10 gün tatil

Birde hukukçu ve gugukçu benzetmenizi espiri olarak kabul ediyorum bununla birlikte teori ve pratik arasında epeyce fark vardır sizin pratikte bilginiz olması teoriyi kavradığınız anlamına gelmez sadece yasaları kopyalayıp yapıştırabildiğinizi duyum ve yaşantınızdakileri aktarabileceğinizi gösterir inanınki bunları söylerken amacım sizi incitmek değildir ancak ben konunun hukuki boyutu ile ilgiliyim o yüzden sizin görüşlerinizi dikkate almakla birlikte dikkat ederseniz direk tartışmaya dahi girmiyorum elbetteki bunlar benim şahsi düşüncelerim olup yanılma payım her zaman vardır ancak takdir edersiniz ki tartıştığımız konu çok boyutlu bir konu olup halka açık alandadır üç beş kişilik bir gurup olarak bu konuyu tartışsak daha farklı olurdu ancak şu ortamda bir uzmanın gözetiminde bulunmadan yerindelik konusunda açıklama yapıp ahkam kesmeyi haklılıklarımı ispat girişiminde bulunmayı uygun bulmuyorum yoksa acayip ahkam keserim :DD

Buradakileri tenzih ettiğime göre espri olarak algılayabilirsiniz sorun değil. Ben sadece teoriyi su gibi bilenlerin illaki pratiği mutlaka becerebilecekleri anlayışına karşıyım, en azından benim gördüğüm tecrübe ettiğim bu. Burası bir hukuk sitesi olduğuna göre ben tabiki altına anladığımı yazarak yazdığım şeylerin salt kendi düşüncem olmadığını anlatabilmek için kanun kopyalayıp yapıştırıcam. Bu saatlerce tartışmaya girmekten daha yararlı bir teknik. Amacım tartışma yaratmak değil zaten. Farkettiyseniz benim dediğim doğrudur, beni ancak bir hukukçu alt edebilir tarzında bir cümle kullanmadım :) Bu sitede hukukçuların üstün olduğuna herşeyi en iyi onların bildiğine dair bir anlayış da yok zaten. İnanın ben de ahkam kesmekte sizden pek altta kalmam :D O yüzden ben yine kanun maddesi koymaya devam edeyim :D

MUHATABIN MUVAKKATEN BAŞKA YERE GİTMESİ:

Madde 20 - (Değişik madde: 06/06/1985 - 3220/6 md.)

13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerde yazılı şahıslar, kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka yere gittiğini belirtirlerse; keyfiyet ve beyanda bulunanın adı ve soyadı tebliğ mazbatasına yazılarak altı beyan yapan tarafından imzalanır ve tebliğ memuru tebliğ evrakını bu kişilere verir. Bu kişiler tebliğ evrakını kabule mecburdurlar. Kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka bir yere gittiğini belirten kimse, beyanını imzadan imtina ederse, tebliğ eden bu beyanı şerh ve imza eder. Bu durumda ve tebliğ evrakının kabulden çekinme halinde tebligat, 21 inci maddeye göre yapılır.

(Değişik cümle: 19/03/2003 - 4829 S.K./4. md.) Bu maddeye göre yapılacak tebligatlarda tebliğ, tebliğ evrakının 13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerde yazılı kişilere verildiği tarihte veya ihbarname kapıya yapıştırılmışsa bu tarihten itibaren onbeş gün sonra yapılmış sayılır.

------------------------------------------------------------------------------------

Bu maddeye bakıldığında muhatabın orada olmaması durumunda ilgili maddelerde yazılı şahısların kişinin tatil vb. gittiklerini söylemeleri durumunda tebliğ tarihi bu tarihten onbeş gün sonra yapılmış sayıldığı anlaşılıyor. İlgili kanun kişinin tatilden sonra tebligatı tebliğ alması ve hak düşürücü sürenin o tarihten itibaren başlaması vb. bir mazeretin önünü kapıyor gibi anlıyorum ben.

Varsa konuya iştirak edecek değerli hukukçu üyeler beyin fırtınası oluşturalım.

İçtahadı birleştirme büyük genel kurulu 1993 ten kısa alıntı
''O halde taşınmaz malikinin kendisine tebligat yapılmadığını ileri sürmesi hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmeli ve hak düşürücü sürenin tapuda yapılan devir işlemiyle başlayacağı kabul edilmelidir. Çünkü; Yasanın öngördüğü amaç yani bilgilendirme gerçekleşmiştir''
Bu içtahatdan ne anlıyorsunuz ?
Dikkat edin ben daha ahkam kesmeye başlamadım :DD

öğrenme tarihi tebliğ tarihidir.

Yargıtay E: 2007/6868 - K: 2007/9736

İÇTİHAT METNİ

ÖZET :

Tebliğ işlemi 7201 Sayılı Yasa'nın 21. maddesine göre gerçekleştirilmiştir. Ancak, muhatabın adreste bulunmama nedeni araştırılmadığından yapılan bu tebliğ işlem usulsüzdür.

Bu durumda Tebligat Kanununun 32. maddesi de gözetilerek öğrenme tarihi olan 29.01.2007 tarihi itibariyle ödeme emri tebliğ tarihinin düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle istemin reddi yönünde hüküm kurulması isabetsizdir.

DAVA :

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR :

Alacaklı tarafından borçlu hakkında genel haciz yoluyla bağlatılan icra takibinde icra müdürlüğünce borçlu adına ödeme emrinin "Cinnah caddesi, Kırkpınar sokak 25/3 Çankaya/Ank." adresine çıkarıldığı, bu adresin kapalı olması nedeniyle tebliğ memurunca 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 21 ve Tüzüğün 28. maddeleri uyarınca işlem yapıldığı ancak borçlunun adreste bulunmama nedeninin araştırılmadığı görülmektedir.

Borçlu vekilinin icra mahkemesine başvuru dilekçesinde borçlunun 11.12.2006 tarihinden itibaren bir olay nedeniyle şüpheli olarak Bursa Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunduğunu, oğlu olması nedeniyle ona ait Ankara'daki büroya 29.01.2007 tarihinde geldiğinde muhtarlığa 18.01.2007 tarihinde bırakılan tebligatı aldığını, bu nedenle gecikmiş itirazda bulunarak oğlunun alacaklıya herhangi bir borcunun olmadığını iddia etmiştir.

Mahkemece Tebligat Kanunu'nun 20 ve 21. maddeleri birlikte değerlendirilip ödeme emri tebligatının muhtarlığa bırakıldığı tarihten 15 gün sonra yapılmış sayılacağından ayrıca bu süre içerisinde de itiraz da yapıldığından bahisle gecikmiş itiraz yoluna başvurulmasının yasal dayanağı olmadığından istemin reddine karar verilmiştir.

HUMK.nun 76. maddesi uyarınca başvurunun hukuki tavsifi hakime ait bulunmaktadır. 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 20. maddesinin başlığı aynen "muhtabın muvakkaten başka yere gitmesi" halini taşımaktadır. Maddenin muhtevası ise 13, 14, 16, 17 ve 18. maddelerde yazılı şahıslar, kendisine tebliğ yapılacak kişinin muvakkaten başka yere gittiğini belirtirlerse; keyfiyet ve beyanda bulunanın adı ve soyadı tebliğ mazbatasına yazılarak altı beyan yapan tarafından imzalanır ve tebliğ memuru tebliğ evrakını bu kişilere verir... yasal düzenlemesini içermektedir.

Somut olayda, ilgili maddede açıklanan şekilde bir durum söz konusu olmadığından anılan maddenin bu olaya uygulanması mümkün değildir.

Yukarıda açıklandığı üzere, tebliğ işlemi 7201 Sayılı Yasa'nın 21. maddesine göre gerçekleştirilmiştir. Ancak, muhatabın adreste bulunmama nedeni araştırılmadığından yapılan bu tebliğ işlem usulsüzdür.

Bu durumda Tebligat Kanununun 32. maddesi de gözetilerek öğrenme tarihi olan 29.01.2007 tarihi itibariyle ödeme emri tebliğ tarihinin düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle istemin reddi yönünde hüküm kurulması isabetsizdir.

SONUÇ :

Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 11.05.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Adrese dayalı kayıt sisteminin henüz tam olarak devreye alınmadığı zamanlardan kalma bunlar hep.
Şu anda TC kimlik numarası bilinen bir kişinin adresi MERNİS / ADRES 'ten görülebiliyor. bkz: https://adres.nvi.gov.tr/
Buradaki "Yerleşim Yeri Adres Değişikliği Bildirimi" linkine tıkladığınızda gelen açıklamaya bir göz atın.

Halen güncel bir bilgiye ukaşamadık:
10 günlük, 20 günlük bir tatile giderken, yeni adresimi bildirmeli miyim?

Usülsüz tebligatın şartları konusunda hemfikiriz fakat sn.senolekerin anlattığı olayda kişi tatilde olduğu için tebligatın süresini geçirmiştir. Varsayalım ki muhatabın adreste bulunmama sebebi araştırılmış olsun, yani ilgili maddelerde anılan kişiler kişinin 20 günlük bir tatile çıktığını 20 gün sonra döneceğini söylemiş olsunlar, yani muvakkaten başka yere gitmesi şartı gerçekleşmiş olsun. Bu durumda 20. maddeye göre tebligat imza ile bu kişilere verildiğinden itibaren on beş gün içerisinde tebliğ edilmiş sayılıyor ise bunda bir usulsüz tebliğ söz konusu olacak mıdır?

Sn İsmail32 mailinizi bana özelden yazar mısınız?size mesaj yazamıyorum...

deneme:alala

Bende boyle bılıyorum.

Alıntı:

---

ismail32 rumuzlu üyeden alıntı

Muhtar muhatabın imzasını değil muhatap muhtarın imzasını alacak üstüne de mührü bastıracak birde kabul edilebilecek bir mazereti olacak diyorum pasaporttaki vize damgası red olunamayacak bir mazeret olup muhtarın mührüne de gerek kalmaz saygılarımla.

---

10 gun yaz tatılıne gıdebılen ıscı nerede calısıyor acaba, yarı ucretıne calısmaya talıbım sahsen

- - - Updated - - -

Bu arada az kesılmıs ya da hıc kesılmemıs fazla ahkamı olan var mı? :) canım cektı cok fena da :)

- - - Updated - - -

Az kesılmıs ahkamları 10 mandala,hıc kesılmemıs ahkamları plastık seleye (hemde kırmızı sele ) alırım :)
Ilahı Senol bey kıs ortasında yaz tatılı sorusu nerden cıktı sımdı. Kafalar karıstı,hersey allak bullak oldum
Gıtmeyınız efendım tatıle falan gıtmeyınız allah allah :)

Şaka bir tarafa artık konu üstüne düşüncelerimi destekleyen bir içtahat olduğuna göre düşüncelerimi açıklayamaya başlayabilirim.
''O halde taşınmaz malikinin kendisine tebligat yapılmadığını ileri sürmesi hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmeli ve hak düşürücü sürenin tapuda yapılan devir işlemiyle başlayacağı kabul edilmelidir. Çünkü; Yasanın öngördüğü amaç yani bilgilendirme gerçekleşmiştir''
Bu düşüncenin temeli TMK na dayanmaktadır
I. Dürüst davranma
MADDE 2.- Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.
Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.
II. İyiniyet
MADDE 3.- Kanunun iyiniyete hukukî bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır.
Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet iddiasında bulunamaz.
Bunlar bağlayıcı maddeler olup hukukun temel prensiplerindendir benimde yorumlarımda temel aldığım maddeler bunlar olmakla bu maddelerin kamu menfaati ile ilişkilendiririm. Ortada bir dolandırma gayesi varsa kamu menfaati gereği TMK 2-3 diğer yasaları bağlar ve yoruma kapatır. Güncel bilgiye hukukta güncel bilgi yoktur en azından ben böyle düşünüyorum güncel olan yaşantıdır bu yaşantının bilgisidir aksi bir düşünce temel prensiplerin özünün değişebileceğini bu gün doğru olanın yarın yanlış olacağını ifade eder.
Ayrıca kanun koyucu ve uygulayıcının ne yediği beni ilgilendirmiyor o anasının karısının bileceği iş :)
Bekarsa ayrı, kendisini ve makarnayı bilir aklı varsa evlenmez :DD
Herkes tebliği alamadım iddiasında bulunabilir gibi bir düşünceye verebileceğim cevapsa kanunlarımız 10 numara
daha öncede belirttiğim gibi kötü niyet tazminatı %40 aşağı olmamak kaydı ile tavanı belirsiz bir tazminat, tavanı belirsiz derken tavanı tazminat prensipleri belirler manasında, ona da kulp takmayın.
Biraz teorik olduğu için konuyu anlamayan arkadaşlar olabilir o yüzden pratik cevap veriyorum.
Şaban aylık geliri 5000 tl üzerinde bir esnaf İsmail ise dolgun maaşla çalışan bir işçi. İsmail 10 günlüğüne Brezilyaya tatile gidecek İsmail'in tatile gidecek bu durumu öğrenen uyanık esnaf Şaban zamanlamayı da hesaplayarak 1000tl üzerinden takibi başlatıyor takip kesinleştikten sonra İsmail tatilden dönüyor tebliği fiilen aldıktan sonra 7 gün içinde icra hukuk mahkemesine dava açıyor böyle bir borcunun olmadığını söylemekle borca itiraz edip vizesindeki mührü gösteriyor ve kötü niyet tazminatı talep ediyor Şaban İsmail in bir ay önce dükkana gelip alış veriş yaptığını ay başında ödeyeceğini söylediğini veresiye defteri ile birlikte bu konuya bir müşterisinin ve iki işçisinin tanık olduğunu beyan ediyor İsmail ise o gün dükkana hiç gitmediğini tanık belge ve mobese kayıtları ile ispat ediyor mahkeme Şabanı dolandırıcılıktan tanıklarını yalan yere yeminden savcılığa sevk ediyor (savcılıkta suçun örgütlü olup olmadığını araştırıyormuş dermişim - yok artık idam etselerdi :)- ) mahkeme İsmail in Şabana borcu olmadığını tespit edip Şabanı davalının zenginleşmesine davacının fakirleşmesine sebep olmayacağına kanaat getirdiği 15000 tl tazminata ve mahkeme giderlerine mahkum ediyor. (yalancı tanıklar hüküm giydikten sonra İsmail birde bunlar tazminat davası açıyormuş :DD )
Böyle bir karardan sonra yalancı tanık bulmak kolay olmasa gerek, işte kararın kamu menfaatine olma prensibi bu noktada yoğunlaşır, dolandırıcılıktan bahsetmiyorum bile.
Olayımız ve isimler tamamen hayal ürünü olup gerçekle uzaktan yakından ilgisi yoktur :DD
Saygılarımla.....