-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
VII. yy. ın başlarında ortaya çıkan islamiyet öncelikle o çağdaki Arap toplumunun sosyal düzenini değiştirmiş, yeni bir düzenin ortaya çıkmasına neden olmuştur. En basitinden o ana kadar kabile ve kabile reisi etrafında toplanmış olan Arapları başka bir deyişle akrabalık kan hısımlığına dayalı bir düzen sürdüregelmiş diğerleriyle kavgalı olmuştur. Bu kabileler o anki çok tanrılı inanç gereği olan dört haram ay haricinde ( Zikade, Zilhice, Muharrem ve Recep) birbirlerine akın düzenler ganimetle geçinirlerdi. İşte islamiyet öncelikle bunu yıkarak tüm Arapları tek bir devlet otoritesi altında toplamayı başarmıştır. Din bağı kan bağının önüne geçmiş ve din için birlikte hareket etmeye başlamışlardır. Böylece Beyt-ül Mal kurulmuştur.
Ancak konumuz kadın olduğu için o çağa göre islam ın kadına getirdiği haklar inanılmaz ölçülerdeydi en azından Arap alemi için.
İslamiyetten önce hiçbir hakkı olmayan terekeden sayılan kadınlar kişiliklerini kazanmaya ve terekeden çıkarak mirastan hak kazanmaya başladılar. Kadınlar terekeden sayıldıkları için kadınlar eşi ölünce üvey evlatla evlendirilirdi, Bu terekeden sayılma ve üvey evlatla evlenme Kur'an ı kerim tarafından yasaklanmış çok önemli bir sosyal olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Gene islamdan Gene islamiyetten önce Araplarda çok görülen çok erkekle evlenme (poliandri) tüm türleriyle islamda yasaklanmış; çok kadınla evlenme (poligüni)ise aralarındaadaleti sağlamak koşulu ile dört ile sınırlandırılmış ama tek kadınla evlenmedeayrıca tavsiye edilmiştir. Ayrıca Poliandriye göre Araplar kız çocuklarını doğduğu zaman öldürme hakkına sahip olması ve bu hakkın kullanılmasıda Kur'an ın bir çok ayeti ile yasaklanmıştır.
İslamiyetten önce kocası boşarsa bir bekleme süresi olmadan hamile bile olsa hemen evlenebilir ve çocuk yeni babanın sayılırdı . İslamiyet nesebin tam tesbiti için kadına boşanmadan sonra üç ay hamile ise doğana kadar bekleme mecburiyeti getirdi yani başka bir deyişle iddet müddeti islamla başladı.
Zaman içerisinde kadın hakları gelişme sürecine girmişti ancak öncelikle islam peygamberinin sonra halifelerin vefatından sonra enteresan bir şekilde bu kaklar geriye doğru işlemeye başlamıştır. Taki 1923 te Ulu öndere kadar.
Ancak bazı büyük DİN!! adamları zaman içerisinde bu konuyuda kendi çıkarları için nasıl kullanmışlar azıcık ona bakalım. Kadınıbir et bir cinsel meta olarak kullanmak için kutsal dini kullanmaktan hiç çekinmemişler ve bunuda dini kılıfa uydurmuşlardır. Ve gelinen noktada da bir şekilde bunun Türkiye ye de ithali gerçekleşmeye çalışılmaktadır. Yeterki kadınlar cahil olsun kendilerini mal sansınlar.... Dinadına fuhuş nasıl oluyor o işte şimdi gelecek...
Arapların dışında kendi tarihlerini bilinçli biçimde yok sayan, silen bir başka toplum pek nadirdir. "İslam öncesi kavramı" bizzat islam tarafından oluşturulmuştur ve ne kadar doğruya isabet ettiği tartışılmalıdır.
Commodore1 arkadaşımız da bu islam öncesi kavramına islam penceresinden bakmakta ve ne kadar kötülük varsa bu kavramın içine boca etmektedir. İslam öncesi örneğin Mekke nasıl bir yerdi acaba ? Arkadaşımızın anlattığı kadarıyla aşiretlerin birbirini kestiği (haram aylar dışında (!)) bir yer miydi acaba ?
Bizzat kuran öyle olmadığına şahitlik etmektedir. Kuran Kasas suresinin
57. ayetinde demektedir ki : "Biz seninle beraber doğru yola uyarsak, yurdumuzdan atılırız" dediler. Biz onları, kendi katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği, güvenli, dokunulmaz bir yere (Mekke-i Mükerreme'ye) yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler.
Bu ne anlama gelmektedir ? Mekke islam öncesi toplumda iddiaların aksine bir tür seçimle yönetilen farklı inançların kendilerini ifade edebildikleri kervan geçiş
yolu üzerindeki ticaret kentidir. Kabede her inanç temsil edilir ve bu temsile özen gösterilirdi. Yine kuran medenî bir sure olan Bakara suresinde Mekkê'nin
bu konumunu onaylar ;
Bakara 125 : Biz, Beyt'i (Kabe'yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık. Siz de İbrahim'in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz kılın). İbrahim ve İsmail'e: Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rüku ve secde edenler için Evim'i temiz tutun, diye emretmiştik.
Peki o zaman bizzat islam dininin kaynağı Mekke'yi böyle tanımlarken "islam öncesi arap toplumunun" bu denli kötü anlatılmasının nedeni nedir ? Sanırım bunun tek açıklaması islamın getirdiği yeniliklerin devrim (?) olarak sunulması çabasıdır. Oysa yakından bakıldığında islâm öncesi inanç ve ibadet biçimlerinin
bir çoğu yeni bir din olarak islâmda da yaşamaya devam etmektedir. Hâc, sa'y, namaz, hatta haram aylar v.b.. Kadın haklarında (!) bir devrim gibi görülen mehir uygulaması da yine 'putperest' arap geleneklerindendir.
Kadınlara islam öncesinde hiç hak verilmediği yine iddialar arasındadır. Ama bunu söylerken her ne hikmetse Muhammed Mustafa'nın ilk evliliği unutulur. Hatice ve mal varlığı bu iddiayı tek başına yıkmaya yeterli değil midir ? Yine bizzat kuran buna kaynaktır :
Duhâ 8
Seni fakir bulup zengin etmedi mi?
Kadınlara miras bırakmayan bir toplumda Hatice nereden çıkmıştır ?
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
İnternetten aldığım bir yazıyla, çorbada benim de tuzum olsun.
Kimliksiz ve kişiliksiz kadın olmaya özenmek
Oğuzkan Bölükbaşı
Suratı olmayan kadınla evli olmak (1) başlıklı yazımı okuyunca bana aşağıda sizinle
paylaşacağım bilgileri iletmiş. Ahmet Durmaz benim Urfalı bir dostumdur, kendisi ile çeşitli konularda çok güzel sohbetlerimiz olur, Ankaraya geldiği zaman ziyaretime gelir. Kendisine google derim çünkü yanıtlayamayacağı soru yoktur. Okuma konusunda bir kitap kurdudur ve hayatı da kör olma dışında biraz Eric Hoffere benzer.
Ahmet Durmaz dostum diyor ki sorun yalnız kadını örtmek veya açmak değil, sorun kimlik ve kişilik sorunudur, örtünme, peçe bunların yanında zurnanın son deliğidir
Bu ifadesini şu sözlerle delillendiriyor Araplarda kadınların adları yoktur. Kadınlara ya numara, ya da tip ve fizyolojik görünümlerine göre bir takım sıfatlar verilir. Örnekler:
Elif: Arap alfabesinin birinci harfi, aynı zamanda arap rakamlarında bir rakamını ifade eder
Saniye: Sani Arapça iki demektir doğan ikinci kıza Saniye adı verilir (eski dilde ikinci; cümle içinde örnek fazında vermek gerekirse "sultan mahmud-u sani.. yani ikinci Mahmut")
Tılte: Telat veya Türkçede selaseden türemedir 3. demektir. Bu isim Anadoluda pek görülmez ama Harranda Araplarda çok bulunur
Raba. Arapçada dörttür. Rabia dördüncü demektir. Anadoluda yaygın bir addır, geçmişte çile çekmiş bir İslam kadının adıdır.
Hamse: Arapça beş demektir Bu isim Harran yöresi Arapları dışında Anadoluda pek bulunmaz.
Sitte: Harranda yaygın bir isim olan Sitte Arapça altı demektir
Sabe: Arapça yedi demektir, bu kelime çok değişiklik geçirmiş Sabiha olmuş, İbrahim Tatlıses Sabuha ifadesi ile kullanmıştır.
Sevgili Ahmet Durmaz sekiz ve dokuz rakamı ile ilgili isim var mıydı bilmiyor ama yediden sonra Arapların yazi ismini koyduklarını söylüyor bu yeter anlamına geliyormuş.
Dostumun bilgilendirme mektubu şöyle devam ediyor;
Her zaman ilk doğan kıza Elif adı konmaz, Bazen de Ayşe adını koyarlar, eve ilk gelen kıza evin iaşe işlerini çekip çevirecek gözüyle bakıldığı için Ayşe adı konulur, bazen aş pişirme beklendiği için Avvaş adı konuşlur..
Erken doğan prematüre kıza Hadice adı verilir , Hadice Arapçada erken doğmuş prematür kız anlamına gelir.
Çelimsiz ve ufak tefek doğan kızlara Fatma adı verilir, fatm Arapçada süt yanığı, süt kesiği anlamına gelir.
Koyu renkli doğan kızlara esmer anlamına gelen Semra adı verilir., Biraz açık renkli ise aydınlık açık anlamına gelen Zehra adı verilir, iyice beyaz ise Beyza adı verilir
Bu bilgilerin ışığında hakikaten kadının Arabistanda veya Araplarda kimlik ve kişilik sorunlarının örtünme, peçe ve çarşafa girmeden daha öncelikli olduğu düşünülebilir.
Anadoluda kadın numaralandırılmaz ve sıfatla çağırılmaz, Türklerde ve Anadoluda kadın bir şahsiyettir , bir kimliğe sahiptir.
Hanımağadır, hanım efendidir, kraliçedir, Tanrıçadır. Arap kültürünün ikinci plana ittiği numaralı vya sıfatlı bir nesne değildir. Bu bilgilerin, Arap yaşamına ve tarzına özenen kadınlarımız tarafından da gözden geçirilmesini dilerim.
Yıllar önce Duygu Asena kadının adı yok dediğinde Anadolu kadını için üzülmüştük, oysa Arap toplumunda neredeyse kadın yok.
Kapanmak, çarşaflar içerisine girmek, bu kimliksiz yaşamın son basamağı oluyor. Nedense bir grup kadın bu yolda emin adımlarla ve özgürlük adı altında ilerliyorlar.
Aşksız, sevgisiz ve isimsiz bir hayata kadınların ilerlemesi, böyle bir hayatı tercih etmesi garibime gidiyor. Bunu din adı altında yapmaları garibime gidiyor. Dinin başka bilginleri Yaşar Nuri Öztürk, Beyaz hoca ise değişik bilgiler veriyorlar halbuki. Buna rağmen, bilgisinden kuşku duyulan insanların sözleri ile kadınların kendilerini sosyal hayattan koparmaları, Arap toplumunun özelliklerini benimsemeleri garip değil mi?
Kadını anlamak hakikaten zor.
Yukarıda sevgili dostum Ahmet Durmaz'ın sözleri ile ifade edilen Arap kadını nasıl birinci sınıf insan olabilir ki? Bunlara özenenler, nasıl bir özgürlükten söz ediyorlar acaba.
Haydi diyelim ki insan bunu da tercih edebilir, o zaman başkalarına bunu özgürlük diye anlatmasınlar, dinin gereği diye empoze etmeye kalkmasınlar. Özgürlükse ve gerçekten özgürlüğe inanıyorsak, başkalarının da özgürlüklerine saygı gösterdiklerine inanmamız lazım. İnanamamamızın sebebi kendini özgür kılmak istemeyen birinin başkalarının özgürlüğüne nasıl tahammül edeceğidir.
Türk gibi yaşamak, Anadolu kültürü ile yaşamak kadın kişiliği ve onuru için önemli bir merhaledir.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Herşey Nisa suresinin 24. ayetinden başladı. Bu ayet
24 - Bir de harb esiri olarak sahibi bulunduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlarla evlenmeniz de size haram kılındı. Bütün bunlar Allah'ın üzerinize farz kıldığı hükümlerdir. Bunların dışında kalanlar ise iffetli olarak zina etmeksizin mallarınızla mehir vermek suretiyle evlenmek istemeniz size helal kılındı. O halde onlardan nikah ile faydalanmanıza karşılık mehirlerini kendilerine verin ki, bu farzdır. O mehri takdir edip kesinleştirdikten sonra birbirinizi razı etmenizde bir mahzur yoktur. Şüphesiz ki Allah her şeyi çok iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. ( Kur'an-ı Kerim Türkçe meali Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır )
şeklindedir.
Bu ayeti okuyan alimler ( din alimleri) ayet içeriğini bir birlerinden çok farklı yorumlamış. Şia alimleriyle sunni alimler arasında büyük görüş farklılıkları doğmuştur. Ancak neticede güzel ülkemizde son zamanda pompalanmaya başlayan bana göre çok sapkın bir düşünce olan MUTA nikahının doğması önlenememiştir. İşin acı tarafı sunni islamında kesinlikle olmayan yasaklanmış ve haram sayılmış bu uygulamanın Türkiye ye bir şekilde girmeye başladığını bu yönde telkinler yapıldığı söylemlerde bulunulduğu üzülerek gözükmektedir. Bundan dolayı buradan başlamak üzere bir iki bölüm bu MUTA nikahının ne olduğunu anlamaya anlamatya çalışalım dilimiz döndüğünce. Kadının nasıl metalaştırıldığının en güzel örneklerinden birisidir aslında bu muta normalde hiç konuya dahil etmeyecektim amma tekmili birden olsun isteyince kısa da olsa değinmek gerekir diye düşündüm.
Muta nikahı nedir ? En kısa tanımıyla bir erkeğin , belli bir ücret karşışığı bir kadınla belli bir süre için evlenmesine denilmektedir. Bir seferlik ilişkiden az olamaz 99 yıldan fazla olamaz !!!
Muta nikahı neticesinde kadının veraset, nafaka iddet gibi kavramlarla haklarla ilgisi yoktur.Süre bitince her şekilde biter...
Şimdi öncelikle çok bilenlerin soru yanıtlarıyla bu konuya başlayalım sonra ne kadar doğru bakalım aslında ne denmek istiyor tam olarak anlayalım.
Nisa/ 24. Vel muhsanatü minen nisai illa ma meleket eymanüküm kitabellahi aleyküm ve ühılle leküm ma verae zaliküm en tebteğu bi emvaliküm muhsıniyne ğayra müsafihıyn femestemta'tüm bihı minhünne fe atuhünne ücurahünne ferıdah ve la cünaha aleyküm fıma teradaytüm bihı mim ba'dil ferıdah innellahe kane alımen hakıma.
Abdülbaki Gölpınarlı
Kocalı kadınlarla evlenmek de haram; ancak sahibi olduğunuz cariyeler müstesna. Allah'ın yazısı bu, emri bunlar size ve bunlardan başkalarını, evlenmeniz ve zinada bulunmamanız için arayıp istemeniz helal edilmiştir size. Kadınlardan biriyle evlenerek faydalandığınız takdirde mehirlerini kararlaştırıldığı veçhile verin. Miktarını tayin ettikten sonra gönül hoşluğuyla herhangi bir hususta uyuşursanız suç yok size. Şüphe yok ki Allah her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir. *
Ali Bulaç Meali
Sağ ellerinizin malik olduğu (cariyeler) dışındaki kadınlardan 'evli ve özgür' olanlarla da (evlenmeniz haramdır.) Bunlar, Allah'ın üzerinize yazdığıdır. Bunların dışında kalanı iffetlerini koruyup fuhuşta bulunmamak üzere mallarınızla (mehir vererek) evlenecek kadın aramanız size helal kılındı. Öyleyse onlardan hangi şeyle (veya ne kadar) yararlandıysanız, onlara ücret (mehir)lerini tesbit edildiği miktarıyla ödeyin. Miktarın tesbitinden sonra, karşılıklı hoşnud olduğunuz bir şey konusunda üstünüze bir sorumluluk yoktur. Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır.
Diyanet İşleri Meali
Evli kadınlarla evlenmeniz de haram kılındı. Maliki bulunduğunuz cariyeler müstesna, bunlar, Allah'ın üzerinize farz kıldığı hükümlerdir. Bunlardan başkasını, zinadan kaçınıp, iffetli olarak, mallarınızla istemeniz size helal kılındı. Onlardan faydalandığınıza mukabil, kararlaştırılmış olan mehirlerini verin; kararlaştırılandan başka, karşılıklı hoşnud olduğunuz hususda size bir sorumluluk yoktur. Allah Bilen'dir, Hakim'dir.
Diyanet Vakfı Meali
(Harp esiri olarak) sahip olduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlar da size haram kılındı. Allah'ın size emri budur. Bunlardan başkasını, namuslu olmak ve zina etmemek üzere mallarınızla (mehirlerini vererek) istemeniz size helal kılındı. Onlardan faydalanmanıza karşılık kararlaştırılmış olan mehirlerini verin. Mehir kesiminden sonra (bir miktar indirim için) karşılıklı anlaşmanızda size günah yoktur. Şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir. *
Edip Yüksel Meali
Ayrıca yeminlerinizin/anlaşmalarınızın hak sahibi oldukları hariç,* evli kadınlar... Bunlar, ALLAH'ın üzerinize farz kıldığı yasalardır. Bunların dışındakiler, iffetli yaşamanız, zina etmemeniz ve mehirleriyle istemeniz koşuluyla size helaldir.** Onlardan hoşlandıklarınıza, bir farz olarak mehirlerini ödeyin. Bu farzı yerine getirirken mehri ayarlamak için karşılıklı anlaşmanızda bir sakınca yoktur. ALLAH Bilendir, Bilgedir. *
Elmalılı Hamdi Yazır
Bir de harb esiri olarak sahibi bulunduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlarla evlenmeniz de size haram kılındı. Bütün bunlar Allah'ın üzerinize farz kıldığı hükümlerdir. Bunların dışında kalanlar ise iffetli olarak zina etmeksizin mallarınızla mehir vermek suretiyle evlenmek istemeniz size helal kılındı. O halde onlardan nikah ile faydalanmanıza karşılık mehirlerini kendilerine verin ki, bu farzdır. O mehri takdir edip kesinleştirdikten sonra birbirinizi razı etmenizde bir mahzur yoktur. Şüphesiz ki Allah her şeyi çok iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Ömer Nasuhi Bilmen
Sağ ellerinizin mâlik olduğu müstesna olmak üzere kadınlardan kocalı olanlar da size haramdır. Bu Allah Teâlâ'nın üzerinize bir yazısıdır. Bunlardan başka kadınları ise iffetkar, zinadan müçtenib olduğunuz halde mallarınızla taleb etmeniz size helâl kılınmıştır. İmdi o kadınlardan herhangisi ile istimtada bulunmuş olursanız, onlara ücretlerini bir farize olarak veriniz. Mihir takdir olunduktan sonra birbirinizle uzlaştığınızda üzerinize bir günah yoktur. Şüphe yok ki Allah Teâlâ alîmdir, hakîmdir.
Muhammed Esed
Meşru şekilde [nikah yoluyla] sahip olduklarınız dışında bütün evli kadınlar [size haramdır]. 26 Bu, üzerinize farz olan Allah'ın buyruğudur. Bunların dışında kalan bütün [kadınlar], kendilerine mal varlığınızdan [bir kısmını] vermeniz 27 ve gayrimeşru bir ilişki ile değil de evlilik bağı yoluyla meşru bir şekilde almak kaydıyla size helaldir. Kendileriyle evlenmek istediğiniz kadınlara hak ettikleri mehirlerini verin; ama bu meşru yükümlülük [üzerinde anlaştık]tan sonra [başka] bir şey üzerinde serbestçe anlaşmanızda sizin için bir sakınca yoktur. 28 Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.
Suat Yıldırım
Kocası olan kadınlarla da evlenmeniz haramdır, ancak harp esiri olarak eliniz altında bulunan cariyeler bundan müstesnadır. İşte bütün bunlar Allah'ın kesin hükümleridir. Bu sayılanlardan başkalarını, iffetli yaşamak, zina etmemek şartıyla, mal harcayıp mehirlerini vererek nikâhlamanız helâldır. Dikkat edin: Evlenerek beraberliklerinden yararlandığınız kadınlara, belirlenmiş olan mehirlerini verin, bu bir haktır. Ama belirledikten sonra, aranızda anlaşarak miktarını arttırıp eksiltmenizde size bir vebal yoktur. Allah alîm ve hakîmdir (her şeyi hakkıyla bilir, mutlak hüküm ve hikmet sahibidir). [4,4-21] *
Süleyman Ateş Meali
(Savaşta tutsak olarak) ellerinize geçen(cariye)ler dışında, evli kadınlar(la evlenmeniz) de haramdır. (İşte bunlar) size Allah'ın yazdığı yasaklardır. Bunlardan ötesini, iffetli yaşamak, zina etmemek şartıyle mallarınızla istemeniz (evlenmeniz), size helal kılındı. O halde onlardan yararlanmanıza karşılık, kesilen ücretlerini bir hak olarak onlara verin. Hakkın kesiminden sonra karşılıklı anlaşma(k suretiyle kesilenden az veya çok vermeniz)de üzerinize bir günah yoktur. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Şaban Piriş Meali
Cariyeler dışında evli kadınlarla da evlenmeniz haramdır. Bu, Allah’ın size yazısıdır / Yasağıdır. Bunların dışında kalan kadınlardan iffetli olup gayri meşru olan sefihliğe sapmadan, mallarınız karşılığında istemeniz size helaldir. Kendilerinden faydalandığınız kadınlara bir farz olan mehirlerini veriniz. Mehrin tespitinden sonra, karşılıklı hoşnut olduğunuz şeylerde size bir günah yoktur. Şüphesiz Allah bilendir, hükmedendir.
Ümit Şimşek Meali
Evli kadınlar da size haram edildi—savaş esiri olarak elinizin altında bulunanlar müstesna. Sizin için Allah'ın yazdığı şey budur. Bundan ötesi ise, malınızdan onların mehirlerini vermek, gayrı meşru ilişkiden kaçınmak ve iffetli bir şekilde onları nikâhlamak şartıyla size helâl kılınmıştır. Zifafa girmiş olduğunuz kadınlara kararlaştırılan mehirlerini verin. Ancak, mehir kararlaştırıldıktan sonra aranızda anlaşarak bunu değiştirmenizde bir sakınca yoktur.(11) Muhakkak ki Allah herşeyi bilir, her işi hikmetle yapar. *
Yaşar Nuri Öztürk
Harpte elinize geçmiş kadınlar hariç olmak üzere, nikâhlı kadınlarla evlenmeniz de haram kılınmıştır. Bu, üzerinize Allah'ın yazdığıdır. Bunlar dışındakileri, mallarınızı vererek almanız; şunu bunu dost tutmayarak iffetli yaşamanız, zina etmemeniz şartıyla size helal kılınmıştır. Kendilerinden nimetlendiğiniz kadınların mehirlerini onlara bir hak olarak verin. Mehir kesişmeden sonra karşılıklı hoşnutluğa bağlı hallerde üzerinize günah yoktur. Allah, her şeyi bilir, tüm hikmetlerin sahibidir.
Yusuf Ali (English)
Also (prohibited are) women already married, except those whom your right hands possess: thus hath Allah ordained (prohibitions) against you: except for these, all others are lawful, provided ye seek (them in marriage) with gifts from your property, desiring chastity, not lust, seeing that ye derive benefit from them, give them their dowers (at least) as prescribed; but if, after a dower is prescribed, ye agree mutually (to vary it), there is no blame on you, and Allah is All-Knowing All-Wise.
M. Pickthall (English)
And all married women (are forbidden unto you) save those (captives) whom your right hands possess. It is a decree of Allah for you. Lawful unto you are all beyond those mentioned, so that ye seek them with your wealth in honest wedlock, not debauchery. And those of whom ye seek content (by marrying them), give unto them their portions as a duty. And there is no sin for you in what ye do by mutual agreement after the duty (hath been done). Lo! Allah is ever Knower, Wise.
__________________
Asıl sorulması gereken soru Muta nikahı gibi ilginç (daha ağırını kullanmak istemedim) bir kavramın azimi-ü şan Kuran'da neden yer aldığıdır. Çünkü ister ehli sünnet mezhepleri olsun ister ehl-i beyt kaynakları olsun ortak oldukları şey islamın ilk dönemlerinde mut'a nikahının olduğu yönündedir. Ehli sünnete göre Nisa 24 le gelen "yararlanma karşılığı mehir, ücret" verilerek yapılan anlaşma Nisa 11-12 ile nesh edilmiştir. Bu ayetlerde kadına (eşe verilecek) mirastan bahsettiğine göre geçici anlaşmalar (mut'a) kaldırılmıştır demektedirler.
Şia kaynakları ise bu iddiaya "Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin İmâmiyye mektebine izafe ettikleri müt’a nikâhı “şehveti tatmin ve teskin için başvurulan süreli / geçici bir zevk aracıdır. Bunda talak ve miras yoktur. Çocuk olursa nesebi sabit olmaz, yani babası belirsiz sayılır. Süre bittiğinde ise kadının iddet beklemesi gerekmez. Hemen bir başka erkekle bir araya gelebilir, nikâhlanabilir!!!” Onların, müt’a nikâhının haramlığını ispat için “Müt’ayı talak, iddet ve miras ayetleri neshetmiş, tamamen ortadan kaldırmıştır!” vb. uyduruk rivâyetlerden medet ummaları da bunu gösteriyor." diye karşı çıkmaktadırlar.
Ama bu "kavga" asıl sorulması gereken soruyu unutturmamaktadır : Nisa 24'e
göre "kadınlardan yararlanmak için ücret/mehir" vererek yapılan,düzenlenen uygulamanın "yaratıcı vahyinde" ne işi vardır ?
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Asıl soru para vererek bir kadınla beraber olmak değil bence. Zira parasını ödeyerek 1 saat,2 saat bilemedin birkaçgün bir kadınla beraber olabilirsin.
Yüce kitapta, bir kadınla (cariye) hayat boyu beraber olma hakkını bir erkeğe veren hükmün niçin yeraldığıdır.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
Av.Ragıp Atay rumuzlu üyeden alıntı
Asıl soru para vererek bir kadınla beraber olmak değil bence. Zira parasını ödeyerek 1 saat,2 saat bilemedin birkaçgün bir kadınla beraber olabilirsin.
Yüce kitapta, bir kadınla (cariye) hayat boyu beraber olma hakkını bir erkeğe veren hükmün niçin yeraldığıdır.
Ayetin başına bakarsak evli cariyelerle evlenmeye icazet verildiğini görüyoruz. İslam fıkhında cariye; Kişiler Hukuku başlığı altında değil Mülkiyet Hukuku içinde değerlendirilmiştir. Hatta kütüb-ü sitte hadislerinde kadınların (cariyelerin) alım satımlarına ilişkin hadisler yanlış hatırlamıyorsam "mal, hayvan alım satımı" başlığı altında derlenmiş.
Mülkiyet ilişkisi kurulmuş bir mal (!) sözkonusu olduğundan bir erkeğe ömür boyu beraber olabilme hakkı da veriyor bu malik olma durumu. Malıdır. İster satar, ister kiralar, ister ömür boyu kullanır.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Dört tane eşin olacak, yetmedi cariyeler, olmadı muta.. Eee hangi ara zina yapacak ki bu adam. Bu durumda zina sadece kadınları ilgilendiren bir suç oluyor.
Tam anlamıyla eşeleme altındaki çıkar durumu...
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
SORU 28: Muta nikahı ile ilgili bilgileri öğrenmek istiyorum.
CEVAP 28: Ehl-i sünnet ve Şii alimleri geçici evliliğin-mutanın dinimizde olduğunda hemfikirdirler. Mübarek ayeti kerime “Kadınlardan biriyle evlenerek faydalandığınız takdirde mehirlerini kararlaştırıldığı veçhile verin.” (Nisa, 24) özellikle ibn-i Abbas’ın kıraatine göre muta hakkında nazil olmuştur. Fakat Ehl-i Sünnet bu ayetin nashedildiğini Peygamber (s.a.a)’in haram ettiğini iddia ediyorlar. Fakat bu ayetin nashedilmesi söz konusu bile değil. Böyle bir nash olayı olmamıştır. Zira haber-i vahit ile bir ayet nashedilemez. Bu ayeti nashettiği iddia edilen ayetinde bu ayetle hiçbir çelişkisi yoktur. Örneğin şöyle iddia ediliyor: Miras ayeti bu ayeti nashetmiştir, zira muta edilen bayan muta ettiği eşinden miras alamaz. Fakat ayetin manası ve içeriği umumidir ve bunu kısıtlamak mümkündür, şöyle ki; muta edilen hanımdan başka bütün eşler kocalarından miras alabilirler. Örneğin; Arapçada söylenen bir deyim şöyledir; Alimlere ikramda bulun dedikten sonra fasıklara ikramda bulunma sözünü zikrettiğimizde, fasık olan alimlere ikram etmememiz gerektiğini anlamaktayız, fakat hiçbir alime ikram etmeme diye bir şey söz konusu değildir.
Hakeza idde ve boşanma ayeti, zira mutada idde ve boşanma olmadığını iddia ediyorlar. Bununda ne kadar yanlış bir delil olduğu apaçık bellidir. Zira; Muta daimi evlilik gibidir ilişki gerçekleştikten sonra bayanın belirli bir dönem temizlenmek için beklemesi gerekir ve iddesi vardır. İkinci olarak boşanma ayeti daimi evlilik içindir, muta ile hiçbir alakası ve ilgisi yoktur, konumuz dışındadır. Öyleyse nasıl olur boşanma ayeti muta ayetini nashedebilir? Üçüncü olarak boşanma ayetinin de konumuz ile ilgili olduğunu kabul edecek olursak ve muta ayetine de şamil olduğunu kabullenirsek bile bütün evlilikler için boşanma vardır, muta içinde boşanma vardır diyebiliriz. Böylelikle hiçbir çelişki olmaz. Zira umumi hüküm hususi hüküm ile sınırlandırılabilinir….
Diğer taraftan bu ayetin nashedildiğine dair elimizde hiçbir delil bulunmamaktadır. Zira ashap arasında da bunu görmek mümkündür. İbn-i Abbas, hz. Ali (a.s) ve Ömer b. Hattap hatta Ömer b. Hattab’ın kendisi şöyle diyordu: “Peygamber (s.a.a) zamanında iki muta vardı (amel ediliyordu) ben onların ikisini de haram ediyorum. Hacc mutası ve nisa mutası (geçici evlilik)”eğer muta nashedilmiş idiyse niçin Ömer b. Hattab haram ediyor?
Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Eğer Ömer mutayı haram etmeseydi şaki (taş kalpli, eşkıya) insandan başkası zina etmezdi.”
Bu konu hakkında Suyuti’nin ed-Dürrü’l-Mensur kitabına bu ayetin tefsirinde müracaat edebilirsiniz.
Ayrıcı sitemizde bu konuyu geniş bir şekilde inceleyen makalemiz bulunmaktadır. Oraya da müracaat edip daha çok bilgilenmenizi tavsiye ederiz.
SORU 29: Kadının haberi olmadan veya kadından izinsiz ve habersiz erkek muta nikahı yapabilir mi?
CEVAP 29: Eşin izni gerekli değildir.
Alıntı:
gecem1970 rumuzlu üyeden alıntı
Dört tane eşin olacak, yetmedi cariyeler, olmadı muta.. Eee hangi ara zina yapacak ki bu adam. Bu durumda zina sadece kadınları ilgilendiren bir suç oluyor.
Tam anlamıyla eşeleme altındaki çıkar durumu...
Rivâyetlere göre Resûlullah (s.a.s.), Mut'a'ya ilk defa Hayber Savaşı'ından önce üç gün izin vermiş; daha sonra da onu yasaklamıştır.
Bir defasında, Mut'a'nın helâl olduğuna inanan birisi Hz. Ali ile bu konuda tartışınca, Hz. Ali ona, Allah Resûlü'nün Mut'a'yı ve evcil eşeğin etinin yenmesini Hayber günü yasakladığını söylemiştir. (Buhârî, "Nikâh", 31; Müslim, "Nikâh", 29-32; İbn Mâce, "Nikâh", 44)
Bu hadis-i şerif, daha sonra bahsedeceğimiz Şiî hadis kitaplarında da mevcuttur. Allah Resûlü'nün Mut'a'ya ikinci kez izin verişi de Mekke'nin Fethi'nde vuku bulmuştur. Üç günlük izinden sonra Resûlullah Mut'a'yı tekrar ama bu defa Kıyamet Günü'ne kadar yasaklamıştır. (Müslim, "Nikâh", 22)
Halife Ömer;
"Rasûlullah (s.a.s) bize üç defa mut'a yapmaya izin verdi, sonra bunu haram kıldı. Allah'a yemin olsun ki, evli bir kimsenin mut'a yaptığını bilsem, Rasûlullah'ın, mut'ayı, haram kıldıktan sonra, yeniden helâl kıldığına dair bana dört şahit getirmezse onu taşla recmederim" (İbn Mâce, Nikâh, 44, H.No: 1963).
"Allah, Hz. Ömer'e rahmet etsin. Mut'a, Allah'ın Muhammed Ümmetine bir rahmetinden başka bir şey değildir. Hz. Ömer bunu yasaklamasaydı, çok az kimse dışında zinaya düşen olmazdı" İbni Abbas (Muhammed'in amcası Abbas'ın oğlu)
"Bu sözümle, mütanın, her zaman herkese helal olacağını bildirmek istemedim. Ancak, zaruret olunca, zararı gidermek için caiz olur, dedim. Allahü teâlâ, zaruret olunca, zararı giderecek kadar leş, kan, domuz eti yemeye izin verdiği kadar, mütanın da caiz olacağını düşünerek söyledim." İbn Abbas
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
"(...)
Araplar sıkıştıkça akıllarını kullanacaklarına binlerce hadis uydurmaları ve bununla ilgili olarak Ebu Hanife’nin “ASLINDA GERÇEK HADİSLER 17’Yİ GEÇMEZ” sözü Arap şeriatının içine düştüğü kısır döngünün vehametini göstermektedir.
(...)"
CAHİT TANYOL
NEDEN TÜRBAN? GENDAŞ YAYINLARI, 1999, BİRİNCİ BASIM, SAYFA 71
//////////
Konu başlığı yıllar önce açılmış...
Belki değerlendirme tekrarları veya yanılgılarım olabilir ama konunun geldiği yer itibarıyla bir yerinden girmek gerek diye düşündüm...
Yukardaki alıntıdan da anlaşılacağı üzere arapların devlet olma, kurma ve yürütme yeteneği yok...
Peygamber ile gelen şan, şöhret ve tabii ki dünyalıklar şaşkına çevirmiş bu çöl insanlarını...
Yönetmek istiyorlar...
Açıyorlar bakıyorlar kutsal kitaba...
Varsa problem yok...
Aradıkları yok mu?
Peygamberin sözlerinden birşeyler çıkarmaya çalışıyorlar...
Yok mu?
Örf adet olur mu?
Our ama onun bu toplumda otoriteye katkısı zayıf...
En otoriter yaptırım ne?
AYET...
Sonra?
HADİS...
Ayet yazabilirler mi? :)
Yok devenin nalı artık...
HADİS?
Sonuçta toplum yararına değil mi? UYDUR...
İşte islam dininin günümüzde yeniden geldiği nokta bu...
Oysa MUVALİLER, sorunu daha o yüzyıllarda aşmışlardı...
MUVALİLER?
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
İran İçişleri Bakanı Mustafa Purmuhammedi'nin, gençler arasında geçici nikahın (muta) yaygınlaştırılmasını istemesi, tepkiyle karşılandı.
2 Haziran 2007/İnternethaber
İran basınındaki haberlere göre, aynı zamanda molla olan Purmuhammedi, ülkenin dini merkezi Kum'da yaptığı bir konuşmada, gençlerin, işsizlik ve pahalılık nedeniyle evlenemediklerini belirterek, "Gençliğin ahlaksızlığa düşmemesi için muta nikahını yaygınlaştırmamız gerekiyor" dedi.
"İslam, kapsamlı ve tam bir din" diyen Purmuhammedi, "İslam'da bütün ihtiyaçların çaresinin bulunduğunu, geçici nikahın da gençliğin ihtiyaçlarının bir çaresi olduğunu" savundu.
Purmuhammedi'nin geçici nikahın yaygınlaştırılması gerektiğine ilişkin ifadeleri, reformcu gazeteler, aydınlar ve kadın hakları savunucuları tarafından tepkiyle karşılandı.
Reformcu gazeteler, Purmuhammedi'yi eleştiren yazılara yer verirken, **kadın hakları savunucusu Şadi Sadr, "Muta nikahı, bizim hukumuzda daima var olduğu halde, İran kültürüne uygunsuzluk olarak düşünülür" dedi.
Halkın çoğunluğunun ve yönetimin Şii olduğu İran'da, kadına verilen para karşılığında yapılan geçici nikah (muta), meşru sayılıyor.
Din adamlarının çoğunluğunun da geçici nikaha onay verdiği İran'da zina, idamla cezalandırılan suçlar arasında yer alıyor.
'İslam kapsamlı bir din' diyen İçişleri Bakanı'nın Tahran Emniyet Müdürü de tabii kapsamlı bir mümin olarak elinden geleni yapmış,,, yaptıklarını da gazete sutunlarında okumuştuk.
Herhalde; mümin erkeklerce usul ve şartları yerine getirilmiş zina caizdir...
Bu zinaya eşlik eden kadında bu kere zina yapmamış?? olur. (Peki ne yapmış olur??)
Yasaklansa dahi..., yasaklanmadığı süreçte her ne sebeple olursa olsun.., islami kural ve kaideler (hatta ahlak) belli bir süreliğine askıya alınmıştır.
Yüzlerce yıldır da; özellikle dini bütün müslümanlar??? inadına mutanın varlığı bilgisine vakıf amma velakin yasağına bihaber tutum ilişkiler icra etmişler, etmekteler.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Bütün mesele işi kitabına uydurmaktı.
İlginçtir, İranlıların çok açık saçık ve hafifmeşrep bulduğu Batı ülkelerinin Katolik kanadında teolojik olarak cinsellik çok daha katı kurallara bağlanmıştır. Katoliklere göre, insanlar ancak çocuk sahibi olmak için (görev kabilinden) cinsel ilişkide bulunabilirler. O nedenle doğum kontrolü yasaklanmıştır. Cinsel ilişkiden zevk almak günahtır. Evlenmeden cinsel ilişki de kabul edilemez. Nikâh, Tanrı katında kıyılır ve boşanmak da en büyük günahlardan birisidir!
Saddam zamanında Irak'ta muta nikâhı yasaklanmıştı. Yeni yasal düzenlemeler insanlara istediği türden nikâh kıyma özgürlüğü getirdiği için bu ülkede de muta nikâhı hızla yayılmaya başlamış.
İlginç bir alaşım olmalı: Muta nikâhını yaparak hem dini tutuculuğunuzu kanıtlamış oluyorsunuz, hem de bu çerçevede cinsel isteklerinizi sınırsızca tatmin ediyorsunuz!
Necefli Şii din adamı Şeyh Adel Emir Tureihi, 'muta ile Müslümanların doğal arzularının yasal bir rahatlama yolunun bulunmasının tasarımlandığını' söylemiş. "İnsanların nasıl yiyecek ihtiyacı varsa, seks ihtiyacı da var.
İslam, doğal ve organik bir din" demiş.
'Organik din' ne demektir, doğrusu pek anlayamadım ama çok da önemli değil. Şeyh Tureihi'nin ne demeye çalıştığını tahmin edebiliyorum.
Muta nikâhı kıyan bir kadın da şunları söylemiş: "Kendi ailesiyle yaşıyor. Beni de ziyarete geliyor. Çocuklarımın masrafını karşılıyor. Ailesinin haberi yok. Bu evlilik benimle onun arasında. Sadece Allah biliyor." Gizli bir evlilik yani!
Sorun şurada ki, nikâh sözleşmesini bu kadar gevşetirseniz sonunda nikâhın bir anlamı kalmıyor ve nikâh görüntüsü altında serbest cinsel ilişki yaşanmaya başlanıyor.
Kuşkusuz ki bu da bir yoldur, cinsel ilişki serbestçe yürütülebilir ve ilgili iki kişi dışında kimsenin karışma hakkı olmaz. (Çağdaş dünyadaki uygulama da bu yöndedir.)
Ama eğer varacağınız sonuç zaten buysa, neden 'İslam devrimi yapıyoruz' diye dünyayı ayağa kaldırıyorsunuz ki? O kadar kelle kesiyorsunuz, sakal uzatıyorsunuz, çarşaf giyiyorsunuz, nutuk atıyorsunuz, sonuç sıfıra sıfır elde var sıfır. Bu işte bir sakatlık var gibime geliyor. Ne dersiniz?
Türker ALKAN