-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
TEKRAR ÖZÜR...
Önceki yazımda; "Sağlıklı bir böbrek hastası..." şeklinde bir ifadede bulunmuşum. Bu kadar "salakça" bir cümle olmaz. O yazıya başlarken, aklımda iki kavram vardı:"Böbrek hastası ve kreatin" Aklım bu iki kavramda iken; "sağlıklı insan" yerine; "sağlıklı böbrek hastası" demiş olmamı; affedeceğiniz ümidiyle...
Uzun zamandır hasret kaldığım; litigation'un iltifatına da teşekkürler...
Yine de; yazılmamış çok şey var.
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Aman hocam biz ne dediğinizi anladık. Önemli olan bu. Sağlıklı, hastalık olmayan günler dilerim herkese.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Arkadaşlar,
Bu konuda "yazmayacağım" demiştim. HTT ile ilgili yeni bir şey öğrensem de, yazmayacağım. "Çok paranın döndüğü hastalık" hakkında, şu anda yaşananları da yazmıyorum.
Bugün misafirlerim vardı. Daha önce yazdığım; PBS hastası kadın, kocası ve bir sendikanın tesis müdürü arkadaşları...
PBS (Primer biliyer siroz) yani; "Karaciğer büyümesi var. İkinci evredesiniz, bundan sonrası; SİROZ. Tıbben yapacak bir şey yok." denen kişinin; karaciğerini kontrol için yapılan tetkikleri gösterir raporu gördüm. Koca bir sayfada; bir sürü kısaltma; karşısında hastanın değeri, yanında da "olması gereken değer aralığı"
Hastada, olması gereken değer aralığını aşan/altında kalan bir tane bile ölçüm yok.
Dedim ki:"Hoca Hanım, karaciğeriniz; pırıl pırıl..."
Ne dese beğenirsiniz:"Aynısını hekim de söyledi"
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
"Yazmayacağım, dediği halde; yine mi SAKAR?" diyorsunuz?
Aaaaa, niçin bağırıyorsunuz?... HTT ile ilgili yeni bir şey yazmayacağım, dedim. Benzerini yazmayacağım, demedim. Sözümü tutarak; "Çok paranın döndüğü hastalık" ile ilgili; yine bir şey yazmayacağım.
Gelelim konuya:
Dün, yine; külüstür için komşu sanayi çarşısındayım. 11.37 itibariyle, xxx xxx 08 06 dan telefon:"Sakar Abi, ben Arzu..." Arzu; telefonumu Müjdat Bey'den (O'nun hikâyesini yazmıyorum) almış, O'nu yıllar öncesinden tanıyan, 35-40 yaşlarında, Müjdat Beyle aynı şehirde,İstanbul'da yaşayan biri... 55 gündür HTT kullanıyor. 5-6 hafta kullandıktan sonra beni aramıştı:"Sakar Abi, evde kaloriferi kapatıyorum artık, çünkü; üşümez oldum." demişti.Bir iki gün önce hekime gitmiş. Sebebini biliyorum; yazamam. Kadın olan hekim O'na demiş ki:"Arzu Hanım, meslek hayatımda görmediğim/duymadığım/okumadığım bir durum var. Sizde; şu anda; kız çocuğunun ergenliğe geçtiği sırada olan hormonlar var." Arzu Hanım da:"Ottan yapılma bir şeyler kullanıyorum, belki ondandır." der. Klâsik hekim cümlesi gelir:"Arzu Hanım, saçmalamayın lütfen!..." Hatırladınız mı; iki yıldır menapozda olan, torun topalak sahibi kadının, iki ay HTT kullandıktan sonra, düzenli adet göremeye başladığı hakkında yazdığımı...
Bu arada; şakağındaki ağarmış saçlarının kararmaya başladığını da söyledi. Kendi saçımdan söz etmiştim, hatırlarsanız. Yani; yeni bir şey yazmadım.
Aklıma gelmişken yazayım: Ortodoks zihniyetli mi denir, ya da; katolik zihniyetli mi denir bilmiyorum, ama; hekimlerimizi seviyorum. "Meslek hayatımda görmedim/duymadım/okumadım, hem; şimdiye kadar şuralara buralara sıçramış olmalıydı, hem;mümkün değil, ama olmuş, hem; Siz'i heyet hastası yapıyorum, hem; şimdiye kadar iki defa ölmüş olmalıydın, hem de; ne yapıyorsanız devam edin..." gibi cümleler kuranlar, yine de; OT-ÇÖP, SAÇMALAMAYIN demezler mi?...
Aklımdayken onu da yazayım:
Geçen Salı günü yatakta dönmekteyim. Saat 10.30... Kapı vurulur. Ayakta olan Hatun kapıyı açar. Biri beni sormakta:"Sakar Hocam evde mi?" Hatun cevapladı: "Yatıyor, kaldırayım mı?" Cevap: Gerek yok, benim ve hanımımın selâmı söyle..."
Sonradan kalkarım. Gelen; 3-4 kilo ceviz, bir o kadar da ayva ve 1,5 litre de mayalanmış üzüm suyunu hediye olarak bırakmıştır. Hepsi de; kendi ürünüdür. Gelen kim midir? Karısı diyalizden kurtulan, yıllar önceden tanıdığım, eski kamu görevlisi... Hikâyesini biliyorsunuz. Artık; pırıl pırıl böbreği olan, yüzüne de "kan" gelmiş bir eşi var.
Sizce; bu hediyenin/teşekkürün bedeli parayla ölçülebilir mi?
Sağlıcakla kalın.
NOT:Az önce, o cevizlerden dört tane yedim, kıskanmayalım...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
sayın sakar sizin tüm yazılarınızı okudum. o kadar iddialısınz ki akciğer kanseri olayım ama dişim ağrımasın diyorsunuz. yani insanın kendine kahredesi geliyor...daha geçen sene arkadaşımın babası ak den öldü. allah rahmet etsin. ve aynı durumun benim babamda da çıkma durumu var. (inşallah çıkmaz) o kadar eminsin ki ve ısrarla yazmışsın ve dediklerimi uygulayan tüm akiğer kanserli hastalar iyileşti diyorsun. hemde hangi evrede olursa olsun. bu dediklerin doğruysa bu gerçekten bir mucize ama değilse ve gerçekten kelime aralarında kendi dediğin gibi bir hayal taciriysen yazıklar olsun sana. aklıma takılıyor neden hiç yaşadığın yerin tam adresini köyünü hiç yazmamışsın...sonra düşündüm benim gibi binlerce ümit arayan var...vermemkte haklsın... peki bu kadar anlattığın ve bir o kadar anlatmadığın vaka var ise neden bunlardan biri şurda sana referans olmamış, seni doğrulamamış, yada yaşadığın bölgede senden başka bu otu bilen yok mu ??? kendin yazmışsın başkasından öğrendim diye....onlar neden hiç bu işi senin gibi paylaşmamış... diyorsun ya büyük paralar dönüyor diye... o kişiler neden ortaya çıkıp pastadan pay almak istememişler... yada ücret almadığını ima etmişsin bazı yerlerde -ki eğer dediğin gibiyse zaten iyileşen insan sana ne verse az- bu kadar iyiliğin dokunan insanlar şifa bulan insanlar neden senden hiç bahsetmezler internette... bu derdin devasını bulduysan bu insanlar neden saklasınlar bunu. 3 yıl önce yazmaya başlamışsın...hep olaylar var ama bahsettiğin olayları şehir olarak tarihleriyle arattım bir tane sonuç alamadım. ya düşünüyorum ben böyle bir şifa görsem (Allah bu derdi vermesin kimseye) internete yazar herkes şifa bulsun isterim...arkadaş hatta benden büyüksün abi eğer dediğin doğruysa gerçekten bu işte eksik bazı şeyler var kusura bakma bir yerde mail yazmışsın o kadar anlatmışsın bu ilaç nasıl hazırlanır yazmamışsın, dozu çok karışık yazamam demişsin, ben bu doz ayarını yıllardır uğraşarak öğrendim söylesemde her hastaya farklı doz gerek diyorsun e haklısın ama inan şu hukuk sitesinde yazdıkların nasıl yayınlanıyor şaşırıyorum. alanen insanları kobay gibi kullandığını yazıyorsun kendi kendini ihbar ediyorsun...Allah bilirya belkide doğrusun ama gerçekten ücretsiz herkes deva bulsun diye yazsan bu kadar üstü kapalı yazmassın neyse ne diyim Allah böyle bir dert kimseye vermesin. son çare herşeyi yaptırır...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Hemen olayın bir reklam veya tanıtım olarak tasarlandığını farzedelim. Sayın Sakar ne telefon numarasını vermiş, ne bir fiyat belirtmiş, ne de doz bilgisi vermiş. Bu durumda neyi tanıtacak, neyin reklamını yapacak ve bundan ne rant elde edecek? Demek ki amaç; Şan, şöhret ve para değil. Bizler de bunu gördüğümüz için kendisine herhangi bir müdahalede bulunmadık, bulunmayı da düşünmüyoruz. Yoksa bu işi sırf ticari olarak yapan biri olduğuna inansak, sitede reklam yapamayacağı konusunda kendisini uyarırdık. Diğer taraftan ondan öğrendiğim şeyler de var. Mesela Kantoron otu Avrupada bolca vardır. Ve kullandıkları için kansere yakalanma oranları düşüktür. Demek ki bunu kullanmalıyız. Buna alternatif tıp deniyor ki zaten tüm ilaçların menşei yine doğa olduğuna göre sorun yok. Ben şahsen bahsettiği hastalıklardan birine kapılsam kendisine ulaşır, bana da o ilaçtan yapmasını isterim. Yapmak deyince; ben eczacı veya tabip olmadığıma göre benim yerime doğru doz ve doğru bitki ile ilaç yapan birini tercih ederdim. Üstelik bu neye malolduysa bedelini de ödemek isterdim.ç Bir avukatın dilekçe yazması ile vatandaşın yazması arasındaki büyük fark gibi düşünün. Profesyonel dilekçe isterseniz bedelini ödeyerek avukata yazdırmaz mısınız?
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Hepimiz bu yazı dizini ilgiyle okuyoruz. Sağlıkla ilgili önemli bilgiler içeriyor. Açıkçası rantiyeci bir yaklaşım hiç görmedim. Üstelik açıkça söyleyeyim, mesele sağlık ise ve karşımda beni veya tanıdığımı hayati bir hastalıktan kurtaracak bir ilaç var ise ödeme yapmaya bile hazır olurum. Tıp sürekli gelişiyor, ilaçların kökeni tabiattaki bitki vs. materyaller oldukça, ilaç sektörü marka, patent ile çalıştıkça, alternatif tıbba her zaman ihtiyaç olur ve desteklenmeli. İnsanları kobay olarak kullanmaya gelince, ilaç sektörü de kobay olarak kullanıyor. Bunun başka yolu yok. Bir ilaç icad edildiğinde önce fareler yani kobaylarda denenir, sonra insanlarda. Bu açıdan tıp etiğine aykırı bir durum da görünmüyor. İnsanlık için yapılan her çalışmaya welcome diyorum.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Arkadaşlar zaten benim derdimde bu...Madem bu derde deva bende diyor neden açık açık kendini yazmıyor... Burda bir sürü insan çare arıyor...Bu kadar kişiye çare bulduysa neden bir kişi bunu nette paylaşmamış. Arkadaşın hukuki net dışında nette esemesi yok...İnşallah dediğiniz gibi tek derdi para gözetmeksizin şifayı herkese anlatmak isteyen biridir. Bende zaten yazdım eğer dediği doğruysa zaten ne verilse azdır. Ama bu kadar ümit veriyorsun bari insanlar sana nasıl ulaşacak bi zahmet bir yol göster. ..Ayrıca kendisiyle bir şekilde irtibata geçip bu ilacı kullanan ve dediği gibi şifa bulan biri yok mu şu yazılanları okuyan...Eksik çok şey var göremiyor musunuz ?.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Hemşehrim yusufhazar,
Yazıyı baştan sona, dokuz sayfayı da okudunuz mu bilmiyorum. Sayın sakar en ince ayrıntısına kadar nasıl yapılacağını anlatmış. Kendiniz yapın diyor. yapacağım ama şurasını anlamadın diyorsanız burada sorun, cevap vereceğine eminim.
Telefon numarası vermediği halde kendisine birçok kişi ulaşmış. Para peşinde olsa buraya tek bir adresini yazsa maddi yönden ihya olacağına eminim.
Mesela ben de bu sene Allahın izni ile yapmak istiyorum. Takıldığım nokta olursa kendisine soracağım. Birine lazım olursa da satmayacağım. Nasıl yapılacağını öğreteceğim.
Çare bulanların nette paylaşmasına gelince:
Belki paylaşıldı ama haberimiz olmadı, belki de o kişiler internetle ilgisi olmayanlar. Onlar da belki etrafına anlattı ama yayılmadı.
Şimdi bundan çare bulmuş birisi "ben çare buldum" dese, "Hmmm demek ikisi tezgah kurmuş" diyenler de çıkacak. Yapacak bir şey yok ne yazık ki.
İnanmayan inanmayacak inanan inanacak. Kimse kimseye zorla bir şey yaptırmıyor.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Arkadaşlar,
Yazılanlardan anladığı şudur: 6 Temmuzdaki yazımda verdiğim linkteki bitki ile ilgili dosyaya bakılmamış. O dosya; bilimsel bir dosyadır. Ot satma maksatlı bir site olmadığı da; açıktır. Dosyaya baktığımızda;
Actice Constituents and Their Properties başlığı altında; bitkideki etken maddelerin yazılı olduğunu ve bu etken maddelerin tıbbi özelliklerinin de karşılarında yazılı olduğunu görürsünüz. Bu etken maddelerden (Dört tanedir) HYPERİCİN'in karşısındaki tıbbi özelliklerinden 9. sırasında ANTİPROLİFERATİVE özelliğinin olduğu yazılıdır. İnternette "proliferasyon" diye aradığınızda, bunun anormal hücre çoğalması demek olduğunu görürdünüz. Yani; bu bitkinin bu özelliği (Tümör yok etme) HYPERİCİN adlı molekülden gelmektedir. Tıbbi özellikleri(Medicinal properties) başlığı altında da, 7. sırada ANTİPROLİFERATİVE yazdığını, açıklamanın son bölümünde "...morbid cycts" (Kötü huylu tümör/ur/kist) yazdığını da görürdünüz.
Yine aynı dosyada; başlık olarak; Antioxidant and cytotoxic activities of Hypericum sp. on lorine shirimps and HUMAN CANCER LİNES yazdığını, bunun; yaklaşık "insan kanser çeşitleri" demek olduğunu da...
Soru şudur:"Tümör yok eden molekül bilindiğine göre; bu insanlığa niçin sunulmamaktadır?"
Tekrar dosyayı incelemeniz dileğiyle...
Saygılarımla...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Arkadaşlar,
Size bir araştırma daha nakledeyim:
Phytother Res. 2002 Dec;16(8):719-22.
Antioxidant and cytotoxic activities of Hypericum sp. on brine shrimps and human cancer cell lines.
Couladis M, Badisa RB, Baziou P, Chaudhuri SK, Pilarinou E, Verykokidou E, Harvala C.
Source
Department of Pharmacy, Division of Pharmacognosy, University of Athens, Panepistimioupolis Zografou, 157 71 Athens, Greece. kouladi@pharm.uoa.gr
Abstract
Ten different samples of five Hypericum sp. were tested on brine shrimps, human colon carcinoma and human hepatoma cell lines for their cytotoxic activities. H. triquetrifolium Turra. (Rafina) showed the highest activity (LC50 = 22 mg/mL) on brine shrimps, while the extracts of the other nine samples showed significant to moderate activities (LC50 from 37 to 107 mg/mL). H. empetrifolium Wild. (Parnon) showed the highest activity in human colon carcinoma and human hepatoma cell lines, with LC50 values 29 and 25.1 mg/mL, respectively, while the LC50 values of the other samples were more than 45 mg/mL. It is very interesting to observe that most Hypericum samples showed good antioxidant activity in vitro.
Copyright 2002 John Wiley & Sons, Ltd.
-----
Önceki mesaj; bakkaldaki bilgisayardan, bu ise; kahvehanedekinden yazılmıştır. Yani; bilgisayarım hurda olmuştur. Yenisini alınca, geniş bir cevap yazacağım
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Arkadaşlar, merhaba...
Bilgisayarımı yeniledim; 12 ayımı ipotek ederek.
Önce vatandaşın sarı kantaron diye bildiği H. Perfaratum hakkında bir sitede yazılanın bir bölümünü aktarıyorum:
"Uykuda idrar kaçırma da sarıkantaron çayı ile tedavi edilebilir, çünkü bu rahatsızlık genelde ruhsal nedenlerden kaynaklanır. Sarı kantoron ayrıca, karaciğeri ve safrakesesini güçlendiren önemli bir toniktir. Sarı kantoron ile ilgili yapılan çalışmalarda; endişe, kayıtsızlık, uyuşukluk, fazla uyuma, uykusuzluk,depresyon ve umursamazlık hissi gibi semptomlarda olumlu gelişmeler görülmüştür. Basit kesikler, regl öncesi rahatsızlıkları, romatizma, ishal, ateş, yılan sokması ve cilt sorunlarının tedavisinde bu bitkiden yararlanılabilir.
Kanser tedavisinde kullanılan kantaron otu, ilaç yapımı için toplanan özel bir tür olup, genel olarak yurt dışına ihraç edilmektedir.
Faydaları"
Bu başlık altında yazılanları okuyanlar; HTT ile H.Perfaratumun kardeş bitki olduklarını bilirler. Her ikisinde de "hiperisin" maddesi bulunur. Aktardığım yazı ne diyor: Kanser tedavisinde... Sakar; yeni bir şey icat etmemiştir. Halktan "hypericum türü" bazı bitkilerin kanser tedavisinde kullanıldığını bilenler vardır.
25 yıl arayla, aynı bitkinin aynı şekilde yapılması olarak tarif edilen, ama; farklı maksatlar için söylenmiş olmasından sonra bu işe bulaştığımı anlatmıştım. Kolon kanserine yakalanan Dozerci İsmail'i ziyareti sırasında "İsmail Abi, doktorlara kalırsan ölürsün, şunu kullan da kurtul." diyen kişi de HTTyi biliyordu. Hatırladınız mı, İsmail'in "Tümörü 4 cm olan kolon kanseri hasta arkadaş öldü, ben 7 cm.lik tümörle yaşamaktayım." Komşu ilçe sanayi çarşısında çalışmakta olan Dozerci İsmail, hayatında bilgisayara dokunmamıştır.
İlk kullanılışında şeker yarasını tedavi etmeseydi; bu iş bu kadar uzamayacaktı. Nereden nerelere geldim. Okyanusa düştüğümün farkındayım. Yüzdükçe; yeni şeyler öğreniyorum.
Ali Dayı ne demişti:"İlaç denizinde yüzüyoruz. Bu rağmen; bir çok derdi de çekiyoruz."
Bu konu başlığı altında yazdıklarımı; asla yazmaz, kullanıp da fayda görenler; bunu; ona buna söyler, öldürücü sarılığın tedavisini yapan,arkadaşımın babasına geldikleri gibi; Kars'tan bile gelirlerdi. Çelerdim bacağı; çekerdim fiyatı... Sahtesinin bile 2-5 bin liraya satıldığı (Bugünkü TV haberleri) bir ortamda. Bunları açık olarak yazmakla "ne kadar salakça davrandığımı" kaç kişi, kibarca söyledi biliyor musunuz?
Erhan Yazıcıoğlu'nun "Bana kansersin dediklerinde; şu kadar milyon liram, şu kadar da dairem varDI.." dediğini,
Onkolog Prof Dr. Erkan Topuz'un, bir kaç ay önce TVde "Bir kanser hastasının; bu ülkede devlete maliyeti ortalama 100.000 dolardır."
Bu ülkede günde, ortalama 300 kişinin kanserden öldüğünü de hatırlayın. 100 kişinin SGK sı yok, diyelim. Günde 200 kişi, yani; 20.000.000 dolar Nereye gidiyor bu para?
Böbrek kanserinden ölen ünlü ve zengin iş adamının doktoruna:"Beni bu hastalıktan kurtar;....(Burada ne dediğini biliyorum)....al!" Bunu nereden mi biliyorum: Annesini aynı doktora götürmüş
kişiyle tanıştık.
Demek istediğim; ne para, ne hekim, ne de hastane geçerli. Öyle lanet bir hastalık. Olanı var olmayanı da... Hoş, olsa da geçerli değil. Apple ve Steve Jobs'un milyarlarca dolarının var olduğunu ve neticeyi de biliyorsunuz.
-----
Hipperisin diye yazıp internette aradığınızda; Wikipedi'de molekül yapısının bilindiğini görürsünüz. Bugünün kimyasında, bu molekülü sentezlemek çocuk oyuncağıdır. Verdiğim dozda; ne kadar hiperisin vardır, tesbiti de öyle... Eeeee, birkaç yüz dolarla halledilebilecek şey niçin yapılmaz? Dünya nüfusunun fazlalığı mı, yoksa; dönen paranın korkunçluğu mu sebeptir, bilmiyorum.
-----
Yusufhazar Bey'in dediklerine geleyim:
"hangi evrede olursa olsun" demedim. Evre hakkında hiç bilgim yok. Akciğerde tümör büyüklüğü bilirim, o kadar... "hayal taciri" demiş, tacir değilim ki; hayalle uğraşayım. "Nasıl hazırlanır yazmamışsın" demiş. Buna senoleker arkadaş cevap vermiş. Daha sonraları "kavanozlara takla attırmanıza gerek yok, yaz sıcağı geçmeden yapın, sona kalan kalitesiz oluyor." demişim.
"İnsanları kobay gibi kullanmak" demiş. Ağır bir itham/suçlama...
1200 nüfuslu bir köyde; 38 yıldır yaşıyorum. Yüzlerce litre HTT dağıttığımı, demiştim. Bu kadar HTTyi köylülere mi dağıttım?
Hukukta, bir suçun faili/yapanı/edeni olur. Yusuf Bey, benim; falan şehirdeki filanca kişinin telefonunu, adresini, hastalığını bildiğimi ve bu hastaya "Ben bir bitkiyle ilgili araştırmalar yapıyorum, bunu sende deneyelim." dediğimi mi sanıyor? O kadar ildeki, bu kadar kişiyi ben nasıl bilebilirim? Bunları; benim bulduğumu mu sanıyor? Bu mümkün mü? Demek ki; beni bulan onlar. Adres, telefon, hastalığı verip, HTT istemek; "Ben/biz deneyeceğiz." demektir. Bu yapılan; bir denemedir. Bu denemenin faili kimdir? İnternette adım, sitem yok. Nasıl buluyorlar: O ona, bu ötekine söylüyor da ondan.
Bu güne kadar bana ulaşan herkese sordum; beni nasıl bulduğunu... Sadece bir kişi, üç defa sormama rağmen cevap vermedi. MANİSALIBİR'in polis olan oğlu... Bununla ilgili bir olayı yazayım: Kişi tesadüfen Hukuki Net'teki bu konuyu okur. Yeni şeker hastası olmuştur ve bana ulaşmak istemekte, nasıl ulaşacağını bilmemektedir. HTT kullanmış birini de tanımamaktadır. Polis bir arkadaşına durumu anlatır. Polis; kendinden öğrenildiğini söylememesi şartıyla; adıma kayıtlı olmayan, kullandığım telefonu ona söyler. İşin tuhafı; polis de HTT kullanmış birini tanımamakta, iyi mi? Neyse, adam bana ulaşır, konuşuruz. Mutlaka bulunduğum köye geleceğini söyler. Aradan bir süre geçer ve "arkadaşıyla birlikte; İstanbul dönüşü gelirler. Yanında biyolog arkadaşı vardır. Sohbet ederiz. Otu göstermemi ister, bulur ve veririm. HTT alır ve giderler. Bir gün telefon:"Hocam, HTTnin (Siteyi okuyan HTT der) şu şu faydalarını gördüm. Bana T.C. numaranı verir misin?" Veririm ve bir süre sonra kargodan bir paket: Gözlük numaramla aynı, kolormatik bir gözlük... Bunu bilmiyordunuz: HTT; insanı gözlük sahibi yapar!... Nasıl ama?...
Kim kimi nasıl buluyora bir örnek daha: Nejat Bey, akciğer kanseridir. Radyoterapi, kemoterapi derken, klasik tıp cümlesi kurulur:"Maalesef kemik iliğinize..." Tekrar kemoterapi filan... Tıp son sözünü söyler:"Tıbben yapılacak kalmadı. İki ayda bir kontrole gelin." Bu cümleyi düyduktan bir iki hafta sonra, HTT yi öğrenir. Adres, telefon vererek ister. Yedi hafta kadar kullandıktan sonra; kontrole gider. Duyduklarına inanamamıştır:"Nejat Bey, hastalığınız geriliyor." Arkasından telefon:"Hocam, benim ümit ışığı olduğunuz. Bitmek üzere, devamı..." Bir süre sonra; Arzu Hanım, arkasından; Hülya Hanım: "Telefonunuzu Nejat Bey'den aldık, Durum şu, adres bu, kullanacağız." Bu durumda; bu denemede; sorumlu olan kim?
Azıcık da Hülya Hanım'dan söz edeyim: Kolon kanseri olmuştur, ameliyat, kemoterapi. Arkasında Karaciğer kanseri ameliyat, kemoterapi. Arkasından akciğer. Yine tedavi. Netice; Tıp yapacağını yapmış ve Hülya Hanımı akciğerinde en büyüğü 2 cm. olan 7-8 tümörüyle baş başa bırakmış, iki ayda bir kontrole gel demiştir. Bana; kontrolünün Ocak ayında olacağını, Nejat Bey'de olanlar ben de olursa; "İstanbul'u başıma yağdıracağını" söyler. Ben ne derim:" Aman Hülya Hanım, başıma bu kadar insanı sarmayasın." Bende; bu işin ticaretini yapacak, binlerce insanı bırak, 50 kişiye bile yetecek HTT yok. Gördünüz, deneme yapan ben değilim.
Deniyor ki: İnternette adres versin; açık açık yazsın. Bu kadar insanın hakkından gelebilir miyim?
Kullananın telefonu mu dediniz. Kullananlardan sadece iki kişi; biri mesane kanserinden kurtulan, "yemişim bu hastalığı" diyen kişi ile Eskişehir'de akciğer kanseri babasında kullanan İsmail, dediler ki:" İsteyen herkese telefonumuzu ver, biz olanları anlatırız" Vereyim de; telefonları 7/24 çalışsın.
-----
Doz ile ilgili yardımcı olup olmadığım konusuna geleyim:
Köyde HTT yapanlardan birinin kız arkadaşının babası prostat kanseri, arkasından akciğere metastaz... Bir gün elinde HTT dolu bir şişe:"Hocam, bunu göndereceğim. Durumu şöyle şöyle. Doz ne diyeceğiz?" HTTye bakarım; bulanıklık ve peltelik yok. Demi de benimki gibi. Otu doldururken başındaydım da, ondan... Şu dozda kullanmasını söyle. Kullanılır, arkasından tekrar gönderir. Gönderdikleri tedaviye yetecek kadar değildir ve kalanını başkasından bulur. Görürüm ve vizelerim. Yani; bende bilgi bedavadır.
----
Sitenin bu yazdıklarımı yayınlamasıyla "reklam/pazarlama yaptığı" iddiasına. Bu konuyu okuyarak bana ulaşan kişi sayısı bir elin parmak sayısı kadar bile yoktur. En son; geçen Cuma buldu biri. Mesajında; HTT diye söz edip, babasının durumunu anlatıyor. Benim için yeni bir tür: Akciğer ve dil kanseri. Dün aldılar. Ben de "dil kanseri"ni öğrenmiş olurum. Bilgiler; böyle böyle toplanıyor.
-----
Şimdi size iki yeni bilgi vereyim. Bilgilerin nasıl toplandığını da öğrenmiş olursunuz.
A- Adam bizim ilçede, hurdaya dönen bilgisayarımın markasının "yetkili servisidir" Çok sigara içmekte, ciğerlerini temizlemek istemektedir. HTT kullanır. İş yerini kapatır. Geçenlerde karşılaşırız. Bana dedi ki:"Hocam, bunun mantarı yok ettiğini biliyor muydun?" Evet, derim. Sürpriz yapmak istedi, ama; olmadı. Arkasından ekledi:"Benim ayaklarımda yaz kış devam eden, kötü kokuya sebep olan akıntı vardı. Kaç doktora gösterdim, tedavi edemediler. Ama;şimdi yok. Bunu biliyor muydun?" Bilmiyordum gerçekten, sevindi. Keşif keşiftir kardeşim. Neymiş efendim: Ayaktaki akıntı tedavi ediliyormuş.
B-Eski öğrencilerimden biri, bizim ilçede kasaplık yapmaktadır. Bir esnaf arkadaşının burnunda yara vardır ve üç yıldır tedavi edilememiştir. Bana der ki:"Hocam, böyle böyle. Bir dahaki gelişinde HTT getir, ben esnaf arkadaşla sizi tanıştıracağım." Bir dahaki gidişimde, yarası olanla konuşuruz. Götürdüğüm 250 ml. dir. Derim ki:"Sabah, öğle, akşam sür. Yatarken, yarayı örtecek kadar pamuk al ve HTT ye batır. Fazlalığı sıkarak çıkar ve pamuğu yaranın üzerine koy, bantla sabitle. Beş günde iyiye gidiş olmazsa; içeriden düzeltmeye bakacağız." İçeridene gerek kalmadı. Geçen cumartesi kasapla görüştük. Bana, esnaf arkadaşının "Burnumu kesip, bacağımdan et alıp, yama yapacaklardı. Hocan beni bundan kurtardı." Yani; iyileşmeyen yara yoktur. Ayaklarında iyileşmeyen yara olan birinden daha önce söz etmiştim. Bilgi vermediğini de... Aynı; Veli komutan gibi... Bunlar yüzünden cahil kalacağım. Haaa, kangren hakkında bilgim yok. İyileşmeyen yarada nasıl kullanılacağını yazdım.Niye; HTTnin deminin ne olduğunun önemi yok burada da, ondan.
-----
Eski öğrencilerimden birinin babası, karşı kahvede otururken; benim oturduğum kahveden biri, O'nu göstererek; "Akciğer kanseriymiş" dedi. Ve adam; daha sonraları akciğer kanserinden öldü. Ne dedim, bunu yazmakla? DEDİM Kİ: BİR BİTKİYLE İLGİLİ ARAŞTIRMA YAPIYORUM. SENİN HASTALIĞIN ŞUYMUŞ. SENDE DENEYELİM, demedim, demem de... Yani; "İNSANLARI KOBAY GİBİ KULLANMAK" asla olmadı ve olamaz. Sakarlığım, salaklığım olsa da; o kadarcık "hukuk" biliyorum.
Yine mi yalvarayım; HTT yapın diye. Dört yaz geçti, demekten; dilimde tüy bitti yahu...
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
arkadaşlar bu sitede sakar arkadaşla irtibata geçip bu ilacı kullanmak isteyen kişiler olduğunu gördük. bu kişilerden bu ilacı kullanıp sonuç alan varsa Allah aşkına yazsın da duyalım madem
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Yusuf Bey,
Sarı kantaronu (H.Perfaratum) kanserde kullanmış, bunu da internette açık olarak yazmış birinin yazısını aktarıyorum:
---------------
KANTARON OTU VE KANSER
Kanserden Korkmayanlar Saglık Egitim ve Araştırma Dernegi Kurucusu
Av.İLHAN DEMİR
Merhaba,
Bu siteyi hazırlamaktaki amacım, yüzbinlerce insanımızın derdi olan
kanserden korkmamanız içindir. Kanserle yaklaşık 3 yıl önce tanıştık.
Eşim göğsünde bir sertlik olduğunu söyledi. Hemen doktora gittik.
Pataloji sonucu; kanser olduğunu öğrendik.
Hemen ameliyatla göğsü alındı. Bir ay kadar sonra kemoterapiye
başladık. 6 kür boyunca eşim öldü öldü dirildi. Mide bulantısı ve
kusma ile geçti bu 6 kür. Yatak döşek yattı. Hiç alışık olmadığımız
bir şeydi. Çoluk çocuk perişan olduk eşimin bu haline. Ama eşim daha
çok perişan oldu. Çünkü bütün sıkıntıyı çeken kendisiydi.
Radyoterapiye gerek görmediler. Kemoterapi bitince ayda bir
kontrollere başladık. Her şey gayet iyi gidiyordu, ta ki, eşim bir
sabah sırtında ağrılarla uyanana kadar.
Önce soğuk algınlığı zannettik. Fakat MR çekilince eşimin kemiklerine
yayıldığını öğrendik. Boynu, sırt kürek kemiği, belinde iki kemik,
kalça kemiği ve ayak dirsek kemiğinde tutulum yani kanser
vardı. Önce radyoterapi uygulandı. 6 kemiğe birden radyoterapi
verilemezdi. Bu yüzden en fazla tutulum olan iki kemiğe radyoterapi
verildi. Radyoterapi bitince bir hafta aradan sonra kemoterapiler
başladı. 4. kürde eşimin karnında bir tümör oluştu. Doktorumuz
kemoterapiye devam etti. 6. kür bittiğinde eşimin karnındaki tümör 25
cm olmuştu.
Hemen radyoterapiye sevk edildik. Burada uygulanan radyoterapiden
sonra eşim dinlenmeye çekildi. Bu arada çekilen MR sonucuna göre
kemoterapi hiçbir fayda vermemişti. Aksine tutulum (kanser) kemik
iliğine sıçramıştı.
Bu noktada artık radyoterapi ve kemoterapiye güvenimiz kalmadı.
Doktorumuz da çaresizlik içerisinde ilaçların ve tedavilerin fayda
etmediğini söyledi.
Artık alternatif tıp tedavisine yönelmenin zamanı gelmişti. Yapacak
başka bişi kalmamıştı. Klasik tedavi fayda vermiyordu.
İşte tam bu sırada, değerli dostum Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi
KBB Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdoğan İnal, kantaron otundan
bahsetti. Dediğine göre, kayınpederi mesane kanseri imiş ve 7 kere
ameliyat geçirmiş. Mesanesin alınmasına karar verildiği bir sırada
kantaron otunun kansere iyi geldiğini öğrenmiş ve zaten kaybedecek
bir şey yok deyip kayınpederine uygulamış. 3,5 ay sonra alınan
neticelerde, kanserden eser kalmadığını görmüş. Benimde eşime
kantaron tedavisi uygulamamı önerdi.
Zaten bizimde yapacak bir şeyimiz kalmamıştı. Hemen kantaron suyu
tedavisine başladık. Ozon tedavisi ile birlikte kantaron tedavisini
de yürüttük. Yaklaşık 2 ay sonra yapılan patalojik inceleme de eşimin
karnındaki kitlede kanser tümörünün kalmadığı şeklinde bir rapor
aldık.
Kemiklerdeki durumu henüz MR çekilmediği için bilmiyoruz. Ancak eşim,
alternatif tedavi ve Prof. Dr. Erdoğan İnal hocanın tavsiyeleri
sonucu şimdi gayet iyi.
Böyle bir tedaviyi herkesle paylaşmak istedim. Kanserden korkmayın.
Tedavisi var. Yeter ki doğru tedaviyi uygulayın.
Av.İLHAN DEMİR / ANKARA
Marmara Sok. 16/7 Sıhhiye/Ankara
Tel: 0312 - 4315680
Cep: 0533 7179766"
-------------
Yazıda; 3,5 ay denmiş. Benim bildiğim: 122 gündür.
Ayrıca, bir onkologun; tıbbî şansı kalmayan bir hastanın oğluna:"ALTERNATİF TIBBA BAKIN" dediğini, geçen cuma günü oğlundan dinledim. Kulaklarıma inanamadım. Yukarıdaki yazıda geçen doktorun demesi gibi...
Sağlıcakla kalın.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Yusuf Bey,
Size bir bilgi daha:
Onkoloji uzmanı Doç.Dr. Sezgin, kantaronun, bindebirlik otu, kan otu, kılıç otu, mayasıl otu, yara otu veya kuzu kıran olarak çeşitli isimler verilen Hypericum perforatum L. isimli bitki olduğunu belirtti. Bu bitkinin depresyon ve iltihabi hastalıkların tedavisinde etkili olduğunu ve geleneksel tedavilerin başında geldiğini kaydeden Doç.Dr. Sezgin, son zamanlarda kitle iletişim araçlarında bu otun kanser tedavisinde yararlı olduğuna ilişkin yayınlanan haberlere dikkat çekti.
Bu haberlerin ardından kanserli hastaların kantaron otunu kullanmak isteyip kendilerine danıştığını, pekçok hastanın ise doğrudan kullanmaya başladığını kaydeden Doç.Dr. Sezgin, "Kanser ile ilişkili olarak yapılan hücre ve hayvan çalışmaları, kantaron otunun akciğer, karaciğer, meme, mesane, mide, over ile serviks kanseri, lösemi ve bazı beyin tümörlerinde kanser hücrelerini öldürdüğü ve kanserin damarlanmasını engellediğini gösterilmiştir. Bu nedenle de günümüzde kanserin tedavisinde kullanılması ile ilişkili olarak yoğun olarak araştırmalar yapılmaktadır. İnsanlarda yapılmış bir çalışma bulunmamaktadır.
-----
Bir bilgi daha: Kanserde en etkili bitkinin H.Triquetrifolium Turra (HTT) ikincisinin ise; H.Empetrifolium olduğunu, daha H.Perfaratum'a (Sarı Kantaron/yara otu/binbrdelik otu...) sıra gelmediğine dikkât ediniz.
Sağlıcakla kalınız.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Arkadaşlar,
Az önce okudum, aktarıyorum. Niçin aktarıyorum: ORTODOKS ZİHNİYETLİ TIP dediği için, BİTKİYLE KANSER TEDAVİ EDİLİR dediği için...
-------
Çalışmaları süren tamamlayıcı tıp mevzuatının bir an önce çıkması gerektiğini belirten Dr. Ümit Aktaş, bu alanda kontrolsüz şekilde büyüyen bir pazar olduğunu söyledi, “Doktorların ‘bitkisel tedavi yoktur’ ...
Sağlık Bakanlığı, fitoterapi, ozonterapi, akupunktur, refleksoloji ve proloterapi gibi tamamlayıcı tıp uygulamaları ile ilgili mevzuat çalışmalarının sürdüğünü ve mevzuatın önümüzdeki yıl çıkacağını açıkladı. Bu alandaki yasal boşluktan yararlanan ve kendilerini “uzman” diye nitelendirenlerin toplum sağlığı ile oynadığını belirten Fitoterapist Dr. Ümit Aktaş, tamamlayıcı tıp mevzuatının bir an önce çıkması gerektiğine söyledi, “mevzuat yokluğunda olan hastalara, yani halka oluyor” dedi.
Türkiye’nin aslında 1993’de imzaladığı anlaşma ile Avrupa Birliği’nin tamamlayıcı tıp mevzuatına uyumlu davranmayı kabul ettiğini, bu taahhüt çerçevesinde, AB’nin ilgili kurumlarına 1993’den itibaren üye olduğunu aktaran Aktaş, “Türkiye, AB’nin fitoterapi (bitkilerle tedavi) konusundaki çalışmaları düzenleyen kuruluşu ESCOP’a (European Scientific Cooperative on Phytotherapy) üyedir ve aidat ödemektedir, yani fitoterapiyi resmi olarak kabul etmiştir” diye konuştu.
HASTALAR YANLIŞ UYGULAMALARDAN NASIL KORUNACAK?
Ancak geçen 20 yıl zarfında konuyla alakalı mevzuatın çıkarılmamış olmasının ciddi bir boşluk yarattığını dile getiren Aktaş, tamamlayıcı tıp mevzuatının olmamasının, devletin bu alanı denetleyememesi ve kontrol edememesi anlamına geldiğini söyledi. “Hangi uygulamayı, hangi yönetmeliğe göre denetleyeceksiniz? Bu uygulamaları yapmak için kimler yetkilidir? Bu alandaki tedaviler hangi standarda göre yapılmalıdır? Doğru ve yanlış uygulamalar birbirinden nasıl ayrılacaktır? Hangi tedavi tamamlayıcı tıp kapsamındadır, hangisi değildir? Hastalar, tamamlayıcı tıp olduğu iddia edilen yanlış uygulamalardan nasıl korunacaktır?” sorularını sıralayan Dr. Aktaş, durumun sakıncalarını ve yarattığı riskleri anlattı:
'VATANDAŞ, SUİİSTİMALCİLERİN KUCAĞINA İTİLİYOR'
“Ülkemizin tamamlayıcı tıp alanında bir mevzuatının olmaması, devletin bu tedavi alanlarını resmen tanımadığı şeklinde bir algı yaratıyor. Bazı doktorlar, bu tedavilerin yanlış olduğunu ve kullanılmadığını iddia ediyor. Oysa tamamlayıcı tıp uygulamaları, tüm dünyada kullanılmakta ve ciddi bilimsel yayınlarla desteklenmektedir. Doktorların tamamlayıcı tıbbı reddeden yaklaşımları, hasta vatandaşı, bu alanı suiistimal eden insanların kucağına itmektedir. Hayatın olağan akışı, boşluğu affetmez, doktorlar talebi karşılayamayınca doğan boşluğu, doktor olmayanlar doldurur. Özellikle günümüz ortodoks tıbbından çare bulamayan kronik ve ölümcül hastalıkları olanlar, doğal olarak tamamlayıcı tıp uygulamalarına yöneliyor. Üstelik tamamlayıcı tıp yöntemleri doğru uygulanırsa, bu hastalıkların pek çoğunun tedavisinde başarılı olmak mümkündür.”
‘ÇARESİZ HASTA, YANLIŞ UYGULAMALARIN KURBANI OLUYOR’
“Önümüzde kontrolsüz şekilde büyüyen dev bir pazar var” ifadesini kullanan Dr. Aktaş’a göre, çok sayıda hastanın tamamlayıcı tıp ile ilgili talebi var ancak bu talep doktorlar tarafından karşılanmıyor. Çaresiz kalan hastalar da uzman olmayan kişilerin para tuzağına düşüyor: “Hasta doktoruna bu talebini iletince, bir de üzerine azar işitiyor. Bu tedavileri doğru şekilde uygulayacak hekim bulamayan hasta da internetten, medyadan araştırıyor ve doktor olmayan, açgözlü sahtekârların ticari ağlarına düşüyor. Denize düşen yılana sarılır misali aslı astarı olmayan uygulamaları kullanmaya başlıyor.”
Ülkemizde tamamlayıcı tıp uygulamalarında sadece akupunkturun mevzuatı var ve tıp fakültelerinde eğitimi veriliyor ancak diğer uygulamaların tıp fakültelerinde eğitimi yok. Aynı zamanda akupunktur uzmanı olan Dr. Aktaş'a göre, mevzuat yokluğunun yarattığı en önemli problemlerden biri de doktorların tamamlayıcı tıp konusunda eğitim alamamaları. Türkiye’de fitoterapi alanında uzmanlık derecesine sahip sadece 6 tıp doktoru bulunduğunu belirten Aktaş, “Bizler de fitoterapi eğitimlerimizi eczacılık fakültelerinde yüksek lisans yaparak aldık” dedi.
ETKİNLİĞİ KANITLANMAMIŞ YÖNTEMLER HAYATİ RİSK TAŞIYOR
Geçtiğimiz günlerde Antalya’da yapılan Sindirim Sistemi konferansına katılan uzmanlar da etkinliği ispat edilmemiş yöntemlerin ve bitkisel ürünlerin, asılsız vaatler ve ticari amaçla satılmasının hayati risk oluşturduğuna ve önemli bir ekonomik kayıp olduğuna vurgu yapmıştı.
‘DOKTORLAR YANLIŞ İDDİALARINDAN VAZGEÇMELİ’
Dr. Aktaş da aynı noktayı işaret etti; TV, internet ve dükkânlarda satılan yüzlerce bitkisel ürünün yanlış bilgiler ve boş vaatlerle satıldığına dikkat çekti: “Türkiye’de doktorların, ‘bitkisel tedavi diye bir şey yoktur’ tezini savunmaları, hastaları bu tarz yanlış ürün satan firmalara ve kişilere itmektedir. Doktorlar, bu yanlış iddialarından vazgeçmelidir. Bitkilerle tedavi diye bir şey vardır, bir bilimdir ve adına fitoterapi denilmektedir. Bu bilim, doktorların işidir, bitkilerle tedaviyi bu alanda eğitim almış doktorlar uygulamalıdır. Eğer bu şekilde uygulanmaz ise hastalar doktor olmayanların elinde kalmaya devam edecek ve zarar katlanarak büyüyecektir. Doktorlar eğitim alıp fitoterapi uygulamadıkça problem kanayan bir yara olmaya devam edecektir. Bu nedenle devletimizin ilgili mevzuatı bir an önce çıkarması ve denetim yapması şarttır.”
HANGİ HASTALIKLARDA KULLANILIYOR?
Tamamlayıcı tıp uygulamaları neden önemli ve hangi hastalıklarda, nasıl kullanılıyor? Bu tedavilerin hastaya zarar değil, yarar getirmesi için mutlaka tıp eğitimi almış,
bu alanda uzmanlık yapmış doktorlar tarafından uygulanması gerektiğini vurgulayan ve Sağlık Bakanlığı’nın üzerinde çalıştığı mevzuata değinen Dr. Ümit Aktaş, “Dünyadaki uygulamalarda, çok çeşitli tedaviler tamamlayıcı tıp şemsiyesi altında toplanır. Bakanlığımızın açıklamalarına göre, çıkacak olan mevzuatta tamamlayıcı tıp uygulamaları 14 başlık halinde toplanmış durumda. Bu tedavileri tüm hastalıklarda kullanmak mümkün. Örneğin; akupunktur ile bel fıtığı ve migren tedavilerinde başarı oranı son derece yüksektir. Ozonterapi ile diyabet tedavisinde veya diz kireçlenmelerinde başarı sağlandığı gibi, antiaging uygulamaları da yapılabilir. Fitoterapi ile ise kanser tedavisi bile mümkündür. Esas olan, hasta için doğru tedavi yöntemini seçmek ve bunu ehil ellerde yapmaktır” ifadesini
kullandı.
-----
Galiba; bu konu başlığıyla aramda KATOLİK NİKAHI var:BOŞANMAK YASAK!...
Sağlıcakla kalınız.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Yusuf Bey,
"arkadaşlar bu sitede sakar arkadaşla irtibata geçip bu ilacı kullanmak isteyen kişiler olduğunu gördük. bu kişilerden bu ilacı kullanıp sonuç alan varsa Allah aşkına yazsın da duyalım madem" demişsiniz.Size bir teklifim var:"Siz, babanız, anneniz,kardeşlerinden biri, amca, dayı, hala, teyze, enişte, gelin, komşu..." ister; yeni teşhis,ister; kemoterapi almakta olan, ister; metastaz yapmış, yeter ki; kortizon almamış ve kendini tümör olarak gösteren bir kanser hastası bulun. O'nu HTT kullanmaya ikna edin. Bulduğunuz an; bu sitede telefonunuzu yazın.Ben Siz'i bulurum. Dediğin hasta kullanır. Neticeyi; Siz veya O hasta bu sitede anlatır. Telefon numarasını da verirse; millet de öğrenmiş olur. Gördünüz; gayet kolay bir çözüm. Yani; teoriyi boş verelim, pratikte görün/yaşayın/şahit olun.
Bugün; varis yaraları olan, ana damarlarından biri; ameliyat edilemiyecek kadar uzun olarak tıkalı, hekimin kan değerinin en az 3,5 olmasına uğraştığı halde 2,5 üstüne çıkarılamayan, kan sulandırıcı ilaç da kullanan ve "harcamadığım para, gitmediğim yer yok." diyen birine verdim. Sürerek kullanma niyetinde. Ama; içerek de takviye etmesini söyledim. "İçme işini" araştıracağını söyledi. Benimle tekrar temasa geçeceğini söyleyip, telefonumu aldı. Yazık; 30 yaşlarında genç bir hanım...
İki gün önce beni arayan Aksaray'daki polis arkadaş. Telefonunda:"İkide bir, siteye giriyorum, yeni bir yazı var mı diye..." demiştin ya; al sana yeni bir yazı. Bu seferki kısa oldu. Uzun olsun diye: "İzmir'de meme kanseri teşhisi konulan, yapacağımız tedaviyi tespit için; hastalığın seyrini takip edelim, iki ay sonra gelin denmiş, hastahanedeki bir hemşirenin telefonumu vermesiyle; Bodrum'a doğru giderlerken beni bulup; HTT alan, aynı zamanda anksiyete tedavisi de gören, kullanmaya başladıktan (Aradaki ansiteyete ilgili ilaç kullanma mecburiyeti ve HTT nin birlikte kullanılmasıyla doğacak sıkıntıyla ilgili görüşmelerimizi atlıyorum) on gün kadar sonra beni arayıp; "Sakar Bey, tümör olan yerde, şöyle..." diye söze başladığını, benim de, lâfı ağzından alıp; "işçiler toprağı kazıyorlar, ya da; duvardaki sıvayı kazıyorlar, ya da ne bileyim; boya kazıyorlar... gibi bir şey mi?" dediğimi, 35 yaşlarındaki kadının da:"Böyle diyeceğimi nasıl bildiniz?" dediğinde; "Aynısını daha önce birisi söylemişti de ondan." deyişimi, kadının; artık inanıyorum, kurtulacağım dediğini filân mı anlatayım?..." Yoksa; "Alternatif tıbba bakın" denmiş vak'adan mı söz edeyim? Ya da; telefonumu veren İstanbul'da, alan İzmir'de, hasta Elazığ'da. Dayanak olarak; maltawildplants sitesindeki; HTT ile ilgili linki verdiğimi, bilgisayarın başına geçince; bulmasını sağladığımı, Yusuf Bey'in bakmadığı bölümlere bakmasını sağladığımı, o sırada; yanında bulunan İngilizce bilen kızın "Doğru söylüyor." dediğini filân... mı yazayım? Ya da; biraderimin çok sevdiği arkadaşı Cengiz'in (Hikâyesi testis kanseriyle başlıyor.) alternatif tıbba karşı oluşu, tıbbın; iş; beyine kadar yayıldıktan ve yapacak bir şey kalmadı demesinden sonra, ot/çöp kullanmaya niyetlenmesini, Bodrum taraflarındaki bir firmadan litresi 1600 liraya bir şeyler almasını, kardeşimin; iki yıldır söylediği, ama; bir türlü evet demediği HTT ile ilgilendiğini, ilgili linki ona da gösterdiğimi, kullanmaya karar verdiğini, gönderdiğimi ve başladıktan bir hafta sonra; yutamaz hale geldiğini ve şimdi; maalesef ölümü beklediğini mi yazaydım?
Bazı şeylere; erken karar verin, demek istedim. "Dönülmez akşamın ufkundayım." veya "Basra harab olduktan sonra..." durumu olmasın...
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Üzgünüm,
Biraderimin arkadaşı Cengiz öldü. Bu kişi; elektrik mühendisi idi. Çok yıllar önce tanışmıştık. Kısa bir dönem, devlet memuru olarak; devlet ihalesi işlerde "kontrol mühendisi" olarak görev yapmış biri idi. Kısa görüşmemiz sonrası bana:"Abi, devlet ihalelerinde kontrol mühendisi olma işi; dürüst adam işi değil, ben bu yüzden; memurluktan ayrıldım." demiş ve bazı şeyler anlatmıştı. Eeee, bu kadar dürüst olmak iyi de; ortodoks zihniyetli tıp varken; ortodok zihniyetli hasta ne demek? Ahhh Cengiz, aaahhhh!... Keşke; ortodoks zihniyetli hasta olmasaydın. Keşke; biraderimin sana yalan söylemeyeceğine inansaydın... Keşke; bir sefer bile bu konuyla ilgili olarak, benimle (Basra harab olmadan önce) görüşseydin. Her şey; bambaşka olabilirdi... Ne diyeyim; Allah rahmet eylesin...
Ey Millet,
Kanser konusunda; zerdeçalmış, kaplumbağa kanıymış, buğday filiziymiş, litresi 1600 liraya (Firma adını, ürün adını da biliyorum. Çünkü; Cengiz söylemiş, anlamamıştım. Kodlayarak yazdırmıştı. Defterimde hâlâ duruyor.) satılan; üç- dört bitkinin eksterisinden oluşmuş karışımmış, meyan köküymüş, ingiliz sodası (Yemek sodası, sodyumbikarbonat) imiş, kefirmiş... bırakın bunları... Benim gösterdiğim gibi; ANTİPROLİFERATİF özelliği bilimsel olarak ortaya konmuş bitkilerle ilgilenin. Ötekilerini ciddiye alıp; paranızı, sağlığınızı, zamanınızı boşa harcamayın...
Bu yazıya başlamadan az önce; komşu ilçeden; yıllar önce bulunduğum köy Tarım Kredi Kooperatifinde çalışmış, şu anda emekli olan arkadaşım telefon etti:"Sakar Abi, benim çocuğun öğretmeninin arkadaşı, meme kanseri olmuş (Beni biliyor ya.) telefonunu verebilir miyim?" Cevap: Ver...
Önceki yazımda ne dedim: "Zaman kaybetmeyin."
Şimdi ne dedim:"Ortodoks zihniyetli tıbbı biliyorsunuz. Ama; Cengiz gibi; ortodoks zihniyetli hastalardan olmayın. Gözünüzü seveyim..."
Keşke, bunları yazarken; böylesine bir hastalıktan "tomarla para kazanmayı düşünen" biri olsaydım...
Yazık etmeyin; kendinize ve sevdiklerinize...
Sağlıcakla kalınız...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Özür dilerim,
Dün akşam, eve misafir gelmeseydi, ben de; kahvehaneye çıkmayacaktım. Çıktım da; ne oldu?... Kahvehanede; "Kız arkadaşının babasının, orasından başlayıp da; akciğerine sıçramış (Daha önce yazmıştım) sözünü ettiğim kişiye, HTT gönderen; demiştim ya; "Doz bilgisini esirgemem." dediğim kişiyle buluştum. O bana dedi ki; o kişinin; aynı zamanda; astım -bronşit de olduğunu, hâlâ; sigara içmeye devam ettiğini, kanser dışı hastalığı hastalığı da olduğunu (Az önce yazdım: Astım-bronşit) daha düne kadar, oraya buraya gidemeyecek derecede; " soluyan" kişinin; dağlarda çıra toplamakta olduğunu, kanserle ilgili bir tetkikin; dört aydan önce yapılamayacağı için yapılmadığını, ama; onun dışındaki her kontrolün; "mükemmel" gittiğini de öğrenmiş oldum.
Neymiş efendim?...
Çok kısa yazıyorum: Siz, hayatınızda; "akciğer kansersiniz" dendiği halde, sigarayı bırakmayan, ve buna rağmen "iyiye gidiyorsunuz." denen birini duydunuz mu?
Hekimler; (Diyeceksiniz ki;" Sakar Hocam, siz önceleri doktor diyordunuz. Ne oldu da; hekim/tabip demeye başladınız?" Cevap vereyim: Yalçın Küçük Ağabey, esir kampındayken, O; Aydınlık Gazetesine küsmeden, ya da; Aydınlık Gazetesi O'na küsmeden, bir yazısının bir bölümünde, şöyle demişti:'Doktor; çok bilen demektir." Her hangi bir lâfı uzun uzadıya sorgulamanın anlamı yok. Demek istedi ki; Hukukta da, psikoloji de, arkeolojide, ekonomide de... doktor olur." Eğer, Siz, ben; "doktor derken; illâ ki hekimi kast edeceksek; med.Dr. diyelim demek ister.") şunu söyler; Siz'e/hastanıza söylemese de;"Yıllarca sigara içmiş kişinin, akciğer kanserinden kurtulma şansı; sıfırdır.Hiç içmemiş, ya da; ara sıra içmiş kişinin şansı ise; onda bir dir. Eeee, bu durumda; arkadaşın tanıdığı kızın babası hakkında ne diyeceğiz?
Daha dün okudum: "Şair Adnan Azar; akciğer kanserinden öldü..."
Ne diyeyim; "Diş çektireceğime, akciğer kanseri olayım." diye yazan ben olarak?...
Haaaa, bunu yazdım diye; "unuttu" sanmayın. Yusuf Bey'den hâlâ "telefonunu yazmasını" bekliyorum.
HTT burada, meydan burada!...
Akıllı olun, Sağlıcakla kalın..
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
SAKAR HOCA Ben diyabet hastasıyım.Denizli deyim.Annem de de 3. evre meme ve lenfoma kanseri 88 yaşında olduğu için tıbbi mudahele yapılamadı.Telefonum 05382083798 aydın yakın olduğu için gelip HTT alıp kullanmak istiyorum
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Arkadaşlar,
Yeni bir durum olmasaydı; yazmayacaktım. Önce; önceki yazımdaki eksikliği tamamlayayım. O yazıyı; HTT kullanan; mesane veya prostatından akciğerine metastaz yapmış, kemoterapi ve radyoterapi almamış, üstelik; astım-bronşit olan bir hastanın HTT kullanınca ne hâle geldiğini anlatmak için yazmamıştım. HTTyi bilenler, zaten; bunun olağan bir şey olduğunu bilir. İlk defa okuyanlar ise; "inanılmaz." diyebilirler. Benim "onu" yazmamın asıl sebebi; ya da; bağlamak istediğim şu idi:"Arkadaş, tanıdığı kızın babasının hastalığı için gereken HTTyi; kendinden gönderdi, yetmedi. Başkasından aldı, yine; yetmedi. Üçüncü bir kişiden almak zorunda kaldı... Halbuki; başka kapılara gitmesine gerek yoktu; benden isteyebilirdi. Var olduğunu biliyordu. Niye isteyemedi?... Litresine; 5000 lira verse; vermeyeceğimi bildiğinden... Peki bu arkadaşta; 2013 ürünü HTT yok muydu? Var, biliyorum; beş litrelik kavanozu da ben vermiştim. Eeee, niye o kavanozda yapılanı vermedi de; başkalarından istemek zorunda kaldı?... Çünkü; yaptığı altı ayı doldurmamıştı da ondan... Size; bir gün; internet sitelerinde yazıldığı gibi; 3-4 haftada mı olur, ya da; 5-6 haftada mı olur, anlatacağım. "3-4 veya 5-6 hafta olur." diyenlere/yazanlara rağmen; niçin;" illâ altı ay olmak zorunda?nın cevabını veririm, ileride...
Gelelim konuya; yani; önceki yazımda yazmak isteyip de, yazamadığım; misafirin geç gitmesi, geç yemek yememiz, hem Hatuna, hem; kızıma lâf yetiştirme, bir taraftan da; yeni alınmış bir haberi; "sıcağı sıcağına yazmak" var. Artı: Uyku da gelmişti...
Sözün özü: O yazının sonuna şu yazılacaktı:"HTT yaparsanız; "bir litrelik 2-3 kavanoza yaptım." sakın ha... Gördünüz, arkadaşım; 2012 yazında; bizzat benim nezaret ettiğim üç litrelik kavanozu doldurdu. Başka yaptı mı bilmiyorum. Ama; yetmedi... Yetmez... Yarın bir gün, yaparsanız; en az; iki tane 5 litrelik kavanoza yapın.
HTT yapmayla ilgili; miktar olarak, bir bölüm yazdım. Yapacağınız/yaptıracağınız miktarla ilgili bir fikir verdim, umarım.
Yazamadığım, ve beni ilgilendiren konu ne idi?
Bu aşşağılık HTT ile ilgili çok şeyler yaşadığımı yazdım, ama; her şey değil. O konuyu; başka bir zamana bıraktık. Benim açımdan eklemek isteyip de, ekleyemediğim şu olacaktı:"Kişiye 'akciğer kanserisiniz' dendiğinde, hasta; anında sigarayı bırakıyor. Bazı hastalara "Akciğer kanserisiziniz." denmiyor; "akciğerinizde yara var, deniyor." ve sigarayı bırakıyor. İyi de; adı geçen hasta; hem; şurasından/burasından akciğer kanseri olmuşken; nasıl oluyor da/ nasıl cesaretse/nasıl salaklıksa; hâlâ sigara içmekte...Ve, üstelik; astım-bronşit...
Önceki yazımda tamamlayamadıklarımı yazdım...
Bu yazıyı yazmama sebep olan; NEJAT İŞLER ile ilgili bugünkü haberler... Biliyorsunuz, okudunuz yazmıyorum. Ben Kasım Ayında; bu sitede ne yazdım, Nejat İşler'le ilgili...
Ben; O'nu tanımam, Ben; feysbuk bilmem, ben; tivıtır bilmem. O da; "hukuki net"i ve SAKAR'ı bilmez.
İyi de; bu kadar okuyandan biri; öyle veya böyle; O'na ulaşıp:"Salağın/şizofrenin biri/ne dediği belli olmayan/ama; dayanakları sağlam." böyle böyle "Nejat İşleri kurtaracak olan tek şey; HTT dir, ben; bunu biliyorum." diye yazdığımı niye söylemez/yazmaz?
Yazık,Nejat İşler; "Çocuk oyuncağı bir hastalıktan" maaalesef...
Not:Bugün biri kargodan alacak ve lösemide kullanacak...
Hikâyesi mi; boş verin...
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Hukuki Net Üye ve Misafirleri,
Bu yazdığımı okurken; Hypericum Perfaratum L. (Sarı kantaron) ile Hypericum Triquetrifolium Turra (HTT) nın kardeş bitki olduklarını, aynı cinsten olduklarını aklınızdan çıkarmayın.
BİRİNCİ BÖLÜM:
İnternette "sarı kantaron" diye yazıp, arama yaparsanız; pek çok yazıyla karşılaşırsınız. Bu yazılardan bizi ilgilendiren bölümlerini aktarayım.
Bitkinin çiçek ve yaprakları bir cam kavanoza konup, üzerine zeytinyağı eklenir, dendikten sonra; bazılarına göre; bir hafta sonra, bazılarına göre; 2-3 hafta, bazılarına göre de; 4-5 hafta sonra ilaç olur ve süzülüp, cam kavanoza konur, diye yazar.
Wikipedia'da ise; Hypericum cinsi bitkilerin tansiyonu yükselttiği yazılıdır. Günde bir tatlı kaşığından fazla içilmemesi tavsiye edilir. Astım veya astım-bronşit hastaları ile tansiyon hastalarının asla kullanmaması söylenir.
İKİNCİ BÖLÜM:
Sakar bu bitkiyi; ilk 1984 de balıkçı Ali Dayı'dan duymuştur ve dediklerine inanmamıştır. İkinci olarak da; 31 Ağustos 2009'da komşu ilçe sanayi çarşısında duymuştur. İkinci kişi de inanılmaz bir konu olan "iyi veya kötü huylu tümörü yok etme" özelliğinden söz etmiştir. İşin tuhafı; birbirini tanımamış bu ikisi de; HTTnin yapılış süresini "ALTI AY" olarak tarif etmişlerdir.
Sakar şimdiye kadar; 600 lt.den fazla HTTyi denemelerde kullanmıştır. Tamamı da; altı ay sonra süzülmüştür. Kendim ve tansiyon hastası olan Hatun'um da kullanmıştır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM:
Boşnak Mehmet HTTyi ilk olarak 2010 yazında yaptı. Yağı oluncaya kadar; otundan çay olarak içti. Her şeyde aşırı olduğu için; HTTnin çayını fazla olarak içtikten sonra, bana ne demişti:"Hocam, bu ot beni tansiyondan öldürecek." (Bunu daha önce yazmıştım.) 2011 yılında; 2010 yılında yaptığı yağı, 2012 yılında da; 2011 yılında yaptığı yağı, sürekli olmasa da içti. Bu sürelerde çayını içmedi. 2012 yazında da HTT yapmak için kavanozları doldurmuştur. Dolum yaptıktan yaklaşık dört ay sonra; TVde "çok bilen" birinden; bu tür yağın 4-5 haftada olduğunu öğrenir. Bir hesap eder; Oooo, benimki dört ayı bile geçmiş, der ve süzme işini yapar. bir süre sonra; Boşnak Mehmet karşımda:"Hocam, bu yağ beni öldürecek. Günde bir yemek kaşığı içtim, tansiyonum 12den 17-18e fırladı." Sordum tabii, nasıl oldu bu iş diye. Olanları anlattı. Üstelik; başka birine de söyleyip; ona da süzdürmüş, iyi mi?... "Yahu Mehmet -benden bir iki yaş küçüktür- daha önceleri altı ay sonra süzüyorken; bu sene niye böyle yaptın?" deyince; "TVdeki adam bilmese, öyle söyler mi?" Mehmet; sık sık tahlil yaptıran biridir ve değerleri "mükemmel"dir.
NETİCE:
İster sarı kantaron, ister HTTyi altı aydan önce süzmeyin. İnternet aklıyla giderseniz; günde bir tatlı kaşığı içmekle, ancak; o da uzun süreli olmak üzere; ülser,gastrit ve romatizmanızı tedavi edersiniz. Çok içerseniz, meselâ; günde iki yemek kaşığı, ki; 4 tatlı kaşığı eder, o zaman da; tansiyondan beyin kanaması geçirirsiniz. Günde üç yemek kaşığı içmek zorunda olan hastalar ne olur o zaman?
Ya; "tansiyon ile astım/astım-bronşit hastaları içmesin." sözüne ne diyelim? O zaman; alerjik olmayan astımı, astım-bronşiti olan nasıl tedavi olacak?
Altı aydan sonra süzerseniz; asla tansiyonu yükseltme etkisi görülmez. Öyle hastalar var "günde üç yemek kaşığı" diyorum. Usulüne göre yapılmamışsa, böyle bir dozda; hasta kesin olarak beyin kanamasından ölür. Bu güne kadar hiç kimse, bana:"tansiyonumu yükseltti." demedi.
Eeeeee, o zaman; Wikipedia'da "tansiyonu yükseltir." tespitine ne diyeceğiz? Altı aydan önce süzer ve kullanırsan; tansiyon kuduruyor, altı ayı doldurunca süzüp kullanınca; tansiyona zararı yok. Ne değişiyor, bilmiyorum...
-----
Önceki yazımdan sonra, HTT ile ilgili bir konuda "ağladım." Hikâyesini ileride yazarım. Ayrıca; doğumhane kapısında; karısının doğumunu bekleyen koca gibiyim. Niye; lösemi hastasından nasıl bir bilgi gelecek, merakından. Kendisi 28 yaşında ve HTTyi bilen biri tarafından telefonum verilmiş. Bir bilgi daha: Eğer, yapar ve kullanırsanız; prostat büyümesinde ve kolitte hekimin verdiği ilaçla birlikte kullanırsanız; tedavi olamazsınız.
Boş vaktinizde ÜVEİT hakkında internetten bilgi edinin. Sonra, kendinize sorun:"HTT bu hastalığı tedavi eder mi, etmez mi?"
----
Bugün yine bir TV haberi:"Kıvanç Tatlıtuğ, protein yüklemesinden dolayı; karaciğerini mahvetmiş, siroza gidebilirmiş." Reklâm değilse; işi kötü... Ben; "siroza giden karaciğer yoktur." diye yazarken.
Bugün "Dünya kanser günü" imiş, KUTLU OLMASIN!...
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Arkadaşlar,
Almanya Wiesbaden'den bir kanser hastası bana ulaştı. Bu konu başlığını okumuş ve HTT istiyor. O'na HTT göndermem gerekiyor. Frankfurt taraflarına gidecek ve 4-4,5 litre HTT götürecek birini arıyorum. Gidecek kişinin bana yakın olmasının önemi yok. Türkiye'nin neresinde olursa olsun; gitmeden önce HTTyi ona kargoyla ulaştıracağım. Kargo firmaları; orijinal ambalajında olmayan sıvıları taşımıyorlar. Uçakların; bagaj olarak sıvı taşıdıklarını biliyorum. Öğretmen arkadaşın kızı, Japonya'ya zeytinyağı götürüyor. Böyle birini biliyorsanız; yardımcı olun ve HTTyi gönderelim.
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Arkadaşlar,
BAŞARDIK!...
"Neyi?..." demeyin. 45 dakika önce; Wiesbaden'deki hastadan mesaj geldi. HTT O'na ulaşmış. Götüren; gümrükte çok zorlanmış. Götüren kişi; İzmir Balçova'da, adına iş yeri olan Vedat Küçükgökçe... Bulan; hastanın kendisi. Vedat Bey'e açık teşekkürümü yazmak zorundayım. Ayrıca; Antalya'dan arayan ve bana:"Hocam, Almanya'ya gidecek HTT ile ilgili yazını; Hukuki Net'te okudum. Pilot bir arkadaşla temasa geçmeye çalışıyorum. Benden önce gönderecek birini bulursanız; haber verin." diyen; Dündar Özdemir'e de; huzurunuzda teşekkür etmek isterim.
Bugün erken yatacağım; yarın kasabaya gidip, adliyeye uğrayacağım. Yazacaklarımın arkası yarın...
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Takipteyiz sizi, sesim çıkmıyor belki ama takip ediyorum yazdıklarınızı
selam ve sevgiyle
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Hukuki Net Üye ve misafirleri,
BİRİNCİSİ:
Kanser konusunda pek yazma taraftarı değilim. Haddinden fazla yazdım. İşte bu sebepten, son üç haftada olanlardan;
a-Sekiz yıl önce kanserle tanışan ve bu sürede; birçok ameliyat, radyoterapi ve kemoterapi almış, en sonunda da; "Hastayı alın götürün" denmiş kişinin, HTT kullanmaya başladıktan 27 gün sonra oğlunun, 29 gün sonra da hastanın telefonda bana neler dediklerini,
b-Bir kadına ilk teşhisinde; vücudunun üç farklı yerinde "kanser" olduğu bildirilir. Kemoterapiye başlamadan; numaramı bulup; HTT kullanmaya ve kemoterapiye başlar. Galiba; iki seans sonrası, hekim; hastanın durumu hakkında ne demiştir ve bana ne anlatılmıştır,
c-Daha önce yazdığım ve HTT kullanmakta olan meme kanseri kadının; kocasıyla birlikte bulunduğum köye tekrar geldiklerinde, bana "Tırnakları, rahmi, tümörü, yüzü ve sol kolundan başlayıp, koltuk altından ayağa doğru giden lenf sistemindeki; bir parmak uzunluğunda, kalınlaşmış bölgeyle ilgili neler dediğini yazmıyorum.
Bu illa yazmayacağım, demek değil. Şu anda tıbbî tedavi görmeyen; yani; "biz yapacağımız yaptık." denmiş bir kanser hastasının; e-posta adresimde hastahane raporu var. HTT kullanmakta. Bir süre sonraki kontrolünde; verilecek raporu göndermesini bekliyorum. Gelirse; HTT den önce ve sonra durumunu gösterir iki raporu da; izin alarak ve adını kapatarak sizlere aktaracağım.
Ayrıca; Şubat sonu olacağını sanıyorum, Şile taraflarında 26 yaşındaki lösemi hastasından gelecek bilgiyi de aktaracağım.
İKİNCİSİ:
Çok önceleri ÜVEİT hastalığından söz etmiştim. Geçenlerde yine yazdım. Niye mi; Dayı oğlumun, üveit hastası bir çocuğu var. Tekrar kortizon tedavisine başlamışlar. İki yıl mı, yoksa; üç yıl mı oldu, tedavi edemiyorlar. Üveit ne? Göz küresini meydana getiren üç katlı bir tabaka var. Ortadakinin adı: ÜVEA Hastalık da; bu tabakanın iltihaplanması, o kadarcık... Ben size "HTT; ...İTli hastalıkların tamamını tedavi eder." diye yazalı, kaç yıl oldu. Dayıoğlu avukat olmasa ve doktorlar da "Tedavi edemiyoruz." deseler; lâfımı belki dinleyecek. Hiç biri olmuyor. Ben ona; "kortizon tedavisinin bitiminden 1,5 ay sonra, bana en fazla üç hafta müsaade et." demiştim. İçim yanıyor...
ÜÇÜNCÜSÜ:
İnternette "kolit" yazın ve okuyun. Şöyle yazar:"Sebebi ve kesin tedavisi ortaya konulamamış, barsak hastalığı. Verilen ilaç; septomları/belirtileri azaltmaya yöneliktir. Bu hastaların büyük kısmı, ileride kolon kanseri olurlar." Yani; bu da "...İT"li bir hastalık. Tam HTTlik hastalık. Hatırlarsanız; komşu ilçedeki bir kadının "barsak iltihabını" on günde tedavi ettiğini, yazmıştım. Bu kadar hikâye niçin yazıldı?
Telefonum; Eskişehir'den Ankara'ya gider. Hastanın annesi telefonda:"Bir prof tarafından oğluna 'ülseratif kolit' teşhisi konduğunu, ilaç verdiğini ve tedavisinin de mümkün olmadığını söylediğini." anlatmaktadır. HTT kullanacaklardır. Kullanırlar ve netice yoktur. Tekrar görüşürüz:"Bu daha önce bir kadında tedaviyi gerçekleştirdi, ama; o kişi başka bir ilaç kullanmadı. İsterseniz; doktorun verdiği ilacı bırakın, nasıl olsa tedavi etmeyeceğini de biliyorsunuz, en fazla üç hafta kullansın." derim. Oğlu okumuş çocuk; makina mühendisi, teklifi reddeder. Kolitiyle birlikte baş başadır...
DÖRDÜNCÜSÜ:
Bir gün; köye bir karı koca gelir. Kadının; romataoid artrit hastalığı vardır ve iki yıldır ilaç kullanmaktadır. Ağrıdan perişandır. Artritin hastalık olmadığını biliyoruz da; romatoid artriti bilmiyorum. İçimden "Galiba, bu hastalık da; artritle aynı kavağın kaşığı" fikriyle; şu kadar alın, şu kadar süreyle şu dozda; bitinceye kadar da; bu dozda kullanın derim. İşe yarayıp yaramadığı on günde belli olur. Verdiğim tedaviye yeter mi, yetmez mi bilemem. Yetmezse; bir daha gelirsiniz. Ayrıca; bir daha böyle ıvır zıvır işler için bana gelmeyin; kendiniz yapın der ve nasıl yapılacağını da anlatırım. Giderler. Bana 60-70 km öteden gelmişlerdir. Aaaa, üç-dört gün sonra; aynı kasabadan bir adam daha karşımda:"İki defa prostat büyümesinden ameliyat oldum. Şimdi yine büyüme var. Ayrıca; böbreğim de...Hanımın da; bir böbreği kör, ötekinde de yetmezlik başladı." O da gider... İki hafta kadar sonra; aynı kasabadaki birinden bir telefon:"Hocam, benim karımın eklemleri ağrıyor." Sizin o tarafta bunu kullanmakta olan biri var, önce; onunla görüş, derim. Adam;telefonunuzu ondan aldım. Bu ne demek? romatoid artrit, hastalık değil. Haa; romatoid artrit hastalığının ilerlemiş halinde; el ve ayak eklemlerinin ne hale geldiğini ,internette görün. O hale gelmişinin tedavi şansı yok, demek isterim. Teşhis kondu mu; HTTye yapışın.
BEŞİNCİSİ:
Telefonumu; "Hocam, şuna vereyim mi?" diye izin alarak veren sayısı; beş bile değildir. Canı isteyen, istediğine veriyor. O sırada neler anlatıyorlar, bilmiyorum:"Hocam, bende bel fıtığı var." ya da; "adale yırtılması var." veya "Hanımda guatr var." diyenleri de mi yazayım? Romatoid artrit hastasının gitmesinden iki hafta kadar sonra bir telefon: "Hocam, ben falan ilçeden, filânca...Telefonunuzu, bacanağımdan (R.Artrit hastası kadının kocası) aldım. Sizi bir anlattı, bir anlattı ki... Benim Üniversitede okuyan kızımın; ameliyat edilemeyen ve laserle de kıramayacaklarını söyledikleri 10mm kadarlık böbreğinde taş var..."
Arkadaşlar,
Ben size HTT müthiş bir şey dedim, dediğimi de kabul ediyorum. İyi de; guatr, bel fıtığı, adale yırtılması, böbrek taşı filan... da dedim mi?
HTTyi başıma sarmakla; galiba yanlış yaptım. "Hocam, benim oğlanın nişanlısıyla arası bozulmaya başladı..." derlerse; şaşırmayacağım.
Sağlıcakla kalın...
- - - Updated - - -
ALTINCISI:
Size daha önce; 80'li yıllarda beraber çalıştığımız bir meslektaşımın karısıyla ilgili "Karaciğer büyümesi var. İkinci (Primer biliyer siroz.) evredesiniz. Bundan sonra; sirozsunuz. Tıbben yapacak bir şey yok." denmiş olduğunu, HTT kullandıktan sonra; pırıl pırıl bir karaciğere sahip olduğunu yazmış ve şöyle demiştim:"Siroza giden karaciğer yoktur." demiştim. Son cümleyi şu şekilde düzeltmek zorundayım:"Karaciğer büyümesi sebebiyle siroz olmak yoktur." Eeee, bu da nereden çıktı, diyeceksiniz.
Anlatıyorum:
İç Anadolu Bölgesindeki bir şehirden telefon:"Hocam, babam; fibroz-siroz. Sizi duyduk. HTT kullanmak isteriz." demekte. Ben ona; PBS hakkında yaşanılanı bildiğimi, ama; bu tür hakkında bilgim olmadığını anlatırım. Yine de kullanacağız derseniz; göndereyim, derim. Görüşme biter. İnternette araştır:fibroz-siroz da ne ki? HTTyi gönderirim ve konuyu da incelediğim için; akşam söylediğim dozu şu şekilde değiştiriyorum, derim. Bir ayda; her şey belli olur, görüşürüz dedim ve rapor bekliyorum. Eeee, neymiş; siroz sadece karaciğer büyümesinden olmuyormuş. Onun için önceki yazdığımı düzelttim.
Ekleme için özür...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Arkadaşlar,
Bugün gazeteleri karıştırırken, bir gazetede Prof. Dr. Bülent Oktay'ın " 8 milyon böbrek hastası var." şeklindeki açıklamasını okudum. Konuyu araştırırken, aşağıya aktardığım yazıya ulaştım. Hasta sayısı ve paradaki korkunçluğu görünce; hiç gereği yokken bu yazıyı yazmak zorunda kaldım. Önce o yazıdan bir bölüm:
Korkutan böbrek açıklaması
Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk, "Türkiye'de böbrek hastası sayısında korkunç artış var" dedi.
Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk, Türkiye'de son dönem kronik böbrek yetmezliği olarak tanımlanan 5'inci evredeki hasta sayısının 70 bin civarında olduğunu belirterek, “2016 yılında bu sayının 115 bin olacağı öngörülmektedir” dedi.
Erk, yaptığı açıklamada, vakıf olarak koruyucu böbrek sağlığına daha çok eğilmek zorunda olduklarını belirterek, bunun için de 3 beyazdan yani tuz, un ve şekerden uzak durulması gerektiğini söyledi.
Diyabet ve tuz tüketimine paralel olarak giden hipertansiyonun böbrek sağlığını tetikleyen 2 büyük unsur olduğunu kaydeden Erk, “Türk insanı fazla şeker ve tuz tüketiyor. Şeker tüketimi olması gereken 50 gram. Bu günde 15 tane kesme şekere tekabül ediyor ama biz 3 misli, yani günde 150 gram tüketiyoruz. Tuz ise günde 6 gram tüketmek yeterli. Bunun zaten yarısını da unlu gıdalar ve ekmekten almamıza rağmen tüketim 18 grama, hatta Güneydoğu Anadolu Bölgesinde protein kültürünün, kebap kültürünün fazla olduğu yerlerde 4 misline yani 24 grama çıkıyor” diye konuştu.
Türk Nefroloji Derneğinin vakfın desteği ile “Credit” adlı bir proje hazırladığını ve bu projenin verilerine göre, Türkiye'de evre birde 1-5 arasında yaklaşık 8 milyon 200 bin kronik böbrek hastası bulunduğunu belirten Erk, kronik böbrek hastalığının dünya ortalamasına göre her 10 kişiden birini tehdit ederken, Türkiye'de her 6 kişiden birinin bu konuda risk altında olduğunu kaydetti.
"KORKUNÇ BİR ARTIŞ VAR"
Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 17'sinin kronik böbrek hastalığının evrelerinden birinde olduğunu, hastalığın artış hızının da yüzde 8 olduğunu belirten Erk, şunları söyledi:
“Türkiye'de son dönem kronik böbrek yetmezliği olarak tanımlanan 5'inci evredeki hasta sayısı 70 bin civarında. 2016 yılında bu sayının 115 bin olacağı öngörülmektedir. Korkunç bir artış var. Çünkü Türkiye'de ciddi şekilde hipertansiyon ve şeker hastalığı artışı var. İki beyaz, yani şeker ve tuz böbrek sağlığının en büyük tetikleyicisi. Bu nedenle tüketimi azaltmak lazım.”
Bu hastaların 5 bininin “periton” yani karından diyalizle, diğer 65 bininin de “hemodiyaliz” yani sun'i böbrek makinesine bağlı olarak hayatlarını devam ettirdiklerini belirten Erk, “Bu nereye kadar, böbrek nakline kadar. Her biri olabiliyor mu? Olamıyor. Şu anda 24-25 bin vatandaşımız her an 60'ı aşkın böbrek nakli merkezimizde böbrek nakli için sıra bekliyor. Buna karşın 2011'de 3 bin böbrek nakli yapılabildi ve bunların ezici bir çoğunluğu ne yazık ki canlıdan. Tam tersi kadavradan nakilin fazla olması lazım.”
"70 BİN HASTA İÇİN YILLIK MALİYET 2.1 MİLYAR TL"
Türkiye'de kronik böbrek yetmezliği bulunan bir hastanın yıllık diyaliz maliyetinin 30 bin TL olduğunu belirten Erk, “Bugün 70 bin hasta için yıllık maliyet 2,1 milyar TL. Bu rakamın 2016 yılında 115 bin hasta için 3 milyar 450 milyon TL olması öngörülüyor. Türkiye'de fert başına düşen gelir 10 bin dolar. Bizim ülkemiz gelişen bir Türkiye. Böyle bir lüksümüz olabilir mi?” dedi.
---------
Evre 1-5 te olan böbrek hastası sayısı; 8 milyon... Bir diyaliz hastasının maliyeti yılık 30.000 lira...
Sözü edilen hastalığın adı ne, biliyor musunuz: NEFRİT(Böbrek iltihabı) Ben size, HTT; "...İT"li hastalıkların yok edicisidir, diyeli kaç yıl oldu? Ayrıca; "DİYALİZE GİDEN BÖBREK YOKTUR."diye de yazmadım mı?
Başka bir şey demeyeceğim.
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Hocam;
"Bu yaz ilaç yapacağız"
Şimdi derli toplu olarak hangi bitkiyi bulacağız, ne zaman arayacağız, ne zaman toplayacağız, nasıl toplayacağız sonra ne yapacağız? Nasıl zeytin yağı ne kadar yağ ne kadar bitki? bitkinin hangi kısımları? Yıkayacak mıyız? Yapınca nasıl görünecek? Nasıl olursa ne anlama gelir?
Yani ayrıntılı olarak, her şeyi yazmalıyız. Tek bir mesaj halinde. Gerekirse altına ekleme yaparak değil, üstünde düzeltme yaparak. Yani gören kişi buna bakarak kendisi yapabilsin. Sorular gelince soruya göre ilk mesajı değiştirelim, Yani sadece o mesajı okuması yeterli olsun. Şu anda bu ilmik 11 sayfa ve tek bir sefer gözden geçirmek bile çok uzun zaman alır. Bilgiler parça parça.
Bence böyle bir şey çok hayırlı olur. Ne dersiniz?
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Buradaki bilgiler bir çok kişiye faydalı olacaktır. Teşekkürler yaplaşımlar için.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Merhaba hocam ben istanbuldan muammer bu ilaçla alakalı yazıyorum benim iki tane yeğenim var şeker hastası çocukların ikiside insülin kullanmaktan perişan oldu halada kullanıyorlar acaba rica etsem bize yardımcı olurmusunuz çocuklar birisi 7 diğeri ise 13 yaşında Telefonum 0535 766 52 41 Şimdiden Çok Teşekur Ederim Saygılar Efendim
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
sakar hocam yadımcı olabilirmisin
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Arkadaşlar,
Kendimi kobay yerine koydum. Nasıl mı?
27 Şubat sabah 06.15 te yola çıkıp, saat 07.30 sularında Aydın'a vardım. Külüstürü nispeten boş olan oto parka bıraktım. Akşama kadar, resmî bir işi takip etmekle vakit geçirdim. İş tamamlanamadı. Ertesi gün, yine; mesaiden önce resmî dairenin olduğu yere vardım. Lokantada karnımı doyurdum ve işlemin bitmesini bekliyorum. Bazen içerideyim, bazen de; dışarıda... Saat 11.30 sıralarında; oturduğum yerden kalktım. Kalkmaz olaydım: Aman, nasıl başım dönüyor; felaket... "Galiba tansiyonum düştü" diye düşünüp, karşımdaki börekçiye gittim, tuz istedim ve yuttum. Ağzım kavruldu. Kalan tuzu; ayranla karıştırıp içtim. Bir süre oturup, bekledim. Baş dönmesi geçmedi. "Acaba acıktım da mı, böyle oldu" diye düşünüp, lokantaya gittim ve yemek ısmarladım. Yemekten birkaç lokma yedim; boğazımdan geçmedi. Bekledim. Yine düzelme olmadı. Saat 15.30 sıralarında; işlem bitti. Yapılan bu işlemle ilgili olarak; bir başka kuruma da gitmem gerektiğinden; o kuruma gitmek için harekete geçtim. Gitmekteyim, ama; nasıl? Vatandaşın bakışından anlıyorum:"Yahu, bu kadar da içilmez ki..." O kadar berbadım; ayakta duramıyorum, sağa sola yalpalıyorum. Tam da "zom olacak kadar içmiş biri" gibiyim. Öteki kurumdaki işimi de bitirip, arabayı bıraktığım yere doğru gitmekteyim. Vatandaşın bakışı yine aynı:"Yahu, bu kadar da içilmez ki..." Yol üstünde bir tatlıcıya girdim "dört beş dilim baklava verir misiniz?" deyip tatlıyı yolda giderken yemeye başladım. Hani; "Acaba şekerim düştü de mi böyle oldum" niyetine... İyi de; "halsizlik" yok!... Arabaya vardım, oturdum. Oturunca bir şey yok. Yaktım bir sigara, zaman geçsin diye. Sonra; arabadan çıktım ve bir kaç adım attım. Yine sarhoş gibiyim. Belki biliyorsunuz: Tuz, şeker, su ve alkol gibi bazı maddeler; kana geçmek için sindirilme işlemini beklemezler. Yani; kana çabuk geçerler. Eeeee, tuz düzeltmedi, tatlı da düzeltmedi. Ha, o zaman; tansiyon ve şeker düşmesi durumu yok. Olsaydı; düzelirdim zaten. Arabayla Söke'ye geldim. Orada da yapılacak bir iki iş vardı. Onları yaptım. Garp cephesinde yeni bir şey yok. Hâlâ sarhoş gibiyim. Bulunduğum köye doğru giderken, çevre yolun kenarında bir hastahane var. Dalarım oranın "acil"ine. Yatağın üzerinde oturmaktayım ve hekim gelir. Ona derim ki:"Başım dönüyor. Kusma, terleme, karında şişlik, göğüste veya göğüsten kola doğru ağrı, başka herhangi bir yerimde de ağrı, herhangi bir yerimde de uyuşma, keçeleşme yok!" Adam, baktı baktı, içinden "Bunları ben soracağıma, o bana sormadan cevap veriyor." diye düşünmüş olmalı, sordu:"Alkol var mı?" Cevap: Alkol var, ama; şimdi yok. Tuttu başımı, sağa sola yatırdı. Tansiyonumu ölçtürdü:15,5 Hemşireye:"Serum takın, içine de şu kadar filanca koyun." Yataktayım. 7-8 yataklı yerde tek başıma yatıyorum.
Hatun daha önce telefon etmişti:"Söke'den çıkışta haber ver, sofrayı hazırlayayım." Söke ile bulunduğum köy; 37 km. Yani; 20-25 dk. mesafede. Yataktayken hatuna telefon:"Beni bekleme, hastalarımdan biriyle karşılaştım, çene çalıyoruz."
Serum damlamakta... Yahu, bu ne bitmez şey böyle? Bekle bekle, uyuklamışım. Kalktığımda; serum bitmişti. Çıkışa vardım: 30 lira katkı payı ödeyip, dışarı çıktım. Durum, yine; aynı, değişen bir şey yok. Doğru eve... Eve girdim, evde misafir... İçeri girerken daha Hatun"Sen hasta mısın?" dedi. Herhalde, sarhoş gibi içeri girdiğimi ve bu saatte içkili olmayacağımı, hele hele yolda... biliyor. Uzandım ve olanları anlattım. Yatmadan önce; iki günlük işkence sinirimi bozdu deyip, kendimi alkolledim. Öğleye doğru kalktım: değişen bir şey yok. Bakkala gidip, ekmekleri aldım ve tekrar yattım. Tansiyonumu ölçtüm; 15!... Yuh be. Bütün gün yemeği yiyip; yatıyorum. Yatarken; tekrar alkol... Pazar günü kalktığımda; tansiyon 14,5 Baş dönmesi; yine aynı...
Bilgisayarın başına geçip; Google Amca'a sordum:"Baş dönmesi"
Google bana şunu dedi:
---------
1-ÜSYE (üst solunum yolu enfeksiyonları) sonrası iç kulak tutulumu
2-Pozisyona bağlı baş dönmesi (BPPV olarak kısaltılır ve iç kulakta dengemizi sağlayan toza benzer bazı maddelerin fizyolojisinin bozulması)
3-Meniere Hastalığı (İç kulaktaki sıvıların kimyasal durumlarının değişerek basınç artışı yapması)
4-estibüler Nörinit (İç kulaktaki denge ile ilgili sinyalleri beyine ulaştıran sinirin iltihaplanması)
5-Kronik orta kulak iltihaplarının iç kulağa yayılması (labirentit)
6-Menenjit veya diğer ateşli hastalıkların içkulağı etkilemesi
7-İç kulakta veya iç kulak sinirindeki tümöral hastalıklar
------
Birinci ile altıncının olması mümkün değil. Geriye ötekiler kalıyor. Madem ki ben; HTT doktoru/çok bileni'yim. O zaman HTT bunları tedavi etmeli. İç kulaktaki sıvının da başınç yapmasına sebep olan ne ise; onu da düzeltmeli. Bir iki hafta kullandıktan sonra, iyiye gidiş olmazsa;geriye "Tümör" kalır. O da zaten HTTnin işi. Sadece süre uzar, o kadar deyip; HTT kullanmaya karar veririm.
Hatun da tutturmuş; "Ya beyin kanseri isen..."
Ben de ona: Beyindeki tümör belirtilerini okurum:
1- Baş ağrısı
2-Epilepsi benzeri bayılmalar
3-Vücudun bazı bölgelerinde kısmi felçler
4-Şiddetli kusmalar
5-Bazı fiziksel yeteneklerimizin kaybı
6-Kişilik bozuklukları
Sonra da sorarım:"Bunlardan hangisi bende var? Devam ederim:"Hatun, Hukuki Net'teki yazdıklarımı okuyan biri olsan, dersin ki:'Uydurup uydurup yazmış. Senaryo, montaj...' İyi de, sen; eve tanımadığın insanların gelip kapıyı çaldıklarını, kahvehaneden çağrıldığımı, kargoya verdiğimi, telefon görüşmelerimi bilmiyor musun? Hatta, ben telefon görüşmesi yaparken; 'Kortizon kullanıp kullanmadığını sormayı unutma' demiyor musun?" Sesi kesti.
2 Mart Pazar günü akşam HTT kullanmaya başlarım. Yan etkisi olmadığını bildiğimden; bildiğim en yüksek dozda... Pazartesi, salı,çarşamba, perşembe, cuma, cumartesi... devam. Değişen bir şey yok. Pazar günü; emin olmamakla beraber; baş dönmem azalıyor gibi. Pazartesi, yine; emin olmamakla beraber azalıyor gibi... 11 Mart Salı: artık eminim; azalıyor. Bugün 15 Mart Cumartesi: Baş dönmesi sona erdi. Bir iki gün daha devam edeceğim. Sadece; sürekli uyumaktan; başım keçeleşmiş gibi.
Düzelmeseydi; "Beyinde tümör" tedavisi yapacaktım. Size bir gün "Beyin kanserini" anlatırım. Böylece; şerefsiz, adi bir yaratıkla da tanışmış olursunuz.
3 Mart Aydın'daki kızdan telefon:" Baba, hastahaneye git!" Hatun, hemen hastalığımı yetiştirmiş. De ki gittim: Önce MR çektir. Tümör filân göremedik. KBB'a baktır. Eeee, sonra?...
Meniere mi, yoksa; Vertigo hastası mıydım, bilmiyorum. Bunların tedavisiyle ilgili Google amcaya sorun bakalım, ne diyor?
----
HTT; yeterli insülin salgıladığı halde şeker hastası olanlar içindir, hatırlatayım. İkincisi: Hatırlarsanız; kaç defa "Yazmayacağım" dediğim halde, yazmaya devam ediyorum. Niye mi, başlarken; Ben HTTyi güdüyordum. Şimdi ise; HTT beni güdüyor. O yüzden bu konu başlığı "pehlivan tefrikasına" döndü. "Pehlivan tefrikası nedir?" sorusuna, benim gibi ihtiyarlar cevap versin.
Çok yakın zamanda; kanser konusunda "yazmayacağım" dememe rağmen; "saçmalık, nasıl olur yahu?" diyeceğiniz bir hastayı anlatacağım.
Sağlıcakla kalın.
NOT:Bu kadar yazı niçin yazılıyor biliyor musunuz "SİZ; HÂLA NEYİ YAPMADIĞINIZIN FARKINDA MISINIZ?"
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Eskiden gazetelerde "dizi" ler olurdu. Her gün hikayenin en heyecanlı yerinde keser, merak ettirirdi. Bu "dizi" aylarca sürerdi belki. Konu ise hep aynı idi: "Bilmemnereli bilmemne pehlivan". Pehlivanların hayat hikayelerini anlatırlardı. Bir pehlivan bitince diğeri başlardı. İşte, bunlara "pehlivan tefrikası" denir dedikten sonra;
Yapın yapın diyorsunuz da, nasıl yapalım?
Burası olmuş 12 sayfa. Üçüncü sayfaya gelince birinciyi unutuyoruz pehlivan tefrikalarını unutmasak da. Nasıl yapılacağının bilgileri kırıntı kırıntı. Şimdi bize "yapın" demeden önce sizin bir vakit ayırıp güzelce tek bir yazıda yazmanız gerek nasıl yapılacağını.
1-Bitkinin fotoğrafları
2-Ne zaman çıktığı, ne zaman toplanacağı
3-Benzer bitkilerden nasıl ayrıdedileceği
4-Toplarken nelere dikkat edeceğimiz
5-Topladıktan sonra ne yapacağımız
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Toplandıktan sonra ince ince kıyılacak pembeleşinceye kadar kızgın yağda gezdirilecek sanırsam bu konu da kumarbazların konusuna benzeme yolunda ilerliyor sanki.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Sayın Sakar. İnternette arama yaparken yazılarınıza rast geldim. Eşim 10 yıldır şeker hastası. Yüksek doz insülin yapmasına rağmen şekeri düşmüyor. 20 yıldır da astım hastası. Yazılarınızda şekere iyi geldiğini söylediiniz otu internetten aradığımda farklı farklı resimler çıkıyor. Ben ankarada yaşıyorum. Aktarlarda hangi isimle aramam gerekir. Bana saffetkirbas@mynet.com adresine email atabilirseniz sevinirim.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Arkadaşlar,
Karşımda:"... sanırsam bu konu da kumarbazların konusuna benzeme yolunda ilerliyor sanki." şeklinde cümle varken; devam edip etmemeye karar veremedim.
Sağlıcakla kalınız...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Ama biz sizi takip ediyoruz (:s
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Madem ki öyle; yazıyorum.
Önce "şaşkın kanser hastası"ndan başlayayım. Hatırlarsanız; bir arkadaşın üç evden temin ettiği HHT yi kullanan ve "Tümör büyüklüğünü bilmeyen, kahvehaneye bile gidemeyen, daha sonraları; kendini "iyi" hisseden, dağlara çıra toplamaya giden" kişiden söz etmiştim. Şubat ayında arkadaş O'nun evine ziyarete gitti. Dört aydan fazla süre geçtiği için; hastanın tümörü hakkında bilgi sahibi olunmuştur. Gelir ve bana durumu anlatır: Hocam, tümör; 50 mm.den 20 mm.ye düşmüş. Diyeceksin ki:"Tümör yok olmalıydı" Hastanın sigara içtiğini biliyorsun, evet derim. Peki ne kadar içmekte, 4-5 tane kadardır, derim. Hiç de öyle değil; 2-2,5 paket... Daha yetmedi, hastanın; hasta olmadan önce de bir durumu vardır: Her öğün sonrası, yediğinin bir kısmını kusmaktadır. Yani; HTTyi uygun dozda kullanamamıştır, çünkü; bir kısmını çıkarmıştır. Üstelik; sağlıklı bir insan için bile aşırı sayılacak şekilde sigara içmektedir. Bütün bu olumsuzluklara rağmen; tümörün küçülmüş olması bile mucizedir.
Bununla ilgili benim anlamadığım şu: Bazıları üç haftada bir, bazıları ayda, bazıları iki ayda, bazıları da; ancak dört ay geçince tümör büyüklüğü hakkında bilgi sahibi oluyor. Bu farkın sebebi ne, bilmiyorum.
----
Geçen salı günü kapım çalınır. Karşımda 50-55 yaşlarında bir erkek, bir kadın ve 30lu yaşlarda başka bir erkek vardır. Her iki erkek de elimi öpmeye çalışmaktadır. Çocuklara bile elimi öptürmem. Oturur ve çay içmeye başlarız. Sorarım:"Bu el öpme" niye ki? Yaşlı olan:"Hocam bu karım, bu da; 4. evre mide kanserinden kurtardığın damadım." Anlattı, anlattı...
----
Marmara Bölgesi'nin Anadolu kısmındaki bir yerde, bir kadına "Akciğer, meme ve lenf sisteminde (lenfoma) kanser..." teşhisi konur. Meme ve akciğer bildiğim konu. Ama; lenfomayı bilmiyorum. Hastanın kardeşi beni bulur. Kesinlikle kullanacaklardır. Daha kemoterapi başlamadan HTT yi kullanmaya başlarlar. Gönderdiğim 50 günlüktür. Yaklaşık 40 gün kadar sonra telefon:"Hocam, doktor, hastanın kemoterapiye çok iyi cevap verdiğini söyledi. Devamını..." Konuşan kişi; bu konu başlığını okuyan, fakülte mezunu biri. Hastalığın geriliyor olma sebebinin ne olduğunu da biliyor.
Daha önceleri; gırtlak, akciğer, yemek borusu, meme, akciğerden karaciğer ve böbreğe... yazmıştım. Bu yazımla; mide ve lenfomadan da söz etmiş oluyorum.
------
Geçen pazartesi bana lösemi hastasından telefon gelir. Kendisine birkaç gün önce mesaj göndermiştim:"Kullanmadınız mı? Kullandıysanız; bir değişiklik olmadı mı?" Daha önce bana; Şubat sonuna doğru kontrole gideceğini söylemişti. Bana:"Başka türlü bitki, propolis v.s. kullandığını, durumunun iyi olmadığı, bırakacağını, HTTye başlayacağını..." söyledi. Bu kişi de; bu konu başlığının okuyucusu. Bakalım; lösemide ne yapacak?
------
Bugün öğle vakti, daha önceden tanıdığınız Nihat ile konuşmaktayız. Bana; "Küçüğün Ali'yi" tanıyıp tanımadığımı sordu. Tanıyorum, dedim. Anlattı:" Doktor; aortunda balon (Aort anevrizması) olduğunu söylemiş. Ali, küçük bir kavanoza HTT yapmış biridir. (Millete HTT yapmayı öğretmişim demek ki...) Ancak; kavanoz yan yattığından, elinde az miktarda kalmıştır. İçmeye başlar ve kalanını da Nihat'tan tamamlar. Bu içme sırasında da; içkiyi bırakır. İki ay kadar sonra doktora gider ve balonun yok olduğunu öğrenir. Bilgin olsun."
Aort anevrizmasının ne olduğunu biliyorum. Çünkü; dayım balonun yırtılması sebebiyle öldü. Cerrahi müdahale dışında tedavisi yoktur, der tıp. Neymiş efendim?...
Bu konuşmadan az sonra, bir öğrencimden; karısında "sarı leke" hastalığı olduğunu, tıbben tedavisi olmadığını, denemek istediklerini öğrenirim. Bir ara gelip alacak.
Demek istediğim; HTT yapar ve birkaç yılda bir, HTT kürü yaparsanız; tedaviyi boş verin, o kadar çok hastalığı engellemiş olursunuz ki...
Kısa kestim, farkındaysanız.
Sağlıcakla kalınız.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Arkadaşlar, arkadaşımın karısına "Miyeloid lösemi" demişler...
Önceki çarşamba günü, arkadaşım ve kızı geçerken bana uğradılar. Ne var ne yok, muhabbetinde bana:"Karısının sırtında ağrı ve halsizlik şikayetiyle hastahaneye götürdüklerini, tetkikler neticesinde; böbreğinin çok kötü olduğu ve miyeloid lösemi teşhisi konduğunu, iki omurunda kırık/çatlak bulunduğu, Aralık ayında yapılan tetkiklerde de; kan değerlerinin çok iyi olduğu tesbitinin yapıldığını..." anlattı. Bu kadın aynı zamanda, benim gibi; 63 yaşında, çocukluğundan gelen romatizma sebebiyle de; "kalp kapağı bozukluğu" (Mitral darlığı) olan tansiyon hastası biridir.
Arkadaşa derim ki:"Bana deseydiniz; şu veya bu kanseri, size kesin olarak çok şey anlatırdım. Kendisi; HTT'nin akıl almaz işler başardığını zaten biliyordu. Bu dediğiniz hastalık; kendini tümör/ur/kist olarak gösteren bir hastalık değil, lösemi hakkında hiç bir bilgim yok. Onun için; hiç bir şey diyemem. Ama; madem ki böbrekleri kötü; şu dozda mutlaka kullansın ki; böbrekleri kurtaralım. Bunu kesin olarak söyleyebilirim. Ayrılırız.
Akşam Google amcaya dalarım. Türk Hemeotoloji Derneği sitesinde bir yazı bulurum:
-------
Diğer kanserlerde olduğu gibi miyelom da hücrelerde başlar. Kanserde vücudun ihtiyacının olmadığı yeni hücreler oluşmakta ve eski ya da hasarlı hücreler ölmeleri gerektiğinde ölmemektedir. Bu fazlalık hücreler ur veya tümör olarak adlandırılan bir doku kitlesi oluşturabilir.
Plazma hücresi anormal hale geldiğinde miyelom ortaya çıkar. Anormal hücre kendi kopyalarını oluşturmak için bölünür. Yeni hücreler tekrar tekrar bölünerek daha çok anormal hücre meydana getirir. Bu anormal plazma hücrelerine miyelom hücreleri adı verilir.
Zamanla miyelom hücreleri kemik iliğinde birikir. Kemiğin sert kısımlarına zarar verebilirler. Miyelom hücreleri birkaç kemikte biriktiğinde hastalığa ...
------------
Yazdım mı, bilmiyorum. Yaklaşık üç yıl kadar önce, bir hastanın oğlu beni bulur ve babasında HTT kullanmak istemektedirler. Kullanmadan önce beni; hekim arkadaşıyla görüştürür. Hekim bana sorar:İçinde kimyasal katkı var mı, yok derim. Sadece bir kanser türüne mi etkili? O sırada akciğer, kolon ve memeyi bildiğimden, ötekileri bilmiyordum, "Çeşitli kanserlere etkili" diye cevap verdim. Bana o zaman şöyle demişti:"Hocam, kanser türleri hücre kökenlidir. Sistematiği aynıdır. Birkaç tür kansere etkili ise; hepsine de etki etmeli." Bunu niye yazdım: aktardığım yazı da aynı şeyi söylüyor:"Bütün kanser türleri; hücre kökenlidir..."
Daha önce de yazdım:"Tümörü yok eden molekül: HİPERİSİNdir. Bu molekülün; bunu moleküler seviyede nasıl yaptığı bilinmiyorsa da; tıp/bilim dünyası bunu bilmektedir, diye...
Bu sefer Google amcaya şunu sordum: hiperisin-lösemi İnanılmaz bir araştırma buldum. Aktarıyorum:
-------
Sarı kantaron ekstraktı ve hiperisin HL-60 akut miyeloblastik lösemi hücre dizisinde h-TERT üzerinden apoptotik etki göstermektedir
Kezban Pınar Özen1, Fahri Şahin1, Çığır Biray Avcı2, Yaşar Hışıl3, Cumhur Gündüz2, Güray Saydam1
1Department Of Hematology, Ege University Hospital, İzmir, Turkey
2Department Of Medical Biology, Ege University Hospital, İzmir, Turkey
3Department Of Food Science, Ege University Engineering, İzmir, Turkey
Hiperisin, sarı kantaron (Hypericum perforatum L.) olarak bilinen bitkinin aktif bileşenlerinden birisidir. Hiperisinin antitümöral özellikleri olduğu solid organ tümörlerinin hücre dizileri ve hayvan modellerinde gösterilmiş ve bunun mitokondrial fonksiyonlarda bozulma neticesinde ortaya çıktığı gösterilmiştir. In vitro antilösemik etkisi de vardır. Ancak etki mekanizması tam olarak aydınlatılabilmiş değildir. Hiperium ekstraktı ile hiperisine ait karşılaştırmalı sitotoksisite çalışması yoktur ve sitotoksisitenin altında yatan mekanizma aydınlatılamamıştır. Bu çalışmada Ege Bölgesinde yetişen sarı kantaron otundan Hypericum perforatum ekstraktının elde edilip, bu ekstraktın HL-60 lösemik hücre dizisinde doz ve zamana bağımlı sitotoksisitesi olup olmadığını ve varsa bu sitotoksisik etkiyi hiperisinin sitotoksik özellikleri ile karşılaştırmak ve bu etkinin altında yatan mekanizmanın açıklanması amaçlanmıştır. Sarı kantaron otu ekstraktının 1/1000, 1/5000, 1/10.000, 1/50.000 dilüsyonları ile yapılan deneylerde, IC50 dozunun 1/10.000 dilüsyon olduğu görüldü. Hiperisin ile, 1nM ve 100 μM aralığında logaritmik artış gösteren dozlarda yapılan deneylerde de doz ve zamana bağımlı sitotoksisite olduğu ve 0.5 μM konsantrasyonunun, ekstraktın 1/10.000 dilüsyonunun gösterdiği eğriye paralel bir sitotoksisite gösterdiği tespit edildi. Hiperisinin sitotoksisite mekanizmasına yönelik olarak yapılan Acridine oranj/ethidium bromide boyamasında, 48. saatte belirgin olmak üzere IC50 dozunda, kontrollere oranla belirgin apoptozis varlığı saptanmı ştır. Eş zamanlı olarak total RNA izole edilerek Light Cycler Real-time online polimeraz zincir reaksiyonu
cihazında kit manueline uygun olarak h-TERT mRNA ekspresyonu çalışılmış ve 48. saatte belirgin ekspresyon azalması olduğu bulunmuştur. Sonuç olarak, kantaronun esas etken maddesi olan hiperisinin, HL-60 hücre dizisinde h-TERT ekspresyonunu etkileyerek apoptozisi uyardığı ortaya konmuştur.
Anahtar Kelimeler: Hypericium perforatum L., hiperisin, akut lösemi, h-TERT
-----------
Sizin gibi; ben de anlamadım. Anlamak için "apoptozis ile sitotoksisite" kelimelerini araştırdım Veeee: "Hiperisin molekülünün 48 saat sonra lösemiyi yok etmeye başladığının görüldüğünü" anladım.
Bu araştırma sarı kantaron (Hypericum Perfaratum L.) ile yapılmış. Daha önce de yazmıştım: Tümör yok etmekte HTT (Hypericum Triquetrifolium Turra) sarı kantarondan çok daha üstündür, diye...
Netice: Sarı kantaron löseminin hakkından geliyorsa; HTT haydi haydi gelir...
Bu sefer sarı kantaron-lösemi diye aradım. Bakın ne buldum:
-----------
Sarı Kantaron Faydaları nelerdir ?
bemol tarafından 12 Ekim 2013 tarihinde gönderildi
St.John's Wort Akciğer, beyin, idrar yolları ve idrar torbası, karaciğer, lösemi, meme, mide, rahim ağzı ve yumurtalık kanserlerine faydalıdır. Depresyon ve iltihabi hastalıkların tedavisinde etkili olduğu gösterilmiş geleneksel tedavilerin başında gelir. Ayrıca, yorgunluk, uykusuzluk, ağrı, çocuklardaki gece idrar kaçırmalarında ve yara yerlerinin iyileşmesi için de kullanılmaktadır.
----------
Bu yazı; rastgele bir yazıdır. Kaynak v.s. gösterilmemektedir. Saydığı kanserlere faydalı olduğunu ben deneyerek biliyorum.Bunlara; cilt, yemek borusu, gırtlak ve kolon kanserini de ekleyin. İyi de; lösemiyi bilmiyorum. Ötekiler doğru bir tespit. O zaman; lösemi de doğru olmalı. Yukarıda aktardığım araştırmayla, bunu yan yana koyarsak...
Bütün bu aktardıklarımı e-posta olarak çarşambayı perşembeye bağlayan gece gönderdim. Az sonra telefon çaldı:"Sakar Amca, moralimizi düzelttin."
Bugün (Çarşamba) 15.30 sularında telefonum çalar:"Prof. Amca, Ben ...." 25 dakika anlatır. Özetle: Perşembe hasta HTT kullanmaya başlar. KT(Kemoterapi)yi geçici olarak reddettiklerine dair imza atıp; hastayı çıkarırlar. Başka yerlere giderler v.s. Tekrar aynı yere dönerler.Bugün yapılan kaba kan tahilinde; yüksek olan değerler düşmekte, düşük olan değerler yükselmekte, CRP (İltihap, infeksiyon, romatizmal durumla ilgili değer) de pek bir değişiklik olmamakta, kandaki kreatin ise; 4 e yakınken 1,5 a düşmüştür.Kullanım süresi: altı gün... Sağlıklı böbrekte, normali; 0,7-1,4 tür (Daha önceki böbrek hikayesinde yazmıştım.) Lösemi teşhisinin konulmasına sebep olan tetkik tekrarlanmamıştır. 48 saat sonra gerilemesi gereken hastalık yönünde bir bilgi yoktur.
Eğer, Şile'ye gönderdiğim kişi; HTTyi alır almaz kullanmaya başlasaydı; lösemi hakkında çoktan fikir sahibi olacaktık. Önceki yazımdan da anlaşıldığı gibi; yeni kullanmaya başladı.
Bir şey daha yazayım: Marmara tarafındaki kişi ile lösemi hastası kişi (Önceki yazımda söz ettiğim) beni bu site aracılığıyla bulmamışlardır. Beni bulduktan sonra; bu site ve konu başlığını benden öğrenmişlerdir, bilginize...
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Alıntı:
sakar rumuzlu üyeden alıntı
Bu konuşmadan az sonra, bir öğrencimden; karısında "sarı leke" hastalığı olduğunu, tıbben tedavisi olmadığını, denemek istediklerini öğrenirim. Bir ara gelip alacak.
Bir yakınımda bu hastalık var. Sonucu merak ediyorum.