Bak işte rakı ısmarlamayınca, iş linklere kadar düştü.:)
:o
http://www.odatv.com/index.php?id=14654
Printable View
Bak işte rakı ısmarlamayınca, iş linklere kadar düştü.:)
:o
http://www.odatv.com/index.php?id=14654
Eee, Abbas üstad , sanki ikimizi beklerlermiş gibi, şu ara itirafta bulunanın bini bir para. :)
İstersen link de vereyim...
Ben söyleyince işi malum medya üzerinden MAH'a ve dolaylı olarak CHP'ye yıkmıştın ama bu sizin özgürlükçü, sütten çıkmış ak kaşık, Demokrat Parti meğer nelere kadirmiş öyle? :)
Sayın Gür;
Azınlıklarla ilgili politika, genellikle onları tasfiye ederek toplumu homojenleştirme şeklinde özetlenebilir.
Bu politikanın başlangıcı Cumhuriyet'ten önceye dayanır. Osmanlı'nın çöküşü milliyetçilik hareketlerinin de yoğunlaştığı dönemdir.
1915 Ermeni tehciri, İttihat ve Terakki'nin toplumu homojenleştirme politikasının önemli bir uygulamasıdır. Ermeni tehciri, Ruslarla birlik olup Doğu cephesinde Türkleri (müslümanları) arkadan vuran Ermenileri zorla göç ettirme amacıyla yapılmıştı ama aslında bölgeyi azınlıklardan arındırma amacını da taşıyordu. Zorla göç ettirme kapsamında kadın ve çocukarın da bulunması, zorla göç ettirilenlerin arasında İç ve Batı Anadolu'daki Ermenilerin de bulunması bu iddiamızı doğruluyor.Sadece askeri bir önlem olsa idi kadınların, çocukların, diğer bölgelerdekilerin kapsam dışında tutulması gerekirdi. Tehcir, ittihat ve Terakki'nin Teşkilat- Mahsusa (devletin istihbarat örgütü) ile birlikte gerçekleştirdiği bir uygulamadır.
Cumhuriyet döneminde de azınlılkları tasfiyeye yönelik uygulamalar bilinmektedir. Bunların en bilinenleri; 40'lı yıllardaki Varlık Vergisi Olayı ile 1955'teki 6-7 Eylül Olaylarıdır. Azınlıklar sürekli olarak rahatsız edilerek, bu ülkeyi terke zorlanmışlardır. Bu olaylardan sonra kitleler halinde bu ülkeyi terk etmişlerdir. 1960 sonrasında yoğun şekilde gündeme gelen Kıbrıs sorunu bahane edilerek rahatsız edilen rumlar bu ülkeyi terk etmişlerdir.
6-7 Eylül olaylarında Demokrat Parti'nin payının olmadığını iddia etmiyorum, masum olduğunu da iddia etmiyorum, ama Demokrat Parti'nin boyunu aşan bir durum vardır. Yassı ada yargılamalarında 6-7 Eylül olaylarından dolayı da yargılama yapılmıştır, ama DP'lilerin ısrarla MAH'ın (eski MİT'in) da bu işin içinde olduğu ve mahkemenin bu konuyu araştırması gerektiği vurgulandığı halde, mahkeme işin bu yönüyle ilgilenmemiştir.
Azınlıkların Cumhuriyet tarihi boyunca nüfus istatistiklerine bakılırsa, tasfiyenin nasıl gerçekleştiği görülecektir.
Biz, Mevlana'nın "ne olursan ol gel" sözü ile Yunus'un "yetmiş iki millet elin yüzün yumaz değil" sözü ile övünürüz, ama iş uygulamaya gelince, İstanbul'da Hrant'ı, Karadeniz'de Rahip Santoro'yu, Malatya'da hıristiyanları öldürmekten de geri kalmayız. Hrant'la ilgili devletin istihbaratının haline bir bakın, öldürenle polis poz veriyor, polisin, jandarmanın bir sene öncesinden haberi var. Devlet bu işin içinde yok mu? Öldürenlere türkülerlerle övgüler yağdırmadık mı? İşte biz azınlıkları bu şeklide devlet- millet el ele vererek kaçırdık.
Abbas kardeş,
İyi diyorsun güzel diyorsun da, ne diyorsun ben anlayamadım. Önce Nazım'dan girdik ve hatta İstiklal Mahkemeleri'nden ve şu kahpe tek partiden, bir de baktık ki, o kahpe tek parti, sizin özgürlükçü demokratlardan da mütevellitken, bu arada hadi bu tek partiye çakalım derken, o tek partiden ayrılmış, özgürlükçü, demokrat, liberal Demokratlar bak hele neler yapmışlar? 6-7 Eylül'de azınlıklara yapmadıklarını koymamışlar.
İşte bunun için yazdım, çizdim, "masum değiliz hiçbirimiz..."
O Varlık Vergisi konusunda da Meclis tutanaklarına bir bak istersen kimler çıkar altından?
Anakroni bir yere kadar...
Sayın Gür;
Haklısınız, bu konu Nazım Hikmet'le ilgili idi ve azınlıkları nasıl kaçırdığımıza kadar uzadı. Ama sanıyorum, siz 6-7 Eylül olaylarını ve DP'yi gündeme getirince konu o tarafa kaydı.
Savunduğunuz ve adil olduğunu belirttiğiniz İstikla Mahkemelerinin Nazım'ı yargılması ve 15 yıla mahkum etmesi konusunu değinmeden geçiştirme becerisini göstererek, konuyu 6-7 Eylül olaylarına getiren sizsiniz. Ben de 6-7 Eylül olaylarının tek başına ele alınmasının eksik olacağını, azınlıkları kaçırma politikasının kökeninden günğümüze olan uzantısını anlatmaya çalıştım.
Sayın Bilgili,
Biz sizinle neden anlaşamıyoruz anlayan beri gelsin...
Öyle bir bakışınız var ki Tan Gazetesi baskınına, Sabahattin Ali'ye, Sertellere yanınızda neredeyse mahçup duruma düşüyoruz...
Sahi biz sizinle neden anlaşamıyoruz Sayın Bilgili?
...
Bu arada bir yerlerde bahsi geçti ve şöyle bir iddia oldu:
"Nazım Hikmet, Mustafa Kemal'in ve Cumhuriyetin bazı uygulamalarına karşı muhalif eleştiriler nedeniyle tutuklanıp hapse atılmıştır..."
diye, yanılıyorsam düzeltin lütfen...
Bu, şu mu demek:
"Nazım maçası yemediğinden Mustafa Kemal'in koma durumunu bekledi ve eleştirilerini bu kritik dönemde "sandık patlatır" gibi patlattı..."
Ankara İstiklal Mahkemesi'nce 1925'de verilen ceza 1928'deki af ile ortadan kaldırılmıştır. Bu süre zarfında Nazım Hikmet Rusya'da olduğundan bu ceza nedeniyle fiilen hapis de yatmamıştır.
“Bazı komünistlerin serbest bırakılması için yapılan faaliyetlerin şiddetlendirildiği şu günlerde hürriyeti, hürriyetimizi gasp eylemek ve milli bünyemizi kundaklamak isteyen komünistlerin, çıkarılması muhtemel bir aftan istifade ettirilmemesini istiyoruz. Anayasanın 26. ve 42. maddelerindeki (olağanüstü yetkilere) dayanarak komünistleri affedecek olanları MİLLİYETÇİ CEPHE asla affetmeyecektir…” 08.04.1950
Nazım Hikmet meselesi hakkında verilen bir takrir gündeme alınmış. Bulanık bir hava yaratmak isteyenler şiddetle protesto edilerek, Sayın Cumhurbaşkanı'na ve Başbakan'a aşağıdaki telgrafın çekilmesine karar verilmiştir: "Anayasanın zatı devletlerine tanıdığı yetkiye istinaden Nazım Hikmet'in affı yolunda müracaatları gazetelerden ürpererek okuduk. Dün Türklüğe kastedenlerin bugün bir kahraman olarak gösterilmesini (onaylamıyor), hürriyet düşmanlarına hürriyet (verilmesini) istemiyor ve bu (konuda) vereceğiniz kararla bizimle olacağınıza inanıyoruz. Ellerinizden öperiz…” 07.04.1950
O dönemde bu lafları edenler kimmiş, neyin necisiymiş diye sorma bana emi Abbas üstad.:o
Selamlar,
yürümek;
yürümeyenleri arkasında boş sokaklar gibi bırakarak,
havaları boydan boya yarıp ikiye
karanlığın gözüne bakarak yürümek..
yürümek;
dost omuzbaşlarını omuzlarının yanında duyup,
kelleni orta yere
yüreğini yumruklarının içine koyup yürümek ..
yürümek;
yolunda pusuya yattıklarını,
arkadan çelme attıklarını bilerek yürümek ..
yürümek;
yürekten gülerekten yürümek ...
NAZIM HİKMET
Saygıyla anıyorum.