Kayacı'yı haklı çıkarmak için bu kadar uğraşıya değer mi acaba? :rolleyes:
Printable View
Sayın Gür;
Aysun Kayacı sizin gibi lafı hiç dolandırmadı. Açıkça "dağdaki çobanla benim oyum eşit mi?" diye sordu. Bu cümlenin anlamı çok açık. Bunu açıklamak için sizin gibi bin dereden su getirmeye gerek yok. Çünkü bu cümle yorumlamaya muhtaç olmayacak kadar açık. Ama siz bin yıldan daha öncesinin Çiçero'sundan ve "elitist demokrasi" denilen kavramsan medet umuyorsunuz. Çiçero'nun Aysun Kayacı ile aynı düşüncede olup olmadığını bilmiyorum, ama aynı düşüncede olsa da neyi değiştirir?
Bugün bizim ve bütün dünyanın uygulamaya çalıştığı demokrasi anlayışı "elitist demokrasi" mi?
"Elitist demokrasi" dediğiniz şeyin bu günkü demokrasi anlayışımız ile ilgisi nedir?
"Bu demokrasi bize iyi gelmez, dağdaki çobanın oynunu bir, Aysun Kayacı'nın oyunu iki, Harun Gür'ün oynu üç, Abbas Bilgili'nin oynunu sıfır sayalım şeklindeki bir elitist demokrasi bize uyar" mı? demek istiyorsunuz?
Şu demokrasi anlayışınızı biraz açın da biz de anlayalım.
Selamlar.
Sayın Gür,
Uğraşmak denebilirse buna, siz ve hatta bir çok insan da en az benim kadar uğraşıyor demektir, ki, değer mi değmez mi orasını da zamana bırakalım.
Kayacı'nın, oy ile ilgili söylemlerinden sizinle hemfikiriz zaten, ancak diğer konular beni aşar , siyasetten biraz uzağım fakat bir kesim insana "ayak takımı" denmesini de hiç hoş bulmuyorum doğrusu.
Saygılarımla,
Afedersiniz, sermayenin bu yayılışı ne zaman oldu? Anadolu'ya akan sermayeyi biz mi gözden kaçırdık acaba???
Zira böyle bir yorumu duyunca, radyo TV ve gazetelerde gördüğüm haberlerde bir hata olmalı veya kulaklarımda gözlerimde bir sorun var demek ki deyip, google'da "milletin efendileri" köylüler ve çiftçiler hakkında küçük bir araştırma yapayım dedim.
Geriye gitmemek için, henüz 3 ayı dolmuş olan 2008'i de aramaya dahil ettim.
Onbinlerce sayfa ile karşılaştım.
Arama motoruna da güvenmeyip, şöyle rastgele haberlere bir göz atayım dedim.
"Çiftçi, AKP döneminde 0,75, Refahyol döneminden bugüne kadar ise 2,5 kat fakirleşti"
"Atatürk´ün "Türk milletinin efendisi´diye tarif ettiği çiftçi, AKP´nin uyguladığı yanlış tarım politikaları sonucu bitme noktasına geldi. İşte son durum... "
“22 Temmuz seçimleri sonrası 6 ay içindeki gübre ve yem artışlarında %50 artış oldu. Mazot fiyatları sessiz sedasız artı. Buna karşın pancar fiyatları düştü. Besi yeminde artış oldu. Küçük çiftçi AKP tarafından bitirildi.”
"Başbakan Tayyip Erdoğan ile geçen yıl yaptığı tartışmayla gündeme gelen çiftçi Kemal Öncel, AKP'nin Mersin mitingi öncesi ilginç bir uygulamaya maruz kaldı. polis, miting günü (dün) tekrar harekete geçti. Öncel, karakola getirildi. Miting boyunca karakolda tutuldu."
Neyse ki çabalarım sonucunda, sermayenin Anadolu'ya aktığına dair bir haber bulabildim nihayet! Gerçi haber, sermayenin seçimden azzz önce nasıl aktığını ve seçimden hemen sonra bu akışın nasıl terse döndüğünü anlatıyordu. Ama olsun varsın, sonuçta sermaye bir yere akmış, şu Aysun hanımın neden kendisininki ile eşit olmadığını sorguladığı oyları hüpppp şeklinde içine çekerek, geriye akmak suretiyle bir akış fiili gerçekleştirmişti.
http://www.tarimdunyasi.net/?p=72
Ne kadar yerinde bir tepki. Alkışlıyorum.
Acaba benzer tepkileri, -sözüm size veya herhangi birine değil- şimdi etrafında kalkanlar ördüğümüz "milletin efendileri" bizzat başbakan ve bakanları tarafından hor görülürken neden görememiştik??
Gerçi ne gerek,
Çiftçimize çok haklı olarak "anasını da alıp gitmesi" salık verilmiş, “Bu millet yatıp kalkıp size mi çalışacak” diye yerinde bir cevap almış, meclis başkanınca "seni buraya kim yolladı, terbiyesiz!” denilerek hakkında methiyeler düzülmüş sonra bu methiyeleri tam olarak anladı mı acaba diye karakollarda ifadeleri alınmıştı.
Bunları demek ki hepimiz hoş bulduk.
Sn. Bilgili ,
Yazdıklarımdan benim demokrasi anlayışım anlaşılmıyor mu? Yoksa siz işin özünden mi uzaklaşmaya çalışıyorsunuz?:o
Sn. Deniz02,
Eleştirim sizin yazdıklarınıza değil, ben de siyasetten anlamam, ancak dağdaki çobanın durumunu, anladığım kadarıyla siyasetçiler de anlamıyorlar. Eleştirim onlaradır.Dağdaki çoban ve onu temsil edenler biz niye bu haldeyiz diye sorgulayacaklarına, gözü kör olsun eğitimsizlikten herhalde, sözde eşitlikçilerin hamasi söylemlerinin kuyruğuna takılmayı tercih ediyorlar.
Sn. matise,
Elinize sağlık yazdıklarınızın altına imza atarım. Ancak kaçırdığınız birşey var, aslında bir sermaye akışı var bizim tarikatçı-cemaatçi Anadolu Kaplanları'na... O işletmelerin işçileri de sınıf bilinci, özgür iradeleri ve eşit oyları ile bu akışı oya çevirirler inşallah...:o
Selamlar,
Sayın Bilgili,
Size kesinlikle katılıyorum.
Sayın Gür'ün cümleleri günümüz siyaset anlayışı için ziyadesi ile süslü kaçmaktadır.
Sözleri dikkate alınmaya değmeyecek birinden duyduğumuz sözler için, sözleri bir yana bırakmak ve doğrudan kişinin şahsı üzerinde "vurun kahpeye"cilik oynamak daha demokratik bir yaklaşımdır.
Hanımefendi aklı ermeden bir yarayı kaşımıştır. Yarayı boşverelim, süslü cümlelere ne gerek var, bizzat hanımefendinin şahsiyetine yönelelim.
Hem böylece demokrat alkışlar da toplarız.
Hanımefendinin şahsiyetine tükürmekle uğraşalım, böylece bir çobanın oyunun neden değersiz kılındığını gözden kaçırabiliriz.
Çoban benzetmesi altında, çaresizliğe mahkum edilmek sureti ile oyu satın alınabiliyor olanları, bu alım satımın neden ve hangi koşullarda gerçekleştiği gerçeğini, bu alım satıma son verme gerekliliğini sakın ha sakın tartışmayalım.
Eyvah sanırım süslü cümleler kurmaya başladım!
Aysun Kayacıdan çok önce ayrımı devletin bir kuruluşu yapıyor. Devlet hastanelerine yolu düşmeyen yok gibi. Muayene için sıra alacağınızda hiç dikkatinizi çekti mi. Emekli sandığı mensupları SSK+Bağkur+Yeşilkart sahiplerinden ayrı bir sıraya sokuyor. Numara sırası onlara ayrıcalıklı veriliyor. Bildiğiniz gibi Emekli Sandığı mensupları Devlet kademlerinde görev alan çalışanların tamamı. Bağkur iş ve işyeri sahipleri, SSk lılar özel sektör işgörenleri ve yeşil kartlılar devlete tek kuruş prim ödemeyen ve yoksul olarak tespit edilen (!) kişilere verilen karne sahipleridir. Bu ayrımcılığı yapan devlet kuruluşunun düşüncesi yanında Aysun Kayacı'yı kınamamak lazım. Neticede cehalettir. der çıkarsınız işin içinden.
Çoban polemiği dış basında
Manken Aysun Kayacı Alman basınında da geniş yer aldı. Kayacı’nın “Ayak takımının iktidara getirdiği partiden şikayet ediyorsunuz” ve “Dağdaki çobanla benim oyum bir mi” sözleriyle başlayan tartışma Alman basınının da gündemine girdi.
Ülkenin en ciddi gazetelerinden Die Welt, tartışmaya geniş yer ayırarak, “Şu sıralar Türkiye’nin bir numaralı gündem maddesi zannedildiği gibi PKK ya da AKP’ye açılan kapatma davası değil. Bütün ülke, basın ve halk, sarışın bir model ile AKP ve çobanlar arasındaki tartışmaya kilitlenmiş durumda. Kayacı, televizyondan yaptığı açıklamalarla Türklüğü ve çobanlığı aşağılamakla suçlanıyor” diye yazdı. Kayacı’ya halkı incitmek suçlamasıyla dava açıldığını belirten gazete, ünlü mankenin birlikte program yaptığı Müjde Ar’ın da “Adıyaman’da insanlar hâlâ mağarada yaşıyor” sözleri nedeniyle tepki çektiğini ifade etti.
ORDU BİLE ONA KARŞI
Gazete şu ifadeleri kullandı: “Genç manken açıklamalarıyla AKP’yi de karşısına aldı. Bazı sivil toplum örgütlerini ve doğal olarak çobanları da kızdırdı. Hatta İslami kökenli hükümet ile Kemalist ordu bile manken Aysun Kayacı’ya karşı birleşti. Emekli bir general ’Atatürk’ün kemikleri sızlamıştır’ açıklaması yaptı. Bir çoban da yargıya başvurarak Kayacı’dan özür dilemesini istedi. Ünlü mankene sözleri için Orhan Pamuk’un da yargılandığı 301’inci madde gereği dava açılabilir. Bu sayede Kayacı da Pamuk’la aynı kategoriye girmiş olacak. Gerçi kendisi önceki gün bir açıklama yaparak ”Ağzıma tüküreyim“ diyerek hata yaptığını kabul etti.”
İnternetHaber
Sayın matise,
Beni alkışlamayın , kimim ki ben... Şunun bunun şakşakcısı olacağımıza değerlerimize sahip çıkalım, koruyalım, öylesi daha iyi olur bence...
Bunun bir gaf olduğunu mu anlatmaya çalışıyorsunuz anlayamadım ama, hadi diyelim ki ben yanlış anladım , o anladı, ya öteki? Reyting uğruna, bilerek , isteyerek söylemiş olduğu apaçık ortada , bunu başka bir şey için malzeme yapmaya gerek yok ki...
Gaf olduğunu düşünemediğim gibi, eğer gafları da buraya taşıyacak olursak, o dediğiniz gaf, devenin yanında pire bile kalır. Kimsenin avukatı da değilim ancak eğri oturup doğru konuşacaksak, ne yazık ki bu böyle...
Sayın Gür,
Yine inceden inceden döktürmüşsünüz ama şu ana kadar ülkemizin her yerinde Oxford vardı da şimdiki hükümet mi engel oldu, ya da insanlar mı akıl edemedi gitmeyi, bu biraz düşündürücü değil mi sizce de?
Şu da var; o çoban veya çiftçi veya o bir kesim halkı okumamış cahil olarak görebilirsiniz ancak öyle akıllılarlar ki , kim ne yaparsa yapsın, ne verirse versin , ne vaatte bulunursa bulunsunlar, hiç kimsenin peşine takılmadıkları gibi, oylarını da nereye vereceklerini çok iyi bilirler. Eğer, bir birinin peşine takılma gibi bir durum varsa da , nasıl ki herkes biribirinin peşine takılıyorsa, bırakın onlar da takılıversinler, herkese hak da onlara neden müstehak olsun.
Hiç bir partinin savunucusu da değilim, velhasılı Kayacı, diyeceğini demiş , hakaret etmiş, öyle olarak da algılanmış , karşı taraf da suç duyurusunda bulunmuş, davanın reddi veya kabulü de yüce mahkemenin bilebileceği bir durumdur, bize de saygı duymak düşer, o kadar...