Unutmadan,
6 okun temeli zaten Atatürk'e ve Atatürkçülüğe dayanmaz mı? Neden Halkçılık ilkesini, halkçılığın temeli olan Atatürk ve Atatürkçülük olarak değil de, bir partinin 6 okundan biri olarak gördüğünüzü anlayamadım.
Printable View
Sayın Yüksel;
Verdiğiniz yanıtlar için teşekkürler. Benim alıntı yaptığım yazar ve politikacıları "sözde Atatürkçüler" diye niteliyorsanız, sevenleri ve kendileri alınırlar sonra.. Benden hatırlatması...
"AKP'li üyelerimiz", "sağcı", "muhafazakar" gibi kavramların muhatabı olmak istemiyorum. Sanıyorum siz de bu kavramlarla beni kastetmediniz. Ben liberal demokratım. Benden hatırlatması...
Bu gün Kemalist çizgideki yazar ve yorumcular Atatürkçülük denince 6 oku anlıyorlar. Altı ok Atatürkçülüğü donduran, dogma haline getiren bir düzenlemedir. MHP'nin 9 ışıkından farklı bir tarafı da yoktur. Atatürk'ün kendisi "ben dogma bırakmadım" diyor. Ben Atatürkçülüğü "çağdaş uygarlık" olarak anlıyorum ve bu ifadeyi Atatürkçülüğü donduran değil, geliştiren bir bir ifade olarak düşünüyorum. Örneğin, "çağdaş, laik, sosyal bir hukuk devleti" ifadesi de Atatürkçülüğü çok güzel ifade eden bir anlatımdır diye düşünüyorum.
Selamlar.
İsmini zikrettiğiniz politikacı ve yazarların sözde Atatürkçü olduğunu iddia ve ima etmedim efendim aman diyeyim, beni hedef haline getirmeyiniz :), her kesimden bazı kavramların evirilmesine katkıda bulunulduğunu, sağcı, solcu ayrımı yapmaksızın belirttim.
Muhatap siz değilsiniz Sayın Bilgili, yine yukarıdaki açıklamayı yapma gereği hissettirdiniz bana. :) Tekrar edeyim de yanlış anlaşılmayayım, her kesimden bazı kavramların evirilmesine katkıda bulunulduğunu, sağcı, solcu ayrımı yapmaksızın belirttim. Liberal demokrat olduğunuzu sitemizde bilmeyen kalmadı da ;), liberal demokratlar merkezin tam olarak neresinde yer alıyor onu da belirtir misiniz?Alıntı:
"AKP'li üyelerimiz", "sağcı", "muhafazakar" gibi kavramların muhatabı olmak istemiyorum. Sanıyorum siz de bu kavramlarla beni kastetmediniz. Ben liberal demokratım. Benden hatırlatması...
Atatürkçülüğü dogma haline getiren 6 ok (6 ilke) değil, Atatürk'ü ve 6 ilkesini anlayamayanlar ve anlatamayanlardır kanımca. 6 okun yani Atatürk'ün 6 ilkesinin olması gerektiği gibi algılanıp, olması gerektiği gibi uygulandığında nelere kadir olduğunu tarihimiz zaten göstermiştir bilmem bunu hatırlatmama gerek var mı? "Çağdaş, laik, sosyal bir hukuk devleti" elbette Atatürkçülüğü çok güzel özetler ama bu ifadeler zaten 6 ilkenin bütününde de yer almaktadır. 6 ilke Atatürk'ün benimsediği ve ifade ettiği şekilde uygulanacak olursa zaten çağdaş uygarlık seviyesine de ulaşmış oluruz kanaatimce.Alıntı:
Bu gün Kemalist çizgideki yazar ve yorumcular Atatürkçülük denince 6 oku anlıyorlar. Altı ok Atatürkçülüğü donduran, dogma haline getiren bir düzenlemedir. MHP'nin 9 ışıkından farklı bir tarafı da yoktur. Atatürk'ün kendisi "ben dogma bırakmadım" diyor. Ben Atatürkçülüğü "çağdaş uygarlık" olarak anlıyorum ve bu ifadeyi Atatürkçülüğü donduran değil, geliştiren bir bir ifade olarak düşünüyorum. Örneğin, "çağdaş, laik, sosyal bir hukuk devleti" ifadesi de Atatürkçülüğü çok güzel ifade eden bir anlatımdır diye düşünüyorum.
Selam ve saygılar...
Yahu gecenin bu saatinde sana cevap yetiştireceğiz diye uykumuzdan olduk. Yarın devam edeceğim, şu "evrilme" meselesine...
Abbas Bey yine liberal demokratlığını yapmış.:o Eh, yanıt vermek farz oldu.
Dilek Hanım Halkçılığı gayet güzel tanımlamış, bir çok kaynakta da benzer tanımlar mevcut... 6 ilke CHP'nin 1927 (dördü) ve 1931'de (devletçilik ve devrimcilik eklenerek) Kurultaylarında alınan kararlarla parti programı ve tüzüğüne girmiştir.
Halkçılık, 1924 tarihli Eğitim Birliği Kanunu'nu (Tevhid-i Tedrisat) yasak olan tarikat ve cemaatler eli ile yerle yeksan etmek, eğitimi paralı hale getirmek, Köy Enstitüleri ve Halkevlerini kapatmak, feodal yapıyı destekleyip el altından aşiretleri güçlendirmek, topraksız köylüye toprak vermek yerine bunun olmaması için parti kurmak, halkı eğitimsiz, işsiz ve aç bırakmak, sonra o halka erzak dağıtarak , din duygularını sömürerek sadaka ve reaya kültürü yaratmak değildir.
Bu duruma gelinmesinin müsebbibi geçmiş merkez sağ iktidarlar, gericiler ve sol?!!! elitistlerdir. Bugün onları farklı kimliklerle görüyoruz.
Hepinize tavsiyem Yakup Kadri'nin Yaban'ınını tekrar okumanızdır. Halk bu hale getirilinceye kadar olanlara ses çıkarmayıp ve hatta çanak tutanların, halkın bugünkü eğitimsiz, bilinçsiz, aç ve çaresiz halini dikkate almadan, ülkeyi sanki İsveç sanıp, halk iradesi her zaman makul ve kendine faydalı kararlar alırmış gibi, bugün o iradeyi eleştirenleri bir de eleştirmeye kalkması karşısında el insaf diye haykırmamak ne mümkün... Halkçılık bireycilik değildir, toplumculuktur, liberallerin ve elitistlerin de bu işe itirazları bundandır.
Selamlar,
Abbas üstad, halk senden Adana kebap, şalgam ve rakı bekliyor, sen hala kalkmış "bırakınız yesinler, bırakınız içsinler diyorsun" .
Bir el at artık bu toplumsal olaya...:o
Haftaya (inşallah) buluşuyoruz. Bir mani çıkmazsa tabi.
Ama şu "evrilme" konusunda söyeleyeceklerim henüz bitmedi. Bu konularda meydanı boş bırakacağımı zannetmeyin.
Bu konuya ben dahil olmayayım diyordum bir konuyada burnumu sokmayayım diye zorladım durdum kendimi. Zaten ben konu başlığınıda sevmedim !!! Ne demek o kavramların evrilmesi ve nihayetinde devrilmesi yana yattı çamurabattı gibi bir şey !!!! Güzel yurdumda daha kavram çıkarken genelde devrildiği için böyle uzar gider.
Ben evrilme devrilme anlamam. Değerli yazılarınızı okuyarak ufkumu geliştirdim. Abbas bey, Dilek Hanım , Harun bey gibi değerli görüşlerin yanında bizim haddimiz değil bir görüş bildirmek ama bu değerli görüşçülerin yazılarında değindiği elitist, liberal AKP li üyelerimiz sağcı muhafazakar liboş tatlı su enteli danteli gibi hiç bir yazardan alıntı olmadan bir konuyu değerli fikirlerinize arz etmek istiyorum.
Çok kişi bilmez Atatürk ün bazı hatıralarıı bazı düşüncelerini açıklama tarzını ben size burada CUMHURİYET hakkındaki görüşlerini yazacağım. Nasıl evirir devirirsiniz onu bilmem Benim tarihe not olsun diye buraya bunu yazma görevim var... Gerisini bilmem.
Atatürk Çankayada ki kalabalık bir davetli topluluğuyla yemek yerken (1936) sözü CUmhuriyete getirir. Topluluğa sorar.
Cumhuriyet Ne Demektir ?
Herkes kendince ''basmakalıp'' yanıtlar verir. Bunun üzerine Atatürk.
Bu dedikleriniz her kitapta yazar. Hepimiz bunu biliriz, fakat ben sizin şahsi anlayışınızı öğrenmek istiyorum. Sualimi biraz daha açayım '' Cumhuriyetten biz ne bekliyoruz ?'' der...
Gene beklediği yanıtları bulamaz dağınık basmakalıptan öteye olmayan bu yanıtlar üzerine Atatürk
'' Bayanlar baylar; görüyorum ki , çoğunuz Cumhuriyetin herhangi bir vatandaşın, daha doğrusu en layık vatandaşın cumhurreisliğine seçilmesi, seçilebilmesi gibi en zahiri manası üzerine duruyorsunuz. Hakikattede bunun büyük manası vardır. Bu manayı daha açık bir kelime ile ifade edelim :Cumhuriyet demek imkan demektir.
Evet , bayanlar, baylar. Cumhuriyet imkan demektir. İstiklali en iyi şartlarda muhafazaya imkan, cumhuriyet kaimdir. Sade son birasır içinde Türkiye'de devlet reisleri mevkilerini muhafaza endişesi ile iki defa yurtta yabancı kuvvetleri kendilerine destek etmişlerdir. İkinci Mahmud, mevkiinin elinden gideceği korkusu ile Hünkar İskelesi Muahedesi'ni yapmış, Rusları çağırmakta tereddüt etmemiştir. Vahidettin hikayesini ise hepimiz yaşadık biliyoruz. Cumhuriyette devlet reisi her şeyden evvel kendi mevkiinin muvakkat ve muvakkat( geçici t.a ) olduğunu bilerek o mevkiye çıkar. Layık kaldıkça o mevkiide oturur. İmkan ancak onun kıymeti ile kendini gösterir.
Cumhuriyet imkan demektir. Çünkü iç hürriyetin de en büyük imkanı cumhuriyetle kabildir. Ama diyecekiniz ki, dünyada adı cumhuriyet olan diktatörlükler vardır. Evet , fakat bütün bu şekiller muvakkattir. Cumhuriyet sade adıyla bile fert hürriyetini aşılayan sihirli bir aşıdır. Görülecektir ki, cumhuriyet imkanları olan her memleket, hürriyet davasında er geç muvaffak olacaktır. Cumhuriyet, kendisine bağlı olanları en ileri zirvelere götüren imkanları verir. İstiklal ve hürriyetine sahip olan milletler ilerleme yolunda imkan lara malik demektir. O halde cumhuriyet her sahada ilerlemenin en sarih teminatıdır. Cumhuriyeti bu manası ile ve bu şümul ile anlamak lazımdır.'''
Sonra ne mi olur ? Yemektekiler muhtemel bu sözlerin anlamınıda yemekle birlikte sindirmeye çalışırlar. Ne kadar sindirildiği ise günümüzde gözükmektedir.
İşte evrilmeden devrilmeden liboş entel dantel 2. veya 45. Cumhuriyetçi olmadan muhafazakar sağcı solcu olmadan bir kavram size. Çok özür dilerim yalınlaştırmadım sözcükleri olduğu gibi korudum. Bu günlerde artık bulunamayan (maalesef ) sahibi olmaktan gurur duyduğum ( sahaf ta bulduğumda resmen zıplamıştım ) 1954 bakılı bir kitaptan aktardım. Buyurun ...
Sayın Bilgili, yazılarınızı, değerli görüşlerinizi sabırsızlıkla beklerken, aşağıdaki ileti silsilesinde bir kopukluk olduğunu fark ettim.
Alıntı:
Ben halkçılığı, Atatürkçülükten çok; bir partinin altı okundan biri olarak görüyorum.
Alıntı:
6 okun temeli zaten Atatürk'e ve Atatürkçülüğe dayanmaz mı? Neden Halkçılık ilkesini, halkçılığın temeli olan Atatürk ve Atatürkçülük olarak değil de, bir partinin 6 okundan biri olarak gördüğünüzü anlayamadım.
Ben Kemalist çizgideki yazar ve yorumcuların değil, sizin bakış açınızı merak ediyorum. Halkçılık denince aklınıza neden Atatürk/Atatürkçülük değil de bir partinin 6 oku geliyor?Alıntı:
Bu gün Kemalist çizgideki yazar ve yorumcular Atatürkçülük denince 6 oku anlıyorlar.
Bu arada, sizi uykusuz bıraktığım için kusura bakmayın, uykuyla aram şu aralar bozuk olduğu için herkesi kendim gibi zannediyorum sanırım. Bundan sonra çok zor olsa da bu tatlı tartışmalara daha erken saatlerde ara vereceğim, söz. :p
Laiklik ilkesine değinecektim ama öncelikle Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün laiklik tanımı ve bu tanıma ilişkin yorumlara bir bakalım istiyorum.
Cumhurbaşkanı Gül'ün TBMM'deki yeminin ardından yaptığı konuşmadaki laiklik tanımı tartışılıyor.
Gül'ün yemin törenindeki laiklik tanımı için Prof. Yüzbaşıoğlu, "AKP ideolojisinin dışavurumu", Prof. İbrahim Kaboğlu, "Laikliğe böyle bir amaç yüklenemez" dedi
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, TBMM'deki yemin töreninde yaptığı konuşmada, laikliği, "farklı yaşam tarzlarını özgürleştirici bir model" olarak tanımlamasına bazı akademisyenler ile siyasilerden itiraz geldi.
Milliyet, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Meclis'te yaptığı konuşmasını uzmanlara sorarak şu sorulara yanıt aradı:
1- Abdullah Gül'ün laikliği, "Farklı yaşam tarzlarını özgürleştirici bir model" olarak ifade eden yaklaşımı yeni bir tanım mı getiriyor?
2- Hangisi laikliğin özüne daha uygun bir yaklaşım sayılabilir?
- Gül'ün dile getirdiği yaklaşım mı?
- Farklı hayat tarzlarına özgürlük ortamı içinde yaşama olanağı sağlayan demokrasinin bekası için laikliği, "siyasal-kamusal alanda dini inançlara çizilen sınır" olarak gören yaklaşım mı?
Gül ne demişti?
"Cumhuriyetimizin temel ilkelerinden laiklik, bir hak ve özgürlükler sistemi olan demokrasi içerisinde farklı hayat tarzları için özgürleştirici bir model olduğu kadar, bir sosyal barış kuralıdır da. Çatışma ortadan kaldırmanın en kestirme yolu da yine laiklik ilkesine bağlılıktır. Coğrafyamıza özgü gerçekleri düşündüğümüzde, din ve vicdan özgürlüğünü de içinde barındıran laiklik ilkesinin değerini daha iyi kavramış oluruz."
Sistemle örtüşmüyor
Prof. Dr. Yılmaz Aliefendioğlu (Başkent Üniversitesi):
Gül'ün tanımının, laikliğin söz konusu bilimsel tanımıyla kısmen örtüştüğünü söyleyebiliriz. Ancak, aynı yaklaşım, türban dahil her konuda özgürlükçü bir tavır gösterilmesini gerektirir. Bizde laikliğin somut hali, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda çizilen bir kamusal alan doğrultusundadır. Bu yönüne bakıldığında, bu tanımın, mevcut Anayasa'daki yaklaşımla, cumhuriyetin uyguladığı sistemle çok da örtüşmediğini söyleyebiliriz.
Gül'ün tanımı kuramda yok
Prof. İbrahim Kaboğlu (Marmara Üniversitesi):
Bu tanım, laikliğin kuramsal tanımında yer almadığı gibi, laikliğe böyle bir amaç da yüklenemez. Laiklik, öncelikle neyin yapılmaması gerektiğini belirler.
En başta, hukuk kurallarının dinsel buyruklardan esinlenmemesi demektir. Özgürleştirme ise olumlu bir edimi gerekli kılar.
Devrim ideolojisini kaldırmak
Prof. Ülkü Azrak (Maltepe Üniversitesi):
Biz Fransa'dan esinlendik bu konuda, orada bir tanım var mı? AKP, eskiden beri mutlaka tanım yapılmasını istiyor. Anayasa'da laikliğin tanımı dolaylı olarak yapılmıştır. Kimsenin ibadete zorlanamayacağı, kimseye diniyle ilgili soru yöneltilemeyeceği, dini esaslara tabi eğitim yapılamayacağı gibi.
Ancak, Cumhurbaşkanı tanım yapmaya çalışıyor. Uzmanlık alanı da değil. Geriye AKP'nin ideolojisi kalıyor. İnanışların tamamının uygulamaları serbest bırakılsın. Devrim ideolojisini kaldırmaktır bu.
Bülent Arınç'ın olayıyla aynı
Prof. Necmi Yüzbaşıoğlu (Galatasaray Üniversitesi):
Gül'ün yaptığı tanım, eski TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın zaman zaman yaptığı tanımlardan farklı değildi. Kamusal alanda inançlara tümüyle özgürlük tanıdığınız zaman, Osmanlı'daki çok hukukluluk ortaya çıkar. AİHM de RP'nin kapatılması davasında bu tanımı sorguladı. Çok hukukluluğun eşitlik ilkesiyle bağdaşmadığını söyledi. Bu anlayış, türban açısından bile sorun yaratır. Bu, AKP'ye hâkim olan söylemdir. Şimdi, daha açık biçimde söyleniyor.
AKP'nin tanımını yaptı
Gündüz Aktan (MHP İstanbul Milletvekili):
Gül'ün yaptığı tanım, AKP'nin tanımıdır. Ülkenin tümünü kucaklayan bir yaklaşım değildir. Farklı hayat tarzlarının özgürleştirilmesine yönelik tanım, laikliğin ileri bir türevidir. Gelişmiş ülkelerde, farklı tarzların da hoşgörüyle karşılanması için kullanılır. Bizim ülkemizde bu tanım, AKP mensuplarının yaşam tarzlarının hoşgörüyle karşılanması anlamında yapılmıştır. Beklentileri karşılamamıştır.
Milliyet
Gökçer TAHİNCİOĞLU