Cevap: Atatürk ile İnönü hiç ters düşmediler mi?
Bildiğim kadarı ile ulusal kurtuluş savaşı döneminde alınan, dış borç değil yardımdır.
Ama Atatürk döneminde (benim bildiğim kadarı ile) ulusal kurtuluş savaşı sonrasında dış borç alınmıştır. Örneğin 1930'da ABD'den alınmıştır. İngilizlerden de dış borç alınıp alınmadığını kesin olarak bilmiyorum, ama alındığına dair bir yazı okuduğumu hatırlıyorum.
Sayın m. e. sezen'in alıntı yaptığı kaynakta; Atatürk'ün ekonomi politikasının mazlum milletlere örnek teşkil edeceği yazılmış ve sanki Atatürk dönemi ekonomi politikasının bir mucize gibi takdim edildiği görülüyor. Oysa, diğer dönemlerde olduğu gibi o dönemde de lehte ve aleyhte söylenebilecek çok şey vardır. En basiti, Atatürk döneminin son başbakanlarından Dr. Refik Saydam, o dönem için "A'dan Z'ye her şey bozuk" demişti. Bunu söyleyen o dönemin başbakanı.
Cevap: Atatürk ile İnönü hiç ters düşmediler mi?
Sordunuz...
Sorunuza yanıt verdim...
Ama...
Ben ne ABD'den ne de İngiltere'den borç para aldığımıza dair bir bilgiye sahibim...
Varsa bir kaynağınız paylaşırsanız seviniriz...
Ne borcu imiş...
Neyin karşılığı imiş...
Hangi şartlarda alınmış öğrenmiş oluruz...
Borç konularında verdiğim kemalist düstura söyleyeceğiniz bir şey var ise buyurun konuşun Sayın Bilgili...
Öyle uçuk kaçık hamasetleri kemalizme yamamaya çalışarak konuyu sulandırmayınız lütfen...
Cevap: Atatürk ile İnönü hiç ters düşmediler mi?
Sayın horasan;
Atatürk dönemine bakışınız bilimsel ve gerçekçi değil, aynen bazı islamcıların peygamber dönemini "asrı saadet" olarak nitelemlerine benziyor.
Bu konuda Prof. Dr. Yahya Sezai Tezel'in "Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi 1923 - 1950" iismli esere bakabilirsiniz. Bu kitap, şu ya da bu dünya görüşünün propagandası için yazılmış değildir, bilimsel bir araştırmadır. Gerekirse başka eser isimleri de verilebilir, ama bu kitap Atatürk döneminin dış borç politikası için yeterli bilgiyi vermektedir.
Bu kitaptan bazı bilgiler;
Nutuk'ta da adı geçen Celalettin Arif Bey 1920'de Ereğli'de sahip olduğu kömür madeni işletme imtiyazını İtalyanlara satıyor; Atatürk'ün yönettiği oturumda Meclis bu imtiyaz satışını normal ticari muamele sayarak onaylıyor!
Amerikan Chester Şirketi'ne imtiyaz veriliyor. Buna göre Chester şirketi, Musul istikametinde yapacağı demiryolunun etrafında 40 km genişliğindeki bir şeritte, petrol dahil her türlü yeraltı zenginliklerini arama ve işletme imtiyazına sahip oluyor.
1924 yılında yabancıların Türkiye'de belediye sınırları içinde emlak satın almalarını sınırlayan yasal engelleri kaldırıyor!..
1930'larda montaj sanayii kurması için Ford'la anlaşma imzalanıyor. Yabancılarla ortak şirketler kuruluyor, bu şirketlere Atatürk'ün yakın arkadaşları ve onun atadığı 30 kadar milletvekili ortak oluyor.
Yabancı sermayenin, özellikle Amerikan sermayesinin katılımıyla Merkez Bankası kurulmasına karar veriliyor!
Atatürk'ün Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Bey, Amerika'nın "mali yardım için Türkiye'nin endişesiz başvurabileceği bir ülke" olduğunu söylüyor. Amerikan Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Klein Ankara'ya geliyor, Atatürk ona "tercihen Amerikan sermayesini arzu ettiğini" söylüyor.
1930 krizi atlatıldıktan sonra yeniden yabancı sermaye girişi başlıyor, 1934-1938 arasında 32 yabancı şirket daha Türkiye'ye geliyor.
1926-1933 döneminde yabancı sermaye Türkiye'de 39 milyon lira yatırım yapıyor, dışarıya yaptığı transfer ise 70 milyona yaklaşıyor!
Almanya ile dış ticaretimizde "tarihte görülmedik" bir bağımlılık oluşuyor, bunu dengelemek için Atatürk İngiltere ile o zamana kadarki en büyük dış borç anlaşmasını imzalıyor; 100 milyon lira. Atatürk, borç bulmak için Şükrü Saracoğlu'nu Amerika'ya gönderiyor. Atatürk Meclis'te yaptığı konuşmada dış borç bulmayı ülkenin mali itibarı olarak niteliyor.
Cevap: Atatürk ile İnönü hiç ters düşmediler mi?
Sayın Bilgili,
Vermiş olduğunuz bilgilerin kaynağındaki zatı şöyle bir inceledim nette...
Haklısınız bizlerin bakış açısı "bilimsel" ve "gerçekçi" değil... :)
Elimden geldiğince bu güdümlü bilim adamından aktardığınız bilgileri irdeleyeceğim ve kısa sürede yanıt vereceğim...
Rölans...
Cevap: Atatürk ile İnönü hiç ters düşmediler mi?
Yazmayayım dedim gene duramadım.
Bir kere konu başlığı hatalı. Evet ters düştüler, biri sağa düştü, öbürü sola düştü desek ne değişecek? İnönü ailesi karşı mı çıkacak? Konu başlığını açan üye acaba karısıyla, anasıyla, babasıyla, çocuğu ile hiç mi ters düşmedi?
Mesele; İnönü üzerinden CHP'ye taş atmaksa, İnönü gibi tarihi bir şahsiyet bizzat CHP Kongresi ile demokratik olarak alaşağı olmuştur.
O da yetmezmiş gibi, ekonomiden zerre kadar anlamayanlar, DEVLETÇİLİK neden ihtiyaç olmuş bilmeyenler ve hatta bu meyanda ekonomiyi işlerine geldiği gibi yorumlayanlar (aslında bal gibi anlar da işlerine gelmez.) Atatürk dış borç aldı demekten utanmazlar. İnönü ekonomide neye karşıymış (altınla Hazine stoku ve dış borç konusuna bir daha baksın akademisyen geçinenler), Marshall Yardımı başlangıçta alınırken hangi kriterler dikkate alınmış (sonra o kriterler DP tarafından nasıl yerle yeksan edilmiş) bunları da yazsalar ya...
Sağda durup sola taş atmak moda... Özel sektörün olmadığı yerde, sınırlı kamu işletmesi ile işçi yaratıp, haklarını yememek lazım o işçilerin bile Cumhuriyet öncesine uzanan tarihsel gereklerden kaynaklanan grevleri, aksiyonları varken, sermaye birikimi ve özel sektör yaratmak için, sağlam insanları görevlendirmek ve desteklemek bile bugünün anokrasisi ile suç demek ki...
Allah sizi islah etsin, çerçevenin bütününü görmenizi nasip eylesin...
Cevap: Atatürk ile İnönü hiç ters düşmediler mi?
Derin siyasi tarihi tekrar oynatalım, klişeleri kıralım!
Gladio ve Özel Harp Dairesi tartışmalarında sürekli tekrarlanan bir temel yanlış var.
Türkiye'deki Derin Devlet yapılanmasının başlangıç tarihi olarak hep NATO'ya üyeliğimizi (1952) müteakip Özel Harp Dairesi'nin kurulması (1953) gösteriliyor.
Bu klişe esas alındığında, 1955'teki 6-7 Eylül Olayları “ilk derin operasyon” olarak anılıyor.
6-7 Eylül hadiselerinin derin bir operasyon olduğuna kuşku yok da; “ilk derin operasyon” tanımlaması doğru değil!
...
http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/Def...y=TamerKorkmaz
//////////
Taner YILMAZ, bulanık sulardan çıkmak için çok azimli...
Bakalım onu KORUyanlar nereye kadar izin verecekler...
Bir de
"Gazete, yeni kurulan DP'yi destekliyordu."
gibi bir cümle kurmuş...
İyi de DP Tan'ı destekliyor muydu o sıralarda onu yazmamış...
DP'nin Tan'ı nasıl sağırlaşıp sattığını yazmamış...
Varsın yazmasın...
Tartışmaya açmış ya o bile yeter bize...
Konu başlığımıza yakışan bir yorum denilebilir...
Cevap: Atatürk ile İnönü hiç ters düşmediler mi?
Milliyet / Taha Akyol / 1 Şubat 2010
Atatürk, İnönü, Karabekir
MİLLİ Mücadele tarihinde “ilk beşler” Anadolu’ya geçiş sırasıyla Cebesoy, Karabekir, Bandırma vapurunda Mustafa Kemal’le Refet Bele, kara yoluyla da Rauf Orbay’dır.
İsmet ve Fevzi paşalar epey sonra Anadolu’ya geleceklerdir.
Karabekir’in Milli Mücadele yıllarındaki unvanı “Şark fatihi”dir!
Nutuk‘ta Atatürk, İnönü ve Çakmak’tan takdirle bahseder. “İlk Beşler”in dördünün büyük hizmetlerinden bahsetmez; hatta zaferden sonraki dönem için onları “en hain dimağlar” gibi ağır sözlerle suçlar.
Zira Nutuk 1927 tarihlidir, o zaman Atatürk, muhalif parti kurdular diye Karabekir, Orbay, Cebesoy ve Bele’ye çok kızıyordu.
Peki, Nutuk 1927’de değil de 1937’de okunsaydı?!
Bu öfke olmazdı, çoğuyla barışmıştı zaten.
Fakat 1937’de İnönü ile arası açılmaktadır; Kılıç Ali anılarında Atatürk’ün İnönü hakkındaki ağır sözlerini anlatır.
1938 İnönü için çok sıkıntılı bir yıldır... Şu cümle İnönü’ye aittir:
“Lozan gününde kimseye bir kelime yazdırtmadılar!”
Evet, Nutuk 1937’de okunsaydı mutlaka çok farklı olurdu.
Günlük not defterleri
İnönü’nün Defterler‘i ile Karabekir’in Günlükler‘ini Yapı Kredi Yayınları ikişer cilt halinde yayımladı.
Çok ilginçtir: İnönü’nün Defterler‘inden 1938 yılına ait olanı “bulunamamış”tır.
Fakat İnönü 1939 yılına ait Defter‘inin ilk sayfalarında, 1937’nin sonbaharında Atatürk’le aralarının niye ve nasıl açıldığını yazarak tarihe kendi açısından not bırakma gereğini duymuştur.
Karabekir’in Günlükler‘inin ise 1932-1937 yıllarına ait olanları yoktur!
1933’te Karabekir’in evi basılarak belgeleri toplanmış, yazdığı kitap da yakılmıştı! Yıllarca sıkı polis takibi altında yaşayacaktı.
Ele geçer diye çekindiği için o yıllarda notlarını yazmadığını sanıyorum...
Fakat kızı Hayat Karabekir Feyzioğlu bir ihtimalden daha bahsediyor: Karabekir o yıllarda da Günlükler‘ini yazmış ama köşkün bir yerine, belki duvarlarından birinin içine saklamış olabilir.
Bilmem ki bunu araştıracak teknik cihazlar var mı zamanımızda?
Karabekir’in 1938 yılına ait Günlükler‘i çok kısadır, Atatürk’ün hastalığına, dış politikaya ve birkaç insani konuya dairdir.
Zihin açıklığı
İsmet ve Kâzım gençlik yıllarından beri çok iyi dostturlar. Birbirlerinin anı defterlerine dostluk satırları yazmışlardır.
1926’da, Atatürk’e ısrar ederek Karabekir’i ‘siyasi idam’dan kurtaran İnönü’dür; onu polis takibinden kurtarıp Meclis Reisi yapan da İnönü’dür.
Devrim tarihinde İnönü’nün böyle bir ‘itidal’ rolü vardır. İnönü olmasaydı bazı şeyler daha sert ve daha ıstıraplı yaşanırdı.
Fakat hepsinin bir fikir birliği vardı: Lider, sadece Mustafa Kemal’dir.
İnönü görüşerek Gazi’nin mutlak otoritesini bazen frenlemiştir. Karabekir ise liberal bir muhalefet partisi kurarak demokratik bir sınır koymaya çalışmıştı.
Milli Kurtuluş ve inkılap tarihlerinde olur böyle şeyler; bunları öğrenmek bugüne bakışımızda da zihin açıcı olur.
Yanlış olan, tek gözlü ve tasfiyeci bakışlardır.
Murat Yetkin dünkü Radikal‘de Org. Başbuğ’un, Karabekir’i anma geleneğini başlatmasında “iade-i itibardan öte” bir anlam olduğunu, artık Milli Mücadele’ye “Tek Parti tarihi”nin bir parçası gibi bakılmayacağını yazıyordu. Çok önemli...
Tarih açıldıkça zihinlerimiz de açılım yapıyor, özetle..