlenden sonra duruşmaya girince şikayette bulundu ? Bir hakiimin 0920 de 15 duruşmaya aynı anda bakması fiilen mümkün değil bu ne kepazelik biz burada maymunmuyuz ? diye kim birlik halinde hareket etti ? Kim bir mahkemede hakim bey konuştuğunuz avukat farkında mısınız ? diye ikaz etti ?
Bakınız bunlar sadece dış etkenler size saygı duyulmasını sağlayacak ve sadece başlangıcı... Bir de kendi iç etkenleriniz var ki oda ayrı bir bölüm olsun ve çok özet olacak söz....
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Alıntı:
Gayet iyi bilirsiniz ki ben aslında avukatları severim şalgam suyumu gönderemeyenler dahil...
Evet Sayın commodore1tr, bunu çok iyi biliyoruz, bilmesek dahi avukatları kendi sorunlarını tartışmaya teşvik etme çabanız bile bunun göstergesi.
Ne var ki, sizin de belirttiğiniz üzere bizler sanırım hep başkalarının sorunları ile ilgilenmekten ne kendi kişisel sorunlarımızla ne de mesleki sorunlarımızla ilgilenebiliyoruz. Terzi sökük meselesi... :)
Ama ben mesleğimizin geleceği ile ilgili olarak fazlasıyla ümitliyim, bu meslekte 3 ay sonra 5. yılını dolduracak yeni sayılabilecek bir avukat olarak fazlasıyla mı iyi niyetliyim bilemiyorum ama en azından buna inanmak istiyorum. Bu süreçte biz avukatlara büyük görev düştüğünü de biliyorum. Biz kendi haklarımızı aramaz, biz kendimizi ve mesleğimizi savunmazsak kimsenin hakkını arayamayacak, kimseyi savunamayacak konuma geliriz.
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
Ne yazık ki bu tarz olaylara karşı duyarlılığımızın artması için bizlerin de mağdur olması gerekiyor anlaşılan. Bu bilinçte hareket etmeye de kimse kimseyi zorlamadıkça küfür de yeriz dayak da. Baromuzun etkisizliği bizlerin de etkisizliğimiz anlamına gelmemeli ciddi bir baskı grubu oluşturabilmeyi ve sonuç çıkartabilmeyi de öğrenebilmeliyiz. Peki nerede toplanıyoruz?
Re: Avukata saldırı Barolar ne yapıyor
POLİSİN HUKUK VE İNSAN HAKLARI TEMELİNDE GÜVENLİĞİ SAĞLAMASI, TEMEL YAKLAŞIM OLMALIDIR.
Av. Muammer Öz’ün İstanbul’da saldırıya uğraması sonucunda baromuzca bir basın açıklaması yapıldı. Açıklamada meslektaşımız Av. Muammer Öz’ün İstanbul’da uğradığı “polis saldırısı”nın ortaya çıkardığı sonuçlar, geleceğe ilişkin ciddi kaygılar beslememize neden olmuştur. Kaygılarımızın kaynağında, saldırıya uğrayan kişinin avukat olmasını aşan bir duyarlılık vardır, denildi.
Açıklamanın tam metni aşağıda yer almaktadır.
Basın Açıklaması
02.08.2007
Geride bıraktığımız gün, meslektaşımız Av. Muammer ÖZ’ün İstanbul’da uğradığı “polis saldırısı”nın ortaya çıkardığı sonuçlar, geleceğe ilişkin ciddi kaygılar beslememize neden olmuştur. Kaygılarımızın kaynağında, saldırıya uğrayan kişinin avukat olmasını aşan bir duyarlılık vardır.
Üzülerek ifade ediyoruz ki, Polis Vazife ve Selahiyetleri Yasası (PVSK) daha TBMM Komisyonunda görüşülmekte iken, tasarının felsefi temellerinin yanlış örüldüğüne ilişkin yaptığımız uyarılar nazara alınmamıştır. Güvenlik kaygılarının özgürlüklerin tırpanlanması ile aşılabileceğine ilişkin idarede oluşan yaygın kanının geldiği nokta, bir hukuk kurumu olarak Baromuzu ciddi bir endişeye sevk etmiştir.
Yürürlüğe giren yasanın uygulama aşamasında, avukat olduğunu belirten meslektaşımıza karşı gösterilen tavır, yurttaşların hangi yakın tehditler altında bulunmakta olduğunu göstermesi bakımından ayrıca ilginçtir. Savunma görevinin temsilcisi olan ve yurttaşların “adil yargılanma” hakkının güvencesi konumunda bulunan avukatlara karşı bile bu cesareti edinen güvenlik güçlerinin, 1 Mayıs özelinde yaşanan uygulamalara benzeyen daha hangi gücü sergileyeceklerini tahmin etmek zor değildir.
İstanbul Barosu olarak, meslektaşımıza sonuna kadar sahip çıkmak ve sorumlu polislerin soruşturma ve kovuşturma evrelerini izlemek kararlılığındayız. Bu kararlılığımızın temelinde, meslek kuruluşu olarak olayı sahiplenme anlayışının yanında, özgürlüklerin kısıtlanması yönündeki uygulamaya itiraz anlayışımız yatmaktadır.
Bu tavrımız bütün güvenlik güçlerini değil, bu saldırıyı gerçekleştirenleri kapsamaktadır. Bu noktada özellikle mesleğe yeni başlamış polis memurlarından kaynaklanan olumsuzluklara işaret ederek, kurumsal bir eğitim ve denetimin gerekliliğine vurgu yapmayı, geleceğin doğru biçimlenmesi bakımından koşul olarak görmekteyiz.
Polisin hukuk ve insan hakları temelinde güvenliği sağlamasının “görev tanımını” oluşturduğuna ilişkin bir bilinç içinde görev yapması, temel yaklaşım olmalıdır. Her basit olgu karşısında, - yasanın olanak vermesinden yararlanarak – orantısız güç kullanımına yönelmesi asla kabul edilemez.
Yaşanan bu örnekle birlikte, yaşanmasını “muhakkak” gördüğümüz gelecekteki olumsuzlukların, serinkanlı bir algılama ile PVSK’da yapılması zorunlu bulunan değişikliklere yol açmasını talep ediyoruz.
İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI