-
Atam ;
Bazı anlamayanlar anlamamakta ısrar edenler ve hali Hazır Başbakanın İrticai olmadığını savunanlar var... Çok iyi takiye yapıyor diyorsun biliyorum Atam ... Haklısın her zaman ki gibi... Belki anlarlar diye dokunmayacaktım ama dayanamadım yukarıdan bir alıntı yapma ihtiyacı duydum....
5 Mayıs 2006 da AKP kayseri il kongresinde kadın ve erkeklerin ayrı oturmasını Çağdaş Başbakan 'Elbette öyle oturacaklar' diye savunur. Bu çok ilerici çağdaş ve laik bir olgudur. Bizim sulu entel dantellerimiz bunu yer...
15 Temmuz 1921 de toplanan Türkiye Muallimler Kongre sonrası , kongreye kadın ve erkek öğretmenlerin karma olarak katılmalarından dolayı Mecliste Hamdullah Suphi Bey'e karşı sert eleştirilere neden olur Bakan görevden çekilir. Herkes Atatürk ün tepkisini bekler tepki gecikmez Atatürk ; Birlik başkanına, gelecek toplantıda kadın ve erkeklerin karışık oturtulmalarını söyliyerek dahada ileri gider ve kadını çok desteklediğini ve çağdaş Türkiye nin bu temeller üzerine atılacağını daha o günden belli eder...
İşte Atam iki olay... Biri 1921 biri 2006 Türkiyesi... Hangisi daha ilerici çağdaş... O zamana dinazor çağı diyen varda.....
Ahh kendileri genç zihinleri dinazor sürüsü ah....
-
Re: Nice 29 Ekimlere...
http://photos1.blogger.com/blogger/7.../320/ata24.gif
"Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir". Yasama ve yürütme gücü, milletin tek gerçek temsilcisi olan mecliste toplanmıştır. Bu kelimeyi özetlemek mümkündür. "cumhuriyet".
"Bugünkü hükümetimiz, devlet teşkilatımız doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet ve hükümet teşkilatıdır ki, onun ismi cumhuriyettir. Artık hükümet ile millet arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millettir ve millet hükümettir. Artık hükümet ve hükümet mensupları kendilerinin milletten ayrı olmadıklarını ve milletin efendi olduğunu anlamışlardır."
"Cumhuriyette son söz millet tarafından seçilmiş meclistedir. Millet adına her türlü kanunları o yapar. Hükümete güven oyu verir veya düşünür. Millet vekillerinden memnun olmasa belirli zamanlar sonunda başkalarını seçerler. Millet, egemenliğini, devlet yönetimine katılmasını, ancak zamanında oyunu kullanmakla sağlar. Cumhuriyetin hükümeti, belli bir yöntem ve şekilde belirli bir zaman için seçilmiş bir cumhurbaşkanına güven sunulur başbakanı o seçer hükümeti meydana getirecek olan bakanları, başbakan güvendiği milletvekillerinden seçer."
"Cumhuriyet yüksek ahlaki değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir... Cumhuriyet idaresi, faziletli ve namuslu insanlar yetiştirir."
"Biz ne Bolşevikiz, ne de Komünist; ne biri, ne diğeri olamayız. Çünkü, biz milliyetçiyiz ve dinimize saygılıyız. Özet olarak bizim hükûmet biçimimiz tam bir demokrat hükûmetidir. Ve dilimizde bu hükûmet “halk hükûmeti” diye anılır."
"Bizim görüşümüz ki halkçılıktır; kuvvetin, gücün, egemenliğin, yönetimin doğrudan doğruya halka verilmesidir. Halkın elinde bulundurulmasıdır."
"Cumhuriyet imkan demektir. Çünkü, iç hürriyetin de en büyük imkanı cumhuriyetle kabildir. Ama diyeceksiniz ki, dünyada adı cumhuriyet olan diktatörlükler de vardır. Fakat bütün bu şekiller geçicidir."
"Demokrasi prensibinin, en çağdaş ve mantıki uygulamasını temin eden hükümet şekli, cumhuriyettir."
"Türk milletinin karakter ve adetlerine en uygun, olan idare; cumhuriyet idaresidir."
"Milli azim ve bilincin kıymetli eseri olan değerli cumhuriyetin bugünkü ve yarınki neslin demir ellerinde her an yükselip sağlamlaşacağına güvenim tamdır."
"Cumhuriyeti biz kurduk, onu yaşatacak ve yükseltecek sizlersiniz."
"Benim naciz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."
Cumhuriyetimizin 84. yıldönümü kutlu olsun, Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde nice 29 Ekimlere...
-
Re: Nice 29 Ekimlere...
TÜRKİYE CUMHURİYETİN'İN KURULUŞU
Osmanlı İmparatorluğu'nda, ikinci Meşrutiyetin ilanından altı yıl sonra Birinci Dünya Savaşı başladı. 1914'te başlayan Birinci Dünya Savaşı'na dünyanın belli başlı devletleri katıldı. Dört yıl süren savaş sonunda bizimle birlikte olan devletler yenildi. Savaş kurallarına göre biz de yenilmiş sayıldık. Ülkemiz İngilizler, Yunanlılar, Fransızlar, İtalyanlar tarafından paylaşıldı.
Ulusuna inanan, güvenen Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a geldi. Erzurum'da, Sıvas'ta kongreler düzenledi. Mustafa Kemal Paşa "Tek bir egemenlik var, o da Milli egemenliktir. Ülkeyi yine ulusun kendi gücü kurtaracaktır." diyordu. Yurdun dört bir tarafından gelen ulus temsilcileri -milletvekilleri- 23 Nisan 1920 günü Ankara'da Büyük Millet Meclisi'nde toplandı. Meclis, Mustafa Kemal Paşa'yı başkan seçti. Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde Büyük Millet Meclisi Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı başlattı. Bir yandan efeler, dadaşlar, seymenler bulundukları yörede düşmana karşı koydular. Öte yandan düzenli ordular İnönü'de, Sakarya'da, Dumlupınar'da savaştılar. Yurdumuz düşmanlardan kurtarıldı.
İmzalanan Lozan Barış Antlaşması ile yeni bir devlet doğdu. Bu doğan devletin yönetim biçimi henüz belirlenmemişti.
İkinci dönem Büyük Millet Meclisi 11 Ağustos 1923'te ilk toplantısını yaptı. 13 Ekim 1923'te Ankara Başkent oldu. Atatürk ; düşmanın ülkeden atılıp sınırlarımızın belirlenmesinden sonra, çoktan beri tasarladığı cumhuriyetin ilanı üzerinde hazırlıklar yapmaya başladı. 28 Ekim 1923 akşamı yakın arkadaşlarını Çankaya'da yemeğe çağırdı. Onlara , "Yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz." Dedi.
29 Ekim 1923 günü Atatürk, milletvekilleri ile görüştükten sonra taslağı hazırlanan cumhuriyet önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne verildi. Meclis önergeyi kabul etti.
Böylece ülkemizde cumhuriyet yönetimi kuruldu. Atatürk kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı oldu. Cumhuriyet'in ilanı yurtta sevinç ve coşku ile karşılandı.
Cumhuriyet; yurttaşların seçme ve seçilme hakkının olduğu bir yönetimdir. Ulus temsilcilerinin kabul ettiği yasalarla ülkenin yönetilmesidir. Cumhuriyet yönetiminde söz ulusundur. Cumhuriyet'i korumak, kollamak, yaşatmak her yurttaşın ödevidir.
Cumhuriyet düşünce, beden ve bilim bakımından güçlü koruyucular ister.M.KEMAL ATATÜRK
CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN...!
-
Re: Nice 29 Ekimlere...
Atatürk'ün,en büyük eserim dediği Cumhuriyet'e atfettiği 29 Ekim sabahı Anıtkabir'deydim.
Şüphesiz bu ilk gidişim olmadı ancak bu kez hissettiklerimin tarifi mümkün değildi çünkü bu defa yanımda şu vakte kadar hiç taşımadığım ağırlıkta bir duyguyu da taşıdım;MAHCUBİYET..
Mozolenin karşısında tek söyleyebildiğim şu oldu :Tek başına olacak iş değildi,olmadı da..
Şükran ve minnet duygularıyla..
-
Re: Nice 29 Ekimlere...
Bayramımız kutlu olsun.
Cumhuriyetimizin 85. yıl dönümünü daha mutlu ve başı dik karşılamak dileğiyle.
-
Re: Nice 29 Ekimlere...
-
Re: Nice 29 Ekimlere...
Kutlu Olsun.
Daha nice 84 + Yıllara...
-
Re: Nice 29 Ekimlere...
-
Re: Nice 29 Ekimlere...
Bayramımız kutlu, tüm şehitlerimizin ruhu şad olsun... Cumhuriyetimiz, dahili ve harici karşıtlarına inat ilelebet yaşasın...
-
Re: Nice 29 Ekimlere...
Atatürk’ten öğrendiğim bir şey var… İnancın gücünü öğretti bana. Gözlerimi ve yüreğimi hiç çevirmeyeceğim inandığım değerlerden ve hayallerimden. Öğrendim ki, herkesin her şey bitti dediği noktada bile. Yılmak nedir bilmeden. kaçmadan... Kovalamadan… Ezmek için değil. Ve ezilmeden… Bildiğim şeylerin yanında dimdik duracağım. Kimsenin sözü ile döndürmeyeceğim ya da kapamayacağım kalbimi hiçbir şeye… Azimli olmaya çalışmadan azimle, sabırlı olmaya çalışmadan sabırla… Her şey kendiliğinden içimden akacak, karışacak hayallerime… İnancımın gücü yürütecek beni, kucaklayacak herkesi… Öğrendim ki; mutluluk sen mutlu olduğunda değil… Öğrendim ki, azim öğretilemez. Ancak, örnek olabildiğimde, ben hayallerim sanki gerçek olmuş gibi yaşayabildiğimde… Kimseden bir şey beklemeden… Kendi değerlerimle tüm yaşamımı örebildiğimde… Hayatımı adamadan, kendimi adayabildiğimde…
Ben Atatürk’ten öğrendim büyüklüğün ne olduğunu. Öğrendim ki, bir şeyi yermek başka bir şeyi yüceltmiyormuş. Öğrendim ki, kendi gücünde durmak için ezmek gerekmiyormuş. Senin gibi düşünmeyenler senin karşında değilmiş… Atatürk’ten duydum tüm dünyanın kardeşliğini… Ezen ve ezilen tüm toplumların bir gün bu dünyadan silineceğini… Ve "yeni dünya" insanın özelliklerini… Bir… Bütün… Ve tüm kavramların silindiği… Her insanın yüceldiği… Güneşi beklemeden güneş olabilmektir bu. Kimsenin bilmediği, isimsiz bir güneş… Isıtan, aydınlatan. Tüm isimlerden. Sıfatlardan arınmış meçhul bir insan…
Öğrendim ki tüm sorunlar bir durummuş… İnsanın inancını ölçebileceği… Yolunu kimse göremiyorken bile… Tüm çarelerin tükendiğini düşündüğün anda, çıkarmış gerçek fırsatlar insanın karşısına… Anladım ki, tüm korkularının bittiği yere ulaşman için… Yolun sonuna gelinmeliymiş. İşte tam o noktada inancının gücüyle durabilmekmiş cesaret… Ve kahramanlık, kim olduğunun ve ne yaptığının dahi bilinmesini istemeden, verebilmekmiş.
Görünen ve bilinen her şeyden vazgeçmeyi öğretti bana.. Yeni bir çizgi çizerken yaşama dair, yeni umutlar ekerken içime… Yeniyi kucaklamayı istemeyen tüm insanların korkusunu içine çekti usulca… Ve kimseye göstermeden bıraktı o korkuları ışığın içine… Tüm dirençlerin bir gün kabule dönüşeceğini bilerek… Ama bunu hiç düşünmeyerek…
Atatürk’ten öğrendim… Sen yapmazsan eğer bunu hiç kimsenin yapmayacağını… Sen hayallerinin peşinden gitmezsen, kimsenin bir hayalinin olamayacağını… Altın sarısı güneşle yıkan, önce sen… Önce sen özgürleş tüm sınırlardan… Başkaları gelmese de peşinden… git, git sonsuzluğun durduğu o yere… Tüm bayrakların bir gün birleştiği o yerde… İnsanlığı tek vücut görsen de… Kimse bilmese de orda olduğunu… Bilmese de o yere vardığını. çağır çağırabildiğin kadar insanı… Kimseye duyurmaya çalışmadan sesini… Bağır sonsuzlukta ismimizi…
Atatürk’ten öğrendim; kimse için değil kendim için isterken, tüm dünya için istemeyi… Ve onda gördüm… Yeni dünyanın hayalini, yeni insanın suretini…
Alıntı: Meltem Bingöl-İndigo Dergisi Sayı 25, Ekim 2007