Re: eski eşim ve üvey kızıma haciz
Alıntı:
Av.Müge rumuzlu üyeden alıntı
bu kararı da okur iseniz avukata karşı işlenen suçların , görevli memura karşı işlenmiş sayılacağını anlarsınız. Borçlu nasıl ki icra memurunu içeri almadığı durumda mukavemet suçu oluşur ise avukat için de bu geçerlidir.
Avukatın haciz mahalline 'icra memuru ile birlikte' girmek istemesine karşın hazır bulunan borçlu, açıkça bu duruma rıza göstermediğini beyan eder, karşı koyar ise hangi yönetmelik hükmüne ne şekilde dayanacaksınız,dahıtmadan konuyu noktasında tutmaya calışayım.
Gerek mülga yönetmelik ve gerekse İcra ve İflas Kanunu'nda avukatın "haciz mahalline girebileceği değil ,haciz tutanağını hazır bulunanların imzalayacağı "
"kamuyu zarara uğratan suçlunun hakları varsa, bir kişiyi zarar uğratan borçlunun da hakları olur."
Neden olaya "alacaklı vekili" gözüyle bakıyoruz da "evine ve işyerine alacaklıların, avukatları doluşmuş" bir borçlu gözüyle bakamıyoruz?
Re: eski eşim ve üvey kızıma haciz
Alıntı:
Av.Müge K. rumuzlu üyeden alıntı
Sayın esmerman, mesleğiniz nedir bilemiyorum ancak; bir avukat haciz mahalinde iken , avukatlar kanunu gereği, kendisine yapılan tüm hakaret ,mukavemet vs..gibi hareketler , hakim ve savcılara yapılmış hareketlerle bir tutulur ve buna göre cezalandırılır. Dolayısıyla borçlunun haciz mahaline avukatı sokmama gibi bir lüksü kesinlikle ve kesinlikle yoktur. Lütfen insanları bu şekilde cesaretlendirip yanlış bilgilendirmeyiniz. Haciz mahaline borçlu bir avukatı sokmaz ise, avukatın talebi ile memur borçluyu dışarı çıkartır hatta daha da ileri gider ise mukavemeti haciz zaptına geçirir. Daha önce de yolladığım kararları okur iseniz, memurun taleple bağlı olduğunu öğreneceksiniz. Alacaklı vekilinin talebi olmadan memur haciz ve muhafaza işlemi yapamaz.Uygulamaya gelince, hiç bir haciz mahalinde, borçlunun avukatı dışarı ataması mümkün değildir, aksine avukat memura talep eder, memur polis marifeti ile borçluyu dışarı çıkartır . Hangi malın haczedilip haczedilmeyeceğine memur karar veremez. Alacaklı vekili talep eder, memur haczeder. Dolayısıyla avukat olmadan memurun içeride kafasına göre haciz yapması mümkün değildir. Lütfen yargıtay kararlarını okuyarak bu konuda bilgi edininiz.
Sayın müge hanım ben bunu size izah etmektemi acaba güclük cekiyorum,azkalsın diyeceksinizki alacaklı vekili isterse zorla kilitli olan yerleride actırmaya yetkilidir. yazmış olduğunuz mesajlarınızlada celişiyorsunuz.Adeta mesaj icereklerinden anladığım kadarı ile inanın icra memuru'nun yetkilerini bile elinden alıp icra memerunu emir eri ettiniz, adeta bakın mesajlarınıza alacaklı vekili olmadan icra memuru haciz yapamaz konumunada getirdiniz.Yapmayın allah aşkına.
Vermiş olduğunuz ictihat kararlarının biliyoruz allaha şükür,yeterki kararın icerehini iyi kavramak lazım,görüşünüz doğrultusunda bu kararı zorlayıcı dayatma yapmanıza bir anlam veremiyorum inanın.
Ayrıca şunuda belirtmeden gecemiyeceğim bu hususta karşılıklı bir fikir alış verişinde ve bilgi paylaşımında bulunuyoruz,bunu başka mecralara taşımak sureti ile uslüp şekillerininde kırıcı kelimelerdende uzak durulmasının gerektiğini düşünüyorum.Lütfen önceki bu konuyla ilgili yazmış olduğunuz mesaj icereklerindede
bu kırıcı tutumunuzu müşahade etmem üzerine bu hususuda yazmadan gecemedim.
Re: eski eşim ve üvey kızıma haciz
Sayın esmerman, alacaklı vekili dediğiniz gibi , kapı kilitli ise memurdan çilingir ile kapının açılmasını talep eder ve kapı çilingir ile açılır. Daha önce de size yolladığım yargıtay kararlarını okur iseniz icra memurunun taleple bağlı olduğunu göreceksiniz. Alacaklı vekilinin talebi olmadan, icra memuru işlem yapamaz. Kaldı ki borçlunun alacaklı vekilini eve ya da haciz mahaline almaması mukavemet e girer. Yeteri kadar içtihat ile izah ettiğime inanıyorum aksi görüşte iseniz lütfen sizde görüşlerinizi destekleyen içtihatları buraya sunun ki mantığa değil kanun ve yorumlara göre konuyu tartışabilelim.
Re: eski eşim ve üvey kızıma haciz
Alıntı:
Av.Müge K. rumuzlu üyeden alıntı
bu kararı da okur iseniz avukata karşı işlenen suçların , görevli memura karşı işlenmiş sayılacağını anlarsınız. Borçlu nasıl ki icra memurunu içeri almadığı durumda mukavemet suçu oluşur ise avukat için de bu geçerlidir.
Ceza hukukunda kanunilik esastır. Kanunda ya vardır ya yoktur. Kanunda yazılı olmayan bir şey kıyas yoluyla var kabul edilemez.”
Re: Eski eşim ve üvey kızıma haciz
ALINTI:
"Haciz sırasında, alacaklı hazır bulunma hakkına sahip midir? Bir görüşe göre(ÜSTÜNDAĞ S. İcra Hukuku s.166-SEVİĞ, V.R. Açıklamalı İcra ve İflas Kanunu. C:2 sh:59)alacaklının haciz sırasında hazır bulunmayı talebe hakkı yoktur. Onun bütün rolü borçlunun haciz edilebilecek mallarına dair bilgi ve masrafları vermekten ibarettir.
Bİr görüşe göre ise(ANSAY. Ş. Hukuk, İcra ve İflas Usulleri. Sh:73) alacaklı, çıkarlarının gözetilmesi bakımından zorunlu veya faydalı ise, hacizde bulundurulmalıdır.
Nihayet son bir görüşe göre ise,(KURU, B. İcra ve İflas Hukuku, C:1, sh:672-POSTACIOĞLU, İ a.g.e sh:299) hukukumuzda alacaklı haciz sırasında bulunma hakkına sahiptir. Nitekim İİY. Mad.103, 88/II bu görüşü doğrulamaktadır. Ancak, borçlunun borca yetecek kadar malını bildirmiş olduğu ve bu malların haczi ile, borcun karşılanacağının anlaşıldığı hallerde; borçlunun, alacaklısını veya vekilini ev, dükkan gibi kapalı yerlerine sokmamak kabul edilebilir. Kanımızca, son görüşte isabet vardır. Gerçekten mal beyanı olarak örneğin borcu masrafları ile birlikte karşılamaya yetecek kadar belirli bir bankada hesabı olduğunu bildiren borçlunun ev veya işyerine alacaklının istemi üzerine hacze gidilmesi hatalı olacağı gibi, alacaklının bu hacizde hazır bulunmak istemesine de borçlu karşı koyabilmelidir.” TALİH UYAR, İcra Hukukunda Haciz-1990 Sh:200
Birde Anayasa nın açık maddesi var.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI
B. KONUT DOKUNULMAZLIĞI
Madde 21.- Kimsenin konutuna dokunulamaz. Milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin konutuna girilemez, arama yapılamaz ve buradaki eşyaya el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.
BU konu bir başka forumda bir süre önce detaylı tartışılmıştı. Sonunda kimse bir noktada uzlaşamadı. En önemli sorun şu yasalarda bu konuda açık bir tanımlama yada izin yoktur. Sadece kıyas ve yorum yolu ile herkes birşeyler söylemektedir.
Re: Eski eşim ve üvey kızıma haciz
Sonuçta alacaklı vekiline tavır almak borçluyu zarara uğratır. Nedir yani, alacaklı vekili haciz muhafaza ister sonrada gider çay içmeye :) İcra memuruda görevini yerine getirir. Alacaklı vekili ile anlaşmaya çalışmak en mantıklı yoldur.
Re: Eski eşim ve üvey kızıma haciz
Alıntı:
Cyberian rumuzlu üyeden alıntı
Sonuçta alacaklı vekiline tavır almak borçluyu zarara uğratır. Nedir yani, alacaklı vekili haciz muhafaza ister sonrada gider çay içmeye :) İcra memuruda görevini yerine getirir. Alacaklı vekili ile anlaşmaya çalışmak en mantıklı yoldur.
:rolleyes: Bu ülkede dünyaya gelen borclu doğmakta,neden bağsediyorsunuz,doğmayan cocuğun doğacahı ve geleceği ipotek altına alınmış zaten.
Ayrıca Ülkemizde Alacaklıdan cok vekil var,Birde onların alacakları eklenince iş cığırından cıkıyor.:)
Re: eski eşim ve üvey kızıma haciz
Alıntı:
esmerman rumuzlu üyeden alıntı
Ceza hukukunda kanunilik esastır. Kanunda ya vardır ya yoktur. Kanunda yazılı olmayan bir şey kıyas yoluyla var kabul edilemez.”
Sizinde dediğiniz gibi ; o ceza hukukunda mevcut :)
Re: eski eşim ve üvey kızıma haciz
Alıntı:
av-muge rumuzlu üyeden alıntı
Sizinde dediğiniz gibi ; o ceza hukukunda mevcut :)
İİK hukukundaki maddeyi koya bilirmisiniz varmı böyle bu kanuna göre girme yetkiniz.:) bunu sayın müge hanım sizde cok iyi biliyorsunuz neyse bilmiyorsanızda öğrenmiş oldunuz fenamı.
Ceza hukukunda bu yetkinizi aramayın ,İik hukukunda varsa yetkiniz koyun ortaya bizde bilmiyorsak öğrenmiş oluruz.
Anayasa ve İcra İflas Yasasının (İİK) ihlal edildiğini ve İİK’nın yanlış ve taraflı yorumlanması sonucu insanların ayrımcılığa uğradığını, devlet kurumları aracılığı ile haklarının alenen ihlal edildiğini, bile bile yasaya aykırı davranışın meşrulaştırıldığı ve kişilerin ve devlet kurumlarının yasaya aykırı davranmaya zorlandığını, beraberinde kişilerin yasal haklarını arama hakkının kesintiye uğratıldığını iddia etmekteyim. Temel hak ve hürriyetler Anayasamızın ilgili maddelerinde, temel hak ve hürriyetlerin ne zaman nasıl sınırlandırılacağı Madde 13’te, ne zaman ve nasıl durdurulacağı Madde 15’te, temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamayacağı Madde 14’te ve Medeni Kanunun 2.maddesinde, kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerin devlet memurlarının eliyle görüleceği Madde 128’de, devlet memurlarının Anayasa ve yasalara bağlı kalmak zorunluluğu Madde 129’da ve ayrıca 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 6. maddesinde, devlet memurlarının Anayasa ve yasalara aykırı emri yerine getiremeyeceği Madde 11’de, Madde 137’de ve ayrıca 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 11. maddesinde belirtilmiştir. YGHK kararlarına 1. derece mahkemeler itiraz edemez ve direnemezler. YHGK kararlarına 2. derece mahkemeler itiraz edebilir olup, bu mahkemeler şu an o gün ve bugün itibariyle mevcut değildir. Dolayısıyla da karara itiraz eden olmamıştır. Sonuçta da karar, yasa benzeri bir karar olmuştur. Ülkemizde kişilerin Anayasa mahkemesine itiraz etme hakkı da yoktur. Bir alacaklının SSK emeklisi bir borçlunun maaşının haczedilmesi talebi üzerine . İİK 82. maddesi diğer kanunlarda haczedilemeyeceği belirtilen şeylerin haczolunamayacağını belirtmektedir. İcra dairesi SSK maaşının haczedilemeyeceğini bildiğinden alacaklının talebine olumsuz yanıt vermiştir. Bilindiği üzere genel tanımıyla “yasaların yapmayı emrettiğini yapmamak, yapılmamasını emrettiğini yapmak” suçu oluşturmaktadır. A- Alacaklının yasaya aykırı olduğunu bildiği bir uygulamayı talep etmesi dürüstlük kuralına aykırıdır. Medeni Kanunun 2. maddesinde “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” ve 3. maddesinde “Kanunun iyi niyete hukukî bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyi niyetin varlığıdır. Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyi niyet iddiasında bulunamaz.” Denmesine rağmen yasaya aykırı bir talepte bulunmak dürüst bir davranış değildir. Yasaya aykırı talep içeriği suç olan bir davranışı talep etmektir. Devlet memurlarının dolayısıyla da icra memurunun içeriği suç olan bir talebi yerine getirmemesi gerekir. Anayasamızın 11. maddesi “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.” diyerek hem alacaklıyı hemde icra memurunu; 129. maddesi “Memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler.” ve Anayasamızın 137. maddesinde “Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse, üstünden aldığı emri, yönetmelik, tüzük, kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak, üstü emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir; bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz. Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.” diyerek kamu görevlilerinin Anayasa ve yasalara bağlı kalmak zorunda olduğunu emretmiştir. Ayrıca 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 6. maddesi “Devlet memurları, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına ve kanunlarına sadakatle bağlı kalmak ve milletin hizmetinde Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını sadakatle uygulamak zorundadırlar.” yine 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 11. maddesinde “Devlet memuru amirinden aldığı emri, Anayasa, kanun, tüzük ve yönetmelik hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Amir emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, memur bu emri yapmağa mecburdur. Ancak emrin yerine getirilmesinden doğacak sorumluluk emri verene aittir.” diyerek Anayasa ve yasaya aykırı emrin yerine getirilemeyeceğini kamu görevlilerine emretmiştir. Buna rağmen ilgi kararda söz konusu talebin yasaya aykırı olduğunu kabul etmekle beraber sadece icra memurunun takdir hakkı olmadığından bahisle icra memurunun yasaya aykırı bile olsa talebi yerine getirmek zorunda olduğu kararını vermiştir. Dolayısıyla Anayasa ve yasalara aykırı dahi olsa alacaklının talebinin yerine getirilmesi emredilmiştir. Hem YHGK mensupları hem de icra memurları kamu görevlisidir. Dolayısıyla icra memurunun kamu görevlisi olduğu ve tüm herkes gibi Anayasa ve yasalara sadakatle bağlı kalmak zorunda olduğu göz ardı edilmiştir. Ayrıca Anayasamızın 14. maddesinde “Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.” denmesine rağmen alacaklıya yasaya aykırı talepte bulunma hakkı verilmiştir. Medeni Kanunun 3. maddesinde “Kanunun iyi niyete hukukî bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyi niyetin varlığıdır. Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyi niyet iddiasında bulunamaz.” denmekte olup yasaya aykırı talepte bulunmanın neresinin iyi niyetli bir davranış olduğu düşünülmelidir. Yasaya aykırı bir talepte bulunmak aynen kararda ifade edildiği gibi borçlunun itirazını gerektirmekte olup, alacaklıyı fırsatçılığa ve fırsattan istifadeciliğe itmektedir. Karar içerisinde bahsi geçen “Buna karşılık, borçlu haczi caiz olmayan bir malın haczine, malın haczi sırasında muvafakat verebileceği gibi, şikâyet yoluna gitmeyerek zımnen rıza gösterebilir. Bu durumda borçlu artık, haczedilen bu nitelikteki mal yada hakkından mahrum kalmanın bütün sonuçlarını bilmektedir.” ifadesi fırsatçılığı n diğer tanımıdır. Borçlunun psikolojisi bozuk, moral olarak çökük, maddi manevi problemler yaşayan biri olduğu göz önüne alınırsa ve özellikle borçlunun (tüm vatandaşlar gibi) devlete ve devlet dairelerine olan güveni göz önüne alınırsa yapılan davranış düşünce sınırlarını zorlamaktadır. Tüm vatandaşlar gibi borçlu da devlet dairelerinin Anayasa ve yasalara aykırı bir uygulamayı yapmayacağını düşünmektedir.
ben de bu düşünce içerisindeydim. Ancak gördüm ki icra daireleri yasaya aykırı talebi yerine getirmek zorundadır. Bir vatandaş ve ............ olarak bu uygulamayı içime sindiremediğimi belirtmek isterim. Ülkemiz içinde yasaya aykırı davranışta bulunma hakkı sadece alacaklıda ve yasaya aykırı davranışta bulunma hak ve yetkisi sadece icra dairelerinde bulunmaktadır. Ülkemizde bahsi geçenlerin haricinde yasaya uymama hakkı olan başkaca bir kişi yada kurum olmadığı düşünülürse Anayasamızın 10. maddesinde bahsi geçen “Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.” ifadesinin ne anlamı kalmıştır. Göz göre göre YHGK alacaklıyı ayrıcalıklı bir zümre haline getirmiş, icra memurlarını diğer vatandaş ve devlet memurlarından ayırarak yasaya aykırı davranışta bulunmak zorunda bırakmıştır. Beraberinde borçlu itiraz edebilse dahi yasaya aykırı bir talepte bulunabilmenin ve bu yerine getirmenin hukuk devleti niteliği ile bağdaşırlığı sorgulanmalıdır. Hangi hukuk devletinde yasaya aykırı bir talepte bulunulabilmektedir? İlgi karar içerisinde bir açık (kesin olarak belirtilmeyen bir durum) olduğundan bahsedilerek durumun alacaklı lehine bozulması gerektiği açıkça belirtilmiştir. Basında da yer aldığı üzere yasalardaki boşluklardan faydalanmak tabiri devreye girmiştir.
Karar içerisinde bahsi geçen “Buna karşılık, borçlu haczi caiz olmayan bir malın haczine, malın haczi sırasında muvafakat verebileceği gibi, şikâyet yoluna gitmeyerek zımnen rıza gösterebilir. Bu durumda borçlu artık, haczedilen bu nitelikteki mal yada hakkından mahrum kalmanın bütün sonuçlarını bilmektedir.” İfadesinin fırsatçılık olduğu iddiama bir örnek vermek istiyorum. Bilindiği üzere “kişinin haline münasip tek evinin” haczolunamayacağı İİK 82. maddede emredilmektedir. Karara göre borçlu bu tek evinin haczedilmesine muvafakat verebilir yada zımnen rıza gösterebilir. Akıl ve mantık yolu ile düşünürsek, bunu da İİK ile birleştirirsek hangi borçlu oturduğu tek evinin %40 değerine satılması ihtimalini göz önüne alarak bu evin haczedilmesine muvafakat verir? 50.000TL değerindeki bir evin 20.000TL’ye satılmasına rıza gösterecek devamında bu 20.000TL meblağdan bir kısım masraflar (tahminen 5.000TL) düşecek ve borcundan 15.000TL civarında bir meblağ düşeceğini bile bile bir vatandaşın buna rıza göstereceğini düşünmek biraz saflıktır. Gerçeklerin ne kadar geçerli olduğunu bilmem ama düşünce şu şekilde olmalıdır. Kişi evini haczettirmez. Kendisi bunu 50.000TL’ye yakın bir değere (misalen 40.000TL) satar ve borcunu herhangi bir masraf ödemeden bu meblağ kadar öder. Tabi biz bu mantığı yukarda bahsettiğim devlet organlarının yasaya uygun davranma zorunluluğunu ve vatandaşın devlet organlarına olan güvenini eklersek bahsettiğim mantık geçerli olmaz, kişi evinin haczedilmesine zımnen rıza gösterir. Devamında intiharlar, boşanmalar, cinnetler ve devlete olan güvenin sarsılması sonucu ortaya çıkar ve YHGK bunların karardan kaynaklananlarının sorumluluğunu üstlenmez. Belki yargı kurumlarının adı adalet kurumu olsaydı iş farklı olabilirdi. B- Yasa Koyucu, İcra ve İflas Kanunun 79. maddesinde haczi icra memurunun yapacağını belirtmiştir. 80. maddesinde icra memurunun yetkilerini ve 81. maddesinde kolluk kuvvetlerinin icra memuruna yardım etme zorunluluğundan bahsetmiştir. 82. maddesinde “Haczi Caiz Olmayan Mallar ve Haklar” başlığı altında “aşağıdaki şeyler haczolunamaz” demiştir. İlgi kararda ise “Gerek İcra ve İflas Yasası'nın 79. maddesinde, gerekse 85. madde ifadesinden ortaya çıkan sonuç, icra müdürüne haciz uygulaması konusunda bir takdir yetkisi tanınmadığıdır. Gerçekten de 79. madde kesin bir ifadeyle icra dairesinin haczi yapacağından, 85. madde; maddede belirtilen yasal koşullar altında borçlunun mal ve haklarının haczolunacağından söz etmektedir. 85. madde sadece, "alacaklara yetecek miktarın" saptanması konusunda icra müdürüne bir takdir hakkı tanımaktadır.” demiştir. Eğer haczi icra memuru yapacaksa (İİK madde 79) haczi yapamayacak olan kimdir? Basit bir mantık ile yola çıkarsak haczi yapamayacak olan haczi yapan kişidir. Görüldüğü üzere YHGK Yasa Koyucunun koyduğu yasayı kendine göre bir mantık yürüterek değiştirmiştir. Anayasamızın 7. maddesi “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.” ve 11. maddesi “Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.” ve 14. maddesi “Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.” demektedir. Bu maddelerden çıkan sonuç aynı zamanda “hiç kimse kendine yasama yetkisi veremez” olmalıdır. Yukarıda belirttiğim basit mantık kuralına (aynı zamanda kitap okuma kuralı) ve İİK 261. maddeyi de eklersek açıkladığım sonuç daha iyi anlaşılabilir. Yasa Koyucu, İİK 261. madde de “İhtiyati haciz kararları, 79 dan 99 uncuya kadar olan maddelerdeki haczin ne suretle yapılacağına dair hükümlere göre icra edilir.“ demiştir. Yani 79-99. maddeler bir bütündür. Orada açıklanmak istenen aynı konudur. Bu haciz işleminin nasıl yürütüleceğidir. YHGK İİK’nın bazı maddelerini dikkate alırken her nedense bu maddeyi görememiştir. YHGK kendini alenen Yasa Koyucu yerine koymuştur. Bilindiği üzere bu karara itiraz edebilecek kişi ve kuruluş mevcut değildir. Olsa ve etse de değişen bir şey olmayacağı kararın verilme sürecinden belli olmaktadır. Çünkü hemen hemen aynı kişiler (Yargıtay mensupları) kararı vermektedir. Devam etmeye gerek duymuyorum. Karar tüm aklı selim
Düşüncelerimi sizlerle paylaşıyorum
Zaten bu düşünceme sebep hacze giden bir avukat arkadaşın bana sen istediğini düşün, istediğini yap. Devlet alacaklıdan taraf.
. Bu sözün arkasından ben yasaya aykırı taleplerin yerine getirilme sebebini araştırdım.
Buda bana “insan haklarına saygılı”, “Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”, “maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkı”, “Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz.” ifadelerinin ne kadar uygulandığını ve uygulanabilir olduğunu göstermiştir. Görüldüğü üzere devletimin bir organı temel hak ve hürriyetlerin engellenmesine sebep olmuştur ve bu üst düzey bir yargı kurumudur. Yukarıda belirttiğim Anayasa ve yasa maddelerine aykırı davranılmaktadır. İhlal edilen hakların ve diğer insanların ihlal edilen hakları şunlardır: Alenen ihlal edilenler: • • • • • Ayrımcılık yasağı Yasa önünde eşitlik Mülkiyet hakkı Adil yargılanma hakkı Etkin hukuki bir yola başvurma hakkı (YHGK kararlarına itiraz edilememesi, 2. derece mahkemelerin olmaması, Anayasa Mahkemesine kişilerin başvuramaması) Tanınan ayrıcalık sebebiyle alacaklının ihlal etmesine fırsat verilenler: • • • İnsan onuruna saygı Masumiyet karinesi ve savunma hakkı Özel hayat ve aileye saygı Şu şekilde de ifade edilebilir: 1. Adil yargılanma hakkı, 2. Anayasanın 10. maddesinde 3. Anayasanın 17. maddesinde dokunulmazlığı, 4. Anayasanın 21. maddesinde 5. Anayasanın 35. maddesinde 6. Anayasanın 36. maddesinde edilmektedir. bahsi geçen Kanun önünde eşitlik hakkı, bahsi geçen maddi ve manevi varlığımın bahsi geçen konut dokunulmazlığı hakkı, bahsi geçen mülkiyet hakkı, bahsi geçen hak arama hürriyeti ihlal İstendiğinde her konuya bir mazeret bulunabilir. Örneğin kanunları bilmemenin bir mazeret olmadığı belirtilebilir. Bu mazeret bir hukuk devletinde yasaya aykırı bir talepte bulunabilmenin ve yerine getirilmesinin mazereti olamaz. Devlet mazeret sunmaz. Yasaya aykırı talepte bulunma hakkı yok edilmeli, yasaya aykırı bir talebin yerine getirilmesi mecburiyeti engellenmeli, hak ve hürriyetler geri verilmelidir. Bunlar olsa dahi ilgi kararın sebep olduğu boşanmaların, intiharların, cinnetlerin, maddi manevi sorunların vs. bedelini elbette YHGK ödeyemeyecek, vatandaşın kaybolan güveni yerine getirilemeyecektir.
Cevap: Re: eski eşim ve üvey kızıma haciz
Yahu arkadaşım, esmerman güzel düşünüyorsun da, Hukukun Kaynağı Kanunlardır,yönetmeliklerdir vs., yargıtay kararlarıdır,içtihatlardır, Av. Müge Hanım gayet güzel ve başarılı bir şekilde ayrıca kısa ve net olarak bitirici emsal kararlar ile konuyu cevaplamış. Siz ne diye kanuni olmayan şeyleri, bana göre yarım yamalak hukuki bilginiz ile hiçbir yasa metnine ve emsal karara dayanmadan burada dile getiriyorsunuz ki. Avukat hanim yargıtay emsal ictihatlarını konuya sunmuş, Türkiye'deki hukuk sistemi bunları emrediyor diye göstermiş. Bu demek değildir ki, bunları Avukat Müge Hanim söylüyor...Sayın meslektaşım gerçeği ve yürürlükteki hukuku anlatıyor. Daha siz cümlelerinizde "neden bağsediyorsunuz,doğmayan cocuğun doğacahı" gibi Türkçe imla kurallarına dikkat edemezken, nasıl olup da Yüksek Yargıtay'ın sayın Avukat Hanım tarafından sunulmuş emsal içtihatlarını hiçe sayarak konuyu uzatıyorsunuz ki. Ancak lütfen bunları bir tavır olarak görmeyiniz. Sadece açıklamak istedim,çünkü konuyu duygusal ve gelki de kendinizce hakklı olarak değerlendirmeye başlamışsınız artık. Kaldı ki size katıldığım bir konu da var... Zira avukat Müge Hanım'ın da gözden kaşırdığı ufak bir nüans farkı var: İİK yasasına göre Alacaklı vekili haciz mahallinde haciz yapmak veya işleme dahil olmak üzere yetkilendirilmemiştir. Buna binaen de borçlunun net talebi ile borçluya ait konuta girmekten men edilebilir. Avukat Hanım'ın sunmuş olduğu bu konudaki içtihatlara göre Eğer borçlu avukatın haciz mahllinde bulunmasına bir itirazda bulunmaz veya sessiz kalır ancak haciz işlemleri sırasında alacaklı vekiline mukavemet veya hakarette bulunursa o zaman Hakime hakaret veya ilgili diğer suç maddelerine göre cezalandırılması gerekir. Pek tabii avukat hanım haciz esnasında avuakta karşı suç işlenmesinin yaptırımları olacağını içtihatlarla - ve olması gerektiği gibi- belirtmiştir. Diğer konuları da net olarak açıklayan içtihatlar sunmuştur. Yasalara ve içtihatlara göre yanıt vermiştir. Seviyeyi bu paralelde tutmakta görüşleri paylaşırken bu kriterleri esas almaya özen gösterilmelidir. Avukat hanım da bunu gayet iyi uygulamıştır. Yoksa bencu bu haklı sence bu haklı böyle olsun demeyle olmaz! İcra müdürü sorumluluk alacaklı vekilinde olmak kaydıyla gösterilen yerde haciz işlemini uygulayacak, bu yasada da içtihatlarda da net... O kadar...