-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
Alıntı:
Av.Engin Oğuz rumuzlu üyeden alıntı
Onlar boykot edeceklermiş referandumda sandığa gitmeyeceklermiş zaten. Hep farklı olmak hep sivri kalmak amaçları. Kesik parmağa işemezler habire de barış demokrasi gibi deyimleri partilerine isim yaparlar. Onları farklı bir kategoride tanımlamak lazım.
Üstad güzel yorum.Ayda 3-5 saat tv izlerim.Bu akşam Başbakanımızı dinledim.Helal olsun,çenesi kuvvetli.Onların gocunduğu yerleri çok iyi biliyor.Böyle bir başbakanımız olduğu için,dünya liderleri karşısında asil durduğu için gurur duyuyorum.Dertleri kendilerince kendi yargılarının elden gitmesi.Valla ne diyeyim,dinç,enerjik ve herkese yetecek yetenek var.Başımızın üstünde gezdirmemiz lazım.Yargının 411 faciasıda vardı.:)
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
Alıntı:
carsambalıfaruk rumuzlu üyeden alıntı
Böyle bir başbakanımız olduğu için,dünya liderleri karşısında asil durduğu için gurur duyuyorum
Türkiye Sizinle Gurur Duyuyor
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
80 YIL ÖNCE
http://img102.imageshack.us/img102/7...mf77220au9.jpg
'Ne mutlu Türküm diyene'
M.K. ATATÜRK
80 YIL SONRA
http://img155.imageshack.us/img155/1...rdogankay5.jpg
'Sen ne mutlu Türküm dersen oda ne mutlu kürdüm der. Türklük yerine Türkiyelilik bilinci yerleştirilmelidir.'
Tayyip Erdoğan
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
Alıntı:
mehmet emin sezen rumuzlu üyeden alıntı
Bu söz fena değilmiş.Bu ülke sınırı içinde yaşayan her hangi birinin mesela ne mutlu lazım,kürdüm,çerkezim demesi beni rahatsız etmez.Belliki birilerini rahatsız ediyor.Bu ülke sınırları içinde birinin şuan NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE demesinin manası nedir.?Şahsıma ben TÜRK=MÜSLÜMAN,TÜRK=ADALET OLARAK KABUL EDİP gurur duyuyorum.
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
Ankara'da bomba gibi ses kayıtları
HSYK üyesi Ali Suat Ertosun ve Yargıtay 8. Ceza dairesi üyesi Hamdi Yaver Aktan'a ait olduğu iddia edilen ses kayıtları Ankara'yı sarstı!
Güncelleme:02 Eylül 2010 21:31
HSYK üyesi Ali Suat Ertosun ve Yargıtay 8. Ceza dairesi üyesi Hamdi Yaver Aktan'a ait olduğu iddia edilen ses kayıtları dailymation'da yayınlandı. Ses kayıtlarında özel yetkili savcılar için "militan" denilirken, atamalarda ise YARSAV'a teşekkür ediliyor. İşte gündeme bomba gibi düşen ses kaydı;
Ses kayıtlarında HSYK üyesi Ali Suat Ertosun özel yetkili savcılar için "militan" tanımlaması yaparken, hakim ve savcı atamaları konusunda aldıkları kararlarda YARSAV'ın katkısının büyük olduğunu söylüyor. Hamdi Yaver Aktan ise ike öğretim üyesine övgüler düzerken, askerlerin de çok sevdiğini ifade ediyor.
1.SES KAYDI
HSYK üyesi Ali Suat Ertosun, çeşitli adliyelere, Yargıtay ve Danıştay Daireleri'ne yaptığı propaganda ziyaretleri sırasında Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri ve özellikle Ergenekon ve benzeri davalarda görev yapan hakim ve savcılar hakkında konuşuyor
ALİ SUAT ERTOSUN: Siz anlayamazsınız bunları. Dosyalara bakarsanız bunlar çok başarılı.
Bunlar MİLİTAN, bir şey demiyorum. Bunlar okul notlarından, efendim dosyadaki açık sicilinden, terfilerinden falan anlayamazsınız. Hakikaten fevkalade.
Başsavcıların sicillerine baktık fevkalade.
Ama dediğim gibi, biraz soruşturunca, aha işte...
2.SES KAYDI
YARSAV Yönetim Kurulu Üyeleri ile HSYK üyesi Ali Suat Ertosun toplantı halinde,
DERİN İTİRAFLAR BAŞLIYOR
HSYK Üyesi : Ali Suat Ertosun
YARSAV Başkanı : Emine Ülker Tarhan
YARSAV Yönetim Kurulu Üyesi :Fetih Sayın
Ali Suat Ertosun : Şimdi arkadaşlar, geçen sene bizden Ömer Bey ile biz, bu konuları konuştuk. (YARSAV eski başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu) Yani, yargıda yapabileceğimiz konular nelerse, bizlere bunları getirebilirsiniz. Geçen sene mesela biz 6-7 tane karar aldık. O kararlarda Ömer Bey'in ve YARSAV'ın çok büyük katkıları var. Bizim en büyük eksikliğimiz, bunu söyleyeyim, bir altyapının olmaması. Bize eeee böyle araştırma geliştirme konularında bilgi verecek bir desteğin olmaması. Biz ayrılmadan buradan, bunları gerçekleştirebiliriz. (Hakim ve savcılar hakkında fişleme yapacak, el altından araştırma yapacak, ispiyon edecek bir altyapı)
Emine Ülker Tarhan: Fiilen değil mi efendim.
Ali Suat Ertosun: Fiilen de olsa bunları gerçekleştirmemiz lazım. Ama bir yerden başlamak lazım. Yani bu o açıdan bizden talepleriniz olursa. Geçen sene Ömer Bey güzel bir dosya hazırlamış, getirmişti.
Fetih Sayın (YARSAV Yönetim Kurulu Üyesi): Benim yakınen haberim var efendim, onu.
Ali Suat Ertosun: Onların bazıları oldu. Yani, benim şimdi kafamda bazı şeyler var. Yani, Akademide (Türkiye Adalet Akademisi) behamahal etkili olmak lazım.
3.SES KAYDI
Hamdi Yaver AKTAN: Bu İstanbul'daki Ümit KOCASAKAL
Avukat: Fevkalade. Çok iyi hem.
Hamdi Yaver AKTAN: Yav O, konuşması da iyi ya, miting konuşmacısı
Avukat: Berrak da konuşuyor, net de konuşuyor.
H. Yaver AKTAN: HALKIN KURTULUŞU'ndan geliyor O
Avukat: Haa. Sen söylemiştin onu. Berrak konuşuyor, net konuşuyor.
H. Yaver AKTAN: Cesaretli, çarpıcı lafları var.
Avukat: Güzel lafları var evet.
Hamdi Yaver AKTAN: Polemiği de iyi yapıyor.
Avukat: İyi çok iyi yapıyor.
Hamdi Yaver AKTAN: O tür adam gerekiyor. Polemik. Yaa birkaç hoca daha var da şeye çıkmıyorlar. Mesela İzmir'de Mustafa Ruhan ERDEM var. Çok parlak bir profesör. Olmuyor herhalde. Konuşmuyorlar ya işte. Ersan ŞEN biraz şey yapıyor (konuşuyor). Ama Ersen Şen'dense Ümit Kocasakal çok istikrarlı, çok cesaretli. Askerler de çok seviyor bildiğim kadarıyla.
4.SES KAYDI
Hamdi Yaver Aktan, Orgeneral Saldıray Berk'in avukatı ile bir başka görüşmesinde de bu sevgisinin kaynağını tekrar anlatıyor
HAMDİ YAVER AKTAN: Bu Ümit Kocasakal, dün çok iyiydi, televizyonda, Süheyl Batum'lan
Avukat: Çok iyi anlatıyor.
HAMDİ YAVER AKTAN: Çok iyi. O, HALKIN KURTULUŞU'ndan geliyor.
Avukat: Hıı, sen söyledin. O kadar iyi anlatıyor ki
HAMDİ YAVER AKTAN: Çok güzel
Avukat: Çok güzel anlatıyor.
HAMDİ YAVER AKTAN: Bütün askerlerin gözdesi şimdi O çocuk.
Avukat: Çok iyi anlatıyor.
5.SES KAYDI
Hamdi Yaver Aktan, Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi Osman Kaçmaz tarafından Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL'ün yargılanabileceğine dair verilen karar dosyasının temyiz incelemesini yapan 11. Ceza Dairesi Başkanı Ersan Ülker'e dediğini yaptırabilmek için büyük çaba sarfediyor. Bu konuda kendisi gibi mütalaa verecek üniversite hocalarından mütalaa istiyor ve aleyhe görüşe sahip hocaları ise susturuyor. En büyük destekçisi ise yine Ümit Kocasakal
HAMDİ YAVER AKTAN: Bunu şimdi Ersan'a anlattık, Ersan pek yanaşmadı. Şimdi bizim görüşümüze geldi. Sadece, ben dedim, Ümit Kocasakal'a dedim hayır, Köksal hocaya söyledim, (Köksal Bayraktar) Köksal Hoca "hayır ben böyle hiç düşünmedim" dedi. O zaman hocam, hiç demeç verme dedim. Nitekim 7-8 aydan bu yana bu konuda konuşmuyor.
Ümit Kocasakal, ben mütalaa yazarım dedi. İstanbul'a gidince 15-20 sayfa bir mütalaa yaz bana getir, dedim. Onu da heyete vereyim. Kurulu da elimize geçirelim şöyle, diye. Zaten Genel Kurul'a gelirse bu görüşü ileri süreceğim.
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
Alıntı:
mehmet emin sezen rumuzlu üyeden alıntı
Bu ülkede mutlu insan mı kaldı?
Hiç birşey bilmeyen varsa şu kısacık kesitten bir sayfacık okuyuversin: http://www.internethaber.com/g.dogu-...ri-288014h.htm
Sanmayın ki ergenekon davasından sonra öğrenmiş olduk. Halk tarafından bilenenlerdi zaten. Sadece derin güce bir ad verilmiş oldu o kadar..
Hangi ırktan ve soydan olursa olsun , kimse mutlu değil bu ülkede. Varlığıyla gururlanıyor fakat her gün bi şekilde akan kan ve kanlı gözyaşları..
Böyle mutluluk mu olur..
Nerdeee o birlik ve beraberliğin yaşatmış olduğu o çoşkulu günler..
80 yıl geriye mi gitsek ne.. :utangac
Yapmayın Allahaşkına..
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
Mustafa Kemal Atatürk ü Recep Tayyip Erdoğan la kıyaslayabiliyorsalar demek ki Recep Tayyip Erdoğan gerçekten büyük adammış.
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
Saygı Öztürk'ün haberi
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkan Vekili Kadir Özbek, 30 Ağustos resepsiyonunda Hürriyet’e, “Toplantı aralarında yaptığımız konuşmalar bile dinleniyor” diyerek Kurul’un dinlendiğini iddia etti.
Bu iddia Hürriyet’te yer alırken, Kurul üyesi Ali Suat Ertosun’un, “Ortam dinlemesi”ne ilişkin ses kaydı internet sitesine düştü. Ertosun, “O kişilerle bir kez HSYK binasında ziyaretime geldiklerinde konuştum. Bu olay HSYK binasının dinlendiğini ortaya koyan somut bir belgedir” dedi.
Ertosun ile YARSAV Başkanı Emine Ülker Tarhan ve yönetim kurulu üyesi Fetih Sayın arasında geçen konuşma dün bir internet sitesinde yayımlandı. Ertosun, Hürriyet’in sorusu üzerine konuşan kişinin kendisi olduğunu belirterek, şunları söyledi: “YARSAV Başkanı ve üyeleri ziyaretime geldiklerinde mesleki sorunları konuştuk. Bu görüşme HSYK binasında gerçekleşti. Benim bir daha onlarla böyle bir konuşmam da olmadı. İşte bu olay da gösteriyor ki HSYK her zaman dinleniyor. Biz orada her türlü ve hepsi de birbirinden önemli konuları görüşüyoruz. Soruşturmalar, yetkilendirilecek arkadaşlar, atamalar ve kısaca yargıyı konuşuyoruz. Ancak bu konuşmalarımızın dinlendiği belgelendi. Kimbilir ellerinde daha hangi konularla ilgili konuşmalar var. Bu olayı yargıya intikal ettireceğim.”
HSYK binasının içeriden mi yoksa dışardan aletlerle mi dinlendiğini belirlemek için uzmanlarca araştırma yapılacak. (Hürriyet)
SES KAYDINDA NELER VAR?
Göksel Genç'in haberi
HSYK üyesi Ali Suat Ertosun'a ait olduğu ileri sürülen bir ses kaydı 'dailymotion.com' da yayınlandı. Kayda göre, Ertosun ve YARSAV Başkanı Emine Ülker Tarhan, yargıdaki atamaları konuşuyor.
Ertosun, "Yapabileceğimiz nelerse, bize getirebilirsiniz. Geçen sene Ömer Bey dosya getirmişti. Kararlarda büyük katkısı oldu. Biz buradan ayrılmadan, bunları gerçekleştirebiliriz." diyor. Görevden alınmak istenen savcıların sicillerinin de incelendiği anlaşılan konuşmada, "Dosyalara bakarsanız hakikaten fevkalade." cümlesi dikkat çekiyor.
Dün internet sitelerine düşen yeni bir ses kaydına göre eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun daha önce yargıdaki atamalarla ilgili Ali Suat Ertosun'dan istekleri bulunduğu iddia ediliyor. Kasetin devamındaki konuşmasında Ertosun olduğu iddia edilen kişi özel yetkili ağır ceza mahkemeleriyle ilgili geçmişteki sicillerini soruşturduğunu söylüyor. Ertosun, "Siz anlayamazsınız bunları. Dosyalara bakarsanız bunlar çok başarılı. Hakikaten fevkalade. Başsavcıların sicillerine baktık fevkalade. Ama dediğim gibi, biraz soruşturunca, aha işte..."
Daliymation.com'daki videoda yer alan ikinci kayıtta ise YARSAV Yönetim Kurulu üyeleri ile HSYK Üyesi Ali Suat Ertosun toplantı halinde deniliyor. İkinci ses kaydındaki kişilerin Ali Suat Ertosun, YARSAV Başkanı Emine Ülker Tarhan ve YARSAV Yönetim Kurulu Üyesi Fetih Sayın olduğu ileri sürülüyor:
Ali Suat Ertosun: Şimdi arkadaşlar, geçen sene bizden Ömer Bey ile biz, bu konuları konuştuk. (Eminağaoğlu) Yani, yargıda yapabileceğimiz konular nelerse, bizlere bunları getirebilirsiniz. Geçen sene mesela biz 6-7 tane karar aldık. O kararlarda Ömer Bey'in ve YARSAV'ın çok büyük katkıları var. Bizim en büyük eksikliğimiz, bir altyapının olmaması. Biz ayrılmadan buradan, bunları gerçekleştirebiliriz.
Emine Ülker Tarhan: Fiilen değil mi efendim?
ASE: Fiilen de olsa bunları gerçekleştirmemiz lazım. Ama bir yerden başlamak lazım. Yani bu o açıdan bizden talepleriniz olursa. Geçen sene Ömer Bey güzel bir dosya hazırlamış, getirmişti. Onların bazıları oldu. Yani, benim şimdi kafamda bazı şeyler var. Yani, akademide (Türkiye Adalet Akademisi) behemehâl etkili olmak lazım.
Kocasakal'ı askerler de seviyor
Videonun içerisindeki üçüncü kayıtta Hamdi Yaver Aktan olduğu iddia edilen kişi, Ergenekon sanıklarından Orgeneral Saldıray Berk'in avukatı olduğu ileri sürülen muhatabına, Galatasaray Üniversitesi hocası Doç. Dr. Ümit Kocasakal'ı öve öve bitiremiyor. Kocasakal'ı çok beğenmesinin sebebini ise 'miting konuşmacısı' gibi olması sebebine bağlıyor.
HYA: Bu İstanbul'daki Ümit Kocasakal. Yav o, konuşması da iyi ya, miting konuşmacısı. Halkın Kurtuluş'undan geliyor o. Cesaretli, çarpıcı lafları var. Polemiği de iyi yapıyor. O tür adam gerekiyor. Polemik. Yaa birkaç hoca daha var da şeye çıkmıyorlar. Ersan Şen biraz şey yapıyor (konuşuyor). Ama Ersen Şen'dense Ümit Kocasakal çok istikrarlı, çok cesaretli. Askerler de çok seviyor bildiğim kadarıyla.
Beşinci ve son kayıttaki kişinin yine Aktan olduğu ileri sürülüyor. Şahıs, Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi Osman Kaçmaz tarafından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün yargılanabileceğine dair verilen karar dosyasının temyiz incelemesini yapan 11. Ceza Dairesi Başkanı Ersan Ülker'e dediğini yaptırabilmek için büyük çaba sarf ediyor. Bu konuda üniversite hocalarından mütalaa istiyor ve aleyhte görüşe sahip hocaları ise susturuyor. Ses kaydına göre aradığı desteği Ümit Kocasakal'dan alıyor.
HYA: Bunu şimdi Ersan'a anlattık, Ersan pek yanaşmadı. Şimdi bizim görüşümüze geldi. Sadece, ben dedim, Ümit Kocasakal'a dedim hayır, Köksal hocaya söyledim, (Köksal Bayraktar) Köksal hoca "Hayır ben böyle hiç düşünmedim." dedi. O zaman hocam, hiç demeç verme, dedim. Nitekim 7-8 aydan bu yana bu konuda konuşmuyor. Ümit Kocasakal, ben mütalaa yazarım dedi. İstanbul'a gidince 15-20 sayfa bir mütalaa yaz bana getir, dedim. Onu da heyete vereyim. Kurulu da elimize geçirelim şöyle diye. Zaten genel kurula gelirse bu görüşü ileri süreceğim. (Zaman)
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
Alıntı:
bartelmi diaz rumuzlu üyeden alıntı
Mustafa Kemal Atatürk ü Recep Tayyip Erdoğan la kıyaslayabiliyorsalar demek ki Recep Tayyip Erdoğan gerçekten büyük adammış.
Tayyip kimki kıyaslıyorsun...önce Tarih oku tayyip gelip geçici bir hevestir
ATATÜRK EBEDİDİR TÜRKİYE CUMHURİYETİ GİBİ.
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
" Kayıtlardaki bir sesin sahibi olduğu iddia edilen Yargıtay üyesi Yaver Aktan, Cumhuriyet'e verdiği röportajda sesin kendisine ait olduğunu doğrulayarak, konuşmaları 'analiz ve günlük sohbet' olarak nitelendirdi. " Habertürk
:alala
-
Cevap: Referandum Anketi
Üstad iletiye ilave olarak,seçime az zaman kala nedense iktidar için belirli zihniyet şunları yapamaz söylemleri artmakta ve seçimde boylarının ölçülerini aldıkları zaman sonraki seçim zamanına az kaldığı zamanda tekrar hortlamaktalar.Neyse 20011 e az kaldı.2015 e kadar kapalıyız.:)
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
"Ses kayıtlarının gereği yapılacak" denmiş..
http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=170190
Habere yapılan öyle bir yorum var ki ağlanacak halimize katıla katıla gülmeden geçemedim :DD eee şimdiye kadar öldüren bir derin güç vardı, şimdilerde de hiç olmasa dinlemekle yetiniyorlar..
Oturup şükredeceğine ne hakla yakınıyor o yorumcu anlamış değilim!
Gel de gülme..
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
Olayların aydınlatılması ya itirafla yada kayıtla mümkün olur gibi geliyor.Birisi yargıçlarımız şöyle dese ortalık karışır.Gözünü seveyim teknolojinin.İktidarın kurtulması gerektiği kesim var ve bunun için dinleme gizli kameraya alma artı ne şekilde olacaksa bunları yakalayıp ayıklaması lazım.Ayrıca böyle büyük olaylarda tatmin edici ödül verilmeli.Tv de tartışma programında gazeteci siyasetçiye bir soru sormuştu.Belirli zihniyetteki insanların belirli amaçlar için,belirli yerlere eğitimle geldikleri düşünüle bilirmi sorusu vardı.Siyasetçi bu soruya cevap vermim demişti.Her ortamda söylediğim söz TÜRK=MÜSLÜMAN,TÜRK=ADALET. Onun içindir ki belirli yerlerde bu kriter uygulanırsa daha adaletli gelecek yaşar ülkemiz.9 gün sonra 58-42 olur gibi geliyor bana, referandum sonucu.
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
Merinos Atatürk Kongre Kültür Merkezi (AKKM) Orhangazi Salonu'ndaki konferansa konuşmacı olarak katılan Can, ülkenin demokratikleşmesi açısından referandumun bir anahtar görevi yapacağını söyledi. Can, referandumdan sonra yapılması gereken birçok şeyin olduğunu ifade ederek, "Milletimiz, ileriyi görerek hareket etmeli. Yepyeni bir anayasa sürecine geçmesi lazım. Bütün toplumun üzerinde uzalaşabileceği ilkeleri barındırabilen bir anayasa olacak. Türkiye, kendi içerisinde bir sürece doğru geçiş yapacak. Ve bu anayasa, ileride yapılacak yeni bir sürecin imkanı ve anahtarıdır" dedi.
Referandumda hayır çıkması halinde bir bocalama döneminin yaşanacağının altını çizen Can, "Ama Türkiye'nin dinamikleri, bu süreci durdurabilmesi çok fazla mümkün değildir. Hayır çıksa da Türkiye, yeni anayasa ile kendi barışını sağlama konusunda yoluna devam edecektir. Bu konuda toplumumuza güvenmemiz gerekir" diye konuştu.
VAN CUMHURİYET SAVCISI FERHAT SARIKAYA'NIN ÖNÜ AÇILACAK
2005 yılında Hakkari'nin Şemdinli ilçesindeki olayları incelemesi için görevlendirilen Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya, iddianameye Orgenaral Yaşar Büyükanıt'ı da dahil edince Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından 20 Nisan 2006 günü almış olduğu kararla meslekten ihraç edilmişti. Yeni anaysa ile meslekten ihraç edilen kişilerin yargı yolunun da açılacağını belirten Can, "Referandumdan sonra 'evet' çıkarsa, yeni bir HSYK oluşturulacağı andan itibaren, ihraç kararlarına karşı yargı yolu açık hale gelecektir. Yani ihraç kararları referandumdan sonra, ihraç edilen hakimler ve savcılar için değil, ondan öncekiler için de geçerli olacak. Daima yargı yolu açıkmış gibi işlem görecek. Bu nedenle Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya ve buna benzer şekilde görevinden ihraç edilen insanların yeni bir inceleme doğrultusunda başvuru yapmaları imkan dahiline giriyor. Bunu da Türkiye'nin önümüzdeki günlerde tartışması gerekecektir" dedi.
Türk toplumunu ilelebet bir darbe anayasasına mahkum etmeye hiçbir gücün yetmeyeceğini belirten Can, bazı statükocu güçlerin bile buna engel olamayacağını söyledi. Türkiye'nin yoluna devam edeceğini söyleyen Can, "Toplumun, referandumdan sonra çıkacak tabloyu iyi görmesi lazım. Çok daha güçlü bir yeni anaysa talebi toplumda güçlenecektir. İlelebet darbe anayasasına Türkiye'nin mahkum olması söz konusu değildir" diye konuştu.
"YARGITAY ÜYESİ YÜCE DİVAN'DA YARGILANABİLİR"
Referandumda hayır çıkması için 'Abdullah Öcalan'a çok ihtiyaç var' dediği ileri sürülen Yargıtay 8. Ceza Dairesi Üyesi Hamdi Yaver Aktan'ın internete düşen skandal ses kaydına ilişkin konuşan Can, demokrat yargı olarak tutumlarının net olduğunu, kanunsuz dinlemeleri tasvip etmediklerini söyledi.
Can, "Kanunsuz dinlemeler suçtur. İçeriği ne kadar yararımıza yada başkalarının yararına olursa olsun fark etmiyor. Bunun suç olduğu tescillendi zaten. İkinci bir husus, zaten medyaya yansıdığı kadarıyla oradaki konuşmaları söz konusu kişiler kabul etmişler. Kabul ettikleri zaman ortaya çok vahim bir tablo çıkıyor. Ama bu vahim tablo Tükiye'de 1960 darbesinden bugüne kadar biçimlenmiş, siyasetini yürütmüş olan Türk yargısının tablosu. Bu tablo çok daha derin, problemli bir tablo. Türk yargısının bu tablodan kurtulması gerekir. Politika değil adalet dağıtan yargı haline gelmesi gerekir" diye konuştu.
Konuşmayı yapanların bu niteliği itibari ile Yargıtay kanunlarındaki hükümlere tabi olduğunu belirten Can, "Bu kapsamda değerlendirildiği zaman, Yargıtay'ın söz konusun kişilerin görevleri sebebiyle suç işlemesi durumunda, kişileri Yüce Divan'a sevk etme imkanı vardır. Bütün bunların hepsini Yargıtay çalıştırabilir. Ama Yargıtay, tarihinde henüz böyle bir yolu çalıştırmadı" dedi.
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
Alıntı:
mehmet emin sezen rumuzlu üyeden alıntı
Tayyip kimki kıyaslıyorsun...önce Tarih oku tayyip gelip geçici bir hevestir
ATATÜRK EBEDİDİR TÜRKİYE CUMHURİYETİ GİBİ.
Beyefendi şu verdiğiniz cevapla benim ne demek istediğimi zaten hiç anlamamışsınız ki dikkat ediyorum yaptığınız her yorumda da bu mevcut. Tayyip Erdoğan elbette Mustafa Kemal Atatürk gibi ı olamaz. O bir milli değerdir. Fakat kendi yorumlarınıza bir bakar mısınız. Neden hep Atatürkle kıyaslama gereği duyuyorsunuz sayın başbakanı .Bunu anlatmaya çalışıyorum. Neden bir Ecevitle, bir İnönüyle, Bir Baykalla, Bir Bahçeliyle ya da aklınıza gelebilecek bu güne kadar gelmiş bütün siyasetçilerle kıyaslamıyorsunuz da Ulu Önderimizle kıyaslıyorsunuz. Kıyaslayacak resimler koyuyorsunuz. Gerçi bunu sadece siz yapmıyorsunuz. Dikkat ediyorum karşıt görüşteki paylaşım sitelerinin çoğu Sayın Başbakanı hep Atatürkle kıyaslıyor. Bu durum Tayyip Erdoğan ın büyük devlet adamı olduğunu göstermez mi?
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
Propaganda yasakları yarın başlıyor
Yarından itibaren açılış ve temel atmaları da kapsayan törenler tertiplenemeyecek, seçim propagandasına dönük gezilerde makam otomobilleri ve resmi hizmete tahsis edilen vasıtalar kullanılamayacak.
Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) belirlediği referandum takvimine göre, yarın başlayacak propaganda döneminde, ilçe seçim kurullarınca gösterilenler dışında açık ve kapalı yerlerde toplu olarak propaganda yapılamayacak.
Propaganda için broşür ve el ilanları dışında herhangi bir hediye ve eşantiyon dağıtılamayacak ve dağıttırılamayacak. El ilanı mahiyetindeki matbuatları dağıtacak kişilerin seçme yeterliliğine sahip olması gerekecek.
Genel ve katma bütçeli idareler, il özel idareleri, belediyelerle bunlara bağlı daire ve müesseseler, iktisadi devlet teşekkülleri ve bunların kurdukları müesseseler ve ortaklıkları ile diğer kamu tüzel kişiliklerinde memur ve hizmetli olarak çalışanlar ilan dağıtamayacak.
Propaganda için kullanılan el ilanları ve diğer her türlü basılmış kağıtlar üzerinde, Türk bayrağı, dini ibareler bulundurulmayacak.
Propagandalarda, Türkçeden başka dil ve yazı kullanılmayacak. Bankalar Kanunu'na tabi teşekküller, vatandaşın oyuna tesir etmek maksadıyla hiçbir yayında bulunmayacak.
Cep telefonlarıyla belli bir merkezden yönlendirilmek suretiyle propaganda yapılamayacak, yapılması halinde hukuki ve cezai açıdan ilgili imtiyaz şirketleri sorumlu olacak.
Postaya açıktan, ambalajsız olarak verilecek el ilanı, broşür gibi basılmış kağıtlar, belli bir adresi içermesi şartıyla sadece PTT kanalıyla oy verme gününden önceki gün saat 18.00'e kadar dağıtılabilecek.
Makam otosu kullanılamayacak
Propaganda döneminin başlayacağı yarından itibaren ayrıca 298 sayılı Kanun'un 62. maddesinde sayılı bütün daire, teşekkül ve müesseselerle Bankalar Kanunu'na tabi teşekküllere ait kaynaklardan yapılan iş ve hizmetler dolayısıyla, açılış ve temel atmaları da kapsayan törenler tertiplenemeyecek, nutuk söylenemeyecek, demeç verilemeyecek ve bunlar hakkında her türlü vasıtayla yayınlarda bulunulamayacak.
Başbakan, bakanlar ve milletvekilleri, propaganda gezilerini makam otomobilleri ve resmi hizmete tahsis edilen vasıtalarla yapamayacak.
Propaganda amaçlı gezilerde, protokol icabı olan karşılama ve uğurlamalar ile törenler yapılamayacak ve resmi ziyafet verilemeyecek.
Başbakan, bakanlar ve milletvekillerinin propaganda için yapacakları gezilere hiçbir memur katılamayacak.
Propaganda dönemi, 11 Eylül Cumartesi saat 18.00'de bitecek. Seçim yasakları ise 12 Eylül 2010 saat 00.00'da sona erecek.
http://www.cnnturk.com/2010/turkiye/...1.0/index.html
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
merhaba
Ben halkımın cahil değil bilincli olduğunu düşünerek.Neden sokaklarda caddelerde sanki seçim varmış havasına girerek bütün siyasiler bir birlerine karnındaki kini yada içindeki nefreti kusmak için yarışıyorlar
Çık televizyona anllat doğruyu yada ne getirir ne götürür halkı aydınlat oyum evet yada hayır ben bilirim siyasilerde yetmedi halkı cahil görüp kendisini aydın gören bazı kişiler
kıraldan daha fazla kıralcı oluyor
Seçime gelince Avrupada hiç sokaklarda bayraklar afişler yada ellerinde mikrofonlu siyasiler çıkıpta ortalığı kirletmiyor madem insan hakları var bütün kirliliği sen benim haklarımı hiçe sayarak halkı rahatsız ediyorsunuz neden
bu mitinglerin paraları bütcemizden çıkıyorsa sadece 30 yıl içerisinde harcanan seçim gideri herhalde türkiyenin açığını diş borc yada iç borç ne ise ne kadar hafifletir acaba
çık TV ye anlat icraatını ben kimi beğendimse onu secerim
referandum bu ne anlamak mümkünmü hem insan hakları hem insanları yönlendirme olmadı nerede laiklik nerede demokrasi ben hakkımı isterim vermeyeceksen hala insan insan hakları diye beni oyalama çıkın hizmet verin başka bir iş için enerjinizi harcayın da ülkemizin ne sorunları varsa birlikte onu çözün
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
Sayın demcin 'e aynen katılıyorum; mitingler artık tarihe karışmalı.. Anlatılmaya çaılşılannlar TV lerde daha net anlaşılmakta iken müsriflğe , tantanaya ne gerek var..
Referandumu seçim havasına soktukları gibi gürültü ve patırtıdan ne dedikleri de anlaşılamıyor zaten..
Devir değişti , ah bunu bi kabul lenseler..
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
Haber içeriğindeki bir talebin karşılandığına dair bir haber okumuştum daha evevl, aynen aktarıyorum:
"Meclisin bugünkü oturumunda, `Cemevi` ibadethane olarak kabul edildi, su ücretlerinin cami tarifesinden alınması oybirliğiyle kabul edildi.
Meclisin bugünkü oturumunda, `Cemevi` ibadethane olarak kabul edildi, su ücretlerinin cami tarifesinden alınması oybirliğiyle kabul edildi. Kuşadası Belediye Başkanı AKP`li Fuat Akdoğan ile Alevi dedesi Hüsnü Kıranlı, kararın Türkiye`de bir ilk olduğunu ileri sürdü.
Kuşadası Belediyesi`ne, `cemevinin ibadethane kabul edilerek, diğer ibadethanelere uygulanan su tarifesinin kendilerine de uygulanması` yönündeki taleplerini ileten Kuşadası Cemevi yönetimi, alınan kararla sevindi. Talep belediye meclisinin bugünkü oturumunda ele alındı. Belediye Başkanı Fuat Akdoğan`ın ilettiği talebi AKP, CHP, MHP ve Bağımsızlardan oluşan 13 meclis üyesi, oybirliğiyle kabul etti. İlçede, camilere uygulanan su tarifesinin cemevine de uygulanması kararlaştırıldı.
Kuşadası Belediye Meclisi, daha önce, camilerden su ücreti alınmaması yönünde karar almıştı. Kararda, caminin tuvaletlerinin ücretlendirilmesi ancak şadırvan ve camide kullanılan sulardan ücret alınmaması hükmü yer almıştı. Böylece, Kuşadası Cemevi de aynı kapsama alınmış oldu.
AKP`li Belediye aşkanı Fuat Akdoğan, alınan kararın Türkiye`de bir ilk olduğunu ileri sürerken, `Belediyemize yapılan başvuruda, kendi inançlarına göre ibadet yaptıkları, ibadethane olarak kullandıkları cemevinin su tarifesinin diğer ibadethanelerle aynı olması talebi vardı. Biz de belediye meclisimizde tarihi bir karar alarak diğer ibadethanelerle cemevinde kullanılan sulara uygulanan ücret tarifesini aynı yaptık` dedi.
KARAR ÜLKEDE EMSAL OLMALI
Belediye meclisinin aldığı kararı sevinçle karşıladıklarını söyleyen Alevi dedesi Hüsnü Kıranlı, Başkan Akdoğan ile meclis üyelerine teşekkür ederek, `Bu karar ülkede emsal olmalı. Diğer belediyeler de aynı yönde karar almalı. Böyle bir karar ülkenin birlik ve beraberliği için önemli bir adımdır. Cemevleri kültür ve inanç merkezleridir. İddia edildiği gibi cümbüş yeri değildir. Bir çok sanatın inançla yükseldiği yerdir. Cemevindeki inanç süreci hactaki inanç süresiyle bir çok yönden çakışmaktadır. Bu nedenle cemevi bir ibadethane olarak diğer ibadethanelerle aynı statüde olmalıdır. Alınan kararı sevinçle karşılıyorum. Oy veren tüm meclis üyeleri ile başkana teşekkür ediyorum` diye konuştu." Tümgazeteler.com
...
Aleviler kendi inançları dışındakilerden korkmalılar , bunu sorun da yapmalılar.. Aksi taktirde dini siyasete karıştırmış olurlar ki bu da ne kendi yararlarına olur, ne de ülkeye.. Bugünü geçmişle karıştırmalk kadar yanlış bir şey olamaz.
İlgili haberdeki Kılıçdaroğlu ve Alevi oyları hakkında aynı fikirde olduğumu diyebilirim ama Sn. Kılıçdaroğlu'nun Alevi oylarını geri alabilmek adına öne sürüldüğünü bilmeyen yok. Aklı selim herkes bunun böyle olduğunu bilir.. Peki bu doğru mudur ? Hayır.. Ne zaman ki ^kendi hür iradesi ile hareket etti , perde arkasından yönetilmedi, işte o zaman belki..
Bunları söyleyebilmek için biraz erken ama benim penceremden öyle görünüyor.
O nedenle de , Aleviler hayalkırıklığına uğramaya hazırlıklı olmalılar ki olası bir şoku daha kolay atlatabilsinler.
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
http://www.alialtugkoca.com/word/wp-...7/tayyipos.jpg
.Başbakan Erdoğan bir Amerikan gazetesine yazdığı makalede Irak’a savaşmaya giden ABD’li askerlere dua etti:
“Irak’ta savaşan ABD’li kahraman bay ve bayan askerlere, en az zayiatla ülkelerine mümkün olan en kısa zamanda dönmeleri arzusuyla dua ediyoruz.”
“We further hope and pray that the brave young men and women return home with the lowest possible casualties, and the suffering in Iraq ends as soon as possible.”
By Recep Tayyip Erdogan
The Wall Street Journal
March 31st, 2003
Yirmibeş İslam ülkesinin sınırlarını değiştirip hepsini Irak gibi yapma projesi olan ABD kaynaklı BOP’la ilgili Sayın Gül’ün görüşü: “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) Türkiye’nin dış politika ilkelerine uygun. ABD ile hareket ediyoruz. Amacımız İslam ülkelerine özgürlük ve demokrasi getirmek.” (http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=181295)
ABD Savunma Bakan yardımcısı Paul Wolfowitz: “Biz Irak’a müdahale konusunda tereddüt ediyorduk, Tayyip Erdoğan bize cesaret vermiştir.” (Irak işgalinden üç ay önceki Türkiye ziyareti esnasında yaptığı açıklamadan.)
Erdoğan, AJC örgütünden bugüne kadar “cesaret ödülü” alan 10 kişi içinde Yahudi olmayan tek kişi.
Tayyip Erdoğan’a “cesaret ödülü” veren “American Jewish Congress” (AJC) adlı kuruluş, WJC’ye bağlı.
Theodore Herzl tarafından Dünya Musevilerini bir “ulusal yurda” kavuşturma amacıyla 19. yüzyıl sonunda kurulan “World Jewish Congress” (WJC) İsrail devletini kurmakla amacını gerçekleştirmiş bir Yahudi teşkilatıdır.
Daha önce AJC tarafından 10 kadar kişi ödüle lâyık görülmüştü; bunlar arasında İsrailli veya Musevi olmayan tek kişi Tayyip Erdoğan. Listede İsrail’in önemli bütün başbakanları var. Türkiye başbakanına bu ödülün verilmesi de, verildiği mekân da anlamlı: HSBC bankasının New York merkezi… (http://www.yenisafak.com.tr/arsiv/20...5/tkivanc.html)
Kuzey Irak’ta askerlerimizin başına çuval geçirildi. Buna ciddi hiçbir tepki gösterilemedi.
Üstelik ağır ve ciddi çuval olayı sonrası “ABD’ye nota verecek misiniz?” sorusuna başbakan şöyle veciz(!) bir cevap verdi: “Bu müzik notası değil. Öyle aklınıza her estiğinde verilmez. Ağırlığı ve ciddiyeti vardır.” (http://www.hurriyet.com.tr/agora/art...sid=1&aid=2257)
Erdoğan’dan enteresan bir açıklama: “Amerika’nın düşündüğü Büyük Ortadoğu Projesi var ya, Genişletilmiş Ortadoğu Projesi; Diyarbakır işte bu proje içinde bir yıldız, bir merkez olabilir. Bunu başarmamız lazım.”
(15 Şubat 2004, Kanal D, Teke Tek Programı) 18.02.2004. Hürriyet Gazetesi, sayfa: 20.
Alıntı.
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
"Ananı da al git"
Bir provokasyoncuya söylenen bir sözdü
Niye ?
"Kendini rezil ettin, bari ananı buralarda rezaletine alet etme " anlamına gelmiyor mu?
Aynı kişinin bir çok provokasyona karıştığını da biliyoruz... . Peki siz olsanız ne derdiniz o anda ?
Gayri ihtiyari söylenmiş bir sözü , günde beş vakit namazda okunan dua gibi , bıkıp usanmadan, sakız gibi çiğnemek çok sıkıcı gelmiyor mu?
Bu sözü tekerleme gibi sayıklamak memleketin hangi sorununu çözmüş acaba? merak ediyorum!
Boş işler..
Pardon konu neydi?!!!
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
AKP 'nin Diyarbakır mitingini izlemişsinizdir.. Konuşma metnini bilmem ama müthiş bir karşılama idi.. Çevre illerin katılımı ile gerçekleşen miting, "evet" oranını peşinen belli ediyordu.
Bekleyelim görelim!
Bu arada MHP neden gitmedi, daha doğrusu gidemedi? hani gidecekti.? ee kendi kuyunu kazarsan dibi boylarsın işte böyle.. Yuhalanacağını çok iyi biliyordun da ondan.. Zamanında provokasyonlarla DTP yi İzmir'de konuşturmam demiştin değil mi?! Demek ki neymiş ? cevabını kendin bul !!!
Neyse..
Oyların hangi yönde çoğunluklu olacağını tahmin etmek hem kolay hem zor..
Öyle zannediyorum ki "evet" ler en az % 60 larda olacak gibi gibi..
Sizce?
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
Bence % 58-% 42 olabilir.
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
Oray Eğin, ‘Evet'çi arkadaş, buna ne diyeceksin?’ başlıklı yazısı .....AKŞAM GAZETESİ..
“Üzeri kapatıldı ve basında hak ettiği yankıyı bulmadı ama AKP döneminin en büyük skandallarından biri geçtiğimiz haftalarda yaşandı. Habertürk gazetesinin başlattığı bir yazı dizisi vardı. Gazeteden bir ekip görev dağılımı yapmış, çeşitli sanatçıları, ünlüleri arayarak referandumda ne oy vereceklerini sormuştu.
Doğrusu ilginç yanıtlar da gelmişti bu ankete. Mesela Adnan Şenses'in 'Hayır' diyeceğini bu anketle öğrendim ben.
Habertürk'ün televizyon kanalına yayına çıkan AKP'li Hüseyin Çelik ise bu haberi yalanladı. Kendisinin bazı sanatçılarla görüştüğünü ve ona farklı yanıtlar verdiğini söyledi.
Bunun üzerine gazetenin Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı ekibi topladı, kasetleri taradı ve gazetenin doğru yazdığı ortaya çıktı. Belli ki bazı sanatçılar bakan tarafından aranınca ona hoş görünmek için farklı yanıtlar vermişti.
Bir bakanın sanatçıları arayıp 'Neden hayır oyu veriyorsunuz, neden açıklıyorsunuz' diye hesap sormasının üzerinde durulmadı. Oysa bu başta çok büyük bir ayıp, siyasi olarak da büyük bir skandaldı.
Bazen bakanlar görevlerinin kendilerinin bizim memurumuz olduğunu unutuyorlar galiba. Görevleri sadece bize hizmet etmek ve bize hesap vermekle sınırlı. Hesap soracak değil, hesap verecek bir makamda oturuyorlar.
Bu skandalın üzeri kapatıldı ama geçtiğimiz günlerde de yine bir başka bakanın demeci patladı. Allianoi kalıntıların sular altında kalacak olmasına tepkisini gösteren Tarkan'a AKP'li Bakan Veysel Eroğlu patladı: 'Sen kendi işine bak.'
Sanatçılara arka arkaya gelen bu iki tepki de daha demokratik bir anayasa yaptıklarını iddia eden, Türkiye'ye demokrasiyi getirdiklerini söyleyen bir partinin bakanlarından geldi. Üstelik 'demokratik anayasa' oylamasından hemen önce.
***
Evet'çi arkadaş...
Bu baskıcı zihniyet daha Anayasa geçmeden böyle şeyler yapıyorsa 13 Eylül sabahı nasıl bir rejime uyanırız diye kaygılanmıyor musun?
Tarkan'a bile işine bak diyen zihniyet küçük şehirde, güçsüz seçmene neler der diye aklından hiç geçmiyor mu?
Hadi diyelim ki senin için sanatçılara yönelik bu tavır önemli değil. Tehditler, baskılar hiçbir anlam ifade etmiyor.
O zaman bari şu 'demokratikleştirme' adı altında sunulan hukuki düzenlemelere bakıp yeniden düşün.
Çok çağdaş ve demokratik bir hakmış gibi pazarlanan Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkının niyetini, alt metnini bir oku istersen...
Bugüne kadar Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kabul etmediği için kendi ülkesindeki hukuki yollar tıkandıktan sonra hakkını aramak için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurabiliyordu Türk vatandaşları.
Yeni düzenlemeyle beraber Anayasa Mahkmesi'ne bireysel olarak başvurabilecek Türk vatandaşları. Ve dosyaları Anayasa Mahkemesi'nde yığılacak; Türkiye'deki hukukun işleyiş hızını ve Anayasa Mahkemesi'nin temposunu gözünüzün önüne getirin. Yıllarca hakkınızı arayamayacaksınız. Böylece AİHM'ye gitmenizin de önü kesilecek.
Bu düzenlemenin yapılmasının sebebi Türkiye'nin AİHM'nin kestiği tazminatların altında ezilmesi ve bundan kurtulma yollarını bulması. Yoksa işin ucunda demokratikleşme falan yok. AİHM'ye başvuru yolunu engellemek kısacası.
Yeni yasal düzenlemelerden önce, yani bugün bile pek çok insan daha neyle suçlandıkları bilmeden, iddianame hazırlanmadan, mahkemeye çıkarılmadan, savunmalarını sunamadan aylarca, yıllarca hapiste yatıyor. Referandumdan önce bile böyleyse, hukukun ele geçirildiği bir Anayasa'nın kabulünden sonra kim bilir neler olur? 13 Eylül sabahı AİHM yolu da tıkalı olacak, unutmayın.
***
'Evet'çi arkadaş...
AİHM yolunun kapanması, yargının siyasetin kontrolüne girmesi, kuvvetler ayrılığının en temel prensibinin (yargı siyaset ayrımı) çiğnenmesi de seni rahatsız etmiyorsa o zaman konuşacak bir şey kalmamış demektir seninle. Hep beraber bu ülkenin çöküşünü izleriz, sen de bu manzaraya 'Evet' demiş biri olarak eserinle gurur duyarsın.”
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
Son ankete göre 'Hayır' kılpayı önde!
SONAR Araştırma Şirketi’nin yaptığı Anayasa değişikliği referandumu araştırması, "hayır" oylarının çok az farkla önde olduğunu ortaya koydu.
Araştırmaya göre "hayır" oylarının oranı yüzde 50.13, "evet" oylarının oranı ise yüzde 49.87 seviyesinde.
SONAR Araştırma Şirketi’nin yaptığı Anayasa değişikliği referandumu araştırması, "hayır" oylarının çok az farkla önde olduğunu ortaya koydu. Araştırmaya göre "hayır" oylarının oranı yüzde 50.13, "evet" oylarının oranı ise yüzde 49.87. Araştırmadaki yüzde 1.06’lık hata payı göz önüne alındığında "evet" oylarının yüzde 50’yi geçmesinin de ciddi bir olasılık olduğu belirtildi.
SONAR’ın referandum anketi 15 Ağustos-1 Eylül tarihleri arasında İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Afyon, Antalya, Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Çorum, Denizli, Diyarbakır, Erzincan, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Kahramanmaraş, Kars, Kastamonu, Kayseri, Kırşehir, Konya, Kütahya, Malatya, Mardin, Mersin, Muğla, Ordu, Sakarya, Samsun, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Tekirdağ, Tokat, Trabzon, Uşak, Van ve Zonguldak olmak üzere 39 ilde 8 bin kişiyle gerçekleştirildi.
Araştırmaya katılanların yüzde 44.41’i "hayır", yüzde 44.18’i "evet" oyu vereceğini açıklarken yüzde 4.12’si referandumu boykot edeceğini, yüzde 7.28’i ise kararsız olduğunu belirtti. Kararsızlar ve oy kullanmayacaklar dağıtıldığında ise referandumda yüzde 50.13 oranında "hayır", yüzde 49.87 oranında "evet" oyu çıkacağı kaydedildi. Araştırmanın hata payının yüzde 1.06 oranında olduğu belirtildi. Bu hata payı göz önüne alındığında "evet" oylarının yüzde 50’yi geçmesinin de ciddi bir olasılık olduğu ifade edildi. Araştırmada "evet" oylarının yüksek çıkmasında en etkili bölgenin Doğu ve Güneydoğu Anadolu olduğuna dikkat çekilirken BDP’nin boykot çağrısına rağmen seçmenlerin yüzde 75’inin sandığa gideceği ve büyük çoğunlukla "evet" oyu kullanacağı kaydedildi. Referandumda "hayır" oyu çıkmasında kadınların etken olacağı vurgulandı.
http://haber.mynet.com/detay/politik...yi-onde/530849
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
"Dokunulmazlığı kaldır, 'evet' diyeyim"
CHP lideri Kılıçdaroğlu, Başbakan'a, "Verdiğin sözü tutacaksan dokunulmazlıkları kaldır, ben de evet diyeyim" diye seslendi.
Güncelleme:05 Eylül 2010 16:44
'Hayır' mitingleri kapsamında Konya Hükümet Meydanı'nda partililere seslenen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın halkın durumundan habersiz olduğunu savunarak, "Eğer o vatandaşın durumunu bilseydi, altın kaplamalı musluktan akan suyla yüzünü yıkamazdı. Çocukların yatağa aç girdiğini bile bile böyle yapmazdı. Bana diyor ki, 'Memur Kemal gittiği yerlerde anayasadan bahsetmiyor.' Eğer yüreğin varsa ve adam gibi adamsan istediğin kanalda istediğin gazetecilerle karşıma çıkarsın.
Recep Bey cesaret edebilir mi, edemez. Çünkü benim karşıma çıkacak adamda mangal gibi yürek olmalı. Günlerdir bütün kentler 'Evet' afişleriyle, gazeteler tam sayfa 'Evet' ilanlarıyla doldu. Bir gazetenin 1 günlük ilanı 40 bin lira. Sırf yapacağın bir hata için bu kadar para harcamaya gerek var mı? Ben gariban memur Kemal'im. Ama istediği yerde boyunun ölçüsünü alırım. Ben uzun yıllar memur olarak ülkeme hizmet ettim. Hiç yalan söylemedim, doğru söylediğim için Recep Bey beni dokuz köyden kovsa da ben onuncu köye gider yine doğruları söylerim" diye konuştu.
Devletin kurumlarının AK Parti tarafından peşkeş çekildiğini iddia eden Kemal Kılıçdaroğlu, "2004 yılında Tüpraş'ın yüzde 65'i özelleştirildi. İhaleyi alan firma 1 milyar 300 milyon dolar verdi. Sendika hemen Danıştay'a itiraz etti ve Danıştay ihaleyi iptal etti. 1 yıl sonra Tüpraş'ın yüzde 51 hissesi 4 milyar 100 milyon dolara ihale edildi. Devlet 3 milyar dolar kar etti. Ama yeni çıkacak anayasada, 'Kamu yararına olan hiçbir konu için Danıştay'a başvurulamaz' diyor. Bu, bizim vergilerimizle kurulan kurumlar özelleştirilirken bizim hiçbir itiraz hakkımız olamayacak demektir. Buna Recep Bey'in hukuk anlayışı deniyor.
Eğer Allah'tan korkup kuldan utanıyorsanız bu maddeyi kaldırırsınız. Eğer benim söylediklerim yalansa çık meydanlara yalan de. Ama diyemez. 'Dokunulmazlıklar kalkacak' dedi. Hani kalktı mı? Sonra da gelin benim yaptığım anayasaya evet deyin diyor. Niye diyeyim? Adam gibi adamsan verdiği sözü tutacaksan dokunulmazlıkları kaldır, ben de evet diyeyim" şeklinde konuştu.
"TERÖR ÖRGÜTÜ BAŞINA AF GETİRECEKLERDİ"
Son günlerde yaşanan PKK polemiğine de değinen Kılıçdaroğlu, "2006 yılında Recep Bey TBMM'ye bir kanun teklifi verdi. Altında kendi imzası vardı. Bu teklifte 'terör örgütü lideri aftan yararlanır' diyordu. Recep Bey bunu çıkıp anlatsın. Anlatmazsa onu sizin vicdanınıza teslim ediyorum. Bu partiye Konya'dan 12 milletvekili verdiniz. Onlar size işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk verdi. Çiftçinin alın terine göz diktiler. İnançlarımızı istismar ettiler. Müslümanlıkta inancı istismar etmek var mı? Allah ile kul arasına kimsenin girmeye hakkı ve yetkisi yoktur" dedi.
İHA
-
Cevap: Referandum Anketi
-
Tahkikat Komisyonu’na ‘Evet’ mi ‘Hayır’ mı
Soner YALÇIN
5 Eylül 2010
http://www.hurriyet.com.tr/p/spacer.gif
http://www.hurriyet.com.tr/_yazarlar/images/218b.jpg
Tahkikat Komisyonu’na ‘Evet’ mi ‘Hayır’ mı
19 Nisan 1960’ta Milliyet’in manşeti şuydu: “Her türlü siyasi faaliyet durduruldu.” Bu kararı alan Tahkikat Komisyonu, Başbakan Menderes’in “Adliye işleyemez hale gelmiştir” sözleri üzerine Meclis’te Demokrat Parti oylarıyla kuruldu.
Neydi bu komisyonun görevi, ne tür kararlar aldı? Anayasa Mahkemesi’nin kurulmasına neden olan bu komisyonu bilmeden bu referandumda neyi oyladığınızı bilmeniz mümkün değildir.
27 Ekim 1957 seçimlerinin üzerinden 2 yılı aşkın süre geçince CHP lideri İsmet İnönü Anadolu gezisine çıktı. İstanbul’da, Konya’da, Uşak’ta, Kayseri’de, İskenderun’da olaylar çıktı; polisler İnönü’yü karşılamak isteyen halkı zor kullanarak dağıttı.
Demokrat Parti Meclis Grubu bir bildiri yayınlayarak, CHP’yi halkı ve askeri ayaklanmayı kışkırtmakla ve bütün yurtta yıkıcı grupları kendi çevresinde toplamakla suçladı.
DP muhalefeti susturmak istedi. Muhalefete karşı yeni tedbirler alınmasına karar verdi.
Alınacak öncelikli tedbir; Meclis’te “Tahkikat Komisyonu” kurulmasıydı. Ve 18 Nisan 1960’ta Tahkikat Komisyonu kuruldu.
Tamamı DP milletvekilinden oluşan 15 üyeli komisyonun görevleri bakınız neydi:
- Muhalefet ve basın aleyhinde ortaya atılan tüm iddiaları bu komisyon soruşturacaktı.
- Her türlü siyasi faaliyet hakkında önleyici karar almak; mitingleri, toplantıları yasaklamak bu komisyonunun göreviydi...
- Her türlü yayını yasaklamak, yayın organlarının basım ve dağıtımını durdurmak ve kendilerince gerekli her belgeye el koymak bu komisyonunun görevleri arasındaydı. (Belge aradığı her kurumu, her evi izinsiz basma yetkisi vardı.)
- Meclis görüşmeleri ya da önergeler sadece Resmi Gazete’de yayınlanabilecekti.
- Hükümet bütün iletişim araçlarından istediği gibi yararlanabilecekti.
Anlaşılacağı üzere komisyon, TBMM’den ve mahkemelerden daha güçlüydü; savcı ve hâkimlerin bütün yetkisini elinde tutuyordu.
Öyle ki:
- Komisyonun alacağı önlem ve kararlar kesin olacak; bu önlem ve kararlara hiçbir şekilde itiraz edilmeyecekti.
- Komisyonun karar ve önlemlerine karşı çıkanlar 1 yıldan 3 yıla kadar ağır hapisle cezalandırılacaktı.
- Komisyon kararlarının icra ve infazında sivil ya da asker hangi görevlinin ihmali görülürse o kişi 6 aydan 3 yıla kadar hapsedilecekti. Keza soruşturmayla ilgili olayları açıklayanlar da aynı cezaya çaptırılacaktı.
Aldığı ilk karar
Komisyon kurulur kurulmaz aynı gün iki karar aldı:
- Partilerin kongre, toplantı düzenlemeleri, siyasal etkinliklerde bulunmaları ve yeni örgütler kurması yasaklandı.
- Komisyonun yetki, görev, karar ve çalışmaları hakkında yayın yapılmasına ve konuyla ilgili TBMM’de görüşme yapılmasına yasak getirildi.
Milliyet Gazetesi 19 Nisan 1960’ta manşeti attı: “Her türlü siyasi faaliyet yasaklandı”.
Dikkat ediniz daha 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesi yapılmamıştı.
Kim alıyordu bu kararı; sivil bir iktidar!
Hep yazdım, darbeyi sadece askerler yapmaz; sivil iktidarlar da darbe yapar.
Ve işte böyle komisyonlar kurdurup böyle kararlar alabilirler.
Gücünü nereden aldı
Tahkikat Komisyonu’nun kurulması Anayasa’ya aykırı değildi. Anayasa Meclis’teki çoğunluğu elde bulunduran partiye/hükümete bu yetkiyi veriyordu. DP bu nedenle Tahkikat Komisyonu’na çok geniş yetki tanıyan “Tahkikat Encümeni Salahiyet Kanunu”nu Meclis’ten geçirdi.
Başbakan Adnan Menderes 1960 yılbaşından beri aynı sözü tekrarlıyordu: “Adliye işlemez hale gelmiştir.” Şimdi Başbakan Menderes yargı yetkisini DP milletvekillerinden oluşan bu komisyona vermişti.
Menderes Türkiye’yi kendi idaresindeki bir tek parti sistemine döndürmek için kurdurmuştu bu komisyonu.
Yani bu komisyonunun kurulmasının salt amacı muhalefeti bastırıp yok ederek sonsuza kadar iktidar olmaktı.
Peki...
Milletin oyuyla iktidar olup yargının üzerinde yetkisi olan bir komisyon kuran Başbakan Menderes olayları önleyebildi mi? Yoksa bu komisyon kararlarıyla olaylar daha mı kontrol edilemez bir aşamaya geldi?
Tahkikat Komisyonu parti faaliyetlerini yasakladı; gazeteleri kapattı, habercileri cezaevine gönderdi; beş kişinin yan yana gelerek dolaşmasına yasak getirdi; 19 Mayıs törenlerinin yapılmasını bile yasakladı; mektup ve telgraflara sansür koydu; üniversiteler kapattı vs.
Ancak olaylar hiç durulmadı. Üstelik çıkan olaylara kan karıştı; Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz polis kurşunuyla öldü.
Sonrasını biliyorsunuz...
Anayasa Mahkemesi niye kuruldu
Bugün hükümetin hedefinde olan Anayasa Mahkemesi’nin 1961’de hangi ihtiyaçlar sonucu kurulduğunu sanıyorsunuz?
Hükümetin kendisine karşı çıkan muhalefeti, çeşitli kanunlar çıkararak tasfiye etme gücü ve en sonunda muhalefeti meclis aracılığıyla yargılama yetkisini de kazanması üzerine; TBMM’de çoğunluğu elinde bulunduran partinin çıkardığı kanunları Anayasa Mahkemesi kurarak denetleme ihtiyacı bütün yakıcılığıyla kendisini göstermişti. TBMM’ye hâkim olan hükümetin kuvvetler ayrılığını bertaraf ederek diktatoryal bir rejim kurmasının önünde Anayasa Mahkemesi’nin bir engel oluşturacağı düşünüldü. Türkiye’de Anayasa Mahkemesi’nin kurulması düşüncesinin arka planında işte bu tarihsel gerçek vardır.
Bugünlerde yine düne dönülmek isteniyor.
Karar sizin...
BODRUM’UN KAT İRTİFAKIYLA REFERANDUMUN NE İLGİSİ VAR
BODRUM Manastır Otel’de bir arkadaşımla sohbet ediyoruz. Akdeniz mimarisinden, Bodrum’un korunmasından bahsediyoruz.
Arkadaşım birden, “Yüksek yargı olmasaydı, Bodrum’un her yanı Marmaris, Kuşadası gibi apartmanlaşacaktı” dedi.
Bodrum’un kat irtifakı 3’ten 5’e çıkarılmak istenmişti. Bu imar cinayetini yüksek yargı önlemişti.
Sohbetimiz bir anda referandum sürecinde yüksek yargının neden sürekli hedef haline getirildiğine kaydı.
Nasıl kararlara imza atmıştı ki yüksek yargı bu derece tepki görüyordu.
Bodrum’da arkadaşımla ve konuyu bilen dostlarla yüksek yargının aldığı son yıllardaki kararları anımsamaya çalıştık.
İşte bizim hatırladıklarımız:
Erdemir: Cumhuriyet, tarihi boyunca bu nedenle devlet yatırımlarıyla demir-çelik tesisleri kurulmasına büyük önem verdi. Türkiye 2005 yılına gelindiğinde Avrupa’nın 5., dünyanın 13. büyük çelik üreticisi oldu.
2005 yılında kurumun yüzde 46.12’si satışa çıkarıldı. Danıştay 13. Dairesi 2008 yılında özelleştirme kararını iptal etti.
Tüpraş: Ülke vergi gelirinin yüzde 12’sini karşılayan Tüpraş’ın cirosu 4 buçuk milyar dolar idi. 2004 yılında şirketin yüzde 65.76’sı 1.3 milyar dolara Zorlu-Efremov Grubu’na satıldı. Petrol-İş Sendikası’nın açıklamasına göre bu para Tüpraş’ın 2 yıllık kârıydı. Ankara 10. İdare Mahkemesi bu satışı durdurdu. Danıştay da kararı onayınca şirketin satışı durduruldu.
2005 yılında Tüpraş hisselerinin yüzde 14.76’sı 569 milyon dolara İsrailli işadamı Sami Ofer’e satıldı. Satış kamuya duyurulmadan gerçekleş-tirildiği gerekçesiyle Ankara 12. İdare Mah-kemesi tara-fından iptal edildi.
Tüp-raş sonunda 2006 yılında hisselerinin yüzde 51’i Koç-Shell ortaklığına 4 milyar 140 milyon dolara satıldı. Bu satış, 2 yıl öncesinin 4 katıydı.
Galataport: İmar yetkisi olmamasına rağmen Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul Karaköy İskelesi’nden Mimar Sinan Üniversitesi’ne kadar olan en değerli sahil şeridini imara açtı. Galataport Projesi’ni Sami Ofer’in sahibi olduğu Royal Caribbean Cruises ile Mehmet Kutman’ın sahibi olduğu Global Yatırım şirketi kazandı.
Danıştay, İstanbul’un tarihine sahip çıkıp projeyi iptal etti.
İETT arazisi: İmar planlarında kamu ve park alanı olarak görülen İstanbul Levent’te bulunan İETT arazisi 2007 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından arazinin imar planını değiştirerek Dubai Şeyhi El Maktum’a satıldı. Ancak Mimarlar Odası, İstanbul halkına ait olan bu arazi üzerindeki projenin durdurulması için İstanbul 7. İdare Mahkemesi’ne başvurdu.
Olay mahkemeye taşınınca El Maktum, ihalenin karşılığını ödemedi. Bu durumda ihaleyi iptal etmesi gereken belediye, ihaleyi iptal etmeyerek arazinin Şeyh Maktum’un elinde kalmasına izin verdi. Konuyu yargıya taşıyan CHP’nin talebini Danıştay kabul etti.
ETİ Alüminyum: 2007’de Danıştay 13. Dairesi, Seydişehir Eti Alüminyum Tesisleri’nin blok satış yöntemi ile Ce-Ka A.Ş.’ye 305 milyon dolara satışını onaylayan Özelleştirme Yüksek Kurulu kararını iptal etti. Danıştay 13. Dairesi’nin iptal kararında, özelleştirme sırasında Türkiye’nin alüminyum üretiminde dışa bağımlılığını azaltacak tedbirler öngörülmediği, sadece mevcut üretim seviyesinin üç yıl süreyle korunmasının taahhüt edildiği vurgulandı.
Şeker A.Ş.: Danıştay bu ihaleyi 15 Ocak 2010 günü aldığı bir kararla iptal etti. İptal kararında, ihale şartnamesinde üretimin devamlılığının güvence altına alınmamış olması ve Türk halkı için stratejik gıda maddesi sayılan şeker üretiminin, söz konusu satış sonrasında devam ettirilmemesi tehlikesinin doğmasıydı.
İzmir Limanı: Danıştay, 2008 yılında TCDD Genel Müdürlüğü’ne ait İzmir Limanı’nın özelleştirilmesi amacıyla yapılan ihaleyi “kamu yararı gözetilmediği” gerekçesiyle iptal etti.
Mayınlı arazi: Türkiye ile Suriye arasında bulunan mayınlı araziler İsrailli firmalara 49 yıllığına verilmek istendi. Anayasa Mahkemesi bu kararı ülke güvenliği açısından sakıncalı bulup iptal etti.
Kreşler ve bakımevi kararı: Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağlı kreş ve gündüz bakımevlerinde verilen hizmet karşılığında alınacak para davalık oldu. Danıştay 10. Dairesi muhtaç çocukların bakımını sağlayan kurumun, kâr amacı gütmek suretiyle ücret tespit etmesinin yasal amaca aykırı olduğuna karar verdi.
Engelli yasası: Danıştay 11. Dairesi, engellilerin kamu görevine atanmalarına ilişkin, işe alınmamış olsalar bile, işe başladıkları tarihte işgücü kayıplarının yasada öngörülen oranda olduğunu kabul edip engelliler lehine karar verdi.
GDO’lu gıdalar: Genetiği değiştirilmiş gıdaların ithaline izin veren bakanlık yönetmeliği Danıştay 10. ve 13. dairelerince iptal edildi.
Tekel kararı: Tekel fabrikalarının kapatılarak işçilerin 4/C statüsüne geçirilmesini Danıştay, işçilerin rızaları dışında verilen 4/C statüsüne geçirilme ve böylece sosyal güvenceden yoksun bırakılma kararının yürütmesini durdurdu.
Fazla mesai kararı: Danıştay 12. Dairesi, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4/B maddesine göre çalışan sözleşmeli personelin, verilen işleri bitirene kadar normal çalışma saatleri dışında da çalıştırılması ve bunun karşılığında herhangi bir ek ücret ödenmemesine ilişkin hizmet sözleşmesindeki düzenlemenin yürütmesini durdurdu.
Telefon dinlemeleri: Adalet Bakanlığı, 2007 yılında çıkardığı yönetmelikte telefon dinlemelerine yeni düzenlemeler getirdi. Danıştay, Adalet Bakanlığı da dahil olmak üzere hiçbir idari makamın telefon dinlemeleri için yönetmelik hazırlayamayacağına hükmetti.
Belediyelerde kadro kararı: Bakanlar Kurulu’nun belediyelerde norm kadro standardı getiren kararına karşı Belediye-İş Sendikası, Danıştay’da iptal davası açtı. Binlerce belediye çalışanının işini kaybetmesine neden olacağı belirtilen kararname mahkeme tarafından iptal edildi.
Madencilik yasası: Anayasa Mahkemesi 2009 yılında verdiği kararla, Madencilik Faaliyetleri İzin Yönetmeliği’nin 65 maddesini iptal etti. Maden arama gerekçesi ile çevrenin tahrip edilmesine izin veren uygulamalar böylece mahkemeden geri döndü.
Eczane kararı: Danıştay, Sosyal Güvenlik Kurumu ile Türk Eczacıları Birliği arasındaki ilaç temini protokolünün feshine ilişkin SGK işlemi ve eczacılarla tek tek sözleşme yapılmasını öngören işlemin yürütmelerini durdurdu. Bu fesih kararı eczacıların SGK ile örgütlü bir protokol yapmasını engelliyordu.
HES iptali: Doğu Karadeniz başta olmak üzere pek çok doğal güzelliğin ortasına hidroelektrik santral yapma kararı yargıya takıldı. 138 HES projesinden 100’ü mahkemelik oldu. 26 tanesi hakkında yürütmeyi durdurma kararı verildi. Diğer davalar devam ediyor.
Metrobüs zammı: İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin enflasyon oranını aşan ulaşım zammı İstanbul 10. İdare Mahkemesi tarafından belediyelerin halkın yararını gözetmesi gerektiği vurgulanarak iptal edildi.
Kuşkusuz yargının aldığı kararlar bunlarla sınırlı değil. Bizim ilk aklımıza gelenler bunlardı.
Peki, yargı bu kararlarında haklı mı haksız mı?
Ya da yüksek yargı hükümetin ayağına dolanıyor mu, dolanmıyor mu?
Buna göre gidip sandıkta oy kullanacaksınız işte...
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/...sp?yazarid=218
http://www.hurriyet.com.tr/p/2010/spacer.gif
-
Cevap: Referandum Anketi
Alıntı:
sonyakadan rumuzlu üyeden alıntı
Hayırda Hayır vardır.Bağımsız Yargı tek koruyucumuzdur.Olmazsa olmazdır.
AYNEN KATILIYORUM. hAYIRDA HAYIR VARDIR.
-
Cevap: Referandum Anketi
-
Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
“KARARSIZ MISINIZ, ‘Referandumda neyi oylayacağımı bilmiyorum, her kafadan bir ses çıkıyor, aklım karıştı’ mı diyorsunuz” diyen Reşit Çağın, “Kısa ve öz olarak şunları sormak/hatırlatmak istiyorum” diyor:
“Meydanlardan ve ekranlardan sabah-akşam haykıran siyasi işportacılar, sekiz yıl boyunca ne zaman, hangi konuda sana karşı samimi ve dürüst oldular, doğruları söylediler? Çalışan, üreten, vergisini veren, elektrik, su, doğalgaz borcunu, sosyal güvenlik primini zamanında ödeyen, devletin arazisini, ormanını işgal etmeyen namuslu vatandaş yararına hangi kararı alıp, hangi yasayı çıkardılar? Seni seçim/referandum dışında ne zaman adam yerine koyup da, sesine kulak verdiler?
Sekiz yıl önceki; demokratik, laik, sosyal devlet yapımızı, eğitim birliğimizi, ekonomik varlıklarımızı, tarımımızı, doğal yapımızı, ulusal bütünlüğümüzü, basın-yayından meydanlara uzanan özgürlüğümüzü, terörle mücadeledeki kararlılığımızı, devlet ve millet olarak uluslararası saygınlığımızı, kırmızı çizgilerimizi, caydırıcılığımızı bir hatırla bakalım! Bir de bugüne bak! Nereden nereye geldik? Bunlar kimlerin emriyle hareket ediyor, kimlerin çıkarına hizmet ediyor ve ülkeyi nereye götürmek istiyorlar halâ anlayamadın mı?
Bunları içerden ve dışardan kimler destekliyor? Hedef birliği yaparak, hangi kurumlara ve kişilere karşı düşmanlık besliyor, iftiralar atıyor, davalar açıyor, tutukluyor farkında değil misin? Sen bırak, ‘12 Eylül’le hesaplaşma’ masallarını, sekiz yıllık geçmişi ortada olan bir partinin ‘sen istediğin için’ hazırladığını söylediği böyle bir anayasa değişikliğine, nasıl olur da güvenip ‘evet’ dersin. Lütfen biraz aklını kullan!
Sakın unutma:
Biri sizi bir kez aldatıyorsa suç onundur; ikinci kez aldanırsanız suç sizindir!
Bütün bu hatırlatmalara rağmen hâlâ bilmem ki diyorsan, ne halin varsa gör diyeceğim ama diyemiyorum çünkü aynı teknede bulunuyoruz ve birlikte batacağız!
Üstelik ben yüzme bildiğim halde, sen boynuma sarılacağın için birlikte boğulacağız!
Buna ne hakkın var, söyler misin?
Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç şarkısından, sabah oldu uyansana türküsüne geçmek basiretini sekiz yılda yaşadıklarımıza, bunca tecrübeye ve uyarıya rağmen hâlâ gösteremeyecek miyiz?”
Reşit Çağın
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
Ertosun, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) yöneticilerinin bir süre önce HSYK'ya ziyarette bulunduğunu belirtti. Bu ziyarette yüz yüze yapılan konuşmaların daha sonra basın yayın organlarında yayınlandığını anlatan Ertosun, ''HSYK binasında yasa dışı ortam dinlemesi yapılması ve bunların basın yayın organlarında yayınlanması nedeniyle'' kurul olarak suç duyurusunda bulunduklarını açıkladı.
Bazı adliye ziyaretleri sırasında, hakim ve savcılarla yaptıkları görüşmelerin de Ağustos 2010'da önce internette, sonra başka basın-yayın organlarında yer aldığını ifade eden Ertosun, bununla ilgili, kendisinin ayrıca bir suç duyurusunda daha bulunduğunu söyledi.
Ertosun, ''Suçun kaynağı, ortam dinlemesini yapanlar. Ancak, bunları yayınlayanlar da suçlu'' dedi.
Ertosun, ''YARSAV Başkanı Emine Ülker Tarhan'ın kendilerine bir dosya verdiği ve bazı hakim ve savcıları fişlediklerine'' ilişkin haberlerin basında yer aldığını kaydederek, ''Bu dosya, resmi yollardan bize intikal ettirilmiş, Adalet Bakanlığına da verilmiştir. Dosyada, hakim ve savcıların mesleki sorunları yer almaktadır. 'Şunu fişleyelim, şunları şunları alalım, kadrolaşalım' diye bir şey yok'' açıklamasında bulundu.
Türk Ceza Kanununun 132. maddesi, ''haberleşmenin gizliliğini ihlal'', 133. maddesi ''kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması'', 134. maddesi ise ''özel hayatın gizliliğini ihlal'' suçlarını düzenliyor.
AA
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
Dinlemeyi yapanlar ve yaınlayanlar suçlu.Kendileri suçsuz ve enteresan cevaplar gerçi her zamanki halleri.Hükümet herhalde bunların amacını biliyor ve sonraki seçimde bunlar için özel kanun çıkartmalı.
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
Hatay’ın Dörtyol ilçesinde 27 Tammuz 2010’da 4 polisin şehit edildiği saldırıdan 1 saat sonra, polis saldırının yapıldığından şüphelendiği MHP’li Payas Belediye Başkanvekili Bestami Kılıç’a ait Passat marka aracı takibe başladı. Takip sürerke 155 polis imdat hattına, polislerin dikkatini dağıtan bir ihbar geldi 19.30’daki ihbarda, saldırının sivil 3 şahsın olduğu 63 ZN 134 plakalı Renault Broadway’den yapıldığı bildirildi.
ASIL KATİLLER TAKİPTEN KURTULDU
Bu sahte ihbar üzerine içinde polis katillerinin bulunduğu gerçek araçla ilgili takipteki bazı görevlileri çekilerek ihbar edilen aracın peşine gönderildi. Polis, Şanlıurfa plakalı aracı hızla durdurup Emniyet’e götürdü. Asıl araç ortadan kaybolurken katiller de sırra kadem bastı. Emniyet’e götürülen araçtakilerin 4 polisin katili olduğu söylentisi üzerine Dörtyol halkı emniyeti basarak bu kişileri linç etmek istedi. Araçtakilerden Mehmet Bozkurt, Emniyet bahçesinde silahla vuruldu.
HER TAŞIN ALTINDAN UZMANLAR ÇIKTI
Günlerce devam eden provokasyonların başlamasına neden olan ve MHP’li Kılıç’a ait araçtaki asıl polis katillerini kurtaran “yanlış ihbarı” yapan kişinin kimliğine ulaşıldı. 155’e şaşırtmaca ihbarı yapanın Uzman Çavuş M.D. olduğu tespit edildi.
MUVAZZAFLARIN İSMİ DE BELİRLENDİ
Öte yandan MHP’li Bestami Kılıç’ın saldırıdan hemen önce saat 14:00-14:30 arasında Amanos dağlarında bir maden ocağında görüştüğü kişilerin Jandarma İstihbarat Astsubay A. U., Uzman Çavuşlar E. G. (Deniz Gezmiş’in yeğeni) ve T. L. olduğu belirlendi.
Şok Kılıçdaroğlu iddiası: Göstermelik suikast
Olaylarla ilgili 27 Ağustos’ta Savcılığa gönderilen ihbar mektubunda Ülkü Ocakları ve MHP İl yöneticisinin yönlendirici oldukları iddia edildi, Hatay Ülkü Ocakları bünyesinde CHP lideri Kılıçdaroğlu’na göstermelik bir suikast düzenlenmesi için hazırlık yapıldığı ifade edildi. İhbarda, “Bunu da Ak Parti’nin üzerine yıkacaklardı. Suikasti bana teklif ettiler” dedi.
İtfaiye BDP’deki yangını söndürmedi
Dörtyoldaki provokasyonlarda MHP’li Dörtyol Belediyesi’ne ait itfaiye aracının doğu kökenli vatandaşlara ait 30 işyeri ve BDP binasındaki yangına müdahale etmediği yönündeki iddialar da belgelendi. Komiser Yardımcısı Halil Güldalı ve Polis Memuru Gökhan Murat Mergan’ın BDP binasındaki yangınla ilgili olay anında tuttukları raporda; 31 PY1 98 plakalı itfaiye aracına yangına müdahale etmesinin bildirildiği, ancak itfaiye memurlarının yangını söndürmeyeceklerini polislere beyan ettikleri yer aldı. Polislerin tutanak tutacakları uyarılarına itfaiye görevlilerinin “ne raporu tutarsan tut” şeklinde karşılık verdikleri de raporda yer alırken, itfaiye aracının ters istikamette belediyeye döndüğü rapora yansıdı. Polis memurları, raporlarında, bu durumu anında telsiz anonsuyla Emniyet’e rapor ettiklerini belirttiler. Ancak itfaiye araçları geri dönmedi. Yangınlar ise polis panzerlerinden sıkılan sularla söndürüldü.
Star
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
Namlu önünde düğme ilikleyenler şimdi milletin anayasasına karşı çıkıyor
Saadet Partisi lideri Numan Kurtulmuş, anayasa değişikliklerine yargıdaki vesayet anlayışı yüzünden özellikle destek verdiklerini açıkladı. Anayasa Mahkemesi'nin, son kararlarıyla Parlamento'yu 'avam kamarası' kendisini ise 'lordlar kamarası' yerine koyduğunu söyledi.
Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, askere gerek kalmadan, milletin kendi anayasasını hazırlayabileceğini göstermek için referandumda 'evet' denmesi gerektiğini söyledi. Anayasa paketinin referanduma götürülmesinin Tanzimat'tan beri yapılmayan bir ilkin gerçekleşmesi anlamına geldiğini belirten Kurtulmuş, 'hayır' çağrısı yapanları da, "Askerin namlusu ucunda yapılan anayasaya düğme ilikleyenler, millet anayasa yapsın deyince tüyleri diken diken oluyor. Bunun için maalesef CHP ve MHP kendilerini statükonun sivil koruyucuları konumuna getiriyorlar." sözleriyle eleştirdi. Muhalefetin karşı çıktığı yüksek yargıyla ilgili değişikliklere atıf yapan Kurtulmuş, kendilerinin pakete evet demelerindeki en büyük sebebin bu değişiklikler olduğunu kaydetti. Kurtulmuş, "Yüksek yargı ile ilgili maddeler değişmeseydi ve paket bu maddelerden yoksun kalsaydı dostlar alışverişte görsün paketi olacaktı. Laf olsun diye yapılmış bir paket olacaktı." diye konuştu.
SP lideri Kurtulmuş, CHP ve MHP'nin milletin oylarıyla hiçbir zaman iktidara gelemeyeceklerini düşündükleri için yargıdaki millet egemenliğine karşı çıktıklarını savundu. Kurtulmuş, Anayasa Mahkemesi (AYM) ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) yapısının değiştirilmesiyle ilgili şöyle konuştu: "Esasında bu paketin esas ağırlıklı olarak ele alınması gereken maddeleri HSYK ve AYM ile ilgili düzenlemelerdir. Tam da bizim 'evet' gerekçemiz aslında bu maddelerle ilgilidir. Türkiye'nin siyasal yapısı demokrasi olsa da aslında Türkiye'de sistemin esas adı bürokratik oligarşidir. Millet tarafından seçilmeyen ve denetlenmeyen kurum ve kuruluşların milletin işlerini milletten bağımsız olarak yapıyor olmasıdır. AYM, HSYK ve Danıştay gibi kurumlar yetkilerini milletten alıyorlar, ancak burada milletin hiçbir denetimi yoktur."
YÜKSEK YARGIYA GÖRE MECLİS AVAM KAMARASI
"500 milletvekilinin fikir birliğiyle oluşturulan anayasayı bile 'istemezsek iptal ederiz' diyorlar. Böyle demokrasi olmaz." diyen Kurtulmuş, bu durumun farklı bir yasama anlamı içereceğini söyledi. Kurtulmuş, "Anayasa Mahkemesi, bu kararlarla kendisini Meclis'in üstünde bir senato konumuna getirmiştir. Parlamento'ya demiştir ki: 'Sen avam kamarasısın ben lordlar kamarasıyım'. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Mevcut durum tam bir kapalı devre yargı oligarşisidir." diye konuştu.
Milletin bu referandumla artık ülkenin sahibinin kendisinin olduğunu haykıracağını belirten Kurtulmuş, ülkenin geleceği için vatandaşlara 'evet' çağrısı yaptı. 13 Eylül'den itibaren yeni anayasa için yollara düşeceklerini kaydeden Numan Kurtulmuş, şimdiden bunun hazırlığı içerisinde olduklarını belirtti.
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
İŞTE EVET MANTIĞI; TAM İBRETLİK!..
BİRİSİNİN AKLIYLA DÜŞÜNÜP; BİRİSİNİN AĞZIYLA KONUŞANLARI, GÖR VE İBRET AL!..
AKP’nin malum gerekçeleriyle “evet” oyu kullanacağını açıklayan bir vatandaşa, gerekçelerinin hiç de söylediği gibi olmadığını, yapılanın ülke yararından çok uzak olduğunu, özünde oylamanın, kısaca, Recep Tayyip Beyi, muhtemel Yüce Divan’dan koruma ve kurtarma operasyonu
olduğunu, bunun için halkın alet edildiğini yazıp ilettim. Yazdığım bu iletiye bir başkasından gelen cevabı kopyalama yöntemiyle aynen alıp sizlere iletiyorum!..
Peşinden de bu vatandaşın iletisinin her maddesine karşılık tarafımdan verilmiş cevapları bulacaksınız!..
Ve birkez daha göreceksiniz evet-hayır farkını!.. Diliyle, üslubuyla, anlayışıyla, saptırması ve çarpıtmasıyla evet’çi mantığıyla!...
Bu saptırmaların, bu çarpıtmaların yabancısı olmadığınızı, ve hangi asıl sahiplerden kopya edildiğini, ve kimlerin aklıyla düşünülüp kimlerin ağzıyla konuşulduğunu da iletiyi okuduğunuzda da göreceksiniz..
Tecellidir; çekeceğiz, deyip ya sabır mı çekelim; “Hayır!” bu kadarı da olmaz deyip, teslimiyetçiliğe isyan mı edelim!?..
İşte hendek; işte referandum, ya atlayıp geçeceğiz, ya da görün hangi zihniyetlerin pençesine düşeceğiz..
Not: Murat vatandaşımızın bana verdiği cevabın son cümlesine özellikle dikkatinizi çekmek isterim.. Zihniyetin çözümü burada gizli!.. “bırak cahil vatandaşı!. Kanına girme!..”
Bu iletiye gel de cevap verme!..
Not. İleti sahibinin adının bir bölümü şüphe, şaibe ve sansasyonlara karşı gizlenmiştir.
G e l e n i l e t i;
MURAT K. . . . A Kime: bana
ayrıntıları görüntüle 30 Ağu (2 gün önce)
emekli kardeşim sizler kendi kendinizi kandırmaya devam ediniz ama sizden ricam milletin fikir ve düşünme özgürlüğüne saygı göstererek mail atmaktan vazgeçin.
bunun sebebleri sayıyorum
1- chp başkanı genel af çıkarıp suçlu ve suçsuzu aynı kefeye koyacağını açıklamıştır.
2- mhp başkanı dtp partisiyle aynı safta bulunarak tarihinin en büyük hatasını yapmıştır.
3- partilere bakarsanız çıkacak olan maddelere hayır diyen yok ancak şu olmadığı için bu olmadığı için hayır demektedirler
4- milletin kendi hür iradesiyle seçmiş olduğu tbmm bulunan vekillerin aldığı kararları hiçe sayarak ana yasa makkemesinde bulunan 14 kişinin ülkeyi yönetmesi doğrumudur.
5- daha düne kadar başı örtüsüne karşı çıkıp ana yasa mahkemesine gidip milletin kararını hiçe sayan vatandaşlar bu gün başı örtüsünü çözecez demektedirler.
6- ana yasa mahkemesinde bulunan üyelerin chp yanlısı ve solcu vatandaşlardan oluşması bu memleketin insanının kanına dokunmaktadır.
7- siz her nekadar bu memleketi dinsizleştirmeye çalışsanızda bu memleketin insanı inançlı ve vicdanlı insanlardır.
8- askeriye şöyle kafnızı çevirip bi bakarsanız 6 saat önce heronların çektiği görüntülerin neden değerlendirilmediğinin mantıklı bir açıklamasını yapamayan insanların yönettiği göreceksiniz
9- sizler gibi kendini aydınlar sınıfına koyarak doğru düşündüğünü ve bunun böyle olması gerektiğini savunan insanlar bu ülkeyi yıllarca kendi amaçları ve çıkarları doğrultusunda yıllarca sömürmüşlerdir.
10- kendim gençliğimde ülkü ocakları kökenli yüksek makina mühendisiyim ama aklı selim ve mantığıyla hareket eden hiç bir insanın buna hayır dememesi gerektiğini gayet iyi idrak edebiliyorum.
sizden ricam sayın eğitimci 80 li yıllarda eğtimciler olarak ülkeyi soktuğunuz bataktan daha yeni yeni kurtulan bu ülkenin yakasından düşün ve bırakın herkez mantığıyla hareket etsin.
bizim memleketimizde yaşayan cahil insanları eğtimciyip diyip kanına girmeyin
İ l e t i y e c e v a b ı m:
Sayın Murat Kardeşim;
Aklı başında hiçkimse kendikendini kandırmaya kalkmaz. Hele kandırmak gibi bir düşünceyi de aklının ucundan geçirmez. Çünkü onu erdenmsizlik, ahlaksızlık sayar.
Siz istemediğiniz sürece, size ileti göndermekten vazgeçebiliriz. Ancak inandığımız doğrultuda düşündüklerimizi iletmekten vazgeçmeyiz.
Bunun sebeplerini sayıyorum:
1- CHP Genel başkanı, suçlu ve suçsuzu ayni kefeye koyarak bir genel aftan söz
etmemiştir. CHP genel başkanını savunmak bana düşmez ancak, saptırmalara karşı durmakta her aklı başındaki izan sahibinin görevidir. Kılıçdaroğlu, şartlar elverdiğinde, silahlar sustuğunda, huzur ortamı sağlandığında, olabilecek bir genel aftan sözetti. Lütfen, başkalarının kafasıyla düşünüp başkalarını ağzı olmayın, Sözler çarpıtılmasın!..
Herhalde bu durum Haburda PKK’lıları özel mahkemelerle karşılayıp, talimatla geldim, pişman değilim söylemlerine rağmen affetmek ve salıvermekten daha adil bir davranış olacaktır!.. Suçlu ve suçsuzu ayni kefeye koyanların hatta, suçluyu, suçsuzlar, suçsuzları da suçlular kefesine koyan zihniyetin iyi bilinmesi gerek!.. Deniz Feneri sadece hatırlanması gereken bir örnek sadece..!.
2- Allah Aşkına söyleyin, siz inançlı bir kişisiniz, eski ülkücü olduğunuzu kendi
beyanınızla öğreniyorum, ve ben ülkücü değilim, MHP’nin DTP ile (BDP demek istediniz herhalde, ayni safta yer aldığını, hangi konuda ayni eylemin içinde olduğunu söyler misiniz!.. Bir taraftan, BDP karşıtlığı yapmaktasınız, diğer taraftan, BDP ile PKK ile sarmaş dolaş işbirliğini kimin yaptığını görmezlikten gelmekte, hatta bunu birbaşkasının üzerinde görmektesiniz. Bu büyük haksızlık... BDP ile PKK ile gizli pazarliği olan AKP’dir... Açılımlar neyin nesi!.., Apo ile görüşmeler neyin nesi!..
Bunu hem Tayyip, hem Gül doğrulamadı mı!? PKK sözcüsü Karayılanın ifadesini
saymıyoruz!.. Biz görüşmedik devlet görüştü.. sözü, gözünüzün içine baka baka sizi de k a n d ı r m a k anlamına gelmiyor mu!? Devlet kim!? ABD’ mi, AB’bi, Ergenekon mu!?... Hem evet için devletin tüm olanaklarını kullan hem de PKK ile devlet konuştu de!.. Bizde saf vatandaşlar inanalım, birbirimize birileri adına cevap yarıştıralım!.. Hayır, uyanalım!.. Hepimiz uyanalım, kandırılıyoruz, bu ülke adına, ülkenin geleceği adına uyanalım!..
3-Partiler, neye hayır neye evet dediklerini açıkladılar, ve açıklamaktalar.. Getirilen anayasa değişikliğinin özünde Tayyip Erdoğan’ı kurtarma operasyonu olduğun bilmeyen kalmadı, AKP’lilerde dahil, sadece dillendirmiyorlar!.. 26 Maddenin aslolan 2 maddesi olduğunu bilmeyan tek siz kalmış olamazsınız.. Diğerleri garnitür.. Erdoğan tarafından, kendi ifadesiyle hap haline getirilmiş üstü şekerli içi art niyetli tablet!..
Yapılmak istenenler, ilerde yapılacak, açılımların devamı için, ülkedeki rejim değişikliklerinin önünü açmak için ilk adım provası, kapı aralama operasyonu.. Yoksa amaç 12 Eylül ile hesaplaşmak isteği, dürtüsü değil.. Hiçbir sistem, kendisini var eden sistemle hesaplaşmaya girmez.. AKP’de buna dahil!..
3- Demokratik ülkelerde güçler ayrılığı esastır. Bu güçlerden birisi de Yargıdır. Anayasa
Mahkemesi de bunun en yüce makamıdır. Görevi de TBMM’de üretilen kanunların Anayasa ve temel yasalara aykırılığını denetlemektir.. Yani TBMM’ni Yüce Türk ulusu adına denetler..Anayasa mahkemesi, Milli iradenin temsilcileri TBMM’nin çıkardığı kanunları iptal ediyor, yürütmeye pranga oluyor söylemi demokrasiye inanmamak demektir. Yüce Mahkemeyi böyle suçlamak yerine, anayasaya uygun kanunlar yapmaya, ve inatlaşarak, anayasaya aykırı kanunlar yapmakta israr etmemeye davet daha demokratik olmaz mı!?
Anayasa Mahkemesi, TBMM’nin üstünde değildir ancak, altında da değildir.. Kaldı ki, Bugünkü sistemle, TBMM salt liderler sultası ile oluşmuş, ve bir elin parmaklarını geçmeyen bireysel iradelerin eline bırakılmışsa, bunun neresi, milli irade temsilidir!?.. Anayasa Mahkemesinin bugünkü oluşumunun TBMM’nin oluşumundan daha demokratik olduğunu iddia etmek milli irade karşıtlığı değildir.
5- Baş Örtüsü olayı, siyasi malzeme olmaktan çıkarıldığı gün çözüme kavuşur!.. “Velev ki siyasi simge olsa!..” olayını hatırlayın!.. Devletin bekası söxkonusu olduğu yerde, başörtüsü bu ülkenin en tali sorunudur!..
6-Anayasa Mahkemesi üyelerinin, CHP yanlısı olduğu iddiası, Tayyip bey’in uydurduğu bir safsatadır.. Bu konuda söylenecek yazılacak çok şey olabilir de, uzatmanın anlamı yok!..
Eğer öyle olsaydı, AKP eldeki delillerle kapatılırdı..
Anayasa Mahkemesinin AKP lehine verdiği kararların sayısı, diğerlerinin lehine verilen kararlardan çok daha fazlaır!.Başkan H. Kılıç gerçeği ortadayken, bunu tartışmak doğru mu!?
7- Bu memleketi dinsizleştirmek gibi bir düşünceyi kafasında taşıyan hiçbir yurttaş olamaz. Varsa böyle bir düşüncede olan, hain bir şerefsizdir.. Kaldı ki, biz dinler açılmı adı altına yapılanları, ekümenik tanıyanları, Akdamar’ı Ermenistan ayinlerine açanları, üstelik tam Trabzonun kurtuluş gününe denk getirilen Sümela ayinlerine izin verenleri bile bu dille eleştirmiyoruz... Ancak, olmayanı olmuş gibi göstermek, olmayan, söylenmeyen birşey üzerinden insanları karalamak büyük iftiranın ötesinde, adalet önünde de suçtur, Tanrı katında da !.. Bize dine değil, siyasete alet edilmesine, kul ile Tanrı arasına girilmesine hele hele, insanların Allah ile aldatılmasına karşıyız!..
8- Heronlar konusuna gelince, ne siz askersiniz ne de ben!.. Konu sadece, kime nereden servis edildiği bilinmeyen (özünde bilinen) komedilere dayalı suçlamalar!..
a)o görüntülerin,6 saat öncesine ait olduğunun şahiti misiniz!?
b) o heronların, TSK’nın açıklamadığı, açıklamak istemediği, olay anını görüntülemek için kullanılmış casus heronlar olmadığı ne malum!.. Evet bir komplo teorisi belki ama, malum, servis merkezinin yazdıklarından bence daha makul kabul edilmesi gereken bir teori.
c)Hiçbir ülkenin Silahlı kuvvetleri, kendisini altetmek isteyen alçaklarla işbirliği yapmaz..
Düşünülmesi gereken ana gerçek şudur!.. Zayıflatılmış, ve yıpratılmış bir ordu, hain ve düşmanlardan başka kimin işine yarar!?
9- Bakınız, cümlenizi aynen buraya aktarıyorum. Demektesiniz ki; “ kendini aydınlar sınıfına koyarak, bu ülkeyi yıllarca kendi amaçları ve çıkarları doğrıltusunda yıllarca sömürmüşlerdir!” Ne büyük laf!.. Tam meydan nutuklarında birilerinin ağzına münasip!..
Vesayetten kurtarma adına, yeni vesayet kurmaya uygun bundan alâ söz mü olur!..
Ama, eski de olsa bir ülkücüye, yüksek tahsil yapmış bir fen adamına, bir makina mühendisine münasip değil. Yaşınızı bilmiyorum!.. Eğer ilk gençliğiniz bile 12 eylül öncesine uzanıyorsa sizi kınıyorum, yok eğer çok sonrasında ise gençlik yıllarınız sizi ayıplıyorum..
Çünkü suçladıklarınız içine, ülküdaşlarınızın büyük bölümünü de sokmaktasınız!..
Bana birtek sömürgen aydın örneği verirmisiniz... Adı üstünde aydın, sömürüye, haksızlığa, yalana, talana, antidemokratik tüm girişimlere karşı çıkan kişidir. Bu yüzden de hep muhalefet olmuş ve en büyük zararları da kendileri görmüştür.. Suçlanması gerekenler aydınlar değildir, aydınları suçlama üzerinden sömürülerini sürdürmek isteyenlerdir.. 15 sene önce yırtık lastik ayakkabıyla top koşturuken bugün milyarların sahibi olanlardır..
10- Yazdığım gibi, ben de ülkesini seven, binlerce öğrencisine ışık tutan, aydınlıktan ve aydınlanmadan taviz vermeyen bir eğitimciyim.. Ülkem ile hiçbir sorunum olmadı, ancak ülkemi sömürenlerle de hiç sorunum bitmedi.. Ve yine aynen sizin cümlenizi çevirip diyorum ki; “aklı selim ve mantığıyla hareket eden, hiçbir insanın (ki buraya vicdanen sözcüğünü de ekliyorum!) EVET d e m e m e s i gerektiğini gayet iyi idrak edebiliyorum.”
Son cümlende benden rican olmuş!.. Eğer aklım,izanım ve vicdanım kabul etseydi ricanızı kabul etmek isterdim!.. Talebiniz sadece akla değil vicdana ters!.. “Ülkenin yakasından düşün!” demektesiniz!? Niçin!? Ülke temelli çıkarcılara, talancılara, yalancılara kalsın diye mi!?
Hayır böyle bir talebi kabul edemeyiz!.. Sizde de ricamız, böyle bir talepte bulunmayı da kendinizde hak olarak görmeyin!..
Hele son bitiriş cümleniz, tüm yazdıklarınızı özetler nitelikte!..
Cümlenizi aynen aktarıyor ve son bir cümle ile ben de bitiriyorum yazımı!..
“Bizim memleketimizde yaşayan cahil insanlara eğitimciyim deyip kanına girmeyin!”
Gerçek bir eğitimcinin görevi “ kana girmek” değildir. Cehalet en büyük düşmanımızdır bizim... İnsanları cahil bırakmak ve onları biad ettirme noktasında tutmaktır insanların kanına girmek!.. İnsanları cahil bırakıp, Allah ile aldatmaya ve dini duygularını sömürüye alet etmektir insanların kanına girmek!..
Hiç kimseyi ne erzak torbalarıyla, nede “bertaraf etme” korkularıyla “Hayır” demeye çağırırız.. İnsanların uyanmasını isteriz, Hayır diyebilmeyi öğrenmelerini isteriz.. Çünkü biliriz ki, evet, teslimiyetçiliği, “hayır” ise buna karşı durmayı anlatır. Aklı ve izanı olan seçimini kendi yapar!..
Saygılar sunarım..
Not: bundan böyle benden ileti almıyacaksınız müsterih olun!..
--------------------------------------------------------------------------------
Mehmet Halil Arık
Emekli eğitimci – DENİZLİ
-
Cevap: Referandum Anketi
Vodafone"da çalışan bazı ODTÜ"lü arkadaşlarımız var.
Hepsini alt kadro çalıştırıyorlar.
Çok iyi mühendisler, ama yükselme şansları yok.
Tüm Türk müdürler işlerinden atıldı.
Yabancı müdürleri, şirket yönetimi, baştan sona EVET diyor.
Kurum içinde ""HAYIR sözcüğü yasak"" kampanyası başladı.
TARAF - RADİKAL okumak, o düşünceleri destur olarak benimsemek, terfi için çok önemli. Orhan PAMUK ile resminiz varsa, müthiş.
Misyoner toplantıları varsa çok iyi.
(Vodafone"da hepsini yapan, yaptıklarının esiri olmuş gerizekalılara dönüşen çok...)
Bakın VODAFONE reklam sanatçılarına... hepsi EVETçi!
Emel Sayın, Orhan Gencebay, Şafak Sezer, Hakkı Devrim v.s..
Danıştay"da davaları var.
Türk Telekom bedava verildi.
Alan adamlar British Telekom, Hariri ortaklığı.
Alırken bile kar ettiler.
Sabit hat bilmem neler çıkardılar.
Fakat gene de Dünya"nın en pahalı sabit hat telefon konuşması ile internet fiyatları bizde.
Bize en yakın OECD ülkesinin 7 katı pahalı, internet ve telefon görüşmelerimiz...
Tabii ki Türk TELEKOM finans kuruluşu kim?
BARCLAY...
Adamların milyarlarca dolar kazandığı ortamda hazırladıkları rapor; ""Evet"" için öngörüleri, temennileri..
Yani satın aldıkları oran % 54 EVET!...
Bayram diye birbiri ardına Reuters"tan tahminler, öngörüler...
Yani olmasını istedikleri rakamlar geliyor...
HSBC... hem de nasıl ""Evetci""!...
EVET, % 54.5 diyorlar...
Barclay"s, Banker Trust, CITIBANK tahminleri bu yönde.
Avrupa Birliği ""EVET"" diyor...
Bu herifleri yıkabilir miyiz?
Hepsine HAYIR diyebilir miyiz?...
-
Cevap: Halk Oylaması 12 Eylül 2010 Pazar Günü Yapılacak - Referandum Süreci
İşte darbecilerin Kur'an-ı Kerim'e bakışı
09-09-2010 / 13:13
12 Eylül 1980 darbesinden sonra açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılanmış ve haklarında idam cezası verilen 517 kişiden 50'si asılmıştı. Sıkıyönetim birliklerince hukukun askıya alındığına ve keyfi hükümlerin uygulandığına bir savcı gözüyle şahitlik eden emekli Cumhuriyet Başsavcısı Reşat Petek, o dönemde önüne getirilen bazı dosyaların adeta içini kanattığını anlatıyor.
12 Eylül'de meslek hayatının henüz başında olan Petek, darbe sonrası görev yaptığı yerde bir sabah adliyede karşılaştığı tabloyu ise asla unutamıyor. O manzara şöyledir: Bir Kur'an kursu baskını yapılmış ve 13-14 yaşındaki çocuklar ellerine kelepçe vurularak 'suçlu' sıfatıyla savcının önüne getirilmiştir. Suçları; 'irticai faaliyette bulunmak'tır. 'Suç delili' olarak ise savcının önünde iki tane çuval bulunmaktadır. Çuvalı açtırdığı anları gözyaşları içerisinde nakleden Petek, gördüğü manzarayı şöyle aktarıyor: "Suç delili olarak önüme konulan çuvalları açtırdım. İki çuval dolusu Kur'an-ı Kerim'i suç delili olarak masama getirmişlerdi. Tutanaklarda Kur'an-ı Kerim'ler için 'Eski harflerle yazılmış, muhteviyatı belli olamayan kitaplar' ifadeleri vardı. Yapılanlar milletin vicdanını yaralayıcı bir hukuksuzluk örneği olarak tarihteki yerini alacaktır."
Reşat Petek, aynı şekilde bir ilkokul öğretmeni ve 5. sınıfa giden kız öğrencilerinin yineirticasuçlamasıyla önüne getirildiğinden de bahsediyor. Minik öğrencilerin suçları ise okulun bahçesine kadar başlarını örterek gelmeleridir. Petek, Türk Ceza Kanunu'nu baştan sona incelediğini ve irtica diye bir suç tanımı olmadığını görerek adli kovuşturmaya gerek olmadığına karar verir. "Ancak Sıkıyönetim Komutanlığı işin peşini bırakmadı. Ve çok keyfi bir şekilde emir-komuta zinciri içerisinde suni bir suç oluşturulmaya çalışıldı." diye devam ediyor.
Reşat Petek12 Eylülreferandumundan yüzde 65 civarında 'evet' çıkacağı kanaatinde. 'Hayır' çıkması durumunda ise darbeci zihniyetin meşruiyet kazanacağını ve halk desteğini kendi arkalarında hissetmelerine neden olacağı uyarısını yapıyor. Balyoz'da bir generalin "İsrail askerinin Filistinliler'e uyguladığı gibi en ağır ve sert tedbirler uygulanmalıdır." sözünü hatırlatan Petek, ikazlarını şöyle sürdürüyor: "Eğer 13 Eylül'de hayır çıkar da darbecilerden yana bir tavır onaylanıyormuş anlamı çıkarsa bu halk Filistin halkı gibi darbecilerin elinden ağır zulümler ve işkenceler görür. Hukuk işlemez. Darbecilere alkış tutan sözde bir yargı kurumu ortaya çıkar."
Zaman
-
Bahçeniz dahi kamulaştırılabilir
BUGÜNE kadar hep hukukçular, aydınlar, gazeteciler konuştu.
Sıradan ve sorumlu bir yurttaş olarak ben de paketi enine boyuna inceledim. Paketin içindeki gizli tuzakları kendimce çıkarmaya çalıştım.
Öncelikle, AKP’nin ileri sürdüğü “Siz iktidara gelirseniz siz de hakimleri atayacaksınız” tezi doğru değil. Çünkü Anayasa Mahkemesi’ne atanacak yargıçlar 12 yıl görev yapacaklar. Yani en iyi ihtimalle 3 seçim dönemi AKP’nin atadığı yargıçlar görev yapacak.
Belki 5 sene sonra AKP diye bir parti olmayacak ama yandaşları yüksek mahkemede kontrolü elde tutacaklar. HSYK’da ise bu süre seçilen 1. sınıf hakim ve savcılar için 4 yıl... Ama bu sürede tüm hakim ve savcıları atayacakları gibi, Danıştay ve Yargıtay’a da bu kurul üye seçecek.
Yani 3-5 yıla kalmadan bu iki yüksek mahkeme de ele geçirilmiş olacak.
İstenilen hakim ve savcılar istenilen yerlere atanacağı için, bu mahkemelerden AKP’liler aleyhine karar çıkması neredeyse imkansız hale gelecek. Böylece şu anda Sadece AKP’li vekillerde olan dokunulmazlık, fiili biçimde tüm AKP’lileri ve yandaşları kapsayacak şekilde genişletilecek.
Danıştay’ın kamu yararını gözeterek yaptığı ‘yerindelik’ denetimi kalkacağı için ülkenin dereleri, arazileri, fabrikaları, madenleri rahatça satılabilecek. Hatta eviniz, bahçeniz kamulaştırılsa eğer işlem prosedüre uygun yapılmış ise yani hukuki ise itiraz hakkınız olmayacak.
Kamu denetçiliği başka bir garabet... Yetkileri daha sonra yasa ile düzenlenecekmiş... Ne demek bu?
Alternatif bir yargı oranı yaratılarak kamu ile yurttaş arasındaki sorunları çözecek... AKP’nin memuru olacak bu kişi doğaldır ki parti çıkarlarını gözetecek... Gerek kamu denetçiliği ve gerekse diğer değişikliklere ilişkin çıkarılacak yasalar Anayasa Mahkemesi’ne götürülse bile yandaş AYM bu başvuruları reddedecek.
Türkiye hızla temel hak ve özgürlüklerin yasalarla sınırlandığı, bu işlemlere de AYM tarafından meşruiyet kazandırıldığı, AKP’nin yurttaşı “yargıyı kullanarak” ezdiği bir dikta rejimine dönüşecek.
İşin kötüsü, kurulan bu kötü düzeni uzun yıllar değiştirmek de mümkün olmayacak...
Ülkemizin geleceğine ipotek konulmasın. Hukuk devletinin ruhuna ‘el Fatiha’ okumayalım.
Arif Durgun