-
Cevap: Balyoz operasyonu
Balyoz Darbe Planı davasının tek tutuklu sanığı emekli Albay Ahmet Şentürk tahliye edildi. Davada tutuklu sanık kalmadı.
101 kişi hakkındaki yakalama kararının kaldırılmasının ardından Ahmet Şentürk’ün avukatı da müvekkilinin tahliyesi yönünde pazartesi günü dilekçe vermişti.
Tahliye Gerekçesi: Eşitlik ve Hakkaniyet İlkesi
İstanbul 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi dilekçeyi inceledi ve talebi oybirliği ile kabul etti. Mahkeme tutuklu sanık Ahmet Şentürk’ün tahliyesini kararlaştırdı. Tahliye gerekçesi olarak ise eşitlik ve hakkaniyet ilkesi gösterildi.
Kararın ardından Ahmet Şentürk Silivri Cezaevi’nden tahliye edildi.
196 Sanıklı Balyoz Darbe Planı davasında, 102 sanık hakkında yakalama kararı çıkarılmış ancak itirazları değerlendiren 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi oy çokluğuyla kararı kaldırmıştı.
Balyoz Darbe Planı davasının ilk duruşması 16 Aralık’ta Silivri Cezaevi’ndeki duruşma salonunda yapılacak.
TRT Haber
İlginç :alala
Doğru olan tutuksuz yargılanma değil midir zaten?!
-
Cevap: Balyoz operasyonu
Yüksek Askeri Şura toplantısı sürerken Ergenekon savcısı Zekeriya ÖZ tarafından ifadeye çağrılan Kara Kuvvetleri Komutanı adaylarından biri olan 1.Ordu Komutanı Orgeneral Hasan IĞSIZ kimdir.
KİM BU IĞSIZ
PAŞA?
DÜN PKK’YA “BALYOZ OPERASYONUNU” YÖNETTİ BUGÜN “BALYOZ” YİYOR
YAŞ’ı kilitleyen Orgeneral Hasan Iğsız’ın günahları ve sevaplarıyla bir sicilini çıkartmak farz oldu.
2005’te 5. Kolordu Komutanı iken her hafta bir köyde “Toplumsal Gelişime Destek Faaliyetleri” düzenledi. Bu faaliyetlere en büyük desteği de sonradan “Ergenekon” sanığı olan dönemin 1. Ordu Komutanı Hurşit Tolon verdi. Öyle ki, Çorlu’nun Önerler Köyü’nde düzenlenen “Cumhuriyet Yürüyüşü”ne Tolon’un, hilafet, şeriatçılar ve bölücülerle ilgili yaptığı sert uyarılar damgasını vurdu. Yürüyüşte ise “Ordu-Millet El Ele, Ordumuz Gururumuz” pankartları taşındı.
Bölücülük ve teröre karşı en sert mesajlarını 2. Ordu Komutanlığı döneminde verdi. Çünkü en çok şehit cenazesi kaldıran isimlerden biriydi.
O cenaze törenlerinin birisinde, “Dağdaki son terörist tesirsiz hale getirilene dek mücadelemiz sürecek. Şehitlerimizin kanını yerde bırakmayacağız” dedi, tabuta sarılı Türk Bayrağı’nı öperek kendisi aldı. Gazetecilere de şunları söyledi:
“Şehadetin olduğu eylem, bir operasyon sırasında olmamıştır. Bir operasyona karşı reaksiyon bir savunma mekanizasyonu şeklinde de olmamıştır. Şehadet, idari bir faaliyetin icrası sırasında olmuştur. Yani bildiğiniz PKK’dır. Bunu herkes bu şekilde bilmelidir. Herkesin gözünü açması lazım. Tekrar ediyorum, dağda eli silahlı terörist olduğu müddetçe, insanımıza rahat yoktur.”
Bir başka şehit cenazesinde, “Biz bunlara cevaplarını dağlarda veriyoruz, vermeye de devam edeceğiz. Bu işin sonuna kadar devam ettireceğiz. Hiç kimse hayallere kapılmasın, boş hayaller kurmasın” derken, bir diğerinde, sorunun kaynağını şöyle işaret etti:
“Şehidimizin babası en acılı anında ‘Vatan sağ olsun’ diyebiliyorsa, bu bizim için çok büyük bir vicdanı sorumluluktur. Asker kar, buz, sıcak, soğuk demeden her türlü şartta bu mücadeleyi sürdürmektedir. Ama bakın ben size dağdaki mücadeleden bahsediyorum. Vatandaşlarımız dağdaki mücadele yönünden hiçbir tereddüt yaşamasınlar. Ama açıklıkla ifade ediyorum, bugün sorun dağda değil. ‘Nerede?’ diye sorarsanız, bunu bana sormayın biraz bakarsınız nerede olduğunu görürsünüz."
18 Mart 2007’deki Çanakkale Zaferi’nin 92. yıldönümü ve Şehitleri Anma Günü’nde Şehitlikteki törende, “Bugün bazı kişilerin, insan hakları, barış ve özgürlük gibi ifadelerin arkasına sığınarak, terör örgütünün sözcülüğünü yaptıklarına” dikkati çekip, “Anlamak istemeyenlere bir kere daha açıklıkla ifade ediyorum. Biz bu mücadeleyi sonuna kadar devam ettireceğiz” mesajı verdi.
Haziran 2007’de PKK’ya ağır zayiatlar verdiren “Balyoz Operasyonu” kapsamında, Irak sınırının sıfır noktasındaki karakollara gidince,
Ağustos 2007’de Diyarbakır’da düzenlenen bir devir-teslim töreninde, askerlere şöyle seslendi:
“Bölücü terörle mücadelemiz her geçen gün artan bir kararlılıkla sürdürülmekte ve başarıya doğru önemli adımlar atılmaktadır. Ancak terör örgütü, terörle gerçekleştiremediğini, isteklerini, yasal görünümdeki uzantıları vasıtasıyla elde etmeye çalışmaktadır. Demokrasi, insan hakları gibi herkesin benimsediği, saygı duyduğu evrensel kavramların içeriğini çarpıtarak, arkasına saklanmaktadır. Bunların Cumhuriyetin temel değerleriyle sorunları vardır. Atatürkçü düşünceyi en büyük engel olarak görmektedir. Ne yazık ki bu konuda yalnız değillerdir. Gerek yurt içi, gerekse yurt dışında rejimle, Cumhuriyetin temel değerleriyle sorunlu olanlar, farklı amaçlarla, ayrılıkçı unsurlarla, fazla görünür olmayan iş birliğine girmektedir. Hedeflerine ulaşmak için el birliğiyle Atatürk’ü ve bize vasiyeti olan düşünce sistemini yüreklerden silmek ve böylelikle cumhuriyetin temel değerlerini korumasız hale getirmek istiyorlar. Huzurunuzda ifade ediyorum, beyhude bir çabadır.”
Orgeneral Iğsız’ın 2. Ordu Komutanlığı dönemine ilişkin iki çok önemli notu daha aktaralım.
Dönemin DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar’ın, “PKK’lı dağda silahla gezeceğine, düz ovada siyaset yapsın. Bir af konusunda destek vermeye hazırım” açıklamasına, şöyle patladı:
“Hiçbir devlet katillerle ateşkes yapamaz… Anlaşma yapamaz… Af çıkarılması, ateşkes istenmesi terör örgütüne yasallık kazandırma senaryolarının bir parçasıdır. Terörle mücadelemiz devam etmelidir, edecektir.”
Yazının tamamı kaynak:http://www.odatv.com/n.php?n=kim-bu-...sa--0408101200
-
Cevap: Balyoz operasyonu
23 Ağustos 2011
‘Hainler burada oturup yargılanacak’
Tuğamiral Çakmak “Sahte verilere dayalı bu dava bence çökmüştür. İhanetin odağı olan, dış mihraklara uşaklık edenlere sesleniyorum. Bu salondaki koltuklara oturacak, vatana ihanet ile yargılanacaksınız
Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları yerleşkesinde İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen birinci Balyoz davasına 40. duruşmayla devam edildi. Dünkü duruşmada tutuklu sanık Tuğamiral Cem Aziz Çakmak savunma yaptı. Çakmak, hakkındaki tüm iddiaları “lanetle” reddettiğini belirterek, “Sahte dijital verilere dayalı bu dava bence çökmüştür. Bizleri bir süre daha çöken bu sahte davanın enkazında tutabilirsiniz. Ancak asıl soru, bu davanın sonunda enkazın altında kimlerin kalacağıdır” dedi.
Yine tarih çelişkisi var
Çakmak, hazırladığı iddia edilen “Öncelikli ve Özellikli Personel Listesi”nin sahte olduğunu ve sahteliğinin daha iddianame hazırlanmadan ispatlandığını öne sürerek, belgede bir subayın görev yeri olarak gösterilen ve NATO Komutanlığı olan CC Mar Naples’ın 1 Temmuz 2004’te kurulduğunu, belgenin hazırladığı iddia edilen 3 Ocak 2003’te adının Navsouth olduğunu söyledi.
Tuğamiral Çakmak, “Bu belgeyi hazırlayan kişi ya müneccimdir ya da belge sahtedir. Bu belgeleri hazırlayan çete ne hazırladığının farkında bile değil” dedi.
Belgelerde mantık hatası
Duruşmada tutuklu sanık Albay Yaşar Barbaros Büyüksağnak, Balyoz Planı’nın yapıldığı iddia edilen tarihte yurt dışında olduğunu, hakkındaki suçlamalarla ilgili delil gösterilen belgelerde mantık hatası olduğunu anlattı.
http://gundem.milliyet.com.tr/-hainl...35/default.htm
-
Cevap: Balyoz operasyonu
Cami bombalama plânının sahteliği resmen ispatlandı!
Soruşturma sırasında yurt dışı görevde olduğum için poliste, savcılıkta veya sorgu hakimliğinde ifadem alınmadan, kanunlara aykırı bir şekilde sanık oldum ve 11 Şubat 2011 tarihinde hukuksuz bir şekilde tutuklandım. Tutuklandıktan yedi buçuk ay sonra ilk defa bir adli makama kendimi ifade etmek fırsatı buldum.
***
- TÜBİTAK raporuyla 2003 döneminde oluşturulduğu iddia edilen CD’lerde yer alan ‘Çarşaf Eylem Planı’nda, Fatih Camii ve çevresindeki kameralardan bahsedilmektedir. Fatih İlçe Müftülüğü dahil, resmi makamlardan konuyu soruşturarak resmi cevaplarını mahkemeye sundum. Bu resmi belgelerde söz konusu kameraların 2005 yılında kurulduğu bildirilmiştir. Eylem planını 2003 yılında yazmışsam, iki yıl öncesinden Fatih Camii’ne kamera sistemi kurulacağını nereden bilebilirdim?
- Yine sözde planda, ASELSAN ve TÜBİTAK tarafından üretilen emniyetli cep telefonu kullanımı tavsiye edilmektedir. İlgili kuruluşlardan aldığım resmi yazılara göre, emniyetli cep telefonu sistemi 2008 yılında üretilmiştir. Bunu beş yıl önceden bilerek yazmam mümkün müdür?
- Sözde planda Fatih Camii etrafındaki sokak isimlerinden bahsedilmektedir. Bu sokak isimlerinin İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi kararı ile 2006-2007 yıllarında verildiği, ilgili kurumun resmi yazılarıyla sabittir. Benim hangi sokağa hangi ismin verileceğini üç-dört yıl öncesinden bilerek yazmam mümkün müdür?
***
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, TÜBİTAK, Fatih İlçe Emniyet Müdürlüğü, Fatih İlçe Müftülüğü gibi resmi makamlardan aldığım bu belgeler, söz konusu dijital verilerin, en erken 2008 yılı ve sonrasında hazırlandığını göstermiyor mu? Bu da açık bir sahtekârlığa işaret etmiyor mu?
Söz konusu belgelerde, şu ana kadar diğer sanıklar ve avukatları tarafından mahkemeye sunulan, yukarıda ifade ettiklerime benzer 1500 civarında sahtekârlık var. Ben sadece kendime yönelik suçlamaların asılsız olduğunu ispat edebilmek için 99 kurumla yazışma yaptım ve resmi belgelerle 117 adet sahtekârlığı ortaya çıkardım.
Suçlamalara dayanak teşkil eden ve benim de ismimin yer aldığı dijital görevlendirme çizelgesindeki dokuz kişiden benimle aynı durumda olan yedi kişi tutuksuz olarak yargılanmakta ve duruşmalardan vâreste tutulmaktayken ben hangi gerekçeyle tutuklu olarak yargılanıyorum?
***
20 Ocak 2010 tarihinden bugüne kadar yazılı ve görsel basında, sürekli ‘Bunlar camileri bombalayacak, kendi uçağımızı düşürecek, darbe yapacak’ diye suçlayıp bizleri din düşmanı, halk düşmanı, hain, şerefsiz ve onursuz göstermeye çalıştılar. Bunu yaparken, resmi belgelerle ispat ettiğim gibi sahte dijital verilerde yer alan sahte argümanları kullandılar.
Bizler sürekli aşağılanırken herkes ama herkes bunu duymazdan geldi. Fatih Camii’ne yönelik hazırlandığı iddia edilen bu sahte planı mahkeme huzurunda yaptığım savunmada her yönüyle çürütmeme rağmen, bu hususların hiçbiri medyada yer almamıştır. Bu durumu sizlerin ve kamuoyunun vicdanına bırakıyorum.”
Hüseyin Topuz, HASDAL
http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr...hp?haber=21625