-
Re: Dağdaki çobanla Aysun Kayacı eşit olur mu hiç?
Aysun Kayacı , babasından bıkıp kendisi için de bir çözüm bulmuş!
http://haber.gazetevatan.com/Aysunun...8850/8/Magazin
"Dağdaki çobanla Aysun Kayacı eşit olur mu hiç?"
Çoban nereden bilsin böylesi çözüm önerilerini... bilse bile köşe bucak babasından kaçar mı , o tartışılır!..
"Bir deli bir kuyuya taş atmış, kırk akllı bir olup çıkaramamış!" Aysun da bir taş atayım demiş, o taş da kendi kafasını yarmış.
'Haydi Gel Benimle ol'
Hem ABD elçisi bile katıldı bu programa ya, belki de Aysun haklıydı, kimbilir! İnsan dünyaya bir kere geliyor, bir kere de ölecek , e o zaman ne diye ana-baba derdi çekmek gerekiyor ki o kadar!
Ama benim oyum Aysun-unkinden daha fazla olmalı çünkü o tıpkı babasını terk ettiği gibi ülkesini terk edeceğini bildirmiş!
-
Re: Dağdaki çobanla Aysun Kayacı eşit olur mu hiç?
Sn. çoban,
Ben eklediğiniz linki okuyunca, nedense Aysun Kayacı'yı değil, babasını ayıpladım. Hem de bir kız çocuğuna ve ailenin diğer kadın fertlerine gerek rahatsızlığı (şizofren) gerekse diğer nitelikleri ile yıllardır şiddet uygulayan bir babaya buna rağmen maddi yardımda bulunan bir kadının acı dolu hikayesi ve bıkkınlığı dışında o linkten başka bir anlam çıkaramadım. Hele konu başlığı ile bu durumu düşündüm düşündüm bir türlü bağdaştıramadım.
Velev ki Aysun Kayacı babasına vefasız ve hatta ülkesine vefasız bir yurttaştır. Konu başlığı ile bir bağlantı yine kuramadım.
Ne demek istediğimi daha iyi anlatabilmek için biraz Engin Ardıç'lık yapayım ve ölülerin arkasından konuşayım. (Ben O'nun kadar acımasız ve afaki olamam ya neyse...)
Mesela rahmetli Adnan Menderes... Siyaseten aynı fikirleri savunmasak bile rahmetlinin mutlaka bu ülkeye bir Başbakan olarak hizmeti vardır. Döneminde yaptıkları siyaseten dikkate alınır, kimi yapılanları eleştirir, kimi takdir eder.
Adnan Menderes o zamanlar evli olmasına rağmen, geçtiğimiz günlerde rahmetli olan Ayhan Aydan ile yasak aşk yaşamıştır. Bunu da gazeteler "büyük aşk" olarak lanse etmiştir. Bu rahmetlilerin özelidir, aslında Onlar ve diğer aile bireyleri hariç kimseyi de ilgilendirmez.
Aysun Kayacı örneğinizde olduğu gibi, rahmetli Adnan Menderes için şöyle diyebilir miyiz? :
Zaten zamanında metres tutmuştu, siyaseten yaptıkları veya her söylediği öyleyse yanlıştır...
Yukarıdaki örnek nasıl absürtse, bu son alıntıya bağlı ileti de bence o derece absürttür.
Selamlar,
-
Re: Dağdaki çobanla Aysun Kayacı eşit olur mu hiç?
Sayın Gür;
Ben bu sitede zaman zaman rahmetli Menderes'i savundum, yine de savunurum.
O'nun yasak aşkı konusunda oldukça farklı düşünüyorum. Aslında kimsenin yasak aşkını falan eleştirmeyi de uygun bulmam.
Ama benin bu konuda mutlaka eleştirmem gereken husus nedir biliyor musun?
Menderes, bazı kadınlarla yaşadığı yasak aşkı kanaatimce "bulunduğu konumu" kullanarak yaşamıştır. Devlet imkanları ve bulunulan konum kullanılarak yaşananlara "büyük aşk" falan denmez, dense dense "aşağılık bir durum" denir.
Bunun, devlet imkanları kullanılarak yolsuzluk yapmaktan farkı nedir?
-
Re: Dağdaki çobanla Aysun Kayacı eşit olur mu hiç?
Abbas Üstad, sen ardıç kuşunu da geçtin.:o
İnan son iletimi yazdıktan sonra, içeriğini doğru bulmakla birlikte rahatsızlık hissettim ve hatta silmek içimden geçti.
Senin yazdıklarından sonra, bir Demokrat Partiliye karşı rahmetli Menderes'i savunmak durumunda kalmak da bana absürd gelmiyor değil ama ne yapayım huyum kurusun "kim olursa olsun, doğruya doğru, eğriye eğri..."
Rahmetli yakışıklı adamdı, ayrıca oldukça varlıklıydı. Başbakan olmasaydı dahi yaptıklarını yine yapabilirdi. Eleştirilecek nokta, çeşitli anı kitaplarından okuduğumuz kadarıyla resmi plakalı makam aracı ile sevgilisine gitmesidir ki, yasanın hilafına seçim gezilerini resmi plakalı araçlarla, Devletin uçakları ile yapanları, üç daha fazla oy uğruna Devletin Valilerini kullananları gördükten sonra, rahmetli Menderes zemzem suyu ile yıkanmış adammış demekten kendimi alamıyorum.
Bak edepsiz civciv nelere kadirmiş...:o
-
Re: Dağdaki çobanla Aysun Kayacı eşit olur mu hiç?
Sayın Gür,
Al birini vur ötekine derim, öylesi evlada da, babaya da...
Linkteki içeriğin konu başlığı ile arasındaki bağı şöyle düşündüm; "Kelin ilacı olsa kendi başına sürermiş!"
Her şeyden önce baba babadır. Üstelik yaşlı ve hasta... Babasına sahip çıkmayıp- ki her nedense ta "çobanın oy"unu gündeme oturttuğu zamanda da babası ortaya çıkmıştı fakat Aysun' dan tın yok! Ama ne zaman ki "Dünya Kadınlar Günü" ile " Şiddet" gündeme geldi , Aysun 'nun da babası geldi aklına! Ne cinlik ama... Ha, bu cinliği yapanlar yok mu ? dolu... Her alanda hemde. Ama bu kızcağızın artık böyle şeyleri aşması gerekir, Allah acısın ama gerçekten acıyorum ona... Bir yerlere kadar tırmanmış, bana göre zirvede bile... İllaki tırmanmaya devam etmek istiyorsa , başka yolları da var, onu doğru ve asıl zirveye taşıyacak olan... Konu da bu değil, madem ezilmişliği geldi gündeme ondan diyorum! Bu şekilde nereye kadar...
Bir bakıma Aysun a hak da verdim; demek ki geçmişinde , aile içinde , o bir "oy " un ezilmişliğini yaşamış ki - sanırım oy ile "söz" sahibi olmayı birbirine karıştırdı, (ki - o da bir nevi oydur) ruh halini bilemeyiz ancak kendimce o sonuca vardım, bir de o mevzunun gündeme getirilmesi için kullanılmış da olabilir, o da ayrı...
Yıldız Tilbe ile Aysun Kayacı arasındaki şiddetin veya aşağılanmanın arasında ne fark var? Hangisinin oyu daha değerli olmalı? soruları yankılandı durdu zihnimde!..
Rahmetli Menderes 'e dair son çıkan haberleri hayretle okudum. O konuda tıpkı sizler gibi düşünüyorum. Hele ki o zamanlarda bir siyasetçinin belki de yanından bile geçmemesi gereken bir yaşam tarzı idi sanırım! Hatta, "acaba onu kurtarmak için mi bu yola başvurdular" diye düşünmedim de değil ama haberler öyle demiyordu, vebali kendi boyunlarına.
Bir oy, bir söz , bir hak , bir müstehak nelere kadirmiş meğersem. :)
-
Re: Dağdaki çobanla Aysun Kayacı eşit olur mu hiç?
Ben bu son yazdıklarınızdan hiçbir şey anlamadım. Kelin ilacı ile konu başlığının bağlantısını kuramadığımı da daha önce yazmıştım. 8 Mart'tan 12 gün sonraki cinliği de cinlik olarak aklım almadı ya neyse...
Birkaç gün önce bir Bakan iş isteyen kadınlara "ev işleri sizlere yetmiyor mu?" babında bir yanıt vermişti, ardından ekonomiden sorumlu bir diğer Bakan ülkedeki artan işsizliğin sebebi olarak işgücü piyasasına girmeye çalışan kadınları gösterdi. Gerçi iş aramaktan umudu kesen kadın-erkek işsizlerin TÜİK nezdinde işsiz kabul edilmediğini ve işsizlik istatistiklerine dahil edilmediği bilgisini de vermeliydi Sn.Sir , ancak işine gelmedi anlaşılan.
Sonuç olarak; kadın kadının kurdudur, siz de kadınsanız yiyin birbirinizi...
-
Re: Dağdaki çobanla Aysun Kayacı eşit olur mu hiç?
"Kol kırılır yen içinde kalır." Ailesel sorunların medya'ya yansıtılması hiç hoş değil
Türk toplum örf ve adet kurallarına göre; bu durumu medya'ya ya yansıtanların ilk başta kendilerini kötü bir duruma düşürdüklerini düşünüyorum....
-
Re: Dağdaki çobanla Aysun Kayacı eşit olur mu hiç?
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
Ülkemizin önde gelen "siyaset bilimcilerinden" Aysun Kayacı, "vergi vermeyen dağdaki çobanın oyu ile benim oyum neden eşit?" diyerek önemli bir sorunumuza parmak basmış görünüyor.
Gerçi Müjde Ar, "o zaman çok vergi veren 60 tane oy kullansın" diyerek demokrasi dersi vermeye kalkışmış ama Kayacı'yı ve onu destekleyen Pınar Kür'ü ikna edememiş.
Bu arada Aysun Kayacı, AKP'ye oy verenlere "ayak takımı" demeyi de ihmal etmeyerek, "bidon kafalılar", "karnını kaşıyan adam" edebiyatına önemli bir katkıda bulunmuş.
Aysun kayacının sözü mantıklı müjde arsın tepkisi çok anlamsız olmuş oy kullanma bilinci olmayan bir insanın oyu bilinçli oy kullananların oy hakkını çalmaktır diye değerlendirilebilir ancak çok para asla oy kullanabilme bilici anlamı taşımaz ne demişler eşşeğe altın semerde vursan eşşek eşektir
he belki şöyle bir tepki olabilirdi oy kullanma bilinci olmayan insanlara nasıl bu bilinci aşılıycaz bu bilinci aşılamamak ve senin oy hakkın benimkiyle eşit değil demek birnevi diskalifiye şekliyle onların oy hakkını elinden almak değilmidir falan filan gibi.
-
Re: Dağdaki çobanla Aysun Kayacı eşit olur mu hiç?
Sayın Harun Gür,
Burada tartışılan oy eşitliği değil mi?
Sadece konu başlığını dikkate alacak olursak, son eklemiş olduğum haber ile evet bir ilgisi yok fakat her iki haber içeriği sizce de birşeyleri açıklamıyor mu?
Ya da şöyle diyeyim;
Sağlıklı düşünme yetisine sahip bir insanın oyu mu daha doğru sonuca götürür, yoksa kolunu-bacağını kesip atanın mı?
Sayamadığım şu “izm”leri getirdiniz aklıma; “Kominizm” ya da “Sosyalizm” den önceki izm lerden başlasak, Aysun nun oy eşitliği savı ile toplumun tarihteki yeri kendiliğinden ortaya çıkacaktır… Bu konuları siz daha iyi bilirsiniz ama bana göre "Absürd…” Oyların eşitlik konusu yani...
Önceki iletilerde , bir takım hesaplamalar yapılmış ve aslında o hesapla oylar eşit sayılabileceği ileri sürülüyor!
Peki, sayılar her zaman için doğru sonuca götürür mü? veya tat alma duyusu tüm insanlarda aynı mıdır? Ya da, neden renkler ve zevkler tartışılamaz? denmiş!
Seçim hakkı, OY kullanma ve eğitimin rolü…
Bu durumda kimdir eğitimli insan? bunu anlatmaya çalışmıştım.
Bir ölçüm daha;
ABD ye gitmek kurtuluş ise hadi hepimiz gidelim, eminim ki çoban, çoban olarak geri dönecektir fakat benim ‘OY’umun puanı çobanınkinden daha yüksek olmalı diyenin; aynı kişi olarak geri dönebileceğini hiç sanmıyorum!
Bu arada hiç kimseyi yemeye niyetim yok. :) beni yemesinler de... :rolleyes:
-
Re: Dağdaki çobanla Aysun Kayacı eşit olur mu hiç?
-
Re: Dağdaki çobanla Aysun Kayacı eşit olur mu hiç?
OYLARIN EŞİTLİĞİ……
Aysun hanım çobanın oyuna değer biçereken kendinin türkiyede kadın olduğunu unutmuş olabilir mi sizce?
O öyle düşünüyormuş
bende sevgili atamın erkenden bu kadınlara ne diye demokratik haklarını verdi acaba diye düşünüyordum……
Baksanıza;
Yapılan araştırmalarda her 3 kadından 2 ikisi akp li yani.
Her 8 kadından 7 si kocasının veya babasının etkisi altında oy vermekteymiş.
(merak etmeyin aysun hanımın kimden etkilendiğini merak etmiyorum)
Ama benim bu konudaki düşüncem dahada gerçekçi.
nicelik bakımından oyların eşitliğine kimsenin itirazı olmamalı!...... Ancak nitelik bakımından oyların eşitliğini savunmakta salaklıktır .
Bir ülkede tarikat şeyhleri seçime üç gün kala hangi partiye oy atılacağını müritlerine açıklayıp yönlendirecek…
Feodel ağalar
seçim öncesi bilmem kaç bin oyun adına partilerle pazarlık yapacak;
sonra biz oylar eşitmidir değimlidir diye gargara yapacağız.
Ben oturup günlerce çocuklarımın yada ülkemin geleceği için hangi partinin bu ülkeye yararlı olacağını düşünüp vicdanımla doğru yanlış bir karar vereceğim;
Ve bu karar sadece benim yanlızca kendi vijdanımın kararı olacak.
Ama iradelerini devretmiş bazıları kendileri adına başkalarının kararını kendi kararıymış sanmalarına oyların eşitliği diyeceğim….
Hadi canım sende!.........
Ayazoglum
-
Re: Dağdaki çobanla Aysun Kayacı eşit olur mu hiç?
Alıntı:
Harun Gür rumuzlu üyeden alıntı
Burada dikkate alınması gereken konu ve işin özü şudur:
Dağdaki çoban ve Aysun Kayacı eşittir. Bu eşitlik için; en başta eğitim olanaklarında, sağlık hizmetlerinde, güvenlikte, iş bulmada, iş kurmada, seçme, seçilme ve fırsat özgürlüğünde insanların eşit olmaları gerekir. Siz bu şartları sağlamıyorsanız "eşitlikçi demokrasi"den yana değilsiniz demektir.
Siz 3 çocuk önerip, o çocukların "saldım çayıra mevla kayıra" felsefesi ile yetişmesine zemin hazırlıyorsanız, eğitim alma hakkında eşitliği sağlamayıp aksine eğitimi özelleştiriyor, paralı hale getiriyorsanız, barınma imkanları yaratmayıp, saf Dini duygularını kullanıp tarikat ve cemaatlerin kucağına atıyorsanız, ekmek parası kazanacağı bir işi temin edemeyip, onu sadakaya, kömüre, bulgura muhtaç bırakıyorsanız, sağlık hakkını özelleştirip dünyanın hiçbir ülkesinde görülmemiş bir oranda kesinti yapıp bir de üstüne adam gibi bir hizmet almasını sağlamıyorsanız, aşiret, cemaat, Devlet üçgeninde bireysel seçme hakkını ve özgür iradesini engelliyor, antidemokratik Siyasi Partiler ve Seçim Kanunları ile ancak parası veya lider yalakası olanın seçilebileceği bu sistemi düzeltmek için hiç kılınızı kıpırdatmıyorsanız, Milli Geliri dengesiz dağıtıyorsanız, Gayri Safi Milli Hasılayı hortumlayıp, dağdaki çobanın, öksüz yetimin hakkını utanmadan iç ediyorsanız , hasbelkader işi olanın Kanundan doğan haklarını tırpanlıyorsanız, SİZ NASIL EŞİTLİKÇİSİNİZ ki birilerini her türlü ve özellikle belden aşağı aşağılama hakkını kendinizde görüyorsunuz?
Sn. ayazoglum, yukarıdakiler de benim bu foruma daha önce yazdıklarımdan bir alıntı...
Desenize ikimiz hep ayaz kaldık, bunca demokratın içinde...:o
-
Re: Dağdaki çobanla Aysun Kayacı eşit olur mu hiç?
Alıntı:
Harun Gür rumuzlu üyeden alıntı
Sn. ayazoglum, yukarıdakiler de benim bu foruma daha önce yazdıklarımdan bir alıntı...
Desenize ikimiz hep ayaz kaldık, bunca demokratın içinde...:o
sevgili harun gür;
demek bunca demokrat içinde bir bizmi anti demokratmışız.?
olsun!
biz ne demokratlar gördük yazılı anayasaları bile yoktur......
ama ne anayasalar da biliriz ki! içinde insan-ı yoktur.
sevgili atamız;
şah değildi padişah değildi;
isteseydi olabilirdi.
ama demokrasiyi içine yerleştirebileceğimiz sistemi kurana dek mecburen tek adam rolünü üstlendi.
o ne kadar demokrat değilse ? bizde o kadar demokrat değiliz....
denokratlık kelle sayısıyla olsa onca yıl beklemeye gönlü razı olurmuydu hiç sevgili kardeşim.
ayazoglum
-
Re: Dağdaki çobanla Aysun Kayacı eşit olur mu hiç?
Alıntı:
Harun Gür rumuzlu üyeden alıntı
Sn. ayazoglum, yukarıdakiler de benim bu foruma daha önce yazdıklarımdan bir alıntı...
Desenize ikimiz hep ayaz kaldık, bunca demokratın içinde...:o
Siz de o kadar ayaz olmasaydınız , bunda demokratların suçu ne? :)
https://www.hukuki.net/forum/showpost...1&postcount=14
Bu durumda çobanın oyunun ikiye katlanması gerekmez mi?
-
Re: Dağdaki çobanla Aysun Kayacı eşit olur mu hiç?
Ee, siz de israrla meclise sokmak istiyorsunuz ancak, sözüm meclisten dışarı demiştim.:o
-
Re: Dağdaki çobanla Aysun Kayacı eşit olur mu hiç?
Alıntı:
çoban rumuzlu üyeden alıntı
sevgili çoban
zaten ikiye katlanmış hali bu.
sen aziz nesini fazla ciddiye almışssın belli.
ayazoglum
-
Re: Dağdaki çobanla Aysun Kayacı eşit olur mu hiç?
'Cahillerin oyuyla demokrasi olmaz'
Aysun Kayacı'nın geçen yıl “Haydi Gel Bizimle Ol” programında söylediği ve büyük tepki çeken “Benim oyumla dağdaki çobanın oyu bir mi?” sözünden sonra şimdi de Zeliha Berksoy, benzer bir açıklama yaptı.
Haberin devamı...
-
Re: Dağdaki çobanla Aysun Kayacı eşit olur mu hiç?
Alıntı:
Gökhan Kartal rumuzlu üyeden alıntı
'Cahillerin oyuyla demokrasi olmaz'
Aysun Kayacı'nın geçen yıl “Haydi Gel Bizimle Ol” programında söylediği ve büyük tepki çeken “Benim oyumla dağdaki çobanın oyu bir mi?” sözünden sonra şimdi de Zeliha Berksoy, benzer bir açıklama yaptı.
Haberin
devamı...
Sabah / ENGİN ARDIÇ 'tan elit oyculara yanıt:
"Sandıktan benim istemediğim partiler çıkıyor, cahil halk kime oy vereceğini bilemiyor, çobanın oyu bir oy sayılacaksa benimki iki sayılsın, ya da en iyisi okul bitirmeyen oy veremesin" diyenler ülkeyi demokrasi mücadelesinin en başlarına geri döndürmeyi önerdiklerinin farkındalar mı?
Demek ki asıl gerici onlardır!
Tamamı: http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/ard...lerici_esekler
-
Re: Dağdaki çobanla Aysun Kayacı eşit olur mu hiç?
Alıntı:
deniz02 rumuzlu üyeden alıntı
Olmaz , olur mu hiç , birisi gökten zembille inmiş , diğeri gariban zavallı bir çoban , ne haddine çobanın oyunu başkalarıyla bir tutması , çobanın oyu 1 ise diğerlerinin 3x1x3 olması gerekir , hatta az bile...
Kısaca, benim oyum küçük de olsa, şöyle zerre kadar da olsa yine de o dağdaki çobanındır. İnsanca düşünemeyenlere , kendini başka nimetten sananlara, en önemlisi de "Köylü bizim efendimizdir" sözünü unutanlara ithafendir...
Ben size katılmıyorum. Dağdaki çoban sadece bir teşbihtir. Orda çarşıdaki berberde diyebilirdi, marangozda diyebilirdi. bir yazarın tv programında söyledikleri çok hoşuma gitmişti. İsmini yazmıyorum çünkü burdaki yetkililer yetkisini kullanabilir diye. O programda aynen şöyle diyor: İnsanları 1 makarnayı muhtaç yaptınız, omurgasızlaştırdınız. Şimdi de bu insanlardan aldığınız oylarla öğünüyorsunuz. Bunlardan herkez oy alır. Bunlara şeker werende oy alır yağ werende oy alır. Oy alacağın insan yazardan ciddi sanatçıdan, düşünen insandan oy alacaksın diyor we dewam ediyor bayağı uzun bi söyleşiydi.Herneyse yani orda Aysun Kayacı bence teşbih yaptı millet başka manaya çekti. Orda anlatmak istediği şekeri yağı alan insanın werdiği oy ülke geleceğini değiştirebiliyor olay bu kadar basit kolay olmamalı``demek istediğini düşünüyorum ben. Yoksa orda çobanı aşağılamak değildir. Beğenmediğiniz çoban bile yeri geldiğinde asgari ücretliden daha fazla kazanabiliyor. Olayları düzgün eleştirelim bence. Ya da nasıl eleştirirseniz eleştirin özgürsünüz fakat bu teşbihi de unutmayalım lütfen. Hepinize saygılar.
-
Cevap: Re: Dağdaki çobanla Aysun Kayacı eşit olur mu hiç?
*Fermanın okunmasından 7 ay sonra, 3 Mayıs 1840 tarihinde Ceza Kanunu kabul edildi. Bu, Osmanlı Devleti'nde bütün vatandaşları ayrıcalıksız olarak kapsamına alan ilk kanunduur. Nitekim kanunun bir yerinde (Birinci Fasıl, M.1) bu konu üzerinde durulmakta ve hükümlerin uygulanmasında "dağdaki bir çobanla bir vezirin" eşit tutulacağı belirtilmiştir.
*Türk Hukuk Tarihi - ÜÇOK, MUMCU, BOZKURT, Ankara, 2002, sf. 282
-
Cevap: Re: Dağdaki çobanla Aysun Kayacı eşit olur mu hiç?
Mustafa Ertekin
Mantık ile "mide" arasında sıkışan sandık!
Demokrasiler farklı düşüncelerin seslendirilmesi hoş görür, ama kavramların "iğfal" edilmesini asla kabul etmez!
İktidarlar icra gücünü demokratik sistem içinden, milletten alırken, bu icra'yı denetleme görevini de muhalefete verilmiştir…
Yani demokrasilerde sandıktan çıkan hiç bir iktidarın "ben ne diyorsam o" mantığı ile hareket etmesini engelliyor.
O halde iktidarların fikrini beyan edeni yaftalama hakkı yoktur…
Hükümet üyelerinin referandum sürecinde takındığı tavra bakarsak; ülkemizde ya demokrasi anlayışı farklı, ya da demokrasi denen kavram bizde yok!
Mutabakat zemininde yapılması gereken Anayasa değişikliğinin iktidar tarafından iki keskin kutupta değerlendirilmesi bu bağlamda hem toplumsal bölünmeyi körüklüyor, hem de hakkaniyet kuralını çiğniyor.
AKP'nin İki kutuplu bir toplum yaratma hevesi maalesef bütünleşen değil, kutuplaşan bir Türkiye manzarasını da ortaya koymaktadır.
Bir tarafta düşünen, değerlendiren insanların "hayır" itirazları varken, diğer tarafta beyni ile midesini karıştıran topluluklar yaratılması meselenin kırılma noktası değil mi?
Düşünce özgürlüğünün rasyonel kullanıldığı toplumlarda farklı düşüncelerden sentez çıkarılması demokrasilerin kalitesini artırırken, bizde bu süreç tam tersine işliyor…
Bir tarafta düşünen akil insanlar, diğer tarafta bir koli erzak uğruna çırpınan topluluklar. Ama sandıkta verilen oyların okkası aynı…
Belki de bunun için yirmi bin kişilik iftarlar düzenleniyor.
Bu noktada Aysu kayacı kardeşimizin söylediklerinin haklılığı da aslında ortaya çıkıyor. Aysu Hanım "çobanın oyu ile benim oyum aynı mı?" diye sorarken belki kendinin ifade edemedi, ama sonuç itibarı ile bu gerçeği şimdi Türkiye yaşamaktadır.
Orada ortaya konan ironi belki de şimdi daha mana kazanıyor. Organların, yani mide ile beynin karıştırılması bu olsa gerek…
Referandum sürecine bakınca; değişikliğe götürülen maddelerin getirdiklerini konuşulmuyor. Muhalefet yoksulluk yolsuzluk, terör ve açılımın komplikasyonlarını konuşurken, iktidarın boy-pos tartışması yapması inanın demokratik bir ülkede skandaldır!
AKP'nin "güç bende" demokrasiyi taciz ederken ortaya çıkan mesaj daha acı bir manzara oluşturuyor.
Mesela "Ya yandaş olursunuz, ya da darbecilik yaftasına mahkûm olursunuz" gibi garip bir korku iklimi karşısında kitlelerin suskunluğu, demokrasimizin ne halde olduğunu gösteriyor…
Hele ki meydan mitinglerinde her şeye "evetttt" diyen "tuhaf psikolojiyi" gördükten sonra Aysu kayacı'nın söyledikleri bile insanı düşündürüyor. Kimse bu takıma neye "evettt" diyorsun diye sormuyor bile... AKP oy peşinde, onlar erzak derdinde zaten garip olan da bu…
Asıl mesele bu referandum nereden çıktı?
Referandum Açılımın anahtarı nasıl olabilir?
Bu taslak ile elde edilenler iyi şeylerin yanında kaybedilenler nelerdir?
Bu kadar kritik maddeler neden tek tablet olarak yutturulmak isteniyor?
Yargı bağımsızlığı ne olacak?
Açılım diye yutturulan ayrışma senaryosunu sorumlusu kimdir?
Türkiye nereye götürülmek isteniyor, diye meselelerin irdelenmesi gerekirken, darbe edebiyatı ile açılımın bu ülkeye verdiği tahribatı gözden kaçırmak ne acıdır!!
Kimse bu ülkede ekonomi, işsizlik, terör, yolsuzluk, yoksulluk ne hale geldi diye sormuyor! Ahali meydanlarda liderlerin havuzlu villanın metrekaresini ve liderlerin "boy-pos" tartışmaları ile maalesef terapi ediliyor.
Semtlerde ise erzak eksenli bir terapi metodu göze çarpmaktadır.
Gündemde garip bir konu daha var: MHP-CHP-YARSAV ile DTP'nin yan yana getirilmeye çalışılıyor. Yani AKP ve DTP'nin "açılım tahribatına" mazeret üreterek düzmece bir senaryo ile iktidar sorumluluktan kurtulmaya çalışmaktadır.
Oysa bu meseleyi gündeme getirenler de, bugün yalpa yapan da aynı merkezlerdir.
Bir anlamda AKP-DTP ile işbirliği anlayışı içindeyiz görüntüsünden kurtulmak istiyor olabilir, ama… Kara iftira ile bunu yapmak mümkün olabilir mi?
Bu kara iftira ile MHP tabanında aksiyon yaratmaya çalışan AKP için denize düşen yılana sarılır sözünü hatırlatmaktadır. Bu ilkesiz siyaset değil ise nedir?
Geriye dönüp bakalım; MHP ve CHP Anayasa değişikliğini meclis çatısı altında geniş katılımlı bir heyet ile yapalım çağrısı yaparken, AKP'nin yargı siyasallaştırma gayesi ile taslağı AKP genel merkezinde şekillendirmesi muhalif düşünce yaratmıştı...
Açılım meselesinde de aynı yöntem uygulandı…
Ancak DTP'nin vaziyet öyle değil, "Kürt açılımı" diye başlayan sürecin "demokratik açılıma" dönüşmesi öncesinde "orman çitliklerinde" başlayan görüşme trafiğine kuzu kuzu gidiyordu.
Ne zaman Habur rezaleti patladı, herkes gemisini kurtarma telaşına kapıldı.
Peki Habur manzarasının ardından daha yüzlerce PKK'lı daha gelecek diyen kimdi?
Çadır mahkemeleri kurnalar, devleti sınıra taşıyanlar kimdi?
İlerleyen süreçte "bizi APO çağırdı" onun için geldik diyerek sözde barış elçiliğine soyunmaya yeltenenler de o teröristler değil miydi? Onları buraya getiren kimdir?
Toplumsal tepkilerin artması ile dut yemiş bülbül'e dönüşen manzaralar yakın geçmişte yaşanmadı mı? Nasıl oldu da bunlar unutuldu. Şimdi nasıl olurda! Bu süreçte en sert tepkiyi koyan MHP ve genel başkanı ile DTP aynı kulvarda gösterilebilir!. Bu siyaset inanın yakışmıyor…
Bu akıl durması değil ise, kaba bir kasıttır, ilkesizliktir!
Böylesine iki farklı tablo ortadayken iktidarın referandum sürecinde tüm beceriksizliklerin MHP-CHP-YARSAV'ın üzerine yıkılması acıdır.
BDP gibi farklı emelleri olan bir siyasi parti ile orman çitliklerinde diyalog kuranlar ortadayken, "MHP-CHP'ye vagon oldu" diyerek, DTP'yi oraya iliştirmeye kalkışan mantığı anlamak imkânsızdır.
Ayrıca Referandum sürecinde gerek 12 Eylül tarihinin seçilmesi, dersim isyanının körüklenmesi, darbeci-demokrat ayrıştırması yapılan ince hesapların farlılığını gösteriyor.
Toplumu tasnif etmeye kalkışan mantık inanın hata yapıyor! Bu hesabın döneceği yer elbette sandık olacaktır!
Referandum madem bir güven oylamasına dönüştü, madem ileri demokrasi olacak, o halde bu sorulara da zihinlerde yanıt bulmak gerekir…
KAYNAK:http://www.ortadogugazetesi.net/maka...sandik&id=7275
-
Cevap: Re: Dağdaki çobanla Aysun Kayacı eşit olur mu hiç?
Dağdaki çoban bile oyunu kullandı ayıp yani :)
-
Cevap: Re: Dağdaki çobanla Aysun Kayacı eşit olur mu hiç?
Alıntı:
Av.Engin Oğuz rumuzlu üyeden alıntı
Dağdaki çoban bile oyunu kullandı ayıp yani :)
Bayağı ayıp hakikaten. Nerdeyse kendi hatalarını hükümeti suçlayarak bertaraf edecekler.Öyle bir şey olsa neler yapmazlardı.
-
Cevap: Re: Dağdaki çobanla Aysun Kayacı eşit olur mu hiç?
Sayın Aysun Kayacı'nın ne demek istediğini herkes anladı amma sulandırılarak kızcağız küçük düşürülmek istendi.... Aslında çoban dahil herkese ayıp edildi..
Şimdi Çoban deyip geçmeyin gerek dünya gerek Türkiye tarihi açısından oldukça önemlidir çobanlık... Gerçi bu hükümet sonunda hayvancılığıda yok etti artık çobanada gerek kalmadı denebilir ama o yazının konusu burası olamaz...
Hangi dine bakarsanız bakın peygamberi mutlaka bir ara ÇOBANLIK yapmıştır. İslam peygamberi 20 li yaşlara kadar, Hıristiyan peygamberi 18 li yaşlara kadar Yahudi peygamberi 30 lu yaşlara kadar olmak üzere hepsi mutlaka çobanlık tedrisatından geçmiştir. Bu konuda bir tek Nuh peygamberin durumu düşündürücüdür. İdris Peygamberden sonra gldiğine inanılan Nuh peygamberin peygamber oluşu yaklaşık 50 li yaşarına gelir. bu yaşa kadar çobanlık yaptığını ileri sürende vardır daha sonra devam ettiğini söyleyende... Aslında Tufan peygamberi olduğunu göz önünde tutarsak kendisi çoban olan Peygamberler içerisinde aslında baş çoban olabilecektir... Bu yüzden çoban filan derken iyi düşünmekte yarar var... Peygamberlik mesleği desek yalan olmaz....
Türkiye açısından bakarsak ''tarihi bir kişilik'' olan Süleyman Demirel'in lakabı ''çoban sülü '' değil midir ? Allah uzun ömür versin kendiside bunu hiç bir zaman inkar etmemiş.. gerdanını kırıtarak kabullenip çobanın koyununa bile sahip çıkmıştır. '' Çoban dağda koyununu kaybetse hesabını bana sorar'' demiş tüm çobanların ve çobanlara mallarını verenlerin oylarını cukka etmiştir. İşin traji komiği bırakın koyunu çobanların bizzat kendileri zırt pırt kaybolmuş ama kimse hesap sormamıştır.
Gene ülkemiz açısından bakarsak bir çobanın kaç para maaş aldığından haberiniz var mı? Hemde vergisiz vergi dairesini bilmeden net kemiksiz... Çobanmış...