Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
Sayın sdt23 ;
Evet çok haklısınız yazım iki bölüm. Zaten o yüzden ''Olay aslında budur.'' diyip konuyu bağladıktan sonra boşluk bırakıp ''alışılmış commodore1tr'' olarak bir iki satır yazdım. O da olabildiğince kibar... Adamın bıyığı badem a canım kardeşim o benim suçum değil :)
''"En azından Anayasa Mahkemesi'nin saygınlığını düşünmek" herkesin görevi olmalı, sadece Kılıç'ın değil.''
Evet kesinlikle doğru. Zaten o yüzden kısacık yazıp sustum. Dikkat ederseniz benim alışıldık uzun yazılarıma hiç benzemiyor.
Anayasa mahkemesine Bir İşletmeci atamak büyük hataydı, bu kişiyi Mahkeme Başkanı yapmak onanmaz bir hata oldu. Asıl sorun buradadır. Ne gariptir ki sayın PAKSÜT başkan olsun diye oy vermiştir bu kişiyi, ve aslında dönülmez yola o oyla girilmiştir.
İşletmeci bir kişilik olarak Anayasa mahkemesi başkanlığı gibi yüksek yargının en üst düzeyinde bulunan kişi ''Herkesten fazla dikkat ederek gerek kendi gerek anayasa mahkemesinin saygınlığını korumakla'' en üst düzeyde sorumludur. En azından düşünür düşünmeli Danıştay başkanı hukukçu Yargıtay başkanı hukukçu YSK başkanı hukukçu bu kararı ''hukuk yönünden'' böyle yorumladıklarına göre bir susup araştırayım. RTE nin peşinden akşam üstü ülkeyi curcunaya sokacak bir konuşma yapmayayım... RTE konuşur siyasidir. Bu karar işine gelmemiştir, olabilir ama sen sen yargı hemde yüksek yargının başındasın konuşamazsın. Örneğin commodore1tr olarak ben boru boru konuşup duruyorum bana deseler ki '' gel burya sen çok konuştun bundan sonra Anayasa Mahkemesi başkanı sensin'' hayatımın en kötü durumu olur !! Çünkü o andan itibaren SUSARIM !! O makam o dur. Toplantıda konuş. Olağanüstü toplantıya çağır ne yaparsan yap ama çıkıp zort diye hemde yanlış konuşma !!
Halen daha susacağına yanlış yorumun doğruluğunu savunuyor bu yanlış yetmiyor. RTE nin konuşmasını ben duymadım tesadüf diyor ki buda ayıp...
Ben özellikle ceza yargısına hele hele savcılara çok kızıyorum. Amma zırt pırt konuşmuyorum. Ben bile.. Sitede... Susması gerekense hiç susmuyor... Yok mu bu işte bir terslik...
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
27 Aralık Cumartesi 2008/MİLLİYET
Fikret Bila
fbila@milliyet.com.tr
Kılıç: İstifamı gerektiren bir durum yok
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın açıklamasıyla yüksek yargı organları arasında tartışma başladı. Kılıç, Anayasa Mahkemesi kararının Danıştay tarafından değiştirildiğini, bunun Anayasa’ya aykırı olduğunu savunurken, Başbakan Erdoğan’ı ve hükümeti kollamakla suçlandı. Bu gerekçeyle de Kılıç’ın görevinden istifa etmesi gerektiği öne sürüldü.
Kılıç, dünkü görüşmemizde bu konudaki sorularımı yanıtladı.
‘Danıştay, kararımızı değiştiremez’
Tartışmanın hukuki boyutu nedir?
- İşin özü Danıştay’ın, Anayasa Mahkemesi kararını etkisiz kılması, değiştirmesidir. Bu, Anayasa’ya aykırıdır. Anayasa Mahkemesi’nin kararları, Anayasa’nın 153. maddesi gereğince her kişi ve kurumu bağlar. Danıştay’ı da bağlar. Benim açıklama yapmamın nedeni de budur. Ben, mahkememin kararını savundum.
‘Belirlediğimiz tarih değiştirildi’
Danıştay, kararınızı nasıl değiştirdi?
- Biz, Anayasa Mahkemesi olarak, 22.3.2008 tarih ve 5747 sayılı yasanın geçici 1. maddesinin bir bölümünü iptal ettik, bir bölümünü Anayasa’ya uygun bulduk. İptal ettiğimiz bölüme giren beldeler, bu karar gereğince seçime girme hakkı kazanmış oldular. 862 belde kapatılmıştı. İptal kararımız nedeniyle 250’si yeniden seçime girebilecek konuma geldi. Ancak Danıştay 8. Dairesi bunu genişletti ve diğer 612 beldenin bu konuma gelmesini sağlamış oldu.
Bunu nasıl sağladı?- Biz, kararımızda 22.3.2008 tarihi itibarıyla yasal süresinde başvuran beldelerin bu kararımızdan yararlanabileceğini hükme bağlamıştık. Bu, yasanın yürürlük tarihidir. Bu durumdan 250 kadar belde yararlanabiliyordu. Danıştay bu tarihi değiştirdi ve bizim kararın Resmi Gazete’de yayımlanma tarihi olan 6.12.2008 tarihinden itibaren yasal süresi içinde başvuran bütün beldelerin yararlanmalarını sağlamış oldu. Oysa, bu beldelerin kapatılmasını biz Anayasa’ya uygun görmüştük. Bizim bu kararımız, Danıştay’ı da bağlar. Bunu değiştirme, genişletme, etkisiz kılma yetkisi yoktur.
‘Umurumda değil’
Sizin, bu tutumunuzla Başbakan’ı ve hükümeti kolladığınız öne sürüldü. Siyasi tutum almakla suçlandınız?
- Hiç ilgisi yok. Benim herhangi bir siyasi partiyle lehte veya aleyhte bir bağlantım, bir ilişkim olamaz. Beldelerin seçime girip girmemesi de benim hiç umurumda değil. Ben, hukukla ilgiliyim. Ben, kararımızın arkasında durdum, bir siyasi partinin arkasında veya karşısında değil.
‘Başbakan’ı duymamıştık’
Sizin, Başbakan Danıştay’ın kararını eleştirdikten sonra açıklama yapmış olmanıza dikkat çekildi.
- Onun da ilgisi yok. Biz açıklamayı hazırladığımızda Başbakan’ı duymamıştık. Yüksek Seçim Kurulu’nun kararının yer aldığı Resmi Gazete bize öğleden sonra geldi, onu okuduk, inceledik ve çoğunluk kararımızı oluşturan 6 arkadaşın ortak iradesiyle ben bu açıklamayı yaptım.
Sizin Başkan olarak Anayasa Mahkemesi’ni politize ettiğiniz ve sürekli hükümetten yana tutum aldığınız eleştirisine ne diyorsunuz?
- Bunu söylemek sadece bana değil, çoğunluk kararını oluşturan 6 arkadaşımıza ve Anayasa Mahkemesi’nin manevi şahsiyetine hakarettir. Böyle bir eleştiriyi kabul etmiyorum.
‘İstifam söz konusu değil’
Son açıklamanıza atıf yapılarak istifa etmenizi isteyenler oldu?
- Dediğim gibi, ben, 6 arkadaşımız adına ve mahkememizin kararını savunmak üzere açıklama yaptım. Bu, istifa gerektirecek bir durum değil. Mahkememizin kararını savunmak, karara muhalif arkadaşların da görevidir.
Mahkemenizin 8 üyesi sizi eleştiren bir açıklama yaptı?
- Bu 8 arkadaştan 3’ünün kararda imzası yok. Diğer 5’i de zaten muhalefet şerhi yazan arkadaşlar. Ben, çoğunluk görüşünü oluşturan 6 arkadaş adına açıklama yaptım, bunun için muhalif üyelerin rızasını veya heyet kararı almak gerekmiyor. Onlar zaten muhalefetlerini yazdılar.
Danıştay’ın, kararınıza uymamasının bir yaptırımı var mı?
- Maalesef yok. Anayasa’nın 153. maddesi açık. Her kişi ve kurum, Anayasa Mahkemesi kararına uymak zorunda. Yargı organları dahil. Yargı organları uymazsa, her kurum çıkıp Anayasa Mahkemesi’nin kararını etkisiz kılmaya, değiştirmeye kalkarsa o zaman ne olur?
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
27 Aralık Cumartesi 2008/MİLLİYET
Taha Akyol
t.akyol@milliyet.com.tr
Yargıdaki kavga
YARGI ne için vardır? Çekişme ve çatışmaların çözülmesinde tarafsız hakemlik yapmak için...
Peki, üst yargı organları kendi aralarında ve hele de kendi içlerinde çekişmeye, çatışmaya başlarsa hakemliği kim yapacak?!
Mesele bu bakımdan vahimdir.
Büyük tartışmalara yol açan yargı kararlarında karmaşık teknik ayrıntılar var; ana hatlarını belirtmek için şöyle özetleyebilirim:
Anayasa Mahkemesi, belediyeler yasasının bazı maddelerini iptal etti; bazı maddelerini onayladı. Böylece “hakem” son sözü söylemişti, belde belediyelerinden hangilerinin hukuki varlıklarının sona erdiği ve bu yüzden seçime giremeyecekleri belli olmuştu. (Karar No: 2008/153)
Fakat Danıştay 8. Daire farklı bir karar verdi; bazı belediyelerin dava açma hakkı devam ediyordu, öyleyse hukuki varlıkları sona ermemişti... (Karar No: 2008/8384)
Bunun üzerine YSK görüş bildirdi: Bu belediyelerin madem hukuki varlıkları devam ediyor, öyleyse seçime girebilirler!
Ve gerçekten kaos! Seçimin meşruiyeti tartışmaları!..
Anayasa yargıçları
Bu tablo karşısında, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, mahkemesinin kararını savundu; Yüksek Mahkeme kararına uymadığı gerekçesiyle Danıştay’ı eleştirdi...
Fakat Anayasa Mahkemesi’nden “8 üye” Kılıç’ı eleştirdi, hatta suçladı!
Yine teknik ayrıntıya girmeden belirteyim; temel ihtilaf noktası şu:
Anayasa Mahkemesi’nin kararına göre, 22 Mart 2008 tarihinden itibaren 60 gün içinde iptal davası açmayan belde belediyelerinin hukuki varlıkları sona ermişti; dolayısıyla seçime girmemeleri gerekecekti. Üzerinden değil 60 gün, aylar geçtiğine göre iş hallolunmuştu.
Fakat Danıştay 8. Daire, bu tarihi değiştirdi; 6 Aralık’tan itibaren 60 gün içinde iptal davası açan belediyelerin hukuki varlığının devam etmekte olduğuna karar verdi! Süre dolmadığına göre, bir dilekçe verip seçime girebileceklerdi!
Buradaki hukuki sorun şudur:
Anayasa Mahkemesi’nin “22 Mart 2008” diye karara bağladığı tarih, herkesi, bu arada Danıştay’ı da bağlar mı, bağlamaz mı?!
Değişik dünya görüşlerine sahip hukukçular, Prof. Ergun Özbudun, Prof. Hikmet Sami Türk, Prof. Ülkü Azrak, “Anayasa Mahkemesi kararı herkesi bağlar” diyor, zaten anayasa hükmü de böyle.
‘8 üye’ ne diyor?
Fakat Anayasa Mahkemesi’nin bir kısım üyeleri bu hukuki tartışmaya ışık tutmak yerine, mahkemesinin kararının bağlayıcılığını savunan Haşim Kılıç’ı suçladılar!
Anayasa Mahkemesi, söz konusu “22 Mart 2008” tarihini hükme bağlayan kararını 5 muhalif üyeye karşı 6 oyla almıştı.
Bu 5 üye Kılıç’ı eleştirse, tamam... Fakat 5 sayısını 8’e çıkarmak için, müzakere ve karar oturumlarına katılmamış bir asıl ve iki yedek üyeyi de katarak “8 üye karşı çıktı” diye açıklama yapmalarını doğrusu çok yadırgadım.
Yüksek yargıda görüş farkları elbette olacak ama bu kadar kutuplaşma hiç yakışmıyor!
Bu “8 üye”, keşke, Anayasa Mahkemesi’nin “22 Mart 2008” tarihini hükme bağlayan kararının “bağlayıcı olup olmadığını” açıklasalardı hepimiz aydınlanmış olacaktık.
Bunun yerine maalesef bir ‘iç polemik’ görüntüsü verdiler.
Bu noktadan itibaren hayati derecede önemli olan husus, seçimlerin meşruiyetinin zedelenmemesidir; demokrasiye inananlar bunun üzerinde titremelidir.
Re: Anayasa Mahkemesinde karşı görüş
29 Aralık Pazartesi 2008/MİLLİYET
Rıza Türmen
Arapsaçı
Anayasa Mahkeme’sinin, nüfusu 2 binin altına düştüğü için kapatılan belediyelere ilişkin kararı ve bunu izleyen Danıştay ve Yüksek seçim Kurulu kararları, birbirinin ardından yapılan açıklamalar, sorunu arapsaçına döndürdü.
Sorunun birkaç yönü var:
1. Anayasa Mahkemesi kararı ile Danıştay kararı ve Yüksek seçim Kurulu arasındaki çelişki: Anayasa Mahkemesi kararında nüfus sayım sonucuna itirazlar için başlangıç tarihi yasanın yürürlüğe girdiği 22 Mart 2008 olarak açıkça beliriyor. Danıştay ise beldelerin itiraz haklarını ancak Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararı açıklanınca öğrendiklerini, o nedenle itirazlar için başlangıç tarihinin Anayasa Mahkemesi kararının açıklandığı 6 Aralık 2008 olması gerektiğini söylüyor. Yüksek Seçim Kurulu da Danıştay kararına uyacağını açıklıyor.
Hukuk devleti
Sorun bu görüşlerden hangisinin haklı olduğunu saptamak değil. Sorun, Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı. Anayasa’nın 153. maddesi Anayasa Mahkemesi kararlarının yargı organları için de bağlayıcı olduğunu öngörüyor. Anayasa’nın 138. maddesi, yargıçların Anayasa’ya göre hüküm vereceğini belirtiyor. Anayasa’ya neyin uygun olduğuna karar verecek olan ise Anayasa Mahkemesi.
Anayasa Mahkemesi kararında itirazlar için başlangıç tarihi belirtilmemiş olsaydı, Danıştay’a bir yorum alanı kalacaktı. Ama tarih belirtiliyor. Danıştay bu görüşü paylaşmasa bile, karara uyması gerekirdi. Hukuk devleti yargıda başlar.
Karşıt görüşün önemi
2. Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın açıklaması: ABD Yüksek Mahkemesi ya da Alman Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın basın önüne çıkıp “Bizim verdiğimiz kararın anlamı şudur” diye açıklama yaptığını hiç duydunuz mu? Yargıcın rolü, mahkemenin gerekçeli kararıyla sınırlıdır. Yargıç, gerekçeli karar ya da yazdığı karşıt görüşle konuşur. İfade aracı TV kameraları değil, verdiği karardır. Ama Mahkeme adına bir açıklama yapma zorunluluğu varsa, açıklamanın doğal olarak mahkeme üyesi tüm yargıçların görüşlerini yansıtması gerekir. “Ben çoğunluk adına bu açıklamayı yapıyorum. Karara karşı olanları ilgilendirmez” görüşü pek inandırıcı değil. Bir kere, açıklama Anayasa Mahkemesi adına yapılıyor. O nedenle, bütün yargıçları ilgilendirir. Ayrıca, karar, gerekçesi ve karşıt görüşlerle bir bütün oluşturur.
Bölünme ortaya çıktı
3. Yargının güvenilirliği: Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın açıklaması, arkasından 8 üyenin açıklaması, Danıştay’ın açıklaması yargının içindeki bölünmeyi ortaya çıkardı. Kamuoyunda yargının güvenilirliğini sarstı. Kanımca, içinde bulunduğumuz durumun yarattığı en büyük sakınca bu.
Yargının güvenilir olması, kendine düşen görevi yerine getirebilmesi için vazgeçilmez bir koşul. güvenilirlik halkın, yargının bağımsız, tarafsız, adil olduğuna inanması, güvenmesi anlamına geliyor. Yargıçların moral standartlarına güvenmek anlamına geliyor. Yargıçların ve yargı organlarının bir güç mücadelesi içinde olmadıklarına, Anayasa’yı ve demokrasiyi korumak dışındaki başka bir nedenle hareket etmediklerine güvenmek anlamına geliyor. Yargının siyasal çekişmelerin dışında olduğuna güvenmek anlamına geliyor. Yargıya güvenmek, halkın, yargı kararlarındaki bütün görüşleri paylaşmasa bile, bu kararların meşruiyetini kabul etmesi bakımından önem taşıyor.
İçlerinde çözselerdi
O nedenle yargı organları içlerindeki ve aralarındaki bu tartışmaları keşke dışarıya vurmadan kendi içlerinde çözümleselerdi.
4. Başbakan’ın açıklaması: Sayın Başbakan’ın yargıyla ilgili açıklamaları, yargıya siyasetin gölgesini düşürüyor. Başbakan, açıklamalarıyla yargıya ya iktidar yanlısı ya da iktidar karşıtı görünümü veriyor. Oysa yargı ikisi de değil. Bu kere de böyle oldu.
Yargının tarafsızlığı ve güvenilirliği, bir ülkede hukuk devleti ve demokrasinin üzerinde durduğu zemin. Bu zemini arapsaçına döndürmemeye özen göstermek gerekir.