-
Bu dünyada iki samimi arkadaş varmış. Bunların dünya görüşleri birbirlerine tersmiş. Biri, namazında niyazında, dünya malında gözü olmadan, içki içmeden, karı kızla yatmadan camiden çıkmaz, öteki ise onun yapmadığı her şeyi yapar yaptıklarını yapmazmış. Derken sefahat düşkünü erkenden ölmüş. Aradan yıllar geçtikten sonra sofu olan da ölmüş. Sofu dogrudan cennete gitmiş. Ağaçlar altında yatıyor yiyor içiyormuş. Aklına arkadaşı gelmiş. Meleklere sormuş cehennemde oldugunu isterse ziyaret edebileceğini söylemişler Bu da kalkmıs arkadaşını ziyarete gitmiş. Bir de ne görsün arkadaşının elinde nadide Fransız şarabı, koynunda cennette bile bulunmayacak derecede güzel bir kadın. Sofu hayretle "Bu nasıl iş? Sen dünyada da sefa sürdün burda da sürüyorsun. Nerede Allah'ın adaleti?" diye sormuş. Arkadaşı derin bir ah cekerek "bu benim için büyük işkence" diye yanıtlamis. Sofu yeniden "bu nasıl işkence?" diye sormus. "Sorma.." demiş arkadaşı "bu şişeyi görüyor musun? Bunun dibi delik"; "Ya o güzel kadın?" diye atılmış Sofu. Cehennemdeki arkadaşı iç çekerek "Ah, ahhh, Onun da dibinde delik yok" demiş
-
Sarışın yıldız adayı, üstü açık kırmızı arabasını gecenin bir vakti iyice tenhalaşmış ve loşlaşmış Hollywood Bulvarı'nda hızla sürerken trafik polisi çevirdi.. - "Hanımefendi, ehliyetiniz lütfen.." - "Ehliyet nedir, afedersiniz?." - "Kredi kartı büyüklüğünde bir karttır, hanımefendi. Üzerinde resminiz vardır." Sarışın yıldız adayı cüzdanını çıkardı, içinden bir yığın kart döküldü. Üzerinde resmi olanı buldu, uzattı. Polis "Teşekkür ederim" dedi, "Şimdi de ruhsatınız lütfen.." Sarışın mahçup mahçup sordu gene.. "Ruhsat nedir?.." "O da deyim yerinde ise arabanızın kimlik kartıdır. Genelde torpido gözünde durur" diye sabırla yanıtladı polis.. Sarışın torpido gözüne uzandı. Orada gerçekten öyle bir kart vardı. Onu da polise uzattı. Polis ehliyet ve ruhsatı inceledi. İkisi de mükemmeldi. Görünürde her şey normaldi ama ortada da bir gariplik vardı. "Bir dakika lütfen" dedi sarışına ve motosikletinin yanına gitti, telsizle merkezdeki nöbetçi arkadaşını aradı. Olanlari anlattı. Merkezdeki sordu: "Kadin sarışın mı?.." "Evet!.." "Mavi gözlü mü?.." "Evet!.." "Süper mini mi giyiyor?.." "Evet.." "Göğüsleri kazağından fırlıyor mu?." "Evet.." "O zaman hemen arabanın yanına git ve fermuarını indir." "Ne çıldırdın mı sen?.. Ben bunu nasıl yaparım!" diye bağırdı trafik polisi. "Sen git dediğimi yap" dedi, merkezdeki.. Trafik polisi sarışının yanına geldi, fermuarını indirdi.. "Neee" diye bağırdı, sarışın.. "Gene mi alkol muayenesi.."
-
Sarışın yıldız adayı, üstü açık kırmızı arabasını gecenin bir vakti iyice tenhalaşmış ve loşlaşmış Hollywood Bulvarı'nda hızla sürerken trafik polisi çevirdi.. - "Hanımefendi, ehliyetiniz lütfen.." - "Ehliyet nedir, afedersiniz?." - "Kredi kartı büyüklüğünde bir karttır, hanımefendi. Üzerinde resminiz vardır." Sarışın yıldız adayı cüzdanını çıkardı, içinden bir yığın kart döküldü. Üzerinde resmi olanı buldu, uzattı. Polis "Teşekkür ederim" dedi, "Şimdi de ruhsatınız lütfen.." Sarışın mahçup mahçup sordu gene.. "Ruhsat nedir?.." "O da deyim yerinde ise arabanızın kimlik kartıdır. Genelde torpido gözünde durur" diye sabırla yanıtladı polis.. Sarışın torpido gözüne uzandı. Orada gerçekten öyle bir kart vardı. Onu da polise uzattı. Polis ehliyet ve ruhsatı inceledi. İkisi de mükemmeldi. Görünürde her şey normaldi ama ortada da bir gariplik vardı. "Bir dakika lütfen" dedi sarışına ve motosikletinin yanına gitti, telsizle merkezdeki nöbetçi arkadaşını aradı. Olanlari anlattı. Merkezdeki sordu: "Kadin sarışın mı?.." "Evet!.." "Mavi gözlü mü?.." "Evet!.." "Süper mini mi giyiyor?.." "Evet.." "Göğüsleri kazağından fırlıyor mu?." "Evet.." "O zaman hemen arabanın yanına git ve fermuarını indir." "Ne çıldırdın mı sen?.. Ben bunu nasıl yaparım!" diye bağırdı trafik polisi. "Sen git dediğimi yap" dedi, merkezdeki.. Trafik polisi sarışının yanına geldi, fermuarını indirdi.. "Neee" diye bağırdı, sarışın.. "Gene mi alkol muayenesi.."
-
Adam bakmış, küçük oğlu Hz. İsa'nin resmi önünde dua ediyor. - "Tanrım anneme, babama, büyük babama uzun ömür ver. Güle güle anneanne..." Bir anlam verememiş bu duaya... Ancak ertesi gün acı haber gelmiş. Anneanne sizlere ömür... Ertesi hafta adam bakmış çocuk yine duada: - "Tanrım anneme babama uzun ömür ver. Güle güle büyükbaba..." Ertesi gün büyük baba da ölmüş... Bir hafta sonra adam bakmış küçük çocuk yine duada: - "Tanrım anneme uzun ömür ver. Güle güle baba..." Adam ertesi sabah bir hastaneye gitmiş yatmış. Tetkikler, tahliller, kalp elektrosu, röntgen çekimleri... Sapasağlam. Bakmış karısı iki gözü iki çeşme ağlıyor. - "Ne oldu hanım?" - "Bizim postacı", demiş hanım. "Ne iyi adamdı. Bugün haber aldım. Ölmüş!"
-
Adam bakmış, küçük oğlu Hz. İsa'nin resmi önünde dua ediyor. - "Tanrım anneme, babama, büyük babama uzun ömür ver. Güle güle anneanne..." Bir anlam verememiş bu duaya... Ancak ertesi gün acı haber gelmiş. Anneanne sizlere ömür... Ertesi hafta adam bakmış çocuk yine duada: - "Tanrım anneme babama uzun ömür ver. Güle güle büyükbaba..." Ertesi gün büyük baba da ölmüş... Bir hafta sonra adam bakmış küçük çocuk yine duada: - "Tanrım anneme uzun ömür ver. Güle güle baba..." Adam ertesi sabah bir hastaneye gitmiş yatmış. Tetkikler, tahliller, kalp elektrosu, röntgen çekimleri... Sapasağlam. Bakmış karısı iki gözü iki çeşme ağlıyor. - "Ne oldu hanım?" - "Bizim postacı", demiş hanım. "Ne iyi adamdı. Bugün haber aldım. Ölmüş!"
-
Albay askerlerin içki içmelerine engel olmak için kantinin duvarına bir yazı asmıştır. Yazıda: -İçki öldürür, diye yazıyordur. Ertesi gün oradan geçen albay ne görsün?Biri yazının altına şunları ilave etmemiş mi: -Askerler ölmez!
-
Albay askerlerin içki içmelerine engel olmak için kantinin duvarına bir yazı asmıştır. Yazıda: -İçki öldürür, diye yazıyordur. Ertesi gün oradan geçen albay ne görsün?Biri yazının altına şunları ilave etmemiş mi: -Askerler ölmez!
-
Bir gün yolda yaya giden bir bektaşinin önüne bir atlı çıktı: - "Baba" dedi, "bir müşkülüm var. Beni aydınlatır mısın?" Bektaşi yanıt verdi: - Elimden gelen bir şeyse, hay hay oğlum. - Şunu öğrenmek istiyorum: Şu anda Allah ne yapıyor? Sualin münasebetsizliğine içerleyen derviş, hiç belli etmemiş: - Yanıt veririm ama bir şartla, sen o attan in, ben bineyim. - Neden? - Böyle yüksek bir suale yüksekten yanıt vermek gerekir de ondan! Adam attan inmiş, Bektaşi binmiş. Adam: - "Hadi" demiş "söyle bakalım. Allah şimdi ne yapiyor?" Bektaşi: - "Ne yapacak" demiş, "atı senin gibi bir budalanın elinden alıp, benim gibi bir akıllıya veriyor". Ve çalakamçı uzaklaşmış.
-
Bir gün yolda yaya giden bir bektaşinin önüne bir atlı çıktı: - "Baba" dedi, "bir müşkülüm var. Beni aydınlatır mısın?" Bektaşi yanıt verdi: - Elimden gelen bir şeyse, hay hay oğlum. - Şunu öğrenmek istiyorum: Şu anda Allah ne yapıyor? Sualin münasebetsizliğine içerleyen derviş, hiç belli etmemiş: - Yanıt veririm ama bir şartla, sen o attan in, ben bineyim. - Neden? - Böyle yüksek bir suale yüksekten yanıt vermek gerekir de ondan! Adam attan inmiş, Bektaşi binmiş. Adam: - "Hadi" demiş "söyle bakalım. Allah şimdi ne yapiyor?" Bektaşi: - "Ne yapacak" demiş, "atı senin gibi bir budalanın elinden alıp, benim gibi bir akıllıya veriyor". Ve çalakamçı uzaklaşmış.
-
Sultan Abdülmecid bir gün Boğaziçi'nde büyük bir bağın tam ortasındaki köşkünde oturan bir Bektaşi babasını ziyarete gitmiş. Bektaşi, o gün komşu bağdaki bir arkadaşını ziyarete gitmiş. O dönünceye kadar padişah bağın her tarafını dolaşmış. Bektaşi dönünce karşılıklı konuşmaya başlamışlar. "Erenler bağın maşallah çok büyük. Üzümünü ne yapıyorsun?" "Müritlerle ve canlarla birlikte yeriz Sultanım." "Buradaki üzüm yemekle biter mi?" "Yemediğimizi de sıkıp fıçılara basar, suyunu içeriz!" "Peki ama, sıkılmış üzüm şarap olmaz mı?" "Vallahi Sultanım, biz üzümü sıkıp fıçılara basarız. Allah ne isterse o olur. Üst tarafına karışmak haddimize mi?"
-
Sultan Abdülmecid bir gün Boğaziçi'nde büyük bir bağın tam ortasındaki köşkünde oturan bir Bektaşi babasını ziyarete gitmiş. Bektaşi, o gün komşu bağdaki bir arkadaşını ziyarete gitmiş. O dönünceye kadar padişah bağın her tarafını dolaşmış. Bektaşi dönünce karşılıklı konuşmaya başlamışlar. "Erenler bağın maşallah çok büyük. Üzümünü ne yapıyorsun?" "Müritlerle ve canlarla birlikte yeriz Sultanım." "Buradaki üzüm yemekle biter mi?" "Yemediğimizi de sıkıp fıçılara basar, suyunu içeriz!" "Peki ama, sıkılmış üzüm şarap olmaz mı?" "Vallahi Sultanım, biz üzümü sıkıp fıçılara basarız. Allah ne isterse o olur. Üst tarafına karışmak haddimize mi?"
-
(Ülkenin birinde) Her bir trafik polisinin bir ceza kotası varmış. Ceza kotasını dolduramayan polislerin maaşından eksik kısım kesilirmiş. Kotayı dolduramamış polislerin biri yılınson günü kuş uçmaz kervan geçmez bir yolda görevlendirilmiş. Saatler geçmiş yoldan geçen olmamış. Adamın iyice canı sıkılmış. O sırada bir eşeğin üstünde yaşlı bir adam görünmüş.
Polis eğlenmek için olsa gerek adamı durdurmuş.
Hayrola dayı ne yapıyorsun buralarda demiş.
Ne olsun evladım bir Allah birde ben eşeğimle köyüme dönüyoruz diye cevap vermiş adam.
Polis olmadı dayı demiş. Eşek tek kişilik bir taşıt hem sen hem Allah binemezsiniz. Ceza yazmak zorundayım.
Adam şaşkın yaz evladım ne yapalım demiş.
Polis yalnız şöyle bir durum var diye cevap vermiş. Cezayı sanada yazabilirim eşeğinede. Sana yazarsam ceza 10 ytl eşeğe yazarsam 5 ytl.
Hanginize yazsam karar veremedim.
Adam bana yaz evladım diye yanıt vermiş.
Polis ama bak sana yazarsam iki katını ödeyeceksin demiş
Adam cevap vermiş
Sen yinede bana yaz oğlum. Eşeğimin sicili bozulmasın. ben seneye onu polis kollejine yazdıracam.
-
Bir gün Tanrı Âdem#8217;e gelir ve "Sana bir iyi bir de kötü haberim var" der.
- Âdem "O zaman önce iyi haberleri ver" der.
- Tanrı açıklamaya başlar, "Sana iki yeni organ vereceğim. Birinin adı Beyin. Yeni şeyler yaratmanı, problemleri çözmeni, Havva ile zeki ve zevkli sohbetler etmeni sağlayacak" der. Vereceğim ikinci organın adı ise henüz belli değil. Bu sana inanılmaz zevk verecek, üremeni sağlayarak dünyanın nüfusunu arttırmaya yarayacak, Havva'yı çok memnun edebileceksin, sana daha da âşık olacak" der.
- Âdem çok heyecanlanır, "Bunlar harika hediyeler. Böyle güzel iki haberden sonra hangi haber kötü gelebilir ki?" diye sorar.
-Tanrı Adem'e üzüntü içinde bakar ve "Bu iki organı asla aynı anda kullanamayacaksın!" der.
Milyarder Koca
Adam elindeki son 500 dolarla kumar oynamaya karar verir ve LasVegas'ın yolunu tutar... Ve inanılmaz bir talih; tam 3 milyon dolar kazanır. Hemen otel yönetiminin kendisine tahsis ettiği kral dairesine çıkar ve karısına telefon eder:
- Hayatim, evde misin?
- Evet kocacığım.
- İyi. Hemen hazırlan o zaman. Çabuk bavulunu hazırla. Kumarhanede tam 3 milyon dolar kazandım.
- Kadın sevinç dolu bir çığlık atar Ayyyyyyyyyyy harikasın!! Hemen hazırlanıyorum.. Peki ama nereye?? Paris?; Karayipler?; Acapulco?; Guney Amerika?...
- Adam cevap verir: Umurumda değil. Sadece eve döndüğümde çoktan gitmiş ol.
-
Firtina apansiz bastirinca,
koca gemi bir anda denizin dibini boyladi.
Adam, issiz bir adanin sahilinde gozlerini acti.
Ne gelen vardi ne giden...
Ne arac vardi ne gerec...
Istersen muz ve hindistan cevizi, istemezsen muz ve hindistancevizi...
Hayati boyunca evi disinda bes yildizli otellerden baska
yere adimini atmadigindan, bir sure ne yapacagini bilemedi...
Sonra dort ay boyunca muz
yeyip, hindistan cevizi suyu icti.
Gecmiste kalan o guzel gunleri dusunerek gozlerini denize dikip, kendisini
kurtaracak gemiyi beklemeye koyuldu...Bir gun sahilde uzanmis
yatarken, gozunun ucunda bir hareket hissetti. O da ne ?
Bir sandal ve kurekte o gune dek gordugu en muthis kadin...
Son surat geliyor... Inanamadi...
"Nereden geliyorsun ?" diye
haykirdi ve ekledi "Buraya nasil geldin?"
"Adanin oteki tarafindan..."
dedi kadin, "gemi batinca oraya ciktim."
"Ne sans, benden baska kimsenin kurtuldugunu sanmiyordum.
Kac kisisiniz ?"
"Baska kimse yok, sadece
benim. Sandal da gemiden degil. Gemiden cop yok...
"Adamin akli karisti... "O halde sandali nereden buldun?"
"Basit" dedi kadin.
"Adada buldugum malzemeyle yaptim...
Kurekler sakiz agaci...
Zemini palmiye dallarindan ordum, yanlar okaliptus..."
"Ama, ama bu imkansiz,
aletlerin yok nasil becerdin ?" dedi adam.
"Pek de sorun olmadi. Oteki
tarafta sira bir aluvyon kaya
olusumu var. Firinda belli dereceye
isitilinca islenebilir yumusaklikta demir
elde ediliyor. Alet yapmak icin
kolayca kullandim... Bosveer bunlari. hadi
goster, nerede yasiyorsun ?"
Bon bir ifadeyle orada yasadigini itiraf etti adam...
Aylardir oracikta sahilde yatip kalktigini...
"Oyleyse bana gel benim yerime..." diyerek kadin kureklere asildi.
Birkac dakika sonra kucucuk bir iskeleye yanastilar...
Adam sahile goz atinca az daha
sandaldan dusuyordu.
Mavi beyaz boyali kulubeyle, iskele arasina
tas doseli yurume
yolu bile yapilmisti !
Eve girerlerken kadin omuzlarini silkti,
"Pek rahat sayilmaz ama ben yine de ev diyorum iste...
Otur lutfen, bir sey icer misin ?"
"Hayir, hayir tesekkurler..." dedi adam.
Saskinligini hala uzerinden atamamisti.
"Daha fazla hindistan cevizi
suyu icemeyecegim artik...
Tahammulum kalmadi..."
"Hindistan cevizi suyu degilki...
Imbigim var, Pink Colado'ya ne dersin?"
Adam hayretini gizlemeye calisarak ikrami kabul etti.
Kanepeye oturarak sohbete daldilar.
Ikisi de birbirlerinin hayat
hikayesini dinledikten sonra kadin,
"uzerime rahat bir sey giyecegim" diyerek ayaga kalkti.
"Dus yapip tras olmak ister
misin ? Ust kattaki banyo dolabinda jilet var."
Adam artik olayi sorgulamaktan
tamamen vazgecmisti...Banyoya girdi, dolapta kemik
bir sapin icine sikistirilmis oynak mekanizmali iki deniz
kabugundan yapilma ustura onu bekliyordu...
"Bu kadin inanilmaz" diye mirildandi...
"Bakalim bundan sonra ne var
Dondugunde kadin onu gardenya
kokulari icinde, stratejik bolgeleri
uzum yapraklariyla ortulu olarak karsiladi...
Sadece uzum yapraklari...
Yanina oturmasini istedi.
Sonra yavasca sokularak fisildadi...
"Soyle bana yakisikli, ikimiz
de uzun suredir bu adadayiz...Cok yalniz olmalisin, eminim su
anda yapmak icin kivrandigin bir sey var...
Hani burada tek basina gecirdigin aylar boyunca en cok
yapmak istedigin...Anliyorsun degil mi ?
Gozlerinin icine bakiyordu...Adam duyduklarina inanamadi...
"Yani..." dedi... "Buradan
>>e-mailimi kontrol edebilir miyimmm?"
HEPIMIZIN SONU BOYLE OLACAK[:ppl]
__________________
-
Iki delikanli E5'ten kadin sandiklari iki donmeyi almislar arabaya. Yasayacaklari ask gecesinin hayaliyle gidiyorlar.
Donmeler demis ki "bakin bastan soyleyelim, biz donmeyiz. Sonra tatsizlik cikmasin".
Genclerden yanıt gecikmemiş...
Farketmez. Bizde kalirsiniz.
-
Iki delikanli E5'ten kadin sandiklari iki donmeyi almislar arabaya. Yasayacaklari ask gecesinin hayaliyle gidiyorlar.
Donmeler demis ki "bakin bastan soyleyelim, biz donmeyiz. Sonra tatsizlik cikmasin".
Genclerden yanıt gecikmemiş...
Farketmez. Bizde kalirsiniz.
-
Adam, Kayserili arkadasinin latex-kauçuk ürünler yapan
fabrikasini geziyordu...
Bir ara bir otomatik makinanin basina geldi ve makinadan su
seslerin geldigini duydu ;
Pisssst ....PAT !.....pissst ..PAT !.....pissst....PAT
Merak edip sordu bu makinanin ne yaptigini ve neden bu seslerin
geldigini..
Arkadasi cevapladi :
-Bu makina biberon emzigi yapiyor...pisst sesi kaliba gelen
latexin sisirilip emzik formu aldigini , pat sesi de ucuna açilan
deligin sesini belirtir...
Geziye devam edip baska bir makinanin basina geldiler. Bu
makinadan da benzeri sesler geliyordu ama siralamalari farkliydi ;
-Pisssst...Pisssst...Pissssst....Pisssst ..PAT !..... Adam
gene meraklanip sordu ;
-Peki bu ne makinasi ?
-Bu prezervatif makinasi...
-Ama neden 4 Pisst tan sonra 1 PAT sesi geliyor... Arkadasi
yanitladi
- Her 4 prezervatiften sonra 1 tanesinin ucunu deliyoruz da
ondan..
Adam saskinlikla ve biraz da kizarak sordu..
-Ama neden..? Bu yaptiginiz hiç hos degil..Kayserili cevap
verdi..
-Öyle mi...emzikleri kime saticaz peki...?
-
Adamcağız hayli alkollü ve de bitkin üstelik gecenin
saat üçünde evine gelir.
*Karisi son derece zinde, duruma kesinlikle hakim,
kocasini sorgulamaya başlar.
Söyle bakalım Süpermeeen. Neler yaptin bu aksam?
Valla karicim, patronla beraber müsterileri yemege
çikarttik. Eeee, sonra ne yaptiniz süpermen? *
*Oradan striptize gittiiik... *
*Ben sadece seyrettim.
Yani sen birşeyler yapmadın değil mi, süpermen ??!!!
Ben hiç bisicikler yapmadim, ama sen niye bana ikide
bir Süpermen diyorsun?
Valla, ben bir seni bir de süpermeni gördüm donunu
pantolonunun üstüne giyen !!!
-
Çok karizmatik ve yakisikli bir adam yaninda bir devekusuyla bara girmis,
herkes saskin, adama bakiyolar,...
adam bara yanasmis:
- "Barmen bana bi viski, onada büyük bi bardak su."
Barmen talepleri yerine getirmis,
bi tek, iki tek, saatler ilerlemis,adam:
"Hesap lütfen!" demis.
Barmen hesap pusulasini uzatmis,
adam elini cebine atmis, parayı cikartmis,tam hesapla ayni.
Ertesi gece adamimiz geri gelmis, yaninda tabii devekusuda var;
- "Barmen bana bi viski, onada büyük bi bardak su."
Barmen istediklerini vermis,
bi tek iki tek, saat geç olmus,
adam hesabi istemis,barmen hesabi göstermis.
Adamimiz elini cebine atmis çikartmis, tam hesap miktari.
Barmen saskin ama nafile.
Bikaç gece sonra adamimiz devekusuyla beraber geri gelmis.
Barmenin içi içini yiyo. Adam:
-"Bana bi viski, ona da su ver."
Barmen emre amade, yerine getirmis,
gece ilerlemis, adamimiz hesabi istemis,
barmen bol küsüratli saçmasapan bi miktari hesap olarak adama vermis.
Adam elini cebine atmis çikartmis, yine tam hesap.
Barmen oynatmak üzere.
Dayanamamis:
- "Beyfendi bi süredir barimiza gelip gidiyorsunuz, kusura bakmayin ama bisey
sormak istiyorum, yoksa kafayi yiycem.
Her gece cebinizden çikan para hesapla kurusu kurusuna ayni oluyo. Bunu nasil
basariyorsunuz?"
Adamimiz gülümsemis:
"Bi gün karsima bi cin çikti, üç dilegimi sordu.
Ilk olarak;
karizmatik ve yakisikli bi tipim olmasini istedim.
Ikinci dilegimde,
ne almak istersem isteyim, elimi cebime attigimda parasi aynen cebimden çiksin
istedim."
Barmen: "Peki kizmayin ama bu kus ne is?"
Adamimiz:
- "Onu hiç sorma, son dilegim;
beni hiç birakmiycak uzun bacakli bi piliçti.
Yanlis anladi
-
Cennetin Anahtarı,
Peder John'un Cumartesi gecesi banyo zamanı gelmiş, genç rahibe Magdalene Edwards, yaşlı rahibenin kendisine verdiği talimata uygun olarak banyo suyunu ve havluları hazırlamıştı.
Magdelene ayrıca, eğer kendine hakim olabilirse Peder John'un çıplak bedenine bakmaması fakat Peder'in kendisine söylediği herşeyi yapması ve dua etmesi talimatını da almıştı.
Ertesi sabah, yaşlı rahibe Magdelene'ye Cumartesi gecesi banyosunun nasıl gittiğini sordu.
"Ahh hemşire," dedi genç rahibe rüyadaymışcasına. "Kurtarıldım".
"Kurtarıldın mı? Bu harika şey nasıl oldu ?" diye sordu yaşlı rahibe.
"Şey, Peder John su dolu küvette yatıyordu.Kendisini yıkamamı istedi. O'nu yıkarken, tanrının cennetin anahtarını sakladığını söylediği bacaklarının arasına doğru elimi itti.
"Öyle mi yaptı?" dedi yaşlı rahibe dümdüz bir sesle.
"Ve Peder John, eğer cennetin anahtarı benim kilidime uyarsa, cennetin kapılarının bana açılacağını ve kurtuluşumun ve ebedi huzura kavuşmamın temin edileceğini söyledi ve sonra Peder John cennetin anahtarını kilidimin içine soktu.
"Gerçekten mi ?" dedi yaşlı rahibe daha da düz bir sesle.
Önce korkunç bir acı verdi, fakat Peder John kurtuluşa giden yolun çoğunlukla ızdırapla dolu olduğunu, Ama daha sonra tanrının güzelliğinin, içimi müthiş bir coşku ve zevkle dolduracağını söyledi. Ve öyle oldu,kurtarılmak çok güzel bir duygu."
"O günahkâr şeytan!" dedi yaşlı rahibe. "Bana onun, Cebrail'in borazanı olduğunu söyledi ve benkırk yıldır o borazanı üflüyorum! "
-
Cennetin Anahtarı,
Peder John'un Cumartesi gecesi banyo zamanı gelmiş, genç rahibe Magdalene Edwards, yaşlı rahibenin kendisine verdiği talimata uygun olarak banyo suyunu ve havluları hazırlamıştı.
Magdelene ayrıca, eğer kendine hakim olabilirse Peder John'un çıplak bedenine bakmaması fakat Peder'in kendisine söylediği herşeyi yapması ve dua etmesi talimatını da almıştı.
Ertesi sabah, yaşlı rahibe Magdelene'ye Cumartesi gecesi banyosunun nasıl gittiğini sordu.
"Ahh hemşire," dedi genç rahibe rüyadaymışcasına. "Kurtarıldım".
"Kurtarıldın mı? Bu harika şey nasıl oldu ?" diye sordu yaşlı rahibe.
"Şey, Peder John su dolu küvette yatıyordu.Kendisini yıkamamı istedi. O'nu yıkarken, tanrının cennetin anahtarını sakladığını söylediği bacaklarının arasına doğru elimi itti.
"Öyle mi yaptı?" dedi yaşlı rahibe dümdüz bir sesle.
"Ve Peder John, eğer cennetin anahtarı benim kilidime uyarsa, cennetin kapılarının bana açılacağını ve kurtuluşumun ve ebedi huzura kavuşmamın temin edileceğini söyledi ve sonra Peder John cennetin anahtarını kilidimin içine soktu.
"Gerçekten mi ?" dedi yaşlı rahibe daha da düz bir sesle.
Önce korkunç bir acı verdi, fakat Peder John kurtuluşa giden yolun çoğunlukla ızdırapla dolu olduğunu, Ama daha sonra tanrının güzelliğinin, içimi müthiş bir coşku ve zevkle dolduracağını söyledi. Ve öyle oldu,kurtarılmak çok güzel bir duygu."
"O günahkâr şeytan!" dedi yaşlı rahibe. "Bana onun, Cebrail'in borazanı olduğunu söyledi ve benkırk yıldır o borazanı üflüyorum! "
-
Başrolünde gizli kamera olan bir program bu. Ama ne kamera sakası yaptık ne de kurtlanmış kasar peyniri satanları bastık. İkisinin ortasını bulduk. Gizli kamerayı 'test' için kullandık.
Programın hazırlığı 3 aydır sürüyor. Testlerden akil almaz sonuçlar
cıktı. En olmaz dediğimiz şeylerin bile olduğunu görünce, 'Türkler nevi
sahsına münhasır bir millettir' önermesinin doğruluğuna bizzat kendi
gözlerimizle şahit olduk.
SOKAK TESTLERİ
Test:Sokakta kursun geçirmez yelek sattık. İlgilenen kişilere, 'Urunun
dayanıklılığını görmek isterseniz çelik yelek giymiş elemanımıza ateş
edebilirsiniz' dedik. Ellerine verdiğimiz silahın gerçek olduğunu
(aslında tabii ki kuru sıkıydı) üstüne basa vurguladık.
Sonuç: 7 kişi adamımıza tabancayla ateş etti!
Altını çizeyim: Kanlı canlı bir insana. Sokağın ortasında. Biz
'deneyin' dedik diye. Gerçek silahla. Ateş ettiler!
Test: Bir oyuncuyu Ramazan davulcusu kılığına soktuk. Kapıları calip,
'Mahalle büyüktü, size ancak sıra geldi' dedi. Aradan bunca zaman
geçmesine rağmen hala bahşiş veren olacak mı diye merak ettik.
Sonuç: 14 eve gittik. Sadece 3 kişi vermedi!
Altını çizeyim: Ramazan'ın üzerinden neredeyse 4 ay geçti!
Test: Haber muhabiri olduk. İnsanlara, 'Gelin-kaynana programları
hakkında ne düşünüyorsunuz?' diye sorduk. Sonra da o kişi ne dediyse,
'Ayyy! Yapacağımız haber tam aksi görüsü savunacak. Rica etsek Tersini söyler misiniz?' dedik. Yani diğer yönde fikir beyan etmelerini
istedik.
Sonuç: 19 kişiye mikrofon tuttuk. 2 kişi hariç herkes ricamızı kabul etti! Altını çizeyim: Kameraya, 'O tur programlara kesinlikle karsıyım, toplumun ahlakini bozuyorlar' diyen biri 30 saniye sonra, 'Severek
izliyorum. Keşke her kanalda bir tane olsa' dedi!
-
Başrolünde gizli kamera olan bir program bu. Ama ne kamera sakası yaptık ne de kurtlanmış kasar peyniri satanları bastık. İkisinin ortasını bulduk. Gizli kamerayı 'test' için kullandık.
Programın hazırlığı 3 aydır sürüyor. Testlerden akil almaz sonuçlar
cıktı. En olmaz dediğimiz şeylerin bile olduğunu görünce, 'Türkler nevi
sahsına münhasır bir millettir' önermesinin doğruluğuna bizzat kendi
gözlerimizle şahit olduk.
SOKAK TESTLERİ
Test:Sokakta kursun geçirmez yelek sattık. İlgilenen kişilere, 'Urunun
dayanıklılığını görmek isterseniz çelik yelek giymiş elemanımıza ateş
edebilirsiniz' dedik. Ellerine verdiğimiz silahın gerçek olduğunu
(aslında tabii ki kuru sıkıydı) üstüne basa vurguladık.
Sonuç: 7 kişi adamımıza tabancayla ateş etti!
Altını çizeyim: Kanlı canlı bir insana. Sokağın ortasında. Biz
'deneyin' dedik diye. Gerçek silahla. Ateş ettiler!
Test: Bir oyuncuyu Ramazan davulcusu kılığına soktuk. Kapıları calip,
'Mahalle büyüktü, size ancak sıra geldi' dedi. Aradan bunca zaman
geçmesine rağmen hala bahşiş veren olacak mı diye merak ettik.
Sonuç: 14 eve gittik. Sadece 3 kişi vermedi!
Altını çizeyim: Ramazan'ın üzerinden neredeyse 4 ay geçti!
Test: Haber muhabiri olduk. İnsanlara, 'Gelin-kaynana programları
hakkında ne düşünüyorsunuz?' diye sorduk. Sonra da o kişi ne dediyse,
'Ayyy! Yapacağımız haber tam aksi görüsü savunacak. Rica etsek Tersini söyler misiniz?' dedik. Yani diğer yönde fikir beyan etmelerini
istedik.
Sonuç: 19 kişiye mikrofon tuttuk. 2 kişi hariç herkes ricamızı kabul etti! Altını çizeyim: Kameraya, 'O tur programlara kesinlikle karsıyım, toplumun ahlakini bozuyorlar' diyen biri 30 saniye sonra, 'Severek
izliyorum. Keşke her kanalda bir tane olsa' dedi!
-
Bir varmış, bir yokmuş. Günlerden bir gün Mevlevi ile Bektaşi baş başa oturmuş sohbet ederken, Bektaşi sormuş: "Bre erenler sizin kolunuzun yeni niye böyle bu kadar büyük?" Mevlevi vakur... ve kendinden emin cevap vermiş: "Biz onunla gördüğümüz kusurları örteriz..." Derken aklına takılmış Mevlevi'nin. Bizim Bektaşi'nin mintanında ne yaka var ne de kolunda yen. Sormuş: "Peki senin kolunun yeni nerdeyse yok. Niyedir?" Bektaşi cevap vermiş: "Biz hiç kusur görmeyiz ki.."
-
Bir varmış, bir yokmuş. Günlerden bir gün Mevlevi ile Bektaşi baş başa oturmuş sohbet ederken, Bektaşi sormuş: "Bre erenler sizin kolunuzun yeni niye böyle bu kadar büyük?" Mevlevi vakur... ve kendinden emin cevap vermiş: "Biz onunla gördüğümüz kusurları örteriz..." Derken aklına takılmış Mevlevi'nin. Bizim Bektaşi'nin mintanında ne yaka var ne de kolunda yen. Sormuş: "Peki senin kolunun yeni nerdeyse yok. Niyedir?" Bektaşi cevap vermiş: "Biz hiç kusur görmeyiz ki.."
-
Küçük kız, ev hayvanları satan dükkana girmiş.. "Affedeysiniz.. Sizde minik tavşanlay bulunuy mu?.."
Dükkan sahibinin kalbi sıcacık akmış bu tatlılığa.. Diz çökmüş, kızın yanağını okşarken, onun diliyle sormuş.. "Söyle bakalım.. Minik beyaz tavşanlay mı isteysin, yoksa biyaz iyice siyah tavşanlay mı?.."
"Fayk etmez" demiş, küçük tatlı kız.. "Pitonumun umuyunda olmaz, tavşanın yengi.."
-
Küçük kız, ev hayvanları satan dükkana girmiş.. "Affedeysiniz.. Sizde minik tavşanlay bulunuy mu?.."
Dükkan sahibinin kalbi sıcacık akmış bu tatlılığa.. Diz çökmüş, kızın yanağını okşarken, onun diliyle sormuş.. "Söyle bakalım.. Minik beyaz tavşanlay mı isteysin, yoksa biyaz iyice siyah tavşanlay mı?.."
"Fayk etmez" demiş, küçük tatlı kız.. "Pitonumun umuyunda olmaz, tavşanın yengi.."
-
ÇINLI BIR BILGENIN KADINLARA ÖGÜDÜ.....
Çinli bilgenin kadinlar için 5 ögüdü:
1. Ev islerinde ve zor islerde sana yardim edecek
olan, ayni zamanda da iyi bir isi olan bir adam bulman
önemlidir.
2. Esprili, nüktedan ve seni güldürmesini bilen bir
adam bulman önemlidir.
3.Kendisine güvenebilecegin ve sana hiç yalan
söylemeyecek bir adam bulman önemlidir.
4. Yatakta iyi olan ve seninle ask yapmayi seven
bir adam bulman önemlidir.
5. Bu dört adamin birbirlerini tanimamalari
önemlidir
-
Tayyip ile Bush ilk bulusmalarinda birbirlerine hava atarlar.BushTayyip'e
-"Bizde öyle bir teknoloji var ki, ölüyü diriltiriz" der.
Tayyip altta kalmaz ve o da;
- "Bizdeki teknoloji çok farkli, partimizin bütün elemanlari 100 metreyi,3
saniyede kosmayi beceriyor" der.
Türkiye' ye döndügünde Tayyip'i bir düsünce alir. Danismanlarini çagirir,
ve attigi palavrayi anlatir;
-"Haftaya Bush geliyor, yalanimiz ortaya çikarsa ne yapariz?" diye sorar.
Danismanlardan biri hemen cevap verir:
-"Onlara ölüyü nasil dirilttigini sordunuz mu?"
-"Hayir sormadik."
-"O halde hiç korkmayin Basbakanim, alin Bush'u Anitkabir'e götürün.
Atatürk'ü diriltmesini isteyin.
Diriltemezse o rezil olur. Yok eger diriltirse, siz zaten 100 metreyi 3
saniyede kosarsiniz!...
-
Tayyip ile Bush ilk bulusmalarinda birbirlerine hava atarlar.BushTayyip'e
-"Bizde öyle bir teknoloji var ki, ölüyü diriltiriz" der.
Tayyip altta kalmaz ve o da;
- "Bizdeki teknoloji çok farkli, partimizin bütün elemanlari 100 metreyi,3
saniyede kosmayi beceriyor" der.
Türkiye' ye döndügünde Tayyip'i bir düsünce alir. Danismanlarini çagirir,
ve attigi palavrayi anlatir;
-"Haftaya Bush geliyor, yalanimiz ortaya çikarsa ne yapariz?" diye sorar.
Danismanlardan biri hemen cevap verir:
-"Onlara ölüyü nasil dirilttigini sordunuz mu?"
-"Hayir sormadik."
-"O halde hiç korkmayin Basbakanim, alin Bush'u Anitkabir'e götürün.
Atatürk'ü diriltmesini isteyin.
Diriltemezse o rezil olur. Yok eger diriltirse, siz zaten 100 metreyi 3
saniyede kosarsiniz!...
-
Temel, Idris'e sormuº: "Ula Idrus erkek erkege yenen yemege ne denur?"
Idris "Ne bilecegum pen" deyince Temel cevabi yapistirir:
"'Ula niye pilmiyesun: "Menemen"
-
Temel, Idris'e sormuº: "Ula Idrus erkek erkege yenen yemege ne denur?"
Idris "Ne bilecegum pen" deyince Temel cevabi yapistirir:
"'Ula niye pilmiyesun: "Menemen"
-
Sihirli lamba bir kadının eline geçmiş. İçinden çıkan cin ona dileğini sormuş. Kadın cebinden çıkardığı haritayı gösterip Ortadoğu'ya huzur gelmesini dilemiş. Cin haritaya bakınca dehşete kapılmış " Bu ülkeler yüzyıllardır savaşıyor. Burda barışı sağlamam zor başka bir şey iste"
Kadın biraz düşündükten sonra " O zaman bana, zengin, akıllı dürüst, şefkatli, yakışıklı, şakacı ve uysal bir eş bu" demiş. Cin derin bir iç çekmiş" "Uzat şu kahrolası haritayı"
-
Fulya hanım Fulya hanım ;
Erkek fıkralarını değiştirip değiştirip kadınlara uyarlamayınız yoksa fıkranız sizlere özel bırakın gitsin tövbe tövbeeee
Bir kere o cine haritayı uzatan erkek öyle kadın bulunamıyor kaldıki birbirinden haberi olmaması gerkenlerde kadınlar ....
-
Fulya hanım Fulya hanım ;
Erkek fıkralarını değiştirip değiştirip kadınlara uyarlamayınız yoksa fıkranız sizlere özel bırakın gitsin tövbe tövbeeee
Bir kere o cine haritayı uzatan erkek öyle kadın bulunamıyor kaldıki birbirinden haberi olmaması gerkenlerde kadınlar ....
-
İsrailli güzel casus Suriye'den dönüp İsrail Genelkurmayı'na rapor verir: - Hafız Esad'ın son saldırı planını gece masasından çaldım. Üstelik, bununla kalmayıp oğlunu da hapsettim. Generaller sevinçle haykırırlar: - Harika, oğlunu hemen bize ver, sorguya çekelim. Güzel casus üzgün bir yüzle cevaplar: - İşte bu hemen olmaz, dokuz ay beklememiz lazım...
-
İsrailli güzel casus Suriye'den dönüp İsrail Genelkurmayı'na rapor verir: - Hafız Esad'ın son saldırı planını gece masasından çaldım. Üstelik, bununla kalmayıp oğlunu da hapsettim. Generaller sevinçle haykırırlar: - Harika, oğlunu hemen bize ver, sorguya çekelim. Güzel casus üzgün bir yüzle cevaplar: - İşte bu hemen olmaz, dokuz ay beklememiz lazım...
-
Ateist bir adam bir gün ormanda geziyor ve etrafındaki güzelliklere bakıyormuş. "Evrim ne güzellikler yaratıyor!" diye düşünüp mest oluyormuş. Birden arkasında kocaman bir ayı belirmiş ve onu kovalamaya başlamiş. Adam bütün gücüyle kaçıyormuş ama her arkasına bakışta ayının daha yaklaşmış olduğunu farkediyormuş. Dakikalarca süren bir kaçışın sonunda adamın ayağı yerdeki dala takılmış, ayi adamın üzerine atlamış, pençesini kaldırmış. Tam vurmaya hazırlanırken adam "TANRIM!!!" diye bağırmış. Bir anda zaman durmuş, ayı donmuş, ormandaki nehir bile akmaz olmuş. Bir anda orman kararmış ve gökyüzünden bir ışık hüzmesi adamın üzerine parlamiş. Çok derinden gelen ilahi bir ses adama: - "Yıllarca bana inanmadın, yaratılışı kozmik bir kazaya bağladın, sana bu durumda yardım etmemi mi istiyorsun? Seni sevgili bir kulum mu saymalıyım?" demiş. Adam utanç içinde: - "Biliyorum bunca yıldan sonra dindar biri olmayı istemem haksızlık, ama belki AYIYI dindar yapabilirsiniz." demiş. Ses: - "Peki." diye karşılık vermiş ve ışık kaybolmuş. Nehir tekrar akmaya baslamis. Herşey eski haline dönmüş. Ayı pençesini indirmiş, iki pençesini de göğe doğru çevirmiş, ve konuşmaya başlamiş: - "Tanrım, senin rızkınla orucumu açıyorum, hamdolsun verdiğin nimetlere."
-
Ateist bir adam bir gün ormanda geziyor ve etrafındaki güzelliklere bakıyormuş. "Evrim ne güzellikler yaratıyor!" diye düşünüp mest oluyormuş. Birden arkasında kocaman bir ayı belirmiş ve onu kovalamaya başlamiş. Adam bütün gücüyle kaçıyormuş ama her arkasına bakışta ayının daha yaklaşmış olduğunu farkediyormuş. Dakikalarca süren bir kaçışın sonunda adamın ayağı yerdeki dala takılmış, ayi adamın üzerine atlamış, pençesini kaldırmış. Tam vurmaya hazırlanırken adam "TANRIM!!!" diye bağırmış. Bir anda zaman durmuş, ayı donmuş, ormandaki nehir bile akmaz olmuş. Bir anda orman kararmış ve gökyüzünden bir ışık hüzmesi adamın üzerine parlamiş. Çok derinden gelen ilahi bir ses adama: - "Yıllarca bana inanmadın, yaratılışı kozmik bir kazaya bağladın, sana bu durumda yardım etmemi mi istiyorsun? Seni sevgili bir kulum mu saymalıyım?" demiş. Adam utanç içinde: - "Biliyorum bunca yıldan sonra dindar biri olmayı istemem haksızlık, ama belki AYIYI dindar yapabilirsiniz." demiş. Ses: - "Peki." diye karşılık vermiş ve ışık kaybolmuş. Nehir tekrar akmaya baslamis. Herşey eski haline dönmüş. Ayı pençesini indirmiş, iki pençesini de göğe doğru çevirmiş, ve konuşmaya başlamiş: - "Tanrım, senin rızkınla orucumu açıyorum, hamdolsun verdiğin nimetlere."
-
Bir bilgisayar firmasında 5 tane yamyam, programcı olarak görevlendirilirler. Müdürleri onlara hitaben: - "Şimdi burada çalışabilirsiniz. Burada iyi para kazanabilirsiniz. Ama yemek yemek icin firmanın kafeteryasına gideceksiniz ve diğer çalışanları rahat bırakacaksınız" der. Yamyamlar hiç bir çalışanı rahatsız etmeyeceklerine söz verirler. 4 hafta sonra müdürleri gelir: - "Çok iyi çalışıyorsunuz. Yalnız firmadaki temizlikçi kız kayıp. Ona ne olduğunu biliyor musunuz?" diye sorar. Yamyamlarin hepsi hayır derler ve bu işle hiç bir ilgilerinin olmadığını söylerler. Müdür gidince yamyamların şefi yamyamlara döner: - "Aranızdan hangi maymun temizlikçi kızı yedi?" diye sorar. En arkadaki yamyam alçak bir sesle cevap verir: - "Ben yedim" Bunun üzerine şef söyle cevap verir. - "Ulan aptal! Biz 4 haftadır grup müdürleri, bölüm müdürleri, proje yöneticilerini yeyip duruyoruz ki kimse farkına varmasın diye, senin durup dururken temizlikçi kızı yemen şart mıydı?!"