Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
''Lütfen insanların inançlarına saygılı olalım.'' Cümlesine iki örnek vereceğim demiştim . Fikrimi değiştirdim üç örnek vereceğim. Peş peşe hemde. Ve saygı isteyenlerin saygı duymak zorunda olduklarını iyice zorlayacak örnek hele ikincisi...
Her dinin kendisine has bir takım özellikleri olduğu gibi islam dininide vardır. Bunlardan en önemlisinden birisi de belkide toplumsal olarak en önemlisi onbir ayın sultanı Ramazan ayında oluşur.
Zengin fakir farketmeden hazırlıklar yapılır, ilk sahur ilk iftar heyecanı yaşanır özel programlar yapılır , insanlar birbirlerine daha bir hoş görülü davranır bu arada bunu söylemek zorundayım AK parti ve yandaşlarının ceplerini doldurma ayıdır bu ay . Çünkü ufak bir kanun değişikliği ile böyle ramazan çadırı yoksula yardım paralarının tamamı KDV iadeli olmak üzere vergiden hop düşülür. Garibim gerçek dindarda devlet kesesinden yapılan bu dağıtımı hayır adamı yapıyor der sevinir oyunu gider ona atar. Olsun bir ay karnı doyar evine azıcık kumanya girer ya... 12 Ay Allah kerimdir. Gerçi üç kilo bulgur bir çeki kömürde geliyor... Uzaktan bakan anlar ki maalesef İslam toplumlarının garip bir tecellisi sadaka ekonomisiyle dönen bir çark oluşur... Neyse konumuz bu değil. Ramazan ayı...
Bu ayda işin ilginci oruçla ilgisi olmayan hatta islam olmayanlar bile içki tüketimini azaltır hadi der fırsat bu fırsat ciğerleri dinlendireyim... Aslında bilinç altından biraz da oruç tutanlara ayıp olmasın diye yapar bunu yani saygıdan içende evinde içer... Ramazan günleri işler biraz esnekleşir hele ramazan kış aylarına denk geldiyse iftar ''mesai'' içine gelir , araki birini bulasın iş yapmak için banka vezneleri bire düşer bazıları komple kaybolur ulusça ''iftar''yaparız. Ülkeyi soysalar haberimiz olmaz o ara... Bu konuda da herkes hoş görülüdür tutanda tutmayanda iftar saati iş olmaz .....
İlk sahurdan sonra başlayan oruç boyunca işte bu sözün asıl kimler tarafından defaaten saygı adına ihlalini görürüz hepte aynı lafla ''Lütfen insanların inançlarına saygılı olalım.''...
Bir çok yerde lokantalar kapanır yemek yiyecek yer bulamaz oruç tutmayan bu çok saygılıların baskısından. Yemek yiyenlerde bir çok yerde yemek arası yada üstü tatlı yerine dayak yer tartaklanır. Bunlar ''bu saygılılar'' tarafından münferit olay ciddiye almayın ayıp diye geçiştirilir...
Sigara içersen en iyi şekliyle ters ters bakışlara uğrarsın ''saygı uğruna'' ve hatta ikaz edilirsin saygıyı ayaklar alrtına alan saygısız kişilerce saygıya davet edilirsin '' saygılı olalım oruç tutuyoruz yolda sigara içmesenize saygılı olun bize...'' Ne biçim işse gene tek taraflı bir saygıdır bu sygı... Hoşgörü göstermemiz beklenir tersi düşünülemez... Düşünmek olmaz çünkü... Dikkat ettiyseniz bu yödeki yazıları yazan değerli üyelerde hep bu yönde yazdılar aynı bunda yazacakları gibi..
Aslında işin aslı ortada yaptıpınız bir saygısızlığın olmamasıdır. Ama size söylenen o laf büyük saygısızlık ve hatta terbiyesizliktir. O terbiyesizin oruç tutmasına saygı göstermek için onunla oruç tutma zorunluluğunuz vardır. Bunların saygıdan anladığı budur.... Sanırdın ki Allah adına değilde benim adıma oruç tutuyor... O allah adına niyet edecek Onun Rızasıyla oruç tutacak sevabı günahı onun olacak eziyetini ben çekeceğim !! Yok ya. Bunada saygı diye yutturacaklar. Hatta daha ileriye gidip inancını sorguluyorlar '' Sen müslüman değil misin ? Neden oruç tutmuyorsun ? Tutmuyorsun bari tutana saygılı ol?'' Bu terbiyesizce hatta ''günah'' olabilecek sözlrer saygılı olalım demenin anlamı yoktur. Bunlara saygılı olalım filan demek sen yaşama şerri olmadıkça konuşma demektir.... Bu adama '' Sane ne benim dinimden ? Tutarım tutman benle aAllah arasında sen kendine bak '' demek ''saygısızlık ''oluyor. Sanırsınız ki oruç tutanı yakalayıp zorla boğazından aşağı bir şey geçirmişiz...
Orucu göstermelik tutanlar dinciliğinden tutanlar genelde bu tavrı sergilemektedir. Orucuna ''biat'' edilmesini istemek tutmayanı toplum içerisinde küçük düşürmeye çalışmak dinle ilgili bir eylem olmadığı gibi saygıyıda hakketmez. Kınanmalı ve çok sert eleştirilmelidir. Eğer bunu yapabiliyorsanız Özgürlükten bahsetmeye başlayabilirsiniz. Yok kıvırıp ama şöyle böyle diyecekseniz. Düşüncelerinize saygı duyarım ama katılmam...
Saygının tek taraflı olduğu toplumlarda taraflardan birisi yok olmaya mahkumdur. Karşı tarafın doğru yanlış taleplerini saygılı olarak kabul etmek insanlık doğasına aykırıdır. Bozuk davranış hoş görüyle karşılanır ve düzeltilir ama doğru yanlışı ısrarla bozmaya çalışmak ve bunu yaparkende saygı kisvesi altına sığınmak ayıptır yazıktır terbiyesizliktir yerine göre günahtır...
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Dizilerden 'kadın' manzaraları;
oysa ' Mozart da sefalet içinde öldü Van Gogh da.'
Türkiye'de dizi sektöründe haftalık 16 milyon YTL dönüyor. Bu kadar para dökülen sektörde çıkan ürünlere baktığımızda “kaliteli” diye tanımlayabileceğimiz dizi sayısı birkaç taneyi geçmiyor.
Senaryo özgünlüğü ve bütünlüğü, oyunculuk, kast seçimi, prodüksiyon gibi özünde teknik konuları bir kenara bırakalım.
Yoğun bir şekilde pompalanan zenginlik, şatafat (içerisinde 4x4 cip olmayan dizi neredeyse yok gibi.) ve üretmeden tüketmenin doğallığı sorunlarını da başka bir yazımıza havale edelim.
Bütün bunlar üzerine çok şey söylenebilir elbette. Ama bu yazının konusu bunlar değil. Bu yazıda konumuz dizilerde izleyicilere verilen gizli mesajlar.
Oyunculuk bir sanattır. Ve her sanatçının topluma karşı sorumlulukları vardır. Sanat eserleri toplumun ilerisinde olur ve toplumu ileriye götürür. Diziler sanat eseri midir, toplumsal kaygıları var mıdır elbette tartışılır.
Ancak gelin birkaç dizi üzerinden bizlere iletilen gizli mesajları deşifre edelim. Sanatçılarımızın bilerek yada bilmeyerek hangi amaçlara hizmet ettiklerini anlamaya çalışalım.
Annem
Vahide Gördüm ve Talat Bulut’un başrollerini üstlendiği Annem sezonun iddialı dizilerinden. Vahide Gördüm dizide yıllar önce, hamileyken eşi tarafından aldatılmış, bu nedenle eşini terk etmiş bir anneyi oynuyor. Eşinin hamileliğinden haberi olmadığı için kızını yıllarca tek başına, hayatla mücadele ederek büyütmüş, emeğiyle geçinen, anaç bir kadın. Diziyi izledikçe bu annenin ne kadar “iyi” biri olduğunu düşünüyoruz. Tamam, gerçekten temiz, namuslu, emeğiyle geçinen iyi bir kadın. İyi, ama karşısında kötü gösterilen eski eşinin yeni nişanlısı, kariyer sahibi, gazeteci kadının suçu ne? O kadın da okumuş, kariyer yapmış, birini sevmiş ve nişanlanmış. Özünde bir suçu yok. Ancak bir şekilde gazeteci kadın –ki kendisi gerçek hayatta kokain kullanırken yakalanmış biri. Bilerek mi bu role seçildi diye düşünmeden edemiyorum- yuva yıkan, yanında çalışan elemanlarına kötü davranan, asabi biri olarak gösteriliyor. Bu arada erkek çocuğuna yıllar sonra sahip çıkan, hatta eşiyle yeniden yakınlaşma potansiyeli taşıyan, memleketi için hayırlı işler yapan “iyi” biri. Seyirci şimdiden eşini aldatan bakanı hoş görmüş gibi görünüyor. Yakında herkes eşiyle tekrar evlenmesini isterse şaşırmam.
Gizli mesaj: Erkektir yapar.
Benden Baba Olmaz
İlk başlarda komedi dizisiydi. Şimdilerde ise oldukça romantikleşti. Yine eşini aldatmış ve boşanmış, sorumsuz, sürekli çapkınlık yapan bir adam zamanla tekrar eski eşini seviyor. Şimdi çocuklarının hatırı gerekçesiyle eşine iyice yaklaştı ve tekrar evlenmek istiyor. Ve hatta eski eşiyle aynı evi paylaşıyorlar. Eski eşi ise ne evliyken ne de ayrıldıktan sonra başka bir ilişki yaşamamış, mesleğine odaklanmış hatta kariyerini çocuğu uğruna ertelemiş güzelce bir bayan.
Anlamadığımız şey bu sorumsuz, eşini aldatan, rahat yalan söyleyen adam bir şekilde dizide yağlanıp ballanıyor ve seyircinin adam hakkında “iyi” düşünmesi sağlanıyor.
Peki bu adamın yaptığı hatalar nereye gitti? Ya da bu arada kadın neden başka bir ilişki yaşamıyor? Adam birçok ilişki yaşadı. Ey senarist o kadında bir ilişki yaşasın da göreyim ben o tekrar evlenmek isteyen kocayı. Ama yok. Olmaz öyle şey. Sadece erkek yapar değil mi?
Yine aynı mesaj karşımızda; “Erkektir yapar.”
Asmalı Konak
Eski fenomen dizilerden Asmalı Konak ise tam bir facia. Başrolde ki Seymen Ağa uyuşturucu işi mi yapmadı, mafyalık mı yapmadı, karısını mı dövmedi, daha beteri hizmetçisine tecavüz edip çocuk mu yapmadı. Ancak nasıl oluyorsa içinde her türlü kötülüğü barındıran bu adam bir şekilde dizi izleyicilerinin kendilerini yerinde hayal ettikleri, özünde “iyi” biri haline geliyor. Ağalık düzeninin, sınıfsal uçurumun bu kadar normalleştirildiği, bu kadar yağlandığı bir dizi zor bulunur. Tabi izleyiciye de şaşmak gerek. Herkes kendini Seymen ağa, onun karısı yada hanım ağa yerine koyarak mutlu oldu bir dönem. İyi de tecavüze uğrayan hizmetçi kim olacak? Kapıda ki maraba, şoför kim olacak? Hayat böyle bir şey mi? Yanında çalışana tecavüz eden biri nasıl olur da “iyi” gösterilir.
Eski Şener Şen, Kemal Sunal filmlerinde ağalar, ağalık düzeni eleştirilir, yerle bir edilirdi. Burada ise fütursuzca cilalanıyor, hayatın normal bir gereği olarak sunuluyor.
Dizinin senaryosunu Meral Okay'ın yazması, yönetmenliğini Çağan Irmak'ın yapması ise ayrı bir hayal kırıklığı.
Bu dizide hem kadın-erkek ilişkileri anlamında erkeğin üstün/baskın gösterilmesi hem de ağalık düzeninin normalleştirilmesi gizli mesajları gayet başarılı bir şekilde kazınıyor izleyicinin kafasına.
Yaprak Dökümü
Yaprak Dökümü’nde de iki zıt karakter üzerinden kadınlar üzerine bir kanaat oluşmasına yol açıyor. Oradaki gelin kötü, evin kızı Fikret ise iyi. Oysa o gelinin Fikret'ten en temel farkı kendi ayakları üzerinde duran, kendi kararlarını alabilen biri olması. Yaptığı fitne-fesatlar elbette onu kötü kılar ki zaten sorun da tam burada. Ayakları üzerinde duran, güçlü kadın fitne-fesat yapan, “kötü” kadın, her şeyini (ki kendi geleceğini de) ailesine, babasına bağlılığından dolayı kaybeden, sadık kadın ise “iyi” kadın. Dizide geline bütün kötülükler, fesatlıklar yaptırılıyor. Fikret ise o cadı kaynanansına bile katlanıyor. Fikret’in o kaynana karşısında bile ağzı var dili yok. Ne kadar iyi değil mi? E tabi o ailesinin, babasının yani büyüklerinin isteği dışında hiç bir şey yapmayan, yapamayan (aslında bu nedenle hayatı kendine de zindan eden) birisi.
Burada beynimize işlenen mesaj “Ey kadınlar; evliyseniz kocanızın, değilseniz babanızın sözünden çıkmayın. Aman isyan etmeyin. Yoksa kötü kadın olursunuz.”
Peki bu dizileri yazan, çeken, oynayan, yayınlayanlar bu durumun farkında değiller mi?
Örneğin geçenlerde Vahide Gördüm'ün eşiyle yapılış bir söyleşiyi izlemiştim bir kanalda. Kendisi de tiyatrocu olan beyefendi gayet aklı başında bir insan. Eminim Vahide Gördüm 'de öyledir. Peki neden itiraz etmezler bu senaryoya.
Ya da Talat Bulut. O da geçen bir söyleşisinde yıllar önce bir film çekiminde bir yönetmenin çekimler sırasında kendisine söylediği bir mimiği, yönetmene karşı gelme pahasına yapmadığını söylemişti. Çünkü o mimiğin o an o role uygun olmadığını, normalde sakin biri olan oynadığı rolün, birden çok kızgın olmasının doğru olmayacağını düşündüğünü, bu nedenle yönetmene karşı geldiğini söylemişti. Yıllar sonra yönetmenin ona hak verdiğini falan söylüyordu gururla. Oynadığın rolde ki mimiklerle ilgili yönetmene hayır diyecek kadar yaptığı işe saygısı olan bir oyuncu neden oynadığı dizide ki bu tehlikeli mesajlara müdahale etmez?
Dizileri çekenler, yazanlar, oynayanlar, yayınlayanlar herkes ama herkes durumun farkında elbette. Özellikle oyuncuların bu durumda çok fazla belirleyici olduklarını sanmıyorum. Çok fazla itiraz edecek güçleri olmadığı da bir gerçek. Böyle bir durumda işsiz kalmaktan korkarlar ki bence itiraz edip gerekirse işsiz kalmalılar.
Mozart da sefalet içinde öldü Van Gogh da. Sorumluluk sahibi her sanatçı bu tavrı göstermek zorundadır.
Diziler kuzu gibi toplum yaratmanın psikolojik mücadelesini veriyorlar. Oysa ihtiyacımız olan toplum, kendisine her sunulanı kabul etmeyen, sorgulayan toplumdur.
Bu gün yaşadığımız tüm sorunların temelinde de bu yatmıyor mu?
alıntı,
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Sn Erdem53, bu konudaki bilgi dağarcığınız (bence) fazlasıyla sığ...Turistik şehirlerdeki yabancıların ibadet zorluklarından da, cami avlularında satılan x-y-z'lerden de bihaber oldugunuzu düşünüyorum. Lütfen kusura bakmayın.
Bu arada Sn commodore1tr'ye yazılarına yorum yazmasam da kendisini büyük bir ilgiyle takip ettiğimi söylemek isterim.
RTE yazılmasına gücenen sayın üye,
Ne yazık ki çoğu zaman içimden bırakın RTE yazmayı, R yazmak bile gelmiyor. Sanırım bu hakkım mevcut. Ama başbakan olarak söz ederken saygıyı elden bırakmamak gereklidir, sevsek de sevmesek de T.C'nin başbakanına saygı duyulmalıdır. Ancak RTE'nin pek çok icraatı başbakanlık görev ve yetkileri dışında (gemi, damat, amerika, holding, adam kayırma, ıvır zıvır) oldugu için R, RT ya da RTE yazılması, kendi düşen ağlamaz sözünü aklıma getirmektedir.
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
Fischer rumuzlu üyeden alıntı
Sn Erdem53, bu konudaki bilgi dağarcığınız (bence) fazlasıyla sığ...Turistik şehirlerdeki yabancıların ibadet zorluklarından da, cami avlularında satılan x-y-z'lerden de bihaber oldugunuzu düşünüyorum. Lütfen kusura bakmayın.
Bu arada Sn commodore1tr'ye yazılarına yorum yazmasam da kendisini büyük bir ilgiyle takip ettiğimi söylemek isterim.
.........................
.
Sayın Fischer;
sizin bilginiz varsa siz buyrunuz da derin bilgilerinizden faydalanalım.Tabi öncelikle insanları dinleme veya okuma sabrınızın olması gerekiyor.Yazdığım yazıları okusaydınız turistik şehirlerden bahsetmediğimizi ve Cami lerin dışıyla değil de içiyle ilgilendiğimizi anlardınız.
Konuyu saptırma gibi bir düşünceniz varsa bilemiyeceğim tabii ki....
Eğer kendi düşünceniz varsa buyrunuz.Ya da sayın commodore1tr yi ilgiyle izlemeye devam ediniz.
Saygılar.
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
sayın yönetici;
sayın ''mehmet emin sezen'' 234 no.lu yazısında şiiri kullanarak şiir yoluyla HAKARET etmektedir.
Benim sayın ''gecem1970'' e hitaben; kendisinin toplumun belli kısmını kastederek yazmış olduğu düşünceleri kendisinin düşünceleri olabileceğini söylemem, tarafınızdan hakaret olarak algılanmıştır.
Düşüncenize saygı duyuyorum.Ancak aynı duyarlılığı sayın ''mehmet emin sezen'' e neden göstermediğinizi de merak ediyorum...
Saygılarımla.
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
Kahbe dünya böyledir, insan doymadan gider,
Göz açıp kapamadan bakarşın, insan gider,
Bazısı insan gelir, dönüşte hayvan gider.
Sırıtmama bakma sen, içerimden kan gider,
Çalalım, oynayalım, battı balık yan gider.
Borçlar bini aşınca, kim düşünür borcunu,
Nasıl olsa kaçırdık artık ipin ucunu,
Alsın alacaklar oğlumun pabucunu.
Aziz Nesin
Bu mu hakaret?? Aziz nesin kesinlikle haklıymış, nur içinde yatsın:o
Bakın erdem53 ben de imzamda hakaret ediyorum:o
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
En uzun günüydü ömrümün
bir yanı sabır bir yanı tınmaz
bir yanı kahır bir yanı kanmaz
bir kez daha sğınarak kendi yüreğime kendi şehrimde
yeniden başlıyorum yazmaya
yeniden ve yine yapayanlız...
Ömrüm senden özür diliyorum!
Nihat Behram. Yeniden Kendi Şehrimde
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
İnternet aleminden forum manzaraları
__________________________________________________ _____________
Karma eğitimde okuyan kız ve erkeklerin ilkokuldan üniversiteye kadar geçen süreçte etkileşimleri yüzünden bir çok erkek arkadaşları olur, bunlarla okulların seviyesine göre ilişkiler içerisinde bulunurlar, ilkokulda saf olan aşklar orta ve lisede saflığı yanında cinselliğe el ele tutuşmaya ve öpüşmeye kadar gider.Bazıları ise birbirini kaybetme korkusu düşüncesinden dolayı daha lisedeyken evlenirler.Üniversite dönemi ise iş daha çok evlilik odaklı yada zevk odaklı yada muhabbet odaklı bir hale gelir.ilkokul ve üniversite dönemi içerisinde bir bayanın hayatından kişilik ve hayat anlayışına göre 1 den 10 a yakın bazen daha fazla erkek geçer.bu süreçlerdeki denemelerde aslında hissi ,vehmi farazı,yalancı ve duygusal aşklar ve sevdalar yaşanır.aranan erkek ya bir türlü bulunmaz yada bulunsa bazı sebepler yüzünden seviyeyi tutturamadıklarından ilişki biter.Okul bittikten sonra bazıları okul arkadaşıyla evlenir,evlenmeyenler ise okul dönemi onlarca erkekle geçirilmiş maceralar ve fotoromanlarla dolu mazisini nisyan perdesi ile örterek yeniden mutlu olmak düşüncesiyle yeni bir flörtle evliliğe adım atar..Evliliği bir eşle adım atan bu bayanlar aslında mazide bıraktığı onlarca erkekle yaşadıkları heyecanlı maceralarını hatıralarını ve fotoromanları da arkalarından istemeden getirip istemeden evlerine sokarlar.Zaten flört döneminde bütün güzellikler tüketildiği için evlilikte sıradanlık yaşanır, heyecanlar gider yerini ünsiyet ve monotonluğa bırakır.Zamanla eşiyle problemlerde ve olumsuzluklarda kadın ümitsizlik,elem,keder,pişmanlık vartalarına düşünce eşinde bulamadığı güzel olan şeyleri geçmişteki erkek arkadaşlarıyla geçirdiği hatıralarında arar.birisinin güzel öpüşünü,ötekisinin güzel espirili mizacını, bir başkasının yakışıklılığını diğer başka birisinin güler yüzlü ve anlayışlı halini eşiyle kıyas eder.Her arkadaşlık ettiği ve aşk yaşadığı erkeklerdeki güzel huyların hepsini evli olduğu erkekte bulamayınca eşine karşı bir soğuma geçirir.eğer geçmişte yaşadığı cinsel deneyimlerindeki lezzeti ve cinsel tatmini eşinde bulamazsa, artık eşinin yerine yatakta hayalen onları koyar eşini zihinsel olarak aldatmaya başlar,onların hayalleri ile evinde yaşamaya başlar,düşünceleri ile mazideki hatıraları hazır zamana getirip yaşar.Bir zaman sonra artık hayali aldatmalar da tatminsizlik vermeye başlar,Şeytanın yardımıyla mazideki hatıraları tahayulatlara(hayallere)Tahayulatları da zihinde tasavurat(tasvir etmek,şekillendirmek) kalıplarına dökmeye başlar.Aklın onayı olan tasdikten aşamasından sonra,İzan denen kalbin rızasını da alır.İltizam denen bütün azaların bu işe taraftar olması ve nefis ve hevanın cesareti ile de mazideki aşıklar aranmaya başlanır.Mazi defterinden eski aşıklardan en unutulmayanı yada en iyisi çabuk bulunur. Önce eski hatıralar maceralar hatırlanır, sonra kadın mevzuyu mutsuzluğa, tatminsizliğe ve evliliğin yürümediğine getirir. Teselli aşamaları kendisine yabancı olmuş bir erkeğin kollarında aranır. Sonra gelsin aldatmalar gayri meşru muhabbetler, gitsin şerefler namuslar iffetler.
Demek mazi defterlerini yıkıp atmak yakmak nafile bir çaba, hafızadaki anıları silme imkânı olmuyor. Böyle bir imkânın olmaması ise insanlığın yüzde 70’nin aleyhine yüzde 30’nun ise lehinedir. Özellikle kadınların aleyhinedir. Çünkü kadının hissi yoğunluğu yüksek bir varlık olması nedeniyle geçmişin hatıralarından medet ve teselli araması hasebiyle mazide yaşadığı arkadaşlık, aşk, meşk maceraları şeytanın elinde öyle bir koz oluyor ki o kozları kullanarak o kadınları bazen vehim zanlarla, bazen eşleriyle aradaki problemlerde, iletişimsizliklerde, vb gibi ailevi olumsuzluklarda o evlilik ve kadın aleyhinde kullanarak kadınların hissi varlıklar olmasını fırsat bilerek o kadınları vartalara, gayri meşru yoldan alternatif mutluluklar aramaya iter. Neticesinde ise ya aldatmayı affetmeyin eşi tarafından öldürülmesi ya da boşanmayla evliliğin bitirilmesi. Bugün eşini aldatanların büyük bir çoğunluğu bunu eski tanıdıklarıyla yapmaları flörtün evliliğin düşmanı olduğunun bir delilidir.
______________________
sorulmuş ki:
"nasıl yani ya.."
ilgili mahkemelerin günlük listeleri ile duruşma saati bekleyenlerin seyri,
bilgi yarışması adı ile verilen uyku ilacı programlarında
"bilmem hangi okul" mezunu gençlerin cevapları,
artan uyuşturucu kullanımı,
devletin/milletin geliri ile gideri ve borçlanılması,
lüks tüketim ve beraberinde yavaş yavaş gelmekte olan esaret,
ila...
cevabın bir kısmı olabilir mi?
kendini bilmeyen nefs'ine galebe çalamaz,nefs'ine yenik düşen
köle olur.
önce nefs'ine,sonra nefs'ine hitab eden kişilere ve sonu hüsrandır
___________________________________________
teşekkürler..
yazılanlar çok doğru.devamını bekliyoruz.
''Dinlemesini Bilirsen En Aptaldan Bile Birşey Öğrenebilirsin''
______________________
Görüşlerin hemen tamamına katılmamak mümkün değil.
Bilhassa belirli bir yaşa gelmiş kişiler kendi öğrenim dönemlerini bugünkü ile mukayese ederler ise,bugün okullardan sosyal hayat ile ilgili hiçbirşey bilmeyen kişilerin mezun edildiğini göreceklerdir.Sebebin başında karma öğrenim vardır.
50'li yılların ilk okul mezunu bugünün lise mezunundan daha bilgilidir maalesef.
Fen bilimleri daha ziyade mesleki gelişime yardımcı olabilir lakin günlük hayatı idame için gereken öğrenim ve eğitim bence "0" derecesindedir.
Öğrenim sistemi laçka edildikte(neden laçka edildiği bambaşka bir konudur) ders bilgilerinin yerini karşı cinse kendini beğendirme çabaları almıştır.
Maalesef insanımız herşeyi bozmakta,istismar etmekte,ifrata varan davranışlarda çok becerikli olduğundan,arkadaşlık müessesesi yerini flörte terk etmiş ve bu da istismar edildiğinden dolayı,evlenen çift artık "bir yatakta pek çok kişi ile yatar "bir hayat yaşamak durumuna girmiştir.
Kişinin elindeki ile yetinmeyi becerememesi,daimi olarak başkaları ile mukayese yapar duruma girmesi,tercih hakları(!)nın artmış olması pek çok ruhi problemler meydana getirir olmuş ve sonucunda da evlilik müessesesi ciddiyetini kaybetmiştir.
Kadın ve erkek bunun acılarını çekiyor olmakla beraber,asıl zarar gören ise yeni nesil olmakta,durum günden güne daha kötü bir hale gitmektedir.
Yıkılan ailelerin,sokağa dökülmüş çocukların sayılarındaki artışın sebeblerinin önde geleni "arkadaşlık"ile "flört"ün birbirine karıştırılmış oluşu ve davranışlarda ifrat/aşırılıktır.
Hal buki,kitabımız ifrattan kaçınılmasını ister,hem de hemen her konuda
______________________________
allah razı olsun gerçekten hepsi doğru.benim şuan psikolojim tamamen bitmiş çökmüş durumda flört hakkında bi doğru yol gösterene ihtiyacım var
________________________
allah rızası için ciddi bir sorunum ve kafamda birsürü soru işareti var biri bana yardım edebilirmi?
____________________
yazdıklarınız doğru ama lütfen genelleme yapılmasın üniversite ortamını içinde bulunduğum içi ii biliyorum yapılanlardan bizlerde utanıyoruz ve onları düştükleri yerden çıkarmak için çalışıyoruz.tahkikin yazdığı ithamlar bize de dokunuyor tüm üniversite de okuyanlara aynı gözle bakılmasın lütfen belki bir hz sümeyye yok devrimizde bir hz fatıma yok ama onların ardından sinesi çatlayana kadar koşan iffetli genç kızlar da var.genellemeler yapılmasın lütfen tek steğim bu ve tüm üniversitede okuyup kendini kaybetmiş genç kızlarmıza dua edin lütffen nları ancak ALLAH kurtarır.dua ile kalın
__________________________
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
erdem53 rumuzlu üyeden alıntı
Sayın Fischer;
sizin bilginiz varsa siz buyrunuz da derin bilgilerinizden faydalanalım.Tabi öncelikle insanları dinleme veya okuma sabrınızın olması gerekiyor.Yazdığım yazıları okusaydınız turistik şehirlerden bahsetmediğimizi ve Cami lerin dışıyla değil de içiyle ilgilendiğimizi anlardınız.
Konuyu saptırma gibi bir düşünceniz varsa bilemiyeceğim tabii ki....
Eğer kendi düşünceniz varsa buyrunuz.Ya da sayın commodore1tr yi ilgiyle izlemeye devam ediniz.
Saygılar.
Yazılanların tamamını okuyorum. Tıkandıgınız noktalarda insanları konuyu saptırmakla suçluyorsunuz. Aynı nakarat tekrar ediyor. Forumlarda rastladıgım tipik bir davranış.
Diğer yazdıklarınızla ilgili yorum yapmamın gereği/faydası yok sanırım.