Onlar organizasyondan anlamıyorlarmış, anlaşılan...:o
Ah bu Türkler...
Printable View
Onlar organizasyondan anlamıyorlarmış, anlaşılan...:o
Ah bu Türkler...
İttihatçılara da , Abdulhamitçilere de bir çift söz etmezsem, gözüm açık gider.
Tanzimat aydınlığı size ehven geliyorsa, bunun "pan" zehiri şeriatçılık değildir.
Atatürk'ün kıymeti buradadır, ancak anlayana...
Güncel olayların dışına çıkabileceğimiz konu başlıklarımızın artması en büyük dileğimdir...
Böylece büyük resmi görebilecek ve halkımızı miyopluktan kurtarabileceğimizi düşünüyorum...
Şimdilerde lazerle çizerek işi kolaylaştırdıklarını iddia etselerde işi cerrahlar yerine yazık ki ehli olmayan ve kullanılan "guguk kuşları" yapıyor...
/////
AYAK TAKIMI
ZİYA GÖKALP’İN ÇÖMEZİ NECMETTİN SADIK(SADAK) VE BOLŞEVİKİ TEHLİKESİ
Ziya Gökalp’in “BOLŞEVİKİ TEHLİKESİ” serisine 28 Mart 1918 tarihinde itibaren Darülfünun’dan asistanı Necmettin Sadak Bey üstlenir.
Necmettin Sadak bir içtimaiyat niteliğinden çok bir meydan nutku niteliğindeki yazısı ile tarihin her hadisesinden ders alınması gerektiğinden söze giriyor ve bunların başında olan Rusya’da gelişen “hiç işitilmemiş, görülmemiş haller” ile devam ediyor.
Bolşevik İhtilalinin “koca bir devlet idaresinin birden bire çığrından çıkarak, en cahil, bu işlerden en habersiz kesif amele ve avam tabakalarının eline düşmesi, asker bozuntularından mürekkeb sürülerin kirli emellerine kanlı alet olması”na dehşetli bir örnek olduğunu yazar.
“Bolşeviklik esrarıyla sarhoş olan avam takımı Lenin’lerin insani saadet ve refah nazariyelerini katl, yağme süretinde tatbike çalışıyorlar”
diyordu.
Bolşeviklerin, “henüz cihanın anlamadığı bu mefkurelerini her tarafa saldırmak, her yerde bu ihtilalleri, bu anarşiyi koparmak emelinde” olduklarını belirten Sadak Bey, Rusya’da bu akımın bir aydın ve seçkin düşmanlığına dönüştüğünü, okulların mabetlerin yağmalandığını, zenginlerin “bir kızıl neferin emriyle” sorgusuz sualsiz öldürüldüğünü anlatıyordu.
Yazara göre bunun nedeni “idarenin cahil kitleler eline, umumi tabirle “AYAĞA DÜŞMESİ”” idi.
BOLŞEVİK İHTİLALİ VE OSMANLILAR
UYGUR KOCABAŞOĞLU-METİN BERGE
///////
"AYAK TAKIMI"
Hatırladınız değil mi bu sözleri bir yerlerden... :)
Oysa şimdilerde bu sözleri söyleyenler ve peşinden giden "AYAK TAKIMI" Ergenekon'u taaaa ittihatçılara kadar götürüp neredeyse mezardan kemiklerini çıkarıp SİLİVRİ'ye hapsedecekler... :)
Gelin görün ki İttihatçıların ideologu Ziya GÖKALP neler döktürmüş meğer de asistanı ve yıllar sonra 1947-1950 yılları arası (!?) Dışişleri Bakanı olan Necmettin Bey hızına yetişmeye çalışıyor...
Şu goministler yoğh mu... Ah bi elime geçirsem elimin tersiyle şöööle bi kosam alınının tam ortasına... (Ulen bu sözler de birilerinin dolduruşunu hatırlatıyor emmeeee... :) )
Hadi bakalım çıkın işin içinden... :)
https://www.hukuki.net/forum/showthre...064#post260064
Bu linki atlamam mümkün değildi ve bir yerlere bağlamamam...
Sağolasın Mehtap Deniz...
(…)
SARIKAMIŞ suçlusu ve kaybedilen on binlerce vatan evladının sorumlusu;
Türklüğü uçurumun kenarına sürükleyen Enver Paşa’nın kemiklerini getirip İstanbul’un “Hürriyet-i Ebediye Tepesi”ndeki görkemli mezarında toprağa verenler
Kimsenin kılına dokunmamış
Türk dilinin büyük ustasına bir köy mezarlığında iki buçuk metre kare vatan toprağını çok görüyorlar ve bizler de bu ayıbı taşımayı sürdürüyoruz.
…
Milyonluk moskova’nın düzenli fakat soğuk atmosferinde, saygı ve ilgiyle kuşatılmış bir sıcak ülke bitkisini andırıyordu.
Toprağından sökülüp saksıya dikilmiş dev bir kaktüs gibiydi.
Yeniden toprağına döneceği günü, sanırım bıkmadan usanmadan bekleyecekti.
Ayrılırken gözleri dolu doluydu:
Beni de alıp götüremeyeceğine göre, kucak kucak selamlarımı götür bari eşe dosta, herkese. Soran olursa,
“MOSKOVA’DA BİR TÜRK ŞAİRİ NAZIM VAR “
dersin.
“BAŞI DİMDİK, TÜRKLÜĞÜYLE…”
ORHAN KARAVELİ
03 ARALIK 2007
/////
Nazım da ergenekon'dan çıkma amma "faşist"miş de haberimiz yok...
Bence danışmanları ve "solcu" Kültür Bakanı :) , Sayın Başbakan'ı çelişkiye doğru götüren bir yanlışa sürüklüyor...
IMF'yi oyalarken durduk yere bir de bu seçimlerden önce patlamasa bari... :)
Konu başlığının ilk sayfasında ÜÇ TARZ-I SİYASET adlı makaleden bahsetmiştik...
Devam edelim diyorum...
(...)
Bu makalenin iki önemli de yönü bulunmaktadır:
İlki Jön Türklerin ulusal sorunlara bakışı köktenci bir biçimde tartışma konusu yapılarak eleştirilmektedir. Diğeri ise AKÇURA tarafından bunun siyasal bir taslak haline getirilmesidir.
…
Bu makale, güç ve birlik sorununun imparatorluk için özgürlüklerden daha ivedi bir sorun olduğunun ilanıdır. AKÇURA bu aşamada Jön Türk hürriyetçiliğinden böylece tamamen kopmuştur.
Jön Türklerin buradaki politikasızlığının nedeni, Türklerin islamiyet öncesi geçmişini bilmedikleri ve kavrayamadıkları gerçeğine kadar gider. Bu nedenle yüzyıllardır varlığını sürdüren çok uluslu bir sistemin parçaları olmaları onları siyasal iktidarı elde etmeye yöneltmişti.
…
AKÇURA MAKALESİNDE IRK SÖZCÜĞÜ İLE İSLAMİYETİN YARDIMI OLMAKSIZIN KENDİ KENDİSİNİ TANIMLAYAN ETNİK BİR TÜRK BÜTÜNÜNÜ İFADE ETMİŞTİR.
Oysa, Türk unsurunu ayırt etmek için geleneksel olarak kullanılan terimler, Türkleri islam ümmetinin bir parçası olarak tanımlayan CİNS, KAVİM gibi sözcükler kullanılmaktadır.
AKÇURA, makalesinde dinlerin bundan böyle ırkların hizmetine, dolayısıyla
İSLAMİYETİN DE TÜRK IRKININ HİZMETİNE GİRMESİ GEREKTİĞİ TEZİNİ İLERİ SÜRERKEN
Rusya’da ortodoksluğu,
Almanya’da protestanlığı,
İngiltere’de anglikanlığı örnek göstermektedir.
MAKALEDE, IRKLARI, DİLLERİ, ADETLERİ, VE HATTA EKSERİYETİNİN DİNLERİ BİLE BİR OLAN TÜRKLERİN BİRLİĞİNDEN BAHSETMEKTEDİR AKÇURA.
…ÜÇ TARZ-I SİYASETin ele aldığı en önemli konulardan biri de İSLAMİYET İLE TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ ARASINDAKİ İLİŞKİDİR.
İslamiyet, bütün herkesin bünyesinde eşit olduğu bir ümmet idealiyle, milliyetçiliğin her türüne karşı çıkmaktadır. Tarihi boyunca aşiret, ırk ve milliyet temelindeki ayrılıkları, evrensel bir ideali gerçekleştirmek için, kardeşlik ruhu ve ümmet şuuru adına kırmaya ve yok etmeye çalışmıştır. Ama bunu her zaman tam anlamıyla gerçekleştirememiştir. Türkler ve İranlılar kendi milli dillerini korumayı başarmışlar ve yine Türkler islamiyet öncesi geleneklerini yer yer sürdürmüşlerdir.
SORUN, OSMANLI DEVLETİNDE ULEMANIN KİŞİLİĞİNDE İFADESİNİ BULAN TUTUCU İSLAMCI ÇEVRELERLE MİLLİYETÇİ HAREKETİN TEMSİLCİLERİ ARASINDAKİ BİR ÇATIŞMA ÇEHRESİNE DÖNÜŞMÜŞTÜR.
Türk milliyetçilerden büyük bir bölümü (Ziya Gökalp, Ahmet Ağaoğlu dahil) Kur’an ve hadislere atıfta bulunarak milliyetçiliğin islamiyette yeri olduğu noktasında tartışılırken AKÇURA’YA GÖRE İSLAMİYET MİLLİYETÇİLİĞİ KABUL ETMEK ZORUNDADIR. Çünkü bu bir tarihi gerekliliktir. Dinler de tarihin yasalarına uymak zorunda ve değişime uğrayacaktır.
… AKÇURA bu tezi ile islamiyet ile Türkler arasındaki ilişkiyi tersine çevirmeyi amaçlamaktadır.
TÜRKLER İSLAMİYETTE TARİH SAHNESİNE BAĞDAT HALİFESİNİN KAPIKULU ASKERLERİ OLARAK ÇIKMIŞLAR VE SADIK HİZMETKARLIK ROLÜNÜ OSMANLI DÖNEMİNDE DE SÜRDÜRMÜŞLERDİR. TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN ORTAYA ÇIKIŞIYLA BİRLİKTE TÜRKLERİN DAVASINA HİZMET ETME SIRASI ARTIK İSLAMİYETTEDİR!
(...)
TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN KÖKENLERİ
YUSUF AKÇURA (1876-1935)
FRANÇOİS GEORGEON
TARİH VAKFI YURT YAYINLARI 2. BASKI
/////
Şu bizim fransuvanın yorumlarına 'Fransız' kalırsak, sanrım en azından Fransız olacağız gibi...:)
İlginç olaylar oluyor...
Hakim ve savcılarımız SÖZDE yine hakim ve savcılarımız tarafından dinleniyorlarmış, üstelik bunlardan bazıları amirleri imiş...
Demokrasi, özgürlük ve çağdaşlıktan ne anladıkları malum zatların halları nicedir şimdi...
Onlar ki Mustafa Kemal'den hiç hazzetmezler...
Ellerine fırsat geçse ki yakın olduğunu düşünüyorlar şimdilerde küfür bile edecekler...
Bakın onların hazzetmediği Mustafa Kemal, yine onların hazzetmediği İTTİHATÇIları nasıl şey etmiş...
1. Sivas Kongresinde mandacılığı kabul ettirmek istemişler ancak başarılı olamamışlardır...
2. Meclis'te karar alınmasına rağmen İstanbul'da birliklerini bozmuş işgalcilere tav olacak davranış içine girmişlerdir...
3. Meclis kararlarına ters anlaşmalar imzalayan bakanları ile zor duruma düşürmek istemişlerdir...
4. Büyük taarruzdan önce zırt pırt barışalım bu iş olmayacak diye hem askerin hem de halkın direncini kırmaya çalışmışlardır...
5. Verdikleri yetkiyi kuşa çevirerek elini kolunu balamak istemişlerdir...
6. Mustafa Kemal'in milletvekilliğini tartışmalı hale getirecek kanun teklifleri vermişlerdir...
7. Bu iş Sarı Paşa ile olmayacak en iyisi Kazım paşa diye ittihatçı kraathanelerinde kulisler yapmışlardır...
8. Lozana gidememenin acısını Cumhuriyetin ilanına tepkiye dönüştürüp ülkeyi kilitlemek istemişlerdir...
9. Bazıları onca zaferlere rağmen gidip halife denen zatın eteklerini öpmüştür...
10 Siyaseti dine saygıya indirgeyerek bel altından vurmak istemişlerdir...
11. Gizli gizli toplantılar yaparak ihtilal planları yapmışlardır...
12. VE HATTA İŞİ ÖYLE BİR NOKTAYA GETİRMİŞLERDİR Kİ MUSTAFA KEMAL'E SUİKAST PLANLAMIŞLARDIR...
...
Siz daha aralara bir çok çıkıntı ekleyebilirsiniz...
Bunları niçin yazdım...
Mustafa Kemal hazımsızları, çok iyi bilir...
Ona FAŞİST diyen hazımsızlar bilmez mi ki Mustafa Kemal'in olan biten herşeyden haberi var...
Bilmezler mi ki FAŞİST biri bunlardan herhangi biri karşısında değil anasını .....mek soyunu kurutacağını...
Mustafa Kemal ne yapmış?
Sabır ve cesaretle hasmını kontrol altında tutmuş
TA Kİ NACİZ VÜCUDUNA KASTA KADAR...
Nereye geleceğim...
Şu dinleme olaylarına...
"Üç Tarz-ı Siyaset"i takip eden İttihatçıların Osmanlıcı ayağının geldiği noktaya...
Bizler işte bu yüzden Mustafa Kemal'in, BOZKURTun "faşizm"inin ardıllarıyız...
VESSELAM!