Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Öncelikle şu açıklamayı yapmalıyım:
1. Bu forumlarda yaptığım alıntıları elbette ki bir mantık süzgecinden geçiriyorum. Yapılan alıntılardan bir tek "Sedat Peker'in eşinin hamile olduğu" yalanlandı. Bu haber de Referans gazetesi gibi saygın gazetelerde de çıkmıştı.
2. Benim hafızam yanılttığı için veya yanlış ifade kullandığım için yazdığım yanlış şeyler de oldu. Bunları da uyarılar üzerine düzelttim. En son "Bazı (hayvanlar) daha eşittir." ifadesi gibi. Veya Levent Ersöz hakkında tutuklama emri değil arama emrinin oluşu gibi.
Ancak bana yönelik öfkeli eleştirilerin çoğu ana fikir nedeniyle değil, kullandığım yanlış bir ifade nedeniyle oluyor. Ben "bir emekli orgeneralin tutuklanamayacağı" şeklindeki bir düşünceyi sorgularken, paragraflar benim
konuyla doğrudan ilgisi olmayan bilgi yanlışım üzerine yazılıyor.
Veli Küçük yerine Tuncay Güney'i gündeme getiren zihniyet, bir emekli orgeneralin tutuklanamayacağını tartışmak yerine bir sözün kaynağı olarak yanlış romanın verilmesini uzun uzun tartışabiliyor.
Ben herkesin hukuk önünde eşit olduğuna inanırım. Fikir özgürlüğü konusunda daha serbestlik tanınırken diğer bütün suçlar için dokunulmazlıkların kalkmasına taraftarım.
Eminim sayın commodore1tr da milletvekili ve bakan dokunulmazlıklarından şikayet eden pek çok yazı yazmıştır. Hal böyleyken bir orgeneralin hem de emekli orgeneralin tutuklanamayacağını öne sürmesi ne yaman bir çelişkidir.
Milletvekili, bakan, cumhurbaşkanı, genelkurmay başkanı, vali, belediye başkanı, bürokrat, asker her kim olursa olsun gerektiğinde yargı önüne çıkarılabilmelidir.
Susurluk kazası olduğunda sayın commodore1tr ışıklarını yakıp söndürmemiş miydi? O yanıp sönen ışıklara rağmen 10 yıl boyunca Veli Küçük'ün ifadesi dahi alınamadı. Fikri Sağlar da mı AK Partili veya Fethullahçı? Onun ve diğer Susurluk komisyonu üyelerinin canlarını tehlikeye atarak (Bedri İncetahtacı'nın şüpheli ölümünü unutmamalı) bu konuyu aydınlatma çabalarının kimler tarafından nasıl engellendiğini Fikri Sağlar'ın ağzından bir dinleyin hiç olmazsa.
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Sayın sdt23'ün George Orwel'den alıntıladığı sözün kaynağını yanlış belirtmesi üzerine yazdığım küçük düzeltme notunun bu kadar gürültü koparacağını tahmin etmemiştim. Bukadar büyütülecek bir yanlışlık değil. Aynı yazarın bir başka romanında geçmiş olması çok da önemli değil, önemli olan sözün doğru yerde kullanılıp kullanılmadığı.
Sayın sdt23, bu sözü paşaların tutuklanıp tutuklanmayacağı tartışması üzerinden yürütlen tartışmada "hukuk önünde eşitlik" kavramı çerçevesinde kullandığına göre, kullanılan yer uygundur. Aslında buradaki "eşitlik" kavramının sadece paşalarla sınırlı olacak şekilde değil, tüm ayrıcalıklı kişiler çerçevesinde tartışılmasında yarar var. Bizim hukuk sistemimizde ayrıcalıklı alanlar ve ayrıcalıklı olanlar vardır ve bunların asgariye indirilmesi gerekir. Dokunulmazlıklar, YAŞ kararları, hakimler ve savcılar yüksek kurulu kararları, memur yargılanmasındaki ayrıcalıklar gibi konular bunlardan ilk akla gelenlerdir.
Burada eleştirilebilecek nokta sanırım sayın sdt23'ü, ekşi sözlüğü kaynak olarak kullanmasıdır. Çünkü ekşi sözlük ve bu bağlamda internet bilgileri çok sağlam bilgiler olmayabilmektedir. Bunun çok sayıda örneği var. İnternet, bilgiye kolay ulaşma anlamında çok yararlıdır, ancak internetten edinilen bilgilerin başka kaynaklardan test edilmeden kullanılması önemli hatalara yol açabilmektedir.
Eleştirileri biçimsel yanlışlıklar üzerinden değil, esas (öz) üzerinden yapmak ve kırıcı olmadan, seviyeli (düzeyli) yapmak sanırım hepimize yakışan bir davranış olur.
Saygılar.
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
7 Aralık 2008 http://www.hurriyet.com.tr/images/siyah_ok.jpg Enis BERBEROĞLU
http://www.hurriyet.com.tr/_yazarlar/images/6b.jpg
2 polisin yanıtı
ANKARA BUGÜN köşeyi iki adet cevaba ayırdım.
Bir tanesi, bu köşede çıkan ve Ergenekon zanlısı Adil Serdar Saçan'ın adının karıştığı makaleye itiraz. Diğeri, Ankara mahreçli haber üzerine Emrullah Uslu'nun kısaltmak zorunda kaldığım uzun yanıtı.
* * *
Adil Serdar Saçan, tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi'nden yolladığı mektupta, sorgulama tutanaklarını ayrı bir depoda sakladığı iddialarını yalanlıyor.
İfadeleriyle Ergenekon soruşturmasını yönlendiren Tuncay Güney'in sorgusuyla ilgili şu bilgiyi veriyor: "Ben Tuncay Güney'i hayatımda görmedim. Sorgusuna girmedim. Sorgulayan Emniyet Amiri Ahmet İhtiyaroğlu yaşadıklarını bir dilekçeyle savcılara iletti. Ergenekon soruşturmasını yürütürken sizin de adınızın geçtiği belge Tuncay Güney'in evinde bulunmuştur. (MİT'in dört kez Başbakanlık ve Genelkurmay'a yolladığı dosyadan söz ediliyor. EB) Bu belgeye itibar etmediğimden ve şüpheli bulduğumdan o zaman sizi gözaltına almayıp soruşturmayı, doğruları ortaya çıkartmak amaçlı yürütebilmek için projeli çalışma izni aldık. Ben Tuncay Güney'i organize suç örgütü oluşturmaktan Adliye'ye sevk ettim. Halen o davada yargılanmaktadır. Ayrıca bu belgeleri hazırlayan F tipi örgütlenmeyi açığa çıkartmak amacıyla aynı yılın Temmuz ayında Emniyet içindeki Fethullahçı örgütlenme başta olmak üzere tüm Fethullahçı örgütlenmelerin ortaya çıkartılması amacıyla projeli çalışma izni aldım."
* * *
Ankara Bürosu'nun tecrübeli ve başarılı İçişleri muhabiri Soner Gürel, halen ABD'de doktora çalışmasını yürüten emniyet görevlisi Emrullah Uslu'nun 2003'ten bu yana sağlık raporu yollayarak Türkiye'ye dönmediğini yazdı.
Uslu bana yolladığı elektronik postada, geçirdiği kaza sonucunda 2007 yılından itibaren sağlık raporu yolladığını kaydetti, gerekçesini ücretsiz izin talebinin karşılanmamasına bağladı.
Uslu, yazısında, 2007 yılında Nokta Dergisi'nde Andıç belgesinin yayınlanması olayına isminin karıştırılmasından dolayı duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Gerisini, Uslu'nun kaleminden okuyalım: "Özetleyecek olursak;
1) Birtakım gazeteciler Genelkurmay Başkanlığı tarafından açılan soruşturma kapsamında adımın olduğunu iddia etmişlerdir.
2) Ne bu konuda, ne de başka herhangi bir konuda TSK'yı yıpratıcı eylem içinde olmadığımı, yolsuzluk.com, denizcilersitesi.com, Nokta dergisi veya herhangi bir medya organı ile irtibatım olmadığını beyan ederim.
3) Eğer bana düşen bir şey varsa, her türlü yardıma açığım, her türlü soruyu açık yüreklilikle cevaplarım.
4) Bu eylemi yapan grup veya kişi ile hiçbir şekilde, hiçbir zaman bilerek temasım olmadı.
5) Bu alçakça eylemden medyada çıkan olaylar üzerine haberim olduğunu bilmenizi istiyorum.
6) Adımı gazetecilere fısıldayan kimselerin de soruşturma kapsamına alınıp bu iftiranın önlenmesi için yardımlarınızı bekliyorum.
7) TSK, Genelkurmay Askeri Savcılığı veya Washington Askeri Ataşeliği'nde, adımın karıştığı iddia edilen "andıç sızdırma" konusunda soruşturma var mıydı? Sonucu ne oldu? Açıklama yapmasını bekliyorum. Açıklama gelmezse basın mensuplarından TSK İletişim Dairesi'ne bu soruyu sormalarını bekliyorum."
* * *
İlk günlerinde Ergenekon'u neden yazmadığımı merak edenler vardı... Ben de sabırsızlıklarını anlamamakta zorlanıyordum. Gün oldu, devran döndü onların diyecekleri çabuk tükendi, hatta iddiaların büyük bölümünün balon olduğu ortaya çıktı. Ama bakın bugün herkes doğruları konuşmaya başladı... Ve bana sorarsanız Ergenekon asıl şimdi başladı.
M.E.Sezen:Merak edenlere Tolga Tanış New York ve Tornonto'da araştırıp yazdı. Türkiye'yi karıştıran adamın sırrı.Hürriyet'te 7/Aralık/2008
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Alıntı:
Phantom of law rumuzlu üyeden alıntı
Savunma yapmıyor savcılara saldırıyorlar diyebilen bir mantık sadece bir bölümünü örnek olarak alıntıladığım Muzaffer Tekinİn savunması ile ilgilenmiyor. Çünkü takke düşecek kel görünecek.
Benim mesajlarımın yayınlanması zaman alıyor. Bu arada bana cevaben birkaç farklı mesaj yazılmış olabiliyor. Hepsine yetişmem mümkün değil.
Tamam, Muzaffer Tekin'i tartışalım. Konuyu dağıtmadan bir yere odaklanalım. Var mısınız?
Biraz araştırma yapıp hafızamı tazeledim.
Muzaffer Tekin, Danıştay saldırısının tetikçisi olan Alpaslan Arslan'ı azmettirmekle suçlanıyordu. Polis onu ararken göğsünden bıçaklanmış halde bulundu ve hastaneye kaldırıldı. İntihara kalkıştığı söylendi.
Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Hareketi Başkanı Taner Ünal ifadesinde onun Danıştay saldırısının azmettiricilerinden olduğunu söyledi. Muzaffer Tekin ile Alpaslan Arslan arasında pek çok telefon görüşmesi yapıldığı anlaşıldı. Arslan'ın aynı zamanda Tekin'in ağabeyinin şirketinin avukatı olduğu anlaşıldı.
Taner Ünal, Danıştay saldırısının arkasında Muzaffer Tekin ve arkadaşlarının olduğunu; ancak eylemi gerçekleştiren Tekin ve arkadaşlarının olayı kendi üzerlerine yıkmak istediklerini öne sürmüştü.
Şimdi de Muzaffer Tekin ve Kuvayı Milliye Derneği Başkanı Fikri Karadağ'ın sağ kolu Hüseyin Görüm'ün Ankara Terörle Mücadele Şubesi'nde verdiği ifadeler ortaya çıktı. Muzaffer Tekin, verdiği ifadeyle kendisini Danıştay saldırısının arkasındaki isim olarak gösteren Taner Ünal'ı VKGB'nin tüzüğü ile vurdu. Söz konusu derneğin İstanbul'da yapılan kuruluş toplantısına katıldığını ve Hüseyin Görüm ile birlikte Taner Ünal'la burada tanıştığını anlatan Muzaffer Tekin, ifadesinde, "Alparslan Arslan'ı bu toplantıda gördüm.
Toplantı sırasında emekli Kurmay Albay Fikri Karadağ'ın da bulunduğunu anlatan Tekin, VKGB Derneği'nin tüzüğünde 'gerektiğinde milis güçler kurulur' ibaresinin bulunduğunu söyledi. Tekin, "Tüzüğü inceledim. 'Gerektiğinde milis güçler kurulur' diye ibare vardı. Tedirgin oldum. Tüzüğün onanıp onanmadığını sordum. 'Onandı' dediler." diye anlattı.
Muzaffer Tekin sertlik yanlısı, hırslı bir asker olarak tanınıyor. Askerlikten atıldıktan sonra pek tekin olmayan işlere karıştığı anlaşılıyor. Mesela KKTC-TMT bağlantısı nedeniyle Muzaffer Tekin'in adı sauna çetesi olayında da adı geçiyor.
Muzaffer Tekin'in mahkemedeki ifadesi 68 sayfa. Alıntı yaptığınız kısım bunun küçük bir kısmı. Alıntı yaptığınız yerde yayınlanmayan kısmında ise kendisini suçlayan diğer Ergenekon sanıklarına yönelttiği suçlamalar var.
Hüseyin Görüm - Fikri Karadağ - Taner Ünal ve Muzaffer Tekin.
Olaylar bu isimler etrafında dönüyor. Bu kişiler birbirini suçluyor. İfadelerin ne kadarı doğru ne kadarı yanlış çözemedim. Ama bu kişilerin birbirleriyle yüzleştirilmeleri sonucunda gerçeğin ortaya çıkacağına inanıyorum.
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Muzaffer Tekin hakkında hafızamızı tazelemeye devam edelim:
Tekin, cumhuriyet savcısı Mehmet Ali Pekgüzel`in sorusu üzerine Danıştay saldırganı Alparslan Arslan`la 3-4 defa görüştüğünü söyledi. Savcının, Arslan`la 31 kez görüşme yapıldığının kayıtlarda yer aldığını hatırlatması üzerine Tekin, `Doğrudur, görüşmüşümdür.` dedi.
Cumhuriyet Savcısı`nın `Hiçbir sivil yapılanma içinde yer almadığınızı söylediniz. Ancak hâkim, savcılara verilecek seminerle ilgili Hukukçular Birliği tarafından hazırlanan belgede yetkili olarak imzanız bulunuyor.` demesi üzerine Tekin, `Topluma faydalı olduğuna inandığım şeylere münferit olarak destek verdim.` dedi. Danıştay saldırısından sonra intihar anında kullandığı bıçağın kime ait olduğu sorulunca Tekin, bıçağın nerede olduğunu bilmediğini söyledi.
Tekin`in savunmasını Cumhuriyet`in avukatları çürüttü
Cumhuriyet Gazetesi müdahil avukatlardan Bülent Utku, `Alparslan Arslan`ın bombaları nereden aldığı netleşmedi. Biz Cumhuriyet Gazetesi`ne atılan bombalarla Muzaffer Tekin`de ele geçen el bombalarının benzerlik göstermesi nedeniyle dilekçe verdik. Daha sonradan Ümraniye ve Eskişehir`de bulunan el bombalarının da benzerlik gösterdiği açıklandı. Sizin işyerinizde bulunan el bombalarını bize tanımlayabilir misiniz?` şeklindeki sorusu üzerine Tekin, orduda el bombalarının öğrenilmesi ve öğretilmesi en zor malzemeler olduğunu anlattı. Kendisinde bulunan el bombalarının eğitim yardımcı malzeme sınıfında olduğunu iddia eden ve hakikisine çok yakın parçalarla el bombası eğitimi verdiklerini belirten Tekin, `Bu işi gerçek bombalarla yapmayız.` diye konuştu.
Taarruz ve eğitim amaçlı el bombaları arasındaki farkı anlatmasından sonra müdahil avukatları Muzaffer Tekin`in işyerinde bulunan el bombalarının tapa numaralarını araştırdıklarını açıkladı. Buna göre Tekin`in iddia ettiği eğitim amaçlı el bombalarının tapa numarası ile kendi işyerinde bulunan el bombalarına ait tapa numaralarının farklı olduğunu belirten avukatlar bu konuyla ilgili yaptıkları internet çalışmasını mahkemeye delil olarak sundu. Cumhuriyet Gazetesi müdahil avukatlarından Bülent Utku, Danıştay saldırısından önce 29 Nisan 2006 ile 12 Mayıs 2006 tarihleri arasında Veli Küçük, Zekeriya Öztürk, Fikri Karadağ, Muzaffer Tekin ve Danıştay sanığı Oktay Yıldırım`ın telefon bilgilerinin incelenmesini istedi. Utku, baz istasyonu incelemesiyle bu şahısların bir araya gelip gelmediğinin tespit edilebileceğini söyledi.
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Bu da Ergenekon sanıklarından Zekeriya Öztürk'ün Muzaffer Tekin hakkında verdiği ifade:
Ergenekon terör örgütü sanıklarından Zekeriya Öztürk, savcıya verdiği ifadede, Danıştay saldırısının azmettiricisi Muzaffer Tekin`in intiharını inandırıcı bulmadığını söylemiş.
Saldırının ardından aranan Muzaffer Tekin`i sakladıklarını anlatan Öztürk, dört gün sonra kalbine bıçak saplayarak intihar girişiminde bulunduğu söylenen Tekin için şunları söylemiş: `Kendisinin saklanması için benim bir arkadaşımın evini ayarladık. İlk gece orada kaldı, ikinci gece başka bir evde kaldı. Üçüncü geceyi geçirmek üzere Mahmut Öztürk`ün Beykoz`daki evine götürdük... Ertesi sabah 09.00-10.00 sularında Yurdakul Çağman adlı şahsın bana telefon açması ile Muzaffer`in kendini yaraladığını öğrendim ve villaya gittim... Eve ulaştığımda Muzaffer Tekin evin üst katında sırtını duvara yaslamış, ayaklarını uzatmış vaziyette oturuyordu. Vücudunda kurumuş kan lekeleri vardı, temizlenmiş bir bölgeydi, açık ama kanamayan bir yarası vardı. Şuuru açıktı, bilinci yerindeydi... Bunu görünce ben, `Bunu yapmaya hakkın yok. Başına bir şey gelse, bizden bilecekler, biz zan altında kalacağız.` dedim... Muzaffer Tekin`in yarasını kontrol ettim. 2 cm. genişliğinde, 1,5-2 mm. derinliğinde dudak şeklinde kesik gibi bir şeydi, yaralanmaya benzemiyordu.` Zekeriya Öztürk`ün ifadelerinde, Danıştay saldırısının yapıldığı günün akşamı Muzaffer Tekin`le birlikte Fenerbahçe Orduevi`nde yemek yedikleri ve yemeğe Rafet Aslan ve İsmail Paker`in de katıldığı bilgisi yer alıyor. Danıştay saldırısının yapıldığı akşam evi aranan Muzaffer Tekin, Zekeriya Öztürk`ten, kendisini saklamalarını istemiş: `Biraz korkuyordu, `Şimdi ben teslim olursam beni içeride tutarlar ve kötü muamele yaparlar, şeref ve haysiyetim lekelenir.` dedi. Teslim olmak istemediğini ve birkaç gün bekleyip ortalık netleşince gidip ifade vereceğini söyledi. Israrla kendisine yardım etmemizi, saklamamızı söyledi.`
İfadelerine bakılırsa, Muzaffer Tekin`in sözde intiharını basına haber veren kişi de Zekeriya Öztürk. Bundan kısa bir süre sonra gözaltına alındığını ifade eden Öztürk, serbest bırakıldıktan sonra silahını almak üzere gittiği savcılıkta Muzaffer Tekin ile İşçi Partisi`nin avukatı Osman Aydın Şahin`i yan yana görünce, `Tekin`in kendi fikriyatıma uymayan biri olduğunu gördüm ve bundan sonra görüşmeme kararı verdim.` sözleriyle, onunla irtibatını sonlandırdığını belirtmiş.
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Alıntı:
sdt23 rumuzlu üyeden alıntı
Bu da Ergenekon sanıklarından Zekeriya Öztürk'ün Muzaffer Tekin hakkında verdiği ifade:
Ergenekon terör örgütü sanıklarından Zekeriya Öztürk, savcıya verdiği ifadede, Danıştay saldırısının azmettiricisi Muzaffer Tekin`in intiharını inandırıcı bulmadığını söylemiş.
Saldırının ardından aranan Muzaffer Tekin`i sakladıklarını anlatan Öztürk, dört gün sonra kalbine bıçak saplayarak intihar girişiminde bulunduğu söylenen Tekin için şunları söylemiş: `Kendisinin saklanması için benim bir arkadaşımın evini ayarladık. İlk gece orada kaldı, ikinci gece başka bir evde kaldı. Üçüncü geceyi geçirmek üzere Mahmut Öztürk`ün Beykoz`daki evine götürdük... Ertesi sabah 09.00-10.00 sularında Yurdakul Çağman adlı şahsın bana telefon açması ile Muzaffer`in kendini yaraladığını öğrendim ve villaya gittim... Eve ulaştığımda Muzaffer Tekin evin üst katında sırtını duvara yaslamış, ayaklarını uzatmış vaziyette oturuyordu. Vücudunda kurumuş kan lekeleri vardı, temizlenmiş bir bölgeydi, açık ama kanamayan bir yarası vardı. Şuuru açıktı, bilinci yerindeydi... Bunu görünce ben, `Bunu yapmaya hakkın yok. Başına bir şey gelse, bizden bilecekler, biz zan altında kalacağız.` dedim... Muzaffer Tekin`in yarasını kontrol ettim. 2 cm. genişliğinde, 1,5-2 mm. derinliğinde dudak şeklinde kesik gibi bir şeydi, yaralanmaya benzemiyordu.` Zekeriya Öztürk`ün ifadelerinde, Danıştay saldırısının yapıldığı günün akşamı Muzaffer Tekin`le birlikte Fenerbahçe Orduevi`nde yemek yedikleri ve yemeğe Rafet Aslan ve İsmail Paker`in de katıldığı bilgisi yer alıyor. Danıştay saldırısının yapıldığı akşam evi aranan Muzaffer Tekin, Zekeriya Öztürk`ten, kendisini saklamalarını istemiş: `Biraz korkuyordu, `Şimdi ben teslim olursam beni içeride tutarlar ve kötü muamele yaparlar, şeref ve haysiyetim lekelenir.` dedi. Teslim olmak istemediğini ve birkaç gün bekleyip ortalık netleşince gidip ifade vereceğini söyledi. Israrla kendisine yardım etmemizi, saklamamızı söyledi.`
İfadelerine bakılırsa, Muzaffer Tekin`in sözde intiharını basına haber veren kişi de Zekeriya Öztürk. Bundan kısa bir süre sonra gözaltına alındığını ifade eden Öztürk, serbest bırakıldıktan sonra silahını almak üzere gittiği savcılıkta Muzaffer Tekin ile İşçi Partisi`nin avukatı Osman Aydın Şahin`i yan yana görünce, `Tekin`in kendi fikriyatıma uymayan biri olduğunu gördüm ve bundan sonra görüşmeme kararı verdim.` sözleriyle, onunla irtibatını sonlandırdığını belirtmiş.
Son yanıttan başlayalım isterseniz. BU ifade ile Muzaffer Tekin in suçlanacağı bir yön bulamadım. Her nsanın yaşayabileceği endişeler dışında bana yanlış gelen çok fazla şey yok. Daha ilginci siz bizat sanıkların savunma yapmayıp saldırdığını yazdınız. Muzaffer Tekin doğru yada yalan söylüyordur bunu şu an bilmek mümkün değil ama 68 sayfalık iafdesinde bence çok somut inanılır bilgiler var. BUnlardan sadece minik bir bölümünü biraz kolaya kaçarak bir başka üyenin yanıtından alıntılamıştım.
Şİmdi ifadesinden size başka soru işareti gördüğüm ve inandırıcı bulduğum bölümleride kısmen aktaracağım.
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Tekin, savcı Mehmet Ali Pekgüzel’in, “Danıştay saldırısı davası sanıklarından Alparslan Arslan ile ilişkilerini” sorması üzerine Arslan ile 3-4 kez görüştüğünü, ancak olay tarihinden 1,5 yıl öncesine kadar hiç görüşmesi olmadığını söyledi. Pekgüzel’in, “Yanlış anlamadıysam 3-4 kere yüz yüze görüştünüz, ayrıca telefon görüşmeleriniz var” sözlerine Tekin, “Doğrudur, görüşmüşümdür. Kandil ve bayramlarda mesaj atmışızdır” yanıtını verdi.
Savcı Pekgüzel’in, kayıtlara göre 31 adet telefon görüşmeleri bulunduğunu, son görüşmeyi 16 Kasım 2005’te, olaylardan 6 ay kadar önce yaptıklarını belirtmesi üzerine de Tekin, “Kesinlikle irtibatım yok, niye gizleyeyim” dedi.Bu arada söz alan Cumhuriyet Gazetesi avukatı Bülent Utku, Ankara’daki davada Alpaslan Arslan’ın bombaları kimden aldığı yönünde netleşme olmadığını ifade ederek, bu davaya 1 Mart 2007’de soruşturmanın genişletilmesi için dilekçe verdiklerini anımsattı.
Utku, Muzaffer Tekin’in tutuklu iken 21 Temmuz 2008’de Cumhuriyet Gazetesi’ne bir açıklama gönderdiğini ve iş yerinde bulunan bombalara ilişkin, “Tuzla Piyade Okulu’nda eğitime yardımcı malzeme olarak verilen, patlayıcı özelliği olmayan” ifadesini kullandığını belirtti. Bunun üzerine Tekin, bombanın, öğretilmesi riskli bir patlayıcı madde olduğunu ve eğitim alanında her zaman gerçek bomba kullanılmadığını söyledi.
Utku da internetten edindiği bilgilere göre, eğitim bombalarının renk ve tapa numaralarının farklı olduğunu dile getirerek, Tekin’den iş yerinde elde edilen bombaların renklerini sordu. Tekin de bu iki bombanın renklerinin yeşil veya siyah olduğunu söyledi.
Avukat Utku bunun üzerine, “Bunu size hatıra olarak mı verdiler, siz mi aldınız?” diye sordu.
Tekin de bunları kendisinden sonra bölüğünde görev yapan bir üsteğmenin bürosuna getirdiğini anlattı.
Avukat Utku’nun, “Daha sonra üzerinde fünye bulunmadığı ifade edilen bu bombalara fünye yerleştirilmesi ne kadar zaman alır?” sorusu üzerine Tekin, “Fünye konulsa dahi bunlar etkin olmaz. Tahrip maddesi bulunması gerekir” dedi.
Tekin, elde hazır malzeme olması halinde bunun fünye ve tahrip maddesinin 10 dakikada bombaya yerleştirilebileceğini anlattı.
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Tutuklu sanık emekli yüzbaşı Tekin, "Kan içip, kızılcık şerbeti içtim diyen babasının ölümünü benden gizleyen 34 günlük eşim en büyük yaşam nedenlerimden biridir. Deniz Feneri davasında sanık olmadım. Ergenekon soruşturmasında sanık olmamdan gurur duyuyorum. Dışarıda beynimin kelepçeli olmasından da burada beynimin hür olması huzur veriyor. Önünüzdeki dava dosyası bilinmeyen bir denklemden doğmuşsa, çözümü çok kolay. Bu dava sizin adalet kılıcınızın bir darbesini bekliyor. Ali Yiğit'i dinlerken asrındavası olarak denen iddianamenin ne kadar trajikomik olduğunu gördüm. İddianamede kin, öfke, para, iftira, porno, biraz darbe, birazda cinayet söylentilerimin olduğunu gördüm. 23 yıl önce askeri mahkemede yargılandım ve aklandım. Görevime geriye iade edildim ve bir onursuzluk yapmadım. O günden sonra etrafımdaki sevgi halkaları genişledi. Yaşamım boyunca şerefli kalmaktan hiç ödün vermedim. 2 yıl önce Danıştay saldırısının kilit ismi oldum. Türkiye'de bu zamana kadar kimseye böyle bir ,iftira atılmamıştı.Danıştay olayında emekli olmama rağmen asker kimliğim gündeme getirildi. Ondan ötürü canıma kıymaya karar verdim. Bu sorgudan kaçış diye nitelendiren onurlu insanların davranışlarını onursuzlar anlayamaz diye cevaplandırıyorum. Danıştay saldırısının ardından Ergenekon soruşturması süresincede bana yönelik taraflı yayınlar yer aldı. Açık ve net olarak söylüyorum Ümraniye'de ele geçirilen el bombaları ile ilgim yoktur. Bombalarla aylarca aynı evde yaşayan Ali Yiğit'in emniyette verdiği zorla ifade ile buradayım.
TEKİN’İN İNTİHAR GİRİŞİMİ
Akşam saatlerinde ise eşinin aradığını ve polislerin evi bastığını söylediğini belirten Tekin, o zaman da çevresindekilere “Beni bu olayın içine, Türkiye Cumhuriyeti’nde kimse sokamaz. Bir cümle basında ismim çıksın, bunu taşımam canıma kıyarım” dediğini aktardı.
Ertesi gün bir televizyon kanalında, olayda adının geçtiğini gördüğünü ifade eden Tekin, “(Bu çok büyük bir çuval hadisesi. Ben bu çuvalı başıma geçirmeyeceğim) dedim. Bu intihar olayı öyle gerçekleşti. Sustalı bıçağımı Kelime-i Şehadet getirerek iki kez kalbime sokup çıkardım” dedi.
Bir soru üzerine Tekin, kendisine kimsenin “Albay” diye hitap etmediğini, bazı arkadaşlarının “Paşam” dediğini, ancak bunun bir emir-komuta ilişkisi olmadığını anlattı.
AVUKATININ SAVUNMASINDAN
13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Ergenekon duruşmasında Muzaffer Tekin'in Avukatı Engin Çelikkadıgil, savunmasını tamamladı. Avukat Çelikkadıgil, müvekkilinin tutuksuz yargılanmasını istedi.
İddianame eklerinde birçok gizli belgenin bulunduğunu, savcıların bu belgeleri internetten yayınladığını öne süren Avukat Çelikkadıgil, savcılar hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istedi. Davada Mehmet Eymür ve Tuncay Güney'in niçin ifadesinin alınmadığını soran Çelikkadıgil, "Her nedense bunların ifadesine başvurulamıyor. Mehmet Eymür'ün çağırılarak bilgisine başvurulduğu söyleniyor ama bilgiye başvurma diye birşey yok yasalarda." diye konuştu.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un Cemil Çiçek'e yaptığı öne sürülen şakayı hatırlatan Çelikkadıgil, "Ama biz burada gülemiyoruz. Çünkü müvekkilimin Kıbrıs'tan kalan içi boş el bombaları adli emanette tutuluyor ve bu bombalar suç sayılıyor. Bu nedenle müvekkilim tutuklu. İddianamenin kasten uzatılarak mahkemenin anlamaması amaçlanmıştır. Kamuoyunun yanıltılması amaçlanmıştır. İddianamede geçen tüm silahların dökümanını çıkardık; 21 adet tabanca ve 7 adet tüfek yer alıyor. Güneydoğu'da Karadeniz'de evleri arasanız yüzlerce silah bulunur. Savcılar Karadeniz'e gitse 30 tane çete çıkartır." şeklinde konuştu.
Mahkemeye, Muzaffer Tekin'in 8-9 defa yurt dışına gittiğine dair belgelerin sunulduğunu söyleyen Avukat Engin Çelikkadıgil, bu belgelerden birinin 2008 yılı Nisan ayına ait olduğunu savunarak, "'Müvekkilim 2007beri tutuklu. Bunu kimse sorgulamıyor." dedi.
Sayın SDT 23
Sizin alıntı yaptığınız bazı bölümlerin tarafınızca cımbızlandığını görüyorum ve üzülüyorum. Bir kelimeyi çıkartılınca anlam nasıl değişiyor değil mi? Telefon görüşmeleri kısmında fazlası ile amacı çok açık çarpıtma yapmışsınız. Neden olduğu gibi yazmayıp ayıklayıp size uygun hale getirmeye çalışıyorsunuz?
Amaç tartışmak ise beni kandırabilecek haliniz yok. O zaman okuyanları mı kandıracaksınız. BU saygın forumu okuyanların sizden daha araştırmacı olduğunu görüyorum ben.
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Alıntı:
Phantom of law rumuzlu üyeden alıntı
Sayın SDT 23
Sizin alıntı yaptığınız bazı bölümlerin tarafınızca cımbızlandığını görüyorum ve üzülüyorum. Bir kelimeyi çıkartılınca anlam nasıl değişiyor değil mi? Telefon görüşmeleri kısmında fazlası ile amacı çok açık çarpıtma yapmışsınız. Neden olduğu gibi yazmayıp ayıklayıp size uygun hale getirmeye çalışıyorsunuz?
Amaç tartışmak ise beni kandırabilecek haliniz yok. O zaman okuyanları mı kandıracaksınız. BU saygın forumu okuyanların sizden daha araştırmacı olduğunu görüyorum ben.
Sayın phantom of law:
Benim bazı bölümleri cımbızlamam söz konusu değil.
Nasıl ki sizin ilk alıntıladığınız Muzaffer Tekin ifadesini siz cımbızlamadıysanız,
(bugünkü değil daha önce alıntıladığınız kaynak) okuduğunuz kaynakta o şekilde yer alıyorsa, benim alıntıladığım kaynaklarda da bu şekilde yer alıyordu.
Aslında dikkat ederseniz sizin bugünkü alıntılarınızla benim bugünkü alıntılarım daha öncesinde olmayan resmin eksik parçalarını tamamlıyor.
Mesela Cumhuriyet gazetesi avukatı Utku'nun sorduğu sorularla ilgili bir kısım da sizin alıntınızda yok. Bunu "cımbızlayan" da siz değilsiniz, sizin bu haberi aldığınız kaynak. Sizin kaynağınızda açıkça geçmeyen ve benim de o kısmı almayı unutttuğum kısım önemli. Şöyle diyor:
"Avukatlar, Tekin'in ofisinde yapılan aramalarda ele geçirilen el bombalarının 'eğitim ve süs amaçlı' olmadığını ispatladı. Eğitim ile taarruzlarda kullanılan el bombalarının 'tapa numaraları'nın farklı olması gerektiğine dikkat çeken avukatlar, Tekin'in ofisinde bulunanların taarruz amaçlı el bombası olduğunu açıkladı. "
Esas soru şu olmalı. Alparslan Aslan ile Muzaffer Tekin Danıştay saldırısından 6 ay öncesine kadar 31 kez telefon görüşmesi yaparak ne konuşmuşlardır? Bunun dışında yüz yüze görüşmeleri olmuş mudur? Başkalarının üzerine kayıtlı telefonlardan başka görüşmeleri olmuş mudur?
Vatansever Güçler Birliği Başkanı Taner Ünal'ın iddiaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Muzaffer Tekin hakkında arama emri çıktıktan sonra masumsa neden saklanma ihtiyacı duymuştur? Onu saklayanlar neden saklamıştır? Sonrasındaki şüpheli intihar girişimi (?) onu susturmaya yönelik bir eylem midir? Yoksa kendisinin planladığı göstermelik bir intihar girişimi midir?
Ergenekon soruşturması sırasında dezenformasyona yönelik pek çok bilgi ortalıkta dolaşıyor. Sanıkların da ortaya attığı birbirini suçlayan gerçek dışı beyanları olabilir. Savcılık iddia makamıdır, iddiaları ortaya koyar. Bu iddialardan doğru olmayanlar mahkeme sürecinde elenecektir.
Ama birkaç iddia yanlış çıktı diye Muzaffer Tekin'in sütten çıkmış ak kaşık olduğunu söylemeyeceksiniz, değil mi?