-
<center>http://www.blythe.org/images/braveribbon.jpg</center>
Kısa süre sonra dünyanın şu anki halinden oldukça farklı şekilleneceği gerçeğine kendimizi alıştırmalı, bunun için hazırlıklı olmalıyız.
Hiçkimse ‘bu şekillenme beni ilgilendirmez, bana ne bu şekillenmeden’ diyemez.
Çünkü bu değişikliğin Türk halkını birinci dereceden ilgilendireceği açık. Duyarsız olmak ve bu gerçekleri gözardı etmek sadece bizlerin zararına olur.
Akılcı politikalarla (hukuk ve insan hakları gözetilerek) Türkiye’nin gücünü ve etkisini ortaya koyması gerekir.
Muhtemel gerçekleşmesi planlanan savaş sonrasında Ortadoğu’da ABD’nin kuracağı hegemonyanın nasıl olacağına dair çeşitli kesimlerin farklı yorumlarından çoğumuz haberdarız.
Her gün bir yoruma başka bir yorum daha ekleniyor. Takip etmek gerçekten zor iş.
<span id='hl' style='background-color: #FFFF00'>Üçüncü Dünya Savaşı çıkacağına dair, NATO’nun dağılacağı, savaşın tüm Ortadoğu’ya yayılacağı, başta İsrail olmak üzere savaşın diğer ülkelere sıçrayacağı, Irak’tan sonra İran, Suriye ve Mısır’ın sözde bu güvenlik harekatının hedefi olan olan ülkeler olduğu, ABD’nin 'novus ordo seclurum'un ' gerektirdiği herşeyi sırasıyla yaptığı, terörün bu başlangıçla birlikte köklerinin kurutulmak istenmesi, asıl hedefin Suudi Arabistan rejimi olduğu ve benzer diğer rejimlerin yıkılmak istenmesi, ele geçirilmek istenen asıl şeyin petrol olduğu, ABD’nin Yahudi lobisi ve İsrail’in istek ve çıkarlarına göre hareket ettiği, yeni düzenin tekrar kurulmasının uzun süre alacağı vs. vs....</span id='hl'>
O kadar fazla yorum ve görüş var ki her birinin ayrı olarak ele alınması gerekir. Ancak tüm bunlar asıl korkutucu gerçeği, insanların ölebileceği, yaralanabileceği, sakat kalabileceği, aç ve susuz kalacağı gerçeğini arka plana atamaz.
BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın Güvenlik Konseyi’ne sunduğu raporda Irak savaşı sonrasında ortaya çıkacak tablo, gerçekleri tüm çıplaklığıyla ortaya seriyor.
<span id='hl' style='background-color: #FFFF00'>Bu savaş sonrasında 10 milyon Irak’lı aç ve susuz kalacak. Zaten kısıtlı olan tüm altyapı sistemleri çökecek. İşte asıl bu gerçekler bizleri ilgilendirmeli. </span id='hl'> Kendi vatandaşından birisine zarar geldiğinde hatta zarar gelme ihtimali doğduğunda dahi ABD’nin tutumunun nasıl olduğunu biliyoruz. İnsan değil adeta hayvan yerine koyduğu bu masum halka gelecek zararlar ise ABD'nin hiç umurunda değil.
Onların umurunda olmayabilir ama benim ve benim gibi düşünen milyonlarca kişinin umrunda...Unutulmamalıdır ki, yapılan hukuksuzlukların, zalimliklerin elbette bir karşılığı vardır.
<span id='hl' style='background-color: #FFFF00'>Bugün dünyanın dört bir tarafından 10 milyon kişinin savaşa hayır sesleri göklere yükselecek. Barış için asla geç değil buna gönülden inanmak gerekir...</span id='hl'>
Birşeyi değiştirebilmek için önce onun değişeceğine inanmak gerekir.
Give Justice A Hand
-
Baştan beri benim gibi birçok kişinin üzerinde durduğu sadece vicdanlarımızın sesine kulak vermek.
Bizlerin sahip olduğu güç sadece vicdanlarımız.
Ne siyasi bir gücümüz ne de etki yaratabilecek ekonomik gücümüz var.
Ama savaş çığırtkanlarının asla sahip olamayacakları güce sahibiz.
Bu güç onlarda yok.
İnancımız, birlikteliğimiz sadece ortak sahip olduğumuz değerden, kirlenmemiş vicdana sahip olmamızdan kaynaklanıyor.
Bu değerin yaptırım gücüne ve etkisine inanmayanlar gerçekten büyük bir yanılgı içindeler.
Para karşılığında asla satın alınamayacak vicdanlarımız savaşa hayır diyorsa ve buna rağmen hala bu yolun geçerli olabileceği savunuluyorsa, ileride bu kararı uygulayanların başlarını önlerinden kaldıramayacağı ve herkesin önünde küçük duruma düşeceklerini de hesaba katmaları gerek. T
Tabi biraz olsun utanma hissine sahiplerse ve ar damarları çatlamamışsa...
Milyonların katılımıyla her geçen gün çığ gibi büyüyen barış taraftarı katılımlar, savaş mı barış mı diye tereddüte düşenlerin barış tarafına geçmelerine, savaş yanlılarının da tereddüte düşmelerine ve hızlarını kesmelerine neden oluyor.
Bu güzel birlikteliğin savaşı önlemeye de gücü var...
(İşte tereddüte düşen savaş taraftarlarından biri olan, İngiltere’nin şahin bakanı Straw’ın sözleri)
Haber
İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw, halk desteği olmaksızın Irak’a karşı bir savaşın çok zor olacağını söyledi.
Irak’a karşı olası bir savaşı protesto eden yüzbinlerce kişi, cumartesi günü Londra’da yürüyüş yapmıştı.
<span id='hl' style='background-color: #FFFF00'>Straw, BBC’ye yaptığı açıklamada, ‘’Yürüyüş çok, çok büyük bir gösteriydi, muhtemelen Londra’daki yakın demokrasi tarihimizde gördüklerimizin en büyüğüydü. Kamuoyunun görüşlerini dikkate almalıyız’’ dedi.</span id='hl'>
Halkın önemli bir bölümünün askeri harekata karşı olması halinde İngiltere’nin savaşa gidip gidemeyeceğinin sorulması üzerine Straw, ‘’Bu koşullarda bu gerçekten çok zor olacaktır’’ diye konuştu.
ABD’nin Irak konusundaki katı tutumunu benimseyen İngiltere Başbakanı Tony Blair, Körfez’e şimdiden 40 bin asker gönderdi. Düzenleyenlere göre, Londra’da yapılan gösteriye 2 milyon kişi katıldı. Polise göreyse bu rakam 750 bin civarında.
Give Justice A Hand
-
Sanırım çoğunuz konudan haberdarsınız. Geçen günlerde Sayın Sezer’in ve Baykal’ın söylediklerinden, BM kararı olmadan bir katılımın içine giremeyeceğimizden... aşağıda haberin tamamı var.. sorularımı cevaplayan olsa...Meclis’te alınacak hukuken ve siyaseten yanlış alınma ihtimali olan bir karar varsa bu karar tereddüt içermez mi, bu da uygulamanın iptalini gerektirmez mi? Bir konudan şüphe etmek o konuda alınacak kararın bekletilmesini ve sonuçlandırılmasını gerektirmez mi? Hukuki bir tartışma konusu olarak ifade edilen bir durumun netleşmesi nasıl sağlanır? Buna itiraz edilecek yol ve yöntemlerin açık ve belirgin olması gerekmez mi? Öyleyse bunlar nelerdir?
HABER....
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Irak’a olası bir müdahaleye Türkiye’nin desteği için Birleşmiş Milletler (BM) kararının gerekli olduğunu belirterek, bu konuda Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile aynı anlayışa sahip olduklarını söyledi.
Baykal, TBMM’den bu konuda alınacak bir kararın Anayasa Mahkemesi’ne götürülüp götürülemeyeceğinin hukuki bir tartışma konusu olduğuna da dikkati çekerek, “Eğer alınacak karar Anayasa Mahkemesi’ne götürülebilecekse Sayın Cumhurbaşkanı’nın bunun için başka bir merciye müracaat etmesine ihtiyaç yok’’ dedi.
Deniz Baykal, CHP Genel Merkezi’ne gelişinde gazetecilerin sorularını cevapladı. Baykal, Cumhurbaşkanı Sezer’in Irak konusunda yaptığı son açıklamasının anımsatılması üzerine, “Sayın Cumhurbaşkanı bizim iki ayı aşkın bir süreden beri üzerinde önemle durduğumuz bir konuya dikkati çekiyor. Aynı görüşteyiz. Anayasa’nın 92. maddesi Meclis’in uluslararası hukukun meşru saydığı hallerde şartına bağlı olarak karar alabileceğini ifade ediyor’’ diye konuştu.
Şu anda bu konuda bir BM kararı bulunmadığına işaret eden Baykal, “Irak’a yönelik TBMM’den bir askeri karar alınması Anayasamız açısından ciddi sorun olacaktır’’ dedi.
Baykal, Milli Güvenlik Kurulu’nun Ocak ayı sonunda yaptığı toplantıda, uluslararası hukukun taşıdığı önemi ifade ettiğini, Bakanlar Kurulu’ndan bu doğrultuda açıklamalar yapıldığını , Başbakan ve AKP Genel Başkanı’nın da aynı yönde açıklamaları bulunduğunu söyleyerek, şöyle devam etti:
“Sayın Cumhurbaşkanı’nın da bundan önce yapılmış açıklamaları vardı. Ama öyle anlaşılıyor ki, bu konudaki anlayışını sürdürmeye devam eden sadece Sayın Cumhurbaşkanı ve biz varız. Diğer yetkililer, bu konudaki anlayışlarını bu aşamada ifade etmeyi uygun görmüyorlar. BM’den yeni bir karar alınmasa da böyle bir kararın alınabileceği anlayışına girdiklerini görüyoruz. Hukuken ve siyaseten yanlıştır.’’
CHP Genel Başkanı Baykal, alınacak TBMM kararının Anayasa Mahkemesine götürülüp götürülemeyeceğine ilişkin bir soru üzerine, bunun hukuki bir tartışma konusu olduğunu söyledi. Anayasa Mahkemesi’ne sadece yasaların ve iç tüzük değişikliklerin götürülebileceğini belirten Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Alınacak kararın Anayasa’ya aykırılığı iddiasının hukuki bir gerçeklik haline dönüşmesi ancak Anayasa Mahkemesi kararı ile oluşur. Yoksa bir siyasi tartışma düzeyinde kalır. (a.a)
Give Justice A Hand
-
http://www.geocities.com/vigil4peace..._sol_thumb.jpg
Söylenecek söz ne var diye düşünüyordum, sonra kendime kızdım.
İşte tipik bir teslimiyetçilik durumu.
Bayrakları indirme vakti gelmedi ve gelmemeli.Barış için söylenecek ve yapacak daha çok şey var.
Dünyada ve ülkemizde savaşı durdurmak için gerçekleştirilen kitlesel katılımlar gerçekte yapacaklarımızın, eldeki imkanlarımızın sadece küçük bir kısmı.
Hiç kimse 'elimizden gelen tüm gayreti gösterdik' iddiası içinde olamaz. Çünkü işin gerçeği bu, bunu iddia eden savaşı da önlemiş olacaktır emin olun.
Kafayı zorlayıp, rahatımızdan biraz ödün verdik işte ne oldu? Küresel intifada, birliktelik bu sayede ortaya çıkmadı mı? Sürekli bir eylem ve kararlılık daha önce de belirttiğim gibi görünürde olması muhtemel olacak savaşı bile değiştirme gücüne sahip.
Give Justice A Hand
-
http://www.csc.liv.ac.uk/~m2wua/Image/Image1.jpg
Türkiye operasyonda yer almazsa veya alırsa ortaya çıkacak tablo, tüm detaylarıyla aylardan beri, özellikle son haftalardır sürekli gündemde tutuluyor.
Elbette her iki durumun artıları veya eksileri olacaktır. Kazanacaklarımız veya kaybedeceklerimiz de olsa önemli olan onurumuza sonuna kadar sahip çıkmamız ve kimsenin çıkarlarına hizmet etmememizdir.
Kuvay-i Milliye ruhuna sahip çıkılmasından bahsediliyor buna tamamiyle katılıyorum.
Bugün onurumuza ne derece sahip çıkacağımızın da oylaması yapılacak. İnsanlık tarihi için utanç olacak bu savaşın bir parçası olmayı kabul etmememiz dileğim.
Nasıl savaş politikaları seri olarak, tüm detayları ile planlanıp uygulamaya hızla geçiriliyorsa, aynı oranda barış politikaları üretmeye devam edebiliriz.
Hukuksuz bir müdahaleye destek olmanın hiçbir açıklaması yok...Halkının yüzde doksanının inanmadığı bu savaşa katılmak için gerekçeler uydurmaktan vazgeçelim. Herkes neyin ne olduğunun farkında, milletimiz savaşa hayır derken sonradan oluşabilecek zor şartları bilerek söylediklerinin arkasında duruyor.
[hl]Türk halkı zorluklara göğüs germesini bilir, hele doğru olmadığı insanlık dışı bir zulmün parçası olarak bundan bir çıkar elde etmektense, doğru ve hak bildiği şeye sonuna kadar sahip çıkıp, onuruyla ve şerefiyle yaşamayı buna kesinlikle yeğler. </span id='hl'>
http://www.csc.liv.ac.uk/~m2wua/Image/bambina.jpg
Give Justice A Hand
-
Gelinen nokta elbette böyle olacaktı. Vicdan ve çıkarların muhasebesi.
Bakalım hangisi ön plana çıkacak?
Daha önce de sonuç ne olursa olsun insanların vicdanlarında ve isteklerinde bir değişikliğin söz konusu olamayacağını söylemiştim. Böyle bir şey nasıl mümkün olabilir ki?
Savaşa evet diyenin fikrini değiştirebilir, ikna edebilirsiniz.
Çünkü temeli çürük ve kokmuş olan bir inanca hizmet edildiği açık. Nitekim savaş taraftarı olarak işe başlayanların maceralarını (!) ve çarklarını çoğumuz yakından izliyoruz...
Ancak bu konuda benim gibi milyonlarca fikri sabitlerin (gurur duyarım fikri sabit olmaktan!!) düşüncelerinde en ufak bir kıpırdanma sağlanamaz. İleri geri oynama olmaz.
Çünkü bu inanca sahip olanlar, savaşa hizmet edecek herşeye, savaşın kendisine hayır derken bunun bilincinde ve gayet şuurlu olarak hareket ediyorlar. ÇÜNKÜ AÇIK OLAN BİR GERÇEK VAR Kİ BU CİNAYETTİR. Ha cinayeti elinle bizzat işle ha ortak ol, ya da oturduğun yerden seyret!!! Hepsi birbirinin aynı...
O yüzden hükümetimizin bu işe hiç girmemesi lazım..Israrla barışın takipçisi olması şart...
Her iki durumda da, biz olsak da olmasak da ortalık zaten karışacak...Bırakın da Türk milletinin bu kanlı tarihte yeri olmasın....
Give Justice A Hand
-
We are not worth more, they are not worth less
Neden bahsediyoruz?
Şunu bir açıklağa kavuştursak çok iyi olacak. Masum insanların ölme ihtimalinin çok fazla olduğu bir savaştan, bu savaştan ciddi olarak zarar görecek bir milletten.
Kendilerini savunmaya güçleri olmayan, ölecekleri günleri, daha da fakirleşecekleri, sefalet içinde inim inim inleyecekleri günleri bekleyen insanlardan, savunmasız çocuklardan, gençlerden, kadınlardan, yaşlılardan bahsediyoruz.
Bu insanlar üzerine pazarlıklar yapılıyor. Neden bu durum göz ardı ediliyor? Anlamak mümkün değil!!!
Başka çıkar sağlanacak kapı mı yok? Türkiye�nin önemli bir dönemeçten geçtiği ortada.
Elbette ABD�nin yayılımcı politikasından biz de nasibimizi alacağız. Ama önemli bir gerçek var ki, biz dünya barışına hizmet edenlerden bilineceğiz.
İnandığımızı uyguladığımız için onurumuzla başımızı dik tutabileceğiz, önümüzü ilikleyerek geri geri odadan çıkanlardan olmayacağız, emir kulu olmayacağız.
Değerlerimizin parayla satın alınmadığını göstereceğiz. Bundan daha erdemli bir duruş şekli olabilir mi? Asla olamaz.
Her geçen gün savaş karşıtı gösteriler, eylemler, seslerimizin daha da yüksek çıkması, savaş taraftarlarının (ABD ve İngiltere�de de olmak üzere) dirençlerinin kırılmasını sağlıyor.
Tüm anketler savaşa hayır diyenlerin oranlarının ne denli arttığını gözler önüne seriyor.
Bugün bir haber kanalında, Erdoğan�ın karizmasının çizildiğinden bahsediliyordu. Demokrasinin işlerliğinin gösterildiği bir Türkiye�de birinin karizması çizilsin veya çizilmesin ne önemi var?
Önemli olan ortaya çıkan tablodur. Bu tablo da son derece umut vericidir. (Bu arada karizması çizilen varsa bu kişiler Bush ve Blair�dir emin olun!!)
Tezkere oylanmadan bir gün evvelinin gazetelerine bir göz atın. Hepsi ortak bir ağızdan tezkereye evet denmesi gerektiğini hatta tezkereye evet dendiğini varsayarak sonradan ortaya çıkacak gelişmeleri detaylarıyla sıralıyorlardı.
İşte sonuç..Herkes için sürpriz oldu, planlar alt üst oldu. Meclis, halkının sesine ve isteklerine kulak verdi, milletvekilleri halkın vicdanını yüce meclise yansıtarak, onurlu ve erdemli olduklarını gösterdi.
Bu atılan cesur adımların bir başlangıç olarak kabul edilip, devamının gelmesini dilemeli, barış sürecinde Türkiye�nin önderliğinde çözümlerin ön plana çıkması için uğraş gösterilmelidir.
Give Justice A Hand
-
Hiç bir gerekçe savaşı makul gösteremez. Bu doğrultuda ikna olanların bir an önce kanaatlerini değiştirmeleri son derece önemlidir.
Bu görüşünüze "eksik ifade" olduğu temennisiyle katılmıyorum. Aksi taktirde ulusal kurtuluş savaşları da olmaz, bağımsızlığa olan emperyalist saldırılar yanıtsız kalır. Akıl ve diyalektik mantık sahibi hiç kimse savaşı istemez. Ancak "hiç bir gerekçe" diye söze başlamak teslimiyettir. "Öl esir olma" diyen aydınlar, "Size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum" diyen komutanlarla bağımsızlık savaşları kazanılır. Maddenin kimyasına aykırıdır, böylesi bir emperyalist savaşa karşı olmak. Ayrıca düşmanla da aynı cephede olmaktır. Vücudumuza giren toksik maddelere karşı nasıl bir direnç gösteriyorsa savaşçı hücrelerimiz, Misak-ı Milli sınırlarımız da vücudumuzun sınırlarını belirler. "Yurtta sulh cihanda sulh" demek kafidir. "Hiç bir gerekçe savaşı makul gösteremez" demek abesle iştigal, düz yazıda gereksizliği sırıtan bir kâfiyedir.Metin
Yer, zaman ve kişiler, hep aynı yerde, hep aynı zamanda ve hep aynı kişiler olsaydı; birbirimizin içinde olurduk, içindeyken...
-
Forumun devamını okuduysanız sizin kullandığınız benzer ifadeleri aynen Sevgili Özcanhukuk’un da kullandığını göreceksiniz.
Dikkat ederseniz kendilerine hitaben yazdığım yazıda bunun cevabını vermiştim.
Savunma ayrıdır savaş ayrıdır, savunma maksatlı durumlara elbette evet. İşte bu haklı savaş olur. Aksi mümkün olabilir mi zaten? Bunu dile getirmeye gerek var mı?
Ancak konunun ABD’nin Irak’a karşı yürüttüğü vahşi ve ilkel politika olduğu ortadadır.
ABD’nin , barışçıl yollardan, hukuk ve adalet gözeterek sayısız yöntemlerle istediğini elde etme imkanı varken, savaşmayı sözde gerekçeler öne sürerek insanlara makul göstermektedir. İşte bu durumda, konu muhtemel Irak savaşıyken bana bu savaş için herhangi bir gerekçeyi makul gösterebilir misiniz?
Give Justice A Hand
-
Kesinlikle haklısınız. Belki forumdaki yazıların devamını okumalıydım. Ama düşünsenize benim gibi forumdaki yazıların devamını okumayan başka kimse yok mudur? Dolayısıyla, forumdaki yazıları okumuş da olsam ben yine başlığa takılacaktım. "Hiç bir gerekçe savaşı makul gösteremez." bu foruma gelen yazıların başını çekiyor. Düşünün bir halay başı, halaydakileri yanlış yönlendiriyor. Bir de izleyicilerin yerine koyun kendinizi. Nasıl uyumsuz bir halay izliyor olmaz mısınız? Hiç bir heceyi atlamayanlara bir sözüm yok, onlar zaten yanlışı farkederler. Ama bir söz vardır "balık baştan kokar" diye. "Eksik ifade" temennisi demiştim, en azından forumdaki diğer yazılarınızı okumadan yanılmadığımı söylemenize sevindim. Çünkü bu başlığı atarak forum başlatacak o kadar çok "Kurtuluş Savaşlarına" bile karşı enetelektüelimiz var ki. Öyle olmadığınıza sevindim.
Yer, zaman ve kişiler, hep aynı yerde, hep aynı zamanda ve hep aynı kişiler olsaydı; birbirimizin içinde olurduk, içindeyken...