-
<center>LİDER DEDİĞİN HER ŞEYDEN ÖNCE KİM OLDUĞUNU BİLMELİ VE KENDİSİNE GÜVENMELİDİR!
http://img231.imageshack.us/img231/9540/12qp3.jpg
Ben diktatör değilim. Benim kuvvetim olduğunu söylüyorlar. Evet bu doğrudur. Benim isteyip de yapamayacağım bir şey yoktur. Çünkü ben zoraki ve insafsızca hareket etmesini bilmem. Ben kalpleri kırarak değil kazanarak hükmetmek isterim.
Mustafa Kemal ATATÜRK
LİDER DEDİĞİN
HER KİM OLURSA OLSUN İNSANLARA DEĞER VERMELİ,
http://img146.imageshack.us/img146/723/21zu1.jpg
Millete efendilik yoktur. Ona hizmet etmek vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur.
Mustafa Kemal ATATÜRK
VE MÜTEVAZİ OLMALIDIR....
http://img164.imageshack.us/img164/6122/33xe1.jpg
Bu ulusu ben değil içimizdeki ruh, damarımızdaki kan kurtarmıştır.
Mustafa Kemal ATATÜRK
LİDER DEDİĞİN
ÖNDE YÜRÜYEN DEĞİL,YOL GÖSTEREN OLMALIDIR...
http://img164.imageshack.us/img164/6004/47yo.jpg
Sizler, yani yeni Türkiye'nin genç evlatları! Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz... Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.
Mustafa Kemal ATATÜRK
LİDER DEDİĞİN
YERİ GELDİMİ SIRADAN ASKER,
http://img146.imageshack.us/img146/1568/51tv.jpg
YERİ GELDİMİ BAŞKOMUTAN OLMALIDIR....
http://img231.imageshack.us/img231/7389/60jy.jpg
Memleketin ellide biri değil, her tarafı tahrip edilse, her tarafı ateşler içinde bırakılsa, biz bu toprakların üstünde bir tepeye çıkacağız ve oradan savunma ile meşgul olacağız.
Mustafa Kemal ATATÜRK
LİDER DEDİĞİN
FEDAKAR OLMALIDIR...
http://img146.imageshack.us/img146/2667/74se.jpg
Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk Milletine canımı vereceğim.
Mustafa Kemal ATATÜRK
LİDER DEDİĞİN
İLKELERİNE VE SÖZLERİNE BAĞLI OLMALIDIR....
http://img146.imageshack.us/img146/3374/89zj1.jpg
Ben toprak büyütme meraklısı değilim. Barış bozma alışkanlığım yoktur. Ancak sözleşmeye dayanan hakkimizin isteyicisiyim. Onu almazsam edemem. Büyük meclisin kürsüsünden milletime söz verdim. Hatay'ı alacağım. Milletim benim dediğime inanır. Sözümü yerine getirmezsem
milletimin huzuruna çıkamam. Yerimde kalamam. Ben şimdiye kadar yenilmedim, Yenilmem. Yenilirsem bir dakika yaşayamam.
Mustafa Kemal ATATÜRK
LİDER DEDİĞİN
GÜVENİLİR VE SAMİMİ OLMALIDIR.KALBİNDE NE VARSA DİLİNDEN DE O DÖKÜLMELİDİR...
http://img155.imageshack.us/img155/8048/95zf.jpg
Ben düşündüklerimi, sevdiklerime olduğu gibi söylerim. Aynı zamanda lüzumlu olmayan bir sözü kalbimde taşımak iktidarında olmayan bir
adamım. Çünkü ben bir halk adamıyım. Ben düşündüklerimi daima halkın huzurunda söylemeliyim. Yanlışım varsa, halk beni tekzip eder. Fakat şimdiye kadar bu açık konuşmada halkın beni tekzip ettiğini görmedim.
Mustafa Kemal ATATÜRK
LİDER DEDİĞİN
KONUŞMAYI,
http://img155.imageshack.us/img155/8222/109sc.jpg
DİNLEMEYİ BİLMELİDİR....
http://img231.imageshack.us/img231/963/116mh.jpg
LİDER DEDİĞİN
SORUMLULUK ALMAYI BİLMELİ,
http://img231.imageshack.us/img231/8803/129jy.jpg
Mesuliyet yükü her şeyden, ölümden de ağırdır.
Mustafa Kemal ATATÜRK
ASTLARINA VE DOSTLARINA SONUNA KADAR GÜVENMELİ
http://img162.imageshack.us/img162/3156/134iw.jpg
Benim için ordumuzun kıymetini ifadede ölçü şudur: Türk ordusunun bir kıtası muadilinin behemehal mağlup eder, iki mislini durdurur ve tespit eder.
Mustafa Kemal ATATÜRK
VE BAŞARIYI PAYLAŞABİLMELİDİR..
http://img231.imageshack.us/img231/5439/144ja.jpg
Bir ulus, bir toplum yalnız bir kişinin çabası ile adımcık bile atamaz.
Mustafa Kemal ATATÜRK
LİDER DEDİĞİN
HEDEFLERİ GİBİ,
http://img146.imageshack.us/img146/6515/157ug1.jpg
Zafer zafer benimdir diyebilenin, muvaffakiyet, muvaffak olacağım diye başlayanın ve muvaffak oldum diyebilenindir.
Mustafa Kemal ATATÜRK
LİDER DEDİĞİN
KAVGALARI GİBİ
http://img146.imageshack.us/img146/7442/169lw.jpg
Yorulmadan beni takip edeceğinizi söylüyorsunuz. Benim sizden istediğim şey, yorulmamak değil, yorulduğunuz zaman da, durmadan yürümek, yorulduğunuz dakikada da dinlenmeden beni takip etmektir.
Mustafa Kemal ATATÜRK
LİDER DEDİĞİN
SEVDALARI GİBİ
http://img146.imageshack.us/img146/9193/179fs.jpg
Biz hayat ve istiklal isteyen bir milletiz. Ve yalnız ve ancak bunun için hayatimizi yok etmeyi göze alırız.
Mustafa Kemal ATATÜRK
LİDER DEDİĞİN
ATATÜRK GİBİ OLMALI.
Büyüklük odur ki kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın. Memleket için gerçek ülkü ne ise onu görecek ve o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır, seni yoldan çevirmeye çalışacaktır. İşte sen burada direneceksin. Önünde sonsuz engeller yığılacaktır. Kendini büyük değil, küçük, araçsız hiç telakki edecek, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu engelleri asacak, ondan sonra sana büyüksün derlerse bunu diyenlere güleceksin.
Mustafa Kemal ATATÜRK
OLDU MU VATAN,
http://img162.imageshack.us/img162/1238/187nc.jpg
ÖLDÜ MÜ EFSANE OLMALIDIR !
http://img145.imageshack.us/img145/4355/glge3ed.jpg</center>
-
-
-
Anlamlı son sözü, "Saat kaç" olmuştu.
- Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp'e, son söz olarak "Vealeykümüsselam " dedi.
- Koma içinde manası anlaşılamayan ve devamlı olarak tekrarladığı söz "aman dil...aman dil..."di.
- Son aldığı gıda, 8 Kasım 1938 Salı günü, saat 18.35'de dört kaşık elma suyu oldu.
- Son yemek istediği sebze, enginardı.
- Son verilen ilaç, ölüm halinden kırk dakika önce, saat 8.25'de, 1/8 aubaine'di.
- Hekimler ölüm raporunu imzalarken, son olarak elini öpen ve gözlerini kapayan Prof. Dr. Mim Kemal Öke idi.
-
ÖLÜM İLANI
Atatürk'ün ebediyete intikal edişi Türk Halkına şöyle duyuruluyordu;
Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin resmi tebliğidir:
"Müdavi ve müşavir tabiplerin neşredilen SON raporu, Atatürk'ün dünyaya gözlerini kapadığını bildirmektedir.
Bu acı hadise ile Türk vatanı büyük yapıcısını, Türk milleti ulu şefini, insanlık büyük evladını kaybetti. Milletimize, içimiz yanarak, bu tarife sığmayan ziya'dan dolayı en derin taziyelerimizi sunarız.
Kederlerimizin tesellisini ancak ve ancak O'nun büyük eserine bağlılıkta ve aziz vatanımızın hizmetinde ararız. Şurasını da her şeyden evvel beyan etmeliyiz ki, ölmez olan, onun büyük eseri, Cumhuriyet Türkiye'sidir. Hükümetimiz, içinde bulunduğumuz bu mühim anda, bugüne kadar olduğu gibi dikkatle vazife başındadır. Müesses olan nizam ve idame hususunu, büyük Türk milletinin hükümetiyle tek vücut olarak teyit ve temin edeceğine şüphe yoktur.
Teşkilat-ı Esasiye Kanununun 33. maddesi mucibince Büyük Millet Meclisi derhal yeni reisicumhuru intihap edecektir. Türkiye'nin en büyük makamına, Teşkilat-ı Esasiye Kanununa göre geçecek zatın etrafında hükümetiyle, şanlı ordusuyla ve bütün kuvvetleriyle Türk Milleti sarsılmaz bir varlık olarak toplanacak ve yükselmesine devam edecektir.
Bugün ayrılığına ağladığımız büyük şefimiz Atatürk, her vakit Türk Milletine güvendi. Eserlerini bu güvenle yaptı. İdamesi esbabını da istikmal ederek güvenle büyük milletimize bıraktı. Ebedi Türk Milleti onun eserlerini ebediyetle yaşatacaktır. Türk gençliği onun kıymetli vediası olan Türkiye Cumhuriyetini daima koruyacak ve onun izinde yürüyecektir.
Kemal Atatürk, Türk'ün tarihinde ve gönlünde daima yaşayacaktır."
-
CENAZE NAMAZI
Son vazifeler yerine getirilirken, dini şart ve örfler itina ve hassasiyetle yerine getirilmiştir. Cenaze namazının bir camide kılınıp kılınmama yolunda dinen ne gerektiği konusunda, Makbule Atadan Hanımefendi Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak'a danıştı, İlahiyat Fakültesi kelam ilmi ve İslam Felsefesi ordinaryüs Profesörlerinden Mehmed Şerafettin Yaltkaya'nın fikri alındı. Din alimi, cenaze namazlarının muhakkak camilerde kılınması yolunda kesin bir kayıt olmadığını bildirmiş ve daha çok makam, kıdem ve selahiyeti olarak, bir de Diyanet İşleri Başkanlığı'nın görüşlerinin alınmasını tavsiye etmiştir.
Bunun üzerine Diyanet İşleri Başkanı Mehmed Rıfat Börekçi'nin fikri sorulmuştur. Milli Mücadelenin meşruiyetine dair Anadolu Uleması fetvasına, ilk imza koyan din adamı, "O'nun cenaze namazı, tertemiz hale getirdiği bütün vatanda, bu farizanın yerine getirilebildiği her yerde kılınabilir" fetvasını vermiştir.
Atatürk'ün cenaze namazını, Diyanet İşleri Başkanlığı yapan, Ord. Prof. Mehmet Şerafettin Yaltkaya kıldırmıştır.
-
ATATÜRK'ÜN VASiYETNAMESiNiN TAM METNi
Malik olduğum bütün nukut ve hisse senetleriyle Çankaya'daki menkul ve gayrimenkul emvalimi Cumhuriyet Halk Partisi'ne atideki şartlara, terk ve vasiyet ediyorum:
1. Nukut ve hisse senetleri, şimdiki gibi, İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır.
2. Her seneki gibi nemadan, nispetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları müddetçe, Makbule'ye ayda 1000, Afet'e 800, Sabiha Gökçen'e 600, Ülkü'ye 200 lira ve Rukiye ile Nebile'ye 100'er lira verilecektir.
3. Sabiha Gökçen'e bir ev de alınabilecek, ayrıca para verilecektir.
4. Makbule'nin yaşadığı müddetçe Çankaya'da oturduğu ev de emrinde kalacaktır.
5. İsmet İnönü'nün çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır.
6. Her sene nemadan mütebaki miktar yarı yarıya, Türk Tarih ve Dil Kurumlarına tahsis edilecektir.
M.Kemal ATATÜRK
-
-
Yaşamını milletine adayan, bir imparatorluğun küllerinden ulus yaratan Atatürk, 10 Kasım 1938'de Dolmabahçe Sarayı'nda hayata gözlerini yumdu. Ulu Önder'in son sözleri, ''saat kaç'' oldu... Ata'nın hastalığının giderek ilerlediği Kasım ayının ilk günleri Dolmabahçe Sarayı'nın önü, Ulu Önder'in sağlık haberini almak için her gün demir kapının parmaklıklarına sarılan genç, yaşlı, kadın, erkek vatandaşlarla doluydu. ''Atatürk nasıl?...'' diye soruyor, O'nun sağlığı hakkında bilgi almadan evlerine dönemiyorlardı.
8 Kasım Salı günü saat 18.30'da ikinci koma başladı. Bu sırada Atatürk gözlerini açıyor ve yavaşça soruyordu: ''Saat kaç?...'' Atatürk'e cevap verdiler. Sustu ve bir daha konuşmadı. Son sözleri bunlar olmuştu...
10 Kasım 1938 sabahı acı haber tüm yurda yayıldı. Caddelerde, sokaklarda, evlerde milli bir yas yaşanıyordu, herkesin yüreğine adeta bir ok saplanmıştı. Türk milleti zamansız ebediyete intikal eden Ata'sına ağlıyordu...
Bütün kuruluşlar bayraklarını yarıya çekerek mateme katılıyordu. Atatürk'ün ölüm haberi duyulur duyulmaz, gazetelerin telefonları aralıksız bir şekilde çalmaya başladı. İstanbul'da halk sokaklara dökülmüş, gazetelerin bulundukları yerlerin önüne toplanmıştı. Biraz sonra gazeteler ikinci baskılarında hükümet bildirisini yayınlıyorlardı.
-ÖLMEDİN ÖLEMEZSİN...-
Atatürk'ün sonsuzluğa göçtüğü gün Cumhuriyet Hükümeti, milli yasın acısını her satırında ortaya koyan ve ulusun duygularını dile getiren resmi bir tebliğ yayımladı.
Anadolu Ajansı'nca duyurulan bu tebliğ, aynen şöyle:
''İSTANBUL, 10 (A.A) - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin resmi tebliğidir:
Müdavi ve müşavir tabiplerinin neşredilen son raporu Atatürk'ün dünyaya gözlerini kapadığını bildirmektedir.
Bu acı hadise ile Türk vatanı büyük yapıcısını, Türk milleti Ulu Şefini, insanlık büyük evladını kaybetti. Milletimize içimiz yanarak bu tarife sığmayan ziyanından dolayı en derin taziyelerimizi sunarız.
Kederlerimizin tesellisini ancak ve ancak onun büyük eserine bağlılıkta ve aziz vatanımızın hizmetinde ararız. Şurasını da her şeyden evvel beyan etmeliyiz ki, ölmez olan, onun büyük eseri Cumhuriyet Türkiye'sidir.
Hükümetimiz, içinde bulunduğumuz bu mühim anda bugüne kadar olduğu gibi dikkatle vazife başındadır. Müesses olan nizamı ve vaziyeti idame hususunu, büyük Türk Milleti'nin hükümeti ile tek vücud olarak teyid ve temin edeceğine şüphe yoktur.
Teşkilatı Esasiye Kanunu'nun 33'üncü maddesi mucibince, Büyük Millet Meclisi Reisi Abdulhalik Renda, Reisicumhur Vekaleti vazifesini deruhte etmiş ve ifaya başlamıştır.
-''TÜRK MİLLETİNE GÜVENDİ''...-
Gene teşkilatı Esasiye Kanunu'nun 33'ncü maddesi mucibince, Büyük Millet Meclisi derhal yeni Reisicumhur intihab edecektir.
Türkiye'nin büyük makamına Teşkilatı Esasiye Kanunu'na göre, geçecek zatın etrafında hükümeti ile şanlı ordusu ile ve bütün kuvveti ile Türk Milleti, sarsılmaz bir varlık olarak toplanacak ve yükselmesine devam edecektir.
Bugün ayrılığına ağladığımız Büyük Şefimiz Atatürk, her vakit Türk Milleti'ne güvendi. Eserlerini bu güvenle yaptı. İdamesi esbabını da istikmal ederek, güvenle büyük milletimize bıraktı. Ebedi Türk Milleti, onun eserlerini ebediyetle yaşatacaktır. Türk gençliği, onun kıymetli vediası olan Türkiye Cumhuriyeti'ni daima koruyacak ve onun izinde yürüyecektir.
Kemal Atatürk, Türk'ün tarihinde ve gönlünde daima yaşayacaktır.''
-
16 Kasım 1938'de Atatürk'ün naaşı Türk Bayrağının örttüğü bir katafalk üzerinde Dolmabahçe Sarayı'nın büyük tören salonuna konuldu.
Türk Milleti genç, yaşlı Atatürk'e son saygı görevini yapmak için Dolmabahçe'ye koştu. 19 Kasım 1938 Cumartesi sabahı Dolmabahçe Sarayı tören salonunda Prof. Şerafettin Yaltkaya cenaze namazını kıldırdı. Cenaze Alayı, İstanbul halkının gözyaşları arasında geçerek Gülhane Parkı'na geldi.
Atatürk'ün naaşı burada bir torpidoya alınarak ''Yavuz'' zırhlısına konuldu. İzmit'te özel bir trene nakledilen cenaze, yol boyunca Ata'larına son saygı görevi yapan vatandaşların yüreklerinde derin acılar bırakarak 20 Kasım 1938'de Ankara'ya getirildi.
Atatürk'e geçici kabir olarak ayrılan Etnografya Müzesi'ne götürülen naaş, mermer lahdin üzerine saygı ile yerleştirildi. Ata'nın naaşı, Anıtkabir yapılıncaya kadar 15 yıl bu geçici kabirde kaldı. 15 Kasım 1953'de Büyük Kurtarıcının naaşı, yine gözyaşları arasında ebedi istirahatgahı Anıtkabir'e götürüldü.
-İZİNDEYİZ...-
Ata'nın ebediyete intikalinin üzerinden tam 68 yıl geçti. Ülkenin çok zor koşullar altında bulunduğu bir ortamda Mustafa Kemal'in yaktığı meşale, Türk ulusunun önünü aydınlatmaya devam ediyor.
O'nun devrimleri gencecik milyonlarca vatan evladının yüreğinin tam ortasında ilk gün ateşlenen meşale gibi yanmaya devam ediyor. Türk ulusu Ata'sını unutmadı, dünya döndüğü sürece de unutmayacak...
AA BÜLTENLERİNDE ATATÜRK'ÜN RAHATSIZLIĞI VE ÖLÜMÜ
ANKARA (A.A) - Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün rahatsızlığı ve ebediyete intikal edişiyle ilgili ''Resmi Tebliğler'', Anadolu Ajansı kanalıyla duyurulmuştu.
Atatürk'ün sağlığına ilişkin ilk resmi tebliğler, 17 Ekim 1938 günü yayımlandı. Riyaseticumhur Umumi Katipliği'nden (Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği) yapılan ve 18 Ekim 1938 tarihli gazetelerde, (A.A) rumuzuyla yer alan haber, o günün diliyle şöyle:
İSTANBUL 17 A.A. - Riyaseticumhur Umumi Katipliği'nden:
1- Reisicumhur Atatürk'ün sıhhi vaziyetleri hakkında müdavi ve müşavir tabipleri tarafından bugün verilen rapor ikinci maddededir.
2- Reisicumhur Atatürk'ün düçar oldukları karaciğer hastalığı normal seyrini takip ederken, 16 birinciteşrin (ekim) 1938 tarihine tesadüf eden Pazar günü birdenbire aşağıdaki arazı göstermiştir.
a. Saat 14.30'dan 22.00'ye kadar gittikçe artarak devam eden umumi zaaf ile birlikte hazmi ve asabi araz. Bu saate kadar nabız dakikada 116, teneffüs 22 ve hararet derecesi 36,5 idi.
b. Saat 22.00'den bu sabah saat 10.00'a kadar yukarıda ismi geçen araz kısmen hafiflemiş ve nabız dakikada 104, teneffüs 20 ve hararet derecesi 37 olmuştur.
c. Yapılan muayene ve müşavere neticesinde tespit ve tatbik edilen müdavattan sonra, umumi ahvalde hafif bir salah görülmekle beraber, vaziyet ciddiyetini muhafaza etmektedir.
3- Müteakip sıhhi vaziyet raporları neşredilecektir.
İKİNCİ TEBLİĞ
İSTANBUL 17 A.A. - Riyaseticumhur Umumi Katipliği'nden:
1- Reisicumhur Atatürk'ün sıhhi vaziyetleri hakkında müdavi ve müşavir tabipleri tarafından, bu akşam saat 20.00'de verilen rapor ikinci maddededir.
2- Bugün, dün akşama nispetle daha iyi geçmiştir. Asabi arazlarda bir değişiklik yoktur. Nabız muntazam 116, teneffüs 20, hararet derecesi 37'dir.
Müdavi Doktorlar:
Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp
Prof. M. Kemal Öke
Dr. Nihat Reşat Bilger
Müşavir Doktorlar:
Prof. Dr. Akil Muhtar Özden
Prof. Dr. Hayrullah Diker
Prof. Dr. Süreyya Hidayet Serter
Dr. Abravaya Marmaralı
Dr. Mehmet Kamil Berk.
17 Ekim 1938'de yayımlanmaya başlanan resmi tebliğler, 22 Ekim'e kadar aralıksız devam etti. 22 Ekim 1938 tarihinde yayımlanan Resmi Tebliğ'de, yine aynı doktorların imzalarıyla hastalığın normal seyrine döndüğü ve tebliğ yayımlanmasına gerek kalmadığı bildiriliyor.