http://www.aktuelpsikoloji.com/haber.php?haber_id=8481
Printable View
bu konuda www.bosanmısbabalar.com destekllenmektedir. lütfen bu makaleleri okuyan kişilerin makaleleri bilinirliği adıan yaygınlaştırmasıdır.
Bu sendromun en belirgin özelliğinde baba imajının yıkılması yatmaktadır.çocukların kafasında baba imajının unutturulması baba açısından çocukların öldürülmesiyle eş anlamlıdır. Bu sendromun ortaya çıkmasında saptanan üç tip yabancılaştırıcıdan en tehlikelisi olan takıntılı yabancılaştırıdır.çocuklarda görülen bu sendromun nedeni ise annenin medea komplexiyle boşanma veya sonrasında art niyetli anne sendromuyla hareket etmesidir.1985 yılında dr.richard gardner tarafından tanımlanan ebeveyne yabancılaştırma sendromu aslında kurgu istismar davalarının incelenmesi sonucunda yapılan çalışmalar sonucunda tanımlanmıştır.
Tüm mahkeme süreçleri sonunda ulaşılan bu mahkemeler aslında tıbbı ve hukuki literatürde kısaca tarifle
Medea komplesiyle boşanmada art niyetli anne sendromuna sahip takıntılı yabancılaştırıcı rolunu üstlenen annenin ebeveyne yabancılaşma sendomuna duygusal tacizle tutulmuş çocukların kurgu fabrikasyon istismar davalarıdır.
Hukuki ve tıbbı litaratür bu konuda ülkemizin sosyal ve kültürel yapısından dolayı cinnet dramla sonuçlanması dolayısıyla ortaya çıkmamış gibi dursada bu konuda gittikçe artan sıklıkla bu tip davalar görülmeye başlanacağı aşikardır.
Kurgu istismarlarda ayırıcı tanılar şunlardır:
1 öfkeli kızgın bir velayet sahibi vardır.ve kesinlikle babaya karşı çocukları duygusal tacize uğratarak tuzaklara düşürmektedir ve beyin yıkama görüşmelerde net bir şekilde tesbit edilebilir(bu konuda bilgili gözlemciler tarafından dosyadaki tüm muayene kayıtları muayenelerde baştan itibaren tüm çıkarımlar açıkca bu durumu belgeler niteliktedir.)
2 boşanmadan bir yıl sonra gerçekleşen ithamlar
3 ithamin başlangıcında 8 yaşın altındaki çocukların varlığı(beyin yıkamada direncin düşük olduğu yaşlar)
4 maço özellik taşımayan itham edilen baba
5 itham başlangıcıyla beraber yapılan tüm muayenelerde fiziksel bulgunun olmaması ve bu durulma çelişklili sadece velayet sahibi annenin ve onun la beraber kalan çocukların ifadelerinin varlığı ve ruhsal durum değişikliklerinin ısrarla babaya yönelik ithamlara bağlanmaya çalışılması
6 uzayan mahkeme süreçleri ve gözaltinda bulunan babaya yönelik söylemleri gittikçe çocukların papağan gibi basma kalıp duygu durum değişikliği içermeyen ifadeleri
Gösterilmektedir.
Ülkemizdede bu tip vakarlın birkaç örneği olgu sunumlarıyla mevcuttur gerçi bu sendromlar bilinmediğinden yanlış çözümleme yapılmış olsada olayın kurgu olmasını tesbit eden savcılıktaki anneye yönelik kişilik profilleridir.
Bu tip olaylarda izlenecek yol hukuk ve tıbbı olarak birlikte çalışılarak olmalıdır.
A hukuk açısından
İlk başvuru olduğunda savcılık açısından gerekli adli muayenelre ek olarak hem itham eden hem itham edilenin kişilik ve yaşam profilleri çıkarılacak şekilde adli raporunun psikyatrdan alınması gerekli bir şarttır.devlet vatandaşı olan çocukları korumakla mükellef olduğundan çocuğu kormak ve haklarını gözetmek adına velayete el koymalı ve olası bir gerçek istismar olayına karşı rehabilitasyona derhal çocuğu almalıdır.(bu duurmlarda velayet sahibinin haklarınıda dondurmaktadır ki anneylede görüşme psikologlar ve sosyal hizmet uzmanı ve pedagoglarla olmaktadır. Olası bir Gerçek istismar durumlarında da velayet sahibi bu durumu sağlıklı atlatılabilmesi için tedaviye alınmaktadır) bu yalıtma ve rehabilitsayon süreci sonunda
Bir tarafıyla adli tıp kuurmları işleri yapmakta ve savcılık gerekli hazırlıklar sonunda suç unsuruna rastlarsa ki bu suç annenin kurgu istismarıysa anneye duygusal tacizden dolayı açılmaktadır davayı ceza mahkemelerine iletmesidir.sağlıklı toplumlarda yaklaşım şekli çocuğu korumaya yönelik olduğundan bakış açısıda bu olmaktadır.
B tıbbı açıdan ,
İlk başvuru esanasndan itibaren tüm görüşmeler kurgu ve gerçek ayırımı üzerine kurulmalı savcı yada hakim gibi hukucu gözlemiyle olmamalıdır taciz şekillerinin üç çeşit olduğu ve ellerindeki vakanın bu üç şekilden hangisiveya hangilerini içerdiği ebeveynlerin kişilik profilleride çıkarılarak değerlendirilmelidir.gerçek olgularda duygu durum değişiklikleri ayrıntısıyla belirtilmelidir.bunlar tıbbı sonuçları elde edebileceğimiz adeta delillerimizdir gerçek duygu durum değişikliklerinin verildiği ifadeler bize hangi taciz biçimiyle karşı karşıya kaldığımızı belirler.yani çocuk babamı görmek istiyorum ama annem izin vermiyor dedndiğinde bu durum açıkca annenin duygual bir tacizi olduğu belirtilmelidir.adli süreç ve sonrası kısmında çocuk her iki ebeveyndende ayrı olarak tedavi ve rehabilitasyona devam edilmelidir.mahkemenin gözetiminde gerekiyorsa ek süre dahi talep edilmeli gerekli yalıtma ve kannatten sonra tek bir rapor düzenlenerek bu durum belirlenmelidir.duygusal taciz durumlarında derhal süreç babanın mağduriyetini giderecek şekilde ve çocuğun ihtiyaçlarına yönelik düzenlenmeli fakat pedagog psikolog ve gözetmenlerin kontrolunden en az 5 yıl bırakılmamalıdır.
Hukuki olarak suçun tespiti ve cezası ön palndayken tıbbı olarak hastalığın veya travmalveya travmaların yarattığı hastalıkların tedavileri ön planda olmalıdır.
http://www.ipt-forensics.com/journal/volume2/j2_3_1.htm
http://www.fact.on.ca/Info/pas/gard01b.htm
http://www.law.ucdavis.edu/faculty/B...ch_527_552.pdf
bı konuyla alakalı sitelere örnektir.
hukuki mücadele nasıl olmalıdır tıbbı tedavide hangi yöntemler izlenmelidir....
hukukcu arkadaşlardan çözüm önerileri nelerdir belirtmelerini rica ediyorum ....
Vurguladığını konular teknik olarak bize yabancı görünse de aslında olgu açısından sürekli yaşanan konulardır. Daha önce çeşitli konularda benzer yorumlar yapmış olsam da kısaca özetlemek isterim.
Ebeveynler velayet hakkı ile annelik-babalık fiziki ve manevi değişmezliğinin farkında değildir. Bunu genellikle boşanmış eşlere şöyle anlatıyorum; "dünya tersine dönse de siz o çocuğun anne ve babalarısınız..."
Genel olarak anneye verilen velayet bazen kötüye kullanılmakta, gerçekten de herhangi bir kontrol mekanizması olmadığı için sadece ve sadece babanın velayetin kaldırılması ve tarafına verilmesi davaları açmasına kalmaktadır. Bu davalarda pedagogların müşahadelerine göre karar verilmesi gerekirken, doğal olarak anne yanında kalan çocuğun EYS mağduru olması neticesinde belki de yanıltıcı sonuçlara neden olmaktadır.
Benim gözlemlediğim hususlar; baba sembolünün yıkılması (bu genelde erkek çocukta hemcinsine, kız çocukta ise erkeklere ilginin fazlalaşmasına neden olabilmektedir, ancak kesin değildir. Örneğin boşanmış çiftlere ait (özellikle) kız çocuklarında baba sembolü bir şekilde yıkıldığından, erken yaşta evlenme isteği, karşı cinse daha fazla ilgi ve hatta evden kaçmalar sıkça görülmektedir.)
Velayet hakkı ve nafaka açısından ise belki çoğu kişinin dikkat etmediği bir hususa da dikkat çekmek isterim. Bazen nafaka, babayı cezalandırıcı bir rol üstlenirken bazen de çok ilginçtir bir iletişim aracı olarak kullanılmaktadır. Oran ve sayıdan bahsedememekle birlikte bazı bayanların nafaka için telefon açmak veya çocukla kişisel münasebetin düzenlenmesi açısından sıkça babayı aramak için bir yol olarak kullandığı, bu yolla ya iletişime geçmek, ya da babaya manevi olarak hatırlatma işlevi yerine getirdiğini görmekteyim. Tabi bu anlattıklarım aslında babalık görevlerini düzenli olarak yerine getirenler için. Yoksa tabiri caizse vurdumduymaz babaya karşı yapılan işlemleri bu kategoride göremeyiz.
Bu sorunların aşılabilmesi için önce eğitim, eğitimin yetersiz kalabileceği süreç düşünüldüğünde hakim tavsiyesi (yargıçlık nasihatta bulunma hak ve görevine sahip tek meslek gurubudur) ve hatta bahsettiğiniz gibi sosyal hizmet uzmanı, pedagag ve sair uzmanların belirli periyodlarda yapacakları incelemeler son derece uygun olacaktır. Aslında tüm bunlar suçla mücadelenin dahi çok önemli bir parçasıdır. Çocuklardaki psikolojik sorunların ileride suça meyletmelerine en önemli neden olduğu ise tartışmasızdır. Konu cinsel kimlik, psikoloji ve kriminoloji açısından çok büyük bir önem taşısa da maalesef ağır iş yükü altında çalışan Adliye teşkilatı en azından şu an için bu güce sahip değildir.
Hukuki net laboratuarını incelediğinizde, boşanmış annelerin babalar hakkında söylediklerine, babaların anneler için söylediklerine bakmamız dahi yukarıda yazılanları doğrulamaktadır.
"Anne; babadan nefret ederken, çocuğu göstermemek, yabancılaştırmak, bak istersen babana git başka bir anne bakar sana ona göre söylemleri, bazen nafakayı bir eziyet aracı olarak kullanmak, bazen de babalar tarafından nafaka ödediği için hakkı yenildiğini düşünmek gibi binlerce olay göreceksiniz. Şu anda herşeyi maddiyat açısından gören toplumumuzda davaların çoğu nafakadan ibaret olup, işin sizlerin çok doğru bir şekilde tespit ettiğiniz manevi yönüne eğilmedikleri de aşikardır.
Anne ve babalar bilmelidirler ki, koz olarak kullanılan çocuk eninde sonunda bumerang gibi sizi de vurur. İşte geleceğin suçlusu, işte psikolojik veya psikosomatik rahatsızlıklar, işte kriminal olaylar ve belki de en kötüsü olan çocuğun büyüyerek kendi kurduğu ailenin sıhhati... Aile toplumun çekirdeği olduğuna göre toplumbilimciler, hukukçular, kriminologlar, psikologlar ve şu anda aklıma gelmeyebilecek tüm uzmanların bu konularda ciddi çalışmalar yapması, çocuğu anne (ve/veya baba) ortamında gözlemlemesi, çocuk ve aile için en doğru olanı yaptırması, yapmadığı takdirde yasal müeyyidelerle donatılması zorunludur.
Cinsel İstismar gibi suça konu olgularda ise ceza yargılamasının Türk toplumuna uymayacağını, ters tepkilere neden olabileceğini düşünmekteyim. Türk toplumunda çocuğa devlet adına el koymanın çok farklı olaylar dışında doğru olmadığını, konunun yine uzman-aile ilişkisi içinde çözümlenmesinin daha doğru olduğu kanaatindeyim. Çünkü çocuğa bunu neden yaptığınızı, annesinin veya babasının neden cezaevinde olduğunu anlatmanız çok uzun zaman alacak ve onu yaralayacaktır.
İsimler farklı olsa da olaylar aynı.. maalesef böyle oluyor. demek yaşamın bir gerçeği de bu..
bu konuyla alakalı bir dayanışma grubu kurmak istiyorum ileride ebeveyne yabancılaşma sendromuna tutulmuş çocuklara yardımcı olabilmek adına konuyla ilgilenen arkadaşların temasa geçmesini rica ederim. saygılarımla