http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yaz...nasil-kurtulur
Printable View
Acaba yöneticilerden rica etsek bu başlığı mizah bölümüne taşırlarmı?
'CHP hem kendini hem Kemalizm'i yenilemeli'
ABD'nin en önemli gazetesi New York Times'a konuşan analistler CHP'nin bugünden itibaren çalışmalara başlayarak önümüzdeki yıl seçime kadar hem partinin duruşunu hem de Kemalizm anlayışını yenilemesi gerektiğini savundu. Uzmanlar CHP'nin önümüzdeki yıl yapılacak seçimlerde AK Parti karşısında güçlü bir rekabet yaratabilmesinin tek yolunun bu olduğunu söyledi.
Dünya gündeminin nabzı Planet'te atıyor
Geçtiğimiz Pazar günü Türkiye’de yapılan anayasa değişikliği referandumunda kullanılan söylemler o kadar sertleşti ve toplumdaki kutuplaşma o kadar derinleşti ki iş dünyasından bazı kesimler bunun sonucunun şiddet olaylarına kadar varabileceğinden endişe etmeye başladı.
Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) Brüksel’de bulunan uluslararası koordinatörü Bahadır Kaleağası, “Bu çok tehlikeli bir durumdu” dedi.
Referandum kampanyası sırasında bir noktada Ak Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan TÜSİAD’ı “taraf olmazsanız bertaraf olursunuz” diyerek eleştirdi.
MUHALEFET KAYGILI
Erdoğan ordunun siyasetteki etkisini sonlandırmak, yargının konumunu gözden geçirmek ve bireysel hakları güçlendirmek için referandum çağrısı yaptı. Ancak TÜSİAD’a yöneltilen bu sözler muhalefetin Erdoğan’ın aslında etkili kurumlar üzerinde kontrol sağlamak istediği yönündeki korkularını güçlendirdi.
Oyların yüzde 58’ini elde eden iktidar partisi referandumun önümüzdeki yıl yapılacak genel seçimler öncesinde bir popülerlik testi olduğunu kabul etti. Ancak analistler oylamanın çok daha temel bir noktaya değindiğine de işaret ediyor.
ABD’nin ünlü düşünce kuruluşlarından German Marshall Fund’ın Ankara Bürosu Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı, “Referandum muhafazakarlar ve laiklerin ortaya koyduğu farklı kültürel değerlerle, ülkenin gelecekteki kimliğiyle ilgiliydi” dedi.
CHP-AK PARTİ ÇATIŞMASI
Türkiye, Ak Parti’nin 2002 yılında iktidara gelişinden bu yana ciddi değişiklikler yaşadı. Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde ekonomik ve siyasi değişiklikler yapılırken dış politikada da önemli bir kayma yaşandı. NATO’nun bu en önemli ülkelerinden bir tanesi Avrupa, ABD ve İsrail’e odaklanmaktansa çatışmalar ve tarihi kederlerin pençesindeki Ortadoğu’da bölgesel bir güç olmayı yeğledi.
Her şeyin ötesinde Ak Parti muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi’yle toplumun nasıl modernleşeceği konusunda çetin bir mücadele halinde.
Tabanı kırsal kesim nüfusu ve varlıklı girişimcilerden oluşan Ak Parti sosyal açıdan daha muhafazakar bir toplum isterken, CHP kendisini Kemalizm’in doğrudan mirasçısı olarak görüyor.
CHP'NİN KEMALİZMİ MODERNLEŞTİRMESİ GEREKİYOR
Brüksel’de bulunan Carnegie Uluslararası Barış Vakfı misafir araştırmacısı Sinan Ülgen, “AK Parti Kemalizme meydan okuyor. CHP’nin ise Kemalizm’i modernleştirmesi gerekiyor. Bu yüzden bu referandumdan sonra kritik bir dönüm noktasındayız” dedi.
Almanya Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi’nin muhafazakar başkanı ve Türkiye’nin AB’ye girmesi fikrinin en büyük destekçilerinden Ruprecht Polenz, “Endişe verici olan yasama ve yürütme arasında kontrol ve denge mekanizmasının olmaması” dedi.
Muhalefet anayasa değişikliklerinin Ak Parti’nin yargının bağımsızlığını zayıflatmak ve hukuku hükümetin kontrolü altına almak için bir girişim olarak görüyor.
SEÇİMLERE KADAR ZAMAN VAR
Analistler yargı bağımsızlığı meselesinin iki parti arasındaki çatışmanın merkezinde yer aldığı konusunda hemfikir. Ancak CHP’nin referandum yenilgisinden bahsetmek ve anayasa değişiklikleri hakkında şüphelerini gündeme getirmek yerine bugünle, önümüzdeki yıl yapılacak seçimler arasında geçecek süreyi Kemalizm’i modernleştirip Ak Parti’ye karşı güçlü bir rekabet sunmak için kullanması gerektiğinden yana.
Ülgen, ordunun da etkisinin zayıflamasıyla CHP’nin toplumun daha geniş kesimlerine ulaşmak ve daha Avrupa yanlısı bir tavır takınmaktan başka seçeneği kalmadığını belirtti. Ülgen ayrıca partinin merkezi, devlet kontrolündeki ekonomi yaklaşımını da terk etmesi gerektiğini savundu.
Ülgen, “Eğer CHP Türkiye’nin laik değerlerini korumaya ve demokrasiyi güçlendirmeye kararlıysa Kemalizmi modernleştirmesi gerekiyor. Pazar günkü referandumdan alınacak ders budur” dedi.
Hürriyet
Önder Sav'dan Baykal'a ağır yanıt
CHP Genel Sekreteri Önder Sav, CHP eski Genel Başkanı Baykal'a ağır yanıt verdi: Grubumuzla, parti örgütümüzle uyumlu bir şekilde çalışarak seçime hazırlanıyoruz. Başka bir şeyle uğraşmıyoruz. Kurultay fantazileriyle uğraşacak vaktimiz yok. Yapılan çağrıyı kişisel hırs olarak görüyorum.
Tüzük kurultayının yapılmasını isteyen ve "İki anahtarla açılan kasa olmaz" diyen CHP'nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal'a, CHP Genel Sekreteri Önder Sav, "Son açıklamaları kişisel hırs olarak görüyorum. Kurultay fantezileriyle de meşgul olacak değiliz. Bugünlerde 100 tane falan anahtar var galiba, anahtarların kimde olduğunu bilmiyorum. Koleksiyon meraklılarına sorun" diye yanıt verdi.
"Kişisel hırs"
CHP Genel Sekreteri Önder Sav, Deniz Baykal'a, NTV'nin canlı yayınında yanıt vererek, şöyle dedi:
"Son açıklamaları kişisel hırs olarak görüyorum, bunun dışında CHP yöneticileri olarak bir makinenin ahenkli dişlileri gibi çalışarak geleceği süratle hazırlamakla meşgulüz. Bunun dışında da hiçbir şeyle meşgul değiliz, kurultay fantezileriyle de meşgul olacak değiliz.
Bunun ötesinde herhangi bir kişiye söyleyecek sözüm yoktur, hele hele CHP'de geride bıraktığımız 10 yılla ilgili değerlendirme yapmak bana yakışmaz. Herhangi bir kişiyle ilgili değerlendirme yapmayı ben kişiliğime uygun bulmuyorum."
"Tüzük değişikliğine ben engel değilim"
"Tüzük değişikliğine karşı çıktığınız söyleniyor?" sorusuna da Sav, "Ne zamandan beri ben gösterildim, 21 Aralık 2008'de tüzük değişti, o zamandan 22 Mayıs Kurultayına kadar o değişen tüzük hükümleri uygulanmadı, şimdi de uygulanmıyor, değişen bir şey yok" diye konmuştu.
"Anahtar meraklısı değilim"
Baykal'ın anahtar sözüne de Sav, "Bugünlerde 100 tane falan anahtar var galiba, anahtarların kimde olduğunu bilmiyorum. Anahtar meraklılarına, koleksiyon meraklılarına sorun, bana sormayın" dedi.
"Baykal'ın kuşkusu olmasın"
Baykal'ın, "Yeni yıldızlar çıkabilir" sözüne ise Sav, "Sayın Baykal'ın yıldız tabirinden neyi kastettiğini anlamadım. CHP'de görev verildiği zaman her arkadaşımız Sayın Baykal'ın kastettiği şekilde yıldızlaşabilir. O bakımdan Sayın Baykal'ın da kimsenin de kuşkusu olmasın" diye karşılık verdi.
Komitacı sözüne yanıt
CHP Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, "Komitacı" sözüne de Sav, "Bunu ciddi bir milletvekilinin ağzına yakıştıramadım, Atilla Kart'ı da muhatap almak istemem" dedi. Atilla Kart'a yönelik parti içinde bir değerlendirme yapılıp yapılmayacağına yönelik soruya da Sav, "Kullandığı sözü ve yerin anlamına bağlı bir iştir, henüz onu değerlendirmedik" dedi.
http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=174164
Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin CHP'nin oy hedefini açıkladı
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, ''İktidar, sivil toplum kuruluşları, iş çevreleri, medya ve çeşitli toplum kuruluşları üzerindeki baskısından vazgeçerse, Türkiye'de normal bir seçim olur. Bunun sonucunda da CHP'nin iktidarını görürüz, 2011 seçimlerinde hedefimiz yüzde 40 oy'' dedi.
Son yapılan MYK'de Genel Başkan Yardımcılığı görevine atanan Gürsel Tekin soruları yanıtladı.
Genel Başkan Yardımcılığı görevinin partiye bir hareket kazandırması temennisinde bulunan Tekin, partisinin iktidar olması için elinden gelen gayreti göstereceğini söyledi.
Referandum sonuçlarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Tekin, ''Her seçim siyasi partiler için ciddi bir sınavdır, mutlak kazanan da kaybeden de bir muhasebe yapar. 'Nerede eksiklik yaptım, ne demem gerekiyordu, ne dememem gerekiyordu?' bunları değerlendirir bu gayet doğaldır'' dedi.
''Hayır'' oylarında alınan yüzde 42'lik sonuç hakkında herkesin farklı yorum yapabileceğini belirten Tekin, şöyle konuştu:
''Biz yorumdan öte özellikle Türkiye'nin önemli coğrafyasında, orta Anadolu'da, doğuda, güney doğuda kısmen Karadeniz'de oylarımızı artırmak zorundayız. Onunla ilgili ciddi çalışmalar yapmamız gerek. Ne yüzde 42 hezimettir, ne de yüzde 57-58 başarıdır. Bunu böyle kabul etmek lazım. Siz seçmen sayısına baktığınızda 52 milyon yurt içinde, 2 milyonda yurt dışında olmak üzere toplam 54 milyon kayıtlı seçmen var. 54 milyon seçmenin 21 milyon küsuru 'evet' demiştir, buda şunu gösteriyor, anayasa çok önemli biliyorsunuz, keşke ortak bir zemin içerisinde olabilseydi en azından vatandaşlarımızın yüzde 70'i 80'i kabul edebileceği bir anayasa paketi olabilseydi hepimiz memnun oldurduk. Sonuç itibariyle bu Türkiye'de her vatandaşı ilgilendiren bir sorundur, siyasi parti seçimi değildir, siyasi parti seçersiniz 5 yıl sonra kararınızı değiştirirsiniz, ama anayasa paketleri 40-50 yıl sonra da önünüze gelir.''
Eşit bir seçim yapılmadı
Halk oylamasında, devletin kurumlarının önemli bir kısmının taraf olduğunu ileri süren Tekin, ''Kentlerde daha bağımsız özgür oy kullanmıştır, ama kırsal ağırlıklı olarak 'evet' çıkmıştır. Özellikle Anadolu da yoksulluğun sefaletin yoğun olarak yaşandığı yerlere baktığımızda orada geçimini sadece ve sadece devletin ayırmış olduğu ufacık tefecik yardımlarla sürdürmeye çalışan vatandaşların tercihi ne yazık ki bağımsız olmuş değildir. Anadolu'nun bir köyünde bir kadın hayatında ilk kez parayla buluşmuştur, 100 lira 200 lira neyse, o paranın kesilmemesi için tercihini çok net kullanmış değildir'' dedi.
İktidarın referandum kampanyası süresince olağanüstü bir harcama yaptığını iddia eden Tekin, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Miktarları çok büyük rakamlar, sadece İstanbul ve Ankara'ya baktığımızda, bilboard, megaboard, gazete ilanları, duvar ilanlarına baktığımızda dehşet rakamlar çıkıyor. Sadece bunlar değil, üzücü olan başka bir şey ise dernekler. Özellikle büyük kentlerde çok sayıda dernek var, bakıyorsunuz 'falan ilin derneği kararını verdi 'evet.' Bunlar çok yanlış şeyler, derneklerin taraf olması tercih koyması, onların dernek olmaktan çıkması demektir. Elbette düşünceleri olacaktır ama baskıcı bir unsurla karar vermek doğru değil. İstanbul'da 300-400 bin seçmeni etkileyen dernekler var, bütün bunlar belediyelerin ve iktidarın baskısı sonucu yapılmıştır. Ama bunlar, bize önümüzdeki süreçte ne yapacağımızın nasıl davranacağımızın, vatandaşla nasıl iletişim kuracağımızın önemli argümanı oldu.''
"Bu süreçte CHP'yi, Mustafa Kemal Atatürk'ün partisini kapatmışlardır"
Hükümetin yeni bir anayasa hazırlığında olduğunu ifade eden Tekin, yeni bir Anayasayı 30 yıldır zorlayan ve çok talep eden kesimin ise CHP'de siyaset yapanlar olduğunu söyledi.
12 Eylül anayasasından en çok mağdur olan kesimin kendileri olduğunu savunan Tekin, şöyle konuştu:
''Bu süreçte CHP'yi, Mustafa Kemal Atatürk'ün partisini kapatmışlardır, bütün mal varlıklarına el konulmuştur. Partinin yöneticilerin çoğu gözaltına alınmış, cezaevinde kalmıştır. Bunların hepsine baktığımızda CHP'nin özgürlükçü, demokratik bir anayasa talebi her zaman olmuştur ama keşke iktidarın sayın Başbakanın söylediği gibi özgürlükçü bir anayasa talebi olsa. Görüyoruz ki tamamen sadece bir parti anayasası gibi. Nitekim 2 maddeyi ayırın 24 maddeyi Meclise getirin diyen CHP'dir. Ama iktidar partisi özellikle HSYK ve Anayasa Mahkemesi ile ilgili gerçekten yargı denetimini ortadan kaldıracak 3 tane maddeyi paketin içine koydu.
Doğal olarak da bizim uzun süredir kaygı duyduğumuz maddelerle ilgili olarak dün hangi noktadaysak bugün de aynı noktadayız. Gelecekte uygulamalarını da göreceksiniz. Eğer siz adaleti siyasallaştırırsanız, bu Türkiye'ye yapacağınız en büyük kötülüklerden biridir. Bugün AK Parti iktidardır, yarın başka bir siyasi parti iktidar olur, oda kendi adaletini kullanmaya başlar o zaman adaletin dengesi bozulur.''
''Uzun uzun inceleme ve değerlendirme yapacağız"
Son yapılan MYK toplantısında kendisinin de aralarında bulunduğu 7 kişilik bir Seçime Hazırlık Komitesi'nin kurulduğunu anımsatan Tekin, bu komitenin önümüzdeki günlerde seçim çalışmalarına başlayacağını anlattı.
Tekin, ''Uzun uzun inceleme ve değerlendirme yapacağız. Ona göre kamuoyunda bu sonucun nerelerden kaynaklandığı, bizim eksiklerimizin neler olduğunu ya da kaygıların olup olmadığını hep beraber göreceğiz'' dedi.
2011'de CHP'nin iktidar olmasını talep ettiklerini belirten Tekin, şunları kaydetti:
''Bu sadece bizim değil toplumun önemli kesiminin de beklentisi. Uzun süredir AKP iktidarının ciddi şekilde yıprandığını, yıpranmanın da ötesinde ciddi şekilde bir korku yarattığını görüyoruz. İktidarın kendisini gözden geçirmesi gerek, 'şimdi ne olacak kaygısı' çok kötü bir kaygıdır. Bu kaygılar niye ortaya çıkıyor? Sayın Başbakanın tavrından kaynaklanıyor. 'Taraf olmazsan, bertaraf ederim' baskı unsuru oluşturulduğu için insanların bu tür kaygıları yaşıyor. İnşallah uygulamalarda iktidar partisi akli selim davranır ve toplumun bu kaygılarını ortadan kaldırır. İktidar sivil toplum kuruluşları, iş çevreleri, medya ve çeşitli toplum kuruluşları üzerindeki baskısından vazgeçerse Türkiye'de normal bir seçim olur bunun sonucunda da CHP'nin iktidarını görürüz, 2011 seçimlerinde hedefimiz yüzde 40 oy.''
Başbakanlık sisteminin de yeni bir tartışma konusu olmadığını ifade eden Tekin, 'Sayın Özal'la, Demirel ile başlayan süreçte 25 yıldır tartışma devam ediyor. Ama Türkiye bugünkü konjektürde ona hazır değildir. Bu tartışmanın ötesine geçmez'' dedi.
"Sayın Kılıçdaroğlu eksikliği kabul etti"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun referandumda oy kullanamaması konusunun çok tartışıldığını vurgulayan Tekin, şöyle konuştu:
''Elbette bir eksiklikti, Sayın Kılıçdaroğlu eksikliği kabul etti, kamuoyundan özür diledi. Ama şimdi düşünün anamuhafelet lideri, herkes tarafından bilinen birinin kütükte isminin silinmesini devletin kurumları yapıyorsa, burada büyük bir zafiyet vardır. Sayın İçişleri Bakanı, 'Polisler sayın Kılıçdaroğlu'nun ikametinde olup olmadığını araştırdı' diyor. Sayın İçişleri Bakanı İstanbul'da bütün milletvekilleri için mi bu uygulamayı yaptılar? Eğer öyleyse itiraz etmeyeceğim ama niçin sadece Kılıçdaroğlu. Diyelim ki yapıldı, sayın Kılıçdaroğlu'nun ikametinden ayrıldığını tespit ettiler. Nezaketen devletin kurumları polis, emniyet ya da YSK'nın sayın Kılıçdaroğlu'na bildirmesi gerekmiyor muydu? Sayın Kılıçdaroğlu bilinmeyen bir isim miydi? Biz devletin görevlilerine güvenmeyecek miyiz? Derhal YSK ya da İçişleri Bakanlığı'nın özür dilemesi gerekiyor.''
YSK'nın herkes için bu hassasiyetle çalıştığını düşünmediğini belirten Tekin, ''Eğer bu hassasiyetle çalışıyorsa, elimde 21 yıl önce ve 18 yıl önce ölmüş iki vatandaşın seçmen kağıdı var. Kütük hassasiyetini gösteren ve bu konuda hassas olan YSK, bu vatandaşların kütüğünü düşürmüyor da, sayın Kılıçdaroğlu'na Türkiye'nin anamuhalefet liderine niye böyle özel bir çalışma yapıyor. Bunlar insafsızca şeyler, biz kimlere güveneceğiz, devletin kurumlarına güvenmeyecek miyiz? Lütfedip, CHP'ye bir telefon edemediler mi? Bu eksiklik değil mi? Bütün bunların sorgulanması gerekir'' diye konuştu.
Baykal'ın açıklamaları
Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın açıklamalarını gazetelerde okuduğunu belirten Tekin, ''Eski genel başkanımdır, hiç bilmiyorum, tabi ki kendinin böyle bir demeci yok ama bir gazetecinin yorumu ile bu söylenmiştir. Bu konuda bir şey söyleme yetkim yok sayın genel başkanımız cevabını verdi. Kurultayların olup olmayacağının kararını Genel Başkan verir. Elbette delege de karar verir ama Genel Başkanın talep edip etmediği de çok önemlidir'' dedi.
Tekin, Genel Başkan Yardımcılığı konusunda da bazı çevreler tarafından ''CHP'de Tekin düğümü'' şeklinde açıklamalar yapıldığını anımsatarak, ''Bu konu çok abartıldı, biz sosyal demokrat bir partiyiz, bizi var eden farklı düşüncelerin olmasıdır. Partimizde farklı düşüncelerin olması bir kavga gibi değil, aksine bir zenginlik olarak algılanmalıdır. Eğer öyle algılıyorlarsa bu düşünceler devam edecektir'' diye konuştu.
Tekin, Anayasa değişikliğinin onaylanmasının ardından 12 Eylül askeri darbesini yapanlara yönelik açılan davalara ilişkin ise ''Olmuşla ölmüşün davası olmaz. Hiç bir şey çıkacağı yok, amaç kamuoyunu başka şeylerle meşgul etmek'' yanıtını verdi.
http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=174062
CHP'nin türban sorununun çözümü için başlattığı çalışmayı yürüten CHP Bilim Yönetim ve Kültür Platformu Başkanı Prof. Dr. Sencer Ayata'nın, görüş olarak Zekeriya Beyaz ve Yaşar Nuri Öztürk fikirleri tartışılan isimlere başvurduğu öne sürüldü.
Vakit gazetesinde Fatih Akkaya imzasıyla yayınlanan habere göre CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun talimatıyla harekete geçen CHP Bilim Yönetim ve Kültür Platformu Başkanı Prof. Dr. Sencer Ayata'nın görüşüne başvurduğu isimlerin Kur'an'da başörtüsünün olmadığını savunan Prof. Dr. Zekeriya Beyaz, Prof. Dr. Şahin Filiz ve Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk gibi ilahiyatçılar olduğu kaydediliyor. Ayata'nın görüşlerine başvurduğu bir diğer isim ise, Kılıçdaroğlu ile birlikte CHP Parti Meclisi'ne giren Beyoğlu eski Müftüsü İhsan Özkes.
Vakit'in iddiasına göre Prof. Ayata'nın İhsan Özkes, Zekeriya Beyaz, Yaşar Nuri Öztürk ve Şahin Filiz gibi bazı görüşleri tartışılan ilahiyatçılara danışan CHP'nin çalışması için Diyanet'e ise başvurmadığı öğrenildi. Edinilen bilgilere göre CHP'li Ayata, başörtüsünün İslam'ın bir emri olduğu yönünde fetvaları olan Diyanet'ten görüş talebinde bulunmadı.
Geçtiğimiz günlerde çalışmaları hakkında bilgi veren Ayata, “Saçın tamamen kapatılması şart değil” tezini ortaya sunmuş ve tepki çekmişti. Kemal Kılıçdaroğlu da katıldığı bir televizyon programında sorunun nasıl çözüleceğine ilişkin soru üzerine yaptığı yorumda, bugün başını kapatanların açılmayacaklari gibi bir durumun olmadığını söylemişti.
Bence CHP türban konusunda Okyanus ötesine uzanıp Fethullah Hoca'ya sorsa iyi eder. Hoca bir ara "türban teferruattır" demişti. Tam da CHP'ye göre bir açıklama değil mi? CHP bu önerimi ihmal etmesin, kendisine destek bulacaktır. Her ne kadar Hanefi Avcı farklı yazsa da kaset konusunda da Baykal'a destek çıkmıştı hoca...
http://www.milliyet.com.tr/dayakci-k...78/default.htm
Adam hem İzmir'li,
Hem de CHP'li.
Yani "elit",
Yani "seçkin",
Yani sıradan biri değil,
Yaptığın yakıştı mı sana kardeşim..
Bu hareketin İzmir'liliğe de CHP'iliğe de yakışmadı.
Bu yaptığını ancak %58'in içindeki eğitimsizler yapabilir.
Hemen düzelt kendini..
http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/yuk...acak_sok_iddia
Önder abimiz cumhurbaşkanlığına hazırlanıyormuş ey millet..
Duyduk duymadık demeyin.
Yakışır Önder abimize...
Ancak, küçük bir sorun var;
Cumhurbaşkanlarını artık asker baskısı altında seçmiyoruz.
Cumhurbaşkanını şimdi halk seçiyor.
Acaba bidon kafalı, karnını kaşıyan admalar Önder abimizi seçer mi?
Bir önerim var;
Cumhurbaşkanlığı seçimişnde yüksek tahsillilere iki oy hakkı tanınsın.
Adamlar o kadar okumuş dirsek çürüttmüş..
Onların oyunu dağdaki çobanla bir tutmak anayasanın "eşitlik" ilkesine de aykırı..
Yine küçük bir sorun var;
Ben (övünmek gibi olmasın) iki fakülte mezunuyum,
Verdiğim oyun, tek fakülte mezunları ile eşit kabul edilmesi beni kırar.
Benim bu küçük sorunuma da çözüm bulmak lazım.