İsrail saldırıyor

Farklı dünya görüşlerinden de olsa yazılanlara birçok yönü ile katılıyorum.

Bugün Hamas'ı savunmak nasıl imkan dahilinde değilse, İsrail'in yarattığı devlet terörünü, katliamları da savunmak mümkün değildir.

Bugünkü olayların müsebbibi en az İsrail kadar Hamas'tır. Ancak sorun bugünle sınırlı değildir. Tarihsel süreç içerisinde toprakları, tamamen dinsel nedenlerle işgal edilmiş, kadın, çoluk , çocuk denilmeden katledilmiş, mülteci kamplarına doldurulmuş bir halk bulunmaktadır.

Bunun nedeni bellidir ve kabul etmek gerekir ki; İsrail bir din devletidir.

"Ayak tabanınızın bastığı her yer sizin olacak. Sınırınız çölden Lübnan'dan ırmaktan, Fırat Irmağı'ndan Garp Denizi'ne kadar olacaktır. Önünüzde kimse duramayacak, Allah'ınız Rab size söylediği gibi dehşetinizi ve korkunuzu ayak basacağınız bütün diyar üzerine koyacaktır." (Tevrat- Tekvin bölümü, 12/25)

"O günde Rab Abram'la ahdedip dedi: Mısır Irmağı'ndan Büyük Irmağa kadar, bu diyarı senin zürriyetine verdim." (Tevrat - Tekvin bölümü,16/18)

Yani İsrail'in kuruluşunun kararlaştırıldığı 1897'den, kurulduğu 1948'den yana İsrail Devleti her ne yaptıysa bunu "Vaadedilmiş Topraklar" için yapmaktadır. Hamas'ın kuruluşu ise 1987'dir.

Sonuç olarak bugün yaşanan katliama Hamas ortak edilebilir, ancak mesele Hamas ile başlamamıştır.

Hamas da İsrail Devleti gibi köktendinci söylemlere sahiptir. Kuran-ı Kerim'in İsrailoğullarını lanetlemesi Hamas'ın çıkış noktasıdır.

Bu iki köktenci Dini görüş taraflara hakim olduğu sürece 1000 yıldır bu topraklarda yaşanan acılar , korkarım 1000 yıl daha devam edecektir.

Selamlar,

Sayın law

Alıntı:

---

Bu kınanan savaş durumunu da bu açıdan değerlendiririm.
İsrail i sevmem ama Devlet ciddiyetine tutarlılığına, Devlet gibi tepki vermesine saygı duyarım.

BU çatışmanın yeniden çıkmasının nedeni ilk sebebi İsrail devleti değildir. Hamas militanları yerleşim alanlarından özellikle sivil yerleşim alanlarına yerleşerek İsrail şehirlerine ateşkesi ihlal ederek roket saldırısı yapmıştır.

İsrail bizim gibi, Kanları yerde kalmayacak, peşlerindeyiz, izindeyiz diye hamasi nutuklar ile yetinmeyip Devlet gibi tepki vermektedir.

---

Bu yazınıza alttaki alıntı ile ilk etapta cevap vermek isterim.

Sayın Gür'ün söylediği gibi

Alıntı:

---

Yani İsrail'in kuruluşunun kararlaştırıldığı 1897'den, kurulduğu 1948'den yana İsrail Devleti her ne yaptıysa bunu "Vaadedilmiş Topraklar" için yapmaktadır. Hamas'ın kuruluşu ise 1987'dir.

Sonuç olarak bugün yaşanan katliama Hamas ortak edilebilir, ancak mesele Hamas ile başlamamıştır.

Hamas da İsrail Devleti gibi köktendinci söylemlere sahiptir. Kuran-ı Kerim'in İsrailoğullarını lanetlemesi Hamas'ın çıkış noktasıdır.

---

Burda görüldüğü üzere etki-tepki mi,yoksa tepki-etki mi, siz karar verin...

Önerim, ilk önce ,belli başlı önyargılı yayınları okumadan,altta verdiğim linkte filistin davasını ve tarihini okumanız olacaktır...

http://home.arcor.de/filistin/bariss...lharitasi.html

Kendi devlet başkanı dahi "satılmış" bir ülkede,özgürlük adına nelerin yapılmasını bekleyebilirsiniz.
Ha,PKK ile hiçbir şekilde kıyaslanamaz.PKK topraklarına Türkiye girmiş ve çatışma başlamış gibi bir tarihi geçmiş hiç olmadı.
Ermenilerin topraklarına girilmiş,savaşılmış durumları da söz konusu olamaz.

Hamas haksız duruma ne zaman düşer?İsrail topraklarına girer,suçşuz kişileri öldürür,yüzyıllardır varolan bir "israili" yok edip "filistin devleti" kurmak isterse.İşte o zaman sizin dediğiniz doğru olur.
Hamas yada bu topraklarda bulunan başka "islami terör örgütleri" ,israilin "tehlike teşkil ettiğini" söylediği şekilde güçlü olsaydı,bu dava çoktan bitmişti.İsrail diye bir ülke kalmazdı.
O kadar güçlü olsaydı,israil yada ABD gibi uzaktan roketleri atmak ve acındırıcı bir hikaye uydurmakla yetinirdi.Canlı bomba yada ilkel taş fırlatma zahmetine girmezdi.
Masum insanların harcanmasına karşı olmanıza katılsamda;katlediliş şekillerinin farklılığınıda gözönünde bulundurmayı ihmal etmem.Bu akıl sahibi insanlara bazı ip uçları verir.

Şuan tüm "müslüman"ım diye geçinen ülkeler ,geçirmiş oldukları travmadan kendilerine gelerek ,birlikte ayaklanmış olsalar ,bu "başka seçeneğimiz yoktu" palavlarası takınanlar nasıl takla atacaklarını şaşırırlardı.

Alıntı:

---

“Dün insanlığın karşısında uğradıkları zulümlerden dolayı merhamet dilenenler, bugünün barbarları olmuşlardır”

---

Güçsüze herkesin gücü yeter,asıl olan eşit şartlarda savaşabilmektir....
Tabi bu için ilk şart insan olmaktır...

Değerli forum katılımcıları,

Ben İsrail-Gazze sorumun altına ek gönderdiğim dosya açılmamış. Bu konuda daha detay bir yorumu gönderiyorum.

Filistin’in Güvenlik Ve Su Sorunu

Emine SÜTÇÜ

Yazarın tüm yazılarını görüntüle


3 Ocak 2009, Cumartesi Yorum Yaz Yazdır Arkadaşına Gönder


Filistin’in Güvenlik Ve Su Sorunu

Türkiye, Suriye, İsrail, Lübnan, Filistin, Gazze şeridi, Filistin Batı yakası, Mısır, KKTC,Güney Kıbrıs Rum Kesimi ve Ürdün. Tüm bu ülkeler Doğu Akdeniz Bölgesi olarak adlandırılan bölgede yer alan ülkelerdir.

Son yıllarda bu bölgede enerji ulaşım ve dağıtım koridorlarının oluşturulması, Doğu Akdenizin güvenliğiyle doğrudan ilişkili bir konu haline gelmiştir.

Kıyıları ortak olan ülkelerin genel güvenliği, dünyadaki güçlerin bölge üzerine kurmuş oldukları politikalardan ve de özellikle; o bölgedeki ticari ve askeri konular, bölgenin jeostratejik yapısıyla doğrudan etkilenir hale getirilmiştir.

Avrupa’nın petrol ikmalinin %70’i ve ticaretinin %40’ının geçtiği bölge olan Akdenizin güvenliği, Doğu Akdeniz’in içinde ayrılamayacağı bir güvenlik konusudur. İşte bu nedenledir ki, Doğu Akdeniz’in kontrol ve güvenliğinin sağlanması küresel güçler için ilgi odağı olmaya devam ediyor.

Bölgede iki stratejik kaynak vardır ki tarihin şekillenmesinde her zaman önemli rol oynamışlardır. Birisi, “petrol” diğeri “su”. Doğu Akdeniz, Dünya petrol rezervlerinin %65’ine sahip olan Orta Doğu’nun batıya açılan deniz yoludur..Dolayısıyle bu bölge bir enerji taşıma koridoru haline gelmiştir. Hazar’dan gelen petrol boru hatları bu koridora boşalmaktadır. Hele de 2010 yılı için planlanan Samsun-Ceyhan by-pass boru hattı, bölgenin önemini daha da artıracaktır.

Bugün dahi Bakü-Ceyan Petol Boru Hattı bu bölgedeki trafiğe yıllık 24 milyon tonluk ilave bir yük getirmiştir. GAP’ın devreye girmesi ile yılda ortaya çıkacak olan 10 milyon tonluk yeni ihracat potansiyeli Doğu Akdeniz’deki limanlarımıza yönelik gemi trafiğini iki misline çıkaracaktır.

Gelişmeler gösteriyor ki 21. Yüzyıl boyunca dünyanın güvenliğinde ilk sırada yer alacak olan bölge Doğu Akdeniz bölgesi olacaktır. Doğu Akdenizin güvenliğinde en etkili stratejik doğal kaynak ise petrol değil, “su” olacaktır.

Doğu Akdenizde, nüfus ve su kullanımı arttıkça, doğal olarak zaten kısıtlı olan su kaynaklarına baskı da artacaktır. Su araştırmalarına göre Doğu Akdeniz ülkelerinin su tüketimleri ve gelecekteki su ihtiyaçları incelendiğinde Kıbrıs Adası hariç Ürdün, İsrail ve Mısır’In yenilenebilir yıllık toplam akımlarını hemen hemen tümünü kullandıkaları hatta yenilenmeyen su kaynaklarına başvurdukları ortaya çıkmaktadır. Kıbrıs adasında da bu oran %60 civarında olduğu görülmektedir.

Dolayısıyle Doğu Akdeniz’de su sıkıntısı tehdidini en çok yaşayan İsrail, Ürdün, ve Filistin’in yenilenebilir su kaynaklarını ele alırsak, mecvut eğilimlerele ve ılımlı gelişme senaryolarıyla 2010 yılındaki su açıklarının toplam 1,5 milyar metreküp, 2025 yılında ise 3,3 milyar metreküp olacağı tahmin edilmektedir. Mısır’da ise bu açık 2010 yılında 30 milyar metreküp , 2025 yılına ise 56 milyar metreküp civarında olacağı öngörülmektedir.

Dolayısıyle de bu öngörüler doğrultusunda Akdeniz havzasında yenilenebilir su kaynakları açısından su sıkıntısyla ilk planda karşılaşacak olan ülkeler; Filistin-Gazze, İsrail ve Ürdün olarak ortaya çıkmaktadır. Bu ülkeleri, Kıbrıs adası üzerinde olan KKTC ve Güney Kıbrıs izleyecektir.

Bu konuda yayınlarına başvurduğum, İnş Müh. Su Politikaları Uzmanı, Dursun YILDIZ’ın son zamanlarda yayınladığı “Gazze Şeridi Su Rapor’unda” daha geniş bilgiler de yer almaktadır.

Şimdi gelelim son İsrail’in Filistin saldırılarına.

Filistin Gazze Şeridi...

Nüfus 1,400,000 Yüzölçümü 44km x 9km, yoğunluk, ise 3800 kişi /km2 .

İşte Doğu Akdenizde bitmek tükenmek bilmeyen İsrail saldırıları karşısında can güvenliği sorunu yaşayan Filistin’de, Gazze şeridinde su krizi de yaşanmaktadır.

Bütün su kaynaklarını İsrail kontrol etmektedir. Tek doğal su kaynakları yeraltı su kaynaklarıdır. Ama aşırı çekim nedeniyle de aşırı tuzlu ve deniz suyu karışımıdır. Kullanılan suda nitrat oranı çok yüksektik.Çekilen yeraltı suyunun sadece %10’u WHO içme suyu standartlarına uygundur .

30 yıldan bu yana artan bir su sıkıntısı yaşanıyor Gazzede. Bu bilgiler PCBS (Palestinian Central Bureau of Statistics Survey) yayınlarına dayanmaktadır. Hane halkının aylık geliri 260 USD’dır. Hane halkının %72’si insani yardım programına muhtaçtır. Hane halkının %60’ı 50 USD, %27’si 40 USD ve %13’ü de 20 USD aylık insani yardım alıyor. İnsanı yardımın %72’si yiyecek ve %28’i nakit yardımdır.

Ve Filistin’de bir metreküp tanker suyu 4 USD’dır. Bugün İsrail askerilerinin hedefi su iletişim hatlarıdır. Kontrol noktalarında dahi su tankerlerinin geçisi izne bağlıdır. Hatta, bu kontrolu iyice ellerinde tutmak için tali yolları kullanılamaz şekle getirip ulaşıma kapatıyorlar.

Filistin’de kişi başı yıllık su kullanımı 140 m3, İsrail’de ise 580 m3 ‘tür.

Filistin’de kişi başına evsel su kullanımı 30 m3 , İsrail’de ise 100 m3’tür.

Tüm bu bilgiler ışığında Doğu Akdenizde bulunan Filistin’i ele alacak olursak; Doğu Akdeniz’de su sorununu en kritik şekilde yaşayan bölge Filistin Gazze Şerididir. Oysa bugüne kadar bölgedeki su sıkıntısı gündeme geldiğinde, tüm değerlendirmeler ve çalışmalar sadece İsrail’in su sıkıntısı üzerine yapılıyor. Hatta Türkiye-AB ilerleme raporunda bile bu bölgenin su formülleri sadece İsrail ile birlikte çözülmesi tavsiyeleri üzerinedir. Yıllardır Filistin halkı yılda 40 m3 tüketimle idare etmek zorunda bırakıldığı halde, yaşanan su sıkıntısı konusunda kimse Filistin’den bahsetmez bile..

Oysa Filistin’de gerçek bir doğal su kıtlığı yaşanmaktadır. Haa ne diyorlar ona da bazı kesimlerin cevabı hazır: Orta Doğu Barış süreci tamamlanmadan su sorununa çare bulunamaz. Bu nasıl bir insani yaklaşım olabilir ki? Kalıcı bir çözüm için bu cevap belki doğru olabilir ama Gazze’de, hem güvenlik hem de insani boyutta ve çok acil çözüm bekleyen büyük bir su sorunu var...

O halde ne yapmak lazım? Müslüman kardeşlerimize yapılan saldırıları elbette kınayacağız, eylemler yapacağız onlara yalnız olmadıklarını hissettireceğiz...Ama yetmez....

İstanbul’da düzenlenen eylemler de yetmez.

Hatta Türkiye’nin 20 ilçesinde düzenlenen eylemler de yetmez..

Filistinli öğrencilerin Gazimağusa’da ve Lefkoşa’da düzenlemiş olduğu eylem de yetmez..

İsrail dostluk grubunun tamamına yakınının istifa etmiş olması da yetmez...

Bir barış çağrısı ve gerçek bir barış gayreti için bu drama seyirci kalınamayacağını kanıtlayan ve bütün müslüman ülkelerin birleşmesi gereken çok güçlü bir birliktelik lazım....

Arap dünyası bugüne kadar bunu başaramadı. Kendi aralarındaki anlaşmazlıklar kendi aralarındaki birlik ve beraberliğin sağlanamayışından güç alan İsrail, her fırsatta Gazze’ye saldırıp Filistin halkının başına bombalar yağdırıp duruyor.

Bunca sıkıntı ile boğuşan Filistin halkının yanında yer alıp İsrail’e karşı bir güç birliği olamayan müslümanları Petrol’ün zenginliği mi duyarsızlaştırdı?

Hepimize düşen görevler var. Filistin halkının ve çocuklarının da yaşama hakkı var. İsrail’in gerçekleştirdiği bu insalık ayıbını milletçe kınayalım.

Çünkü ;İsrail, arkasında tüm Arap dünyasının, tüm müslüman dünyasının durduğu ve sahip çıktığı bir Filistine saldırmıyor..İsrail, bunca yıldır Filistin halkının arkasını dayayacağı bir Birleşik MÜSLÜMAN desteği olmadığı için bu saldırılara uğruyor.

Hristiyan dünyasından mı bu desteği beklemeli Filistin halkı?

O halde daha ne bekliyor ki müslüman alemi...????

Hasan PulurOlaylar ve İnsanlar
2 Ocak Cuma 2009

“Burası Ortadoğu!”
DİKKAT edin, herkes birbirini göreve çağırıyor:
“Bu katliamı durdurun!”
Hepsi o kadar.
Parmağını oynatan var mı?
* * *
BİR örnek, katliamdan sonra binlerce Filistinli “Refah” kapısına koşuyor, kapıyı geçip Mısır’a sığınacaklar.
“Kavm-i Necip”in en güçlü devleti, kapılarını açıp Arap soydaşlarını içeri alacak değil mi?
Ne münasebet!
Mısırlı sınır muhafızları, kalabalığı ateş ederek durduruyor.
Geçen gece “ülke” televizyonunda bu anlatılıyordu.
Meğer dahası varmış, Mısırlılar baskı karşısında sınır kapısını açmışlar ama nasıl?
“Geçin ama, transit geçin, yaralılarınızı hastaneye alamayız, tedavi edemeyiz” diyerek...
Hatta, sınır kapısına yakın bir havaalanına yardım uçağı inmiş, içinde ilaç ve insani yardım malzemesi varmış, bu malzemenin Gazze’ye geçişine de izin vermemişler.
* * *
BU katliamlar nasıl durdurulur?
O sınır kapısı, kaçanların yüzüne kapatılmadığı zaman, onlara ateş edilmediği zaman, Arapların Arapları bağırlarına bastıkları zaman, arkadan hançerlenmedikleri zaman...
* * *
BAŞBAKAN Erdoğan katliamdan hemen sonra “Bizi aldattılar” anlamında hemen bir tepki gösterdi.
Kimdi aldatan?
İsrail! HABERİN TAMAMI
http://www.milliyet.com.tr/Yazar.asp...20Pulur&ver=84

Alıntı:

---

BAŞBAKAN Erdoğan katliamdan hemen sonra “Bizi aldattılar” anlamında hemen bir tepki gösterdi.
Kimdi aldatan?
İsrail!

---

"Günaydın Sayın Başbakan" demek geldi içimden..."Filistin sorunu başladığından bu yana nerelerdeydiniz?Sağır sultan bile duydu,israile güven olmadığını biliyor da,siz mi bilmiyorsunuz?"

Yoksa "Bizi aldattılar" diyerek bizleri mi uyutmaya çalışıyor saygı değer devlet yöneticimiz?

-----------------------------

Gelelim tekrar gazza'daki filistin halkına.
Mısır filistinli mültecilere karşı tutumunu bir yana bırakalım.Madem ülkene müslüman kardeşlerini almıcaksın,o halde bir çözüm yolu bul,yardım eli uzat,destek ver.Maddi ,manevi.

Eğer, destek vermek sana zarar getirecek,roketlerin hedefi ve karalistede olma düşüncesi taşıyorsan,bari köstek olma.Düşmanlarla iş birliği yapma.Münafık sınıfından kurtul,yeterince talep var zaten.

-----------------------------

Filistin halkı ve direnişcilerine gazza'da yıllardır iki seçenekten başkası sunulmuyor:
ya kal,zulüme katlan,diren,yavaş yavaş öl;
ya terk et, yurtsuz kal,gurbetlerde sürün.

Tüm yıldırmalara rağmen,terörist damgası yemelerine rağmen pes etmeyenlere,acımasız kayıplar yaşatılsada,kendi vatanına ihanet etmeyerek takdire layık bir direniş sergiliyorlar.Saldırıların yerleşim bölgelerini hedef alması,kadın ve çocukların katliamı,israil terörünün amaçladığı bir oynun parçasıdır.En can alıcı yerden vurarak,direnişi etkisiz kılmaya çalışmaktadırlar.

Amaçlarına ulaştıklarının belirtisi,tüm dünya bu saldırılarda masumların ölümüne sebeb olarak Haması suçlaması,hatta sözde "barışı" sağlamak için örgütün yok edilmesine destek vermeleri...

Bilmiyorlarki(???) bu davada şah mat diyebilmek için kimisine piyon,kimisine vezir,kimisine diğer görevler önceden biçilmiş....

Yurdunu terketmeyi seçenlerin akibeti ise belli.

Alıntı:

---

Ortaya konulan ya da İsrail hükümetinin tartıştığı hiçbir Ortadoğu barış planı, milyonlarca mültecinin ve onların torunlarının Filistin’de daha önce yaşadıkları evlerine geri dönmelerine izin vermiyor

---

Ömür boyu sürgün....

İsrail kara harekatıyla katliamlarını arttırırken; üye olmaya çırpındığımız AB nin tutumuna bakınız:

AB: "Saldırı savunma amaçlı"

AB Dönem Başkanı Çek Cumhuriyeti'nin sözcüsü Jiri Frantisek Potuznik, İsrail kara birliklerinin Gazze'ye girişini "saldırı değil, savunma amaçlı" bir eylem olarak gördüklerini söyledi.

Çek Dışişleri Bakanı Karel Schwarzenberg başkanlığındaki AB Troykası'nın birkaç saat içinde Orta Doğu'ya hareket edeceğini hatırlatan Potuznik, ziyaretin amacının durumu yerinde inceleme ve ateşkes sağlama olduğunu bildirdi.

http://iha.com.tr/haber/Dunya/49600-...savunma-amacli

İstanbul'da, İsrail Konsolosluğu önünde toplanan yaklaşık 750 kişilik bir grup, İsrail'in Gazze'ye yönelik kara harekatını protesto etti.

İsrail'in Levent'teki başkonsolosluk binasına yürüyen grup, Büyükdere Caddesi'nin iki şeridini trafiğe kapattı.

Yürüyüş sırasında çevik kuvvet polisi, geniş güvenlik önlemi aldı.

Ellerinde Filistin ve Türk bayrakları bulunan grup, "Siyonist elçilik kapatılsın", "Filistin yalnız değildir" şeklinde sloganlar attı.

Saldırılarda hayatlarını kaybedenlerin posterlerini taşıyan göstericiler İsrail bayrağı da yaktı.

CNNTürk

İsrail'in, Gazze'ye düzenlediği askeri harekata ilişkin Amerikan ordusuna bilgi verdiği belirtildi.

Sayın Marita
Foruma yazdığım ve alıntı yaptığınız notum çok açık olduğu halde, Hamas ve Filistin tarihine atıf yapmanızı anlamadım. Ben olayların tarihsel gelişimine ilişkin hiçbir saptamada bulunmadım ve görüşümü yazmadım. Açıkça yazıldığı gibi " Çatışmaların yeniden başlamasının ilk nedeni olarak" Hamas ı gördüğümü belirttim.
Bu forum başlığında bir davayı tartışmıyoruz. İsrail in yeniden sadırıya geçmesini tartışmaktayız.

Filistin ve İsrail oğulları tarihini okumayı bilen ve seven herkes gibi bende gayet iyi biliyorum. Tarihsel gelişim sürecinde bu topraklar üzerinde kimlerin yaşadığını, kimlerin burada hak iddia ettiğini ve kimlerin burayı vatanı saydığını de elbette iyi biliyorum. Unutmayınız ki bir dönem bu topraklar bizimde sınırlarımıza dahil idi.

Ancak sizin anlamadığınız nokta da burada başlıyor. Terör ün iyisi kötüsü olmaz. Hangi amaç ile olursa olsun terör yolu ile çözüm arayan her örgüt terörist örgüttür. Bunun adı Hamas olur, Hizbullah Olur, El Kaide olur, Asala olur, PKK olur. Asala yada PKK çok kötüdür. Diğerleri daha haklıdır diye bir mantık olamaz.
Terör ile geçinen terör ile dehşet veren her örgütü lanetlerim.

Benim teröristim yada bize yakın terörist diye bir kavramı külliyen ret eder tepki gösteriririm. Adı ne olursa olsun terör örgütüne destek veren her fikre ve kişiye lanet ederim.

Akan kan mevcut ateşkes ile durmuş iken, roket saldırısı ile İsrail i taciz eden, onu saldırıya zorlayan Hamas değil mi?
Hamas roket saldırısı ile hangi hedefleri amaçlamaktadır?
Bu roketler tamamen askeri ve stratejik hedeflere mi yönlendirirlir, yoksa, saldım çayıra mevlam kayıra mantığı ile nereye düşerse diye mi ateşlenmektedir?

Hamas bu saldırı sonrasında İsrail in misli ile yanıt vereceğini bilmiyor mu?
Yada siz Marita olarak bilmiyormusunuz?
İsrail ölen askerlerinin cesetleri iade edilmediği için hangi tepkiyi göstermişti hatırlarsanız bu sorunun cevabını net olarak bilirsiniz.

O zaman Hamas bu sonucu isteyerek bu amaca ulaşmak için yeniden roket saldırısına geçmiştir bu işte sadece İsrail değil Hamas ta onun kadar suçludur saptamamın neresi yanlış?

Bakın İsrail çok haklı , yada Filistin çok yanlış gibi bir hak teslimi adalet dağıtımım asla ve kat a yok. Ölen HER İNSAN için en az sizin kadar üzülüyorum.
İçin acıyor ve kanıyor. Bu insan Filistinli bir çocuk olsada, İsrail li bir kadın olsada aynı üzüntüyü duyuyorum. İnsan olmaktan, insanlığımdan utanç bile duyuyorum.

Yıllardır Terör acısı ile yaşayan bir ülkenin vatandaşı olarak terör acısını ölüm acısını yaşadığım için biliyorum.

Sadece diyorum ki; Neden Hamas bu anlamsız çatışmayı yeniden hortlattı diyorum. Hamas beğensenizde bu amaçla kurulmuş kandan beslenen bir Terör örgütüdür. İster 1987 de kurulsun isterse dün kurulsun isterse 1000 yıllık geçmişi olsun.
Hamas Filistin halkına ve davasına minicik katkısı olmayacak garip anlamsız roket saldırısına neden yeniden başladı diyorum.

Hamas neden sivil halkın arasına karışarak bu saldırıları yapıyor diyorum.
Çünkü istediği ve amacı Sivil insanların zarar görmesidir diyorum.
Bu yol ile dünyada büyük tepki doğurmak bu yol ile silah ve lojistik destek almak kamu oyu oluşturmak çabasındadır diyorum.

Yoksa Filistin halkının ve vatan, yaşama haklarının özüne dair hiçbir notum ve olumsuz görüşüm yoktur.
Lütfen sapla samanı ayıralım.

Son bir not You Tube da İsrail saldırılarına dair özellikle enformasyon için yayınlanan çok fazla görüntü var.
http://www.youtube.com/watch?v=qG0Cz...eature=related

Bu görüntüleri çok detaylı olarak inceledim. Bu nedenle Hamas ı dahil etmeden yapılan hiçbir protesto ve tepki bana çok anlamılı gelmiyor.
Cami ve roket kelimelerini nasıl bir arada düşünebilirim ki?

Evet adamlar bir ibadet yeri olan camiyi dahi bombalamış ama o camide roket stoklandığı ve o camiden roket atışı yapıldığıda görüntülerde var.

OLan zavallı Filistin vatandaşına oluyor ama hala ısralıyım. Hamas da kınanmalı ve tepki görmelidir.