Tanrı bu milletin hiçbir ferdini haymatlos etmesin.
Printable View
Sayın albertobedelli adlı üye;
Üşenmedim ,"Askere gitmesem olmaz mı?" konusunun tüm sayfalarını okudum ve , maalesef bu ülke siz ve sizin gibilere küçük geliyor.
Biat etmiş karşı tarafa laf anlatmak, deveye hendek atlatmak kadar zor..
Ve bedelli askerlik konusu uzak bir tarihe kadar gündeme gelmemek üzere kapandi. MHP Milletvekilinin hazırladığı kanun teklifi geri çekildi. Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ yaptığı açıklamada "terörle mücadele sürdükçe bedelli askerliğe sıcak bakmamız sözkonusu değildir." dedi.
Çok güzel bir konuya değinmişsiniz sayın AYDIN..
Bende 20 yaşında askerlik kağıdı gelmiş ve kara kara düşünen gençlerdenim.
13-14 lü yaşlarda keşke beni de alsalardı diye düşünmüyor değildim ;)
Şimdi ben evimde, tek çalışan ve ailemin geçimini sağlayan tek kişiysem askerliğimi biraz erteletmeyi istersem bu vatana ihanet midir.
Evet, Çok istiyorum gitmeyi.. Gözüm arkada kalmasa da gitsem borcumu vaktinde ödeyebilsem bu vatanıma.. Ama herkes bir değil ki..
Saygılar.
Özür dilerim eklemek istiyorum
( Şu anda boş zamanlarımı eğitimime harcamak istiyorum ama ne yazık ki kabul eden ne bir okul nede başka bir kurum var )
Arkadaşlar her doğa severin söylediği meşhur bir laf vardır.hatta kızılderili lafı olduğu söylenir.BİZ DOĞAYI ATALARIMIZDAN MİRAS ALMADIK,ÇOCUKLARIMIZDAN EMANET ALDIK diye.
Askerlikte bunun gibi birşeydir.Biz kendi topraklarımızı korumak için askerlik yapmıyoruz bu toprakları korumak için zaten dedelerimiz babalarımız görevlerini yaptı.Bizim görevimiz ÇOCUKLARIMIZIN HATTA TOUNLARIMIZIN YAŞAMASI İÇİN ORTAM YARATACAĞIZ.
Unutmadan BÜTÜN CANLILAR ÜREMEK YANİ NESLİNİ DEVAM ETTİRMEK İÇİN YAŞARLAR.
Biraz dolaylı olsa bile askerlik doğa kanunu gibi birşeydir.Daha iyi nesiller için benliğinizi ve bugünlerinizi harcayıp yarını ve çocuklarınızı düşünürsünüz.
Pek çok şeyde olduğu gibi bu meselede de yanlış yere odaklandığımızı düşünüyorum.
Bence bedelliymiş, askerlik kanunuymuş bunlarla uğraşılacağına
Askere Alma Kanunu'nda değişiklik ve reform yapılsa isabetli olacak hem talepte bulunanların durumları çözülecek hem de onları azarlama gibi ego tatmini de diyebileceğim duruma gidenlerin gereksiz çıkışları bitmiş olacaktır.
Askerlik süresinin kısalacağı aşikar yani 15 ay kesin kısalacak, 5 ay uzar mı bilmiyorum. Neden derseniz AB nin talebi var bildiğim kadarı ile dolayısıyla bu kısalabilir.
Ama bunların arasında "askerliğe elverişsiz" kategorisi var ya Askere alma kanununda tanımlanan.
Buraya "yetersiz" diye bir kategori açılsa. Bilirkişi doktorlarca şuanki kanunda askere alımama sebebi olmayan ama Hayat Kalitesini düşüren rahatsızlıklar ve saikler bu kategoriye konulsa.
Yetersiz kategorisindekilere 28 gün temel er eğitimi veya temel+30 gün askerlik gibi onları kısa sürede sivile geri salıveren bir yapı düşünülse artık ihtiyarlamış veya hastalıkları olan binlerce asker adayının derdine derman olduğu gibi ÇAĞDAŞ bir yapı da elde edilir düşüncesindeyim.
Herkes o zaman ihtiyarlamayı bekler demeyin, olmaz öyle şey sonuçta o da askerlik yapacak ki ileri yaşlarda askerliğin ne kadar zor olduğu herkesçe malum. Üstelik işe alınma evlenme şartı iken, askerliği kim erteleyebilirki. Herkes hasta olur da demeyin. Hasta olanlar zaten biliyorsunuz askerliğini revirde sevk edildiği hastanede veya istirahatte geçiriyor onu da biliyorsunuz. Bu toplama çıkarma işleminin net bir şekilde baştan belli halinden başka birşey değil.
Bence sorun toptan çözülür.
Değerli hocalarım;
Nacizane bir fikrimi paylaşmak isterim ben diyorum ki askerlik işi olmayanın işi olsun, mesela 25 yaşına gelmiş herhengi bir işi, sosyal güvencesi ve geliri olmayan adamı alın askere ona bir meslek verin, maaş, kalacak yer, yemek ve düzenli bir hayat verin. Dışarıda yaşaması imkansız bir konforu sağlamış olursunuz.
20 yaşında hayatın başında tam geleceğini şekillendirmek üzere olan yada okulunu bitirmiş mesleğini icra etmeye başlamış bir doktoru, avukatı, öğretmeni değil. Bırakın bu insanlar çalışsın kazansın, kazansın ki ülkeyede kazandırsın.
Allah aşkına yurt dışında çalışan, emeğide, vergiside yabancı ülkelerin kasasına giren adam gelip 28 gün askerlik yapıyor, benim vatandaşım 15 ay, bu hak mı adalet mi, bizim suçumuz yurt dışana çıkmamak mı? Kendi ülkemizi kalkındırmak için bunca mücadele veriyoruz, emeğimizle, enerjimizle ki çoğuzaman hakettiğimiz maddi karşılığı alamadan çalışıyoruz, bunun ödülümüdür bu.
Bunca zamandır unutulan birşey var, vatandaşın zaman ve para kaybı aynı zamanda devletin kaybıdır ...
Haddimi aşmışsan affınıza sığınır, saygılar sunarım...
Uzun uzun derdimi anlatmaya çalışacağım. Vakti olan okusun, olmayan hiç okumasın. Öncelikle şu var ki, hayatımın büyük bir bölümünü, askerlik çağım geldiğinde vicdanı reddimi açıklarım ve gerekirse hapishanelerde çürürüm diyerek geçirmiş birisiyim. Mehmet Tarhan' dan tutun Mehmet Bal' ına kadar, Türkiyede' ki bir elin parmaklarını zor geçen tüm vicdani redcileri takip etmiş ve dediklerine kulak vermiş ve söylemlerinin üzerlerine uzun uzun düşünmüşümdür.
Aslında vicdani redcilerin söylemleri de artık bir ezberdir; ve muhtevasında bir kısırlık taşır ve farklılıklar gösterip büyüyüp gelişemez. Herşeyi insan haklarına, bir emre itaat etmeme özgürlüğüne, militarizmin fenalıklarına, insan öldürmemeye ve dolayısıyla hümanizme ve daha iyi bir dğnya düzenine getirmektedirler. Ve asker dedikleri de, bu durumda onlara göre belli başlı güç odaklarının maşası tanımını almaktan öteye geçememektedir. Ve onlarda kimilerinin çıkarları için maşa olmayı reddederler. Ve hemen hemen hepsi aynı ağızla konuşurlar. Vicdan dediğimiz şeyin herkeste farklı işlediği ortadayken, tüm vicdanen askerden hazımsız olanların(yani redcilerin) birbirleriyle sözleşmişcesine aynı savunmayı yapmaları bana komik, bir o kadar da ironik gelmektedir. Demek ki dünyada sadece iki tane vicdan vardır, askerliği tıpatıp aynı sebeplerden dolayı reddeden vicdanlar ve askerliğitürlü sebeplerden dolayı reddetmeyen vicdanlar. Bunun da inanın inandırıcılığı yoktur. Nasıl ki askere kendi gönlüyle gidenlerin farklı farklı sebepleri varsa, askerliği reddedenlerin de farklı farklı nedenleri olmak zorundadır. Ama vicdani red farklılık göstermez. her yerde aynıdır. Bu, şuna benziyor: dünyada çıkıyor birisi şu şu sebeplerle vicdani redci olduğunu ve askerlik görevini ifa etmeyeceğini söylüyor, bu sefer askerlikten yırtmak heveslisi bir çok kişi çıkıp, o kişinin ortaya koyduğu sebeplerin üstüne yeni hiçbir sebep koymadan, onun söylediklerini birebir tekrarlıyor. aklı sıra şöyle dşünüyorlar, 'işte adam askerlikten yıırtmanın formülünü ne güzel bulmuş, biz bu fikirleri hiç benimsemesek ve hatta bilmesek de, ezberleyelim gitsin. belki biz de askerlikten yırtabiliriz. hazır yapılmışı var değil mi ya!'
Bana gelince, ben vicdani red kavramıyla, takriben lise yıllarımda okuduğum Boris Diaw' ın bir şiiriyle tanışmıştım. O şiirinde fransız bir entelektüel ve yazar olan Diaw, kendisini askerlik görevi için cepheye çağıran Fransa ordusuna yönelik sert vurgularda bulunuyordu. Daha sonra bu fikir bende dallanıp budaklanacak ve çok kere yön değiştirecekti.
İşte şimdilerde geldiğim nokta ise tamamen şu, vicdani redcilerin samimiyetine ve söylemlerinin realitesine inamıyorum. Bu da şu demek oluyor, vicdani redciler sadece havanda su dövüyorlar. Vicdani redcilerin söylemlerinin, ne tarihle, ne geçmişle, ne kurulu dünya düzeniyle, ne de dünyanın şu anki değerleriyle uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktur. Elbette vatan denilen şey vardır. Vatan varsa, elbette onun bir şekilde korunması da elzemdir. Bunu ne milliyetçilikle, ne de faşizm ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. Çok basit olacak ama, kendi evinin, kendi ailenin, kendi çocuklarının iyiliği ve güvenliği için babalık rolünü üstlenen bir erkekten farksızdır askerlik görevi. Yok efendim 'ben insan öldüremem' demektedir çoğu vicdani redci, 'aslında öldürmeden de daha iyi bir dünya umut edebiliriz'... bu tür bir düşünce akla mantığa sığmamaktadır. Ben merak ediyorum, bu tür şeyleri söyleyenler, kendi evlerine bir yabancı girip çoluğuna çocuğuna zarar vermeye kalksa, biraz önceki gibi 'yok efendim ben insan öldürmem' mi diyecektir? elbette demeyecektir. linden geleni ardına koymayacaktır yuvasını korumak için hatta. Onun için ben çoğu vicdani redciyi hayalci buluyor ve açıkçası ciddite almıyorum.
Bence tartışılması gereken konu çok farklı olmalı. Vicdani reddin içeriği değişmelidir. Ben buna kısaca 'sosyal düzenin reddi' diyorum. Bütün düntyada ya da dünyada bir red olacaksa 'sosyal düzenin reddi'olmalıdır. ve bunun muhtevası da vicdani redden farklılıklar göstermek zorundadır. Ben insan öldürmek istemiyorum, yok efendim militarizmin bir neferi olamam demekle olmaz, yürümez bu işler. Askerden kaçmaya çalışmakla hiç olmaz.
Herkes askere zorunlu bir şekilde gitmelidir.
Herkes vatanını korumalıdır.
Herkes emre itaat de etmelidir.
herkes gerekirse insan da öldürebilmelidir.
Bizim tartışmamız gerekenler sadece şunlardır mesela Türkiye'de:
' herkes nasıl bir zorunlu askerliğe gitmeli ve orada kendisine yapılan muamele nasıl olmalıdır?'
veya
'herkes nasıl bir emre itaat etmelidir?'
kısaca şunu demek istiyorum, bence herşeyden önce Türkiyede' ki askerlik sistemi iyileştirilmelidir. Biliyorsunuz, ülkemizdeki ordunun yarısı maaşlı askerlerden oluşmaktadır. Bana kalırsa asıl çürüme oradadır. maaşlı askerler hani neredeyse bir ayrıcalıklı sınıf haline dönüşmüştür. Ve orduya karşı gözlenen(vicdani red- çeşitli hastalıkların beyanı- boy kilo hesaplamaları) bu askerden yırtma tutumunun en büyük suçlusu ordunun maaşlı askerlerinin erlere karşı olan üzücü tutumlarından dolayıdır. Çoğu emekli ordu mensubu çarpık ilişkilerle gündeme gelmektedir. Artık ordu, bizi yıpratmaya çalışan dış güçlere karşı değil, bizzat kendi ülkesindeki vatandaşlara, hükümetlere, halklara ve siyasi iradeye yönelik korkutucu bir güç haline bürünmüştür.
(vekit geç oldu, gerisine yarın devam edeceğim, yarın sosyal düzenin reddi ve askerlik görevine değineceğim)