-
bundan başka; bir de, DOĞRUDAN DOĞRUYA İFLÂS YOLU vardır ki; şartları mevcut ise, gerek alacaklı ve gerekse borçlu, doğrudan iflâs tâlebinde bulunabilmektedir.
örneğin;
alacaklının tâlebi ile; (borçlunun ikâmetgâhının belli olmaması, borçlunun taahhütlerinden kurtulmak gayesi ile KAÇMASI, (misâl; borçlunun, alacaklının tâkibinden kaçmak bahanesi ile ticârethanesini kapatarak HİÇ BİR ADRES BIRAKMADAN ORTADAN KAYBOLMASI, borçlunun alacaklılarının haklarını ihlâl edecek nitelikte hileli işlemlerd bulunması veya bunlara TEŞEBBÜS etmeleri (örnek; borçlunun malvarlığının azalması sonucunu doğuran işlemler vb.) borçlunun, alacaklısını zarara uğratmak maksadı ile, mallarını yakınlarına devretmesi, borçlunun haciz yolu ile tâkip esnasında mallarını saklaması, borçlunun ÖDEMELERİNİ TATİL ETMİŞ OLMASI, vb.) VE DAHA BİR ÇOK HALLERDE; borçlunun iflâsına karar verilmesi söz konusu olabilecektir.
bu gibi hallerde; alacaklının alacağının tehlikeye girmesi mümkün olabildiğinden; kanun; alacaklıya bu hakkı tanımıştır. kesin delil gerektirmeden ve az çok (borçlunun kaçacağı, mallarını elinden çıkaracağı vs. kuvvetle muhtemel olan) ve bu yönde mahkemede kanaat oluşturan bilgi ve belgelerle; bu konuda asliye ticâret mahkemesinden tâlepte bulunmak mümkündür..
-
ayrıca, belirtmekte fayda vardır ki; borçlunuz aleyhine iflâs tâkibi yürütmek, her zaman tavsiye edilebilecek bir yol değildir. borçlunuz iflâs bayrağını çekmiş ve "uçan kuşa borcu olan" bir tâcir ise, yapacağınız iflâs tâkibinde beklenmedik neticelerle de karşılaşabilirsiniz. meselâ; iflâs tâkibi neticesinde KONKORDATO sonucu çıkabilecektir. bu ise; hem alacaklarınızın daha uzun müddet sürüncemede kalmasına yol açabileceği gibi; ALACAKLARINIZIN TAMAMINI (VE BU ARADA BİR KISIM FAİZLERİ DE) ALAMAMANIZ, KUVVETLE MUHTEMELDİR.
örneğin; 100 lira olan asıl alacağınızı, belli bir ödeme plânı dâhilinde ve (farz-ı mahal) 70 lira olarak tahsil edebileceksiniz. bakiye borç ise silinerek iptâl olacaktır.
-
bundan başka; borçlunun, zaman zaman "sözde" alacaklılarla işbirliği içerisine girerek (danışıklı dövüş yaparak) kendi aleyhine "göstermelik" icrâ tâkibi yaptırmak sureti ile HİLELİ İFLÂS yapmış oldukları da, türkiye'de rastlanan olaylardandır. bu kerre; bu gibi borçlulara karşı, hileli iflâs yapıldığı gerekçesi ile de, ayrıca yasal yolllara müracaat edilmesi gerekecektir.
borçlunuzun piyasaya çok fazla borcu olduğuna ve alacaklılarının da sayıca çok olduğuna kanaat getirdiyseniz; iflâs tâkibi yapmanızı, açıkça, pek fazla tavsiye edemeyeceğim. zira; icrâ tâkibi CÜZ'İ (FERDİ) icrâ tâkibi olmasına karşın, iflâs KÜLLÎ (TOPLU) icrâ olduğundan; burada; borçlunun karşısında TÜM ALACAKLILARI VARDIR.
bu nedenle; alacaklı sıfatı ile; borçlunuz aleyhine iflâs tâkibi yaptığınızda ve iflâsa karar verildiğinde; DİĞER ALACAKLILARIN DA, (ferdi olarak herhangi bir icrâ tâkibi yapmalarına gerek kalmaksızın) sizin yapmış olduğunuz tâkibe KATILMAK HAKLARI (VE MECBURİYETLERİ) VARDIR. bu alacaklıların, sizin borçlunuz aleyhine icrâ tâkibi yapma imkânları (belirli bir süre için) hukuken kalmadığından; kendi alacaklarını da masaya yazdırarak (tabiri caiz ise, bir nev'i, zahmetsizce faydalanacaklardır. borçlunun karşıısnda tüm alacaklılar bulunduğundan; alacaklarınızın bir kısmını da tahsil etmeniz mümkün olmayacaktır. (doğaldır ki; borçlunun tüm malvarlığı satılsa dahi, tüm alacaklılarının alacağını karşılamaya yetmeyeceğinden; bu mal varlığı satılarak paraya çerilmek sureti ile, belli bir sıra cetveli ile, her alacaklının, alacağının hiç değilse bir kısmını alması temin edilecektir.)
-
özetle; yapılması gereken en uygun işlemler şunlardır:
gecikmeden tahliye dâvâsını açarak sonuçlandırmaya çalışmanın yanısıra; öte yandan da, alacakları peyderpey icrâ müdürlüğünden işleme koyarak gelişmelere göre gereğini yapmaktan ibarettir. elinizde senetleriniz olduğundan; kira sözleşmenize göre (örnek no.49)dan istemde bulunmak yerine; bu senetleri (örnek no.163) den işleme koyarak, kambiyo senetlerine mahsus icrâ tâkibi yapmanız, kanaatimce çok daha avantajlıdır.
alacaklarınızı tehlikede görüyorsanız, öncelikle, yüzde 15 teminat yatırarak ihtiyati haciz uygulamanızı da tavsiye edebilirim. icrâ tâkibi/tâkipleri neticesinde; mal beyânında bulunmamak vs. gibi suçlar tespit ederseniz, diğer yandan da icrâ cezâ mahkemesine konu ile ilgili müracaatınızı da yapın. tahliye dâvâsnız hemen neticelenmese bile; bir yandan alacaklarınızı peyderpey tahsil edersiniz. ilerideki gelişmelere göre, yapmanız gereken işlemleri tespit edersiniz. bu şekilde zaten; borçlunuzu "dört bir yandan" sıkıştırmış olacaksınız.
(normal konuşmadan anlamıyorsa; onun anladığı dilden konuşmanın yararı olacak) diyorsunuz. bilâkis; onun ANLAMADIĞI dilden, yani HUKUK DİLİNDEN konuşmanızı size şiddetle tavsiye ederim. emin olunuz ki; sizin sorununuz HUKUKİ PLATFORMDA halledilebilecek bir konu olup; bu konunun halli, size göründüğü kadar zor da değildir. hiç bir borçlunun, "borcunun üstüne yatması" hukuken, kolay kolay mümkün değildir. esasında; illegal yollardan veya daha farklı yöntemlerle de bu problemi kökünden çözmek mümkün ise de, bu hususları da burada telaffûz etmek istemiyorum. bir hukuk devleti olan türkiye'de,sorunu HUKUK ile çözmek var iken, zaten buna gerek de yoktur.
saygılarımla.
-
unutmuş olduğum bir hususu eklemek istiyorum.
kiracınız, sözleşme (dönem) ortasında mecuru kendisinden kaynaklanan nedenlerle tahliye etse bile, -mecur halen zimmetinde sayılacağından- kira geliri kaybına sebebiyet verdiğinden, mecurun boş kaldığı aylar için işleyecek kira bedellerini dahi ödemekle yükümlüdür. şu kadar ki, mecur boş kalmış olmasına rağmen, akâbinde yeniden kiraya verilebilmesi mümkün olmuş ise, eski kiracınızdan bu aylara ait bedeller tâlep edilemez.
kiracınız, sözleşme süresinde fesh edilmedikçe, sözleşme sonuna kadar olan kira bedellerini, (mecurun kiracınız tarafından fiilen kullnılıp kullanılmadığı hususu nazara alınmaksızın) ÖDEMEKLE YÜKÜMLÜDÜR. bundan başka; zimmetinde sayılan dönemde meydana gelen her türlü zarar-ziyân, elektrik, su. aidat, mecurdaki hasarlar vs. gibi bedelleri de ödemekle yükümlüdür.
yargı sürecindeki gelişmeleri bilâhare bildirebilirsiniz.
-
Sayın Zara
Avukata gittim sahte sözleşmeyi gördüm. Vergi dairesine verdiği sözleşme, (yani farklı miktarlarda değil 300 milyon tl sözleşme)benim imzam ile alakası yok. Yanlız bu sözleşmeyi noterden onaylatarak vermiş. Bu noktada bir soru sormak istiyorum.
1- Ben olmadan veya oradaki imzanın bana ait olup olmadığını görmeden nasıl onaylar.
2- sözleşme tarihi 1.6.2004 olmasına rağmen noter onayı yaparmı,
3- Bu noter onayı dava sürecinde başımıza dert açarmı
Benim bildiğim kadarı ile kiracının ve Kiralıyanın imzalarını ve hüviyetlerini görmeden onayı yapmamasıdır.
Eğer onay yapacaksa bu sadece aslının aynıdır ibaresini koyarak yapmasıdır.
Sonuçta imzayı ispatlaması gerekmiyecek ve biz imzanın sahte olduğunu ispatlamak zorunda kalacağız diye düşünüyorum. Yorumunuzu yaparsanız sevinirim.
Tahliye davası bugün itibariyle açıldı. Bakalım daha neler göreceğiz..
Saygılar,
-
sizin de bildiğiniz gibi, noterlikçe onaylanmış olan bu sözleşmeye (imza aidiyeti konusunda) itibar edilebilmesi için, bu sözleşmenin arkasında, noterlikçe onay anında, sizin de hüviyetinizin ve (onayın, TARAFLARIN MÜRACAATI ile, noter huzurunda yapıldığına dair) şerh bulunması gerekir. oysa sizin anlatımınıza göre böyle bir durum yoktur.
bu belgede ve noterde, sadece kiracınızın hüviyeti yer aldığına göre, bu olsa olsa, kiracınızın SUÇUNUN, noter huzurunda da sabit olduğunu gösterir, kiracınız aleyhine bir delildir. (benim fikrimce)