Cevap: Devlet Projesi - Demokratik Açılım Süreci
Kızım şukufe,
Kendinden şüphe etmen için bir sebep göremiyorum. Evet sen su katılmamış bir FAŞİSTSİN. Ne mutlu ki ben de öyleyim. Bizim sloganımız şu:
Anneme; liberal, Fethullahçı veya yandaş olduğumu söylemeyin, O beni faşist sanıyor.
Yaşasın faşizm, yaşasın diktatör Atatürk, heil Türkiye Cumhuriyeti...
Son satır elbette latifeydi. Oh bee şimdi rahatladım... Du bakali bu boklu demokratlar bizim gibilere üzerlerindeki çirkeflerden hangilerini (kafamdan aşağı bok serbest, yeşil boya sakın haaa...) bulaştıracaklar.:DD
Selamlar,
Cevap: Devlet Projesi - Demokratik Açılım Süreci
Alıntı:
Harun Gür rumuzlu üyeden alıntı
Beyim,
Sen rüyadasın, uyan diyeceğim ama uyanmanızı beklemek nafile çaba olduğundan demiyorum. Çağdaşlık, (B)ilim, taassub...
"Kavramların evrilmesi ve devrilmesi" başlıklı bir forumumuz da var. Oraya da bekleriz...
Efendim,
Bu hızlı değişimler, kendi devletlerini kurup güpegündüz düğün meydanlarında katliam yapanlar, devletin parasını yiyip yediği tabağı pisleyenler, 1 yılda 1500 çocuk kaybolurken... adamı uyku mu tutar ki uykuda olalım! biz rüyayı ancak rüyamızda görürüz.
"kavramların evrilip devrilmesi" kalb-in; kalp (sahte) olduğu günden beridir devam ediyor. İlim bilmin anasıdır, ilim icada, bilim ise taklide dayanır, bilim sahibine mukallid, ilim sahibine alim denir! insan başkalarından öğrendikleri ile bilgili olur amma... kendi aklı ile akıllıdır. ilim aklın semeri, bilim de ilmin semeresidir!
Çağdaşlık, çağa ayak uydurmak değil, muasır yaşam standartlarına ermektir. Asrın getirdikleri benden götütürürse, o çağdaşlık değil uşaklığa dayalı maşalıktır!
TDK ye göre çoğu yerde b yerine p, t yerine d kullanamazsın. Kullanırsan Türkçe değil Arab(p)ca olur! Malumunuz üzere Arab(p)lara ait herşey bağnazlıktır. "kavramların evrilip devrilmesi" bölüme TDK'yı davet etmeyi unutmayın!
Cevap: Devlet Projesi - Demokratik Açılım Süreci
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/12745051.asp?gid=229
"Dursun bu akan kan!!! yeter artık!!! hangi savaşın şehidi oğlum!!! " diyen anneleri ne çabuk unuttuk?
İtiraz itiraz itirazlar...
Ya çözüm???
Cevap: Devlet Projesi - Demokratik Açılım Süreci
28 Kasımda Avrupa'dan İstanbula geleceklermiş.
Kapıkule sınır kapısına veya Atatürk hava limanı gümrük kapısına yine savcıları ve hakimleri gönderip serbest bırakacaklarsa eğer
BİZ Mİ GİDİP TESLİM ALALIM????
Cevap: Devlet Projesi - Demokratik Açılım Süreci
O karşılama, iki taraflı kayıp vermiş olan ( çocuk yaşta veya zorla kaçırılanları da göz önünde bulundurmak gerekir ) ki onca acılara katlanmak zorunda kalıp da yine her iki taraftan baskı altında ezilen oradaki halkın hatırı için bir kereye mahsustu. Belki de yılların vermiş olduğu bir birikimdi, bir kurtuluş sevinciydi , onu da çok görmemek gerekir.
Habur'u anladık da, bundan sonrası için hele hele İstanbul gibi bir yerde değil ki barış sevinci , bal gibi de şova girer , cılkını çıkarmaya çalışmanın iyi niyeti olamaz.
Deliye hergün bayram gibi bir şey olur herhalde.
Cevap: Devlet Projesi - Demokratik Açılım Süreci
Bir ZİHNİ SİNİR PROCESİ:
Şimdi öyle bir alet yapıyoruz ki;
Anayasanın 3. maddesini alıyorsunuz aletimizin içine atıyorsunuz. Diğer yandan bölünmüş bir Türkiye ve Elif, Be, Te, Q, W, X harfleri çıkıyor.
Nassı ama?
Afferim, size de piravvooo....
Cevap: Devlet Projesi - Demokratik Açılım Süreci
Deprem Şiddetinde Açılımlar...
Erhan Karaesmen(Cumhuriyet Gazetesi 08.09.2009)
Açılım kavramlarıyla son şoklarını yaymaya başlayan yapay depremin, ülkedeki zinde, namuslu, vicdanlı ve yurtsever güçlerin arasına da bir ürküntü salmak ve onların kafasında belirsizlikler yaratmak amacını taşıdığı açıktır.
Anadolu topraklarının altı fay hatları ve sistemleriyle doludur. Buralardan zaman zaman büyük yıkımlara yol açan enerji boşalmaları kendini gösterir. Depremlerin büyüklüğü ve şiddeti gibi kavramlara ülkemiz kamuoyu da bir hayli aşina olmuştur. Altı büyüklüğünde ya da yedi şiddetinde deprem gibi sözcükler sadece uzmanların değil yurttaşların da dilinde dolaşır hale gelmiştir. Bunun yanı sıra, ülke topraklarında sosyo-politik temellerinin altını oyan farklı nitelikte fay hatlarının yer aldığını da hatırlayalım. Buralardan bazen toplum yaşamını altüst eden büyük enerji püskürmeleri kendini gösterir. Ama kimi zamanlarda da ortalığı toz dumana bulayarak yurttaşların ve toplum katmanlarının kafasını karıştırmak üzere, iktidarların ve hükümetlerin yarattığı yapay depremlerle de karşı karşıya kalınır. AKP iktidarı toplumun ve devletin işleri ters gittiğinde bu yapay depremlerden yaratarak dikkatleri farklı yönlere çekmeyi ve zihinleri karıştırmayı iyi becermiştir.
Bu yakınlarda arka arkaya gelen açılım “söylemlerinin” insancıl ve barış arayıcı yönleri bulunmakla birlikte, kafa karıştırıcı ve dikkat dağıtıcı yapay depremlerin ürünü olduğu düşüncesi de epey yaygındır. Beceriksizliğini, yeteneksizliğini ve toplumsal gelişmeyi yönlendirmede çok yanlış ve sakıncalı doğrultulara sapma sakarlığını sabah akşam sergileyen bir siyasi iktidar ülkeyle ve toplumla yıllarca oynamaktadır. Bu oluşum, ayrıca, ülke, ulus ve vatan sevgisinden yeterince nasibini alamamışlık içindedir. İnsanoğlunun en kuvvetli besini olan millet halkasını reddeden, onun yerine ümmet gibi çok zayıf ve ne idüğü belirsiz bir çerçeveye tutunmayı yeğleyen bir yönetim şaşkınlığının girdabındadır. Çok uzaklardan gelen siyasal talimatlar tam bir itaatkârlık çizgisinde kabullenilirken buraların yerel-ulusal gerçeklerine ve çıkarlarına gözünü kapama gafleti sergilenmektedir.
Öte yandan, ekonomik çöküntü, işsizlik, tarımsal ve teknolojik üretimle ihracatta gerileme, sağlık hizmetlerindeki curcuna, büyük şehirlerdeki tahammül edilemez kentsel yaşam bozuklukları, hep birlikte, 2009 Türkiye’sinin olumsuzluklar paketini oluşturmaya devam ediyor. AKP iktidarı dış güçlerin yardımına ve iman kuvvetine rağmen bu olumsuzluklar ve edilgenliklerle başa çıkamıyor. Bunun yanı sıra merkezi ve yerel idarelerdeki yolsuzluklar, hiçbir dönemde görülmemiş boyutta haraçlar-rüşvetler, “özelleştirme” adı altında kamu varlığını pervasızca peşkeşleme eylemleri ürkütücü bir tablo çiziyor. Yurttaşın dikkatini bu alanlardan başka taraflara kaydırmak için toplumsal fay hatları sık sık kullanılıyor. Gelenekselcilik, törecilik, dindar muhafazakârcılık, kendine benzemeyenleri ve benzetemediklerini iticilik ve öteleyicilik, bu yapay depremlerin gölgesinde topluma dayatılıyor.
Yükseköğretimde türban ve YÖK bağlantılı, diyelim ki altı büyüklüğünde bir deprem sayesinde kamuoyu, insanlar aylarca uyutuldu. Bu musibet oluşumlar çabuk unutulduğu için zaman zaman hatırlatmaya değiyor. Anayasa değişti-değişmedi tartışmalarıyla dört ya da beş büyüklüğünde depremler yaratılıp duruyor. Dikkatler gene sağa sola saptırılıyor. Bu arada, olayların akışı içinde yedi civarı büyüklüğe sahip bir yapay deprem “Ergenekon” olayıyla yaşandı.
En ilkelinden dinci bir basın grubunun da yardımıyla Ergenekon ortalığa dehşet saldı, durdu. Tarihimize iri bir kara leke olarak geçecek olan Türkan Saylan cinayeti bu atmosfer içinde işlendi. İlhan Selçuk, Erol Manisalı, Mustafa Yurtkuran başta olmak üzere yaşını başını almış çeşitli seçkin, aydın yurtsever insanların yaşamlarına “hastane mekânı” yerleştirildi. Bu Ergenekon denilen nesnenin öncü şokları arasında beş buçuk falan büyüklüğünde bir vuruşla Van Üniversitesi’nde değerli eğitimci ve bilim insanı bir Yücel Hoca’ya hayatı zehir etmiş olduklarını da hatırlayalım.
Bu yapay depremsel hareketler topluma belli bir ürküntü ve hatta hafifçe dehşet dalgaları göndererek zihinleri karıştırdı, durdu. “Deniz Feneri” gibi bir büyük belanın ortalığı fazla bulandırmadan geçiştirilmesine yardımcı oldu. Aslında, demokratik gelenekleri ve toplum kuralları yerleşmiş bir ülkede bu Deniz Feneri alçaklığı ortaya çıksa geride ne hükümet kalırdı ne de iktidar. Ama geçiştirildi, gitti, işte... Ergenekon, ayrıca Silahlı Kuvvetler düşmanlığının ortalıkta rahat dolaşım bulmasına da büyük katkıda bulundu. Uzaklardaki stratejik dost bir ülkenin istihbarat servisinden güç ve dayanak aldığı yaygın biçimde düşünülen bir gündelik basın organı bu davanın hukuken gizli tutulması gereken bilgilerini manşet yaparak orduyu ve askeri yıpratmak için elinden geleni yaptı, hâlâ yapıyor.
Ama arada neler oluyor? Ergenekon bile eskiyor, etkisi azalıyor. Toplumu oyalamak için yeni yapay depremler gerekiyor; ve bu kez yedi küsür büyüklüğünde yeni bir sarsıntı oluşturuluyor: Kürt açılımı-demokratik açılım (ya da ikisini harman ederek “demokratik Kürt açılımı”). Bu yeni oyalama girişimine, öncekilere göre daha yüksek bir şiddet ve büyüklük düzeyi atfedilmesinin sebepleri var.
Burada, klasik oyalama ve dikkat dağıtma taktiğinin biraz ötesine geçilmişe benziyor. Askeri küçük düşürücü, AB’li uykuda gezer dostları demokratikleşme ayağıyla hoşnut edici bir şeyler epeyce açık biçimde gözlenebiliyor. Ancak, biraz daha ciddisinden bir durum daha çıkıyor ortaya. Son yılların basiretsiz devlet olma anlayışının çok talihsiz bir görünüşü sergileniyor. Eyaleti gibiymişçesine emir almaya alıştığımız uzak dost; bölgemizle ilgili, her zamanki gibi öncelikle kendi çıkarını hesaplayarak bir düzenleme arayışına giriyor. Biz garibanları tehlikeli bir oyuna angaje ediyor. Türkiye’nin ulusal çıkarını kollayabilmekten aciz günümüz AKP’si ve onun yöneticileri de bu sonu belli olmayan maceraya balıklama dalıyor.
Olayın toplum gruplarını ve katmanlarını barışçı bir uzlaşmaya davet ediyor gibi gözüken insancıl bir yumuşatıcılığı var. “Anneler artık evlat acısı yaşamasın” türünden duygusal söylemler gündeme geliyor. İşin vehamet taşıyan yönlerinin gölgede kalması için elden gelen yapılıyor; olay sulandırılıyor. AKP’nin gücünü ve aklını epeyce aşan bu oluşumların uluslararası konjönktürden bağımsız olduğunu düşünmek safdilliktir. Ayrıca AKP’nin bu işlerdeki samimiyet gösterisi inandırıcı olmaktan çok uzak. Birkaç ay önce yerel seçimlerde hava alınca Güneydoğu’nun toplumsal coğrafyasına alabildiğine karşı çıkmış bulunan bir AKP’nin aniden aşka gelip o bölgede yaşayan yurttaşlarla kolkola girmeye çalışmasındaki samimiyete inanmak gerçekten çok zor.
Açılım kavramlarıyla son şoklarını yaymaya başlayan yapay depremin, ülkedeki zinde, namuslu, vicdanlı ve yurtsever güçlerin arasına da bir ürküntü salmak ve onların kafasında belirsizlikler yaratmak amacını taşıdığı açıktır. Saflarda sıkı durmaya, hilelere pabuç bırakmayacak biçimde uyanık olmaya ve dayanışmamızdan fire vermemeye her zamankinden daha fazla dikkat etmek zorundayız. Aslında doğrudan korkulacak bir durum yok. Yapay depremler ve açılımlarıyla birlikte harici ve dahili bedhahlara bu ülkeyi teslim etmeyeceğimiz aşikâr.
Cevap: Devlet Projesi - Demokratik Açılım Süreci
AA
Adana- Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Genel Başkanı Alper Taş, partisinin Adana il binasında düzenlediği basın toplantısında, ''Kürt açılım'' çalışmaları hakkında değerlendirmelerde bulundu.
34 PKK'linın Habur Sınır Kapısından Türkiye'ye gelişinin ve tutuklanmadan serbest bırakılmasının, Kürt sorunun demokratik, barışçıl çözüm süreci açısından yeni bir dönemin başlangıcı olduğunu ileri süren Taş, şöyle konuştu:
''Bu yeni dönem iyi değerlendirilirse, Kürt sorununun çözümü konusunda bir yol alınabilir. Mahmur ve Kandil'den gelenlere 'Pişmanlık Yasası'nın dayatılmaması önemlidir. Dağa çıkanlar bir politik gerekçeyle dağa çıkmışlar ve inişleri de bir politik gerekçeye dayanmaktadır. Öncelikli olarak yurttaşlarımızı dağa çıkaran koşulların değiştirilmesi gerek. Önümüzdeki süreçte yeni gelişmeler açısından sürecin 'Pişmanlık Yasası' üzerinden yürümeyeceği görülmüştür. Süreç bu yasayı geçersiz kılmıştır. Bu yasada diretilmesi durumunda ise gerilimler çıkacağı görülüyor. Sürecin sağlıklı ilerlemesi açısından herkesin toplumsal ve siyasal yaşama özgürce katılmasını sağlayacak yeni yasal düzenlemelere ihtiyaç vardır.''
Çatışmaların durması gerektiğini savunan Taş, söz konusu dönüşler sırasında yaşanan coşkunun ise doğru anlaşılması gerektiğini bildirdi.
Bu kutlamaları bir endişe kaynağı olarak görülmemesini isteyen Taş, şunları kaydetti:
''Bu coşku barışa duyulan özlemin coşkusudur. Bu coşku, yıllarca oğulları kızları dağlarda olan ve beklenti içindekilerin sevincidir. Bu coşkuyu böyle yorumlamak istiyoruz. Bölge halkı savaş yorgunudur ve artık savaş istemiyor. Kürt yurttaşlarımızın eşit yurttaşlık haklarına sahip olması Türkiye toplumunu daha da birleştirecek ve güçlendirecektir.''Cumhuriyet Gazetesi-24.10.2009
Açılıma bir destekte ÖDP'den gelmiş.
Allah aşkına,daha geçen ay bir arkadaşım sol örgüt adına afiş asmaktan 3 yıl 6 ay ceza aldı.Kimseyi öldürmedi,bomba atmadı,dağa çıkmadı.O ve onun gibiler içerdeyken yazık değil mi?
Demokratik açılım sadece Kürt milliyetçiliği mi yapmaktır.
Cevap: Devlet Projesi - Demokratik Açılım Süreci
Cevap: Devlet Projesi - Demokratik Açılım Süreci