-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Sn Erdem53,
Cevşen, camilerde "de" satılır, diyanetin buna sessiz kalması işin acı tarafıdır. Aynı şeyi yazmak zorundayım, cevşeni açarsanız içindeki kagıttan depremden, selden, hastalıktan korudugu yazar. Bizim insanımız da bunu takınca korundugunu sanır, sonra da İzmit depreminde oldugu gibi duyarsızlık ve bilimden,akıldan uzak kalma, herşeyi Allah'a bırakma yüzünden bir hiç ugruna can verir. Artık herşeyi Allah'tan bekler olduk, Kuran'da çokça vurgulanan cümlelerden birisi "Biz size akıl verdik'tir." Dua'lardaki kudret, Allah'ın takdiri ile aptallık arasındaki kalın çizgi, beyin hücrelerimizde algılanamaz oldu.
Kadınlardan konusalım diyorsunuz, peki... Bugünkü hükümetin kadınlara kabul ettirmek istediği rol nedir? En az 3 çocuk yap, otur onlara bak. İstatistiklere en son ne zaman göz gezdirdiniz? 2002'den bu yana, çalışan kadınların oranının ne kadar azaldıgını biliyor musunuz? Ağaçlara çaput bağlayan, türbelerde ölüden medet uman kadınların sayısı son 6 yılda katlandıysa ve siz hala bunu farkedemiyorsanız daha fazla zorlamanın anlamı yok sanırım. Günümüzün son modası da ne yazık ki Allah'a yalakalık yapmak oldu. Gazetelerin internet sitelerinde dolu yagdı haberine "Allahım isterse herşeyi yagdırır" ya da bilmem kaç milyon ışık yılı uzaklıktaki nebula patlaması haberine "Allah'ın kudreti yarabbi" şeklinde yorum yazanların sayısındaki hızlı artış, insanların din anlayışının ne kadar yozlaştıgının kanıtıdır.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
cognis rumuzlu üyeden alıntı
Lütfen dönemediğiniz şu konunuza dönünüz. Saygılar sayın commodore1tr./erdem53
Sn commodore1tr;
Artık devam ediniz, size tahammül edemeyenler dahi sizin ne diyeceğinizi merak ve heyecanla bekliyor.
sayın cognis;
hayret doğrusu ilk kez birisinden alıntı yapmamışsınız.Yanlış da olsa kendi adınıza tespit yapıyor olmanız güzel.
Ancak ben sayın commodore1tr ye ''size tahammül edemiyorum'' diye birşey söylemedim, söylememde.Yazıdıklarım dan da böyle bir sonuç orataya çıkaramazsınız.Bu tespite nereden ulaştınız anlayamadım.
Belki sizin; sizinle aynı fikirde olmayanlara tahammülünüz olmayabilir.O da sizin sorununuz...
Konuya dönülmesini istememdeki amaç; sizin gibi konuyla ilgili yazıyormuş gibi yapıp dini değerlerle veya insanların değer verdiği şeylerle alay etmeye çalışılmasının son bulmasını istememdir.
Bir noktadan sayısız doğru geçebilir... Fakat, her noktadan değil...
Ve siz yanlış noktada duruyorsunuz...
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Bu görüşlere katılmak ise mümkün değildir. Bizim Kurtuluş savaşı filmlerimizde bile gerçek anlamda islami öğeler öne çıkartılmaktadır. Bir çok film de Allah a yakarı yapılmaktadır. Takva filmi ödül almış bir filmdir.
Misyonerlik kendi topraklarında YAPILMAZ. Yurt dışında bu görevi yapan bir çok kişi vardır. İşin ilginci oralarda Kanada ABD ve Avrupa ülkelerinde bizim misyonerlere bizim onların misyonerlerine gösterdiğimiz saygı ve sevgiden çok daha fazlası gösterilmekte, anlayışlı davranılıp hatta bizzat devlet ve belediyece desteklenmektedir.
Siz ve sizin gibilerin hatası '' Rabbena hep bana....'' diye gene İslam da olmayan bir uyduruk ''dua''yı kendinize destur edinmenizdendir. Örneğin Minnesota belediyesi Eyaletlerindeki müslüman nüfus göz önüne alınarak camii için yer tahsis edip caniiyi bizzat belediye bütçesiyle yaptırdıklarında '' aferin işte böyle olmalı '' derken Bir çok Rumun yaşadığı Adalardaki yapılmış kiliselerine bakım istediklerinde '' İslam ülkesinde salyangoz satılmaz, burası islam ülkesi çan çalamaz'' diyorsunuz. Benim literaterümde bunun adı ikiyüzlülük ve arsızlıktır. İslamın en enömli desturlarından birisi '' sana nasıl davranışmasını istiyorsan karşındaki ne öyle davran'' dır. Ama siz gibilerde bu sadece sözdedir....
Bireylerin dinlerini öğrenme ve öğretme hürriyetinin, din ve vicdan hürriyetinin ve dolayısıyla laikliğin de temel bir parçası olmasıdır. ABD gibi gerçek mânâda laik ülkelerin devlet okullarında din dersleri yoktur. Ama bu konuda bir boşluk ve sıkıntı da yoktur; çünkü isteyen herkesin din ile normal müfredatın içiçe okutulduğu ve din derslerini papaz, rahibe gibi din görevlilerinin hem de dinî kisveleri içinde verdiği özel okullar açma ve çocuklarını bu okullara gönderme hürriyeti vardır. Bunların statüleride belirlenmiştir. Birbirlerinin üzerlerine taşmazlar ve herkes bilir ...
Dinlere saygı duyma gerekliliği herkes için vardır. Ama ne hikmetse müslüman olanlar Hristiyan peygamberine ''İSA'' demek kutsal kitaplarına ''UYDURUK'' demek gibi bir çok hakkı kendisinde görür. Hiç bir yetkimiz ve ilgimiz yokken Kitapları İNCİL hakkında atar tutarız. ''Değiştirildi de şöyle olduda böyle olduda şu işine geldiği için şöyle dedi de...'' Bunu diyenlerin kendi dininide bilmemeleri ayrı bir acı kaynağı ve üzerinde düşünülecek durum olması haricinde daha da acısı karşıdan buna gelen tepkilerede gene bizim çok sert tepki göstermemizdir. İSA deme hakkını kendisinde bulan kişi MUHAMMED lafını duyunca küplere binemez. İNCİL e laf edip duran KUR'AN a gelecek laflara hazır olmalı kabul etmelidir. Bunun önlenmesinin yolu tüm dinlere saygı duyarak kişileri bu konuda rahat bırakmaktır.
Ama biz maalesef islam dinini bile bilmez yoldan çıkarmak için her şeyi yaparken başkalarına laf atarız. Orada Rahip ve Rahibeler inançları gereği görevlerini yapmaktadır. Bizde de herkes kendi işine baksın...
Sayın commodore1tr;
kurtuluş savaşı filmlerinde gerçek anlamda İslami değerlerin ortaya çıkmasından daha doğal ne olabilir ki.
Bir de siz TV deki filmlere, dizilere bakınız.Hangi diziye bakarsanız bakınız hizmetçilerin başı örtülüdür.Televizyonda hiç başı örtülü bir aile olupta başı açık bir hizmetçisi olan film gördünüz mü? Buradan hemen yanlış bir yorum çıkarmayınız; başı açık olanın kapalı olandan veya başı kapalı olanın açık olandan üstün olduğunu kastetmiyorum.Bir tane film gösteriniz, hangisine bakarsanız başı kapalı, düşünceleriyle alay edilen, cahil insanlar hizmetçidirler.
Çan çalınması konusunda ise; evet çan çalamazlar. Siz ezan sesinden rahatsız olun ama biz size çan çalalım öyle mi?...
Hangi Avrupa ülkesinde veya Amerika da ezan okunabiliyor....
Müslümanların İsa (A.S.) saygı duymadığını nasıl yazabiliyorsunuz anlamıyorum.
İslamiyette H.Z. İSA (A.S.)'ın peygamber olduğuna ve Cebrail aracılığı ile kendisine 4 büyük kitaptan birisi olan İNCİL in indiğine inanılır. Hiç bir zaman da saygısızlık edilmez, kendisine yazınızdaki gibi sadece ''İSA'' diye hitab edilmez. (Hz. İSA a.s. , Hz. İSA ve ya İSA a.s. diye hitab edilir.) Asıl siz ''İSA'' ve ''MUHAMMED'' yazarak saygısızlık ediyorsunuz.
İNCİL ise; Allah tarafından Cebrail aracılığı ile İSA (A.S.) a indirilmiş 4 büyük kitaptan biridir.Bütün Müslümanlar buna inanır ve saygı duyar.Allah'ın indirmiş olduğu bir kitaba karşı nasıl saygısızlık yapılabilir ki?
Ancak şu anda siz de taktir edersiniz ki piyasada birçok değişik incil vardır. Bildiğim kadarıyla Matta, Markos,Yuhanna, Luka ve bunlardan başka birçok değişik İncil vardır.
Bu da İncil de sonradan değişiklik yapıldığını ortaya çıkarır.Kuran da ise tek bir Kuran olduğunu ve tek bir harfin bile değişmediğini görürüz.
Bu demek değildir ki İncil saygınlığını yitirmiştir.Biz yine saygı göstermeliyiz, çünkü değiştirilmiş olsa da gerçek İncil den bazı kısımları içerbileceği ihtimali bulunmaktadır ve Müslümanlar tarafından saygı duyulur.
Bir konuda ise haklısınız: ''Bunun önlenmesinin yolu tüm dinlere saygı duyarak kişileri bu konuda rahat bırakmaktır.''
Evet çok doğru İNSANLARIN İNANÇLARINA SAYGILI OLALIM ...
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
Fischer rumuzlu üyeden alıntı
Sn Erdem53,
Cevşen, camilerde "de" satılır, diyanetin buna sessiz kalması işin acı tarafıdır. Aynı şeyi yazmak zorundayım, cevşeni açarsanız içindeki kagıttan depremden, selden, hastalıktan korudugu yazar. Bizim insanımız da bunu takınca korundugunu sanır, sonra da İzmit depreminde oldugu gibi duyarsızlık ve bilimden,akıldan uzak kalma, herşeyi Allah'a bırakma yüzünden bir hiç ugruna can verir. Artık herşeyi Allah'tan bekler olduk, Kuran'da çokça vurgulanan cümlelerden birisi "Biz size akıl verdik'tir." Dua'lardaki kudret, Allah'ın takdiri ile aptallık arasındaki kalın çizgi, beyin hücrelerimizde algılanamaz oldu.
Kadınlardan konusalım diyorsunuz, peki... Bugünkü hükümetin kadınlara kabul ettirmek istediği rol nedir? En az 3 çocuk yap, otur onlara bak. İstatistiklere en son ne zaman göz gezdirdiniz? 2002'den bu yana, çalışan kadınların oranının ne kadar azaldıgını biliyor musunuz? Ağaçlara çaput bağlayan, türbelerde ölüden medet uman kadınların sayısı son 6 yılda katlandıysa ve siz hala bunu farkedemiyorsanız daha fazla zorlamanın anlamı yok sanırım. Günümüzün son modası da ne yazık ki Allah'a yalakalık yapmak oldu. Gazetelerin internet sitelerinde dolu yagdı haberine "Allahım isterse herşeyi yagdırır" ya da bilmem kaç milyon ışık yılı uzaklıktaki nebula patlaması haberine "Allah'ın kudreti yarabbi" şeklinde yorum yazanların sayısındaki hızlı artış, insanların din anlayışının ne kadar yozlaştıgının kanıtıdır.
Sayın Fischer;
siz hangi camiden bahsediyorsunuz. Cami diye başka bir yere gitmiş olmayasınız.
Cevşen i hiç okudunuz mu? Yoksa siz incik boncuk satan bir yerden cevşen diye satılan uyduruk süs eşyalarına bakmayasınız.Cevşen i ben okuyorum ama dediğiniz şeyleri göremiyorum, hangi kısımda var.?
Allah'a dua ederken depremden, selden, hastalıktan.. v.b. den bizleri korumasını dilemek sizce mantıksız mı?. Cevşeni takarsanız değil de dua niyetiyle okursanız, orada bahsedilen şeylerden korunmak için Allah (c.c.) a dua etmiş olursunuz.Aynı zamanda da Allah'ı güzel isimleriyle zikretmiş olursunuz.
Bu demek değildir ki siz gözünüzü kapatıp herşeyi Allah'tan bekleyin... Siz elinizden geleni yapar, gerekli tedbirinizi alırsınız ondan sonrasında Allah'a sığınırsınız.
Evet Allah insana akıl vermiş... Eğer bir kez olsun Camiye giderseniz camilerde cevşen satılmadığını ve eğer bir kez olsun Cevşen i açıp okursanız (Türkçe açıklamalı.Kitapçılarda mevcut) içerisinde savsata yazmadığını görürsünüz.
Hükümetin politikasını ve diğer batıl inançları bana cevap olarak değilde foruma katkı amacıyla yazmanız daha yerinde olacaktır. Forumun önceki safhalarında defaatle hükümetin din konusundaki siyasetine karşı olduğumu belirttim.
Diğer yazdıklarınıza ise anlam veremedim. Uzaydaki nebula patlamasını bırakında, Allah'ın izni olmadıkça yaprağın bile sallanamayacağına inanıyorum. Bu şimdi Allah'a yalakalık yapmaksa ben gurur duyarım.
Asıl kimler kimlere yalakalık yapıyor siz onlara bakınız.........
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Aslında bugün bu foruma hiç yazmayacaktım. İçim yanıyor çünkü.
Dün akşam bir kanal açık kendi kendine çalıyordu. İngilizce konuştuğuna göre muhtemel yabancı bir kanal dedim içimden ama hiç elleşmedim. Sadece sesi arkadaş oluyordu bana çünkü ben kitap okuyordum. Tavsiye ederim 58 gün...
Bir ara saat 22 gibi '' Turkey'' ''Bomb'' ''At least 5 died'' gibi sesler gelince Tv ye baktım. Anladım ki BBC imiş. Yayını kesmiş bir şeyler anlatıyor. İki dakika kadar baktıktan sonra yerimden zıpladım ve Türk kanallarını dolaşmaya başladım.
İlk dokunduğum kanal ATV idi ve ibo denen şahıs şaklabanlıkla karışık bir şeyler yapıyordu. Dedim bir şey yok BBC eski bir haber mi veriyor ne ? Sonra bir iki kanal daha dolaştım tık yoktu ama birden acı gerçek çıktı karşıma. Güngören'de şerefsizler biri ses bombası olmak üzere iki bomba patlatmışlar ölü ve yaralılar mevcut.... İnanılmaz bir üzüntü ile şoka girdim. Gözlerim doldu aptallaştım elimden kitabım düştü ağzım açık kaldı.
Bir kere daha ATV ye döndüm ibo böğürüyordu. Aklıma geldi ne ilginçtir ki 12 erimizin şehit edildiği günde tv de ibo vardı gene böğürüyordu. CNN BBC RAI RTL ARD SAT 1 CANAL + yayıonı kesmiş Türkiye ye bağlanmış bizim Tvler devam ibo böğürüyor....
İçim iyice bir garip oldu ve bu meşum olayı veren kanallarda dolaşa dolaşa saat 0200 ı ettim. Küfür bile edemedim. Edilecek en ağır küfürün bu kişilere iltifat olacağı aklıma geldi, utandım bozardım şaşırdım. İnsan üstü bir gücüm olsun istedim ama yoktu işte normal sıradan bir insandım. Oysa oraya gidip zamanı ters çevirip katliamı önleyip o şerefsiz insanlık dışı yaratıkları yakalayıp uzayın sonsuzluğuna hapsetmeyi ne çok isterdim. Olmadı gücüm yoktu...
İçimde kopan diğer fırtınaları burada yazacak değilim. Saat 0200 gibi Fox tv yi açtım Ahmet çakar ın bir yarışma programı vardı sanırım banttan. Biraz ona baktım sinirim üç tüpüde kaldırmadı bir olay oldu aklıma buradan birisi geldi ama ortadaki vahim tablodan dolayı yazmayayım dedim , boş ver aldırma o da öyle olsun ....
Amma buraya gelip dolaşıp zaman zaman siteye bakıp bu arkadaşın iletilerini gördükçe cevşen ve din hakkında ki akılalmaz yazılarını okudukça ve bir satır bile açılmış olan ''İstanbulda bomba'' forumuna bir şey yazmamış olduğunu görünce hay cevşenine dedim ve bir iki satır yazma gereği duydum. Bu bu kişiye belki son iki iletim olacak bir daha ne yazarsa yazsın pek ciddiye almayacağım çünkü bugün şuan fiilen ispatladı kendisinin aslında ne kadar büyük bir dindar olduğunu...
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Bir gün politikacılığa özenir de, kendinize şöyle bolca dinleyici bulmak zorunda kalırsanız, yüksekçe bir yere çıkıp bağırın:
- Elden gidiyor...
* * *
Elden giden şeyin, özellikle elden gidecek türden somut bir şey olmaması şarttır.
Örneğin:
- İman elden gidiyor, deyin.
Yahut:
- Din elden gidiyor.
Yahut:
- Bayrak elden gidiyor.
* * *
İman, din, bayrak gibi kutsal kavramlar, maaş, ücret, tarla, tavuk, horoz, bakraç, güğüm, inek, at, katır, eşek gibi; somut olarak elden gidebilecek türden şeyler olmadığı için; sizi dinleyenler, bunların gerçekten gidip gitmediğini ölçemeyeceklerinden, sözlerinize kolayca inanabilirler.
* * *
Ve siz de sürdürebilirsiniz bağırmanızı:
- Gidiyor, arkadaşlar gidiyor, elden gidiyor.
Hiç kuşkuya düşmeyin, kimse kalkıp da:
- Yahu din elden nasıl gider, belediyenin istimlak ettiği babadan kalma bakkal dükkânı mı bu, diye sormaz.
* * *
1400 yıllık İslam dininin, avcı görmüş 4 ayaklı tavşan gibi şıp diye elden kaçabileceğine inanır herkes.
İnanınca da, dini tekrar yakalayıp avucunun içine almak için, sürü sepet peşinize takılır.
* * *
Siz önde onlar arkada:
- Gidiyor kardeşler, gidiyor; din elden gidiyor, diye bağıra çağıra görkemli bir yürüyüş eylersiniz.
* * *
Osmanlı tarihinde:
- Din elden gidiyor!
Vaveylasıyla çok sadrazam kellesi koparılmış; hatta aynı zamanda halife olan imparatorların bile canları cellat kemendiyle alınmıştır.
Ve gerçekte giden din değil; ya padişah, ya çevresi olmuştur.
* * *
En elden gidemeyecek şeylerin, elden gittiğini haykırarak adam toplamak; bizde geleneği olan politik bir kışkırtma tuzağıdır.
* * *
Çıkar bir kürsüye, boyun damarlarını şişire şişire naralanırsın:
- Elden gidiyor dostlar, elden gidiyor; bayrak elden gidiyor.
Veya:
- Namus elden gidiyor.
Veya:
- Namaz elden gidiyor.
Veya:
- Türklük elden gidiyor.
* * *
Bunları elde tutmak için, kimin iflahını kesmek gerekiyorsa, hedef olarak da onu gösterirsin:
- Muhtar İdris yüzünden, öteki dünya elden gidiyor!
Dinleyenler, Muhtar İdris’i yok edip, öteki dünyanın elden gitmesini önlemeye kalkarlar.
* * *
“Öteki dünya” yerine, “şeref” elden gidiyor da denebilir; “geçmiş elden gidiyor” da denebilir.
Ancak kavramlar hep soyut olmalı.
Kazara güneş elden gidiyor, yıldızlar elden gidiyor, rüzgârlar elden gidiyor, bulutlar elden gidiyor derseniz; kimse inanmaz.
* * *
Bakın siyasal liderlere; biri:
- Bayrak elden gidiyor, diyor.
Öteki:
- Din elden gidiyor...
Bir üçüncüsü:
- Türklük elden gidiyor...
* * *
Hangisi kalkıp da:
- 20. yüzyıl elden gidiyor, insan hakları elden gidiyor, minicik çocuklar elden gidiyor, çağdaşlık özlemi elden gidiyor, diyor?
* * *
Umurundaydı onların kaybedilmiş yüzyıl, insan hakları, çocuk mutlulukları ve çağdaşlık...
* * *
Politikacı, insanın enayisini arayan kişidir.
Şayet enayilik ortadan kalksa, politikacıya gerek mi kalır???
Çetin Altan
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Sn Erdem53,
Camide imam satıyor diyen yok, caminin bahçesinde satılıyor diyorum. Cevşenin içinde yazıyor da demedim, cevşenin poşetinin içinde dedim, yani deri kılıfının korundugu poşette. Nasıl izah edilir başka bilmiyorum.
Nebulayı anlamanızı da beklemiyorum, o örnekti. Bahsettiğim şey, sorgulamaktan yani kafayı çalıştırıp birşeyleri merak etmekten uzaklaşan bir toplum oldugumuz.
Deprem olur kıytırık binalar yıkılır, Allah'ın takdiri, ormanı köklersen denge bozulur, Allahın takdiri, dereleri kapatıp üstüne bina dikersin sel olur, Allah'ın takdiri. Ben de bu insanlara diyorum ki ,ağzını açıp Allah'ın takdiri diye yağ çekip bakınacagına Allah'ın sana verdiği aklı kullan, sorgula.
Sn Commoder1tr,
İbo denen vatandaş, ara sıra roj tvde eğlence programlarında şarkı söyleyip tepinen bir kuldur. Ne gariptir ki Türk Milleti kendisini pek sever ve çoğunluğu acı günlerimizde tepinmesine sesini çıkarmaz, halk konserlerinde 1 adım önde olmak için yırtınır. Ne diyeyim, Allah'ın takdiri, kendisini baş tacı etti bize, yapacak birşey yok.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
Fischer rumuzlu üyeden alıntı
Camide imam satıyor diyen yok, caminin bahçesinde satılıyor diyorum. Cevşenin içinde yazıyor da demedim, cevşenin poşetinin içinde dedim, yani deri kılıfının korundugu poşette. Nasıl izah edilir başka bilmiyorum.
Sayın Fischer;
bu yazınız bana, kimin söylediğini şu anda hatırlayamadığım bir sözü hatırlattı:
''Söyleyecek yalan bulamayanların başvurduğu son çare gerçektir.''
Yazınızda anlattığınız gibi Cevşen Camide satılmaz, avlusunda veya sokakta rastlayabilirsiniz. Bununla da Camileri veya Diyanet'i suçlayamazsınız.
Burada anlayamadığınız tek husus kalıyor. Sizin bahsettiğiniz süs eşyası herhalde. Cevşen takılınca değil dua olarak okununca insanı koruması beklenebilir. Deri kılıfalardan ve poşetten bahsediyorsanız süs eşyası olsa gerek. Siz kitapçılardan alıp okuyunuz. Gerçektende safsata olmadığını görürsünüz.
Saygılar sayın Fischer.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Fox tv de üç yarışmacı vardı. Birisi neden gelmiş hiç anlamadım ya da bana denk geldiği aralar ona sorulmadı konunun boş mankeniydi üç ha iki hu etti. Bir kere de salladı... Biri dekolteli bir bayandı. Eyüplü imiş, öteki Ortaköylü bıçkın bir delikanlı garip hareketli ha bire sırıtan havalı bir tip.
Biraz seyredebildim sinirim dayanmadı amma aklıma bir şey takıldı oradaki görüntülerden...
Eyüplü kıza sordu Ahmet Çakar daha doğrusu soru şöyleydi.
'' İstanbul’da Beşiktaş’la Ortaköy arasında ki saray hangisidir ?'' Kız bir bakış attı İstanbul da saray mı var ki der gibi sonra şıklar açıldı. Feriye Rumeli Beylerbeyi ve Dolmabahçe Kız soruya soru kıza bakıyor. Sırıtıyor Ahmet Çakar’ın bile yüzü değişti şaşırdı sanırım bu soruyu da bilemezlerse oha dedi sanırım. Baktı kötü Ortaköylü bıçkına döndü ne diyorsun diye Bizim bıçkın Ben Ortaköy Dere boyu’nda otururum Karaköy’e gider gelirim ama hiç saray olduğunu görmedim dedi !!!! Hadi doğru şık neyse de koskoca Dolmabahçe’yi görmemesi pessss Çırağan da plase si... İstanbullu kız dekoltesiyle oynadı yanıtı yapıştırdı BEYLERBEYİ .... Konu mankeni burada haaa dedi... Tabi bilemediler koskoca Feriye güme gitti Asya tarafında ki saray Avrupa’ya geldi... Bari Dolmabahçe de.... Ama bunlara Feriye sineması desen bilirler bence...
Ortaköylü sırıtık bıçkın ( Ben varya onla konuşmaktan çekinirim öyle havalı yedi tepenin en az üçünü o yaratmış gibi...) sorusu için bekledi soru geldi
'' Halk arasında ''hayırsız ada '' olarak ta bilinen sivri ada hangi denizimizdedir ?''
Ben dedim bunlar dalga geçiyor insanlarla bu da sorumu. Konu mankeni hooo dedi. Dekolteli kız dekoltesini salladı bir terlemiş gibi. Sırıtık baktı baktı ve ''halk arasında'' ya kafayı takmış olacak ki
'' ben hiç halk arasında böyle bir şey duymadım'' oldu ilk yanıtı... Benim kaşlar kalktı Ahmet Çakar’ın dudağı sarktı..
Büyük adayı biliyor musun dedi? Ahmet çakar Çocuk İstanbul’da dedi Ben içimden helal dedim. Kıbrıs dedi Akdeniz de dedi sonra ekledi sanırım... Rodos dedi öyle ada duymadım yanıtı geldi... Benim midemden yukarı sancı başladı...
Baktı baktı kesin olan Marmara’da değil dedi... Sonra yanıtı yapıştırdı Ege de ... Ahmet çakar da Egede Sular ısınıyor dedi... Sonra baktı üçü de şapşal şapşal bakıyor Ege de sular ısınıyor ne demek dedi?
Bayan dekolte yapıştırdı yanıtı
sıcak hava su buharlaşıyor...
Sırıtık
Yazın ısınır
Dekor
huuuu
Ahmet çakarın yüzü iyice değişince dekolte ''kuraklık'' diye ek yaptı...
Sırıtık genç iyice sırıtmaya başladı o ara kamera gence zummm yaptı amanın oda ne sırıtığın boynunda '' şuana kadarki tartışmalar sonucu nerede satıldığı belirlenemeyen '' cevşen var... Aklıma gecenin o saati değerli üye Erdem53 geldi... İşte dedim cevşenin hikmetiii başladım söylenmeye
'' Yerli malı
yurduna malı ,
herkes cevşen kullanalı'''....
Sonra da ekledim hemen İnsanların inançlarına saygılı olalım....
Olacaktım iyice olmasına kaldığım yerden de devam edecektim amma Erdem53 durduk yere fetva vermiş devam edin konunuza diye birde yazmış Allah yazmış... Şimdi devam etmek mümkün mü? Na mümkün....
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Sözler ve Yeni Asya Yayınevlerince hazırlanan Cevşen-ül-Kebir’lerin takdiminde yer alan “kim bu duayı şu kadar okursa, evine hırsız girmez, evi yanmaz, hastalıklardan şifa bulur, cennetlik olur…” gibi ifadeleri buraya nakletmek istemiyoruz zaten.
Ama şunu haykırıyoruz: Cevşen Sahih Değil!
Diyalogcuların bir sembol haline getirdiği, Vatikan Katolik Kilisesi temsilcisi George Marovich’in -diyalog toplantılarında gördüğümüz kadarıyla- dilinden düşmeyen cevşen’in dinimizdeki yeri nedir sorusuna cevap arayalım.
Diyanet Ansiklopedisinin Cevşen maddesinde özetle diyor ki:
(s.462-464)
Farsça asıllı olduğu kabul edilen cevşen kelimesi sözlükte, “zırh, savaş elbisesi” anlamınagelmektedir. Terim olarak Şii kaynaklarında Ehl-i beyt tarikiyle Hz. Peygambere isnat edilip, Cevşen-i Kebir ve Cevşen-i Sağır denilen iki duanın ortak adıdır.
Cevşen-i Kebir: Anlatıldığına göre Asr-i saadette cereyan eden savaşların birinde (bir rivayette Uhud’da) muharebenin kızıştığı ve üzerindeki zırhın kendisini fazlasıyla sıktığı bir sırada, Hz.Peygamber ellerini açarak Allah’a dua etmiş, bunun üzerine gök kapıları açılarak Cebrail gelmiş ve, “Ya Resulullah, Rabbin sana selam ediyor ve üzerindeki zırhı çıkarıp bu duayı okumanı istiyor. Bu dua hem sana hem de ümmetine zırhtan daha sağlam bir emniyet sağlayacaktır” demiştir.
Olayla ilgili Şii kaynaklarına göre Allah Cevşen-i Kebiri dünyayı yaratmadan 50 bin yıl önce arşa yazmıştır. Bu duayı okuyan veya yazılı olarak üzerinde bulunduran kimse, dünyada her türlü beladan, afet, hastalık, yangın ve soygundan korunduğu gibi Allah ile kendisi arasında perde kalmaz ve bütün istekleri yerine getirilir. Cevşen-i Kebir ile Allah’a münacatta bulunan kimseye, Bedir şehidleri derecesinde 900 bin şehid sevabı verilir. Bu duayı kefeninin üzerine yazan mümin ise azap görmez.
Onu okuyan kimse, dört semavi kitabı okumuş gibi olur, her harfi için kendine Cennette iki ev ile iki zevce verilir, ayrıca insan ve cinlerden olan bütün müminlerinki kadar sevap kazanır, asla Cehenneme girmez. Cebrail, Hz.Peygamberden duayı kâfirlere öğretmemesini, sadece mümin ve takva sahibi kişilere tâlim etmesini istemiştir. Kefenlere de yazılmış, Cevşen-i Kebir özellikle Şii dünyasında oldukça rağbet görmüş, gerek müstakil olarak gerekse çeşitli dua mecmuaları içinde birçok defa basılmıştır Cevşenin Şii dünyasında bu derece rağbet görmesinde, Ehl-i beyt tarikiyle rivâyet edilmiş olmasının yanında, faziletleriyle ilgili haberlerin de büyük etkisi olmuştur.
Dua, Şia bölgelerinde özel matbaalarca kefen üzerine yazılmakta ve cenazenin kefenlenmesinde kullanılmaktadır.Cevşen-i Kebir Türkiye’deki bazı Sünni müslümanlar arasında da ilgiyle karşılanmıştır.Duayı, A. Z. Gümüşhanevi, tarikatla ilgili Mecmuatül-ahzab adlı eserinde nakletmiş, daha sonra özellikle Risale-i Nur cemaati tarafından müstakil olarak birçok defa basılmış ve Türkçe’ye de tercümeleri yapılmıştır. Ayrıca Şii kaynaklarında zikredilen metinle bu eserlerdeki metin arasında bazı eksiklik veya fazlalıklar göze çarpmaktadır.
Cevşen-i Kebir diye bilinen ve Musa el-Kazımdan itibaren imamlar yoluyla Hz. Peygambere nispet edilmiş bir hadis olarak rivayet edilen, yaklaşık 15 sayfalık metnin sahih olması mümkün görünmemektedir. Zira bu metin, bilinen bir olayı, bir kıssayı veya tarihi bir vakayı anlatan,hafızada tutulması kolay metinlerden farklı olarak, her kelime ve cümlesinin büyük bir titizlikle raptedilip tekrarlanması, Hz. Peygamberden alınıp rivayet edilmesi imkansız denecek kadar güçtür.
Duanın Sünni hadis mecmualarında yer almaması, ayrıca Şii hadis külliyatının ana kaynağı durumundaki Kütüb-i erbeada da bulunmaması, sadece dua mecmuaları gibi ikinci derecede kitaplarda mevcut olması da bu görüşü desteklemektedir.
Sonuç:
Cevşen, Kaynaksız Mesnetsiz Şii Duasıdır.
Fazileti hakkında söylenenler uydurmadır.
Bu uydurma metni sünni müslümanlar arasında yaygınlaştıran “Risale-i Nur Cemaatleri” (nurculuğun pekçok kolları olduğu gerçeğini hesaba katarsak) olmuştur.
Said Nursi’nin cevşen hakkındaki saçmalıklarını buradan okuyabilirsiniz:
Şuâlar, 484, Onbeşinci Şua/Elhüccetü’z-Zehra/Üçüncü Medrese-i Yûsufiye’nin Tek Bir Dersinin Üçüncü Kısmı/Beşinci, Altıncı, Yedinci, Sekizinci Küllî Şehadetler
ALINTI
peki feto ne diyor;
Cevşen halisane yapılmış bir duâdır. Onun hangi cümle ve kelimesi ele alınırsa alınsın, damla damla ihlâs ve samimiyet yüklü duâ takattur eder. Durum böyle olunca, Cevşen kime izâfe edilirse edilsin, özdeki bu husûsiyete tesir etmemeli. Burada, "bir sözün Efendimiz'e izafesiyle bir başkasına izafesi arasında fark yoktur." demek istemiyoruz elbette. Demek istediğimiz şudur: Cevşen'in asgarî vasfı onun bir duâ olmasıdır. Başka hiçbir özelliği bulunmasa, sadece onun bu özelliği bile, Cevşen'e bir değer ve kıymet atfetmek için yeterli bir sebeptir. Halbuki onun daha nice özellikleri vardır ki, diğer maddelerde bazılarına işaret edilecektir. Öyleyse, sadece senedine âit şaibeden dolayı Cevşen'i tenkit pek haklı bir davranış olmasa gerek.