Sayın yakamoz; bu istatistikleri paylaşmanız mümkün mü? Zira genelde kaynaklar söylediklerinizin aksini işaret etmekte:
http://lokman.cu.edu.tr/psikiyatri/d.../1995/1/41.pdf
Printable View
Sayın yakamoz; bu istatistikleri paylaşmanız mümkün mü? Zira genelde kaynaklar söylediklerinizin aksini işaret etmekte:
http://lokman.cu.edu.tr/psikiyatri/d.../1995/1/41.pdf
Bir arkadaş iyi cevap vermiş ..Bu konuda bir hekim kadar bilgiye sahip olamazsınız ...Bir şizofreniyle konuşarak onu anlamınzda mümkün değildir ..Çünkü psıkoz kategorisindeki kişiler toplumsal realiteyi kaybetmiş insanlardır ,ne size ne kendisine objektif olabilirler ...Ancak siteleri dolaşarak genel bir bilgi edinirisiniz ,hepsi bu...
Evet beni yakaldınız, paranoid şizofrenlerin uzaydan gelen ve dünyayı istila etmeye gelen yaratıkların insnaların beynini ele geçirmesi sonucu oluştuğunu biliyorum. O uzaylılarla son ana kadar mücadele edeceğim, kıyamet yaklaşıyor ve insanlığın sonunu getiremeyeceksiniz, toplumsal terörizmi tetikleyip dünyada bir kaos oluşturmak ve bu enerji ile tüm dünyayı ele geçirme isteiğinizi de biliyorum.
:)) Sayın rakun yazınız da bana fikir verdi.
Çalışmanın amacı nedir belki söylerseniz ona göre kaynak önerebiliriz. konu akademik bir çalışma ise litaratürde özellikle yabancı veri tabanlarında makale bulma olsalığınız daha yüksek. siz vaka öyküleri arıyorsanız tabi günlük yaşamda bu tür vakalarla konuşmanız yararlı olur,etik ilkeler gereği bu tür verileri kullanabilmeniz için hastadan izin almanız gerektiğini zaten biliyorsunuzdur. Orhan Öztürk ün Ruh Sağlığı Bozuklukları kitabı güzeldir. Hekimler Yayın Birliği yayınlarından edinilebilir. bakmadıysanız işinize yarayabilir.. ayrıca veri tabanlarından girerek hakemli psikiyatri ve tıp dergilerinden çok sayıda makale bulunabilir. çok farklı şeyler bulmayacaksınız zaten. tipik belirtileri nedeniyle benzer şekilde tarif edilmiştir. Yalom'un kitaplarında vaka örnekleri hikayesel anlatılmıştır. onlara da bakabilirsiniz.
Açıkçası bu veri toplamanın nedenini merak ettim. Aleyhimize kullanacaksınız değil mi:o
Şizofreniye neden olan beyin salgısı bulundu
Cumhuriyet / Bilim Teknik
Türk bilim adamları “agmatin” adı verilen nörokimyasalın şizofreni gibi ruhsal hastalıklarda önemli bir rol oynadığına ilişkin bulgular ortaya koydular. Bu keşif, şizofreninin tanımını kolaylaştıracağı gibi, tedavisinin de yolunu açacak.
Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Albay Prof. Dr. Tayfun Uzbay ve ekibi şizofreni hastalığına “agmatin” adlı nörokimyasalın neden olabileceğini açıkladı. 19 Şubat tarihinde düzenlediği basın toplantısında TÜBİTAK ve GATA’nın desteği ile 5 yıl süren çalışmalarından elde ettikleri sonuçları açıklayan Uzbay, şizofreninin tanı ve tedavisinde önemli ipuçlarına eriştiklerini duyurdu.
GATA Ocak 2009 Haber Bülteni’nde, çalışmanın TÜBİTAK destekli olduğu ve patent alınmasının ardından araştırma sonuçlarının “European Neuropsychopharmacology ve Journal of Psychopharmacology" isimli dergilerde yayına kabul edildiği bildirildi.
Agmatin ve şizofreni ilişkisi
Uzm.Tbp.Yzb. Hakan Kayır, Doç. Dr. Gökhan Gökaltay ve Uzm. Dr. Murat Yıldırım ile birlikte 5 yıl süren çalışmalarında Uzbay, yüksek dozda agmatin verilen farelerde şizofreninin modellendiğini ve hastalığın tedavisinde kullanılan mevcut ilaçların bu modelde hiçbir şekilde iyileşmeyi sağlamadığı belirtti.
Genel popülasyonda görülme sıklığı %1 olan şizofreni, sinir hücrelerinin gelişim sürecinde bozukluk ile karakterize bir beyin hastalığıdır. Dünyada 60 milyon, ülkemizde yaklaşık 700 bin hasta bulunuyor. Şizofreni beynin “algı”, “düşünce” ve duygulanım” gibi neredeyse tüm fonksiyonlarında bozukluğa neden olarak karmaşık bir tablo ortaya koyar. Mevcut ilaç tedavilerinin radikal bir çözüm getirmemesi, ilaç yan etkilerinin sıklıkla tedaviyi bırakmayı veya değiştirmeyi gerektirecek ölçüde şiddetli olabilmesi tedavide yeni arayışları gündeme getiriyor. Daha etkili, yan etkileri daha hafif ve hasta tarafından daha kolay tolere edebilen ilaçlar üzerinde çalışmalar sürdürülüyor. Şizofreni nedeninin daha da netleştirilmesi ve tedavisine yönelik yeni ilaçların geliştirilmesi halen sinir bilimin en çok yatırım yapılan alanlarından birini oluşturuyor.
Nelerin patenti alındı?
• Agmatin deney hayvanlarında şizofreniye neden oldu. Bu daha etkili ilaç geliştirmede model olarak kullanılabilir; çünkü mevcut tedavide kullanılan ilaçlar bu modelde etkisiz oldu.
• Agmatinin beyinde fazla salıverilmesi şizofreniye neden olabilir. Kanda veya beyin omurilik sıvısında agmatini tayin edebilecek bir kit veya yöntem şizofreni erken tanısına ve tedavinin seyrini değerlendirmeye yardımcı olabilir.
• Doğrudan agmatin blokörü bir ilaç henüz yoktur ama geliştirilebilir.
• Agmatin sentezini bloke eden üç ilaç vardır. Bunlar tarımda parazit ve mantar öldürücü oalarak kullanılmaktadır ve şizofreni tedavisi için yararlı olabilir.
Agmatin ve bağımlılık
Psikofarmakoloji Derneği’nin 12-15 tarihlerinde İstanbul’da düzenlediği 3. Ulusal Psikofarmakoloji Kongresi’nde agmatin ve ruhsal hastalıklar üzerindeki etkisi konusunda yapılan çalışmalar dikkat çekti. Yapılan araştırmalar agmatinin madde bağımlılığı, şizofreni, depresyon, anksiyete bozuklukları gibi hastalıklarda önemli rol oynadığına dair bulgular ortaya koyuyor.
Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Feyza Arıcıoğlu, toplantıda agmatin molekülü ve psikiyatrideki önemine dikkat çekti. Agmatinin insan vücudunda çok yaygın bulunan bir madde olduğunu söyleyen Arıcıoğlu yaptıkları araştırmalarda, agmatinin sinir sistemindeki miktarını arttırarak morfin bağımlılığının tedavi edilebileceğini ve morfin yoksunluk semptomlarının neredeyse tümünün baskılanabileceğini gördüklerini belirtti. Bu çalışmayı Amerika’da Cornell ve Mississippi Üniversitesi’ndeki meslektaşlarıyla paylaşıp, geliştirme fırsatı bulduğunu söyleyen Arıcıoğlu, agmatinin pek çok patolojik ve fizyolojik olayda rol alabilen bir madde olduğunu, onu daha iyi tanımanın birçok hastalığı değerlendirmek ya da tedavi yaklaşımlarını gerçekleştirmek için önemli olabileceğini ortaya koyduklarını söyledi.
Konu üzerinden zaman geçmiş ama ben bazı bilgiler vermeye çalışacağım bu konuda.
Öncelikle defalarca hastahanelerde bu konuda tedavi gördüğümü hastahanede kırmadık cam çarceve bırakmadığımı belirteyim. 10 yıldır herhangi bir tedavi görmüyorum ve hiç bir problemim kalmadı şizofreni hakkında. Hatta benim kadar kötü durumda olan hastalar içerisinde belkide en normal duruma kavuşan kişi benim belkide. Bunu başhekimde meslek hayatında bu derece düzelen başka birisini görmediklerini söyleyerek onayladı.
Gelelim hastalığa. Şüphelerle başlayan ve çeşitli hayal oyunları ile devam eden bu hastalıkta diğer hastalardan gözlemlediğim kadarı ile herkesin oyunu birbirine benzer fakat ayrılıklar göstermekte. En çok görülen ise ajanların yahut bilinmeyen güçlerin takip etmesi hatta sesli temasa geçmeleri emir almaları yahut emir vermeleri oluyor. Diğer bir görülen oyun ise kendini başkası sanmak onun yerine geçmek ve hayatta iken bitiremediği şeyleri tamamlamak olabiliyor. Örneğin Fatih Sultan Mehmet yada Adolf Hitler. Öyle pis bir hastalık ki bu bazı tesadüfler sizi gerçeği ayırt etmenizi zorlaştırabiliyor. Örneğin herkes bir maç izliyor ve kulağınıza gizli güçler maçın 3-1 biteceğini söylüyor. Maç 3-1 bittiği anda kulağınıza gelen sesi kalee almamak mümkün değil sanırım . Hani her hasta der ya kulağıma sesler geliyor diye, işte bu sesler öyle sıradan sesler değil. Şu şekilde düşünün , gerçekten birileri beyninizle temasa geçebilseydi nasıl sesler duyardınız ? İşte aynen gerçek gibi farklı ses tonlarında oluyor bu sesler. Yani herkesin içinden düşündüğü anda var olan seslerden çok daha farklı ve değişik seslerden bahsediyorum.
Beyinde çıkılan ve her saniyesi dolu dolu olan, kendinizi olağanüstü bir yolculuk içerisinde bulduğunuz andan itibaren hayatta sıradan rutin şeylerin her hangi bir önemi kalmıyor ve o yolda devam ediyorsunuz. Yaptığınız her hareket önemli ve insanlık için büyük önem taşıdığınızı zannediyorsunuz (Oyunun evrelerine göre bu değişkenlik gösteriyor)
İşin en kötü yanı nedir biliyormusunuz ? Mustafa kemal Atatürk ile konuşuyorsunuz ve gerçekten konuşma ile hayal olarak konuşma arasında hiç bir duygusal fark yok. Yani o anı doyasıya gerçekten yaşıyormuşcasına gurur ile yaşıyorsunuz. Yahut dünyayı kurtarıyorsunuz ve aynı şekilde gerçekten kurtarsanız yaşayacağınız duyguların aynısını yaşıyorsunuz.
Bir gün biri gelip diyor ki artık iyileştiniz ve böyle bir şey olmadı . Nasıl olmadı kardeşim yaşadım bikere ben o duyguyu :) E haliyle koskoca dünyayı kurtarma şerefine eriştikten sonra hayatta sizi artık ne keser buda ayrı bir muamma :)
Şiddet konusuna ise katılıyorum. Hastaların sağı solu belli olmaz ve her an şiddet uygulayabilirler. Ama şu gerçeğide unutmamalı. Normal bir insanda şiddete başvurabiliyor. Benim tam olarak iyileşmemdeki en önemli noktalardan biri beynimin beni şiddete yönlendirmeye çalışmasıdır.
Bu oyundan kurtulabilmenin tek yolu var. Önce beynin çalışma hızını düşürmek ve uyuyabilmek (şizofreni hastalarının çoğunun 1 ay hiç uyumadıkları gözlemlenmiştir) hem uyumayıp hemde beyin her saniyesini oyunlara ayırdığından, o beynin ne kadar sağlıklı kalabileceğini bir düşünün :) Hastahanede verilen elektroşok yaklaşık 12 saat uyutuyor ve beyin azda olsa dinlenmiş oluyor. 7 veya 8 kere elektroşoka sırıtarak gittiğimi anımsıyorum. nedense severdim elektroşoku bana hiç acı vermezdi 3 saniyede uyuturdu. Babam her tarafımın şok verilince titrediğini görünce oturup ağlamış ayrı konu tabiki.
Madem ki hasta hayaller görüyor ve gerçek sanıyor. En önemli şey hastaya o gördüğünü sandığı hayal olan objelerin olmadığını ispatlamaktır. Bendeki uyanış şu şekilde oldu. Manisa da tedavi görürken ikileme düşmeye başlamıştım. Onların gerçekte var olmadıklarını ve hayal olduğunu düşünmeye başladım. Onlarda boş durmayıp beni farklı oyunlara dahil edip var olduklarını ispatlamaya uğraştılar. İnsanın kendi beyni ile savaşması cidden çok yorucu ve çok zor. Sonunda direttim ve beni oradan almaları için hastahane bahçesine helikopter indirmelerini istedim. Tabiki bir sürü bahane ile karşılaştım. Hastahaneye helikopter indirip bana gerçekliklerini ispatlamazlar ise onların var olmadıklarını bunların hepsinin beynimin bir oyunu olduğuna inanacağımı söyledim. ( O an şans eseri hastahane üzerinden bir helikopter geçtiğini hayal edebiliyormusunuz) Öyle bir şey olsa beynim hemen helikopterle geldiklerini ve bahçenin inişe müsait olmadığını bana söylenip beni ikna edecekti belkide. Olmadıklarına birden inandım ve sesler kesildi.
Aradan 3 sene geçtikten sonra bu hastalık ile ilgili araştırma yaparken tekrar delirip deliremiyeceğimi test etmek istedim.
Bunun için yapmam gereken bıkmadan usanmadan uyumadan yoldan geçen araçların plakalarındaki harflerden şifreler çıkarıp o şifrelere göre yönümü tayin etmekti. Tam 2 gün sokaklarda yürüdükten sonra nihayet sesler geri geldi :) Gene çıldırmıştım ve emirlere uymaya başlamıştım. Eve döndüğümde evdeki herşey fantastik bilim kurgusu gibiydi. Hiç bir şey aynı değildi. O an ilk defa farklı bir şey oldu ve içeride tv izleyen sevdiğim insanın suratını dağıtmam söylendi kulağıma. O dakikadan sonra bir anda kendime gelir gibi oldum ama emir beynimi yemeye başlamıştı. Fantastik dünya normale dönmüştü ama emir devam ediyordu.
Sabaha kadar beynimde acılar çekip direndim uyumaya ihtiyacım vardı ama uyumam imkansızdı. Beynim beni rahat bırakmıyordu. Sabah hastaheneye gittim yatışımı yaptım ve elektrokşok yapılmasını istedim. Doktor yapamıyacağını söyledi ve olay çıkardım. Hemen elektroşok yapıldı ve uyandığımda böyle bir eşşekliğe tekrar nasıl bulaştığıma inanamadım.
Kulağınıza gerçekten sesler gelse ne hale gelirsiniz bir düşünün . Şizofreni böyle birşey işte. Tabi bazı saçmasapan olağanüstü durumlarda söz konusu.
Şu saatten sonra bırakın herhangi bir ses gelmesini, gökten vahiy gelse inanmam :)