Evet bu da oldu. Hükümetin dağıttığı bedava kömürlerin 3 çuvalı Samsun da 130 nolu ganyan bayiinden çıktı. Bayii AKP Merkez İlçe Başkanı'nın.
Printable View
Evet bu da oldu. Hükümetin dağıttığı bedava kömürlerin 3 çuvalı Samsun da 130 nolu ganyan bayiinden çıktı. Bayii AKP Merkez İlçe Başkanı'nın.
SP Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş: "Harun gibi gelip, Karun gibi gitmeyeceğiz" dedi.
Sayın Kurtulmuş AKP de kaç Harun kaç Karun vardır. Açıklayın lütfen:)
Bekliyoruz açıklamanın yapılmasını ama haksızlık etmeyelim parmakla sayılacak gibi değil ki...:)
AKP Döneminde Yapılan Yolsuzluklar
21 Mayıs 2007 21:07
Vatan Hainleri.Com isimli İnternet Sitesi AKP'nin 30 aylık iktadar döneminde yapılan 60 adet çok büyük AK yolsuzluklar oduğunu öne sürdü ve sıraladı.
İşte Vatanhainleri Com. İnternet sitesi tarafından öne sürülen 60 adet yolsuzluk.
1-İZMİR TCDD LİMAN TAŞIMA İHALESİ
TCDD İzmir Liman’ı için, yıllık 70 milyon $’lif yükleme-boşaltma isleri için ihale hazırlığı yapılıyor. Daha sonra ihaleden vazgeçiliyor. İhalesiz olarak 15 yıllığına Reha Denizcilik ve Raden Lojistik isimli 2 şirkete veriliyor. Şirketlerin, 15 yılın sonunda arzu ettikleri takdirde 15 yıl daha ise devam edebileceği sözleşmede yer alıyor. (Toplam 30 yıl süreli) Toplam 2 milyar 100 milyon $’lif is ihalesiz veriliyor. Bu firmalardan biri, sözleşme tarihinden 2 gün önce kuruluyor, diğeri de ayni gün kurulusu gerçekleşiyor. Bu şirketin büyük hisseliortaklarından biri AKP’nin Bakırköy İlçe Başkanlığı’nı yapmış olan Rahmi Genç. Sözleşme imzalandıktan sonra bu kişi, hisselerini devredip, ayrılıyor. Olayın usulsüzlüğü dile getirilince, TCDD Reha Denizciliğin sözleşmesini iptal ediyor. Bu şirketin Genel Müdürü de, diyor ki; “TCDD’nin aleyhine dava açtık, davayı TCDD kaybederse 225 milyon $ tazminat ödeyecek, haberleri olsun.”
HABERİN DEVAMI:http://www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=115827
M.S.E: Yerimiz dar diyerlerini sonraya karun hazinelerine katıkmız olsun biraz. Haber'ide yandaşlarından yükledim yanlış anlama olmasın neme lazım!
AKP döneminde yapılan yolsuzlukların dolar cinsinden büyüklüğü bütün Cumhuriyet tarihinde yapılan yolsuzlukların toplamından daha büyüktür.
Bu kömür dağıtmayla ilgili komik bir olay size. Ananeme zorla kömür vermeye çalışmış oturduğu yerdeki belediye. Belediye başkanına daha önce bizim "apartmanın önündeki yol çok çamur kazdınız bıraktınız gelin şurayı asfaltlayın diye telefon edince" ikinci gün gelip asfalt dökmüşler. Yaptıklarında "nine bak bizim belediye hemen iş yapar" diyen başkan:)) bu sefer de kömür getirmiş bizim hatuna:)))"Oğlum benim emekli maaşım var, üstelik kaç tane evim var, kiracılar var , oğullarım da boş bırakmaz " diyince "nine al gitsin ananın ak sütü gibi helal "diyen belediye başkanına " Bu bana helal değil" diyip geri göndermiş. Sonra bakıyorlar ki sokağa boylu boyunca her evin önüne 3 er çuval kömür bırakılmış.. İşin komik tarafı ne biliyor musunuz? Sokaktaki bütün evler doğalgazlı:o
Kömür işletmeleri bu kömür dağıtmadan ötürü görev zararı verdi diye okudum geçenlerde. Şimdi bunlar yiyici değil evet barındırıldığına göre. Fakir halka yakacak yardımı yapan yardım melekleri:) İyi de kardeşim madem öyle önce durumu uygun olanla olmayanı ayırın. Kömürü doğalgazlı evlere bari vermeyin. Buna ek olarak o verilen kömürün, makarnanın, bilimum bakliyatın parasını da bizim yani vatandaşın sırtından ödediğimizi de hatırlayın bakalım..
Değil mi ama?
Yiyicileri barındırmayacağız evelallah:))
Aksırıncıya tıksırıncaya pıskırıncaya kadar yiyin yiyiciler!
Yiyicilik bu hükümet döneminde en gözde meslek haline geldi.
Hürriyet gazetesinin verdiği habere göre AKP seçmenlerden kullandıkları oyun resmini göstermeleri karşılığında avantalarını almalarını salık verdi. Sonunda seçmenide yiyici yaptılar.
CHP'nin İstanbul Anakent Belediye Başkan Adayı Kemal Kılıçdaroğlu: "Sömürüyle mal edinene hesap soracağız."
Kömür, kurufasulye, bulgur yetmedi. Şimdi de Tunceli de beyaz eşya dağıtıyorlar. Ne için? Kamer Genç ile Kılıçdaroğlu nun memleketi diye. Tavsiyem bu eşyaları alın oyunuzuda asla AKP ye vermeyin. Genç ile Kılıçdaroğlu olmasa asla bu eşyaları almazdınız.
BU ÇOCUĞUN ORADA İŞİ NE!
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/re...1233789653.jpg
Cumhurbaşkanı Gül’ün küçük oğlu babasının resmi temaslarına katıldı
Geçen yıl kurduğu şirketle iş hayatına atılan Mehmet Emre Gül, bu yıl da Cumhurbaşkanı babası Abdullah Gül’le birlikte diplomatik dünyaya adım attı. Küçük Gül’ün resmi temaslara katılması şaşkınlık yarattı. 6-ŞUBAT-2009 Yeniçağ
"TANRI,
İradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır.
Yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için ALLAH'ı
kullanırlar". Giordano Bruno İtalyan Filozof Gök Bilimci 1548-1600
İlişmeyin çocuğa, milli olacak belli ki...:o
Şu beyaz eşya işini anlayamıyorum.
Nohut, kömür derken beyaz eşya da nereden çıktı. Tunceli bağımsız milletvekili Kamer Genç bugün televizyonda "teşekkür benim köyde dağıtıyorlarmış ta, adamın o buzdolabının içine koyacak aşı yok" diye haykırıyordu.
Vali kimin parasını dağıtıyor,böyle bir yetkisi var mı?
Tüketim yerine oraya bir fabrika kurulup 50 kişi olsun istihdam sağlansa, dilenci yetiştirmek yerine, insanlara iş-aş, ülke ekonomisine üretim katkısı olsa anlarım da. Ne hakla, ne hakla böyle bir icraat yapılıyor, bunun hesabı neden sorulamıyor?
İKİ YÜZLÜLÜĞÜN ŞAKLABANLIĞIN HABERİDİR..!
Halka ücretsiz su verdiği için' hakkında soruşturma ve dava açıldı.
Tarih: 14-04-2008 23:37
http://www.turkpolitika.com/images/s.../1belediye.jpgİZMİR'in Dikili İlçesi Belediye Başkanı SHP'li Osman Özgüven, ilçede uyguladığı `sosyal belediyecilik' hizmetiyle ilgili olarak `görevi kötüye kullanmak' suçlamasıyla karşılaştı. Başkan Özgüven hakkında, `halka ücretsiz su verdiği için' soruşturma ve dava açıldı. BELEDİYE OTOBÜSLERİ, SU ÜCRETSİZ, MUAYENE 1 YTL Dikili'de belediye otobüslerini ücretsiz yapan, otobüse binen öğrencileri evlerinin önüne kadar bıraktıran, Belediyeye ait sağlık merkezinde 1 YTL'ye muayene, 6 YTL'ye röntgen çektiren, parası olmayandan bu ücretleri de almayan, Belediyeye ait ekmek fırınında ekmeği en ucuza satan Belediye Başkanı Osman Özgüven, ayda 10 tona kadar su kullanan tüketiciden de ücret almıyor.
GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMAKTAN SUÇ DUYURUSU
ancak Osman Özgüven'in `Sosyal belediyecilik' adına yaptığı bu hizmetler, soruşturmaya uğramasına neden oldu. Sayıştay Denetçisi, Başkan Özgüven hakkında `Suyu halka parasız dağıttığı' gerekçesiyle `görevini kötüye kullanmaktan' Danıştay'a suç duyurusunda bulundu.
`HALKIN EKMEK ALACAK PARASI YOK' VATAN Gazetesi.
m.e.sezen:Birileri halendaha( Altmışından sonra zurna öğrenen mezarda çalar) hesabı AKP yi tanıyamamakta ısrar ediyorlar...!
Başbakanın "Tanımam" dediği Ekrem Tosun meğer oğlu ve gelinini, kuyumcu işadamı Cihan Kamer'le ortak kurduğu Atagold Şirketi'ndeki temsilcisiymiş.
TÜRKİYE, Başbakan ve ailesinin kamuoyundan ısrarla gizlediği iş ortaklığıyla çalkalanıyor. Rezaleti, her zaman olduğu gibi yine, AKP'nin korkulu rüyası CHP'li Kemal Kılıçdaroğlu ortaya çıkardı.
İNKAR ETTİ
KILIÇDAROĞLU, ısrarla "Ekrem Tosun kim?" diye sordu. Tayyip de ısrarla "Tanımıyorum. Kanımda nesebimde tanıdığım birisi değildir." diyerek inkar etti. Bomba dün patladı. Toplum vicdanı yaralandı.
GİZLİ GERÇEK
GERÇEK şu: İşadamı Cihan Kamer ile Erdoğan'ın oğlu Bilal ve diğer oğlu Burak'ın eşi Sema Erdoğan, yarı yarıya ortaklıkla Atagold Şirketi'ni kurdu. Erdoğanlar'ı şirkette Eekram Tosun temsil ediyordu.
Kılıçdaroğlu demişken... İsmet Berkan'ın yazısını okuyalım:
Aslında ‘Böyle medyaya böyle araştırmacı milletvekili’ demek lazım.
Eksik bilgiyle ve sürekli ‘Az sonra’ diye iç gıcıklayan haberler veren medyanın sırrını CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Kemal Kılıçdaroğlu çözmüş gözüküyor, o da bize sürekli ‘Az sonra’ diyerek iç gıcıklayıcı imalarda bulunuyor, açıkçası biz de bu tuzağa düşüyoruz.
Son olarak ne yaptığını herkes biliyor, bir kez daha hatırlatayım ama. Önce Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Başbakan Ekrem Tosun’u tanıyor mu?’ diye sordu. Allah Allah Ekrem Tosun da kim ola ki?
Başbakan çıktı, ‘Hayır tanımıyorum’ dedi. Kılıçdaroğlu üsteledi, ‘Çocuklarına sorsun.’
Biz de gazetelerimizde, arkasında ne olduğunu bilmediğimiz bu Ekrem Tosun meselesini anlamaya çalışıyoruz.
Derken önceki gün akşam saatlerinde Ekrem Tosun kendisi ortaya çıktı. Bir mali müşavirdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yakınında sık sık gözüken Atasay Kuyumculuk’un büyük ortağı Cihan Kamer’in ve şirketlerinin mali müşavirliğini yapıyordu.
Başka ne yapıyordu? Atasay ile Başbakan’ın oğlu Bilal Erdoğan ve gelini Sema Erdoğan bir başka mücevher işi yapan şirkette ortaktı, Ekrem Tosun o şirketin genel kurullarında Bilal Erdoğan ve Sema Erdoğan’ın hisselerini temsilen oy kullanmıştı. Ki bu da gayet sıradan bir işlem. Bir hissedar için oy kullanmak, basit bir yetki belgesiyle olan bir şey, vekâletname vs. gerekmiyor.
Peki başka? Yok, o kadar.
***
Bir bakalım ne öğrendik:
1. Başbakan’ın halen ABD’de yaşayan oğlu Bilal Erdoğan ve İstanbul’daki gelini Sema Erdoğan, 2006’dan beri kuyumculuk yapan bir şirketin ortağıdır.
2. Onları şirket genel kurullarında Ekrem Tosun isimli bir mali müşavir temsil etmektedir.
Başka? Bu kadar.
Gerisi imalar, iddialar.
Mesela ne? Maliye, 2004 yılında pırlantadan alınan KDV’yi kaldırmış, bu işten Cihan Kamer büyük para kazanmış, çünkü pazarın yüzde 40’ının hakimi oymuş.
Tamam da, pırlantadan yüzde 18 olan KDV kalkmış, yerine yüzde 22 ÖTV gelmiş. Cihan Kamer’in şirketi pırlanta pazarının değil pırlanta ihracatının yüzde 40’ını yapıyor, aradaki fark çok önemli. Bir de bu vergi değişikliği zaten 2004’te olmuş, oysa ortaklık 2006’da başlamış.
İma edilen şu: Başbakan kendi yakınındaki işadamını kolladı, o işadamı da borcunu Başbakan’ın oğluna ve gelinine ödüyor!
Oysa ortak olunan şirketin kârını bilmiyoruz. Dün benim öğrendiğim kadarıyla şirketin 2006’dan bu yana vergi öncesi kârı 250 bin lirayı bulmuyor. Vergi düşülüp üçe bölündüğünde şirketin yılda ortalama 70 bin lira civarında kâr ettiğini söylemek mümkün. Bundan da Bilal Erdoğan ve Sema Erdoğan’a düşecek payı varın siz hesaplayın.
Ortada yolsuzluk gözükmüyor veya ben göremiyorum. Ama bir önemli mesele var: Başbakan’ın çocuklarının, babaları iktidardayken şirketler kurması, iş
hayatında kendilerine gelecek araması ahlaki mi değil mi?
Bana göre değil.
Bizim başbakanımız, başbakan olduktan sonra kendi şirketini bile yürütmeye devam etti, yani iş yaptı, hatta dağıtımını yaptığı bir meşrubatın üretim tesislerinin açılışına katılıp reklam bile yaptı.
Çocukları yurtdışında bursla okudu, bu bursları da Başbakan’ın yakın arkadaşı bir başka işadamı ödedi.
Başbakan’ın ve çeşitli bakanların çocuklarının nasıl şirketler kurup yeni yeni atılımlara girdiklerini, özellikle bu iktidar döneminde neler yaptıklarını hepimiz biliyoruz.
O zaman, Bilal Erdoğan ve Sema Erdoğan’ın daha önce bilinmeyen bir şirket ortaklığının daha çıkması, bana göre bu ahlaki duyarsızlığı gösteren seri içinde bir haberdir ama ölçüsü içinde.
Kemal Kılıçdaroğlu’na bundan sonra böyle imalı sorular sorması için fırsat vermemeliyiz, ona ‘Az sonra’ dedirtmemeliyiz, ne biliyorsa bir kerede açıklamasını istemeli veya o tüm bilgiyi açıklayana kadar beklemeliyiz.
Bu kadar genç yaştaki girişimcilerin büyük şirketlerdeki hisse ortaklıkları kafaları karıştırıyor. Erdoğan'ın çocuklarının kuyumcu firma hissedarlıkları, Unakıtan'ın çocuklarının kurduğu şirketler.. bazan niye okuduk ki..atıl ticarete baksana hayat böyle çok daha kolaymış. Bu gencecik çocuklar DESTEKSİZ! yapabiliyorsa biz de yapardık bir şeyler diye geçiyor..!!
Sn. Akademik Sultan,
Uzun zamandır farklı konularda birçok forumda dikkat çekmeye çalıştım. Yeşil sermaye/karapara(Merkez Bankası açıklayamıyor son Aralık ve Ocak ayı 7 milyar $ ı, açıklayamıyorlar, araştırıyorlarmış, AK parti ilk iktidar olduğunda da 25-50 milyar $ fazla vardı,açıklanamadı) ne derseniz deyin, bu yollarla giren paralarla son zamanda krizi bahane edip ne parasıysa nasıl getirirsen getir yasası da çıktı ya bunlara gün doğdu. Bunların yaptığı hiçbir iş hukuk,yasa tanımıyor.
Çocuklarını hangi parayla yurdışında okutuyorsun dendi.Cevap;arkadaş zekatı,
şimdi kuyumcuya soruyorlar benzer cevap. Bunlarda utanma, arlanma, şeref, onur diye bir anlayış yok. Geçmişte mecliste sordular, çocukların inanılmaz ekonomik yükselişlerini, Başbakan, milletvekiline"bizim çocuklar aç mı kalsın ulan " demedi mi? Maliye Bakanı mısır-yem, orman bakanı çocuklarının villası, Cumhurbaşkanının oğlunun internet üzerinden ticareti, deniz feneri paraları vb. niceleri ne derseniz deyin sonuç imam - cemaat meselesi, toplum bu hale getirildi. Umursamıyor bana da mama var mı arayışına girmiş, tepki koyamıyor.
Havaalanında o mağaza 40000 liracık kazanmış,yani 40000 liracık bölüşmüş ortaklar. Çıkmış koca göbekli doyurulan doymaz kuyumcu 70 milyonla alay ederek bunları söylüyor.
Ergenekon öncesi ve şimdi, mantar gibi büyüyen yandaş şirketleri, 2004 sonrası oluşan yapılanmalar, sektörleri ele geçirmek için sudan bahanelerle öyle çok kişinin yargıyı da kullanrak canını yaktılar ki, tırnaklarıyla kazıyarak 20-30 yıllık şirketleri takiyyelerle batırıp,bankaları da kullanıp ellerine geçirip, ellerinde avuçlarında ne varsa üstüne kondular ve sektörleri ellerine geçirdiler.
Anlayacağınız birçok küçük ergenekon yaşandı bu ülkede. O namuslu insanlar borçlandırıldılar, borçlarından dolayı hapis yattılar, bir gecede mal varlığının 1/1000 - 100 000 i bir çekle tüm ödeme planları bozdurulup şirketlerini satmak zorunda bırakıldılar, kimler aldı onları? Üreten insanlar düştükleri bu durumdan utandılar, bu bir gasp diye yargıya da anlatamadılar, kimseye birşey söyleyemediler, suçu oldular. Anlaşıldı dendiğinde enkazları kaldı. Atı alan Üsküdar'ı geçmişti.
Bu ilişki özelleştirme ile bedavaya ülke kaynaklarını başka ülkelere satarken kendilerini nemalandıran yapıyı da içinde barındırıyor.
Dağıtılan kömüre kadar kimin şirketleri, kim burdan kazanıyor bilinse de bilinmiyor! Bunlarda her türlü numara var, organize olmuşlar.
Şayet siz okumasaydınız ve ticarete atılsaydınız bunlardan olmazsanız iş mi yapacağınızı zannediyorsunuz. İnanın öyle köklü, öyle üretken firmalar battı ki, çıt çıkmıyor.
Çünkü İ.Melih bugün söyledi, iktidar biziz sen ne yapacağını zannediyorsun, nereden kaynak bulacaksın?
Ne samimi bir açıklama değil mi?
İçine koyacak aşı olmayanlara,elektriği, suyu olmayanlara valinin dağıttığı beyaz eşyadan başlayın devlet ne hale gelmiş görün diyorum.
Ergün Poyraz yazdı 2 yıldır hapiste,Tuncay Özkan da, Emin Çölaşan işinden oldu, Tolon paşaya yaşatılanlar, size ne anlatıyor?
Onun adı Tosun! Karizmayı o korusun...
Belgeler açıklanıyor. Geliyor, geliyor... En tepeye ulaşıyor. Kemal Kılıçdaroğlu yaman çıktı. Açıkladıkça döktürüyor. Sorguladıkça düşürüyor.
Zırhlı arabayı sormuştu.
Cumhurbaşkanı yalan dedi.
Kılıçdaroğlu doğru çıktı.
Arsa dişlemeyi sormuştu.
Şaban Dişli “yalan” dedi.
Kılıçdaroğlu haklı çıktı.
Ankara halkı soyuldu demişti.
Melih Gökçek “yalan” dedi.
Kılıçdaroğlu doğru çıktı.
Kılıçdaroğlu “Tosun” var dedi.
Başbakan, “yok” dedi.
Kılıçdaroğlu doğru çıktı.
48 saat içinde; “soyadı Tosun, adı Ekrem ve mesleği de mali müşavirlik olan” birisi çıktı.
Bu mali müşavir Ekrem Tosun, Başbakan’ın can arkadaşı, yoldaşı, aile dostu, altıncısı, düğün hediyesi altınları dövize çeviricisi, çocukları çocuklarının en samimi arkadaşı, son yılların en zengini, en girişkeni olan Cihan Kamer’in adamı çıktı.
Onun adı Tosun!
İmzayı o koysun.
Bilal’i, Burak’ı saklasın.
Altıncıkları o korusun.
***
Başbakan yalancı çıktı.
“Ne nesebimde, ne kanımda; hiç tanıdığım, bildiğim biri değil” dese de buna kimse inanmaz.
Saklamışlar ortaklığı.
Tosun’u çarşaf yapıp, ortaklığın üstünü örtmüşler. Başbakan’ın “Washington’da Dünya Bankası’nda çalışıyor, kendi emeğiyle geçiniyor” diye bilinen küçük oğlu ile “bir gemicik alıp çalıştırmakta olan büyük oğlunun” eşini, hava meydanındaki çok seçkin ve gözde mekân, pasaport kontrol çıkış noktasının hemen bitişiğinde, yıllık kirası 870 bin euro olan mağazanın ortağı olmasını gizlemişler.
Onun adı Tosun!
Genel Kurul’da o olsun.
Ortaklığı gizlesin, saklasın.
Halk, sakın bilmesin.
Niçin bilmesin?
Çünkü bu kadar garip gureba, bu kadar fakir-fukaradan, işsizden, yoksuldan, iş kuracak parası, işe girecek arkası olmayanlardan oy alarak Başbakan olmuş bir liderin; gelip mağazaya hiç uğramaz, altından hiç anlamaz, ortak oldukları bile İstanbul Ticaret Odası’nın Ticaret Sicili kaydına konulmaz küçük oğlu ile büyük oğlunun eşi yani büyük gelininin, “çalışmadan, emek vermeden, terlemeden, sermaye koymadan, tamamen Cihan Amca’dan, altından, avantadan, havadan” para kazandıklarını vatandaş duyarsa “karizma” çizilir.
Onun adı Tosun!
Önümüzde seçim var.
Karizmayı o, korusun.
***
Oğlanların altıncı amcaları Cihan Kamer, “Başbakan’ın haberi yoktu” diyerek durumu kurtarmaya çalışıyor. Yani Altıncı Amca ile oğlanlar, gelinler bir oldular, “hava meydanında altın satan mağaza açtığımızı babamızdan gizleyelim” mi yaptılar?
Korkunç!
Ne amcalığa sığar.
Ne arkadaşlığa.
Ne babalığa.
Kimse de yemez bu yalanı!
Çünkü herkes gibi Kılıçdaroğlu da biliyor ki; Atagold’un sahibi ve Başbakan’ın oğullarının sonradan amcası Cihan Kamer, “nereden buldun” soruşturmasında Tayyip Erdoğan’ın imdadına yetişmiş, düğünde takılan altınları dövize kendisinin çevirdiğini söylemişti. Diğer oğlanın gemiciği satın aldığı Hasan Doğan ile altıncı amca Cihan Kamer birlikte İETT Garajı ihalesini, Dubai Şeyhi El Maktum’la ortak girerek kazanmışlardı.
Onun adı Tosun!
Çarşaf olsun.
Oğlanları o korusun.
Salla Kılıçdaroğlu.
Dökülüyorlar!
Necati DOĞRU
09.02.2009
Sayın hukuk ve adalet.
Öncelikle kullandığınız nickname harika. Benim yazdıklarım sadece bir serzeniştir. Halkın bu kadar aptal olmadığının farkına varmaları gerektiğini düşünüyorum. Galiba hala kandırdıklarını ve kandırmaya devam edeceklerini düşünüyor olmalılar. İşin kötü yanı ne biliyor musunuz? Bütün bunlar ancak iktidar değiştiğinde bir siyasi hesaplaşma şeklinde hesap sorulacak eylemler olacak. Ve o zaman evet. Atı alan üsküdarı geçmiş ve insanlar küplerini doldurmuş olacak.
Başka konularda batı ülkelerini örnek alan bu insanlar nedense siyasette etik denilince o ülkelerde bu tip şeylerin ne kadar zor ve ağır yükümlülükleri olduğunun farkında olamıyorlar maalesef. Almanyada bir millet vekili sırf bir hava yolu şirketinden bedava aldığı uçuş biletleri nedeniyle istifa ederken ve mal bildirimlerini kamuya açık şekilde verirken, yedi sülalesinin malvarlığını ve sebepsiz zenginleşme olup olmadığı sıkı denetimlerdeyken bizim ülkemizde her şey öyle açık seçik oynanıyor ki. Bu tip durumlarda kendime niye okuduk ki diyorum ama:) Okumaktan başka da bir çaremiz yoktu bizim zaten.
Saygılar.
Yiyici olmayanın AKP de siyaset yapması imkansızdır.
K. Kılıçdaroğlu'nun Kadir Topbaş'a yaptığı mal varlığını açıkla teklifine K. Topbaş'ın verdiğiyanıt: "Ben patron çocuğu doğdum. Oğluömda patron çocuğu doğdu" Haa! Zaten RTE de yiyicileri barındırmaz ki!
Av.Mehmet Aydın dönüp dolaşıp aynı şeyleri söyleyip duruyor.
Bu söylediğinizin "*** olmayanın avukatlık yapması imkansızdır." demekten farkı yok.
"AKP'li falanca yiyicidir." deseniz, (doğrudur demiyorum ama) anlayacağım.
Sizin bu sözleriniz yüzünden önce AK Parti'ye kaydımı yaptıracağım, kaydımı yaptırdıktan sonra benzer bir cümle kurarsanız size dava açacağım ve bütün AK Partililerin dava açmasını teşvik edeceğim.
Padişahım çok yaşa tez kafasını vurun. Demokrasi çok seslilik beni de davaya kaydedin
Tehtit hiç yakışmadı..
Yolsuzluk kurumsallaştırıldı
Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN
AKP, içerideki en büyük zararı yoksullaştırdığı, işsizleştirerek tepkisizleştirdiği kitlelere vermiştir. Tarih yazıcılar, AKP hakkında değerlendirmeyi geriye bakarak daha net yapabileceklerdir. AKP’nin en belirgin işlevi toplumu yoksullaştırmak olmuştur. AKP ile birlikte ele alınacak ikinci başlık yolsuzluklardır. Yolsuzluklar ülke dışına taşan ilişkilerle organize bir biçim almış, kurumsallaştırılmıştır.
Gerçek yüzü iyice ortaya çıkmış olan bir AKP için normal yollardan iktidara gelme şansı kalmamıştır. İktidardan uzaklaşması hesap vermesi anlamına gelecektir. Hesap soran, muhalefet etme cesareti gösterenlerin, topluma gerçekleri aktaranların susturulmaya çalışılması bu yüzdendir. AKP iktidar gücünü kendisini eleştirenlere karşı kullanmaktadır.
İktidarın tüm yaptıklarına “demokrasi” adına katlanan ya da savunanların, muhalefet edenlere karşı girişilen susturma harekâtı karşısında hâlâ demokrasi ile AKP’yi yan yana koymaya çalışanların işi de giderek zorlaşıyor. Muhalefet ancak demokrasilerde vardır. Muhalefetin susturulduğu rejimler dikta rejimleridir. Muhalefet edenlerin dalga dalga susturulduğu Türkiye’de demokrasi AKP tarafından askıya alınırken, demokrasiyle özdeşleşen Avrupa Birliği ülkelerinin seyirciliğini de atlamamak gerekiyor. Müslüman coğrafyada BOP adı verilen proje ile oynanan oyunda Türkiye hedef ülkelerden birisi. Çevre ülkelerde önce karşıtlıklar kazınıyor, halk kendi içinde çatışma başlıklarına ayrılıyor, sonra bir şekilde işgal ediliyorlar. Türkiye için kurgulanan senaryoda önce laik rejimin tasfiyesi, sonra İslami rejim bahane edilerek “demokrasi getirme” operasyonu düşünülüyor olmalı. Türkiye’de rejimin AKP marifetiyle tasfiyesine seyirci olan AB-D ülkelerinin hedefinde bu kez başlangıçta işbirliği yaptıkları İslamcı yönetim ve yöneticiler olacak. AKP ve onun aracılığı ile tasfiye edilen kurumlar ve yıkıma uğratılmak istenen rejim yalnızca bir iç siyaset sorunu değildir. Daha önemli olarak dış politika, hatta uluslararası politika sorunudur. Oyun basit ve görünür iken, çok taraflı oyunun içeriden destekçilerinin hâlâ oyunun parçası olması bizler için anlaşılır olmasa da çıkar motifi ile açıklanabilir. Ancak vahim olan laik, Cumhuriyetçi ve Atatürk milliyetçisi, demokrasi beklentisi yüksek çevrelerin kendi içine dönük mücadelesinin hâlâ sürmesi ve suskunluğudur.
Hesaplaşma çok açık
İslam dünyası çevrelenirken Türkiye’nin model ülke olarak seçilmesi tesadüf değildir. AKP’ye iktidar olma şansını yaratan konjonktürün değişmesini beklemek yerine, demokrasiden daha fazla uzaklaşmadan herkesin üzerine düşen görevi yerine getirmesi zamanıdır. Yaklaşan seçimler yerel seçim olmaktan çıkmış, Türkiye’nin kaderine yön verecek bir işlev kazanmıştır. Rejime sahip çıkmak isteyenlerin kişilerde ayrışma lüksünün kalmadığını görmeleri ve görmeyenlere göstermeleri gerekmektedir. Kişilerin kim olduğundan çok zihniyettir önemli olan. Kişilere, isimlere takılınmaması, laik çevrelerin güç birliği ile dinci kuşatmanın kırılması, rejim karşıtlarının ilerleyişinin sandıkla püskürtülmesi gerekiyor. Belki bu, rejim karşıtlarını durdurabilmek için son şans.
Bakınız ne kadar fütursuzca ilerliyorlar.
Hesaplaşma çok belirgin.
Neler olduğu, bundan sonra olacakların da göstergesi.
Birisi çıkıp "Bütün avukatlar yiyicidir." dese veya bu formatta başka bir cümle kursa, ona ne tepki gösterilmesi gerekiyorsa, aynı tepkiyi gösteriyorum.
Bu fikir özgürlüğü değil.
2 asaldır, 3 asaldır, 5 asaldır... tamam.
Ama "bütün doğal sayılar asal sayıdır." diyene ne demeli bilmiyorum.
En popüler yiyici Melih Gökçek. RTE nin koruması altındaki İ. Melih Gökçek, eğer 3. dönem Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı nı kazanırsa; artık Ankaralı seçmenlerede söylenecek fazla birşey bulamıyorum.
Geminin Peşinde
Melih Aşık-Milliyet
Başbakan'ın oğlunun satın aldığı geminin (gemiciğin) 500 bin dolarlık peşinatının Almanya Deniz Feneri Derneğinden gelen parayla ödendiği doğru mudur?
İzmir milletvekili Ahmet Ersin'in 2 yıldır ısrarla üzerinde ısrarla durduğu... Başbakan'a yönelttiği dört soru önergesine karşın yanıtını hala alamadığı bu soru Deniz Feneri dosyasını elegeçiren CHP'li Ali Kılıç'ın son basın toplantısındaki açıklamalarıyla yeniden gündeme geldi. Ali Kılıç'ta "Peşinat Deniz Feneri'nden gelen parayla mı ödendi?" diye sordu.
Başbakan cevap yerine Ali Kılıç'a dava açtı. Sözü yine Ahmet Ersin'e bırakıyoruz.
_Deniz Feneri davasının görüşülmesi sırasında Alman Mahkemesi, Deniz Feneri'nin Almanya'da 47 milyon dolar bağış topladığını, bunun 17 milyon dolarını yasa dışı yollardan Türkiye'ye aktarddığını belgeleriyle açıkladı.Peki bu kadar büyük bağış kaçakçılığından Türkiye'de ki iktidar sahiplerinin haberdar olmaması düşünülebilir mi? Bu kaçakçılığa göz yumma karşılığında, ver oradan bize de500 bin dolar dense, hayır mı denecek? Denebilir mi?
_ Bunlar iddia ya da tahmin... Elinizde daha somut bilgi, belge var mı?
_ Başbakan'ın o çok sevdiği sözcükle yanıt vereyim; velev ki iddia. Ama takdir edersiniz ki çok vahim bir iddia. Ben iki yıldır bu iddiayı ileri sürüyorum. Karşı tarafın bana ya tatmin edici bir cevap vermesi ya da hakaret ve iftira nedeniyle yargıya gitmesi gerekmez mi? Acaba neden hiçbirini yapmıyorlar da sessiz kalıyorlar?
.................................................. .................................................. ....
BM 1000 yıl hedefleri programında, ülkelerde yoksulluk ve yolsuzluk ilişkisi olduğunu raporlamış. Gelir dağılımın çökmüş. Resmi rakamlarla % 75 yoksul, % 25 açlık sınırı altında yaşanan ülke olmuşsun.İşsizlik hat safhada bir ülkesin.Kişi başına gelir 10000 dolara çıktı diyorsun. Bu ne demektir. Bu yolsuzluk tavan yaptı demektir.
Şimdi yiyicileri barındırmayan AKP iktidarının hukuk devletinde yasaları kullanarak krizi bahane edip yolsuzluğu nasıl yasalaştırdığına bakalım.
22.11.2008 tarihli vergi barışı denen yasa ile kara para adlı uyuşturucu, silah, kadın tacirleri, mafia paralarından vergi alınmayacağı, işletmelere özsarmaye olarak konulması ricası yasası.
Öbür taraftan Doğan Holdinge getirilen vergi cezası, kimlerin canını yakmadı ki?Onlar holding değildi.Seslerini duyuramadılar. Binlerce kobi battı/batırıldı. İnsanlar işsiz,aşsız aç kaldı. Ticari faaliyetlerin gizliliği yasasını ihlal ederek basına servis. Diğer kamuoyuna malolmuş davalarda avukatların bile göremediği iddianamelerin dinci basına servis edildiği gibi.Sabah-ATV grubuna damat ilişkisi devlet bankalarından kredi dolandırıcılığı, fenerler vb. say say bitmez.
Şimd sormak gerek, bu nasıl çifte standart bir demokratik hukuk devletidir ki, birine bu yolsuz paraları getir öbürüne vergi cezası kes yasalarına muhatap.
Bu paralar gelip sermayeye katılıyorsa,böyle bir yasa çıkarılabiliyorsa! bu ülkedeki bütün ticari davaların üstünün çizilmesi ortadan kalkması gerekmez mi?
Yolsuzu kolla, tırnaklarıyla kazayarak üretenin malına sudan sebeplerle haciz,icra vb.koy,hapse at, malını sektörü yandaşlarına, tarikatlara peşkeş çek.
Devlet erkini kullanarak topluma ait mülkü her yoldan yasaları da kullanarak yiyen, doğrudan iktidar sahibi, çıkar ilişkileri siyasal sürecini tamamlamış örgütler, dürüstleri barındıramaz, çamur at izi kalsın, yola devam der.
Melih Aşık'ın biraz kafası karışık galiba. Başta cevap yerine Ali Kılıç'a dava açılmasını eleştiriyor. Devamında Ahmet Ersin'in sözleriyle "neden cevap vermiyor veya dava açmıyor?" diye soruyor.
Melih Aşık yazdığındaki çelişkiyi görmüyor mu?
Bu arada Melih Aşık ve Milliyet'in editörleri de, dahi anlamındaki de bağlacının ayrı yazıldığını bilmiyor. :P
Yiyicilerin partisi olmaz. Mehmet Y. Yılmaz yazısının konuyla ilgili kısmı aşağıda:
CHP'li Mehmet Sevigen'in adının geçtiği olay ile Şaban Dişli'nin istifasına yol açan olay arasındaki fark belki bir soğan zarının kalınlığı kadardır.
Ve bu Şaban Dişli olayında da yazdığım gibi belediyelerdeki genel düzenden kaynaklanır.
AKP'li, CHP'li, MHP'li, DSP'li, ANAP'lı, DYP'li fark etmez.
"Dürüstlük" bu konuda siyasi görüşlerle değil, kişilik ile ilgilidir.
Her partide dürüst insanlar da vardır, bulunduğu siyasi makamı rant elde etmek için kullanmakta sakınca görmeyenler de!
Belediyeler bu şekilde yönetildikçe, kent içi araziler üç beş kişinin kaldırdığı parmakla değer değiştirdiği sürece bu böyle olmaya da devam edecek.
Sayın Yılmaz'a sormak gerek...
Ülke bu hale gelene kadar sizler ve dolayısıyla patronunuz nerelerdeydi?
Yanılmıyorsam patronunuz ihaleler, sizler de bahsettiğiniz "namuslu" "dürüst" insanlarla sıcak ilişkiler peşinde idiniz...
İki yanlış bir doğru etmez...
Sizler de fırsat bu fırsat geçmişinizi AKlayamazsınız...
Tıpkı Mustafa Kemal'den medet uman Bekir ağa Koğuşu'ndaki "İttihatçılar" gibisiniz...
Kaderin cilvesine bakın ki yine aynı yine yanlış insanlar sorguda...
Bu durumu sizler için bir avantaj olarak görüyor ve yırtacağınızı zannediyorsanız...
BATSIN BU DÜNYA...
BİTSİN BU RÜYA...
VESSELAM!
Hırsızın partisi olmadığı şeklindeki öngörüye katılıyorum. Önemli olan hangi partinin hırsızları koruma altına aldığıdır. Bu bağlamda AKP nin önde olduğunu söylemeye bilmem gerek var mıdır?
Hırsız olmayan, hırsızın yanında niye yer alır,yapan kadar yaptıran göz yuman da suçludur.Yataklıktan.Ve de hatta çeteleşmek,örgütlü olmaktan.Adı parti olunca da dokunulmuyor mu, dürüst şerefli insanların,hırsız olmayanların AKP karşıtı parti kurma çabaları ise örgüt oluyor.
Cumhuriyeti yıkmak amaçlı faaliyet deniyor.
Binlerce kanıt var, her taraf pislik, yolsuzluk kokuyor. Alman mahkemesinde kanıtlanmış suçlular makamlarında.Savunucular ne buyuruyor.
Ne demişler,"bana arkadaşını göster sana kim olduğunu söyleyyim"
İyi işler,ne haber?
30000 şirket daha fişlenmiş,tarikat olmayan, onlara uymayan şirketleri,sektörleri ele geçirme operasyonu.Bu yiyicilik değildir,yolunu bulma.Vergi hukuçuları karşı çıksa da adam yasa çıkarıyor yapıyor.Tıpkı kamunun kasasından deniz fenerine para veremediği için yasayı değiştirip hortumlattığı gibi.Ama birçok kamu yararı derneğe 1 krş.yok. Bu operasyonlarının adı, nasıl olursa olsun,yasa bize uymazsa uyururuz,yasal
"Heryerekon Operasyonu"