-
Oktay EKŞİ oeksi@hurriyet.com.tr
Ahmaklığa methiye...
DÜŞÜNÜN ki siz dünyanın en şanslı ülkelerinden birinin en yetkili konumdaki yöneticisi veya sokaktaki düz vatandaşısınız.
Ve sayınız ki bu şansınızın nedeni, tabiatın size verdiği bir nimetten örneğin petrolden, altın madeninden veya tabiat güzelliğinden kaynaklanıyor.
Elbet bunlar başka ülkelerde de var ama onlarınki yüzde 25 ise sizinki yüzde 75... Bir başka deyişle siz ne derseniz herkes onu kabul etmeye mecbur.
Böyle bir durumda siz, elinizdeki nimeti -ister petrolü deyin, ister altını, ister eşsiz tabiat güzelliğini- başkalarına ucuza mı satarsınız, olabilecek en yüksek fiyata mı?
Türkiye "en ucuza" satmanın şampiyonluğuna soyundu. Çünkü dünyanın fındık üretiminin yüzde 70-75'inin sahibi Türkiye'nin Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), geçen yıl Fiskobirlik'in 7 YTL'de aldığı fındığı bu yıl 4 YTL'den alacağını ilan etti.
Geçen yılki biraz yüksekti. Ama gerisinde yine de bir mantık vardı. Amaç dünyada tekel konumunda olmanın avantajını kullanmaktı.
Biliyorsunuz, fındık fiyatı meselesi bu noktaya gelmeden önce büyük gerilimler yaşandı. Başbakan Tayyip Erdoğan, fındık üreticisinin tüccar ve ihracatçı tarafından ezilmesini önlemek için 1938'de kurulan Fiskobirlik yönetimine "kendi istediği" kişiler seçilmedi diye, hem Birliğe hem de fındık üreticisine adeta savaş açtı. Bu bağlamda söylediklerini tekrar etmeyelim, çünkü yerimiz yok.
"Üreticiden fındık satın alma" yetkisi o sırada Fiskobirlik'ten TMO'ya geçince zannedildi ki, "hükümetin aklı başına geldi".
Tam tersi oldu. TMO, ihracatçının ve tüccarın baskısı altında oluşan "1 kilo -kabuklu- fındık 3 YTL'dir" fiyatına sözde biraz da zam yapıp, "1 kilo fındığın en iyisini 4 YTL'den alacağını" ilan etti. Oysa uzmanlar bu 3 YTL'nin "serbest piyasa" değil (ihracatçı ve tüccara) "mahkûm piyasa" fiyatı olduğunu söylüyorlar.
Sebep bu yıl çok yüksek imiş. Çünkü 450-450 bin ton yerine 650 bin ton fındık üretmişiz. Bu "arz fazlası" fiyatı düşürürmüş.
Oysa geçen yıl da fındık fazlası vardı. Buna rağmen fiyatlar yüksekti. Çünkü Avrupa'daki alıcılar -ister istemez- Türkiye'nin koyduğu fiyata uydular. Her yıl olduğu gibi 250 bin ton kadar fındık satın aldılar ve Türkiye'nin kasasına 2 milyar dolar kadar fındık parası girdi.
Bu yıl da fiyat yüksek olsaydı, -özellikle çikolata üretmek için- Türk fındığı almaya mecbur olan Avrupalı, yine o kadar fındığı alacak ve kasamıza yine o kadar para girecekti. Oysa şimdi çok çok yarısı kadar, yani 800-900 milyon dolar ya girecek ya girmeyecek.
Bu da üstelik temiz para, yani "1 kilo fındıktan" kazandığınız dövizin içinde daha önce yaptığınız ithalat nedeniyle ödediğiniz bir cent (doların yüzde 1'i) bile yok. Oysa geçen gün Odalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu pek de fiyaka yaptığımız ihracat rakamlarından söz ederken "İhracatımız ithalata dayalı büyüyor" diyor, yani kazandığımız temiz paranın aslında pek de büyük olmadığını söylüyordu.
Dünyadaki fındığın yüzde 70-75'ini üreten Türkiye'ye bu ahmaklık yakışıyor mu?
Hiçbir şeyden ders almıyoruz, petrol zengini Arapları da mı görmüyoruz?
-
Tufan TÜRENÇ tturenc@hurriyet.com.tr
Egemenlik millete mi yoksa Başbakan'a mı ait
TEZKERENİN kabul edilmesinden sonra akla şu soru geliyor:
"AKP milletvekillerinin yeniden seçilmesi Başbakan'ın iki dudağı arasında olmasaydı acaba tezkereye 340 oy çıkar mıydı?"
İlk tezkeredeki sonuç da düşünülürse kesinlikle çıkmazdı.
Demek ki bugünün Meclis'inde milletin egemenliği para etmiyor.
Başbakan'ın dediği oluyor.
İşte bizim demokrasimizin en sakat yanı.
Milletvekillerinin kaderi, liderin iki dudağı arasına sıkışıp kaldığı sürece milletin egemenliği lafta kalıyor.
Yani "Lidere rağmen politika yapılmaz" ilkesi tüm siyasi partilerde eksiksiz işliyor.
Son oylama sırasında AKP'de milletin sesini dinleyen sadece ve sadece yedi milletvekili oldu.
340 milletvekilinin içinde Lübnan'a asker gönderilmesine karşı çıkan yok muydu?
Örneğin, Antalya Milletvekili Mehmet Dülger. Kendisi Doğru Yol kökenlidir.
Mehmet Bey oylamadan kısa bir süre önce şöyle diyordu:
"Türk askerinin bölgeye gönderilmesi günah. Ortadoğu çölleri Türk kanıyla çok yıkandı, artık yeter."
Ama Mehmet Dülger tezkereye "Evet" oyu verdi.
Ben AKP'de çok sayıda Mehmet Dülger gibi düşünen milletvekili olduğunu biliyorum.
* * *
Hiç hayal görmeyelim.
Türkiye, antidemokratik seçim sistemini düzeltmeden temsilde adaleti sağlayamaz, bu bir.
Parti içi demokrasiyi yasalarla güvence altına almadan Meclis'te millet egemenliğini işletemez, bu iki.
Türkiye'de başbakanların padişah anlayışıyla ülkeyi yönetmesi bugüne kadar olduğu gibi önlenemez.
Hepimiz Başbakan'ın giderek demokrasi anlayışından uzaklaştığına tanık olmuyor muyuz?
Başbakan halkı azarlıyor, muhalefeti, basını, işadamını, bürokratı, büyükelçiyi azarlıyor.
Hızını alamayıp kendisine muhalefet yapan AKP milletvekilini de azarlıyor.
* * *
Başbakan'ın nasıl karşı gelinmezlik alışkanlığına sürüklendiğini aziz şehitlerimiz ve aileleri için söylediği sözler gözler önüne seriyor.
Bakın kendisini eleştiren şehit annesini telefonla neden aramadığını nasıl anlatıyor:
"Telefonda aynı durumla (eleştirilerle) karşılaşırsam bunları mı dinleyeceğim ben?"
Aynı soru, aynı gün Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt'a da soruluyor.
Bakın onun yanıtı nasıl:
"Ne söylerlerse söylesinler kabulümdür. Ateş düştüğü yeri yakar, ne büyük açılar çektiklerini anlıyorum. Tüm şehit annelerinin elinden, şehit babalarının yanaklarından öperim."
Ben bir konuda büyük bir merak içindeyim.
İsmailağa Camii'ndeki cinayetten sonra gündeme gelen ve gazetelerde büyük fotoğraflarla sergilenen Çarşamba diye bir semt var İstanbul'da.
Çarşamba'daki manzaraları Başbakan, Avrupa Birliği'ne girmeye hazırlanan laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin bir numaralı yöneticisi olarak nasıl değerlendiriyor acaba?
Cüppeli, poturlu, sarıklı, ticani sakallı erkekler ile kara çarşaflara bürünmüş, gözlerinden başka bir yerleri görünmeyen kadın görüntülerinden acaba bir rahatsızlık duyuyor mu?
-
Dikkat, miting çıkabilir !!!!! :)
Müzeye diye Bursa'ya yola çıkan çocuklar müze yerine Başbakan'ın mitingi için Kütahya'ya götürüldü..
Sıcak Yuva Vakfı, sokak çocuklarına yardım eli uzatmak amacıyla faaliyet gösteren bir vakıf... Vakfın İstanbul Sarıyer'deki şubesi, 3 Eylül'de Bursa gezisi düzenlediklerini duyurdu. Vakfın bünyesinde kurulan futbol okuluna giden çocuklar ise sevinçten havaya uçtu. Öğrenci ve velilerden oluşan 40 kişilik grup bir otobüse doluştu ve Bursa'ya doğru yola çıkıldı... Ancak ne olduysa, Bursa'da rota değişti. Burada vakfın adını taşıyan pek çok minibüs daha vardı. Ve burada toplanan bin 500 kadar kişinin adresi aynıydı; Kütahya Hayme Ana Şenlikleri...
Bu garip seyahatin gerisini, İstanbul'dan 11 yaşındaki oğlu Burak ile geziye katılan 5 çocuk babası terzi Cengiz Topal Özkalaycı anlatıyor: "Hocalar ve diğer çocukların velileriyle 2 Eylül gecesi yola çıktık. Saat 03.00'te Bursa'ya vardık. Bursa'da kapalı bir dinlenme tesisi önünde 20-30 araba içinde bekletildik. Daha sonra bize "Bursa'daki işimiz olmadı, sizi yayla şenliklerine götüreceğiz" dediler. "Neresi?" diye sorduk "Kütahya" dediler. Saat 05.00'te tekrar yola çıktık, gözümüzü bir açtık Kütahya'ya gelmişiz. Her taraf saman, toz toprak. Hiçbir sosyal faaliyet yok. Bir baktık ki sadece miting yeri gibi bir yer var. Daha sonra öğrendik ki geleneksel olarak düzenlenen 3 Eylül Hayme Ana Şenlikleri. Başbakan'ın konuşması var denince biz olayı kavradık. Sıcak Yuva Vakfı'na bağlı İstanbul'un her yerinden yaklaşık 1500 kişiydik."
BAŞBAKAN'A JEST OLSUN!
Başbakan konuşmaya başlayınca çocuklarını alıp otobüse geri dönen Özkalaycı, şoförlerle kavga etti, neden oraya getirildiklerini sorduğunda ise verilen yanıtla şaşkına döndüğünü şöyle anlattı: "Sordum. Bize "Başbakan'a jest olsun diye çocukları getirdik" yanıtını verdiler. Bu yaştaki çocukların, spor yapan çocukların siyasette ne işe var? Orada çocuklardan birine bir şey olsa vakıf nasıl hesabını verecek. Benim oğlum bayıldı, burnu kanadı. 80 otobüse 2 ambulans vardı. Sıcak Yuva Vakfı AKP taşeronu mu? Hukuki yollardan hakkımızı arayacağız."
VAKFIN KURUCUSU ERDOĞAN
SIcak Yuva Vakfı'nın internet sitelerine bakılırsa son dönemde "kültürel gezilere" yoğunluk verildiği anlaşılıyor. Sitede yer alan haber ve duyurularda da vakfın Başbakan'ın katıldığı Hayme Ana ve Söğüt gezilerine 100 araç ile katıldığı belirtililyor. Hatta "kültür ve kaynaşma gezilerine" devam edileceği de vurgulanıyor. Başbakan Erdoğan'ın 1997'de belediye başkanlığı yaptığı dönemde kurulan vakfın sitesindeki mesajlar da dikkat çekiyor. Burada Başbakan Erdoğan, sokak çocuklarına sesleniyor. Kurucular listesinde dikkat çeken bir başka isim ise Avukat Faik Işık. Işık, okuduğu şiir nedeniyle Diyarbakır DGM tarafından mahkum edildiği dönemde Erdoğan'ın avukatlığını yapan isimdi. Vakfın kuruluş malvarlığı, vakıf senedinde, kurucular tarafından tahsis edilmiş ve bankaya bloke edilmiş 48 bin 366 dolar olarak gösteriliyor.
PROGRAM KARIŞMIŞ!
Sıcak Yuva Vakfı Sarıyer Bölge Sorumlusu Edip Cengiz'in savunması ise şöyle: "Çocukları aldık. Bursa, Bilecik ve Kütahya'daki tarihsel yerleri gezecektik. AKP'ye sempatimizin olduğunu düşünüyorlar. Oraya bir kalabalık oluştursunlar diye götürülmediler. Kütahya ili, zaten programımızda olan bir yerdi. Orada, Ertuğrul Gazi'nin mezarları var. Karışıklık, kara yolu yerine deniz yoluyla gitmemizden kaynaklandı."
Vatan
-
A'dan Z'ye vergi yağmuruna hazır olun !
Yeni Belediye Gelirleri Kanunu tasarısı içtiğimiz suya bile ilave vergi getiriyor. Barlar günlük 80 YTL, kahvehaneler beş YTL eğlence vergisi ödeyecek. Belediye istediği yeri otoparka çevirerek para alacak.
Borç içinde yüzen ve personel maaşlarını bile ödemekte zorlanan belediyeleri rahatlatmak isteyen hükümet, gözünü yurttaşların cebine dikti. Hazırlanan yeni belediye gelirleri kanunu tasarısıyla kentte yaşamanın bedeli ağırlaştırılırken, belediyelere ödenen vergilerin hem sayısı, hem de miktarı artırılıyor. Şişe ve damacana suyu ile doğalgaz ve tüpgaz için belediyelere tüketim vergisi ödenecek. Turizm beldelerindeki belediyelerin gelirlerini artırmak amacıyla da konaklama bedelinin yüzde 3'ü belediyelere aktarılacak.
Bakanlar Kurulu'nda imzaya açılan ve önümüzdeki günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sevk edilecek olan İl Özel İdaresi ve belediye gelirleri tanunu tasarısında öngörülen yeni vergiler ve vergi artışları şöyle:
Bina vergisi artıyor: Bina vergisinin oranı konutlarda binde 1'den binde 1.5'e, diğer binalarda binde 2'den binde 3'e çıkarılacak. Büyükşehir sınırlarında ise yüzde 100 artırımlı uygulanacak. Bakanlar Kurulu söz konusu oranı iki katına kadar artırmaya yetkili olacak. Bina vergisi, şehir veya semtin durumuna göre belirlenecek arsa bedeline ilave olarak Bayındırlık ve İskân Bakanlığı inşaat birim fiyatları dikkate
alınmak suretiyle hesaplanacak.
Arazi vergilerinde istisna kalkıyor: Belediyelerin vergiye esas arsa ve arazi bedellerini fahiş değerlerde belirlemesi karşısında bireysel olarak mahkemeye bile gidemediği için mağdur olan vatandaşın arsa ve arazi vergisi oranları da yüzde 50 oranında artırılacak. Buna göre, arsa vergisinin oranı binde 3'ten 5'e, arazi vergisinin oranı da binde 1'den 2'ye yükseltilecek. Büyükşehir belediyelerinde ise söz konusu oranlar iki kat artırımlı olarak uygulanacak. Ayrıca Bakanlar Kurulu bu vergileri iki katına kadar daha artırabilecek. Belediye veya mücavir alan sınırlarındaki arazilere tanınan 250 YTL'lik vergi istisnası ise kaldırılıyor.
Doğalgaz ve LPG için de vergi: Belediyeler halen elektrik kullanımından yüzde 1, havagazından da yüzde 5 oranında tüketim vergisi alıyor. Yeni düzenlemeyle doğalgaz ile mutfaklarda kullanılan likit petrol gazı da yüzde 5'lik vergi kapsamına alınıyor.
Vatandaşın içtiği suya da ilave vergi geliyor: Market ve büfelerden alınan şişe suları ile damacanayla satılan su için de belediye vergisi ödenecek. Belediyeler bir litreye kadar şişe ve benzeri kaplardan bir kuruş; bir-beş litreye kadar olandan üç kuruş, beş-25 litreye kadar kaplardan beş kuruş, 25 litreden büyük kaplardan ise 10 kuruş vergi alacak.
İlan vergisi can yakacak: Belediyelerin aldığı ilan ve reklam vergilerinde halen alt ve üst limit uygulaması bulunuyor. Örneğin mevcut yasaya göre, dükkân, ticarethane, avukat, doktor, mali müşavir gibi serbest meslek erbaplarının reklam tabelalarından metrekare başına 20 YTL ile 100 YTL arasında vergi alınıyor. Yeni düzenlemede ise alt limitler kaldırılarak, verginin üst limitten alınması öngörülüyor. Bu da İstanbul'un Nişantaşı semtindeki bir işyeriyle küçük ve ticari açıdan daha az kazançlı bir ilçesindeki işyerinin aynı vergiyi ödemesi anlamına gelecek.
Otopark vergisinin sınırı yok: Belediye meclisleri tarafından belirlenen yerlerden otopark parası alınacak. Otopark parası her taşıt için saatte iki YTL, günlük yedi YTL olacak. Belediyeler bu yetkiyi kullanarak, şehir merkezlerinde kaldırım kenarına park edilen araçlar için park mafyasına giden parayı kendi kasalarına aktarabilecek. Ancak, söz konusu yasada bir sınırlama olmadığı için belediyeler isterlerse, evin önüne konulan araçlar için bile otopark parası talep edebilecek. Taksi duraklarından ise taksi başına yıllık 30 YTL vergi alınacak.
Bar ve cafe işletmecisi yandı: Eğlence vergisi tümüyle değiştiriliyor. Biletle girilen hipodrom, araba yarışı, sinema, konser, lunapark, sirk, spor müsabakaları ve benzeri eğlencelerden yüzde 10 oranında vergi alınacak. Bar, pavyon, gazino gibi eğlence yerlerinden günlük 80 YTL, internet salonlarından günlük beş YTL, kahvehane ve kafelerden günlük dört YTL eğlence vergisi alınacak. Bu aynen yasalaşırsa barların aylık vergisi 2.4 bin YTL'ye ulaşacak.
Şans oyunlarından belediye zammı: Şans oyunlarından alınan vergilere belediye payları da eklenecek. Spor Toto, İddaa, Sayısal Loto, Şans Topu gibi oyunlarda kolon başına iki kuruş vergi alınacak. Piyango bileti ve Hemen Kazan gibi oyunlarda yüzde 10 oranında vergi alınacak. Şans oyunlarından alınan verginin yüzde 70'i belediyelere, yüzde 30'u il özel idarelerine aktarılacak.
Turizmciler üzülecek: Karikatür krizi, kuş gribi, savaş ve terör gibi nedenlerle kötü bir sezon yaşayan turizm sektörü konaklama vergisi şokuyla karşı karşıya kalacak. Otel, motel, tatil köyü, pansiyon gibi tesis ve yerlerde günlük yeme, içme ve yatak ücretleri dahil olmak üzere konaklama bedelinin yüzde 3'ü oranında konaklama vergisi alınacak.
Hayvan kesimi için de harç ödenecek: Kurban bayramlarında kurbanlık satışı için tahsis edilen yerlerden küçükbaş hayvan için günlük 50 kuruş, büyükbaş hayvan için de iki YTL alınacak. Ayrıca, mezbaha ve kombinalarda kesilen küçükbaş için bir YTL, büyükbaş için beş YTL, kümes hayvanları için de bir kuruş hayvan kesim harcı alınacak.
İnşaat harcı düşüyor: Hükümetin inşaat sektörünü destekleme politikası çerçevesinde inşaat harçları aşağı çekiliyor. Mevcut yasada inşaatlardan, metrekareye göre belli alt ve üst limitler arasında inşaat harcı alınıyor. Yeni düzenlemede harçlar, mevcut uygulamadaki alt limitten alınacak. İnşaatı biten yapıların kullanılabilmesi için de o binanın emlak vergisinin yüzde 17'si oranında yapı kullanma harcı ödenecek.
Radikal
-
"Ali Dibo" bu kez Gümüşhane'de !
AKP'li İl Başkanı Yusuf Özgün'ün kamudan binlerce YTL'lik ihale aldığı iddia edildi. Başkanın 3 katlı Gümüşhane Devlet Hastanesi'ne paratoner sattığı iddiası bardağı taşırdı. Muhalifler başkanın devletten aldığı işler için kestiği faturaları AKP Genel Merkezi dahil ilgili kurumlara gönderdi.
UYARI DA ALMIŞTI
Ticaret Sicil'de Yusuf Özgün ve ortağı Zekai Yalçın'a ait Y&Z Elektrik Elektronik İletişim, Plan, Proje, Tesisat ve Taahhüt Ltd Şirketi olarak kaydedilen firma, son yıllarda kamuya ait büyük işlerin ihalesini aldı. 2005 yatırım yılında TEDAŞ'ın köy bakım ve onarım işleri ihalesine giren firma, 18 köyün bakım ve onarım işlerini alarak toplam 431 bin 758 YTL kazandı. 2 köyün elektrik şebekesinin yapımını da üstlenen firma, 99 bin 24 YTL aldı. Olayın duyulmasıyla Özgün, AKP Genel Merkezi'ne şikayet edildi ve uyarı aldı.
Gümüşhane Devlet Hastanesi'nin tüm bakım ve onarım işlerinin Başkan Özgün'e ait firmaya verilmesi dikkat çekti.
PARATONER SON NOKTA
Elektrik bakım ve onarımdan 2003 yılı sonunda 152 bin 202 YTL para alan Y&Z firması son olarak 3 katlı devlet hastanesine paratoner sattı. 12 Temmuz 2006 tarihli faturada hastaneye paranoterin toplam maliyetinin 10 bin 51 YTL olarak faturalandırıldığı ortaya çıktı. Paratoner olayının ardından Gümüşhane'de kıyamet koptu.
Başkan Özgün'e ait devlete kestiği tüm faturalar AKP Genel Merkezi'ne gönderildi. DYP İl Başkanı İsmail Taştan, 'AKP İl Başkanı ve yöneticileri resmi kurumların tüm işlerini alıyor. Çok büyük paralar dönüyor. '300 bin YTL'lik iş aldım, para mı bu?' diyerek olayı ciddiye almadığını gösteriyor' dedi.
İHALELERİN FATURALARI ÇOK KABARIK
Y&Z firmasının kestiği şu faturalar AKP Genel Merkezi'ne gönderildi:
Devlet Hastanesi'ne 16 bin YTL kesintisiz güç kaynağı faturası
Milli Emlak Müdürlüğü'ne 76 bin YTL'lik jeneratör faturası
Söğütlü Belediyesi'ne kesilen 12 bin 900 YTL'lik jeneratör faturası
TEDAŞ Müessese Müdürlüğü'ne 4 bin YTL'lik şalter faturası,
Çoruh Elektrik Dağıtım A.Ş Gümüşhane Müsessesi adına 64 bin YTL'lik fatura,
TEDAŞ Müessese Müdürlüğü'ne 7 bin YTL'lik kablo faturası
100 BİN YTL'LİK İŞ YAPMIŞIM ÇOK MU?
Gümüşhane İl Başkanı Yusuf Özgün, kendisiyle ilgili dosyaların AKP Genel Merkezi'ne gönderildiğini doğrulayarak, 'Geçen yıl ağustos ayından beri ihaleye girmedim. TEDAŞ'tan aldığım ihale bu tarihten önce. Hiçbir şekilde bir gayrimeşru, etik olmayacak bir durumum olmamıştır. Üç senede 50 -100 milyarlık iş yapmışım çok mu?' dedi. Devlet hastanesine ihalesiz sattığı paratonerle ilgili Özgün, 'Bu olay hastanenin yaptırdığı ihale değil, bir mal alımı. Gümüşhane'de 47 kurum var. Bir tanesine mal satmışım. Üç senede 50 -100 milyarlık iş yapmışım çok mu? Açık söylüyorum Ağustos ayından beri bir devlet ihalesi almadım. Hiçbir işe de girmedim, girmiyorum. Ama biz de insanız. Bizim de ekmeğimizden olmamız mı gerekiyor? Bizden 3 milyarlık şey aldıysa ne olmuş? İl başkanlığını kullansam hepsini benden alırdı' şeklinde konuştu.
Akşam
Deniz Güçer
-
Sosyal Bilgiler kitabındaki yanlış bilgileri düzeltmek isteyen Milli Eğitim Bakanlığı bu sefer de daha büyük bir hataya düştü.
Van Gölü araştırmalarıyla tanınan Doç. Dr. Mustafa Sarı, "Ne bilgi istiyorlarsa verelim, yeter ki hatayı düzeltsinler" dedi.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın geçen yılki sosyal bilgiler kitabında, dünyanın tanıdığı inci kefali unutulmuş ve 'Van Gölü'nde balık yaşamaz' denilmişti. Bu yıl hata giderildi. Ama giderilirken göle sazan da eklendi, derinlik de 350 metre azaldı.
Vanlı Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in gözünden kaçan Van hataları katlanarak artıyor. Milli Eğitim Bakanlığı'nın geçen yıl ilköğretim beşinci sınıflara ücretsiz dağıttığı Sosyal Bilgiler kitabında, 'tuzlu ve sodalı olduğu için Van Gölü'nde hiçbir balığın yaşamadığı' yazıldı. Van Gölü'nde yaşayan tek canlı olan inci kefalinin yok sayılması, Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Ziraat Fakültesi Su Ürünleri Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Mustafa Sarı'yı harekete geçirdi. Sarı, hatanın düzeltilmesi için yazılar gönderdi. Bu yıl basılan aynı kitapta bu hata düzeltildi, ancak iki yeni hata eklendi. Kitapta bu kez, göl sularında inci kefali ve sazan türü balıkların akarsuların döküldüğü bölgelerde yaşadığı yazıldı, gölün 450 metrelik derinliği 100 metre gösterildi.
Vanlı Bakan Çelik'e rica
Van Gölü ve inci kefali üzerine çalışmalarıyla tanınan ve bu araştırmalarına 14 yılını veren Doç. Dr. Sarı, ders kitabının yeni baskısını şöyle değerlendirdi:
"Van Gölü'nde sadece inci kefalleri yaşar ve gölün akarsuların döküldüğü yerlerinde değil, her yerinde yaşar. 1915'te İstanbul Balıkhanesi Müdürü Karekin Deveciyan'ın yazdığı 'Türkiye'de Balık ve Balıkçılık' isimli kitapta doğru bilgiler yazılırken, 2006'da yanlış yazılması üzücü. Kitaba basılan bilgiler 1977'deki bir çocuk dergisinden alınmış. 30 yıl geçti ve konuyla ilgili bilgiler 30 bine katlandı. İnci kefali ve gölle ilgili 50'nin üzerinde ulusal ve uluslararası çalışma, 100'e yakın kitap ve makale var. BM, inci kefalinin korunmasıyla ilgili projeyi en iyi uygulanan proje olarak kabul edecek. Bütün ulusal ve uluslararası televizyonlarda gündemde bir balık olacaksın ama ülkendeki öğrenciler seni yanlış bilgilerden tanıyacak. Vanlı Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'ten bu yanlışın düzeltilmesini rica ediyorum. Ne bilgi istiyorlarsa verelim. Ama bu hatalardan dolayı kimseye küsmeyeceğiz. Gelecek yıl bunun düzeltileceğini umuyoruz."
Radikal
Osman BEKLEYEN
-
Maliye Bakanı Unakıtan "Yeni vergi yok" demişti, ancak gerçek öyle değil !
Maliye Bakanı'nın konuşmasından bir hafta sonra Meclis'e sunulan "İl Özel İdareleri ve Belediyelerin Gelirlerine İlişkin Esas ve Usulleri Düzenleyen Yasa" tasarısına göre, sinemaya giden yüzde 10, elektrik düğmesini çeviren yüzde 5 vergi ödeyecek. İnternet kafelerden 110, kahvehanelerden 88 YTL vergi alınacak. Belediyeler evin önündeki yolu düzeltip genişletince, çevre sakinleri "katkı payı" ödeyecek.
* * *
AKP hükümetinin, kamu yönetimi reformunun bir parçası olarak hazırladığı Belediye Gelirleri Tasarısı'na, konut, arsa ve arazilerle ilgili vergilerin dışında da çok sayıda yeni vergi eklediği ortaya çıktı.
Bu vergilerin yanı sıra belediyelerin bütçe vergi gelirlerinden aldıkları pay yüzde 6'dan yüzde 9.85'e çıkarılırken il özel idarelerine aktarılacak pay da yüzde 1.12'den yüzde 1.15'e çıkacak.
Tasarıyla hükümetin değişik alanlarda getirdiği vergilerse şöyle:
Çevre Temizlik Vergisi: Su tüketim miktarı esas alınmak üzere metreküp başına, büyükşehir belediyelerinde 20 kuruş, diğerlerinde 15 kuruş alınacak.
Eğlence Vergisi: Bilet, jeton, marka veya manyetik kartla girilen hipodrom, araba yarışı, sinema, konser, lunapark, sirk, spor müsabakaları ve benzerlerinden yüzde 10 vergi alınacak.
Bar, Pavyon Vergisi: Bar, pavyon, gazino, gece kulübü, taverna, diskotek, kabare ve dansing gibi eğlence yerlerinin günlük vergisi 80 YTL olacak.
Kahvehane Vergileri: İnternet salonları ve her türlü makineyle oyun oynanan yerlerden günlük 5 YTL, kahvehane, kıraathane ve kafe gibi yerlerden ise günlük 4 YTL eğlence vergisi alınacak.
Konaklama Vergisi: Yüzde 1'e indirileceği iddia edilen konaklama vergisinin oranı da, günlük toplam konaklama bedelinin yüzde 3'ü olacak.
Elektrik ve Gaz Vergisi: Elektrik ve gaz tüketim vergisinin oranı; havagazı, doğalgaz ve likit petrolle imalat ve üretimde kullanılan elektrikte yüzde 1, diğer elektrik tüketimlerinde yüzde 5 olacak.
İnşaat Harçları: Konut inşaat alanlarında, 100 metrekareye kadar (100 m2 dahil) 0.5, 101-120 m2 arası 1, 121-150 m2 arası 1.5, 151-200 m2 arası 2, 201 m2 ve üstü için 3 YTL inşaat harcı alınacak.
İşyeri İnşaatları: 25 m2 kadar (25 m2 dahil) 2, 26-50 m2 arası 3, 51-100 m2 arası 4, 101-200 m2 arası 5, 201 m2 ve üstü için 6, yeraltı ve yer üstüne döşenecek boru ve kablonun her bir metresi için de 2 YTL harç ödenecek.
İzin Harçları: Yapı Kullanma izni ve cins değişikliği harcının oranı, emlak vergisi değerinin binde 17'sine karşılık gelecek.
İşyeri Açma İzni Harcı: Metrekare başına 1 YTL olacak ve 300 metrekareyi aşan işyerlerinin aşan kısmı için yüzde 50 indirimli hesaplanacak.
Yol Vergileri: Yeni parke, beton veya asfalt yol yapılması, mevcut parke, beton veya asfalt yolların en az yüzde 40 oranında genişletilmesi, yağmur suyu kanalı yapılması hallerinde bu yolların iki tarafında bulunan veya başka bir yola çıkışı olmayan ve bu yoldan yararlanan taşınmazların sahiplerinden yol harcamalarına katılma payı alınacak.
İlan Vergileri: Her türlü taşıt aracına konulanların m2'sinden yıllık; uçak, helikopter, balon, zeplin ve benzeri araçlar kullanılarak yapılanların m2'sinden günlük; cadde, sokak ve kaldırımlarda, binaların üzerinde, cephe ve yanlarında belli bir süre için yapılan ilan ve reklamların m2'sinden haftalık vergi alınacak.
Işıklı Reklamlar: Işıklı veya projeksiyonlu ilan ve reklamlarda ise m2 başına yıllık olarak; direk veya bir kaide üzerinde yükseltilen ve alanı 10 metrekareye kadar olanlardan m2 başına yıllık; belli bir süre için asılan veya yapıştırılan diğer afiş ve benzerlerinin her birinin m2'sinden haftalık vergi tahsil edilecek.
Cumhuriyet
-
Milli Eğitim'in din kültürü kitaplarına daha önce "hurafe cezası" alan üye rehberlik yapıyor.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın hurafelerle dolu din kültürü ve ahlak bilgisi ders kitaplarına rehberlik eden Talim ve Terbiye Kurulu (TTK) üyesi Ahmet Ergün Bedük 'ün, daha önce, benzer kitaplara onay verdiği için "kitap inceleyemez" cezası alan komisyon üyeleri arasında yer aldığı ortaya çıktı.
Abdest suyunun her derde deva gösterildiği, tarikat ve cemaatlerin övgüyle anlatıldığı din kültürü ve ahlak bilgisi kitaplarına rehberlik eden TTK üyesi Ahmet Ergün Bedük'ün ilginç bir geçmişe sahip olduğu ortaya çıktı.
"KİTAP İNCELEYEMEZ'"
Cumhuriyet 'in edindiği bilgilere göre, Bedük, 2000 yılı öncesi çoğunluğu dini içerikli birçok kitaba onay veren komisyonda yer aldı. Ancak, kitaplara verilen onaylar, daha sonra iptal edildi. İptale ilişkin kararlar 2000 yılında ''2508-2520'' sayılı Tebliğler Dergisi'nde yayımlandı. Olayın ardından harekete geçen bakanlık müfettişleri ''26.04.2000 ve 8571/22.9'' sayılı raporu Personel Genel Müdürlüğü'ne iletti. Dönemin Personel Genel Müdürü Hüseyin Acar da rapor üzerine ''gizli'' ibaresiyle TTK Başkanlığı'na gönderdiği yazıda, aralarında Bedük'ün de bulunduğu 35 kişinin kitap inceleme görevlerine verilmemesini istedi.
AKP İKTİDARIYLA TTK'YE
Acar, ''Yukarıda adı geçenlerden halen kitap inceleme komisyonunda görev yapanların bulunması halinde teklifin dikkate alınmasını bilgilerinize arz ederim'' dedi. Ancak, hakkında 6 yıl önce böylesine bir ceza verilen Bedük, 2003 yılında AKP iktidarıyla birlikte TTK üyeliğine getirildi. Bedük, din kültürü ve ahlak bilgisi kitaplarını inceleyen komisyona da rehberlik ediyor.Bedük'ün de yer aldığı komisyonun 2000 yılı öncesinde onay verdiği, daha sonra onayı iptal edilen tavsiye kitaplardan bazıları şunlar:
* Çocuk ve Dua
* Çocuklara Kırk Hadis
* Fıkıh-ı Ekber ve Akaidi Nesefi
* Hz. Ådem'den Hatem'ül-Enbiya'ya
* I'la-yı Kelimetü'llah Uğruna
* İbretli Kıssalar Dini Hikâyeler
* İlim-Amel-Seyr-ü Süluk
* İman Küfür Sınırı
* İslam Ülkeleri Arasında Ekonomik ve Sosyal İşbirliği
* İslamda Çocuk Hakları
* Maturiddiye Akaidi
* Resulullah'a Göre Ailede ve Okulda Çocuk Terbiyesi
* Ve Tesettür Meselesi
* Ruhlar ve Ötesi
* Peygamber Hasreti
* Kuran'da Edebi Veche
* İslamın ilk Şartı Şehadet Kelimesi
Cumhuriyet
Fırat Kozok
-
Cumhurbaşkanı Sezer'in irtica çıkışına AK Parti Hükümeti'nin yanıtı gecikmedi.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in irticanın etkinliğini artırdığını söylemesine karşın, Başbakan Tayyip Erdoğan ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek, irtica tehdidi olmadığı görüşünde. Erdoğan, ABD'ye giderken uçakta, şunları söyledi: "İrtica konusu gündemimize girmedi. Gerek siyasi ve gerek ekonomik gerilime sebebiyet verecek açıklamalardan kaçınılması ve hassasiyet gösterilmesi gerekiyor. Bunu Büyükanıt Paşa'ya da söyledim. Kendisi de buna katılıyor. İrtica tartışmalarından ben de rahatsızım tabii. Gereksiz tartışmalar. Türkiye'de irtica diye bir tehdit yok. İrtica, ülke gündeminden düşmesi gereken bir kavram. Gelin halka soralım."
Çiçek de dün bir TV programında, "Kanunlarda irtica suçu diye bir suç yok" dedi.
Radikal
-
Uzun bir süredir tartışılan yabancılara mülk satışıyla ilgili rapor yayınlandı...
Türkiye'de mülk edinen yabancıların sayısı, 62 bin 500'e ulaştı. 779.452 kilometre kare izdüşümü yüzölçümüne sahip Türkiye'de satılan taşınmazların yüzölçömü ise 285 milyon metrekare oldu. Yüzölçümü açısından Hatay, kişi sayısı bakımından Antalya, mülk adedi açısından ise İstanbul birinci sırada yer alıyor. Türkiye'de mülk sahibi ülkelere bakıldığında yüzölçümüne göre Suriye birinci oldu.
Rapora göre, satışların 6 bin 53'ü, yeni kanunun yürürlüğe girdiği 7 Ocak 2006'dan 24 Temmuz 2006'ya kadar olan dönemde gerçekleşti. Bu dönemde satışı yapılan taşınmaz alanının büyüklüğü 800 bin metrekareye ulaştı. Aynı dönemde mülk edinenler ise 1876 İngiliz, 801 İrlandalı, 749 Alman, 357 Hollandalı, 296 Norveçli, 176 Belçikalı, 90 Yunanlı olarak belirlendi.
Türkiye ile arasında tam karşılıklılık anlaşması bulunan ülke sayısının 88 olduğu belirtilen raporda, Türkiye ile arasında tam karşılıklılık bulunmayan ülke sayısının 33, vatandaşları Türkiye'de sadece bina mülkiyeti edinebilen ülke sayısının 26, vatandaşları Türk Dışişleri ve İçişleri bakanlarının ortak izniyle taşınmaz edinebilen ülkeler sayısının 6 olduğu kaydedildi.
SURİYELİLERE MİRAS YOLUYLA GEÇİŞ
Türk vatandaşlarının Suriye'deki taşınmazları toplamının 1 milyon 34 bin metrekare olduğu da belirtilen raporda, Türkiye'deki Suriyeliler'e ait toprak miktarının ise 241 milyon metrekare olduğu, bunun da Türkiye'deki yabancılara ait taşınmazın yüzde 88'ine karşılık geldiği bildirildi. Rapora göre, Türkiye'de mülkü bulunan yabancılar arasında yüzölçümü büyüklüğüne göre Suriye'den sonra Almanya, Lübnan, Yunanistan, İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri ve Mısır geldi. Suriyeliler'e ait mülklerin yüzde 70'e yakını miras yoluyla geçmiş.
ALAN BÜYÜKLÜĞÜ
Raporda, yabancılara ait taşınmaz satışlarında, alan büyüklüğü açısından Hatay'ın, kişi sayısı bakımından Antalya'nın, taşınmaz sayısı açısından İstanbul'un ilk sırada yer aldığı kaydedildi. Yine yabancıya satılan taşınmazların illere göre toplam yüzölçümü sıralamasında Hatay'ın ilk sırada bulunduğu ifade edilen raporda, Hatay'ı sırasıyla, İstanbul, Muğla, Antalya, İzmir, Bursa, Adana, Aydın, Manisa, Balıkesir'in takip ettiği bildirildi.
MÜLKLERİN EDİNME NEDENİ VE ŞEKİLLERİ
Türkiye'deki mülklerin edinilmesi neden ve şeklinin de ele alındığı raporda, yüzölçümü bakımından, Hatay'da yüzde 64 miras, İstanbul'da yüzde 66 miras, Muğla'da yüzde 96 satış, Antalya'da yüzde 98 satış, İzmir'de yüzde 68 satış, Bursa'da yüzde 93 satış, Aydın'da yüzde 92 satış, Manisa'da yüzde 74 satış, Balıkesir'de yüzde 68 satış, Adana'da yüzde 74 satış yoluyla gerçekleştiği ifade edildi.
Raporda ayrıca, işyeri niteliğindeki taşınmazlarda ilk sırayı İstanbul'un, konut niteliği taşıyan ve yabancı gerçek kişilerin mülkiyetinde bulunan taşınmazlarda ilk sırayı arsa payına göre Muğla'nın, turistik tesislerde ilk sırayı, taşınmazların arsa payı büyüklüğüne göre Antalya'nın, kişi ve taşınmaz sayısına göre ise İstanbul'un aldığına yer verildi.
İSRAİLLİLER'İN TAŞINMAZLARI 10 İLDE TOPLANIYOR
Raporda, İsrail uyruklulara ait taşınmazların tamamının 10 ilde toplandığına da işaret edilerek, bu taşınmazların toplam yüzölçümünün, 80 bin 487 metrekare ve 142 kişiye ait 106 parsel olduğu vurgulandı. İsrail uyruklulara ait taşınmazların yüzölçümü bakımından yüzde 65'ini arsa, yüzde 29'unu ise arazi türü taşınmazlar oluşturdu.