Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Susmak bir erdemdir. Susmak bazen haddini bilmektir.
Aptal ve salak görünmektense susarsın seni adam sanırlar.
İnsan yediği haltı biliyor amacı belli ise böyye yırtık dondan fırlar gibi çıkıyor.
Şener Eruyğur un tahliye olduğundan haberi olmayan bir zavallı bu insanlar hakkında yazı yazabiliyor. İnternet böyle birşey işte. Beş para etmez insanlar burada yazabiliyor. Adam sanıp ona yanıt veriliyor. Sanal dünyanın kahramanının hayata olaylara bakışıda sanal oluyor elbette.
Kim Hurşit Tolon beraaat etti diye yazdıki?
Hurşit Tolon un iddianamesi bile ortada yok. Mahkeme harika gerekçeler ile her yerde yayınlanan herkesin bildiği okuduğu vede edinebileceği belge müsvettesi fotokipilerinin hiçbir şuç isnat edemeyeceğini yazıyor. Mahkeme bu fotokopiler dışında emare olmadığını söylüyor. Teknik takip konuşma kayıtlarında da bir suç unsuru bulunmadığını söylüyor. O zaman bu adam 8 ay boşuna tutuklanmış olmuyor mu?
Üstelik dün Yargıtay 8. Ceza dairesi tek başına telefon kayıtlarının yeterli olmadığına dair yeni bir karar vermişken bu salaklık tam kendini ele vermiş.
BU dava tam tahmin ettiğim gibi sürüp gidiyor. Bir takım belli adamlar ceza alacak. Onlara eklenmek istenen bazı insanlar uzun işkence dönemi sonrası beraat edecekler. Bundan ötesi sadece masal.
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Bu konunun gerizekalılığı yüzünden yazmak istemiyorum bu konuda. Amma gerizekalılığın savunulup durmasıda ağrıma gidiyor hemde çok fazla.
Saçmalamanın doruklarını artık burada görebiliyoruz açık ve net. Aynı zamanda hukuka saygısızlığı vede bilgisizliğide görüyoruz. Sadece bu cümleyle ilgili olarak
1. İddianamesi bile olmayan bir orgeneralin çok daha aktif ve hareketli ismi olduğunu nasıl söyleyebiliriz ? Bu ne had bilmezlik bu ne densizliktir.
2. Tahliye edilen bir kişinin ki burada Emekli orgeneral Şener Eruygurdan bahsediyoruz; tutukluluk halinin devam etmesi ne demektir ? Bu ne bilgisizliktir ? Bu ne nefrettir ? Bu ne cehaletten doğan cesarettir ?
3. Hapisteyken ''susturuldu'' ne demektir ? Kim ve nasıl susturmuştur ? Tutuklanan yada mahkum olan bir kişi kim olursa olsun devletin kontrolü ve güvencesi altında değil midir ? Hapiste burnu bile kanasa hesabını verecek devlet değil midir ? Bu kişiyi devlet mi ''susturmuştur''? Bu kadar büyük bir iddia araya sıkıştırılıp sonra geçip gitmek nasıl bir zihniyetin tezahürüdür? Sağlıklı bir düşünce yapısı mıdır? Bu sözcükleri yazabilen zihniyet sahipleri net olarak açıklama yapmak zorundadır. Yoksa sadece AKP yi seviyorum diye önüne gelene iftira atmanın ağırlığı altında ezilirler ve ne bu dünyada nede öbür dünyada yerleri olmaz !
Hüseyin Üzmez gibi bir sapığın bu konuyla benzerliğinide nasıl kurulduğunu anlayabilmiş değilim. Din yoluyla kişileri kandırarak 12 yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüz eden aşağılık bir yaratık ile tamamen psikolojik bir rapor veren ama psikiyatristi olmayan dandik bir kurulun kararının bu konuyla ilgisi nedir ? Aynı daireden aynı akla zarar raporu alan bazı kişilerin 22,5 sene ve 30 sene hapis cezası aldıklarıda malumdur. Dolayısı ile konunun benzemezliği bir yana aşağılık kişilerle ilgi kurulması bile zihniyetin bozukluğunun en güzel göstergesidir.
Her ne kadar başkalarıda bunu dillendirsede ''TC hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etme'' ne menem bir suçtur ? Hangi ceza kanununa göre nasıl bir suç sayılmaktadır ? Bu suçu çok partili döneme geçtiğimizden bu yana tum muhalefet partileri işlemiyor mu? Bu suçsa mevcut hükümete karşı oy vermekte onu yok etmek için atılmış bir adım değil mi? Örneğin ben AKP den kurtulmak istiyorum. Çankaya ya çıkardıkları adam dahil tamamının yargılanmasını istiyorum gerçek anlamda bir vatana nasıl ihanet edilir nasıl satılır savılır ulusal değerler yok edilir tek tek hesabının sorulmasını istiyorum şimdi bu suç mu? Faşizm geldi de haberimiz mi yok ?
Bilmeden boş boş laga luga konuşmaktansa birileri artık sussa çok daha evla olacaktır.
Sayın commodore1tr; "ABD askerlerinin sırt çantalarıyla getirdikleri, hukuk ve özgürlükleri bize iyi diye yutturmaya çalışanların" olduğu ve OBAMANIN Şu Sözlerinden ilham alanları tarih affetmiyecektir.
Barack Obama'nın Demokrat parti başkan adayı gösterilmesinden sonra yaptığı konuşmadan :
Siyaset yaparken/konuşurken yapmamız gereken ilk değişim birbirimizin karakterini, vatanseverliğini, şerefini sorgulamaktan vazgeçmek olmalı.
Din sömürüsüne dayalı siyasetin, av sahası olarak kullanmaktan vazgeçmediği ılımlı islam rejimi türü önlemler uygulamalara söylemlere, Atatürk'ü TSK'yı hedef alan nankörlere karşı uyanık olmak atalarımıza minnet, coçuklarımıza namus borcumuzdur.
Din kardesi toplumlardan bizi ayıran en önemli fark Atatürk gibi lider ve bıraktığı LAİK CUMHURİYET'tir. Saygılarımla (Alıntı)
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Ergenekoncu çıkmamak için alınacak önlemler!
http://haber.gazetevatan.com/pics/yazarlar/102.jpg
Ergenekon davasının 1909 sayfadan oluşan ikinci iddianamesi İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.
Bir “müzmin muhalif” olarak bu iddianameden çıkardığım dersler şunlar:
***
SAPTAMA 1: Telefon bir iletişim aracı değil, sadece sahibini vuran bir silahmış. Söyleyebileceğiniz abuk sabuk sözler yüzünden, üç kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmanız işten bile değilmiş.
ÖNLEM 1: Kimseyle telefonda konuşulmayacak, cep telefonları çöpe atılacak, sabit telefon abonelikleri iptal ettirilecek. Çok ihtiyaç duyulursa dumanla haberleşilecek.
***
SAPTAMA 2: Bugünün üst düzey devlet görevlileri, siyasetçileri, komutanları; yarının “azılı teröristi” olabilirmiş.
ÖNLEM 2: Bu tabakadan herhangi birisiyle karşılaşıldığında selam bile verilmeyecek.
***
SAPTAMA 3: Günlük siyasete kafa yormak, “Sen de bir parti kur be abi, yanındayım” diye geyik yapmak, “mevcut partileri bölme planı”ymış ve kesinlikle ağır cezayı gerektiren bir suçmuş.
ÖNLEM 3: Siyaset geyiği yapılmayacak, parti isimlerini andıran kısaltmalar ve parti logolarına benzer ürünler kullanılmayacak. Ampul yerine floresan lamba tercih edilecek. Okçuluk sporuyla uğraşanlar, tenise başlayacak.
***
SAPTAMA 4: Cumhuriyet mitingleri, terör örgütünün ülkeyi kaosa sürüklemek için kurguladığı bir tezgâhmış!
ÖNLEM 4: Bu saptamaya itiraz edilmeyecek, o mitinglere katılan milyonlarca kişinin kendiliklerinden koşup geldikleri asla söylenmeyecek! Üç kişiden fazla kalabalığa rastlandığında ortadan toz olunacak.
***
SAPTAMA 5: Atatürkçü düşünceyi savunan derneği desteklemek suçmuş çünkü bu örgüt “cumhuriyet mitingleri”ni düzenlemiş.
ÖNLEM 5: Tabelasında “Atatürk”, “düşünce” ve “cumhuriyet” yazan hiçbir binanın kapısından bile girilmeyecek. Bayraklar, Atatürk fotoğrafları ve laikliği simgeleyen her türlü nesne imha edilecek.
***
SAPTAMA 6: “Laikliğe karşı eylemlerin odağı olmak”tan hüküm giyen bir parti asla eleştirilemezmiş.
ÖNLEM 6: Hemen o partinin mensupları gibi badem bıyık bırakılacak. Bu parti dahil, kimse protesto edilmeyecek, hatta protestoya verdiğiniz senetler bile geri çekilecek.
***
SAPTAMA 7: Mesleki amaçla bile olsa, herhangi bir kamu görevlisine ait bilgi, belge buldurmak, “kamu görevlilerini fişlemek” anlamına gelirmiş.
ÖNLEM 7: Ağabeyiniz bile olsa bir devlet memuruyla çekilmiş fotoğraflar yırtılacak. Kitap yazmak ya da araştırma yapmak gibi projelere asla girişilmeyecek. Evdeki biyografi kitapları yok edilecek.
***
SAPTAMA 8: Askerdeki oğlunuzu ziyaret ederken bile, “Şu hayat pahalılığı da artık iyice can sıktı, hükümet bir türlü çare bulamıyor” gibi cümleler kurmayacakmışsınız... Bu, “askeri itaatsizliğe teşvik etme” suçuymuş!
ÖNLEM 8: Ağızlara kocaman bir bant yapıştırılacak!
***
SAPTAMA 9: Eğer elinize bir “gizli belge” ulaştıysa, bunları asla açıklamayacakmışsınız... Bu hüküm sadece, Ergenekon sanıklarıyla ilgili en gizli iddiaları her gün çarşaf çarşaf yayınlayan iktidar medyasını bağlamazmış...
ÖNLEM 9: Hemen AKP Yayın Holding’e bağlı bir gazetede iş aranacak.
***
SAPTAMA 10: Meclis asla eleştirilmeyecek, iş takipçiliği yapan, Genel Kurul’a dört senede bir gün, o da yemin etmek için uğrayan milletvekillerine saygısızlık edilmeyecekmiş.
ÖNLEM 10: Meclis’in yakınından bile geçilmeyecek.
***
Önemli not: Bu yazı kesinlikle bir hiciv yazısı değildir!
*****
GÜNÜN SORUSU
Bugüne kadar seçmene kömür, kuru gıda, alışveriş çeki, ayakkabı, giysi, beyaz eşya dağıtan AKP, son günlerde üzerinde “AK Parti” yazılı paketler içinde Türk kahvesi dağıtmaya başlamış...
Yoksa artık, kahvenin 40 yıllık hatırından medet umacak hale mi geldiler?
*****
Bana diplomanı anlat Satıcı!
Aydın Ayaydın günlerdir AKP’nin Bakırköy Belediye Başkanı Adayı Oğuz Satıcı’nın ABD’den aldığını söylediği üniversite diplomasının “çakma” çıktığını, söz konusu diplomaların internette 5 bin dolara pazarlandığını yazıyor!
Eski Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Satıcı ise bu ağır iddiaya bir türlü yanıt vermiyor!
Konuş, Satıcı:
Diploman ne kadar gerçek?
Yoksa hem partini, hem de Bakırköylü seçmenleri kandırıyor musun?
26/03/2006 Vatan G.Z.T
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Ergenekon'da 12'nci dalga
Ergenekon’un 12'nci dalgası Ankara, İstanbul, Diyarbakır, Samsun, Şanlıurfa, Bursa, Trabzon, Antalya, Mersin, Van, İzmir, Giresun, Kars ve Adana'da devam ediyor. Operasyon ÇYDD, ÇEV ve eski rektörleri kapsıyor. Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal ile Giresun Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Osman Metin Öztürk ve 3 eski rektör gözaltına alındı. ÇYDD Başkanı Türkan Saylan'ın evi arandı. Prof. Dr. Erol Manisalı gözaltına alındı. Günün en ilginç gelişmelerinden biri de Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in sorgulanmak üzere İstanbul'a götürülen Haberal’ı havaalanından yolcu etmesi oldu. Gözaltı listesinde çok sayıda kişinin isminin olduğu ve bu sayının 62’ye ulaşacağı öne sürülüyor.
Devamı: http://www.hurriyet.com.tr/gundem/11419713.asp?gid=229
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
DTP'liler ve Öcalan'ın avukatları gözaltında
13 ilde bu sabah yapılan terör operasyonlarında DTP Genel Başkan Yardımcılarının aralarında bulunduğu 40'tan fazla kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında Öcalan'ın avukatları da var.
Devamı: http://www.ntvmsnbc.com/id/24956609/
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
12. Dalga hakkında hakim medyada yapılan yayınlarda Türkan Saylan'ın evinde yapılan arama Mehmet Haberal'ın tutuklanmasından daha geniş yer aldı.
Haberlerin vurgusu ise bu kişilerin masumiyetlerinden çok, "bu arama yüzünden binlerce öğrencinin burs alamayacağı" veya "bu tutuklanma yüzünden organ nakli bekleyen hastaların mağdur olacağı üzerineydi.
Eğer bu kişilerin masumiyetlerini savunuyorsak, sadece ve sadece bunu yüksek sesle söylemek yeter. Dolambaçlı yollardan başka duygu sömürülerine hiç gerek yok.
Örneğin pek çok yayın organında "Türkan Saylan'ın evinde arama yapan polisin burs alan öğrencilerin listesini götürdüğü, bu yüzden 55 bin öğrencinin bursunun tehlikeye girdiği" yazdı.
Türkan Saylan'ın evinde burs alan öğrencilerin listesinin ne işi var? Dernek şubesinde böyle bir liste varsa ve her ay bu listeye dayanarak burs ödemesi yapılıyorsa bir ayda 43200 dakikanın olduğunu hatırlamak lazım. Her gün bankalar 8 saat, ayda 14400 dakika mesai yapıyorsa, bir banka memurunun bu burs ödemelerini yapmak için (herbirine 15 saniye ayırarak-başka bir iş yapmadan) aralıksız çalışması lazım.
Yani "Türkan Saylan'ın evinde olan ve başka kopyası bulunmayan burs alan öğrencilerin listesi" hikayesini uyduranlar belki birkaç saf duygusal insanı kandırabilir ama uzun vadede Türkan Saylan'ın masumiyetine dair inanca zarar verecektir.
Oysa yine hakim medyada haberlerin detaylarında okuyoruz ki eğer burs ödemesinde bir aksama olduysa bu ancak ÇYDD'nin hesaplarının bloke edilmesiyle/hesaplara tedbir konmasıyla vs. mümkün olabilir.
Saylan hakkındaki haberlerde cüzzamla savaş ve eğitimdeki çalışmaları, Haberal hakkındaki haberlerde organ nakli ve Başkent Üniversitesi gibi ikisinin de en CV'sindeki en başarılı olaylar ön plana çıktı.
Gerçekten de ikisi de alanlarında dünyaca önemli başarılara imza atmış kişiler.
Ancak bu başarıları onların suça karışmayacaklarının karinesi değil ki. Gerçekten de masum olabilirler. Ancak bu tip başarı hikayelerini ve "çağdaş yaşama darbe" manşetlerini gördükçe ister istemez farklı şeyler düşünüyorum.
"Haberal gözaltına alınınca organ nakli bekleyen onlarca hastası ne olacakmış" şeklinde haberler de aynı şeyleri düşündürüyor. Hastaların durumunu merak edenlere söyleyeyim. Eğer gözaltı süresi sonunda Cuma günü Haberal serbest bırakılmazsa, hastanedeki diğer doktorlar yapacak.
Suçun küçüğü büyüğü olmaz. Suçun cezası kişiye göre verilmez. Eğer bir katil önemli bir cerrah ise serbest kalır, sokaktaki dilenci ise idam edilirse adalete güven kalmaz.
Temenni edelim ki Saylan ve Haberal'ın durumu daha önce gözaltına alınan "saygın" kişilere benzemesin.
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Mehmet Haberal enteresan bir kişilik.
Daha önce hastanesinde tedavi gören Ecevit'in giderek daha kötüye gitmesi ve hastaneden çıkıp doktorunu değiştiğinde iyileşmesi çeşitli söylentilere neden olmuştu.
Fakat daha enteresanı Rizeli oluşu ve Tayyip Erdoğan'la aralarındaki özel ilişki:
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=77606
Radikal'de çıkan bu habere göre Başbakanla Haberal bir açılışta el ele diz dize oturmuşlar. Haber şöyle başlıyor:
*ALINTIDIR*
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Bülent Ecevit'in hastalığı döneminde tedavisini üstlenen, ancak daha sonra el çektirilen Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal'ı himayesine aldı. Başkent Üniversitesi Hastanesi'ni açmak için Konya'ya giden Erdoğan, Haberal'ın kendisine İhsan Doğramacı'nın 'emaneti' olduğunu belirterek "İktidarda kaldığım sürece ona sahip çıkacağım" şeklinde söz verdi.
*ALINTI BİTTİ*
Haberde ayrıca şöyle deniyor:
*ALINTIDIR*
Haberal, 2000'deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer önerilmeden önce, dönemin Başbakanı Ecevit'in cumhurbaşkanı adayıydı.
*ALINTI BİTTİ*
Daha da ilginci Adalet Bakanı, "MenderesTüreleSeçimleriKaybettirenAdam" Mehmet Ali Şahin'in eşi de Haberal'ın hastası ve gözaltından çıkmasını bekliyor.
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Kusura bakmayın ama ben bu oyunları taaa lise yıllarımdan biliyorum.
Bazı sınıf arkadaşlarını disipline vermeye karar verdiklerinde, Suçlu olduğunu düşündükleri çocukların yanına bir o kadar da olaylardan haberi dahi olmayanları eklerlerdi. Ardından masumlar beraat, suçlular disiplin cezası alırdı.
Mesaj şu idi bakın, adiliz, bakın biz suçsuzlara dokunmuyoruz + hey uslular bakın siz de yanarsınız gözdağı idi. Bir taşla 2 kuş. Nasıl taktik?
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Tayyip Erdoğan Haberal'ı Doğramacı'nın emaneti olduğu için himayesi altına alırken Ecevit'in koruma müdürü ve şimdinin DSP milletvekili Recai Birgün Sabah gazetesine şöyle konuşuyor:
http://www.sabah.com.tr/haber,05E820...15918C9E2.html
Başkent Üniversitesi'nin kurucusu ve Rektörü Mehmet Haberal'ın da gözaltına alındığı son dalga Ergenekon operasyonu, eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevit'in 2002 yılında "sivil bir darbe ile iktidardan uzaklaştırıldığı" iddialarını yeniden gündeme getirdi. Ecevit'in ölümüne kadar en yakınındaki isim olan ve 'Ecevitlerin manevi oğlu" diye bilinen DSP İzmir Milletvekili Recai Birgün, çok tartışılacak bir sırrı açıkladı. Bir dönem Ecevit'in korumu müdürü olarak çalışan Birgün, "2001'in başlarında Ecevit'e suikast duyumu aldık. Tedirgin olduk. Ecevit'i 24 saat sakladık. 57. Hükümet zamanında Ecevit'in başına gelenlere, bilerek veya bilmeyerek katkı sağlayanlardan hesap sorulmalı" dedi.
(...)
SAVCIYA ANLATACAĞIM: Savcının ne soracağını bilmiyorum. Sadece Haberal ile ilgili değil, emekli emniyet müdürü olduğum için başka konularda da bilgime başvurabilirler. Ancak, rahmetli Ecevit'in tedavisi için gittiği hastanede kötüleştiği, kemik yapısını bozan ilaçların verildiği iddiaları var. Savcıya gördüklerimi bildiklerimi yaşadıklarımı anlatacağım. Asla doktorları suçlamak amacında değilim. Ben bir durum tespiti yapıyorum. Bence son gözaltılar 2002'den sonrası ile ilgili. Ancak 1999-2002 arasında yapılanlar da mercek altına alınmalı.
ECEVİT'E DARBE YAPILDI: 57 hükümet döneminde Ecevit'i siyasetten uzaklaştırma operasyonları yapıldı. DSP ikiye bölünmüş, iktidar devrilmiştir. Darbe yapıldığını 2002'den bu yana iddia ediyorum.
ECEVİT'İ 24 SAAT SAKLADIK: 2001'in başında bizi epey korkutan, kuvvetli bir duyum aldık. Bize ulaşan bilgiye göre suikastı planlayanlar Ecevit'in Cumhurbaşkanlığı'nda bir resepsiyona gideceğini biliyorlardı. Halbuki bu resepsiyon programı önceden belirlenmiş bir program değildi. Doğrusu bu bizi ürküttü. Tüm basının gözü önünde Başbakanı kaçırdık. Gazeteciler Ecevit'in içinde olmadığı bir aracı takip ettiler. Ecevit'i 24 saat sakladık. Mihrakla ilgili bilgi edinemedik.
HASTANEDE OLANLAR: Ben değil, kamuoyu 'Ecevit hastaneye gitti sonra günden güne kötüleşti' diyor. Biz evde 3 ay nekahat dönemi geçirdik. Hastaneye kati raporu için gideceğimizde eğer gidersek 'İş görmez' raporu alacağımız yönünde bilgiler, duyumlar geldi. Kendisini siyasetten uzaklaştırma operasyonunda bilerek ya da bilmeyerek çok kişi katkıda bulundu. Bunlardan hesap sorulmalı.
BAŞBAKAN MI HASTA MI: Haberal ve ekibi Ecevit'in Başbakan olduğunu unuttular ve sadece hasta olarak baktılar. Uzun süre evde kalması gerektiğini değerlendirdiler. Oysa biz, Ecevit'in başbakan olduğunu ve toplantılara katılması gerektiğini söylediğimizde önce 'Tamam katılabilir' diyorlardı ancak sonra 'Katılırsa ölebilir felç olabilir' açıklamaları yapıldı. Şüphelerimiz arttı.
TEDAVİ KESİLİNCE DÜZELDİ: Beyefendinin tedavi kesilince iyileştiğini gözlemledim. Herkes diyor ki 'Ecevit birden hastalandı, birden düzeldi nasıl oldu bu?" Biz de bunun cevabını arıyoruz.
HABERAL BANA DAVA AÇTI: Doğrudan Haberal ile ilgili bir iddiam söz konusu olamaz. Ancak mahkemeliğiz. Haberal ve ekibi bana 365 milyar liralık dava açtı. Mahkeme reddetti. Dosya şimdi Yargıtay aşamasında. Ecevit'in uzaklaştırılması operasyonuna bilerek ya da bilmeyerek doktorlar da katkıda bulundu. Ecevit'in artık başbakanlık yapamayacağı gibi imaj oluşturdular. Haberal ile 2003 yılından bu yana görüşmüyorum.
BAS BAS BAĞIRDIM: Bazı şeylerin belgesi olmaz. Biz bazıları 'bilerek ya da bilmeyerek Ecevit'i tasfiye sürecine dahil oldu' diyoruz. Ben bas bas bağırıyorum, bu süreçle bir savcı ilgilensin diyorum. Savcıya bildiklerimi anlatacağım ve soracağı her soruya memnuniyetle cevap vereceğim.