Tüm annelerin Anneler Gününü kutluyorum...
Printable View
Tüm annelerin Anneler Gününü kutluyorum...
Yarın Anneler günü tüm Şehit Annelerin ellerinden saygıla öpüyorum
Tüm annelerin gününü en içten dileklerimle kutlarım.
Canımın içi annemin şahsında, tüm annelerin anneler gününü kutluyorum.
Bir miktar perspektif,,,
anneler günümüzü kutlarken;
Bir biçim vermek gerektiğini düşünüyoruz belki de. Elimize teslim edilen taze etten insana bir biçim vermezsek biçimsiz kalacağını, o biçimsizliğin bütün sorumluluğunun bize ait olacağını sanıyoruz, korkuyoruz. Bu yüzden doğurduğumuz çocuklara biçimler vermeye çalışıyoruz.
Latife Tekin anlatmıştı bir kez, bebekken annesinin burnunu eliyle ova ova biçimlendirdiğini. Biz "eğitimli" insanlar olduğumuz için, annelerimiz de "eğitimli" insanlar olduğu için etimizi ovmuyorlar belki gövdemizi biçimlendirmek için. Ama aklımızı ellerinin arasına alıp, yoğurup, atıp tutup, yeniden bozup yeniden yapıp biçimlendiriyorlar. Biçimlendiriyoruz ya da.
Çölden kovulmuş!
Bütün bu biçimlendirme süreci içinde tuhaf bilgiler koyuyorlar içimize. Bugünlerde bunlardan bir tanesi takıldı kafama. Gülerek konuştuk aynı yaşta olduğum arkadaşlarımla:
"'Bir küçücük aslancık varmış!' şarkısını niye söylerlerdi bize?"
Ne tuhaf şarkıydı o! Kim, neden, nasıl öğretmişti onu annelerimize? Kimin icadıydı bu şarkı? Bu eser kimin bestesiydi? Hatırlamayanlar için hatırlatma:
"Bir küçücük aslancık varmış
Küçük aslan çö-çö-çölde yaşarmış
Babası onu pek çok severmiş
Sen benim ca-ca-canımsın dermiş
Baba aslan çölde vurulmuş
Küçük de çö-çö-çölden kovulmuş"
Ne tuhaf şarkı... Ne tuhaf... Anneler çocuklarına niye acı çekmeyi, acı çekmenin estetiğini öğretir? Bütün anneler yapar bunu, yapmalılar da. İnsanın nasıl canının acıdığını, canın acıtılmayacağını, acının kötü bir şey olduğunu, insanları anlamak için acı çekmek de gerektiğini, bu kadar sözü söylemeden, bir biçimde öğretir anneler. Öğretmeliler de...
Bir yabancı doğurmak
İnsan olma bilgisinin parçası olabilir bu. Ama bir yanıyla da öyle sanıyorum ki her anne, doğurduğuna yabancılaşmaktan korkar. Hiç senin gibi olmayan, senin değerlerini hiç taşımayan, senin gibi ağlayıp gülmeyen, büsbütün sana yabancı bir çocuğu doğurmuş olmak ne acayip bir şey olurdu. Bu yüzden belki hep bir küçücük aslancık vardı! Tıpkı karnını gıdıklayarak bir bebeğin gülmeyi öğretmesi gibi annenin, aklının kıvrımlarına acı bilgilerini yumuşakça gizleyivermek de vardı.
İnsan tozundan insan yapmak
Gizlerle dolu bir şey bir çocuğun biçimlenmesi. Nasıl oluyor da böyle insanlar oluyoruz? Nasıl iyi kalpli bir insan olarak büyütülür mesela bir çocuk? Nasıl çalışkan olurlar? Nasıl sorumluluk sahibi? Nasıl diğer insanları anlayan, ezilenin yanında olan biri yapılır bir çocuk?
Biri utanılacak bir duruma düştüğünde onu daha fazla utandırmamak için başını fark ettirmeden öte yana çevirmeyi annesinden hangi anda, nasıl öğrenir bir çocuk? Ve daha milyonlarca şey... Bütün bunlar nasıl oluyor? Yıldız tozundan galaksiler oluşması kadar tuhaf şeyler bunlar.
Hayret kademesi
Sonra birtakım annelerin evrene bıraktıkları sihirli taşlar gibi buluyoruz birbirimizi. İkimiz de mesela "Bir küçücük aslancık varmış" şarkısını biliyor oluyoruz. Son iki dizesini en neşeli anımızda bile söylemiyor oluyoruz.
Bağlanıyoruz birbirimize, âşık oluyoruz, dost oluyoruz, bir şey oluyoruz. İki birbirinden habersiz annenin vaktiyle içimize sakladıkları gizler, birbirini bulunca açılıyor böylece. Böyle işte acayip acayip şeyler oluyor. Hayret kademesine çıkınca bir kere her şeyin içinden ışıklar çıkıyor...
ece temelkuran
Anneler melek değildir... Melekler sadece melektir. Anneler ise insandır, kadındır!.. Anneler gerçekten yemez, yedirir ama bu hiç acıkmadıklarından değildir. Anneler uyumaz, uyutur ama bu uyku nedir bilmediklerinden, hiç bitkin düşmediklerinden değildir... Anneler melekten üstündür bu yüzden...
Günümüzün gerçek kahramanları... Çocuğuyla yalnız yaşayan ve ona hem annelik hem babalık eden; sabah dokuz, akşam sekiz çalışan; bir yandan da toplumda birey olarak var olmak için çabalayan kadınlar... Önünüzde saygıyla eğiliyorum.
Annelik yücedir, doğru. Fakat asla masum değildir.
"Anne" diye ayrı ve özel bir varlık var; bir tür üçüncü cins sanki...
Hüngür şakır "annem annem, canım annem" yazıları döktürüyoruz.
Ekranlarda uydurulduğu pek belli olan, annelerin çilelerini bile allayıp pullayan, "fazla pembe" masallar anlatıyoruz.
Öyle ki, en sonunda "anne olarak kadın" ve "kadın olarak anne" karakteri zihinlerimizden uzaklaşıyor, yerini hayali bir varlık alıyor.
Hani neredeyse sinsi bir kadın düşmanlığı veya ucuz bir insanı horlama görmeye başladım bu tutumumuzda...
Oysa anne diye "üçüncü bir cins" yok evrende.
Meleklere gelince... Onlar doğurmazlar.
Anneler insandır, kadındır ve...
Yalnızca kadınlar anne olur.
Asıl marifet anne olabildikleri için kadınları, kadın oldukları için anneleri sevip saymaktır.
Çünkü anneler gerçekten de yemez, yedirir ama bu, mideleri olmadığından değildir...
Çünkü gerçekten de anneler uyumaz uyutur ama bu, uyku nedir bilmediklerinden değildir...
Ve...
Allah aşkına hangimiz cesaretle annemize sorduk: İki dakikalığına da olsa,hiç annelikten yorulmadın mı anneciğim, diye.
Hangimiz sorduk: Hiç bu kimlikten yorulmadın mı anne, diye. Ama istifası yoktur anneliğin...
Bunun için hem çocuklarını hem kaderlerini derinden sever anneler.
Meleklerin melek olmaktan başka çaresi yoktur.
Oysa anneler melek gibi olmayı seçerler...
İşte yalnız bunun için bile kucak dolusu sevgiyi hak eder anneler.
Yalnız bunun için bile çok güzeldirler...
Haşmet Babaoğlu
Gelin çiçek derelim,
yollarına serelim,
sevgi dolu türkülerle
annemize verelim,
ve..,
içinde anne geçen tüm küfürleri dilimizden men edelim,
Ve bu..., Annelere çiçek, etek, yürek, yüzük, küpe yerine tarihi ve sonsuz değeri olan bir armağan olsun,,,,
Geç oLdu ama ben de kutLarım :)
Sevgili ANNEMİN
Sevgili hayat arkadaşımın
TÜM ANNELERİN "ANNELER GÜNÜ" kutlu olsun
Zaman geciyor,
Hergün bir yaprak,
Hergün bir damla daha hayattan,
Büyüyorum anne.
Hani içinde bir kıvılcım olurya,
Hani herşey çok güzeldir,
Benim kıvılcımım kor oldu,
Ama bak herşey yolunda değil anne.
Hani ufacık bir bebekken,
Sadece acıkınca ağlarmışım,
Başka zamanlarda sürekli gülermişim,
Artık sadece acıkınca ağlamıyorum anne.
Bak yıllar ne çabuk geçmiş,
Sadece gülünmeyecegini öğrenmişim,
Belkide öğretilmişim.
Ben büyümüşüm be anne.
Yanından ayrılmayan kızın,
Bak artık uzaklarda,
Üstelik yalnız,
Hemde herkesin içinde anne.
Öyle birde tuzağa düşmüşki,
Of dese olmaz, yok dese hiç,
Adını bile koyamamış,
Yardım etsene anne.
Anlayacağın eskiyi özledim anne,
Yeniden çocuk olmayı,
Sadece acıkınca ağlamayı,
Ve hiç şimdiyi yaşamamayı.
Zaman geriye gitmez değilmi?
Ya da ben yeniden çocuk olamazmıyım?
Söylesene onu unuttum diyebilirmiyim?
Yani herşey söylemek kadar kolay olabilirmi anne?
Dur söyleme,
Ben yine hayal kuruyorum değilmi?
Sadece kendimi kandırıyorum değilmi?
Peki kalbimi kim kandıracak anne?
Eskiden günlerin, hatta dakikaların hesabını tutardım,
Şimdi günlerden Cuma belkide salı,
Günlerin ne önemi kaldıki,
Takvimlere bile küs oldum anne.
Yinede ayaktayım, direniyorum.
Belkide bir ışık arıyorum,
Bulunca herşeyden kurtulabileceğim,
Ne güçlü büyütmüşsün beni anne!
Sen yinede beni merak etme,
Herşeyle savaşmayı,
Güzel günlerinde olacagını,
Ben senden öğrendim anne.
Yinede buralar güzel, soğukları saymazsan.
İnsanlar mutlu, beni saymazsan.
Gündüzler ve gecelerde iyi, yalnızlıgımı saymazsan.
Beni soracak olursan anne,
Bende iyiyim, içimdeki yangını saymazsan.
Deniz Tınarlı
Tüm annelerin günü kutlu olsun...
En başta canım annemin, daha sonra tüm annelerin; anneler günü kutlu olsun.
Anna Jarvis’in anne sevgisi Anneler Günü’ne dönüştü.
Mustafa KÜÇÜK / İSTANBUL 9 Mayıs 2009
ABD’li Anna Jarvis, çok sevdiği annesinin ölümü üzerine 1908’de tüm arkadaşlarını çağırarak bir anma günü düzenlendi.
Bir çığ gibi yayılan kutlama 1914’te ABD Kongresi’nin onayıyla ülke çapında "Anneler Günü"ne dönüştü.
ABD’nin Philedelphia Eyaleti’nde 9 Mayıs 1966 günü Anna Jarvis’in annesi öldü. Annesini çok seven Anna Jarvis’in üzüntüsü aylarca sürdü. Hayatta kimsesi kalmayan Anna Jarvis yaşama küstü. Yemedi, içmedi bir ara ölmeyi bile düşündü. Jarvis’in bu durumunu yakından izleyen komşusu onunla arkadaş oldu. Bir gün yaşlı komşusu söyleşi sırasında Jarvis’e "İnsanlar doğar, yaşar, ölür. Bu bir doğa kanunudur" dedi. Jarvis bu sözlerden çok etkilendi. Ancak bu doğruyu bulmak Jarvis’in annesine olan sevgisini azaltmadı. Aradan geçen süre içinde ölüm sözcüğünün soğukluğu gitti yerine anne sevgisinin sıcaklığı geldi. Artık Jarvis annesini gözyaşları ile değil, severek anmaya başladı. Jarvis’in annesinin ölüm yıldönümünde bütün arkadaşları eve geldi. O gün Jarvis arkadaşlarına, "Yılın bir gününü annelere ayıralım. O günü annelerimizle ilgili anılarla dolduralım. Böylece annelerimize olan sevgi borcumuzu ödeyelim" dedi.
ABD Kongresi onayladı
Arkadaşları Jarvis’in önerisini çok beğendi. Birlikte hemen kentin Belediye Başkanına gittiler. Belediye Başkanı, öneriyi içtenlikle benimsedi. Öneri gazetelerde yayınlandı. ABD Kongresi Mayıs ayının ikinci Pazar gününün Anneler Günü olarak kutlanmasını kararlaştırdı.
İnci küpeli anne simge oldu
Hürriyet Gazetesi’nin logosunu çizen Tahsin Öztin’in çizdiği kulağı inci küpeli, boynunda zarif inci kolyesi olan, sade ve çağdaş anne logosu Türkiye’da Anneler Günü’nün simgesi haline dönüştü.
Sümerler’e dayanıyor
ANNELER Günü’nün kökeni Sümerlere dayanıyor. Sümerler’de bahar ayları çeşitli isimlerle doğurganlık, analık, doğanın yeniden uyanışı ile birlikte kutlanmış. Anneler Günü geleneği, Antik Yunanlı’ların Yunan mitolojisindeki pek çok tanrı ve tanrıçanın annesi olan "Rhea" onuruna verdikleri yıllık ilkbahar festivali kutlamalarıyla sürmüş. Antik Romalı’lar da ilkbahar festivallerini İsa’nın doğumundan 250 yıl öncesinden ana tanrıça "Cybele" onuruna kutluyorlardı. 1600’lü yıllarda "mothering day" adı ile şenlikler düzenlenmiş. Çalışanlara tatil verilmiş. Analık Pastaları sunulmuş. Hıristiyanlığın yayılmasıyla tüm kötülüklerden koruyan "Anneler Kilisesi"ni onurlandırmak için bu kutlamalar çerçeve değiştirmiş.
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/11613000.asp?gid=233