-
23 Nisan törenlerinde Atatürk Anıtı'na çelenk koyarken sakız çiğnediği gerekçesiyle tutuklanan AK Parti Fatsa İlçe Başkanı Veysel Dalcı, "Kesinlikle sakız çiğnemedim. Sakız çiğnediğimi o kadar kişi arasında sadece binbaşı görmüş. Binbaşı hakkında suç duyurusunda bulunacağım" dedi. Başbakan Tayyip Erdoğan'da tahliye olduktan sonra Veysel Dalcı'yı arayarak "geçmiş olsun" dedi. Erdoğan'a bütün detayları anlatan Dalcı'ya Başbakan'ın "Bütün kanuni haklarını sonuna kadar kullan" dediği öğrenildi.
23 Nisan günü yaşanan olayları Yeni Şafak'a anlatan Dalcı, "Stadyumda yapılan törenler için eşim ve çocuklarımla beraber hazırlandık. Çocuklarıma bile asker kıyafeti giydirdim. Sıramız okununca Atatürk anıtına çelenk koydum. Herkesle bayramlaştık. Fatsa Askerlik Şubesi Başkanı olan binbaşı tören alanını terkederek kaymakamlığa gitmiş. Kaymakam ve savcının olduğu ortamda 'Suç işleniyor hiçbiriniz birşey yapmıyor. Atatürk'e hakaret ediliyor kılınız kıpırdamıyor' diye bağırmış. Ama kimsenin böyle birşeyi gördüğü yok" dedi.
BİNBAŞIYA SUÇ DUYURUSU
Tören sırasında sakız çiğnemediğini belirten Dalcı, "2 yıl önce boğazımdam ameliyat oldum. Sık sık yutkunuyorum. Ama sakız çiğnemem sözkonusu değil. Yanımdaki arkadaşlarım görmediklerini söylüyor. Karşımızda bulunan öğretmen de görmediğini söylüyor. Sadece televizyon kamerasının çektiği görüntüler var. Benim yanımda ve önümde bulunanlar görmüyor ama 30 metre arkamda bulunan binbaşı görüyor. Binbaşının yerel ve ulusal medya kuruluşlarını arayarak bunun haber yapılması konusunda baskı yaptığını öğrendik. Daha sonra Doğan Haber Ajansı'na da çalışan bir muhabir haber olarak geçmiş. Binbaşının bu haksız isnadından dolayı şahsım ve partim adına suç duyurusunda bulunacağım. Hakkımda haksız iftiralar atan medya organlarına dava açacağım" diye konuştu.
EYÜP FATSA'DAN DESTEK
Dalcı, yapmadığı bir eylemden dolayı tutuklandığını belirterek, "Hukukçular bana isnad edilen suçunu 5816 sayılı kanunu kapsamındaki bir suç olmadığını belirtiyor. Bir ilimizde Atatürk heykeline 'PKK' yazan bir kişinin Atatürk'e hakaret etmediği gerekçesiyle hakkında dava bile açılmadığını öğrendim" dedi.
AK Parti Grup Başkanvekili Eyüp Fatsa da 23 Nisan'daki olay bahane edilerek partilerinin yıpratıldığını belirtirken, "Ortada sakız çiğneme yok. Buna rağmen Binbaşı kaymakamlık binasında kaymakam ve savcıya fırça atabiliyor. Bu olayın ardından medya organlarını arayarak bunun haber yapılması konusunda baskı yapıyor. Olayları incelemekle görevledirilen SamsunMilletvekili Mehmet Kurt'a bilgi bile vermiyor" şeklinde konuştu.
EN PAHALI CİKLET
Veysel Dalcı, bir üst mahkemeye yapılan itiraz sonucu dün 5 bin YTL kefaletle serbest bırakıldı. Veysel Dalcı, gazetecilerin soruları üzerine haksız olarak tutuklandığını belirterek, "Mahkeme zaten bunu teyit etti. Olay yargıya intikal etti. Yargıya güveniyorum" dedi.
**********
Peki buna ne dersiniz? "Çevir kazı yanmasın!!" derim ben.
Anlamadığım nokta şu, madem sakız çiğnemek hiçbir anlam ifade etmiyor neden "Evet çiğnedim kardeşim ama bu hakaret anlamına gelmez" diye kendini savunmuyorsun? Sanıyorum buna suçluluk psikolojisi diyorlar konunun uzmanları...
Gerçekten ağzında sakız yoktu da neden lafı döndündün dolaştırdın yok sarmısak yemiştim de ağzım kokmasın diye sakız çiğnemiştim, unutmuşum, üzgünüm deyip sakız çiğnediğini bir ikrar bir inkar ederek çelişkiye düşüyorsun?..
-
Ah be sayın Kuzulu ;
Ben bunu bilerek bugün yazmadım bekledim istedim ki formu açan yazsın çünkü yorumunu o kadar merak ediyorum ki...
-
Ağzınıza sağlık Sayın commodore1tr. Gerçi bazılarının söylediklerinizden birşey anlaması için ancak İran daki İslami devrim gibi bir durum yaşaması gerekiyor. Ordaki olayların canlı tanığı bir arkadaşımın anlattıkları kulaklarımda cınlıyor zaman zaman. Devrimden sonra bir Tahranda bir gecede islami hayata aykırı yaşadığı iddasıyla 20000 kadın ve genç kızın öldürüldüğünü, kamyonlarla taşınan cesetlerden yollara saçılan kan ve et parçalarının günlerce sokakların yıkanmasını gerektirdiğini anlatmıştı. Bağı beğenmeyene saygılarımla!!!!.
-
Sayın Av.Dilek Kuzulu Yüksel,
Cevabi iletinizdeki nezaketinize teşekkür ederim. Belirttiğiniz üzere birçok noktada hemfikiriz ve bu yönlerden de ekleyebileceğim bir şey yok. Akl-ı selim noktasında hareket edildiğinde ortak müşterekler çoğalıyor. Belki bir nüans: Tamamen hukuki zeminde hareket edersek; Atatürk'e saygısızlık, ona hakaret olarak addedilebilir mi noktası tartışılabilir ki; işin bu bağlamda tartışılmasını; Atatürk'ün herhangi bir kişiden farklı olması, bir devlet kurucusu ve cumhurbaşkanı bulunması, kendi şahsiyetinin yanında halen Türkiye Cumhuriyeti Devletini de temsil etmesi gibi özel konumu ve bizatihi şahsiyetini korumak için bir kanun çıkarılmış bulunması nedeniyle işbu kanunun amacı, kanunun ihdasındaki kamu düzen ve yararı nedeniyle işi bu noktaya götürmek de abesle iştigal görülebilir ve bu yorum da tarafımca kabul edilebilir bir hukuki gerekçedir. Bakın belediye başkanının eylemini hoş görmemek, fiilinin hukuken hakaret sayılma imkanı var ise cezalandırılması ve tutuklamanın usul ve yasaya aykırılığı noktalarında kesinlikle hemfikiriz. Ancak -siyasi değerlendirilmezse eğer- kanaatim; hakaret için saygısızlıktan öte daha ciddi bir eylemin ve bu eyleme yönelik kastın gerekeceği ve fiilin suç teşkil etmesi bakımından manevi unsurun ispatı noktasında zorlanılacağı ve eylemin Atatürk'e hakaret suçunu oluşturmayacağı şeklindedir. Ancak bildiğim kadarıyla devlet erkanının uyması gerekli merasim-protokol kuralları var, hiç olmazsa buradan bir ceza verilebilir, verilmelidir de.
-
Sayın Commondore,
Bir kişide hukuki nosyonun olmaması, utanılacak bir eksiklik değildir ve bu meyanda "sanırım hukuki nosyonunuz yok" derken amacım kesinlikle bir eksiklik vurgusu ile şahsınıza hakaret değildi, öncelikle bunu belirteyim. Benim burada anlatmak istediğim şey; bir hukuk sitesinde, hukuki bir kararı eleştirmek mahiyetinde ve tamamen hukuki sınırlar içinde yazdığım bir yazıya eleştiri getirmeniz ve görüşünüzün hukuki mantıkla ya da hukuk bilgisi ile ilgisinin olmamasıydı. Hukuki bağlamda yazılmış bir yazıyı, bir görüşü tamamen siyasi olarak eleştiriyordunuz ki; bence hatalı olan da hukuk nosyonunuz olmaması değil, buna rağmen bu konuda eleştiri yapmanız ve kesinlik içinde dayatmacı bir fikir beyanında bulunmanız idi. Ayrıca hukuk nosyonu hemen herkes de bulunacak bir özellik de değildir. Nitekim 4 yıl insanlar oldukça zor bir hukuk eğitiminden geçerek bunu ancak kazanıyorlar. Şimdi esas tartışma da burada çıkıyor. Benna dahil (denyoluk demişti), ben ve Av.Dilek Hanım bu eylemi hoşgörülebir bir yanı olmadığını, eylem mahkemece hukuki tasvire uygun yorumlanırsa bir ceza verilmesini kabul ettik. Sizin sahip olduğunuzu iddia ettiğiniz hukuki nosyona rağmen anlamak istemediğiniz husus şu: Buraya kadar ki noktada herkes sizinle aynı düşünüyor. Ancak yargılama faaliyetinin aşamalarında sizinle hemfikir değiliz. Yani şu: Belediye başkanının hemen tutuklanması gereksiz, zaten yasaya ve usule aykırı bir karar. Çünkü kanunda tutuklama nedenleri yazılı ve bu durum kanuna uygun değil. Bu halde tutuklama keyfi bir karar oluyor. Bu yol da bir açıldı mı yarın öbürgün önünü almak mümkün değil. İsteyen savcı, hoşuna gitmeyen kimseyi istediği nedenle tutuklanma talebiyle sorguya sevketisin ve mahkemede tutuklasın mı istersiniz? Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Bu tarz bir keyfiliği kaldırmaz ve kanunun bir defalık istismarı olabilir diye bir şey de olamaz. Tutuklama bir tedbirdir ve cezanın infazına yönelik bir hal alamaz. Yani şüpheli kaçacak değilse, delilleri karartma tehlikesi yoksa, fiilin halkı galeyana getirme ihtimali yoksa, vs. esas olan yargılamaya tutuksuz devam edilmesidir ve herkes suçu ispatlanana kadar masumdur. Yani bir kişinin suçlu olduğuna ancak mahkeme karar verir ve ancak mahkeme kararının kesinleşmesi ile o şahıs suçlu olur, cezasını da ancak bu aşamada çekmelidir. Şahsın tutuklanmaması gerektiğini söylemek, onun suçu yok, yargılanmasın demek değildir ve hukuk nosyonunu da geçtim ki artık bunlar teknik bilgilerdir, konu artık hukuk bilgisini gerektirdiğinden ve siz bu noktada bizi, ancak hukuk bilginizin elverdiği kadarıyla anlayarak ki; yanlış anlayarak, eleştiriyorsunuz. Aslında kimse birbirinden farklı şeyler demiyor. Ancak benim ekstra olarak bu noktada işin içinde bir binbaşının olması nedeniyle yargının bağımsızlığına müdahale edildiğine dair görüşüme de yine belirttiğim yanlış bilgi ve anlamalar nedeniyle eleştiri getiriyorsunuz. Usul ve yasaya aykırı bir karar var ve şikayetçi de asker sizin aklınıza yargıya müdahale ihtimali hiç mi gelmez? O zaman nerede yaşıyorsunuz. Genel kurmay bir açıklama yaptı ve Van Savcısı görevden ihraç edildi. Şimdi bakın savcı evet elbette hukuk fakültesinin birinci sınıfını okuyor ve bu çıkarım çok da matah bir mantık önermesi değil. Benim itirazım da işte tam bu noktada. Birinci sınıf öğrencisinin bilebileceği bir şeyi, bir cumhuriyet savcısı evveliyetle bilmelidir. Çünkü bunu bilmemesinin sonucu bir kötü sınav sonucu değil, açık açık bir hukuksuzluk olur, hatta bu noktada görevi ihmal veya suistimale bile gidebilir. Hangi görüşten olursanız olun savcının tutuklama talebil ve mahkemenin tutuklama kararı açıkça bir hukuksuz uygulamadır. Buraya itiraz etmeyeceğim de neye edeceğim? Bile bile yanlışı mı destekleyeyim? Binbaşı hukuk fakültesini okumuyor ama biliyor musunuz işletme ve iktisatta bile genel hukuk dersi vardır, sanırım Atatürk'le ilgili kanun ve genel hukuk askeriyede de okutuluyordur. Değilse de emrindeki hukukçu askerlere danışsın, herkes kendi hareketinden sorumludur. Hem şikayetçi olarak hukuku bilmek zorunda da değil. O yapsın şikayetini ama savcı doğru karar versin. Mahkemede hakimi, savcıyı azarladığını sanırım okumamışsınızdır. Bu haliyle bağımsız yargıya müdahale yok değil mi? Yapılan eylem de suçtur.
Hakimle ilgili anlattıklarınızı geçiyorum artık. Tartışmayı ilkokul müsamerelerine dönüştürmeyelim. Ben bir avukat olarak saygın bir iş yapıyorum ve gerek mahkemeye giderkenki kılık kıyafetimi ve gerek duruşma salonundaki hal ve tavırlarımı mahkeme hakiminden ziyade kendime olan saygım belirliyor. Karşısınızdakine tavrınız esasen kendinize duyduğunuzu saygıyla alakalıdır. Yani benim kılık kıyafetimi veya karşımdakine tavrımı belirleyen cihet karşımdaki insanının tavır ve konumundan ziyade özellikle kendi izzet-i nefsimdir. Hakimlerden bahsettiğiniz şekilde hiçbir zaman korkmadım, kendime hiçbir zaman hakaret ettirmem, hakkım olandan da vazgeçmem. Efendim diye hitabım hakimden önce kendime olan saygımdandır. Karşımdaki o hitabı haketmese bile ben böyle bir hitabta bulunmayı hakediyorum. Bilemiyorum konu çok mu soyut geldi. Yani Commondore hiçbir zaman sizin tavrınızın kaynağı karşınızdakinin tavrı olmamalıdır. Birebir mukabele eden değil, mukabele edilen olmanızı tavsiye ederim.
Benim sizi yanlış anladığımla ilgili kısmı, uzatmamak adına geçelim
madem.
Bakın Commondore dön dolaş aynı şeyi anlatıyorum. Bunu yine yanlış
anlamayın hukukçu olmadığınızdan diyelim artık, yapıyorum. Evet savcının yaptığı da hariçten gazel okumaktır. Tabi sanırım söylenen parçaya istek de yapılmıştır. Nitekim beni hukukçu olarak en çok rahatsız eden kısım da bunlar olmuştur. Olayın nihayet hukuki değil siyasi yönü olduğunda hemfikiriz. Ancak bu beni rahatsız ederken sizi gayet mutlu etmiş gözüküyor. O zaman her türlü askeri müdahaleleri meşrulaştıralım. Sıkıyönetim mahkemelerini, askerin kendi bildiğini hukuk diye uygulamasını hepsini kabul edelim ve umutla bekleyelim yeniden gelsin o günler. Yoldan geçerken herhangi bir alt dereceli olsa bile subay sizi beğenmediğinden, tutuklatsın, içeride neden olduğunu bilmeden günlerce tutuklu kalın, kafalarına göre hazırlayacakları iddianamelerle sizi suçlasınlar, kanunu istedikleri gibi yorumlayıp ve hatta duruma uygun kanun yoksa o kanunu çıkartıp cezalandırsınlar. Ama o zaman veryansın etmek yok. İşin siyasi yönünde siz haklısınız ya. Kanunun bir defalık himayesine göz yummaktan bir şey olmaz değil mi?
Asker siyase bulaşmamış, asker yargıya etki etmiştir Commondore. Artık ülkem savcıları askerin bir dediğini iki edemeyecek durumdadır. Hukuka uygun olsun, olmasın ne isterlerse yapılır hale gelinmiştir. O zaman demokratik bir cumhuriyetten bahsetmek abesle iştigaldir. Mesele kesinlikle askerin şikayeti değil, şikayet ettiği konuda yargının hukuku aşan siyasi bir karar vermiş bulunmasıdır. Döne döne anlatmak zorunda bıraktığınız için artık neresi hukuku aşıyor neresi siyasi bunu geçelim.
Benim şartlı cümlelerle bir sorunum yok, hiçbir zamanda olmadı Commondore. Genellemelelerden sakının. En azından beni kategorize etmeyin. O cümlenizin başındakilere rağmen, tüm söylediklerinizi yapmasına rağmen, o kişiyi demokratik bir seçimle halk seçtiyse yine tüm söylediklerimi tekrarlıyorum. Uygunluk denetimi ne size ne bana ne savcıya ne binbaşıya düşmez. Bu söylem demokrasiye aykırı. Ha yapabileceğiniz farklı şeyler olduğunu düşünüyor, daha iyisini sunuyorsanız siyasi açılımlarda bulunun, çalışın ve halkın oyunu siz alın. Bunu başaramıyorsanız sonucuna katlanmayı öğrenmek de demokratikleşmekle doğru orantılıdır.
Commondore söylediklerinizi özellikle üzerime alınmadım. Sanırım yazınınızın içinde "bazıları" gibi müphem bir ifade kullanıp, peşinden adımı zikretmeniz ve dahası Benna'ya söylediklerinizin bir kısmının benim durumuma uymasıydı, buna neden olan. Hiç sorun da değil hani. Birşey doğruysa ben olunca da doğrudur, Benna olunca doğrudur. Yanlışsa da yanlış. Yani kendimi savunma gibi algılamayın, söylediklerim uyduğu oranda Benna için de geçerlidir. Bu forumu kişisel bir tartışmaya dönüştürmem merak etmeyin.
Türban konusunu ve file çoraplı örneği biraz yüzeysel bulduğumdan cevap vermeyeceğim. Kişileri kıyafetleriyle hükümlendirmeyin. Sizin yaptığınızın da arkadaşınızın yaptığından bir farkı yok bu arada. Ha o file çoraplıya bilmem ne demiş, ha siz türbanlıya böyle yaklaşmışsınız. Bazı insanlar kişileri, bazı insanlar da olayları ve bazıları da kuramları konuşur Sayın Commondore. Ben de hak ve adaletten mahrum kalmamanızı dilerim. Bilmukalebe saygılar.
-
Neler oluyor?
Benna adlı üye konuyla ilgili haber ve makul bir yorum eklemiş.Gel gör ki pusuda bekleyen Coommodore1tr adlı üye hangi iç dürtüyle harekete geçtiyse Olağanüstü hal ilan edip birer birer dökmüş iç yığılmalarını.Hukukçuya yakışmayan bir iç dökme ve öngörü,şartlanmışlık diyeceğim ama hukukçu da değil,ama hukukun içinde kalması gereken ve yorumlanması gereken bir olayıda olağanüstü bir yargılamaya tabi tutmaktan da geri kalmamış.Sanki içinde nasıl olurda bir fırsatını bulur benim gibi düşünmeyenlere yani diğerlerine karşı iç birikintilerimi,öngörülerimi dökerim ortaya atraksiyonuyla konuyu almış ta nereden nereye taşımış.Bu taşıma işinde fulya1212 adlı üyenin de az da olsa katkısını görmezden gelmek nankörlük olur.Bir kişinin laubaliliği ve gerçekten çirkin bir davranışıyla başka insanları potansiyel suçlu ilan etmek ve niyet okuyuculuğuna yeltenmek hiç kimseye fayda vermez.Böyle agressive hareketlerden vazgeçmeliyiz..
Tutuklama kararı kişisel olarak bana göre çok ağır, tıpkı Sayın Ferhat SARIKAYA hakkında verilen karar gibi.
-
Sayın İdealist
Sizden bir ricam var. "eee asker tam gaz" cümlesinin nasıl bir hukuki yorum olduğunu lütfen bana açıklar mısınız? Eğer forma gönderilen iletileri sıra ile okursanız sanırım formun neden böyle bir tartışmaya dönüştüğünü görebilirsiniz.
Ayrıca bu bir hukuk sitesi olmakla birlikte konuların hukuki boyutları hukukculara mahsus bölümlerde tartışılıyor sanırım. üstelik bu bölümde kamuya açık ve açık olmayan diyede ayırım yapılmış. Site yöneticilerimiz gerçekten görevlerini ciddiyetle yürütüyor. Ve uygunsuz bir yerde uygunsuz bir forum açıldığında ya kilitliyor yada uygun bölüme taşıyor. Eğer genel forumlar bölümünü dikkatle incelerseniz site yöneticilerinin bizzat kendileri tarafından eklenmiş hukuki olmayan pek çok forum olduğunu görürsünüz. Bu nedenle genel foruma açılan bir forum için sizin söylediğiniz gibi bir kısıtlama yapılamaz.
Bu arada söz sayın savcıya gelmişken belkide haklısınız. Artık savcılarımız kendilerini pek bağımsız ve özgür hissetmiyordur. Ancak şurasıda bir gerçek ki aynı savcı nedeniyle bu ülkedeki akademisyenlerin hiçbiri kendini bağımsız yada özgür hissetmiyor. Tabii İlçe başkanın kaçma veya delil karartma olasılığı yoktu. Ama Aşkının vardı değil mi? Ben şöyle diyorum artık kendi kendime. Türkiyenin belli başlı üniversitelerinin birinin rektörünün başına gelenlere bakta ders al. O bir rektördü. Bu nedenle olayın gürültüsüde büyük oldu. destekleyenide hukuki yardım için olanaklarıda çoktu. Sen ki bir taşra üniversitesinde akademik hiyerarşinin alt basamaklarında bir akademisyensin. Aman sözlerine dikkat et. Aman verdiğin örnek yanlış anlaşılıp savcının kulağına gitmesin. Koskoca rektör 70 günle yırttı. Ama sen yetmiş yılla yırtamazsın. Aldığım maaş okadar süre bir avukata temsil ettirmeye bile yetmez. Ne diyelim. rahmetli dedemin bir lafı vardı dilinden düşmeyen. Taktiri ilahi.. Sayın savcının olayı nedense bana bu sözü hatırlattı.
-
Bu arada ilgilenenler için
Türk Dil Kurumu sözlüğünden
Nosyon: Felsefe (Fransızca: notion), kavram
Nosyon kelimesi yaygın olarak felsefe sözcüğüne karşılık kullanılmakla birlikte karşılığının kavram olduğu kabul eder (Ki kavram sözcüğünün karşılıklarından biride felsefedir) ve kavram sözcüğünü en dar anlamıyla ele alırsak rahatlıkla şunu söyleyebiliriz.
Her ne kadar kalitesi tartışılsada ilköğretim mezunu her birey temel hukuk kavramlarını öğrenmektedir. Bakınız İlköğretim sosyal bilgiler dersi programı, insan hakları dersi programı, vatandaşlık bilgisi dersi programı
-
Hukukta işlenen suçun hangi saikleişlendiği de önem taşımaktadır. Türkiye'de uzun zamandır, laisizme karşı eylemler başgöstermektedir. Bu eylemler, şimdilik yalnızca nabız yoklama olarak yapılmakta. Tepki doğduğunda ise, pardon biz bu eylemi zaten benimsemiyoruz mantığı devreye girmektedir.
Tören sırasıbda sakız çiğneyen zata sormak gerek. Şimdiye kadar hiç bir törende sakız çiğnemiş mi? Parti başkanının karşısında bırakın sakız çiğnemeyi ayak ayak üstüne atmış mı?
Yaptığı işin kabalını bilmeyecek kadar cahil bir insan olduğunu düşünmek dahi, safdillik olur.
Ama amaç, Atatürk'e karşı bir eylem. Tepki görünce de, seksen yalan. Zat-ı muhterem törene katılacağını biliyordu. Ertesi gün, başbakan ya da bir bakan gelecek olsa, sarmısak yer miydi? onu sormak gerek.
Tutuklama gerekir miydi gerekmez miydi? O ayrı bir tartışma konusu elbette. Ama, burada tutuklamaya karşı çıkan zihniyet, yücel aşkın davasında adalete karışamazsınız diye feryat ediyorlardı.
Kişisel görüşüme göre, tutuklama bir tedbirdir ve ilçe başkanının da tutuklanması gereksizdir. Ama rektör davası ile de karıştırmamak gerekir tabi.
İddianame hazırlandığında, isnat edilen suça göre tutuklama koşulları tartışılmalıdır.
Sonuç olarak, yspılan eylem salt sakız çiğneme değildir. Nasıl ki, Hz. Muhammedin karikatürünün çizilmesi, yalnızca fikir özgürlüğü olarak algılanmayıp, inançlara hakaret olarak algılandıysa; Bu eylemi niçin laisizme bir saldırı ve tepki olarak algılamıyorsunuz?
-
Konu gereğinden fazla uzadı ve dahası izm'lerin klasik dar bakış kalıplarında hukuki olmaktan çıktı. Adilane ve doğru olanı talep yerine herkes kendi fikriyatını savunmak için fırsata dönüştürdü olayı. Kendi adıma evet, ben Hollandalı kariktüristin karikatürlerini Hz. Muhammed'e saygısızlık, kendini bilmezlik addettim ancak o kadar. "İslama saldırdılar, tutup onu cezalandıralım" düşüncesi aklımın ucundan bile geçmedi. Beni El Kaide'nin teroristinden ayıran cihet de bu.
İğneyi başkasına çuvaldızı da kendimize batıralım önce. Laisizmi savunmak için bırakalım her türlü hak hukuk bir yana herkese ders olacak bir ceza keselim eyvallah ve hemen şimdi. Türkiye'nin belki de en büyük hatası laikliği sadece Atatürk üzerinden hareketle koruyabileceğini zannetmesidir. İki olayı benzetmek istiyorsanız buyrun El Kaide cinsinden cezayı da keselim. Belediye başkanının katli vaciptir.