-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
timurcark ile temasa geçtim ve cevabını verdim. İkinci konu: sözünü ettiğim yara; sürmeyle tedavi olmadı. Şimdi; içerek ve sürerek denemekte. O kişi hakkında biraz bilgi vereyim: En son, yarasıyla ilgili olarak; bir sahil şehrindeki üniversitenin tıp fakültesi hastahanesine gider. Derdini anlatır. O bölümdeki uzman, ona der ki; "Yaranla ilgili hiç bir ilacı kullanma. Yaranı gazlı bez gibi bir şeyle sarma. Kendi haline bırak ve yaran kuduruncaya kadar bekle. Sonra; buraya gel ve yarandan parça alıp, tahlil edelim ve yaranın iyileşmesine engel olan ne ise, bulalım."
Üçüncü konu: Vitiligo hastalığıyla ilgili, deneyecek birini buldum. 1975 yılında ortaokulda iken öğrencim olan ve öğretmelik yapmakta olan biri... Daha önce; "şimdiki aklım olsaydı" diye söz ettiğim şekilde, tavsiyede bulundum ve ilacını verdim. Kullanacak. Dördüncü konu: Sizlere tavsiye ettiğim; tıbbi özellikleriyle ilgili dosyaya ulaşmanız için söylediğim; "Wild Plants of Malta" adlı site kapandı, iyi mi?...
Antibiyotiğin dokunduğu hasta kadınla ilgili soruma, kimse cevap vermedi. Devamını anlatayım o zaman... Bir gün telefonum çalar:"Hocam, ben; polis Ş. Siz, ilaç yapıyormuşsunuz.(Evet derim.) Benim safra kesemde iltihap var ve iki aydır doktorlar tedavi edemedi. Sizin telefonunuzu; ilacınızı kullanan komşum kadından aldım.(Hakkında soru sorduğum kadından söz ediyor) Yapar ise; Sakar Hoca yapar deyip, sizi tavsiye etti. Tedavi olur muyum?" Cevap:"Çocuk oyuncağı!..."
Niye anlatıyorum; bazı şeyleri -İlgisizlikten dolayı kızdığımdan- yazmamama rağmen; "İnanılmaz bir ilacı yapmamakla, büyük hata ettiniz." demek için...
Bir yıldır; bulunduğum yerdeki kişilere ilaç vermemeye, neredeyse; yemin etmiştim. Niye;"yapın, yapın" demekten dilimde tüy bittiği için. Şu anda yapan kişi sayısı; altmışın üzerindedir.Bir istisna yaptım, bu yıl. Üç çocuğuna da öğretmenlik yaptığım yaşlı bir karı-kocaya. Şu anda yalnız yaşamaktalar. İkisi de; 70'in üzerindeler. Kadın; kilolu ve kalp dahil birçok rahatsızlığı var. Merdiven bile çıkamıyor. Kocası 79 yaşında. Günde 2,5 paket sigara içiyor. Kahveden eve gidinceye kadar üç sefer mola veriyor, nefes sıkıntısı var. Yetmiyor; yürümekte de zorluk çekiyor, eklemlerden dolayı... Verdim ve kullandılar, devam ediyorlar. Şu anda; harika gidiyorlar. İlaç yapmaları için otu da ben topladım ve yağı onlardan, yapıverdim. Olgunlaşmasını bekliyorlar. Kocası diyor ki:"Yıllardır boşuna hap içmişim."
Beni; İstanbul, Ankara, Zonguldak, Aydın, Kocaeli, Tekirdağ, Muğla, Afyon, Mersin, Bitlis, İzmir, Antalya, Manisa, Kütahya, Sakarya, Çanakkale ve Konya'dan tanıyanlar var.
Bu kadar "çene" yeterli.
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Yapın dediğim halde yapmadığınız şeye; ilaç mı, süper ilaç mı, iksir mi, ot-çöp mü, kocakarı ilacı mı, yoksa; birinin geçenlerde dediği gibi; şurup mu, ya da; İGB (işlem görmüş bitki) mi, İGO (işlem görmüş ot) mu demeliyiz, bilmiyorum. Her ne ise, anlatacaklarım var.
Vitiligoda deneyecek olan öğrencimden söz etmiştim. O iş söyle başladı:
Köyünü ziyarete geldiğinde bana:"Hocam, ot ile ilgili araştırmalar nasıl gidiyor?" deyince, ben ona; "Sana bir şey anlatayım." dedim ve anlattım: Bizdeki kedilerden birinin adı BENEK. Bu kedi; insana sürtünmesine rağmen, kendini sevdirmez. Bu kedinin ensesinden kuyruk sokumuna kadar olan bölgede, dört yerinde, en küçüğü 50 kuruş büyüklüğünde olmak üzere, bazıları elips, bazıları da daireye yakın şekilde derisinin renginde kızarma şeklinde koyulaşma oldu. Bu bölgelerdeki tüylerinin %90 ı da döküldüğü gibi, her birinin ortasına yakın yerlerde de; küçük bir yara varmışcasına kabuk oluştu. Hanım dedi ki;"Buralara ilaç sürelim." Nasıl süreceğiz? Müdahaleye izin vermez... Gece geç vakit, kedilere, krem kaşara batırılmış ekmek veriyoruz. Ekmek yerken ses çıkarmaz belki, deyip; hanım ekmek yedirirken ben de ilacı sürdüm. Yedi günde altı defa. Netice; derisini rengi düzeldiği gibi, tüyleri tekrar çıktı.Veteriner gözüyle hastalığın adının ne olduğunu bilmiyorum, ama; olan bu...
Anlattıktan sonra, öğrencim; ellerini uzatarak; "tam bana göre bu iş" deyip, vitiligo olduğunu belirtti. Denemeye böyle karar verdi.
Hani, bilirsiniz; Dost başa, düşman ayağa bakar, diye bir söz var. Bu sözü, şu şekilde değiştirdim: Dost başa, düşman ayağa, otçu ele bakar. Nasıl ama?...
Kasım'ın dokuzunda, külüstürün genel bakımı için sanayi çarşısındaki tamircime giderim. Usta; bu işi haftaya yapabileceğini ve arabayı, yıkamaya vermemi söyledikten sonra, birine telefon eder:"Ali Abi, doktorun burada, gel çay içelim." Bana dönerek; "Hocam, bizi yemeğe çağırıyor, hadi gidelim." Yemekte buluşuruz. Ha bire yaşadıklarını anlatmaktadır. Bir ara ben ona;"Ali Bey, yanında çalışan işçinin karısı ne durumda, onu anlat."
Cevap verir:"Dün kan tahlili için gittiler. Bu tahlilin sonuçları geç çıkıyormuş. Daha belli değil yani... Ama; ilacı kullanmaya başladıklarından on gün sonraki idrar tahlilinde, netice çok iyi çıktı.İltihap ve böbrekte arıza marıza yok..." Ben de ona; haftaya geleceğimi, mümkünse raporun bir fotokopisini alayım, derim.
Arabayı yıkamacıdan alırken, delikanlı şunu demez mi;" Abi, bu araba camları açık olarak, aylarca, açık bir yerde mi yattı?" "Amca" demediği için, bu çocuğu sevdim. Ona;"Bu araba, 1 Hazirandan 22 Ekime kadar dağlarda, taşlarda, tarlalarda ot araştırmaları için kullanıldı. Onun için böyle..." dedim. Anladıysa, arap olayım.
Bir hafta sonra yine sanayi çarşısı. İşçiyi buldum. Tak, elime raporu verdi. Minnet ve şükran dolu. Eee dedim, kandaki mikrop işi? Hocam, kanda mikrop işi yok, kurdeşen gibi bir durum var. İlacı kullanmadan önceleri hanım, sinirlenince; her tarafı kabarıp, kaşınıyordu. En son; kurban bayramında sinirlendi ve belli belirsiz kabarma ve kaşınma oldu. Yok oldu diyebilirim. Ben yine de, faks numarası vererek, ilacı kullanmadan önceki kan tahlili ile son gelecek olanı fakslamasını istedim. Anlaştık. Niye istedim?
Bir meslektaşımın eşi yaklaşık 20 yıldır, bir öğrencimin eşi de iki üç yıldır "kandaki mikrop" ile uğraşıyorlar. Başlangıçta, bu mikrop işinin bakteri/virüs olduğunu sanıyordum. Araştırınca; kandaki alyuvar/lökosit, doktorların ifadesiyle; WBC yüksekliği olduğunu anladım. Buradan bir netice alamaz isem; başka biri daha var, onun raporlarından araştıracağım. Merakım şu: Bu ilaç, WBC yüksekliğinin düşürülmesinde etkili mi? Eğer; bunu yapabiliyorsa; İzmir'deki Prof.un, tedaviye giden eski öğrencime dediği "Hocan bu işi başarsın, hepimiz zengin oluruz" sözüne getiriyorum. Nasıl olacaksa?...
Araştırmalara devam ediyorum. 300 litreyi geçtim. Diyeceksiniz ki; "deneyecek kişiyi nasıl buluyorsunuz?"
Onlar beni buluyor. Nasıl mı:
Geçen Temmuz ayı sonuna doğru telefonum çalar:"Sizi duydum. Benim şöyle bir derdim var: mesane kesemde tümör (Doktorların miyom dediği) oluşuyor. Ameliyatla temizliyorlar. Şimdiye kadar onbeşe yakın ameliyat oldum. Ameliyat olmaya bıktım. Bu ilaç; bunu engeller mi?" Bilmiyorum dedim, istersen dene. Yaklaşık 150 günlük gönderdim. Bugün beni aradı:"İlaç bitmek üzere. Bu sürede iki defa kontrole gittim. Hiç bir şey yok. Devam etmek isterim." Ben de ona;" Bunu kullanırken olmayacağı zaten belli. Burada önemli olan şu: bundan sonra oluşmasını engeleyebilecek mi? Bunu öğrenmemiz lâzım. Ameliyat aralığının 10-11 ay olduğunu öğrendikten sonra; şimdi bir yıl bekle. Bir yıl içinde tekrar miyom olmaz isen; miyom oluşmasına engel oluyor, deriz. Anlaştık. Bir yıla yakın bekleyeceğiz.
Bir ay kadar sonra; başka bir şehirden yine bir telefon:"Eşim, rahmindeki miyomlar (Bu kişi doktorlar gibi söyledi) sebebiyle üç defa ameliyat oldu. Fayda eder mi?" Ona da gönderdim. Niye; mesane kesesinde deneniyor, rahimde ne yapar, diye...
Kurban Bayramının son günü, yine telefon:"Hocam, ben filanca. Yanımda komutanım var, ilaçla birlikte bana yazdığınız notu okudu. Sizinle görüşmek istiyor." Ver bakalım. Aldı telefonu:" Hocam, bende şu şu, bu bu ve de astım var." Şu şu ve bu bu kolay, ama; astımı bilmiyorum. İstersen göndereyim dene. Cevap;" Kabul, adresim şu..." Ve son cümlesi:"Astımı tedavi et, zengin ol. Size rapor vereceğim." Allah Allah, zengin olmak bu kadar mı kolay?...
Bir başka zaman, yine telefon:"Hocam, bizim evde mayın patlaması sonucu yanık ve yaralar oluşmuş biri var. Yanık ve yaralar tedavi oldu, ama; üç kırığı aylardır kaynamıyor." Cevap: Kırık konusunda, bir doktorun komşu oğluna "üç ayda olması gereken, iki ayda nasıl olmuş, hayret!" dediğini biliyorum, ama; emin değilim. Göndereyim, neticeyi bildirin. Aylar geçti, tık yok. En sonunda mesaj attım:"Kullanmadınız galiba..." Cevap geldi:" Teşekkür ederiz. İkisi kaynadı, biri kaynamadı. Haftaya ameliyat olacak." Demek ki; birisine platin takılırken kırık olan iki uç birbirinden epey uzak sabitlenmiş. İkisi kaynarken; üçüncüsü niye kaynamasın?
İki gün önce, ilacı yapmış bir tanıdık, 37 km.den bizi ziyarete gelirler. Sohbet ederken, arkadaş;"sakar Abi, Konya'da böbrek yetmezliği olan iki teyzem var. Birisinin durumu daha kötü. Uygun böbrek bulamadıklarından, nakil olamadı. Her iki teyzeme de gönderdim. Kötü olan kullanmaya başladı, öteki kullanmadı. Kullanmaya başlayan teyzeme, bir süre sonra doktoru demiş ki;"Teyze, böbreğin toparlanmaya başladı." Son durumu bilmiyorum.
Eee, ne diyorduk: Bütün ...İT'lere. Bu da ne; NefrİT
Yazmaktan yoruldum.
Bir daha ki sefere; üç doktorun dediklerini yazacağım.
Sağlıcakla kalınız.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
selam sayın sakar bende bu siteyi yeni buldum ve okudum yazılarınızdan çok etkilendim.Sizinle konuşmak isterim şeker hastalığıyla ilgili,size nasıl ulaşabilirim? mozdemir_50@hotmail.com görüşebilirsek çok sevinirim.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
selam sayın sakar mesajlarım gitmiyor galiba size ulaşmak istiyorum bu siteyi yani keşfettim ve yazılarınızdan çok etkilendim.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Merhaba Sayın Sakar bey. Eşim 38 yasında, 3 çocuk annesi ve bu ay kanser hastası olduğunu oğrendik. Meme Ca teşhisi ve kemik metastazı söz konusu. Nette arastırırken önce ilk açılan yarım kalan konuyu gorunce üzülmüstüm. Ancak arastırmaya devam ettim ve sabah 6 dan beri 5 sayfalık konuyu dikkatle okudum. Biz de ilacı acilen kullanmak istiyoruz. İnsallah ilerde yapmak da nasip olur. Size ulaşmak için uye oldum. Lütfen irtibat kurarsanız sevinirim. Cihad Çelik 0532.311.36.60 cihadc@hotmail.com
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
selam neden benim mesajlarım gitmiyor acaba bi rsorunmu var
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
selam sakar hocam nihayet mesajlarım görüntüleniyor.bende sizinle irtibat kurmak istiyorum şeker konusuyla ilgili
ben sizin yazmış olduğunuz yazıların tamamını baştan sona kaç kez okudum ama şu an bu otu yapma imkanım yok mevsimi geçti anladığım kadarıyla. nasıl temin edebilirim yardımcı olursanız ve görüşürsek çok sevinirim.0505 221 06 85
saygılarımla.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Yapılmasını istediğim ve yapmadığınız şeyin, bir adının olmadığını geçen sefer yazmıştım.Adını koydum:HTT (eyçtiti değil.)
Neden bu ad, derseniz: bu adla; bitki veya kimyasal yolla yapılıp satılan bir ilaç yok. İkincisi; bu, aynı zamanda, yapıldığı bitki adının kısaltılmışı oluyor: Hypericum Triquetrifolium Turra. "Kantaron yağı" denilmesinden de nefret ediyorum. Not: Bu bitkiyi Hypericum crispum adıyla (Öteki adı) ararsanız, ilk sitede bitkiyi tanımanıza yetecek fotoğrafları göreceksiniz.
Siz beni tanımazsınız. Top ve popla işim olmaz. Gazetelerin spor sayfalarına bile bakmam. Ama; şu hikâyeyi biliyorum: "Maradona ve Tanrının eli" Arayan internette bulur.
Gelelim hikâyelerimize...
Sağlık teşkilatından emekli ve bulunduğum köyde ikâmet eden biri vardır. Bana, bir gün:"Hocam, komşu ilçede bizim teşkilatta çalışıp emekli olan iki arkadaşım var. Hasta kişiler. Onları çağırsam, anlatır mısın? İkna olurlar ise; HTT verir misin?" Baktım ki, bu konuda bilgim yok, "Tamam" derim. 25 dakika sonra gelirler. İkisinin de adı; "B" ile başlamaktadır. Netice; HTTleri alıp giderler. Bunlardan biri; birkaç yıldır tedavi görmektedir ve sağlık grafiğindeki çizgi ise; hep aşağıya doğru gitmektedir.
Hem; doktorundan habersiz HTT kullanmakta, hem de tedaviye gitmektedir. Bir süre sonra doktoru fark eder. Çünkü; grafikteki çizgi yukarıya doğru dönmüştür. Sorunca "Emekli bir öğretmenin yaptığı ilacı kullanıyorum." O da; "içine kimyasal katkı koymuyorsa, kullan." der. Aradan bir süre geçer, iki ikibuçuk ay kadar önce beni ve arkadaşını ziyarete gelir. Ne dedi, biliyor musunuz:"Ben ikinizden de sağlıklıyım. Sizin kanınızdaki falan değer yirminin üstünde iken, benimki on'un altında." Ara not: Nasıl, insanlık tarihi M.Ö. ve M.S. diye ikiye ayrılıyor ise; hastanın da hayatı; HTT'den önce ve HTT'den sonra diye iki bölüm halinde. Bugün (29.12.12) yine buradaydı... Bu kişinin HTT den önce ve sonra kan tahlillerinin yapıldığını biliyordum...
Lafı WBC'ye getiriyorum. Hani, daha önce "Bu olmazsa, başka biri var, ondan öğrenirim demiştim ya..." İşte o kişi; anlattığım kişidir.
Geçen hafta, bu kişiye mesaj çekerim:"Kan tahlillerinde WBC değerleri var mıydı?" Telefon çalar:"Hocam, kahvedeyim. Dediğin var, akşam eve gidince haber veririm." Akşam telefon gelir."HTTden önce 13,9, daha sonra; 12,4, daha sonra ise; 10,6" Vay canına!... HTT WBCyi düşürüyor, ki; bunun için bir tedavi de görmedi.
Hastanın, aşağıya doğru giden çizgisini yukarıya doğru çeviren; Tanrının elidir. Yani; HTTdir.
Sizler, beni dinlemeyin. Ama; Bu konuyu açtığımda eklediğim "medicinal properties-TIBBİ ÖZELLİKLERİ"ni on defa, yüz defa okuyun. Buradaki bilgilerin tamamının "bilimsel araştırmalar" sonucu yazıldığını asla unutmayın. Bu dosyaya ulaştığım "Wild Plants of Malta" adlı sitede, dosyayı incelerken şunu da görmüştüm: "antibakteriyel" özelliği var ya; bu özelliğini tespit eden araştırma; Ege Üniversitesindeki bir gurup bilim insanınca yapılmış. Dip notta böyle yazıyordu, hatta; isimleri ve akademik ünvanları bile vardı... Site kapandı; elveda dosya..."info@maltawildplants.com" adresinden istenirse, gönderirler mi, bilemem.
O tıbbi özelliklere, birkaç tane de ben ekleyeyim:
EKSPEKTORAN: Balgam sökücü, hem de nasıl...
DİÜRETİK: Böbreklerin yeterince çalışmaması sebebiyle, vücutta birikmiş üreyi atar. On gün sürer ve bu süre içinde günde 10-12 çişe çıkış görülür. Hikâyelerini anlatmıyorum.
Daha da fazlası; HTT nin birkaç litresi hariç, 300 litre kadarı tamamen içildi. Bir kişi dahi:"Kaşıntı, kızarıklık, kabarma,yanma, böbreğime, karaciğerime, mideme zarar verme, tansiyonumu/şekerimi bozdu..." gibi bir yan etkiden söz etmedi. Bir hasta yakını, sadece şunu söyledi:"Babam bunu içince, uykusu geliyor." Bu yan etki değil; HTTnin özelliği. Neydi o; "sedatif-sakinleştirici" Ayrıca; bunu 5-6 hafta kullanıp da, hastalığı ne olursa olsun, kan değerleri iyi/çok iyi/mükemmel olmayan kimse çıkmadı. Bir iyilik daha yapayım: HTT kötü kolesterolü düşürüyor, biliyor muydunuz?
Şimdi geleyim, düşünmekten başımı ağrıtan iki konuya:
Daha önce yazmıştım: HTT ile antibiyotik kullanılmasın. Birisinde kusmalar, diğerinde de; vücutta kabarma ve kaşıntılar olmuştu.
Geçen yaz yaşananı anlatmalıyım: Boşnak Mehmet'in ayak parmağında tırnak batması olur ve doktora gider. Doktor antibiyotik ve sürülecek bir şey verir. Durum bellidir ve sorunca da anlatır. Üstelik;"Hocam daha çabuk iyileşsin diye HTT de (Kendisi ilk yapanlardandır) içiyorum." O, antibiyotik değildir derim. "Getireyim de gör." Getirdi: AUGMENTİN!... Hakikaten antibiyotik. Hiç de zararı yok. Eee, ne oldu şimdi:"HTT ile antibiyotik, birlikte zararlı mı, değil mi?" Bu; birincisiydi...
İkincisi ise; geçen yazıda "astımda deneyelim" meselesi vardı ya, astımı araştırdım. Astım:"Bronş mukozasının iltihaplanmasıdır" diyor, internet kültürü... Eee, hani tıp; iltihaplanmış doku ve organlardaki hastalıkları "...İT" diye adlandırıyordu? Ben öyle biliyordum. Bu ne şimdi?... Düşün Allah düşün!...
Cevabı olan var ise; yazsın da, düşünmekten kurtulayım.
Üç hasta-üç doktor konusu aklımda. Çok yakın zamanda yazacağım.
Sağlıcakla kalınız.
NOT:Ben "tedarikçi" değilim. HTT istemeyin. Bilmediğim bir rahatsılık söz konusu olursa; "öğrenmek için" gönderebilirim. Bu cümleyi, önümüzdeki yazıda açıklayacağım.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Önceki yazımda sözünü ettiğim, bizi ziyarete geldiğinde "sizden sağlıklıyım" diyen kişiyi uğurladıktan sonra, arkadaşı bana dönerek;" HTT ile buluşmasaydı, çoktan helvasını yemiştik" demişti. Onu dün değil, bugün yazmamın sebebi; az sonra benzer bir cümleyi bir doktorun da kurduğunu görmeniz için...
Gelelim üç doktor-üç hasta meselesine...
Üç doktor da uzmandır ve birbirlerini tanımazlar. Üç hasta da; başka şehirlerde otururlar, birbirlerini tanımazlar. Üç hasta da; aynı hastalığa yakalanmışlardır, fakat; yerleri farklıdır. "Ağrı" bir rahatsızlık adıdır. Ama, söylerken; baş ağrısı, diş ağrısı, bel ağrısı... gibi söyleriz. Bu hastalarda da durum böyle. Üç hasta da; duyduklarını gerekli kontrollerden (Tahliller, MR/tomografi... ne gerekiyorsa) sonra duymuşlardır. Oluş sırasına göre yazıyorum.
Hasan Bey'in doktoru: Allah, Allah...Şimdiye kadar şöyle şöyle olması gerekiyordu, olmamış.Nasıl olur bu? Ne kullandınız?
Üniformalı oğlu telefonda:"Hocam, cevap vermedik.Ama, inanın; doktor bütün bildiklerini sıfırladı."
Ali Bey'in (Bize yemek ısmarlayan ve yaşadıklarını yemekte anlatan) doktoru:
Olmaması gerekiyor ama, olmuş...Olmaması gerekiyor ama, olmuş... Ali Bey: Hocam, ot ilacı kullandım dedim ya...
Doktor:Ali Bey, Ali Bey, modern tıp varken, bırakın bu kocakarı ilaçlarını... Temizsin, dört ay sonra kontrole gel.
Ali Bey, bunları yemek yer ve anlatırken devam ediyordu:"Hocam, yemişim bu hastalığı, yemişim."
6.12.12 Perşembe öğleden sonraları... Telefon, Muammer Bey'den:"Hocam, kontrolden geldim."
Doktoru:"Muammer Bey, şuran şöyle idi böyle böyle, buran şöyle idi böyle böyle olmuş. Meslek hayatımda böyle bir şey görmedim. İki defa ölmüş olmalıydın. Ne kullandın?
Muammer Bey:"Domates, biber, meyve yerken; hormonsuz olmasına dikkât ettim." demiş.
Doktor: Dört ay sonra kontrole gel, der.
Muammer Bey'e "doktor öyle dememiştir." dediğimde; valla aynen öyle söyledi, iki defa ölmüş olmalıydın, dedi.
Hakkımda; dört defa aynı cümleyi kullandı, telefon görüşmemizde. Onu yazmıyorum.
Üç doktorun, bu cümleleri kurmalarının sebebi?... Bildiniz; HTT
Şimdi bu yazdıklarımı okuyanlar, diyecekler ki;"Sakar tıp düşmanı mı?" Olur mu öyle şey. Ben FKB tahsil ettim. Benim gibi birinin bilimi, tıbbı inkârı mümkün müdür? Beni üzen, Ali Dayı'nın "İlaç denizinde iken, hastalıklar çekiyoruz" ifadesi ile belirtmeye çalıştığı, bitkileri sıfır saymadaki ısrar... Üstelik; hakkında, bilimsel, koca bir dosya olan HTT... HTT; bu kadar özelliği bir arada barındıran müthiş bitki. Dahası, bu konu başlığına ilk yazıyı yazdığımda, sadece tıbbi özelliklerine bakarak, o zaman ne yazmıştım:"Bu haliyle bile mükemmel"
Bilmem dikkât ettiniz mi, tıbbi özelliklerinde, hem "antivirütik" hem de; anti-HİV yazmakta. Virüs yok edici özelliği olan HTT, yine HIV virüsünün sebep olduğu AİDS'in de hakkından geleceğine göre, bunu niye yazmışlar? Bana göre; virüs konusunda o kadar etkilidir ki; HIV virüsünü bile yok eder, niyetiyle... Eee, o zaman; millet niye AİDSten ölüyor? Yine, bahar ayları ülkemiz insanının kâbusu olan, canlar alan KKKA hastalığı...Bu da virüs sebebiyle olmakta. Kurtulanı da, duymadım. HTT KKKAyı tedavi eder mi, bilmiyorum, denemedim. Ama, teoriye bakarsak; tedavi etmeli.
Siroz, bir karaciğer hastalığı. HTTnin özelliklerinden biri ne idi:Hepatoproktaktif... HEPAT karaciğer demek. AKTİF faal, çalışır demek. Hepatoprotaktif: karaciğeri çalışır hale getirir, yani; adam eder, anlamında. Eee, HTT sirozu tedavi eder mi, bilemem, denemedim. Teoriye bakarsak, olmalı.
Yine; Hepatit A,B,C... ne kadar var bilmiyorum. Ama, hepsi de; karaciğerin farklı türde iltihaplanması. Anti-inflamatuar (İltihap giderici) özelliği sebebiyle, HTT; ...it lerin düşmanı. HTT; hepatit çeşitlerini tedavi eder mi, bilmiyorum, denemedim. HTT hakkında en çok bilen benim, ama; cahilliğimin ne kadar çok olduğuna bakın. Ne kadar çok şeyi bilmiyorum.
Bu konuyu açalı, üç koca yaz geçti. Biri "yaptım", diğeri "yapacağım"" dışında yapmaya meraklı başka kimse çıkmadı. Şayet bir gün yapmaya/yaptırmaya kalkarsanız; beş litrelik metal kapaklı cam kavanoz kullanın. 2014 Ocağında HTTniz hazır olup, süzdükten ve tekrar cam kavanoza koyduktan sonra, yaklaşık elde edeceğiniz 4 litre civarındaki ürünüze bakarak; bir değer biçin. 100, 5000, 100000,... kaç lira değer biçersiniz? İsterseniz; şimdiden bir tahminde bulunun.Bulunamadınız mı? Yardımcı olayım:"Hayatınıza karşılık ne öderdiniz?" Evet, aynen öyle...Niçin, dört litreden az yapmayın dediğimi, ileride, belki söylerim.
Her şeyi; niçin, açık açık anlatmadığıma gelince. Çünkü;... Görüyorsunuz, sebebini bile yazamıyorum.
Siz, yine de beni ciddiye almayın, ama; tıbbi özelliklerini çok iyi okuyun. Daha ne diyeyim?
Umarım; önümüzdeki yıl, ülke olarak can derdine düşmez isek; HTTyi yaparsınız.
savaskara1951@g
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Hukuki Net Üye ve Misafirleri,
Yeni haberler var:
1-Geçenlerde, deneme yapan sedef hastasıyla görüştüm. Süresini tamamlamıştı. Dediği şu:"Çok gerilemişti. Neredeyse bitecek sanmıştım. Maalesef; yok olmadı..."
Yorumum:Size daha önce yazmıştım; sedef bir çeşit "proliferasyon" Hastaya verdiğim doz; "Maalesef..." denmiş bir hastalıkta kullanılmış ve başarmış bir doz idi. Bu da; "yumuşak doku" olmasına rağmen başaramadı. Salladı, yıkamadı... Doz az geldi. Bundan sonrası; ya; aynı kişiyi daha yüksek dozda kullanmaya ikna edeceğim, ya da; yeni dozla deneyecek birini bulacağım.
2-Astım denemesinden, henüz; bir ses, bir nefes yok!...
3-KOAH'da ise; inanılmaz haberler geliyor. Kesin neticeyi, daha sonra yazarım.
4-Hatırlarsanız; rahim ve mesane kesesinde "miyom"ları temizlenmiş iki kişiden söz etmiştim. Şu anda; rahminde miyom olan biri de denemekte. Haber için daha zaman var. Kız kardeşinde kullanılmasını isteyen kişinin mesleğini yazsam; aklınız durur...
Bilginize...
Siz, yine de;"sakar'dan çok iyi senarist olur.Adam, uyduruyor ama; sanırsın ki gerçek!..." demeye devam edin.
Sağlıcakla kalınız...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Sizlere kırgın olmama rağmen, biraz daha bilgi vereyim. Daha önceleri neler yazıp yazmadığımı okumadığım için, tekrar olursa; kusura bakmayın.
Önce; üç hasta-üç doktor hikâyesinden öğrendiğimi yazayım:Hastalık adı aynı bile olsa; farklı yerlerde, farklı doz gerektiği... Aynı şekilde; tıbbi müdahale yapılmış olan ile yapılmamış olanda farklı olduğu gibi "sıçramış" olanlarda bile farklı...
Daha sonra yazacağım hikâyeyi anlayabilmeniz için, ön bilgi vereyim:
HTT adlı bitki; Hypericaceae familyasından bir türdür. En son edindiğim bilgilere göre; Dünya'da 316 türü bulunmaktadır. Bunların 89u Türkiye'de (Süleyman Demirel Ü. araştırması) yetişmektedir. Bu 89 bitkinin 43ü ise endemiktir. Yani; sadece bu ülkeye hastır. HTT adlı bitki ise; kaybolan dosyasındaki bilgiye göre; Batı İran, Ortadoğu ülkeleri, Kuzey Afrika, Balkanların Akdeniz'e bakan tarafları ve Güney Avrupa'da yetiştiği gibi, aynı paralelde olan bazı ABD eyaletlerinde de yetişmektedir. Ama; aynı paraleldeki doğu ülkelerinde ise, yoktur. Bu da bana; bu bitkinin ABD'ye "çalınarak" götürüldüğü fikrini veriyor. Her ne ise...
Nasıl, her üzümden üzüm suyu elde edilip, şarap yapılabilirse; her Hypericaceae türü bitkiden de "kırmızı renkli yağ" yapılabilir.Her şarap aynı olmadığı gibi, her kırmızı yağ da; HTT değildir. Her kırmızı renkli yağa da "kantaron yağı" demek; hiç bir şey ifade etmez. Mesele; hangi bitkiden ve nasıl yapıldığıdır. HTT'nin kardeşlerinden biri olan ve halkın "sarı kantaron" dediği H.Perfaratum; HTTnin yanında, lâfı bile edilmez bir bitki iken -Wikipedi'de "sarı kantaron" diye arayıp bulun- hakkında yazılanları bir okuyun. Orada; "Avrupa'da en çok satılan bitki" dendiğini de görün.Bizim ot düşmanlarının kulağı çınlasın!... Ben size, Bülent Ersoy'un ifadesiyle "fevkâledenin fevkinde" bir bitkiden söz etmekteyim...
Ortalıkta, bilhassa Ege'de, haftalık pazar yerlerinde, aktarlarda "kataron yağı" diye bir şeyler satılmaktadır. Üstelik; bakanlık ruhsatlı olarak; 25 gr.lık cam şişelerde satılanı bile vardır. Hangi bitkiden yapıldığı, nasıl yapıldığı belli değildir. Size söylediğim usûlle yapılmadığı kesindir. Hiç bir satıcı; altı ay güneş altında bekleterek yapmaz. Bunu hızlı yapmanın yolu vardır ve bu yolla yapılan ise, sadece; kırmızı renkli bir yağdır, o kadar. HTTden yapılmış olsa bile... Size söylediğim mucizeleri sağlayan, yapılış tarzıdır. Bitkideki "etkili" organik molekülleri imha etmeyen yol...
Şimdi gelelim hikâyemize. Bu hikâyedeki şahıslar şunlardır:
Hasta:Üniformalı olarak çalıştığı görevden emekli olmuş ve yıllardır günde iki paket civarında sigara içmiştir.
İsmail:Bana, bu bitkiyi Ali Dayı'dan 25 yıl sonra anlatan ve ilk yazımda sözünü ettiğim "Eski model bir Jeeple gelen, kısa boylu adam"dır.
Damat: Hastanın damadı
Kız:Hastanın okumuş kızı
Sakar: Bildiğiniz ben...
SAHNE:1
Damat, bana anlatmaktadır:"Kayınpedere muayene sonucu, maalesef akciğerinizde 50mm.lik... tıbben yapacak bir şey yok, derler. Madem ki tıp yok, "baba, bak İsmail Abi neler anlatıyor, gel bir dene!..." Cevap: benim ota mota aklım ermez, şeklinde. Eeee, tıp yok, ot da yok. Nasıl olacak bu iş, derken; günde şu kadar içmesi için ikna ederim. Gider İsmail'den HTT alırım ve kullanmaya başlar. (ARA NOT:Damat bana bunları anlatırken; hastanın şunu bildiğini sanmaktayım: Biliyor musunuz bilmem, ama; tıp şöyle der;"Hiç sigara içmemiş veya tek-tük içmiş kişinin akciğer maalesefinden kurtulma şansı onda bir, yıllardır içmiş kişinin şansı ise; sıfırdır.")
İki ay kullandıktan sonra; doktora gider ve kontrol:"Yarıya düşmüş!" Zaten başka değişiklikler de olmuştu. Elimizde de bir hafta on günlük HTT kalmıştı. Bu neticeden sonra, babam tutturdu mu;" bana bunun arkasını bulun, yaratın!" Nereden bulacaksın? Doğru İsmail Abinin yanına... Adamda başka yok. "Olsa, niye vermeyeyim" demekte...Bana ne dedi biliyor musun hocam;"Bulsan bulsan sakar Hocada bulursun. Hocaya otu öğreten benim, ot hakkında benim bilmediklerimi, gelip bana anlatıyor. Araştırıcı olduğu belli, çok yapmış olmalı.Git ona..." (İsmail'in; her taraf kantaron yağı, git al, demeyişinin sebebini anlamış olmalısınız.) Hatırlarsan; 40 km yol tepip, sizden HTT almıştım. Şimdi ise; akciğerinde 50mm uzunluğunda kıl şeklinde bir iz var.
SAHNE:2
Aradan bir zaman geçtikten sonra; köye iki misafir: Damat ve kız... Kız;"İyi ki kocam, İsmail abi ve sizi tanıyormuş. teşekkür falan filan..."
SAHNE:3
Yılbaşından bir kaç hafta önce telefon:"Hocam, sibop ayarların yapılacak, biliyorsun.Gelirken şöyle bir durum için HTT getir." HTTyi de alıp, komşu kasabaya giderim.(Bu külüstür de başıma ne işler getiriyor böyle?) İş yapılırken sorarım:"Bu HHT de niçin?" Cevap:"Babamın durumu; nam oldu. Hanım yılbaşından önce; kayınpederlere gidecek, birine götürüyor. Daha sonra da, ben gideceğim."
Yine sorarım:"Kayınpederin için, sana bu dozu kim söyledi?"
Cevap: Hiç kimse, daha yüksek doza ikna edemedim ki...Razı olduğu o kadardı...
Ben de;"Bu müthiş bir tesadüf. Baban, eğer; başka bir yerinden hasta olsa idi; bu dozla, hiç şansı yoktu."(Doz uzmanıyım ya...)
Bu benim için; yeni bir bilgi, ama; esas öğrenmek istediğimi öğrenemedim daha... O yüzden damada "ev ödevi" verdim. Dedim ki:"Yılbaşında orada olacaksın. Benim için, 50mm.nin kaçıncı evre olduğunu öğren."
SAHNE:4
Yılbaşı geçer ve eve dönerler, ses yok. Bir akşam vakti, damada açarım telefonu:"Eğer öğrencim olsaydın, seni döverdim. Hani verdiğim ödev?" Cevap:"Hocam, bu işlere hep kızı koşturdu, ben anlamam. Telefonu veriyorum."
Telefonda kızı:"Hocam, bırak onu, biz bile bilmiyoruz." Nasıl olur bu deyince, baştan anlatayım der ve anlatmaya başlar:"Babam rahatsızlanınca, falan üniversitedeki filan profa gittik.Muayene, tetkik v.s. neticede şöyle dedi: babanız, maalasef 50mm... ayrıca KOAH ve de zatürre. Akciğer kullanım kapasitesi de %18. Akciğeri her an sönebilir.Tıbben hiçbir şey yapamayız. Eyvah! Hemen başka bir üniversite, başka bir doktor. Yine aynı teşhis!...Hocam, durum öyle kötü idi ki; evre tesbitini bile yapamadılar. Kaldık meydanda. HTT kullanımından sonraki ilk kontrolde, yarıya düşüş görülünce; babamı şu (Doktorun dediği şekilde söyledi, ama; hatırlamıyorum. Anladığım;Bu vaka; tıp literatürüne geçecek bir vaka. Konudan; ilgili uzmanlar da haberdar olsun) doktorun hastası olmaktan çıkarıp; bir heyetin hastası yaptılar. Heyet; babama sebebini sormuş. O da anlatmış. (Burada bazı bölümleri atlıyorum.) Şu anda; 54 kilo idi, 62 kg oldu. 50mm.den bir şey kalmadı. Akciğer kapasitesi de %30!... Maraton koşmayacak, 4X100 bayrak yarışına da katılmayacak (Buraya kadar olanı ben ekliyorum, ki; böyle bir sahneye böyle bir cümle yakışırdı.) durumu öncekinden çok iyi ve doktorlar:"artık tıbbi müdahale yapabiliriz" diyorlar. Sağol varol, falan filan...
Evreyi öğrenemedim gitti, sözün kısası...
Sahne şimdilik kapandı.
Belki sorusu olan olur diye e-posta adresimi yazmıştım. O da; yarım çıkmış, ama; önemli değil; "g" ile başlayan adres belli.
Sağlıcakla kalınız.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Sayın Sakar, kırılmayın. Zira biz de hukuki.net olarak bazen gerekli ilgiyi ve teşekkürü almadığımız zaman üzülüyoruz. Ama emin olun yazılanlar, bilgiler hiçbir zaman boşa gitmez. İnanın birilerinin işine yarar. İnsanlık adına yapılan hizmet ise asla unutulmaz.
Saygılar.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Bu foruma üye olmayan, hatta üye ol desek yardım almadan bunu yapamayacak bir arkadaşımız örneğin, Sayın sakar'ın yazılarını defalarca okudu :)
Bu sadece benim bildiğim.
Yazılanların boşa gitmediğinden emin olabilirsiniz.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Sayın hocam şahsım adına söylüyorum inanın yazdıklarınız çok güzel ve ilgiyle takip ediyorum.Her gün bu siteye girip yeni yazılarınız varmı diye bakıyorum ve önceki yazılarınızıda zaman zaman tekrar okuyorum.Ayrıca yaz gelmesini sabırsızlıkla bekliyorum HTT yapımı için.Ellerinize ve emeğinize sağlık.SAYGILAR
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Sayın Sakar Bey, yazılarınızı hepsini okudum. Yazılarınıza yanıt alamadığınıza üzüldüm. Hazırladığınız ilacı elimize geçtiği gibi kayınpederimde kullanıcaz. Kayınpederim karaciğer kanseri. Umarım faydasını görürüz. Gelişmeleri buradan paylaşacağım. İlginiz için teşekkür ederim.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Sayın sakar yazılarınızı tesadüfen daha doğrusu annem için son bir çare ararken buldum.tabii ilgi ve merakla okudum.bu arada kırgınım demişsiniz inanın ki bir çare arayan insanlar için umutsunuz. bunun ne demek olduğunu çaresiz kalan insanlar çok iyi anlayabilirler.ben de onlardan biriyim ve annem için son bir umut arıyorum. bana yardımcı olursanız çok ama çok mutlu olacağım.lütfen sesime kulak verin.zor durumdayım.sağlıcakla kalın ...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Sevgili Üye ve Misafirler,
Cevabını bilmediğim bir soru var. Umarım, cevaplarsınız da; beni bu dertten kurtarırsınız. Soruyu; daha sonra yazacağım. Önce; konuyu anlatayım:
Biliyorsunuz, araştırma yapacağım diye, ona buna HTT gönderdiğimi...
Belki, bir yıl olmuştur; süt mamulleri toptancılığı yapan birinin astım olan kız kardeşine HTT göndermiş, nasıl kullanacağını, saklayacağını v.s. anlatan bir de yazı eklemiştim.Ve; "Netice hakkında" bilgi vermesi için de telefon numaramı eklemiştim. O kadar zaman geçti, ne ses ne de bir nefes...Kullanıp, kullanmadığını bile bilmiyorum.
Daha sonra ise; belki hatırlarsınız; geçen kurban bayramının son günü; aynı zamanda astım olan biriyle, "komutanım sizinle görüşmek istiyor" denmiş kişiyle görüştüğümü, HTTsini gönderdiğimi, astıma etkisini bildirmesini, onun da "astım hakkında sık sık rapor vereceğim, astımı tedavi et zengin ol" dediğini... Umarım hatırladınız.
Hastanın adı: Veli, benden 15 yaş küçük. Tanıştıran ise; Oğuzhan. Aktörleri tanıdınız.
Veli Bey'e Kasım ayının ilk günleri, 75 günlük HHTyi gönderirim. Birkaç hafta sonra Oğuzhan beni arar:"Komutanım, size söylemeye utanmış, böyle böyle bir etkisi olmuş, sor bakalım; Sakar Hoca bunu biliyor muymuş" Evet, derim.
Bu görüşmeden bir hafta on gün sonra; Veli Bey kendi arar:"Hocam, bu bende taş bırakmayacak." Böbreklerinden taş döktüğünü anlatmaktadır, ama; astımdan söz yoktur.
Ocak 15 civarında HTTnin süresi dolar. Başka hiç bir şey dememiştir. Bir süre sonra; telefonuna mesaj gönderirim:"Veli Bey, astıma etkisi ne oldu?" Bir hafta beklerim, cevap yok!... Bu sefer; Oğuzhan'a mesaj gönderirim:"Veli Bey vefat etti galiba, şöyle bir mesajıma cevap vermedi." Yine bir hafta beklerim, cevap yok...
Aynı mesajı tekrar Oğuzhan'a gönderirim ve cevap gelir:"Komutan sağ. Onun ölümüne sebep olacak bir rahatsızlığı yoktu ki...Durumu öğrenir, size bildiririm." Şimdi Şubat'ın 10'u; haber yine yok.
Soru şu:"Bu yaşananların izahı nedir?"
Çoban SÜLÜ'nün dediği gibi:"Demokrasilerde çare tükenmez."
Ben bu yaşadığımı; bazı sohbetlerde anlattım. Dinleyenler;"Allah Allah, ne insanlar var yahu..." diyorlar da; bu davranışın sebebini söyleyemiyorlar.
İşte, böyle bir sohbet sırasında, dinleyenlerden biri:"Hocam, siz astım hastası mı arıyorsunuz. Güngör'ün hanımı astımbronşit, onunla görüş." Güngör; benim eski öğrencilerimden. Neyse, HTTyi bu gün verdim.
Astımı tedavi etti desen ne olur, tedavi etmedi desen ne olur? "Astımı tedavi et, zengin ol!..."a kafayı takıp da; bilmemi istemiyorlar ise; ben, HTT ile daha da müthiş/inanılmazları başarıyorum. Eeee, nasıl olacak bu zenginlik?
Haaa, şimdi yazarken aklıma geldi:"Bedava bilgi; bilgi değildir" diye düşünüp, astıma ne yaptığını öğrenmem için; benden para mı bekleniyor? Ne bileyim ben, aklıma birden öyle geldi...
Yorumunuzu beklerim.
Sağlıcakla kalınız.
NOT:Hâlâ aynı fikirdeyim:"Astım, bronş mukozası iltihabı ise; HTT tedavi etmeli."
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Sayın Üye ve Misafirlerimiz,
Çok zor bir şey mi sordum?... Son yazımdan sonra, epey bir okuma oldu. Bir Allah'ın kulu çıkıp da; "Komutan, niçin; astım denemesinin neticesini söylemiyor?"un cevabıyla ilgili olarak fikrini yazmıyor? "Falan kişi; filân bardan çıkarken, sevgilisiyle yakalandı." gibi bir habere; onlarca yorum yapan bu millet; nerede?...
Kafamdaki başımı ağrıtan soruyla, beni baş başa bırakarak; beni çok üzüyorsunuz...
Yine de; sağlıcakla kalınız...
NOT: Son cümledeki; "Yine de..." ifadesinden; Türkçe'yi anlayanların; bu ifade ile; "kırgınlık" anlamaları; maksadın hasıl olduğunu gösterir...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Sessiz ve suskun okurlar,
Daha önce de yazdığım gibi; hayatında ot-çöple işi olmayan biri olarak, sizlere; bir şeyler anlatmaya çalıştım. HTTnin neler yapıp yapamadığıyla ilgili, araştırmalarıma devam ediyorum. Salı gününden itibaren; bir siroz hastası kullanacak. Adıyaman'da; eşinin hastalığıyla ilgili olarak, HHT kullanmış, bilen bir kişinin; G.Doğuda kendisine ulaşmış bir kişiye dediği:"Sakar Hoca, doktorların yapamadığını yapıyor, çözerse o çözer, telefonu bu, derdini anlat" demesi üzerine bana ulaşan kişi; kız kardeşiyle ilgili olarak; "ilk defa diyalize bağlanmış böbrekte ne yapar?"ın cevabı için kullanacaklar. Daha yetmedi; İstanbul'da biri de; kronik hepatit-B için kullanmaya başladı.
Ben size; "portakal büyüklüğünde tümör"den, bir ameliyat; kemoterapi, ikinci ameliyat; yine kemoterapiden sonra; "tıbben yapacak bir şeyimiz kalmadı, üç aylık ömrün var; dilediğin gibi yaşa..." denen kişinin; HTT ile tanışmasından ve ölümünden(!) dokuz ay sonra buluştuğumuzdan da söz etmedim. Daha neler, neler...
Yazdıklarıma, sorularıma bir şeyler deyin de; beni konuşturun!...
Daha önce de yazmıştım:"Marifet; iltifata tabidir..."
Beni; "uzman"mışım gibi; "Sakar Hoca yapar, eder..." gibi cümlelere muhatap kılan şey; HTTdir. Ben; aciz, yurdum insanlarından biriyim, o kadar...
Sağlıcakla kalınız...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Esas anlatacağım bu olmamakla beraber, önce; bugünkü bir gazete haberinden başlayayım:"Türk girişimciden yaraları çabuk iyileştiren cihaz" Devamında; Topivac adında, Dünya'da bir ilk olan cihazın, yaraları %30 oranında erken iyileştirdiği...
O zaman; HHT'yi anmak şart oldu. Biliyorsunuz; Boşnak Mehmet diye birinden söz etmiştim. Bu kişi aynı zamanda; köydeki "domuz avcıları" gurubu içindedir. Geçen yaz bana şöyle anlatmıştı:"Hocam, domuz avı sırasında, bazen köpekler; domuzlar tarafından yaralanır. Veterinere götürürüz. İlaç verir. Şimdi ise; bu ottan yapılma ilacı kullanıyoruz. İnan, veterinerin üç haftada iyileştirdiği yaraları, bu; bir haftada iyileştiriyor." Başka sözüm yoktur...
Gelelim esas anlatacağıma.
Bir gün kahvehanede otururken; tanımadığım iki kişi beni bulur. Ayrı bir masaya geçeriz. "Ne var, ne yok? Çay kahve" faslından sonra, adamlardan biri:"Hocam, sizde KOAH ilacı varmış. Babam KOAH hastası da..."
Haydaaa, bu da nereden çıktı?... "Yok öyle şey" derim. Adam:"Olur mu Hocam, beni buraya; falan kasabadan, filancaların Ömer gönderdi. O dedi..."
Yahu, ben bu Ömer'i biliyorum da, KOAH işi nereden çıktı? Düşün Allah düşün!... Sonunda; jeton düştü, hatırladım.
Birkaç ay önce; Ömer yanında biriyle gelmişti. "Hocam, beni buraya bizim kasabadan filanca (Büyük etiketlilerden birini söylüyor ve hastalığı sebebiyle HHTyle tanışmıştı.) gönderdi. O'nunla konuşurken; ağabeyimden söz etmiştim ve sizi bulmamı söylemişti. Ağabeyim, maalesef akciğer..." demişti. Tamam, o işe bakarız dedim. Devamında:"Hem benim, hem de bu arkadaşın KOAH olan hastalarımız var. Ne yapabiliriz?" "KOAH konusunda ne yapar, bilmiyorum. Ben ikinize de HTT vereyim, kullansınlar." der ve ayrıca; iki KOAH hastası için; doz söylerim ve 100er günlük HTT veririm. Bu arada; bana bu köyden birini sorar. Ben de ona; "samimi olduğum biridir" deyince, hoşlanır, üstelik; güvenirliğim konusunda iyice emin olur. Alır ve giderler...
Ömer, daha sonra yine gelir ve bu sefer beni; o sorduğu kişiyle birlikte bulur. Sohbet mohbet derken, arkadaşı ona:"Ömer sen niye HTT kullanmıyorsun? Hasta olman şart değil ki... Şöyle şöyle faydalarını görürsün diye anlatır." Ömer bu sefer kendisi için alır ve gider.
Aradan bir süre geçtikten sonra, yine Ömer...Yanında biri daha var. Yanındakinin derdini dinleriz falan... Ömer bu arada anlatmaktadır:"Hocam, ciğerlerim rahatladı. Halsizliğim bitti. Sanki; daha genç gibiyim.Artık ağabeyimle konuşurken; ne var ne yok, nasılsın diyebiliyorum.Ağabeyim çok iyi gidiyor." Belli oluyordu, yüzünün rengi bile düzelmişti...
Bunları niye anlattım:"Yahu, Ömer senin yanına ilk gelişinden sonra iki defa daha geldi. Adama KOAH'ı sorsana..." Bende; incir çekirdeğini dolduracak akıl/beyin/zekâ yok. Üstelik; jeton da düşmüyor!... Benim gibileri; yok edeceksin vesselâm... Hadi; beni yok edelim, edelim de; Ömer'i ne yapalım? Söylesene be adam; HTT, KOAHta ne yaptı? Bana söylemiyor da; "babam KOAH hastası" diyen adama söylemiş. Adam da; doğruca yanıma. Biliyorsunuz; KOAH'ın tedavisi yoktur!...
Aradan bir süre geçtikten sonra, ya Şubatın son, ya da Martın ilk pazar günü... Kapı vurulmakta, açarım. Kapıda bizim köyden biri ve yanında da; tanımadığım biri. Köylümüz:"Hocam, bu sizi arıyor." O kişiyle; arabasına gideriz, çayları orada içeriz. Genç:"Siz beni tanımazsınız. Babamı da tanımazsınız. Ama; babam sizin verdiğiniz ilacı kullanıyor. Amcam Ömer sizden almıştı. Babam çok iyi. Belki bilmiyorsunuz; babamın sadece akciğerinden değil; karaciğerinden şu, kalp zarında da bu derdi vardı. Karaciğer ve kalp zarındakini de tedavi etti. Ne müthiş şeymiş bu.Bilesiniz diye söyledim." demez mi... Ağzımı hiç açmadım, bakarsın; bu "bilgi" karşılığı para mara ister.
Şimdi siz merak ediyorsunuz; Oğuzhan, komutanı Veli'ye sorup; astım konusunda sana haber verdi mi? Ne gezer...
Genel Kurmay; "Kozmik Oda"yı koruyamıyor, ama; bu ikili "HTT-Astım" bilgisini daha sıkı koruyor. Ben; araştırmacı HTTciyim. Martın ikinci haftası; komutan Veli Bey'e mesaj gönderdim:"Veli Bey, astım ve astım bronşit olan iki hastadan rapor geldi.Neticeyi yazayım mı? Gerek yok, siz nasıl olsa biliyorsunuz..." İyi yapmışım değil mi? Cevap mı; çok beklerim, çok beklersiniz...
Veli Bey'in daha ilk tanışmamızda "Hocam, astımı tedavi et, zengin ol." dediğini yazmıştım. Cevap alamadığımı da...
Şimdi size soru:"MS denemesinden, ve de; şeker yarası ve cilt kanseri olmadığı halde iyileşmeyen yaradan da, oldu/olmadı şeklinde bir haber gelmedi. Niçin?"
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Üye ve misafirlerimiz,
Kahrımdan öleceğim.... Dün, TURKTIME sitesi dahil, birçok site şunu yazdı:"Yalçın Menteş için; kritik durum." Bugünkü gazetelere gelince; Hürriyet; "kritik durum" POSTA Gazetesi ise; "Bacağı kesildi" diye haber yaptı. Ben, yurdum salağı olarak; TURKTIME sitesinin haber başlığı altına, aşağı yukarı, dün; şöyle bir yorum yazdım:"Düşürülemeyen şeker yoktur. Eğer; bir gün, birisi; Yalçın Menteş'in bacağını keserse; yanlış yapar, bunu yazan kişi ise; bir bacağı tıp tarafından kesilmişken, öbür bacağındaki yarayı (Tıp buna; şeker sebebiyle; kangren olmak diyor) tedavi ederek, kalan bacağını kurtarmış kişidir."" Ve de; bu yorumum yayınlandı...Eeeee, geldik bugünün haberlerine; "Yalçın Menteş'in bir ayağı kesildi..."
Allah'ınızı severseniz, ben; "Düşürülemeyen şeker yoktur." diye yazalı kaç yıl oldu? Ben size; "Bir bacağı şeker yarası sebebiyle kesilmiş; öbür bacağındaki şeker yarasını tedavi ederek; kesilmekten kurtardığım kişiyi, şekeri; 450 civarında gezerken; düzeltilen Rüştü'den, yirmi yıla yakın şeker hastası iken; bir gözü hiç görmeyen, diğer gözü ise, sadece; ışığı fark eden; Nail Bey'den, ve de; bu konularda; beni aydınlatan; kendisi şeker hastası; kimya mühendisi; ERTAN Bey'den söz etmedim mi?... Yahu; ben havayı mı yazıyorum?
Gelelim Yalçın Menteş'e...
Gazete haberine göre; "Yalçın Menteş; şeker hastası olmasına rağmen; "Yemesine, içmesine dikkât etmemiş..." Çok bilen doktoru/doktorları böyle demiş...
Beyler ve Bayanlar,
Eğer, siz; "İnsülin salgılayamayan" bir şeker hastası iseniz; yemenize içmenize dikkât etmeyen biri bile olsanız; hastahanelik olacak kadar; durumunuz olsa, doktorlar; yiyip içtiğinizi karşılayacak kadar insülin vurur ve durumunuzu düzeltirlerdi... Peki, Yalçın Menteş'te bunu niye yapamadılar? Bana göre; Yalçın Menteş; insülin salgıladığı halde; şeker hastası olanlardan... Türkçe'si; "Geçiş sistemi çalışmayan"lardan...
Giden ayak gitti... Peki; durumu düzeldi mi, hayır... Yarın bir gün; öbür bacağıyla karşılaşacak. Tıpkı; biraderimin kayınpederi gibi..
Haaa, son bir haber daha:
Hani size; "portakal büyüklüğündeki tümörden söz etmiş miydim" demiştim ya; bugün Eskişehir'den haber geldi:"Hocam, sayenizde kurtuldum!..." Kişinin tümörü; akciğerinde idi...
Daha; öğrencim olan Güngör'ün astım hastası olan hanımını mı, sadece bir derdi varken; kemoterapiye giren ve yeni dertler edinen hastaları mı, "Sakar Bey'ciğim, kocam çok iyi gidiyor, ama; İzmir'deki falan Üniversite Hastahanesi hekimleri; acele kemoterapi gerekiyor, dediler. Ne yapacağımız şaşırdık. Acaba kemoterapiye mi girsek, ya da; kemoterapi için Almanya'ya mı gitsek?" dedikten sonra; bir hafta on gün sonra, "Hocam, Almanya'daki Doktorlar dedi ki; "hastanın durumu iyi!..." Çok mutluyuz..." diyenleri mi anlatayım? Son sözü edilen hasta; akciğerinden, karaciğer ve böbreğine metastaz yapmış biri...
Ha, ben size ne yazayım?...
Bir şey daha yazayım: öğrencim olan Güngör'ün astım hastası olan eşiyle ilgili; "Nasıl gidiyor?" soruma verdiği cevabı yazayım:"Hocam, tazı gibi..." Ne demekse...
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Hukuki Net üye ve misafirleri,
Bu konu başlığı altındaki yazılarımı sonlandırmak niyetinde idim. Haddinden fazla yazdığımın farkındayım. Sizlere; bir bitkiden hazırlanmış; müthiş/inanılmaz/mükemmel/birçok özelliği bir arada taşıyan(Komplike), bazılarına göre; ot-çöp, bazılarına göre de; "kocakarı ilacı" sayılan; HTTnin yaptıklarını yazmaya/ima etmeye çalıştım. Eğer; Yalçın Menteş olayı olmasa idi, aynı hastaya; iki farklı hastahanenin, iki farklı yorumu/teşhisi olmasa idi, ve de; benim için müthiş bir deneme olan; "Akciğerinde portakal büyüklüğündeki tümör..."den, HTT'yi gönderirken bile; "Çok zor, başarabilir mi, bilmem" diye endişelendiğim, üstelik; "43-44 yıldır sigara içiyorum. Bana diyeceklerdi ki; "sakar Hoca, akciğer kanseri mi olmak istersin, yoksa; diş çektirmek mi?" şeklindeki bir soruya; "Akciğer kanseri olayım." diye cevap verebilebilecek kadar, kanseri tanımış biri olarak; "Akciğerdeki portakal büyüklüğündeki tümör"de elde edilen netice; inanılmaz olunca, ve de; ASTIM diye bir hastalığın olmadığına dair; Güngör'ün eşi hakkında dediği:"Tazı gibi..." cümlesi de bir araya gelince; önceki yazıyı yazmak zorunda kaldım. Bir bilgi daha vereyim: Güngör'ün Hanımı; "Alerjik astım değil." Güngör deyince aklıma geldi. Bizim Güngör; geçenlerde "kıl dönmesi" sebebiyle ameliyat oldu. Ameliyat için, doktoru; narkoz işlemi için hasta hakkında "durum tespiti" yaparken, Güngör'e aynen şunu söylemiş:"Güngör, sende bronşit vardı.Şimdi yok.Nasıl oldu bu iş?" Güngör bana dedi ki:"Hocam, hanıma verdiğin ilaçtan ben de içtim. Belki ondandır..."
Şimdi; bir başka haber daha: Bir kişi siroz olur. Durumu son dönemdir. Onu ve beni tanıyan biri, beni bulur. Der ki;" Arkadaşımın durumu ağır. HTT verirsen denemek isterler...Elbette, çaresizlikten." Veririm ve Orta Karadeniz'deki bir şehirde olan hastaya ulaştırılır. Veee, maalesef; hasta HTT ulaştıktan on gün kadar sonra, vefat eder...Demek istediğim; "SİROZ" hakkında bilgim yok... Daha önce yazmıştım:"Astım; bronş mukozası iltihabı ise; HTT tedavi etmeli" dediğimde, ne kadar haklı çıkmışsam; Siroz; ilk teşhiste; HTT ile tedavi edilir olmalı fikrindeyim. Eğer; ben bu otu tanımışsam...
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Sayın Üye ve Misafirlerimiz,
Siz; belki tanımıyorsunuz, ama; iki tane "SAKAR" var. Birisi:"Hakkından fazla konuştun/yazdın" diyen, birisi de:"Yap iyiliği, dök denize, balık bilmez ise; hâlık (Hâlk eden/yaratan) bilir..." diyen sakar...
Peki, bu durumda; ben sizlere ne yazayım?... Siz, diyeceksiniz ki:"Yahu; diyecek lâfın yoksa; bu yazıya niye başladın/başladınız?..."
Madem ki, öyle dediniz; yazıyorum:
İSTER İNANIN, İSTER İNANMAYIN. İSTER SENARYO/HİKÂYE/MASAL SAYIN;
İSTERSENİZ; "GERÇEK" kabul edin...
Başlıyorum anlatmaya...
Ben sizlere; kanser dahil, HTT ile ilgili yüzlerce litreye dayalı, denemelirimle ilgili yaşadıklarımın çoğunu yazmadım, yazamazdım.
Ama, bir konu var; yazmazsam; çatlarım.... Çatlamayayım diye bu yazıya başladım. Ben size; daha önce ne yazdım:"Ben; HTT ile ilgili olarak, ilgim yokken; istemeden bulaşan, bu konuyu araştıran/deneyen biriyim, tedarikçi değilim, öğrenmeye çalışıyorum, benden HTT istemeyin, sadece; bilmediğim bir konu ise; HTT veririm."
Öyle dedik de ne oldu?...
Adam köyüme geldi. Buradaki "adam" lâfı; hasta demek... Bildiğin bir konu bile olsa; kapına gelmiş bir hastaya; var iken; "HTT yok." diyemezsin. Zerre kadar vicdan/ahlâk/insanlık var ise; bu olmaz...
Peki, hikâye ne diyeceksiniz. Başlıyorum:
Adam; 1965 yılında Almanya'ya gider... 2000'li yıllarda ülkeye; emekli olarak döner. Yıllardır ayrı yaşadığı ülkesinde; huzurlu bir emeklilik yaşamayı plânlar... Bir süre sonra; sol tarafına yatamadığını fark eder. Ve zayıflamaya başlamıştır... Durumunu merak eder ve; doğru İzmir'deki çok şubeli özel bir hastahaneye gider. Derdini anlatır...Tetkikler... Sonuç:"Beyefendi, akciğer kanseriniz ve tümörünüz 12mm. Önce radyoterapi, arkasından da; kemoterapi..."
Ara bilgi:
Beyler ve bayanlar,
Ben; annesi, babası, kayın pederi ve kaynanası sağ olmayan 62 yaşında biriyim. Kayın validem hariç, diğerleri; "pıt" diye öldüler. Hastahane, doktor, ameliyat, bıçak parası, hasta bakıcıya çorba... ıvır zıvır... bilmiyorum/bilmiyoruz. Sadece kayın validem; "beyin kanaması" sebebiyle hastahaneye yattı, hastahanede ziyaretine gittiğimizde; gayet iyi idi, daha sonra "yoğun bakımda" iken, nasıl oluyorsa/olduysa/nasıl yoğun bakımsa; ikinci bir kanama geçirdi ve bitkisel hayata girdi. Bir hafta sonra; "eve götürün" dediler, eve getirildi, bir hafta sonra da; vefat etti...
Demek istediğim; biz ailecek "KANSER" diye bir cümleyle karşılaşmadık. Ama; bu HTT yüzünden; çok kanser hastasıyla karşılaştım. Ve şunu gördüm/öğrendim; "kanser" teşhisi demek; o aile ocağına atom bombası atılması demek...O kadar; boktan/berbat/kötü/feci (Özür dilerim) bir konu...
Hasta şok olur, der ki; "düşüneyim, geleyim."
Döner gelir, oturduğu komşu ilçeye... Ticarî olmadığı halde; ticarî sayılan, her yıl vize gerektiren (Bu da nasıl oluyor, onu da anlamış değilim) vatandaşın "doblo tip" araba dediği bir de arabası vardır. Bir arızası sebebiyle; sanayi çarşısına tamir için gider. Bir tamirciye uğrar; arızayı anlatır...Tamircilerde de genel bir kural vardır:"Nasılsın, ne var ne yok?" gibisinden... Hasta da."İyi değilim, durum; şöyle şöyle..." Tesadüf öylesinedir ki; tamirci:"Amca, akciğer kanseri hastalık değil ki, niye moralini bozuyorsun. sakar Hocayı bulacaksın. Benim kayın pederimin 50mmlik tümörünü, hiç doktor müdahalesi olmadan yok etti.telefonu bu, filân köyde oturur, git onu bul!" Neyse; adam beni 1 Temmuz 2012 de bulur. Kahvehanede karşımda oturmakta, derdini anlatmaktadır...Akciğer kanseri bildiğim hastalık olduğu için, ben O'na:"Ben sana HTT vereceğim, kullanacaksın. Bir ay sonra; şunlar, bunlar olacak, iki ay sonra kontrole gittiğinde doktor; "tümörün 6-7mm'ye düşmüş diyecek" demekteyim. Adam, her seferinde; "inşaallah" demekte... Ben de, adama:"Yahu, sen hayatında; inşaallah 2x2=4 eder dedin mi?" Adam; "hayır, zaten öyle..." diyor. Ben de;"Bu iş de böyle..." dedim. Adam ne dese beğenirsiniz:"İnşaallah!"
HTT'yi aldı gitti ve 1 Eylül 2012 de, köye yine geldi:"Dediklerinin hepsi oldu. Tümörüm şu anda 6-7mm. Devamını alacağım." Aldı ve gitti...
Daha önce; Aralık ayında külüstür için sanayi çarşısına gittiğimi yazmıştım. O sırada tamircim bana:"Hocam, haberin var mı, Almancı Amca, kemoterapiye başlamış..." Almancı Amca" dediği kişi 72-73 yaşında...
Tam 7,5 ay sonra; Almancı amca'dan bana telefon:"HTT var mı? var ise almaya geliyorum." Adam geldi... Suratı; kâğıt gibi, bembeyaz... Sordum:"Hayırdır?..." Cevap:"Dediklerinin hepsi oldu, ama; bana dediler ki; kanser otla çöple tedavi olmaz, tıbbî tedavi gör. Ben de uydum. Radyoterapiden sonra (Ya 8, Ya da 12 dedi) kür kemoterapi aldım.Şu anda durumum: Tümör bıraktığın gibi; yine 6-7 mm. Üstüne; akciğerimde; kemoterapiden sonra ödem oluştu. Doktor dedi ki: Bu yatarak tedaviyi gerektiriyor, boş yatağımız yok (Demek ki; hasta, beklenen kadar paralı değil.Bir gün; başka hastayla ilgili, "boş yatak" konusuna girerim belki...) Yatak boşalınca, biz size haber veririz."
Adama dedim ki:" Be Adam, sen bunu kullanan/bilen/yaşayan birisin. Bu hatayı nasıl yaparsın?" Cevap:"Bir hata ettim..."
Yeter gari... Kısa kesiyorum:Hem kalan tümörünü, hem de ödemini (HTTnin, nerede olursa olsun, ödem yok ettiğini zaten deneyerek öğrenmiştim) yok etmek üzere; HHT alıp gitti.
Sizce, bu adam/hasta; yılın mı, yoksa; yüz yılın mı, ya da; bin yılın mı; en .... hastasıdır?
Buna benzeyen, bir de; yemek borusu kanseri hastası var...
Ben size, neler anlatayım ki?...
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Üye ve Misafirlerimiz,
Eğer bir yazıyı plânladığın gibi yazmamışsan; yazının tadı kaçıyor. Önceki yazımda; son bölüme doğru; "Vatan Gazetesi'nde Mine Şenocaklı'nın, geçen hafta sonu yazmaya başladığı; "Kemoterapi" konulu yazılarını okuyun." yazacaktım, unutmuşum. Almancı Amca'yı yazdım. "Kemoterapi" konulu yazıyı da okumanızı sağladıktan sonra ikinci bir hastayı (Yemek borusu kanseri) anlatacaktım, ve diyecektim ki:"Gördünüz; kemoterpi insanı ne hâle getiriyor."
Hatırlarsanız; M. Şenocaklı'nın yazılarından daha önce, ben size ne yazmıştım:"Yoksa; kemoterapiye başlayınca yeni dertler edinenlerden mi, söz edeyim..." Söz etmemiştim, çünkü; "tıp düşmanı" ilân edilebilirdim. Mine'nin yazdıklarını okursanız; "doktor"un dediklerini öğrenmiş olursunuz. O yazı; malûmun ilânıdır, o kadar...
Her kanser türü hakkında tecrübem yok. Tıbbi müdahale görmemiş, tümörlü kanser hastalarında HTT-Kanser ilişkisinde; matematik-fizik kuralları kadar kesin kurallar var. Bu kuralları bildiğim için; Almancı Amcaya; şu sürede şunlar, bu sürede bunlar olacak diyecek kadar kesin konuşabildim. Almancı Amca'ya; iki ay sonra; tümörün 6 mm.ye düşecek yerine 6-7 mm dememin sebebi; tam iki ayı tamamlamadan kontrole gideceğini tahmin etmemdendir.
Gelelim; yemek borusu hastasına... Bu olayda Sakar; hastayı hiç tanımamış/görmemiş, bir hasta yakınıyla da tanışmamıştır. Bu olaydaki rolüm; hastanın arkadaşı Nihat'a; hasta için 50 günlük HTT vermiş olmamdır. O kadar...Şimdi yazacaklarım; Nihat'ın anlattıklarıdır.
Nihat; yedek parçacılık yapan arkadaşının dükkanına uğradığında; dükkanda oğlunu görür, babasını sorar. Evde hasta olarak yattığını öğrenip, evine gider. Durumu öğrenir:"Yemek borusu kanseri olmuştur. Hem hastalıktan, hem de; yeterince yiyememekten zayıflamıştır, hâlsizdir ve 20 kg vermiştir.Teşhis konmuş, tıbbî müdahale yapılmamıştır." O'na HTT getireceğini söyleyip ayrılır. Benden HTT alır ve O'na götürür. 50 günlük kullanım sonucu; halsizlik bitmiş, 8 kg geri alınmıştır. Hasta:"İyileştim" demekte, Nihat ise;"İyileşmediğini, HTTnin şu kadar süre kullanması gerektiğini" söylemesine rağmen, hasta; kullanmaya devam etmekten vazgeçer. Bir süre sonra doktora gidip, kontrol olur. Doktoru:"Tümörün küçüldüğünü, kalan tümörü ise ameliyatla alabileceğini, ama; yeni sağlık mevzuatı gereği; burada ameliyat yapamayacağını, falan hastahanede yapabileceğini; kendisinin 20.000 bıçak parası, hastahanenin de 30.000 lira para alacağını..." söylemiştir. Asistanın ise; "Hocam, ne gerek var? Hasta, nasıl yaptıysa; tümörünü küçültmüş" demesine rağmen... Hasta;"Beni bırak, sülalemde bu para çıkmaz." der geri döner.
Buna rağmen hasta; HTT kullanmaz. Bir süre sonra; doktoru köprücük kemiği civarına bir bant (Ağrı için olmalı) yapıştırır. Bandı Nihat bile görür. Hâlâ kullanmama niyetindedir ve kullanmaz. Bir süre sonra, Nihat; arkadaşının tıbbî müdahale için İzmir'e taşınmaya başladığını öğrenir. Ve daha sonra da; böbreklerinin iflas ettiğini...Geçen Mart Ayı'nda da vefat ettiğini...
Hem Almancıyı, hem de bu hastanın hikâyesini okudunuz. Bu iki hastanın yaptığını; nasıl izah edebiliriz? Akla, mantığa sığıyor mu?
Sözün kısası: hastalar yeni dertler edinmekteler... Kimisinin kan değerleri "sıfır"lanmakta, kimisinin akciğerinde, bir başkasının kalp zarında, kimisinin de beyninde ödem oluşmakta. Böbreği iflas eden de var, kemik değerleri berbat olan da... Neyse...
Yakında, sizlere; müthiş bir haber verebilirim:Hastada karaciğer büyümesi (Hepatomegali) vardır ve teşhis:"Primer Bilier Siroz, kısaca PBS" Yani; bir adım sonrası:SİROZ. Durum netleşsin bakalım...Hasta da; yıllar önce beraber çalıştığım ve sık sık görüştüğüm bir meslektaşımın karısıdır.
Sağlıcakla kalın...
Yine damarım tuttu:
ÖDEV:HTT-Kanser ilişkisindeki kurallardan biri gereği: hasta hastalığı sırasında verdiği kilonun tamamını 122 günde geri alması gerektiğine göre; 20 kilo kaybeden bir hasta, 50 günde kaç kilo almalıdır?
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Yine Ben, inanılmazları yazmaya devam ediyorum.
Geçenlerde; HaberTürk kanalında KANSER konulu bir program vardı. Gezinirken takıldım. Konu çok dikkâtimi çekmişti, ama; programı yönetenin çok bilmiş tavırları, gereksiz müdahalelerle konuşmacıların sözünü kesmesine tahammül edemeyip; seyretmeyi bıraktım. Sonradan, internette; programda çıngar çıktığını okudum. Aklımda kalan ise şu: Fitoterapist (Bitkiyle tedavi uzmanı) Dr. Ümit Aktaş'ın ABD'den bir istatistik kurumunun 1950-2001 yıllarındaki bazı hastalıklarda tedavi oranındaki değişimden söz ederek; kalap-damar hastalıklarında; tedavi oranı %76 artmış iken, kanserde niçin %5 bile değildir? Niçin kanser tedavisinde; 1950lerdeki seviyedeyiz, anlamındaki ilginç tespiti... Başka bir şey daha öğrendim: Kemoterapi sırasında hastaya; kanser yapıcı maddeler verildiği... Bu anlamda, yani; kemoterapi sebebiyle, doktorun "Annenizdeki filân kanser kemoterapi sebebiyle olmuş." dediğine dair, e-posta adresime yazılmış bir mesajı hâlâ saklamaktayım. Neyse...
Gelelim meslektaşımın eşine:
Hastada; karında şişlik, karnın sağ tarafında ağrı vardır ve eğilememektedir. Zaten kalp rahatsızlığı olan hasta, bunu; bu hastalığına bağlayarak; özel bir hastahanenin Kalp-Damar Servisine gider.Doktoru: "Kalbiniz; sizi on yıl kadar daha idare eder.Bir karaciğer uzmanına görünün." der ve iki ilaç yazar. Bir üniversite hastahanesine giderler. Tetkikler v.s.den sonra; "Karaciğerinizde büyüme (Hepatomegali) var. İkinci evredesiniz (Primer Bilier Siroz) ve bundan sonrası da; SİROZdur. Tıbben yapılacak bir şey yok. Yürüyüş yapın, kilo verin." denir. Dönerlerken; bulunduğum köyden geçecekleri için, beni ziyaret ederler. Konuşuruz ve bunları öğrenirim. Bana da; nelerle vakit geçirdiğimi sorarlar. Ben; otla-çöple uğraştığımı filân anlatırım, ve eklerim: "Uğraştığım/araştırdığım bu otun HEPATOPROTEKTİF (Kabaca; Karaciğeri adam eder.) özelliği olduğunu söylerim.Bunu ben demiyorum; tıbbi özelliklerinde öyle yazıyor. Yani; bu bilgi bilimsel araştırma sonucu!... Ayrılırız. Ertesi günü ilacı almaya giderler. Eczacı; reçetenin süresinin geçtiğini ve sağlık ocağına yeniden yazdırmalarını söyler. İki ilacı yazdırmaya geldiklerinde, doktor; "Şu ilacı yazamam, çünkü; bir tane bile içersen, ömür boyu bundan kurtulmak için uğraşırsınız, ötekini yazayım." der. O ilacı alırlar ve akşam ilk olarak hasta bir tane içer ve daha da kötü olur. Bırakırlar. Sonraki gün bana telefon:"Arkadaşım, yarın ilçe pazarına gelecekseniz; gelirken HTT getirin, buluşuruz." Cumartesi günü pazarda buluşuruz ve HTTyi veririm. Nasıl saklayacağını, ilk hafta ne kadar, sonraki günlerde de ne kadar kullanacağını söylerim ve ayrılırız. Bir süre sonra, arkadaşın hanımı, benim hanıma telefon eder:"Rahatladım." Dün akşam saat 19 sularında karı-koca bizi ziyarete gelirler. Kocası gibi, hasta kadın da meslektaşımdır. Aman, nasıl teşekkür...Ne yapacağını şaşırıyor. İkimiz de 62 yaşında olmasak, elimi öpecek neredeyse... Kocası:"Arkadaş, seninle görüşmemizden sonra eve vardığımızda; hanım ağlar, ağlar... Sanki; kanser demişler..." Ben de; "ne fark eder; çare yok denince, ne yapsın?" Bu arada hasta, bir tahlil sonucunu göstererek;"Sakar Bey'ciğim, şu rapora bak; HTT kullanmadan önceki kandaki yağ durumu ve de sonrası. Nasıl da düşmüşler. Sizde kalsın, delil olarak saklayın." demekte. Kocası ise, ki benden iki yaş büyüktür, "Ben de içsem ne olur?" Cevabım:"Ben hiç bir rahatsızlığım yokken; HTT kürümü tamamladım. 1 Ekimde başladım, 31 Ocakta son verdim. Aklımdan; kanser olmak, prostat büyümesi, karaciğer-böbrek yetmezliği v.s. geçmiyor. İleride devam edersem; yaşlanınca; parkinson, alzaymır, MS olacağımı bile düşünmüyorum." derim. Ben de içeyim, demesin mi. Karışmam, derim. "Arkadaşım, sen beni sevmiyor musun? İç desene." der. Bu arada; Bir meslektaşının; bazı insanları ipten almasından, böyle çalışmalar yapmasından gurur duyduğunu bile söyler. Neyse; ikisi için kullanılmak üzere alırlar ve sevinçten uçarak giderler... Lâf aramızda; böyle şeyler beni de mutlu ediyor, bana zevk veriyor. Ve hâlâ iddia ediyorum:"HTT ilk teşhiste; sirozu tedavi etmeli."
"Sakar Bey'ciğim" denince aklıma geldi. Bu şekilde bana hitap eden ikinci kişi; bu Hoca Hanım oldu. Birincisi ise; daha önce sözünü ettiğim 82 yaşındaki hastanın eşi idi. Hatırladınız mı: Hani, 85-90 gün HTT kullandıktan sonra; İzmir'de "Kocanın durumu iyi değil, hemen kemoterapiye başlamalıyız" denmesinden sonra, bana telefon ederek; "Sakar Bey'ciğim, kocam iyiye gidiyor, ama; hastahane böyle diyor, inanın ne yapacağımızı şaşırdık" dedikten sonra; kocası Almanya'ya giden ve oradaki hastahanenin "hastanın durumu iyi" demesinden sonra, beni arayarak; "Çok sevinçliyiz" diye arayan kişi. Bu işte neye yanarım, bilir misiniz; hastanın HTTyi Almanya'ya götürmesi mümkün değil. Uçağa; su bile almıyorlarmış. HTT kullanması tamamlanmamış olacak. Ben de; iki yere metastaz yapmış vakada; HTT ne yapar bilgisine ulaşamayacağm.
Şimdi gelelim, bu yazının sürprizine...
Akciğer kanserinde; tıbbî müdahale olmaksının, HHT'nin... Bunu biliyordunuz. Eğer, Nihat'ın arkadaşı; çıkardığı ipi boynuna takmasaydı, yani; devam etseydi:
Yemek borusu kanserinde; tıbbî müdahale olmaksızın, HTT'nin... diye yazacaktım. Kısmet olmadı.
Şimdi ise:
Gırtlak kanserinde; tıbbî müdahale olmaksızın, HTT'nin... diye yazabilirim. Hasta inşaat işçisidir ve inşaat ustası, Nihat'ın kardeşi tarafından gönderilmiştir.
Bunları ben yazmıyorum; HTT ile ilgili bilimsel araştırmalar söylüyor: ANTİPROLİFERATİF özelliği var, diye... Yani; ben bu bilgileri test etmekteyim, o kadar... Her kanser türünde, geçerli mi bu? Üçünde geçerli olduğunu biliyoruz. Yakında; bir başka cinste; tıbbî müdahale olmaksızın, nasıl netice verecek öğreneceğiz.
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Hiç beklemediğim bir olay sebebiyle; bir haftalık mücadele sonunda yazmaya karar verdim ve bir saatten fazla yazdıktan sonra ve yazacaklarımın da yarısına gelmişken; birden; yazdıklarım silindi. O kadar yazıyı şimdi tekrar yazamam. En kısa zamanda; yeni yazma sebebimi anlatacağım.
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Sayın Üye ve Misafirlerimiz,
19 Mayıs'ta bir gazetede okuduğumla ilgili olarak; içimdeki iki sakar kavga etmekte. Birisi; "okumamış ol." öteki ise;"Bildiklerini yorum yapmadan yaz." demekte. Bu çatışmaya son vermek için; yazmaya karar verdim. Önce; daha önce yazmadığım iki Akciğer Kanseri (A.K.) vak'asını yazmalıyım.
Kişi telefon eder; "Babam A.K. HTTyi denemek isteriz." Adres madres, gönderirim. "döküldü" denir, tekrar gönderirim. Bir gün kardeşiyle birlikte, hastahane bahçesinden arar ve;"Doktor, kemoterapi bitmeden izin vermem. Kemoterapiden sonra ne halt ederseniz edin, dedi. Kemoterapiden sonra kullanacağız." derler. Buna MANİSALIBİR diyelim.
Aradan 22 ay geçer. Bu sefer başka birinden telefon; "Ben filânca, babam A.K. Telefonunuzu; babamı hastahaneye götürdüğümde tanıştığımız ve son kontrole gelen, HTT kullanmış Manisalı falan kişiden aldık. Tedaviye daha başlanmadı.Nasıl kullanacağız?" Adres verirler ve yolun yarısına kadar yetecek miktarda gönderirim. Bu zamana kadar HTTnin kemoterapiyle birlikte kullanılabildiğini, kemoterapinin ağır etkilerini azalttığını öğrendiğimden; burada yazamayacağım bazı şeyler söyler ve "Karar sizin" derim. Yolun yarısı geçildikten sonra; HTTnin arkası istenmez. Bunun üzerine mesaj yazarım:"Durumu nasıl?" Cevap, aynen;"Kemoterapi alıyor.Gerileme var.Tedaviden sonra görüşürüz. İlginize teşekkür ederim." Bu mesajı aylarca silmediğim gibi; tarih, saat, dakika ve saniyesiyle birlikte defterime yazarım. Mesajı da; bazı arkadaşlara gösterir ve şöyle derim:"Tıptan düzelmeye başladığını sanıyorlar, hata ediyorlar." Aradan sekiz ay geçer. Tekrar mesaj yazarım:"Bu kadar zamanda tedavi tamamlanmalıydı. Görüşmediğimize göre; tedavi olamadı mı?" Bir ayı geçti ve cevap gelmedi. Buna da; MANİSALIİKİ diyelim.
Gazetede okuduğum konu A.K. ile ilgili olduğu için; A.K. ile ilgili yaşadıklarımı/gördüklerimi bir tablo haline getirip, özetlemeye çalışacağım. Buradaki "tıp" A.K. ile ilgili her türlü tıbbî müdahaleleri ifade etmektedir. Yolun yarısı ifadesi ise; HHTnin A.K.yı tedavi etmesi için, geçmesi gereken sürenin yarısını anlatır.
BİRİNCİ DURUM- TEDAVİ: Tıp KİMLER:Kuzey komşum; İbrahim K. Doğu komşum; Kemal A. Batı komşum; Ahmet K. Güney komşum; kahvehane Bunları tanımıyorsunuz, köydeki komşularım idi. O zaman; tanıdıklarınızdan yazayım: Meral Okay, Neşet Ertaş, Berkant, Metin Serezli NETİCE:Kurtulamadılar
------
İKİNCİ DURUM- TEDAVİ: Önce tıp, tıptan sonra HTT KİM:Manisalıbir NETİCE:Telefonumu verdiğine göre, kurtuldu
-------
ÜÇÜNCÜ DURUM- TEDAVİ:Tıpla beraber, yarı yola kadar HTT. Yarı yoldan sonrası; tıpla... KİM: Manisalıiki NETİCE:Bilgi alınamadı
----
DÖRDÜNCÜ DURUM- TEDAVİ:Yarı yola kadar önce HTT. Bu sürede; yüzünün rengi düzeldikten, hastalık sırasında verdiği kilonun yarısını aldıktan ve tümörünü yarıya düşürdükten sonra; HTTyi terk ve tıbba başlamak. 7,5 aylık tıptan sonra; bembeyaz yüz(Kan değerleri çok bozulmuş olmalı) aynı tümör ve ilâve olarak; akciğerinde ödem ile HTTye tekrar başlamak. KİM: Almancı Amca NETİCE:Kurtulmaya çalışıyor.
------
BEŞİNCİ DURUM- TEDAVİ:Tıpla devam ederken, HTTyi öğrenince; sonuna kadar tıp ve HTT ile... KİMLER:Eskişehirli ile İzmir'deki Aydınlı NETİCE:Kurtuldular.
------
ALTINCI DURUM- TEDAVİ:Sadece HTT kullanarak. KİMLER: Tamircimin kayın pederi ile Bitlisli. NETİCE:Kurtuldular.
------
Arkadaşlar, tablo yukarıdadır. Şimdi gelelim; içimde kavgaya sebep olan, gazetedeki konuya.
Okuyucu; uzmana sormaktadır:"Babamda akciğer kanseri var.Kanser vücuda yayılmış. Doktorlar kemoterapi önerdiler ama babam bu tedaviyi almak istemiyor. Çünkü kemoterapinin bağışıklık sistemini çökerttiğini ve hastalığı tamamen geçirmediğini düşünüyor. Daha önce akciğer kanseri olan hastaları zararsız bitkilerle kurtaran bir kişinin önerisiyle alternatif tedavi uygulamak istiyoruz. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir?"
Uzman bu soruya uzun bir cevap veriyor. Tamamını aktarmama gerek yok. Uzman cevabının özeti; başlık olarak verilmiş:"Akciğer kanserine bitki tedavisi uygulanmaz."
-------
Şimdi de hatırlatmalar: Ege Bölgesi'nde, iki hafta sonra, bitki HTT yapmanız için hazır olacak. Üç yıllık tecrübeme dayanarak; kavanozunuzu sadece durduğu yerde, aralıklarla döndürün. Takla attırmanıza gerek yok. Haziran ile Temmuzda yapılan HTT ile, Eylül Ekimde yapılan HTT arasında kalite farkı oluyor, geç kalmayın.
Ya yapın, ya da; yaptırın. Mutlaka HTT sahibi olun.
Sağlıcakla kalınız...
Admine not:Bu yazı hukukî sıkıntı yaratacaksa; yayınlamayınız.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Arkadaşlar,
Okuyorsunuz, farkındayım ama; tepki görmüyorum. Meselâ, önceki yazımla (Altıncı durum) ilgili şöyle bir soru bekliyordum:"Tamircinin A.K. hastası olan kayın pederi; tıp müdahale edemediği (Akciğeri her an sönebilir, diye) için, mecbur kaldı kullandı... İyi de; Bitlisli niçin; tıbbı silerek kullandı? Yoksa; HTT kullanmış birini mi tanıyordu?"
Bitlisliyi anlatayım o zaman...
Hukuki Net'te bu konuyu açtıktan bir süre sonra, Maltawildplants sitesindeki tıbbî özellikleriyle ilgili dosyaya da ulaşmışken, yetmemiş; kolon kanserinden bu bitkiyle kurtulmuş kişiden de hikâyeyi öğrenmişken, kanserle ilgili bir sitede; Prof. Onkolog birinin:"Kanser tedavisinde, ot-çöp kullanmak; tedaviyi zorlaştırıyor..." anlamında bir yazısını okudum. Ben de, bu yazının altına; ilk yazımda yazdığım; Medicinal properties (Tıbbî Özellikleri) başlığı altındaki İngilizce metnin "Antiproliferatif" bölümünü; kopyala-yapıştır usûlüyle aktarıp gönderdim. Yayınlandı. Ben, kanser konusunda; başka ot-çöp bilmem. Bildiğim, sadece; HTTdir. HTT açısından itiraz ettim. Demek istediğim:"Uzman, bu rapora itirazını söyle..." Tık çıkmadı. Çıksa idi; o zamanlar bu bitki hakkındaki dosyayı yayınlayan site kapanmamıştı ve bu özelliğini ortaya koyan araştırmayla ilgili "referans"ı gözüne sokacaktım. İşin tuhafı; bu yazıya ve devamına yazılanlar; otomatikman benim e-posta adresime geliyor... Bir iki "inanılmaz" olay yazdım. Hakkımda; hak etmediğim şekilde "iddia"da bulunanlar oldu. Ben de onlara; Hukuki Net'teki bu forumu ve konu başlığını adres olarak bildirip; "Orada anlattım, okuyun." dedim.
Bir süre sonra; e-posta adresime bir yazı (Kanserle ilgili siteden, otomatikman gelen) "Telefon numaram şu, acil görüşmemiz gerekiyor." Açarım telefonu ve görüşürüz. Özet:Kişinin babası rahatsızlanır, İstanbul'da adı ve fiyatı büyük bir özel hastahaneye giderler ve teşhis:"Babanız A.K... Kemoterapiyi kaldıramaz, sadece; radyoterapi uygulayabiliriz." Oğlu kanserle ilgili internette arama yaparken; o yazımı bulur, mesajla bana ulaşır. HTT kullanan bir kişiyi bile tanımadıkları gibi; tavsiye bile duymamışlardır. Bu aradaki çok bölümü atlayarak; tamamlıyorum:"Tıbbî çaresizlikten" kullandı, ve kendini kurtardı. Kullanmaya başladıktan sonra, hastahanenin "Babanızı getirin, radyoterapiye başlayalım." şeklindeki davete bile uymadı... O'nun siteye yazdığı telefon numarasından, O'na ulaşıp, araştıran soran (Ulaştın mı, gönderdi mi, kullandınız mı, netice ne oldu?) başka birisi; telefonumu ondan alarak... Bunları hep atlıyorum.
İki gün önce; eski öğrencilerimden birinin; köyümüzde bulunan eniştesini; "Hocam, bir uğrayın" ricasıyla, eşimle ziyarete gittik. Öğrencimin maksadı; yaşananları anlat, ikna et, HTT kullanmasını sağla...
Hasta; önce kan kanseri olur. Hep özel hastahanelere giderler... Kişi; kamu işçisi olduğu ve de yeni emekli olduğu için; bir öğretmenin alabileceğinin emekli ikramiyesinin; bir kaç katı kıdem tazminatı aldığı için; paraları vardır. Ek bilgi: Ben 2000 yılında; 28 yıllık hizmet karşılığı 7.410.000.000 lira emekli ikramiyesi aldığımda; benden dört ay sonra, 25 yıllık hizmet sonrası emekli olan, ilkokul mezunu kamu işçisi 27.000.000.000 lira almıştı.
Hasta için; doların 1,3-1,4 lira (Milyon demedim) olduğu sıralarda, ABD'den yedi ampul ilacı 25.000 liraya getirtirler. Türkçesi; yaklaşık 20.000 dolar!...Netice; kurtulur... Ama, yeni bir derdi vardır: A.K. hastası olmuştur. Radyoterapi ve ardından dört kür kemoterapi...Bunlardan sonra, hastada; ödem ve kaval kemiği ağrıları oluşmuştur.El ve ayak tırnakları anormal şekilde irileşmiştir. Yetmedi; göğüs ve sırt bölgelerinde; zonaya benzer şeyler oluşmuştur. Hepsini gördüm. Onlar anlatıyor, ben anlatıyorum.... Uzun süre konuştuk. İkna olmamaları mümkün değil, çünkü; hastanın karısının; kız ve erkek kardeşlerinin öğretmeniyim ve 38 yıldır da (Kısa süren sürgün hayatım dışında) buradayım. İyi de; bir problem var ortada:"Tıp; yarattığı problemler için; kortizon tedavisine başlamıştır." Daha önce yazdım mı, yazmadım mı, bilmiyorum:"HTT kortizonlu ilaçla, asla işe yaramıyor." Eeee, ne olacak şimdi? Karar verdiler:"Kortizon tedavisi bitsin, kullanacağız."
Ara not:Eğer, bir gün, HTT yapar ve kullanmaya kalkarsanız; asla buzdolabına koymayın. Koyarsanız; çöpe atın daha iyi...Belki, bir gün; bu bilgiyi nasıl edindiğimi de anlatırım.
Bana, meselâ; "Sakar Hoca, A.K. hastalığıyla ilgili yapmış olduğun "ALTI DURUM"u, bir başka kanserle ilgili olarak yazamaz mısın?" diyebilirsiniz. Yazamam... Çünkü; yüzlerce litreye dayalı HTT araştırma/denemelerimde en çok karşılaştığım hastalık; A.K. dır. O kadar çok karşılaştım ve öğrendim ki: "Diş çektireceğime; A.K. olayım..." cümlesini boşuna kurmadım.
Dört aylık HTT kürünü tamamladığımı daha önce yazmıştım. 43-44 yıldır sigara içmeme ve bu küre rağmen, milyarda bir bile olsa, de ki; A.K. oldum. Doktor dedi ki:"Maalesef sakar Hoca, A.K.siniz ve tümörünüz şu kadar." Asla tıbbî müdahaleye izin vermem ve 122 gün sonra tümörümü yok ederim, o kadar...
Gırtlak, meme, kolon, prostat, mesane... biliyorum.Hepsini yazamam. Bilmediklerimi de yazamam....Ama, şunu yazabilirim:"Ötekiler hakkında; tablo yapacak kadar denemem olmadı."
Konuyu değiştiriyorum.
Birkaç gün önce, eşi astım olan Güngör'le görüştüm. Artık, epeydir HTT kullanmayı bıraktı. Astımla ilgili hiç bir ilaç kullanmıyor ve durumu çok iyi imiş... İyi de; bir başka astım hastasında durum aynı olmadı.
Anlatıyorum:
Bu sitede;bu başlıklı konuda; "Astım hastası Veli Bey"in yaptığı namussuzluğu okuyan biri bana ulaştı ve dedi ki:"Hocam, ben astım için size hasta buldum." Netice; HTTyi ulaştırdım. Hasta; önceleri, bir plastik firmasında çalışmıştır. Astımdır ve ara sıra astım krizi sebebiyle acile taşınmakta, astım ilaçları kullanmakta, bir hafta-on gün aralığında da; astım maskesi kullanmakta, beş katlı bir binayı da; 10-12 molayla çıkabilmektedir.
Bir ay kullanır ve bu sürede; asla astımla ilgili bir ilaç/maske kullanmamıştır ve acile de gitmemiş ve aynı binaya molasız çıkmıştır. Veee, bir ay sonra; aynı kişi; birden bire eski haline dönmüştür...Eeee, bu ne?... Yahu, bilsem; size sorar mıyım?... Düşünmekten, kafam patlıyor yine...
Bu arada, Güngör'ün hanımı; astımla ilgili gelişmeden sonra; verdiğim HTTnin bir kısmını, astım hastası olan; sağlık ocağındaki birine, eczanede çalışan kıza da verir. Ben vermediğim için, onları soruşturmuyorum. Ama; benim hatunun verdiği; bir başka öğrencimin karısındaki durumu öğreneceğim. Ondan sonra karar vereceğim; HTT astımda ne yapar?
Son pazar günü, bazı sebeplerden ilçe merkezine gittik, eşimle...Hikâyesi uzun... HTT çiçek açtı... Ama; tek tük... Tomurcuklar yeteri kadar açılmamış... Havalar serin gidiyor, azıcık gecikti...
SON SÖZ: SİZ HÂLÂ NEYİ YAPMADIĞINIZIN FARKINDA MISINIZ?... (Admin yine kızacak:"Ulan, kaç defa yazdık:"Büyük harfle yazmayın, diye!...")
Sağlıcakla kalınız...
Eh, yine not yazmak zorundayım:Bu yazı sıkıntı yaratacak ise; yayınlamayınız...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Yine yazacağım,
13.06.2013 tarihinde; iki adet 5 lt.lik kavanoza HTT olması için, gereken dolumu yaptım. Güneşin altındalar... Bu sefer; "inanılmaz." bir haber yok.
Önceki yazıyı sabaha karşı yazıp, yattıktan sonra; öğleye doğru kalktım. Az sonra bir telefon:"Sakar Hoca'm, ben Eskişehir'den filânca. Köyde iseniz; öğleden sonra sizi ziyaret etmek isteriz." Buyrun gelin, derim. Siz, gelenin; portakal büyüklüğündeki tümörü yok olan Eskişehirliyi sandınız, değil.
Eee, o değil; gelen kim?
"kader" diye bir şeye, ister inanın ister inanmayın. Almancı amcanın; koca sanayi çarşısında; HTT yi kayın pederinde kullanmış tamirciye uğraması gibi durum...
Anlatıyorum:
Eskişehir'de oturan İsmail'in babası akciğer kanseridir. Ankara'da tanıdıklarından biri trafik kazası geçirir. İsmail; onlara "geçmiş olsun" ziyaretine gider. Bu ziyaret sırasında; kazazede yakını biri, İsmail'e sorar:"Babanızın durumu nasıl?" O da cevap verir:"Kemoterapi alıyor." Bu konuşmayı duyan başka bir ziyaretçi sorar; hayırdır? Ziyaretçi durumu öğrenir ve der ki:"Benim tanıdığım biri, kanserle ilgili bir ot ilacı kullandı. Çok memnun kaldılar. Ben de; lâzım olur diye, gönderenin telefonunu aldım. İsterseniz vereyim." İsmail telefonu alır ve Eskişehir'e döner, bana ulaşır. Telefonu nasıl bulduğuyla ilgili olarak; yukarıdaki durumu anlatır. Kullanmaktalar. Babasının hastalığı "çocuk oyuncağı" olmasına rağmen, zorlanmaktadır. Çünkü; kemoterapi sebebiyle, kan değerleri; çok bozulmuştur ve birkaç sefer kan vermek zorunda kalmışlardır.Zor da olsa; iyiye gitmektedir. Kullanmaya başladıktan sonra; küçülme tespit edilmiştir ve devamı istenmiştir. Kendisiyle de; bir kaç defa görüşmüştük.
Gelen mi; İsmail'in üst kat komşusudur. İsmail hakkımda ne anlattıysa, adam tutturmuş:"İsmail, anlata anlata bitiremediğin o kişinin bulunduğu ilçedeyim. Telefonunu ver de; onunla tanışayım." der. Ve, köye gelirler. Bir kaç saat konuşuruz. Yanında da; ota-çöpe meraklı bir hanım vardır. Ben anlatırım, onlar dinler. "Aaaa, biz bunu sadece kanser için sanıyorduk." demezler mi... Arkasından; İsmail'e telefon:"Hani senin bir yeğenin var ya, o hastalığa da çareymiş." Tıp; tedavi edemediği için, ha bire kortizon vermekte, kızcağız; kortizon sebebiyle top gibi olmuş. Galiba; kortizon tedavisi sona ermiş...
Anlattıklarımdan sonra, adam; benim şöyle şöyle derdim var, kadın; benim de şöyle şöyle derdim var. En iyisi; biz gelmişken HTT alıp gidelim.Otu size nasıl anlatmışsam, nasıl yapılacağını anlatmışsam; aynısı da onlara...
Salı günü telefon; "Hocam, köyden dönerken biz bir ot topladık. Zeytinyağına koyacağız da; o ot olup olmadığından emin değiliz." Ben de:"Öğleden sonra kasabaya geleceğim, size uğrar bakarım." Verdikleri adreste, evlerine giderim. Kahvemi içerken, topladıkları otları gösterirler. Bravo, ot tamam da; bazıları daha tam açmamış. Yetmemiş, köyden dönerken topladıkları otları yıkamışlar ve kurusun diye balkona sermişler mi? Otlar; olmuş tıkır tıkır... Dedim; kurumuş otla olmaz. Tazeyken kavanoza koyacaksınız. Şöyle, şöyle...
Bu kadar bilgi verdikten sonra, kadın da bana; iki ilaç öğretti. Biri; guatr, diğeri de; kemik erimesi. Üstelik; birini kendinde, diğerini de; annesinde kullanmış. İşin içinde; Eskişehir'de okuyan Çinli bir öğrenci bile var. Bu ilaçlardan birini, Çinli'den öğrenmiş. Yani; niyet öyle değilken, iş; al gülüm-ver gülüm oldu...
Bunları niye yazdım:
a-Eskişehir'de portakal büyüklüğündeki tümörü yok olan hastayla, aynı hastahanede karşılaşma da; HTTyi Ankara'dan öğren gel.
b-Sakar Hoca kaç yıldır "yapın, yapın" diye dil dökerken, âlem; bir gelişte öğrenip, aynı gün otu toplayıp, yapmaya çalışmakta...
Şimdi size HTT-Kanser ilişkisiyle ilgili bir soru:
Karşınızda altı tane A.K. hastası var. Hepsi de; teşhisten sonra hiç tıbbî müdahale görmemiş. Kimisi; zayıf, kimisi; kilolu, kimisi; yaşlı, kimisi de genç. Tümör büyüklükleri de şöyle: mercimek, nohut, bakla, ceviz, mandalina ve portakal... Hepsine de; aynı doz HTT verdiniz, bilen biri iseniz... Önce; hangisinin tümörü yok olur?...
Sağlıcakla kalın, geç kalmayınız!...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Arkadaşlar,
Yaparsınız, ya da; yapmazsınız. Şayet yapar ve kullanırsanız; kullanma sürenize bağlı olarak, kullanan kişide şunlar olabilir:
a-Akciğerlerinin temizlenmesi gerekiyor ise; temizlik tamamlanıncaya kadar, aşırı balgam çıkışı
b-Bazıları, böbreklerini çalışır zannederken; yeterice çalışmıyor olabilir. Bu kişilerde; vücutta atılmamış üre bulunur. Bu üreyi atmak için; bir hafta-on gün süreyle aşırı çişe çıkış görülebilir. Bu süre sonunda, normale döner. Bu süre de; böbreği adam etmek için yeterlidir.
c-Bazı kadınlarda da; rahimleri temizleninceye kadar süren, pis bir akıntı olabilir.
Bunlar yan etki değildir.
------
HTT içilmez, yutulmaz bir şey değildir. HTT kullanımında sadece iki sıkıntı olabilir:
a-Hasta; yediğini, içtiğini çıkarıyor ise,
b-Kortizon tedavisi görmüş ve tedavi sona erdikten sonra, altı hafta (Ben dört hafta biliyordum, babası beynindeki ödem sebebiyle kortizon tedavisi gören bir hastanın oğlu, kortizonun vücuttan atılma süresinin altı hafta olduğunu söylemişti.) geçmemiş ise. Kortizonla birlikte hiç işe yaramadığını daha önce yazmış olmalıyım.
HTT yi kullanırken, aynı maksatla başka bir bitki kullanmayın. HTT böyle bir etki yapmadığı halde; "Hastanın ağzından kan geldi." demek zorunda kalırsınız. Hikâyelerini anlatmıyorum.
-----
HTTnin, iyi veya kötü huylu tümörleri yok etmede kullanılan, beş farklı dozu var. En düşük doz; tıbbî müdahale görmemiş Akciğer kanseri ile, prostat büyümesinde kullanılır. En yüksek doz ise; kemoterapi almış ve hastalığı bir kaç yere metastaz yapmış hastalarda kullanılır.
Prostat büyümesini ameliyatsız yok etmede; beşte dört netice alınmıştır. Başarılamayan denemede, hasta; hem HTT, hem de; hekimin verdiği prostat ilacını birlikte kullandığı için...
Diyeceksiniz ki;"Doz bilgileri ne?"
Şöyle anlatayım:
Önünüze sekiz çay bardağı koyun. Bir elinizde demlik, öbüründe de; çaydanlık olsun. İlk bardağa; azıcık dem koyun ve suyla tamamlayın. Her bardakta demi arttırarak, son bardağı sadece dem ile doldurun. Ne oldu? Önünüzde sekiz bardak çay var, ama; hepsi de farklı. Yani; içindeki demin yoğunluğu/kesafeti/konsantrasyonu bakımından farklı, sekiz bardak çay... Ben yıllardır yaptığıma ve HTTnin de yoğunluğunun ne olduğuna bağlı olarak; belirli dozları, yüzlerce litreye dayalı tecrübeyle tespit etmiş iken; size bir doz söylesem, meselâ; "günde iki tatlı kaşığı" desem; sizin hazırladığınız HTTnin iki tatlı kaşığındaki "dem" miktarı, benim hazırladığımın dem miktarına eşit olabilir mi? Yani, siz; birinci bardaktaki gibi yapmışsanız, benimki de; son bardaktaki gibi ise?... Demek istediğim; doz bilgisi veremem ve işinize de yaramaz.
Size nasıl yapılacağını yazdığım gibi; köylülere de anlatıyorum. Oldu mu, olmadı mı diye bana gösteriyorlar. Bazıları koyu, bazıları açık, bazıları orta renkte... Hele birisi; bir litrelik kavanoza yağı koymuş, içine de bir dal bitki koymuş, HTT yapacak. Bazıları ise; ışığa tutunca bulanık görünüyor. Bunu nasıl becerdin, diyorum. O da, ben de; bunun cevabını bilmiyoruz.
-----
HTT şimdiye kadar bir çok rahatsızlıkta kullanıldı. Bir kişi hariç, kimse "yan etkisi var" demedi. Biz bile kullandık.
O bir kişi ise; "karaciğere zararı var" dedi. Sonraki yazımda, buna cevap vereceğim.
Sağlıcakla kalın.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Arkadaşlar,
Önceki yazımda eksik olan kısmı tamamlayayım. HTT kullanan bir kanser hastasının; kurtulup kurtulmayacağı bir ayda belli olur. Tecrübeme dayanarak şunu diyebilirim:
Bir kanser hastası; ya hastalığından dolayı zayıflamıştır, ya halsizliği vardır, ya ağrısı, ya da; benzi soluk veya kara-sarıdır. Bir aylık HTT kullanımından sonra, hastada; ağrı biter veya iyice hafifler, veya; halsizliği biterse, veya; kilo almaya başlar, veya benzinin rengi düzelir ise; bu hasta kesin olarak kurtulacaktır.
Bu belirtileri göstermeyen sadece bir hasta tanıdım. O da; kurtulacağını nasıl anladı?...
Kişi mesane kanseridir ve hekim; "Mesane kesesinin ve gerekirse prostatının alınacağını" söyler. Hasta beş hafta kadar HTT kullandıktan sonra; yapılacak işlem için yapılan kan kontrolünde; hastanın önceki durumuna göre; bir kanser hastasında olmayacak şekilde; kandaki bir değerin, beklenenin ters yönde gelişme gösterdiği görülür. (Doktorun dikkâtine, bravo!) Netice: hasta turp gibidir ve mesane kesesi de yerindedir. Demek istediğim; HTT mutlaka, bir şekilde, kurtuluş olup olmayacağını göstermektedir.
Geçen çarşamba günü, yine külüstür için komşu ilçenin sanayi çarşısındaydım. Tamirci ne dese beğenirsiniz:"Hocam, Almancı Amca (Dördüncü Durumda, hakkında bilgi verilen hasta) var ya; eski model cipi için geldi. Rengi (Kâğıt gibi olmuş dediğim) düzelmiş. İki haftalığına Almanya'ya gezmeye gitmiş. Önceki hatayı tekrarlamazsa; kurtulacak, belli."
Bu iyi bir haber. Akciğerindeki, kemoterapi sebebiyle oluşmuş ödemin de yok olacağı kesin. HTT; kâlp zarında oluşmuş ödemi yok ettiğine göre...
Haberler her zaman iyi olmuyor. Bir kişinin annesi akciğer kanseridir, iş HTTye kalmıştır. Kullanılmaya başlanır. Hastanın halsizliği bittiği gibi; kilo almaya da başlamıştır. Veeee; HTTnin arkası istenmez!... Bunun bir tek izahı olabilir:"Annenin mirası kuvvetli olmalı." Bu düşüncem yanlış ise; siz cevap verin.
Şimdiye kadar; çeşitli kanserler hakkında yazdım. Belki fark etmişsinizdir; hep kendini tümör olarak gösterenlerden söz ettim. Lösemiden hiç söz etmedim, çünkü; denenmedi.
Yeri gelmişken söyleyeyim: Yazdım mı, bilmiyorum. Bir hasta yakınının, hekim arkadaşıyla iki yıl kadar önce görüşmüştük. Bana; "İçinde kimyasal katkı olup olmadığını, sadece bir tür kansere mi etki ettiğini..." sormuştu. Ben de cevaplamıştım ve şöyle demişti:"Kanser sistematiği aynıdır. Çeşitli kanser türlerinde etkili olduğuna göre; hepsine de fayda etmeli."
----
Bu işlerle uğraşırken, nasıl bir bilgi edindim. Gençler belki hatırlamaz. Bu Ülkede; Dr. Ziya Özel diye biri vardı. Zakkum bitkisinden elde ettiği bazı ekstrelerle, kanseri tedavi ettiğini söylemişti. Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere; tıp dünyamız; adamı neredeyse linç edeceklerdi. Basın bile; "ZAKKUMCU Ziya" demeye başlamıştı. Adam; yurt dışına çıktı. Sonraları; yaptığıyla ilgili patent filân aldığı yazıldı. Doğru mu, bilmiyorum.
Bir kişi; karısının hastalığı sebebiyle; yurt dışındaki Dr. Ziya'ya ulaşır. Teklif ettiği rakamı yazmayayım. Ziya Bey'in cevabı:"Ben, kemoterapi almış hastayı kurtaramam." HTT mi; kemoterapi almış kaç kişiyi kurtardı...
Boş vaktinizde; Zakkum, Zakkumcu Ziya veya Dr. Ziya Özel diye internette araştırma yapın, bilgilenin.
Zakkumdan niye buraya geldim:
Demiştim ki; maltawildplants adlı sitede; bu bitki ile ilgili geniş bir dosya vardı. Bu sitedeki dosyadan, defterime aktardığım ve bu güne kadar hiç sözünü etmediğim; "Ingestion of the plant by animals can lead to primary photosensitisatio from absorbtion of the plant..." cümlesi ile başlayan "TOXIC NOTES" başlıklı bir bölüm olduğunu da belirteyim. Bu bölümü gizlemek; dürüstçe olmazdı...
Sıra; karaciğere etkisine geldi. Sonraki yazıda...
Sağlıcakla kalınız.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Arkadaşlar,
Önce; daha önce sorduğum soruyu cevaplayayım: Altı farklı büyüklükteki A.K. tümörleri aynı sürede (122 gün) yok olurlar. Yani; tümörün yok olma süresinin, büyüklüğüyle ilgisi yoktur.Bu akla mantığa ters gibi geliyorsa da; akla ve mantığa ters gelen aynı durum; radyoaktif elementlerin "yarılanma süresi"nde de vardır.
Önce Vikipedia'dan aktarayım:
Yarılanma süresi, bir radyoaktif izotopun miktarının yarıya inmesi için gereken zamandır. Her radyoaktif izotopun kendine özgü belirli bir yarılanma süresi vardır. Genellikle t 1/2 ile gösterilir. Yarılanma süresi maddenin miktarından bağımsız olup yalnızca hız sabitine (λ) bağımlıdır.
Diyor ki; 2 gr. ile 2 ton radyoaktif izotop; aynı sürede yarıya iner. Kabaca benzetirsek; 2 gr buz ile 2 ton buz aynı sürede yarıya kadar erir, gibi bir şey...
Ben bu durumu birine anlatmıştım da; "Ne tuhaf benzerlik." demişti. Bu kural, sadece A.K. değil, diğer yerlerdeki tümörlerde de böyle. Gel de inan!...
----
Umarım; zakkum ile HTT hakkındaki "toxic notes"i aynı yazıda yan yana getirme sebebini anlamışsınızdır.
----
Gelelim HTTnin "karaciğere zararı var" iddiasına...
Bu iddiada bulunan kişi Hepatit-B hastasıdır. Bu tesbit edildikten sonra; interferon tedavisi görür. Tedaviye başladığında tansiyonu 12-8 dir. Hatırladığım kadarıyla iki yıl kadar bu tedaviyi görür. Tedavide; karaciğer enzimleri (K.E.) gittikçe yükselmiş, daha sonra da normale dönmüştür. Kişi artık; Hepatit-B taşıyıcısıdır ve tansiyonu 6-4 olarak kalmıştır.Kendisine de, başta içki olmak üzere; bazı yasaklar konmuştur. Bu kişi, bu halde iken; "HTT Hepatit-B de ne yapar?" denemesine başlamıştır. Bir ay kadar kullandıktan sonra; karaciğerinde bir ağrı hisseder ve bırakır. Hekime gider. Hekim; K.E. değerlerinin yükseldiğini görür ve "Ne yaptın?" der. O da; deneme yaptığını söyler. Hekim; "Bu yaptığın delilik" anlamında konuşur. Hasta; "Ya başarsa idi..." der. Hastanın; K.E. değerlerinin yükselmesinden mi, yoksa; karaciğerdeki ağrı sebebiyle mi, HTTyi suçlamıştır, bilmiyorum.
Bu sefer sadece "karaciğer"den söz edeceğim.
Bir astsubayın babasına Karaciğer K. teşhisi konur ve 6-8 aylık ömür biçilir. Teşhisten on gün sonra beni bulurlar, HTTyi denemek isterler. Bu benim ilk K.K. deneme olacaktır. Karaciğer de; "yumuşak doku" olduğu için, doz olarak; A.K.ni yenmiş dozu söylerim. Gönderdiğim yüz günlüktür. HTT bitince kontrole giderler. Yüzon gün sonrasında tümör aynen durmaktadır. Hekim; "Şimdiye kadar; akciğer, böbrek, mide ve barsaklara yayılmalıydı, ne kullandınız?" der ve cevap alamaz. Bu durumun açıklaması bence şu idi: A.K.ni yenen doz, K.K.ni durdurmuş, ama; yok etmeye yetmemiş. Doz az gelmiş demek ki... Dozu iki kat olarak söyler ve 2,5 aylık gönderirim. 2,5 ay geçer; haber yok. 3 ay geçer, 3,5 ay geçer, 4 ay geçer yine haber yok. En sonunda çatlarım ve oğluna mesaj yazarım. Hemen telefonum çalar ve açarım:"Babam yanımda, hâlâ HHT var." der. Babasının adını ve yaşını sorup, telefonu O'na vermesini söylerim. Derim ki:"X Bey, bunu kullanan ve ne yaptığını bilen birisin. Ne diye düzenli kullanmadın? İntihar mı ediyorsun?" Cevap:"Ne diyeyim ki..." O kadarcık... Bu hasta; K.E. değerindeki değişikliği hiç bilmedi ve "ağrı yaptı" da demedi. İçtiği miktar ve kullandığı süre; Hepatit-B hastasından fazla idi.
---
İkinci K.K. hastasıyla karşılaştığımda; yukarıdaki durumu anlatır ve yok etmesi beklenen dozu söylerim. Kullanmaya başlarlar. Bir süre sonra; kaloriferli evde üşüyen hasta, artık üşümez olur. Halsizlikten hep yatmakta olan kişi, bu sefer; Ankara'nın camilerini dolaşmaya başlar. Hane halkı nezle-gripten yatarken; ayakta olan sadece O'dur... İlk kontrole gittiklerinde; K.E. değerlerinin yükseldiği görülür, panik doğar, HTTyi bırakırlar. Bu hasta da; "ağrı"dan söz etmemiştir. İnterferon tedavisinde K.E. değerlerinin yükselmesi sıkıntı yaratmıyor da; HTT yapınca niye panik olunuyor?
---
"Sağlık grafiği hep aşağıya doğru giden hasta" diye anlattığım kişi ile "üç aylık ömrün var" denen kişi; günlük doz olarak; Hepatit hastasının 1,5 katı, süre olarak; beş katı, miktar olarak da; 7,5 kat içtiği halde "ağrı" dan söz etmemişlerdir. Bu hastalarda; hedef karaciğer olmadığı için; K.E. değerlerinin ne olduğunu bilmemektedirler.
"Şimdiye kadar, iki defa ölmüş olmalıydın" denen hastanın iyileştikten sonra; 2,5 litre daha alıp; bunu içmeyi seviyorum, devam edeceğim demesine ne diyelim?
Demek istediğim; bu ve yazmadığım başka hastalar; çoğu Hepatit hastasından; miktar, süre ve doz olarak fazla HTT kullandıkları halde; hiç biri "ağrı"dan söz etmemiştir. Hepsinin de karaciğerleri vardı...
Bu durumda; HTT karaciğere zarar veriyor, diyebilir miyiz?..
"Ağrı" niye oldu o zaman, bilmiyorum...
Arkadaşlar,
Eğer, site yönetimi beni üyelikten atmazsa; HTT ile ilgili olarak, ileride "inanılmaz" bir şeyler olursa; yine yazacağım. Hepatit hastasının; önceden 6/4 olan tansiyonu; HTT kullanımından sonra; 12/8 olarak, normale dönmüştür, bilgisini edindik
ALLAHAISMARLADIK!...
Sağlıcakla ve hoşça kalın...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Admin kardeş,
Yazdıklarımı yayınlamışsınız. İyi yaptınız. Yayınladığınızı okuduktan sonra, şunu fark ettim: Hepatitli hasta ile ilgili olarak; bir cümleyi yazmamışım...
"Allahaısmarladık, inanılmaz bir şey olmadıkça yazmayacağım." dedikten sonra; eksik kalan cümleyi yazmam; yanlış olacak.
Sizden ricam; eksik kalan cümleyi, "admin notu" olarak yazıya eklemeniz:
"Hepatit hastasının; önceden 6/4 olan tansiyonu; HTT kullanımından sonra; 12/8 olarak, normale dönmüştür, bilgisini edindik."
Saygılarımla...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Konunun tamamını okumadım ama şuan Samsunda bir abi var.çoğu hastalık oyuncak onun için.
Abim için moskovaya migren ve ümmi sistem ile alakalı ilaç götürdüm.Migren ilacı artı olarak abimde senelerdir olan ala hastalığınıda yok etti.
Boyu 1.85 civarı olan abim hayatında 65 kiloyu görmemişti.İlaçlardan sonra 82 kiloda sabitlendi.
Kaynanasına hemoglobin ve böbrek ile alakalı ilaçlar sorunları tamamen çözdü.
Kayınpederine 30 seneden fazladır sedefi varmış,gönderdiğim ilaç ile ellerinin üzeri hariç vücudunun her yerindeki hastalık gitmiş.İlacı yapan stresten uzak olsun demişti.Çok stresliymiş hala.
Eşine boyun fıtığı ve eklem yerlerinde ağrılar için masaj yağı sorunu tamamen bitirdi.
Kısacası çok yerlere ilaç yapıyor.Burada Doktorlarada ilaç yapıyor.
Tıp astım,migren,neredeyse hiç bir hastalığı çözemiyor.Hastalık hayat boyu senin arkadaşın denilip,bir rapor ile devamlı ilaç kullanımı,başka bir şey yok.
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Arkadaşlar, yine BEN!...
Allahaısmarladık dedikten sonra; "HTT ile ilgili inanılmaz bir şey olursa, tekrar yazacağım."ı belirtmiştim. Bu kadar da erken yazacağım hiç aklıma gelmemişti. Önce biraz kendimi tanıtayım: 1.73 boyunda 71-74 kg arasında gezinen, önceleri içen, müesses nizamın, bürokrasisi ve yargısıyla ırzıma geçtiği 1999 yılından sonra; daha sık ve daha çok içen biriyim. Baktım ki; alkolik olacağım, aklımı başka şeylere takmak için; sun'i yem yapma çalışmalarına başladım. Hikâyesini, "paragat için yem" yazarak, internette okuyabilirsiniz. Kısacası; alkolik olmaktan kendimi kurtardım. Önceleri kendimi "içici" sanıyordum. Yakın zamanda; "ayyaş" olduğumu anladım, iyi mi?... Benim hatun bana hep şöyle der idi:"Sakarım, içtiğin gece horluyorsun." Konuya geldiğimi anladınız.
Bugün saat 11.37 de telefonum çalar:"Ben G. Hanım. (Hikâyesini 18.5.2013 tarihli yazımda anlattım.) Eşimle birlikte, HTTnin bir etkisini farkettik. Literatüre ekle. Horlamayı kesiyor. Onu da nasıl fark ettik: Bizim evde TV bakmayan, üst katta yatar. Yatan kişinin uyuduğu; horlamasından belli olur. Ben; kocam için, kocam da benim için; "Öldü mü acaba, sesi gelmiyor." diye, üst kata kontrol etmek için çıkmaya başlayınca, durumu fark ettik. Artık horlamıyoruz, bilginize..." Bu çift; kısa boylu ve kilolu kişilerdir, beyi nadiren içer... Beyi, kür maksatlı olarak kullanmaya başlayalı 6-7 hafta olmuştur. Hanımı; ondan daha önce başlamıştı, PBS hastası olduğu için.
İyi de; ben HTT kürünü Ocak ayı sonunda bitirmiştim. "Ayyaş"lık devam ettiğine göre; bu bilgiye, bizim hanede niye ulaşamadık? Horlayan BEN'im, bilmem mümkün değil!... İyi de; benim hatun bunu nasıl fark etmez? Benden; ne köy olur ne kasaba hesabı, hanımdan da...
Telefon görüşmesi bitti. Hatun; "Ne horlaması..." demez mi, duymuş. Anlattım. Ne dese beğenirsiniz:" Ne zamandır sen de horlamıyorsun!..." Buyur, buradan yak!...
HTTyi tanıdığımı sanıyorum. Horlamanın sistematiğini bilmediğim için; HTTnin hangi özelliği sebebiyle horlamayı kestiğini, açıklayamıyorum.
------
Galiba geçen salı günü; Hukuki Net sitesinde bu konuyu okuyan, Kocaeli tarafından bir Mat. Öğ.ni bana ulaşıp şunu sordu:"Yazdıklarınızı okudum. Yazdıklarınız hayalî mi?" Cevap:"Yazmadıklarım olsa da; hayalî değil..."
-----
Bu bitki hakkındaki dosyanın bulunduğu maltawildplants adlı site yayına başladı. Dosyayı nasıl bulacaksınız:
Maltawildplants yazıp internette arıyorsunuz. Siteye giriyorsunuz. Açılan sayfada "A-Z İndex" yazılı yeri tıklıyorsunuz. Harflerden oluşan bir yer açılacak. Orada "H" harfini işaretleyip, alttaki yere tıklıyarak; "H" harfi ile başlayan bitkilerin olduğu bir sayfaya geleceksiniz. Listede; en alttan üçüncü sırada; Hypericum Triquetrifolium Turra"yı tıklayıp, dosyaya ulaşacaksınız. Doğru yazdığımı; oradan tesbit edebilirsiniz. Kolay gelsin...
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Arkadaşlar, özür...
İlgili dosyanın linkini veriyorum. http://www.maltawildplants.com/CLUS/...etrifolium.php
Böyle yazın, ilk sıradakine girin. Dosya karşınızda...
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Arkadaşlar,
Az önce, saat 20.20 de kız kardeşim telefon etti. Dedi ki:"Cildimde problem oldu. Hekime gittim. Egzema dedi. Antibiyotik ve krem verdi. Deterjanlardan uzak dur, dedi. Kullandım, geçmedi. Abi, daha sonra, senin ilacı fırsat buldukça sürdüm. Egzema olan bölge kurumaya başladı. Kabuk haline geldi. Ben de; düşmek üzere olan kabuğu kopardım. Altından pembe renkli, yeni ve temiz deri ortaya çıktı. Biraz daha süreceğim. Egzemayı tedavi ediyor, bilgin olsun diye aradım."
Bilginize...
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Üye ve Misafirlerimiz,
Çok kısa yazmaya çalışacağım, ama; ne kadar yazarım, bilmiyorum.
Önce; kırgınlığımı ifade edeyim: o kadar okuyan oldu, bir Allah'ın kulu; "Sakar Hocam, sağ mısın?" demedi.
Hatırlarsanız; "Haddinden fazla yazdığımın farkındayım" diye yazmıştım. Daha sonraları; eski öğrencilerimden birinin, emekli ve iş adamı olmuş komutanı benimle görüşmek üzere, köyüme iki defa geldi. Her gelişinde; 3-4 saat görüştük. Bana dedi ki:"Sakar Abi, ne yazdığının farkında mısın? Çok paranın döndüğü konulara dalıyorsun, yok ederler. Yazmayı bırak!...Doz bilgilerini bir yere yaz ve güvendiğin bazı kişilere ver. Seninle birlikte yok olmasın." Bu yetmemiş gibi, bir süre sonra; Japonya'da tez hazırlamakta iken rahatsız olan ve memleket hasretiyle, tezini teslim edip memlekete gelen ve Japonya'da tedavi olmayı beklemeyen biri de -anlatacağım- bana:"Sakar Amca, Japonlar duymasın, seni alıp götürürler." demesin mi?...
11.7.2013 ten beri yazmayışımın sebebi bunlardır. O zamandan beri; HTT ile ilgili "inanılmaz şeyler" olmadı mı, oldu.
Özet olarak ve çok kısa yazıyorum:
1-14 Temmuzda, yanında çocukluk arkadaşıyla birlikte, biri; bulunduğum köye geldi. Gülerek bana dedi ki:"Hocam, mesane kanseri olmuşum." Niye böyle dedi, atlıyorum.
2-O gün; HTTnin büyümüş karaciğeri, eski haline getirdiğini de öğrendim.
3-Aynı gün; HTTnin; ciltte, bir kuruş büyüklüğünde, yazın çoğalan kışın azalan ve yer değiştiren, yaklaşık aynı bölgelerde gezinen, hiç bir tabibin tedavi edemediği, onlarca kırmızı kabarcıkları tedavi ettiğini de...
Burada mola verelim ve konuyu; Nejat İşler'e getirelim. Nejat İşler; dizi oyuncusuymuş ve cildindeki bazı rahatsızlıklar sebebiyle, oyunculuğu bırakmış. Gazeteler öyle diyor; kırmızı lekelerden de söz edildi... Ben O'nu tanımam, O da beni... Çaresi; HTTdir, biliyorum.
4-15 Temmuzda; başka biri geldi. Derdi: sırtını görmedim, "Karın ve bacaklarında, hiç bir tabibin tedavi edemediği, en küçüğü 2cm, en büyüğü 3,5 cm büyüklüğünde, onlarca yuvarlak ve yeni kabuk bağlamış yara şeklinde oluşumlar... Üç hafta sonra rapor:"Hocam, yarıya düştüler."
5-16 Temmuzda; Beş kişi birden geldi. Birisi için gelmişler. Derdi: ayak, el ve yüz (Güneş gören yerleri) hariç,her tarafı; krater şeklinde, kraterin yüksek yerleri kırmızı, çukur yerleri; sarı/pembe yaralar. Hâlâ bilgi yok.
Bu gelenlerden biri olan kadın, bana dedi ki:"Siz aslan burcundan mısınız?" Evet. "Siz, çocukluğunuzda ağır bir hastalık geçirdiniz mi?" Evet. Arkasını yazmayayım...
6-Size hiç cilt kanserinden söz etmiş miydim? Bir de bir!...
7-Size meme kanserinden de söz etmemiştim. Yine kısa yazıyorum:
a-Kadına "meme kanserisin" denir ve meme alınır. Arkasından kemoterapi... Arkasından, klâsik hekim cümlesi kurulur:"Maalesef, öbür memenize ve koltuk altlarınıza sıçramış." Bu noktada iken HHTye ulaşılır. Netice: hakkımda; "Siz; bizim birlikte efsanesiniz. Sizin telefon numaranızı, bazı arkadaşlar 'doktor' diye kaydettiler" cümlesi bunda dolayı kurulmuştu.(Son kısmı daha önce yazmıştım.Bu olaydan sonra, aynı çevreden beş kişi bana ulaşmıştı)
b-Kız lisede öğrencidir. "Meme kanserisin, tümörlü bölgeyi alacağız, aldığımız yeri silikonla dolduracağız, estetik bir sıkıntınız olmayacak, arkasında kemoterapi..." Kız; hastahaneyi terk eder. Bir komşusu; duyduğu HTTyi ona ulaştırır. İlk kullanılacak bölümde üç defa kontrole gider. Her kontrol sonrası, hekim:"Tümörlerin küçülüyor." demekte ve asla cevabını alamadığı soruyu tekrar sormaktadır:"Kızım, Allah aşkına, ne kullanıyorsun." İkinci bölüm HTTyi kullanması yakında biter.
Netice:ANGELİNA JOLİE memelerini boşu boşuna kestirmiştir.
Bu arada; meme kanseri olan emekli meslektaşımın, bu hastalığı "iman gücüyle (Dua, namaz, tespih çekme filân) tedavi" etmeye çalışmasına ve neticesine girmeyeceğim.
8-Gelelim Japonya'daki kıza. Bu kız, daha önce anlattığım PBS hastası emekli meslektaşımın kızıdır.Tez hazırlığı sırasında, sağ el bilek ekleminde, fındık büyüklüğünde bir şiş olur.Hekim der ki:"Şırıngayla sıvıyı alacağız, sonra lazer tedavisi yapacağız." Kız, memleket hasretiyle, tezi teslim eder etmez; tedavi olmadan memlekete gelir. Burada bir ortopediste görünür. O da; "Şöyle şöyle, bu şekilde 3-4 ayda düzelir." Annesinden dolayı HTT bilindiğinden HTT kullanılır. Netice: 4 hafta sonra böyle bir rahatsızlığı yoktur. Bana "Sakar Amca, bak bileğime, Japon doktor şöyle, buradaki doktor böyle demişti, hiç bir şeyim kalmadı." Daha önceden de PBS hastası annesinden HTTyi biliyordu. Kendi de bizzat yaşadı. Bir iki şey de ben anlattım. Sözü:"Sakar Amca, Japonlar duymasın, seni götürürler." Not:Kızın tezi kabul edildi. Tezinin adını filân yazmayayım.
9-Kadın düzenli adet görememektedir. İdrar tahlillerindeki değerlerden dört tanesi; "negatif" olması gerekirken "pozitiftir" Yani; böbrekleri kötüdür. Üstelik; kansızlığı da vardır ve verilen kan yapıcı haplar sebebiyle de "kabız"dır. HTTyle buluşur. Netice: Kocası bir torba dolusu barbunu hediye olarak getirmiştir. Eve barbun gelsin de; ayyaş(!) olma...
10- 13-14 yıl önceden tanıdığım kamu görevlisi birinin eşi hastadır. Hastahane dönüşü bizim köyden geçmekteler iken; "yahu burada önceden tanıdıklarımız var, bir uğrayalım" diyerek köyde mola verirler. Beni bulur. Konuşuruz. Uzun süredir taşınmaktadırlar. Son olarak hekim:"Bir dahaki gelişinde, karınıza, diyalize bağlanması için delik/kateter açacağız" demiştir, ve o gün denmiştir.Üstelik; kansızlığı da vardır. Ben de; üfürmüşümdür(!) Nasıl olsa, yan etki yok, kullanalım denmiştir. Kateter açacakları günde yapılan tahlilde; 3,6 olan değer 2,1 olarak görülmüş, iş ertelenmiş, daha sonrakinde ise; 1,1 olarak görülünce... diyalize bağlanma iptal edilmiştir. Son HTTyi kullanmakta... Yani; diyalize bağlanmak, diye bir şey yoktur.
11-Eski öğrencilerimden, benim ot-çöple uğraştığımı bilen birisi, meslektaşına der ki:"Arkadaş, Hocamın telefonu bu, bir görüşün." Görüşürüz. Adamın karısının derdi şudur:"Karaciğerinde bir derdi olmamasına, bir çok hap-şurup içmesine rağmen, hamile olmadığı halde; hamile gibi karnı şiştir. Ve hekimler, en son olarak; aktif karbon vermekteler..." HTT ile buluşmuşlardır. Netice ve özet; 31 Ekimde kocası şunu dedi:"Olmaz böyle şey."
Lâf aramızda; durum ilk bana anlatıldığında, kocasına aynen şunu söyledim:"Ali Bey, karınızın barsaklarında bakteri dengesizliği var. Az veya çok, kuvvetle muhtemel aşırı, bunu bilmiyorum. Ama; HTTnin "antibakteriyel" özelliği olduğunu biliyorum. Bu iyi bakterileri yok edecek anlamında değil; anormal dozda olanları yok edecek anlamında anlarsak, ki; bana göre olacak, bu işin olup olmayacağı üç haftada belli olur."
Emekli komutanın; "doz bilgileriyle" ilgili dediklerini yaptım. Yok edilirsem de; "doz bilgileri" yok olmayacak. Bir çok kişi, benim hangi demde HTT yaptığımı biliyor.
12-Güngör'ün astım-bronşit olan hanımı hâlâ HTT ve tıbbî ilaç kullanmıyor. Kocasının dediği: "Tazı gibi..."
13-Daha sonraları, bu köyden birini buldum. Hem; astım-bronşit, hem de; KOAH. O kadar ki; evde oksijen tüpü bulunduruyor. Geçenlerde ziyaret ettim. Durum ne? Cevap;"Şimdiye kadar ne çekmişim!..."
Bu arada; bildikleriniz benzerlerini atlıyorum.
Sağlıcakla kalın...
Hoşça kalın, HTTsiz kalmayın.
SON SÖZ:Çok kişiye söyledim. Size de söyleyeyim: "Dünyadaki ilaç firmalarının ürettiği bütün ilaçlar, eczanenizde var. Hekim ne yazarsa; var. "Amerika'dan, Almanya'dan veya filân ülkeden gelecek/getirtelim" demiyorsunuz. Benim de; Siz'in eczanenizin karşısında litrelerce HTT olan kulübem var. İnanın; ben sizden daha çok hastayı tedavi ederim."
ELVEDA...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
ÖZÜR...
Önceki yazımın 10. maddesinde sözünü ettiğim; 3,6 denen değer, arkadaşımın "K..." diye söylemesine rağmen; hatırlayamadığım şeyi, geçenlerde hatırladım: Kreatin... Bilmiyorsanız; hatırlatayım: 3,6 demek; kandaki kreatin miktarı demek. Sağlıklı bir böbrek hastasında olması gereken değer ise: 0.7-1.4 arasıdır. O'ndaki değer ise; 1.1 idi. Yani; arkadaşımın eşi, artık; sağlıklı bir böbreğe sahiptir. Bu yazıdan sonra, Ankara'dan biri beni aradı:"Kız kardeşim diyalize bağlı. Buna fayda eder mi?" Böbreklerinin bulunduğunu öğrendikten sonra cevabım şu oldu:"Yarın diyalize bağlanacak, deseydiniz, cevabım "evet" olurdu. Kız kardeşinizle ilgili olarak; emin değilim, bilmiyorum." Cevabı: Kendisiyle görüşeyim, sizi tekrar ararım oldu...
Bilginize...
-
Cevap: Hukuki Net üye ve misafirleri, bu yaz ilaç yapacağız
Hocam yazılarınızı ilgi ve merakla okuyorum. İnsanlık, Alternatif Tıp ve hastalar adına size müteşşekirim şahsen.