-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Sanırım ne olacak bu ülkenin hali düşünceniz bu soruyu sormanızın nedeni.
Parti sadece başkanından ibaret değildir.Merkez yönetimin erk kullanmasıyla Başkanına toplumsal bir tepki yaratılmıştır.
Diğer STK larında da aynı hastalık vardır.Görevlendirilmiş yönetimler, örgütlerini dışlayarak kendilerini güç hissederler ve çoğu zaman üyeleriyle ters düşerler.
Bence CHP de bir değişim yaşanıyor.
Şayet Halk TV izlerseniz, orada başkanından çok, Kemal Kılçdaroğlu, Onur Öymen, Mustafa Özyürek, Yılmaz Ateş, Oğuz Oyan gibi isimlerle bu partiyi yönetebilecek kişilere karar verebilirsiniz.
Ancak şimdi sırası mı düşünmek gerek.
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Sn. deathproof,
Abbas Bey'in açtığı konu "N'olacak bu CHP'nin hali?" Ben de genel bir değerlendirme yaptıktan sonra Abbas Bey'le olan dostluğuma ve samimiyetime istinaden O'na hitaben 2 ileti yazdım. Konu kişiselleştirilirse bu iletiler ancak ve ancak Abbas Bey'i ve beni ilgilendirir. Siz benim Abbas Bey'e yazdıklarımı anlamadan konuyu kişiselleştirip, (kanka, psikolojik sorunlu vb. üslupla) O'na yazdıklarıma Türkçe dersleri eşliğinde cevaplar vermişsiniz. Abbas Bey ne yazdığımı anlamış, ancak siz anlayamamışsınız. Ee bu durumda kısa bir dersi de haketmiştiniz.
No way out = çıkış yok
85 yıl önce yapılan = Kurtuluş Savaşı
Dilini kesmek = Abbas Bey'in üyesi olduğu partinin eski Genel Başkanı'nın yeni Genel Başkanı'na kızarak ettiği söz.
Üstüne basıp geçememek = Farklı dünya görüşlerimiz nedeniyle yukarıda izah edilen Genel Başkanlar düzeyindeki belagata sahip olamamak.
Varlık Yayınları Dip Notu :9
Başkasına yazılan şeylerde, bir yırtıktan ortaya çıkarsanız, anlamamanız ve bu tarz yorumlarda bulunmanız normal tabi.
Şimdi sözün özüne gelirsek;
Ortada çok ciddi yolsuzluk iddiaları ve hüküm giyilmiş yolsuzluklar var, ekonomik kriz gümbür gümbür geliyor, insanlar zaten işsizdi, şimdi işsizlik daha da artacak, kömür, bulgur sadakası daha da cazip olacak.
Gazetelere bir bakıyorsunuz bir solcu?!!! arkadaş çıkıyor 12 Eylülcüler ve darbeciler için Meclis araştırması istiyor.
Bir başka arkadaş "N'olacak bu CHP'nin hali? diye forum başlığı açıyor.
Her yeni yolsuzluk haberi ile bilmem kaçıncı dalga tutuklamalar nedense hep aynı günlere denk geliyor.
Hakkınızı yememek lazım, dinlemeden anlamadan siz de demokrasi soslu birşeyler yazıyorsunuz eleştiri kabilinden...
Bu arada bu konu başlığında eleştirilen partiye bakıyorsunuz, Program ve Tüzük değişikliğini gündemine almış, şu ara da sıkı muhalefet ediyor.
Zamanlamalarınız muhteşem, siz aynen devam edin...
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Ne olacak bu CHP nin hali, Ne olacak bu Türkiye'nin haline nasıl oluyordan bakınca, bilge kişilerimiz ne olduğu ve nasıl olması gerektiğini katledilmeden önce yazmış.
Ulusötesi kriz gündeminde, bu düzen böyle mi gidecek, pireler devleri yutacak sorgulanmalı.
Oktay Akbal - Evet/Hayır
Bizim Aklımız Yok mu?
“Türkiye’nin bugün gündemindeki tek konu faşizmdir. Bunu görmezlikten gelmek ya da hafife almak, başta CHP olmak üzere, bütün devrimci, ilerici, demokrat ve sosyalistler için bağışlanamaz suç olur. Örgütlü disiplinli ve merkezi yöneticiliği olan birliktelik günü, bugündür.”
‘Bugün’ dediği tarih, 12 Ağustos 1980!..
Bir ay geçmeden 12 Eylül 1980 gelecektir. Ortalıkta ne sendika, ne parti, ne demokrasi kalacaktır... Hapislikler, idamlar birbirini izleyecektir.
12 Ağustos 1980 günü, söylenen, istenen, özlenen, faşizm karşıtı birliktelik, bir anda toz olacaktır! Yıllar sürecek bir faşist uygulama sürüp gidecektir! Günümüzde de gitmektedir...
***
Uğur Mumcu’nun “Bu Düzen Böyle mi Gidecek” adlı kitabında DİSK Genel Başkanı Abdullah Baştürk’le konuşmasını okurken bütün bu yakın geçmişi bir kez daha yaşadım... Yakın geçmiş, ama geçip gitmemiş! Aynı zorbalık, aynı baskı, aynı demokrasi, özgürlük düşmanlığı daha da artarak yaşanmakta!.. Hangi suçu işlediğini bilmeyen insanlar aylardır hapishane hücrelerinde...
Hep aynı çıkmazda saplanıp kalmışız! Karşımızda hep faşizm var... Adı, görüntüsü, ne olursa olsun! Hukuk adına bambaşka bir uygulama, gerçek demokrasiye karşı her türlü davranış! Dış güçlere bağlılık, ulusallıktan kopuş, tek parti, tek adam yönetimine dönüş...
***
Uğur Mumcu şöyle yazmış:
“Baştürk’le bunları konuştuktan sonra düşünüyordum, CHP bu dogmalıktan kurtulup kendi içinde birlik sağlayabilse, sosyalist partiler arasında benzer eğilimler bir araya gelse, Türk-İş içindeki sosyal demokrat nitelikli sendikalar, DİSK’le dirsek temasına girişse, DİSK ve CHP faşist saldırılar karşısında el ele verseler ve demokratik kitle örgütleri bütün üyeleri ile bu antifaşist yörüngede yerlerini alsalar...”
Yetmişler, seksenler, doksanlar derken iki binler!.. Zaman acımasızca geçmiş, geçmekte... Ezerek, acıtarak, yok ederek, sindirerek, susturarak!.. Hiç, ders almak diye bir şey yok! Elliler, altmışlar, idamlar bile unutulmuş, unutturulmuş... “Bize bir şey olmaz abi” kafasıyla yeni dikta özlemcileri yetişmiş: “Bana ne bana ne” diye en korkunç suçları örtbas etmek heveslileri, iktidar sahiplerine, hatta çocuklarına bile dev kazançlar sağlama yolları..
***
Suç ortada, bir türlü bir araya gelemeyenlerde!.. Kimler onlar, emekçiler, aydınlar, demokrasiden, Cumhuriyet’ten, Atatürk devrimciliğinden, insanca yaşamaktan, özgürlükten yana olanlar...
Uğur Mumcu yazısını şöyle bitirmiş:
“Bugün her devrimcinin, her ilericinin, her sosyalistin, her demokratın tarlada, fabirkada, evde, her yerde tartışacağı konu bu olmalıdır! Bu faşist saldırılara karşı ne yapmalı? Nasıl bir araya gelmeli? Bundan daha güncel bir konumuz yoktur.”
***
Eskimeyen, bir türlü yok olmayan bu güncel sorunu daha kaç yıl yaşayacağız! Daha doğrusu, yaşatacağız bu akılsızlığımızla!..
10 Ekim 2008 - Cumhuriyet
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Chp 80 öncesinde olduğu gibi yeni bir soluk yaratamaz ise (ortanın solu) %15-20 bandında sürünür gider...
Daha sittin sene iktidar olamaz:p
-
CHP'nin türbanlı ve çarşaflı üye açılımını nasıl karşıladınız?
CHP lideri Deniz Baykal’ın Sultangazi’de CHP’ye katılımlar için düzenlenen törende türbanlı ve çarşaflı kadınlara rozet takması hem parti içinde hem de kamuoyunda tartışma yarattı.
Bazı CHP'li milletvekilleri uygulamanın CHP’nin tarihsel çizgisine ve kimliğine uymadığını savundu. Çarşaflı kişiye rozet takılmasını eleştiren milletvekilleri CHP'nin Atatürk ilkelerini esas aldığını belirterek Mustafa Kemal'in kara çarşafa karşı verdiği mücadeleyi hatırlattı.
Tüm bu tepkilere rağmen Baykal'ın açılımına sıcak bakan milletvekilleri de oldu. CHP Genel Saymanı Mustafa Özyürek'in de aralarında bulunduğu bazı milletvekilleri de uygulamanın CHP’nin temel çizgisinden sapma anlamına gelmediğini söyledi.
http://img48.imageshack.us/img48/3696/dsdiq6.png
Kanal d haber.
-
Re: CHP'nin türbanlı ve çarşaflı üye açılımını nasıl karşıladınız?
Melih Aşık 19 Kasım Çarşamba 2008/MİLLİYET
Açık Pencere
m.asik@milliyet.com.tr
Çarşaf getir...
“Çarşaf getir giyeyim, Baykal’a görüneyim Şu medyanın önünde, CHP’ye gireyim
Çarşafa bürünürsün, partide görünürsün,
Altıoklu rozetle, ne de ‘laik’ görünürsün”
CHP lideri Deniz Baykal’ın çarşaflı hanımları CHP rozeti takarak partiye kaydetmesi karşısında Rıfat Yörük dayanamamış, “Karpuz getir yiyeyim” türküsünü yukarıdaki şekilde yeniden düzenlemiş...
Olay karşısında etkilenmemek olası değil!
Deniz Baykal olaya edebi bir açıklama getirmeyi de ihmal etmemiş...
- Örtülü kadınlar zincirlerini kırıyor, diyor Fikret Bila’ya dün...
Doktor Seda Türköz soruyor:
- Kadınlar örtünme ile ilgili zincirlerini Mustafa Kemal’in devrimleri ile kırmadılar mı? MSP, Refah, Fazilet, AKP kadınları tekrar zincirlemeye çalışıyor diye isyan etmiyor muyuz? Şimdi bu ne lahana turşusu?
Baykal, “CHP’nin ilkelerini, değerlerini içine sindiren herkes, giyim kuşamı ne olursa olsun CHP’de siyaset yapma hakkına sahiptir” diyor...
Ne güzel... Peki yarın AKP kalksa da:
- Öyleyse gelin milletvekili ve memurlara yönelik türban ve çarşaf yasağını birlikte kaldıralım, derse ne yanıt verecekler?
* * *
Yerel seçimlere 4.5 ay kaldı. CHP yatıyor. Belediye başkan adayları 20 Aralık’taki program kurultayından sonra açıklanacakmış. Yani, seçime 3 ay kala... Bu kadarcık sürede adaylar ekip oluşturacaklar da, yerel projeler hazırlayacaklar da, halka anlatacaklar da, oy toplayacaklar öyle mi? Yoksa anlatacak bir şeyleri olmadığından mı umudu çarşafa bağladılar? Eğer öyleyse çarşaflama kaçınılmaz...
-
Re: CHP'nin türbanlı ve çarşaflı üye açılımını nasıl karşıladınız?
Fikret Bila
fbila@milliyet.com.t
18 Kasım Salı 2008/MİLLİYET
Baykal: Örtülü kadınlar zincirlerini kırıyorlar
CHP lideri Deniz Baykal, önceki gün İstanbul’un yeni ilçelerinden Sultangazi’deydi. Baykal, partisine yeni katılımlar nedeniyle düzenlenen törene katıldı. CHP liderinin rozet taktığı yeni partililer arasında türbanlı, başörtülü ve çarşaflı kadınlar da vardı. Bu görüntü dikkat çekti.
CHP lideri Baykal’la dün bu konuyu konuştum.
“Başörtülü, türbanlı hatta çarşaflı kadınların CHP’ye katılması, partinizin çizgisiyle çelişkili bir görüntü oluşturmuyor mu?” diye sordum. Baykal, şu yanıtı verdi:
‘Zincirlerini kırıyorlar’
- Hayır. Neden çelişki oluştursun? CHP’nin ilkelerini, değerlerini içine sindiren herkes, giyim kuşamı ne olursa olsun CHP’de siyaset yapma hakkına sahiptir. Biz insanların giyim kuşamıyla ilgili değiliz. Taşıdıkları değerlerle, savundukları ilkelerle ilgiliyiz. Bu görüntü, CHP çizgisiyle bir çelişki oluşturmaz. Tam aksine, bu bir kırılma noktasıdır. Örtülü kadınlarımız, zincirlerini kırıyorlar.
Hangi anlamda zincirlerini kırıyorlar?
- AKP’ye mahkûmiyet zincirini kırıyorlar. Öyle bir kanı var ki, sanki örtünen kadınlarımız AKP’li olmaya mecburlar. AKP’yi desteklemeye mahkûmlar. Böyle bir şey yok.
CHP’ye katılım, işte bu manada zincirlerin kırılmasıdır. Bu geleneklerine, göreneklerine bağlı, dindar insanlar, AKP’li olmak zorunda değiller. AKP zihniyeti sanki bu insanların siyasi iradeleri üzerine ipotek koymuş gibi.
Böyle bir mecburiyet yok. İşte önceki gün CHP’ye katılan başı örtülü kadınlar bunu gösterdiler. Bu, Türk siyasetinde önemli bir kırılma noktasıdır.
‘Türbanlılardan oy istemiştim’
Katılanlar arasında türbanlı hatta çarşaflı kadınların olması CHP’nin tutarsız olduğu eleştirilerine yol açtı. Buna ne diyorsunuz?
- Ortada bir tutarsızlık yok. Örtülü kadınlarımız AKP’nin tutsağı olmayı kabul etmediler. Bu, CHP’nin savunduğu bir tutumdur.
CHP, çizgisiyle çelişkili değildir. Ben daha önce de türbanlı kadınlarımızdan oy istediğimi söylemiştim. Katılım töreni, örtülü kadınlarımızın da CHP’nin siyaset anlayışına, savunduğu değerlere, laiklik başta olmak üzere cumhuriyetin ilke ve niteliklerine bağlı olduklarını gösterdi. Ellerinde “Laik cumhuriyet”,
“Türk-Kürt kardeştir” pankartları vardı.
Çarşaflı kadınların olması yine de yadırgatıcı değil mi?
- Önce şunu söyleyeyim, bu bir mizansen değildi. Yani ‘birkaç örtülü, türbanlı hanım bulun, partiye katalım’ gibi bir arayıştan kaynaklanmadı. Bunda bir hile hurda yok. Örtülü kadınlarımızın kendi tercihleri ve başvurularıyla oldu. Hatta bana da sordular.
Ben de ‘başımla beraber’ dedim. İçlerinde çarşaflı olanlar çok azdı. Ayrıca o kadınların giydiği, bildiğimiz kara çarşaf değildi. Erzurum’a ait bir çarşafa benzeyen ama kara çarşaf olmayan bir çeşit yerel giysiydi.
İnsanları, içine doğdukları kültürel ortam, yetişme tarzları nedeniyle giydikleri kıyafetten dolayı belli bir siyasi akıma veya partiye mahkûm edemezsiniz. Bu kadınların CHP’ye gelmeleri çok büyük bir anlam taşır. Kültürel olarak muhafazakâr olanların AKP’nin tekelinde insanlar olmadığını gösterir. Bu bakımdan ben bu katılımları çok önemsiyorum.
‘Ecevit’le geliştirmiştik’
Bu CHP için yeni bir açılım, yeni bir politika olarak değerlendirilebilir mi?
- Biz, CHP’yi yenileme çalışmaları sırasında rahmetli Bülent Ecevit’le bir gerçeği görmüştük. O da kültürel muhafazakârlık, siyasi muhafazakârlık olarak algılanıyordu.
Oysa gerçek böyle değildi. Mütedeyyin birçok vatandaşımız, dinci partilere hapsolmuş veya o partileri desteklemek konusunda baskı altına alınmış olmakla birlikte, sosyal demokrat değerlere daha yakındı. Bu insanlara ulaşmak gerekiyordu. Nitekim bunu Ecevit’le birlikte başardık. Bugün yaşadıklarımız da aynı anlamdadır.
‘AKP dışlıyor’
CHP, AKP tabanından da oy almayı mı hedefliyor?
- Aslında örtülü kadınların CHP’ye katılması, AKP’ye duyulan bir tepkiden kaynaklanıyor. Elbette daha önce AKP’ye oy vermiş birçok mütedeyyin, örtülü, kültürel olarak muhafazakâr birçok insan CHP’ye oy verecektir. AKP iktidarını gördükten sonra bu insanlarımızdan CHP’ye yönelme zaten başladı. Din-iman politikası yapanların sonradan ne yolsuzluklar yaptıkları, yetim hakkını nasıl yedikleri, akrabalarını, çevrelerini nasıl zengin ettiklerini, Türkiye’nin ulusal bütünlüğünden ve ulusal çıkarlarından nasıl ödün verdiklerini bu insanlar da gördü.
AKP’de politika yapamaz hale geldiler, dışlandılar. CHP’ye yönelimin önemli nedenlerinden biri de budur.
-
Re: CHP'nin türbanlı ve çarşaflı üye açılımını nasıl karşıladınız?
Taha Akyol
t.akyol@milliyet.com.tr
18 Kasım Salı 2008/MİLLİYET
Türban CHP’ye de girdi!
EVET, türbanlılar CHP’ye de girdi! Türbanlı kızlar 28 Şubat’ın zaptiyeleri tarafından üniversite kapısından kovulduklarında, okuyabilmek için başlarını açmışlardı. 28 Şubat’ın ünlü generallerinden Erol Özkasnak ne demişti?
“İrtica, türbanı çıkararak takiye yapıyor!”
Öyle ya, “bunlar” başlarını örtse de açsa da irticacıdır!
CHP’ye girenlere bakın, bir kısmı kara çarşaflı! Daha şehirli gözükenlerin tesettürü ise “ninelerimize, annelerimize” benzemiyor, “türbanlı” bunlar!
Danıştay, nefis Türkçesiyle ne buyurmuştu?
“Böyle geleneğimizde olmayan bir örtünme biçiminin siyasal amaçlı olduğunda duraksanamaz!”
CHP’ye girince ‘resmi hidayet’e erip başlarını açmadıklarına göre sinsi bir plan uyguluyor olmalılar!
Değişimin yönü
Dahası, Atatürk’ün kurduğu CHP’nin lideri Baykal “oy uğruna irticaya ödün” veriyor ve diyor ki:
“Kılığımız kıyafetimiz şöyle olabilir, böyle olabilir kime ne! Bizi kimsenin etkilemesine, kimsenin bizi tasnif etmesine, bizi etiketlemesine izin vermeyeceğiz! Hepimiz eşitiz, eşit! Hiçbir ayrım yok! Bunu içimize sindireceğiz!”
Baykal bu kadınları “irticacı” diye etiketlemiyor, aksine, “muhafazakâr” diye niteleyerek “eşit vatandaş” olduklarını onaylıyor!
Aman Başsavcı duymasın! Aman Vural Savaş duymasın, ADD duymasın!
CHP’nin keskin ‘miting takımı’ da duymasın! Yakup Kadri’nin 1962’de İsmet Paşa’yı Atatürk’e ihanetle suçlayarak CHP’den istifa etmesi gibi bir ‘çılgınlığa’ kalkmasınlar...
Ya bir de üniversite kapısındaki zaptiyeler Baykal gibi “Kılık kıyafetten kime ne?” derler de fesli, şalvarlı, kara çarşaflı ucubeler üniversiteye dolarsa!
Fakat artık bu paranoyalar da miadını doldurmak üzere.
Bugün “28 Şubat bin yıl devam edecek” diyen bir general var mı?!
Dün, Ecevit “28 Şubat süreci bitti” dediğinde, Baykal “Hayır, 28 Şubat süreci bitmedi” diye tepki göstermişti. (Cumhuriyet, 27 Ocak 1999)
Bugün Baykal “Kılık kıyafetten kime ne?” diyor! Onları “muhafazakârlar” diyerek aklıyor!
Açılım mı, laf mı?
Baykal’ın bu tavrı doğrudur, hatta çok gecikmiştir bile!
Dün kolayca ve tepeden inme konulmuş olan yasakları bugün toplumun geniş kesimleri içine sindiremiyor.
Bugünkü Türkiye’de partilere düşen görev, kitleleri bu tür yasaklarla yabancılaştırmak değil, aksine, bunları hoşgörüyle kucaklayarak farklılıkları bir siyasi program etrafında birleştirmektir!
Demokrasi bu tür kitle partileriyle hem özgürlükleri hem uluslaşma sürecini geliştirebilir. Aksi halde toplumlar kültürel çatışmalarla debelenip durur!
Onun için, AKP’nin Kürtlerden oy almasını çok isabetli buluyorum; Alevilere açılım yapmasını istiyorum.
Onun için, CHP ve MHP’nin de Kürtlerden, CHP’nin türbanlılardan oy alabilir hale gelmesini diliyorum.
Siyasetin zamanla kimlikler ve kültürler değil, siyasi programlar üzerinden yapılır hale gelebilmesinin yolu budur.
CHP artık türbanın irtica değil, “çoklu-modernleşme” simgesi olduğunu anlamalıdır! CHP artık sözde değil özde sosyal demokrat bir parti olabilmelidir!
Fakat CHP’nin cevap vermesi gereken bir soru var:
Evet, muhafazakârlar CHP’ye de oy versin... Ama muhafazakârları hukuken ve insan onuru yönünden “eşit vatandaş” haline getirmek için CHP ne yapacak? Yoksa Baykal’ınki sadece seçim öncesi birkaç cümleden mi ibaret?
-
Re: CHP'nin türbanlı ve çarşaflı üye açılımını nasıl karşıladınız?
Hasan Cemal 19 Kasım Çarşamba 2008/MİLLİYET
h.cemal@milliyet.com.tr
Türbanlının, kara çarşaflının göğsünde Altı Ok'lu rozet!
Baykal'la siyasal inandırıcılık çok zor...
CHP lideri Baykal, İstanbul'da türbanlı, başörtülü, hatta kara çarşaflı kadınlarımıza törenle partisinin rozetini takmış.
Ve şöyle seslenmiş:
"Kılığımız kıyafetimiz şöyle olabilir, böyle olabilir kime ne! Bizi kimsenin etkilemesine, kimsenin bizi tasnif etmesine, bizi etiketlemesine izin vermeyeceğiz! Hepimiz eşitiz, eşit! Hiçbir ayrım yok! Bunu içimize sindireceğiz!”
Şu sözler de Baykal'dan:
"Biz insanların giyim kuşamıyla ilgili değiliz. Taşıdıkları değerlerle, savundukları ilkelerle ilgiliyiz. Bu görüntü, CHP çizgisiyle bir çelişki oluşturmaz. Tam aksine, bu bir kırılma noktasıdır. Örtülü kadınlarımız, zincirlerini kırıyorlar."
İyi güzel.
Eleştirilecek bir yanı yok.
Kağıt üstünde doğru sözler.
Ama ya inandırıcılık?..
Burada durmak lazım.
Çünkü siyasal inandırıcılık açısından Baykal'ın sicili parlak değildir.
Seçimler yaklaşıyor.
Daha dün üniversitede türbanın serbest bırakılmasına karşı çıkan, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararını sahiplenen Baykal türbanlılarla, kara çarşaflılarla parti gösterisi yapıyor. "Örtülü kadınlarımız zincirlerini kırıyor!" gibisinden hayli radikal bir slogan atabiliyor.
İnandırıcı olabiliyor mu?
Hatta göz boyayabildiği söylenebilir mi?
Sanmıyorum.
Baykal'ın bu çıkışına kanarak oyunu CHP'ye atabileceklerin sayısı pek öyle çoğalmaz. Kırk yıllık Baykal'ı artık tanımayan yok. Siyaset sahnesindeki oyunculuğu hemen herkesin malumu...
'Demokrasi'den de söz edebilir Baykal. Ama 27 Nisan gibi asker muhtıralarına da selam durur.
'Hukuk'dan da söz edebilir Baykal. Ama 367 gibi hukuk skandallarının da mimarı olur.
Rahmetli İsmail Cem'le birlikte olduğu yıllarda 'Yeni sol' da der Baykal, hatta Cem'in kitabına imzasını da koyar. Ama birkaç yıla kalmaz unutur 'Yeni Sol'u da...
Avrupa Birliği de der Baykal. Ama bir süre sonra işine öyle gelir, elini bile kaldırmaz AB yolunda.
Kürt sorunu üzerine raporlar hazırlatır Baykal. Ama sonra milliyetçiliğe yelken açar, Kürt sözcüğünü ağzına bile almaz.
Her seçim zamanı partisinin vitrinine güzel saksılar koymakta da mahir bir siyasetçidir Baykal. Ama sandık zamanı geçip bu konuda işlevini tamamlayanları ustaca kızağa çekip tasfiye etmekte de üstüne yoktur Baykal'ın...
Uzatmak yersiz..
Baykal'la siyasal inandırıcılık sözcüğünü yan yana getirebilmek bunca yılın deneyiminden sonra çok güç, hatta olanaksız.
Ya da benim için öyle.
Baykal, milliyetçilik yapıp bas bas bağırırken de, "Örtülü kadınlarımız zincirlerini kırıyor" diye slogan atarken de samimi değil.
Bu nedenle, örneğin MHP'ye ya da AKP'ye oy verecek olanların aklını böylesine yüzeysel taktiklerle çelmesi çok uzak ihtimal Baykal'ın.
Biliyorum, Baykal'ın CHP'sine yine kerhen, yani istemeye istemeye, Baykal'a rağmen 'alternatifsizlik'ten oy verecek olanlar yok değil.
Hatta bunun için Baykal'ın vitrininde süs bitkisi olmaya dünden hazır olanlar da malum...
Ama bunlar seçim sandığında ne kadar etkili olur, Baykal'ın oyunu ne kadar arttırır, yine de kuşkuluyum.
Uzun lafın kısası:
CHP lideri Baykal'ın türbanlı, başörtülü, kara çarşaflı kadınlarımıza parti rozeti takması pek öyle heyecan verici bir olay değil.
Seçim zamanlarına özgü sıradan bir Baykal gösterisi...
-
Re: CHP'nin türbanlı ve çarşaflı üye açılımını nasıl karşıladınız?
19 Kasım 2008 /HÜRRİYET
Ahmet HAKAN
ahmethakan@hurriyet.com.tr
Aldırma Baykal aldırma
BIRAK...
Aynı safları paylaştığın yobazlar, "Eyvah, başımıza taş yağacak... Bu çarşaflıların partimizde ne işi var?" diye sinir krizleri geçirsinler...
Bırak...
Aynı safları paylaşmadığın yobazlar, "Eyvah... Rant elden gidiyor... Baykal çarşafa sarıldı" diye telaşa kapılsınlar...
Aldırma sen...
* * *
Benim saçının tek telini bile namahreme göstermemiş 68 yaşındaki Hacı Hafize Teyzem, şu AKP denilen partiden hiç mi hiç hoşlanmıyor...
Yolsuzluğundan hoşlanmıyor... Yönetim tarzından hoşlanmıyor... Sonradan görmeliğinden hoşlanmıyor... Cehaletinden hoşlanmıyor... Üslubundan hoşlanmıyor...
Ama buna mukabil...
Her seçimde sanki Allah’ın emriymişçesine, gidip oyunu AKP’ye veriyor...
Ne yapsın zavallıcık?
Senin partin, kılığı kıyafeti nedeniyle kendisine baştan ambargo koymuş...
Senin partin, kılığı kıyafeti nedeniyle kendisine "Sakın bizim partiye oy verme! Senin gibilerin aramızda işi yok" imasında bulunuyor her daim...
Hal böyle iken nasıl ısınsın size?
Eli nasıl gitsin "Altı Ok"a?
Benim "Hacı Hafize Teyzem"i, kör kuyularda merdivensiz bırakmışsınız...
Ne yapsın kadıncağız?
İşte bu yüzden devam et Baykal devam et...
Hacı amcalara, hacı teyzelere el vermeye devam et...
* * *
Görmüyor musun?
AKP yandaşları, senin çarşaflıyı / türbanlıyı adam yerine koyman karşısında bile nasıl da hırslandılar, nasıl da çileden çıktılar...
"Ne güzel... Baykal çarşaflı / türbanlı kadınlara sahip çıkıyor... Memlekette kardeşlik hukuku gelişiyor... Şahane vallahi" falan diyeceklerine...
"Eyvah" çekiyorlar...
Sana laf çakıyorlar...
Memnun değiller yani senin bu hamlenden...
Demek ki bu muhteremlerin asıl derdi, memlekette kardeşlik hukukunun gelişmesi falan değilmiş...
Demek ki "çarşaf / türban", hakikaten de bunlar için bir "rant" kapısıymış...
Öyle olmasaydı...
Sen çarşaflıyı, türbanlıyı adam yerine koyunca sevinirlerdi, mutlu olurlardı... Seni yere göğe koyamazlardı yahu...
Ama bak, bunun yerine, "Aman gitti gidiyor bizim rant" makamından feveran ediyorlar...
* * *
Oturmuşlar, "Baykal türban için eskiden ne diyordu / Şimdi ne diyor" diye çetele çıkarıyorlar...
Sanki...
Kendi ağababaları için böyle çeteleler çıkarılamazmış gibi...
Sanki...
"Tayyip Erdoğan Avrupa Birliği için eskiden Haçlı Kulübü diyordu / Şimdi ise Avrupa Birliği şampiyonu oldu" diye bir cümle kurulamazmış gibi...
Sanki...
"Tayyip Erdoğan eskiden demokrasi için tramvay diyordu / Şimdi ise demokrasi şampiyonluğu yapıyor" denilemezmiş gibi...
Sanki üslup değiştirmek, farklı bir yaklaşım geliştirmek ve değişmek, Allah tarafından bir tek Tayyip Erdoğan’a bahşedilmiş bir meziyetmiş gibi...
* * *
Sakın milim geri adım atma Baykal...
Aynı safları paylaştığın insanların tutuculuklarına da teslim olma...
Sakın Haluk Koç’lara, Yakup Kepenek’lere ya da "Ne yani? CHP çarşaflıların partisi mi olacak?" diye dövünen kılık kıyafet zaptiyelerine aldırış etme...
Onlara kalsa çarşaflıya / türbanlıya, "Yürü! Senin yuvan AKP’dir... Anca gidersin" demen gerekiyor...
Uyma onlara...
Çok sıkıştırırlarsa...
Onlara, "Burada kıyafet balosu yapmıyoruz kardeşim, siyaset yapıyoruz... Oy istediğimiz vatandaşa git kıyafetini düzelt de gel diyemeyiz" şeklinde bir yanıt ver...
Seçim gecesi yaşadığın karabasanı hatırlat onlara... "Gidin başımdan" de...
* * *
Hadi Baykal... Durma, yola devam et...
Tak "Altı Ok"u çarşaflı varoş kadınlarının sinelerine...
Devam et şu heyecan verici devrime...
Devam et ki, AKP’nin türban üzerinden sağladığı "haksız kazanç" artık sona ersin...
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Baykal'ın izlediği yola karşı oluşan taraflara dikkat ediniz...
Ne kadar da çok benziyor tanzimat "aydın"larına...
Eleştirilerin geldiği iki farklı taraf da aynı tanzimat aydınlarının tarafları...
Biri halktan kopuk...
Diğeri göbekten bağlı :) ...
İkisinin ortak noktası ise HALKA EZİYETten başka birşey değil...
VESSELAM!
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Sayın horasan;
Tanzimat nasıl bir şeydi? Tanzimat aydını dediğiniz kim ve ne yaptı? Tanzimattan ve aydınlarından anladığınız nedir? Hangi tarih kitabından tanzimatla ilgili ne okudunuz? Biraz daha açarsanız bizleri aydınlatmış olursunuz.
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Çarşafsızlar...
Bakıyorum okur maillerine...
Vay anam vay!
Sert esiyor rüzgár...
Ama narin başak değiliz; eğilelim.
Kırılmaya razıyız.
*
Çarşaflılar değildir tehlike...
*
İktidar belediyesinden ihaleyi kapacaksın, kıçının kılları ağarmış, ihaleden tokatladığın paralarla Reina’ya gideceksin, İstanbul rüyasına kapılıp oraya gelmiş evladın yaşındaki varoş kızlarına üç-beş kuruş iliştirip, bacaklarını sıkıştıracaksın, Reina’dan çıkıp, iktidara yalakalık olsun diye iftar vereceksin, sonra da "CHP takiye yapıyor" diyeceksin... Hadi len!
*
Damadın şirketine verilen devlet kredisiyle satın alınan gazetede komiklik yapacaksın, eşini Amerikalardan getirip Anadolu halkının kurtarıcısı olarak milletvekili seçtireceksin, evinde parti verip viski içireceksin, panna cotta yedireceksin... "Biz kimsesizlerin kimiyiz" diyen Başbakan’a panna cotta’yı afiyetle yedirirsin ama, türbanlıya bu komik durumu daha ne kadar yedirirsin?
*
"Ben imam hatip mezunuyum" diye medyaya dalan, parayı bulduktan sonra, kandilde şarap kadehi tokuşturanlardan alacak Atatürkçülük dersimiz yok bizim!
*
29 Ekim’lerde 9 Eylül’lerde, gırtlağını yırtarcasına "çıııktık aaaçıık alınlaaa" diye bağıranların, AKP’li belediyelerin halkla ilişkilerini yürüttüğünü de biliyoruz; CHP rüzgárı eserken kahraman Atatürk belgeseli yapanların, AKP rüzgárı eserken Atatürk’e giydirdiğini de görüyoruz.
*
Çarşaflılar değildir tehlike...
*
Bakın, kahrından beyin kanaması geçirdi, felç oldu, GATA’da yatıyor Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı... Kaç kişi gitti ziyaretine? "Onlar kapı kapı dolaşıyor" diye ağlıyorsun, reiki yaparak mı iktidara geleceğini sanıyorsun? Çık Etiler’deki, Bağdat Caddesi’ndeki kavanozundan da, bak biraz etrafına, Sarıgazi’den Sultanbeyli’den haberin var mı senin? Misak-ı Milli dediğin, tenis kortundan mı ibarettir?
*
Ve, son olarak...
"CHP’ye oy veriyordum ama, türbanlılara rozet taktılar, artık CHP’ye oy vermeyeceğim" diyene, önerim şu: "AKP’ye ver."
Yılmaz ÖZDİL/Hürriyet
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Sayın Bilgili,
Soru mu soruyorsunuz?
Yoksa insanları denemeye mi tabii tutuyorsunuz?
Bakınız yapmış olduğu ve tam isabet sağladığı bir alıntı ile sayın GÜR olayı daha anlaşılır hale getirdi...
Rica ederim bu tavrı bir kez daha denemeyin...
(Not: Şu sıralar allahtan pek sakin ve dinginim... :) )
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Sayın horasan;
"Tanzimat aydını" sözü bizde çok ucuz ve çok kolay bir suçlama haline gelmiştir. Şüphesiz tanzimat aydınlarının da diğer dönem aydınları gibi eleştirilecek bir çok yönü bulunabilir. Ama ben tanzimat aydınlarına yıllardır yaptığımız eleştirilerde oldukça insafsız davranıldığı kanısındayım. Sanırım bu konu başkalarının da dikkatini çekmiş olmalı ki, örneğin edebiyatçı Selim İleri'nin bu konudaki yazısını aşağıya alıyorum. (Gerçi bu konu forum konusunun dışına çıkmak anlamına geliyor ama bunu gerekli gördüm).
SELİM İLERİ / Tanzimat Aydını Kimdi?
Günün olup bitenlerini tarihten köklere bağlamak, bu ters işlem, bizde hastalık gibidir. Bütün belirtileriyle geçenlerde yine karşıma çıktı: Pek az tanıdığım, hepi topu bir iki kez gördüğüm kişi, Orhan Pamuk'tan söz açıyordu, Nobel dolayısıyla Orhan Pamuk'un başına gelenlerden. Fikrimi sordu.
Fakat cevabımı dinlemeye sabır gösteremedi. "Başarıyı küçümsemek Türklere 'Tazminat aydınından miras" dedi. Sonra burjuvamız var mı yok mu, onu kurcalamaya koyuldu.
Gülümsüyor, onu dinler görünüyordum. Hatta, konuşma bir an önce bitsin diye, onaylar bir tavır takınmıştım.
Konuşması bir türlü bitmiyor; 'Tazminat aydını' sözü ise kulaklarımda boyuna yankıyordu...
Tazminatı sözlük şöyle açıklıyor: "Zarar ve ziyanı karşılamak üzere ödenen para." Türkçe karşılık olarak 'ödence' önerilmiş. Tazmin, tazmin etmek: İlle bir ödeme söz konusu.
Tazminat aydınını bilmem ama, Tanzimat aydınının epey bir şeyler ödediği gönül rahatlığıyla söylenebilir.
Bu sözle çocukluğumdan beri haşır neşirim. Bir siyaset adamının, yazarçizerin, bir görüş sahibinin düşünceleri beğenilmemişse, "Tanzimat aydını gibi" denirdi. Herhalde kafasının karışıklığından, bilgilerinin eksikliğinden, yarı aydınlığından söz açılmak isteniyordu. Küçümseme, hor görme, giderek aşağılama vardı.
Bir dönem Tanzimat aydını hayatımdan kayboldu. Sonra, gençlik yıllarımda, yazarlığa sıvanmışken bir kez daha ortalarda göründü: Kemal Tahir sinirlendi mi, sıkça kullanırdı. Çevresindekiler de kullanırlardı.
Kemal Tahir'inkini anlayabiliyorum. Tek başına bir Doğu-Batı kavgasının içine düşmüştü. Yakın tarihimizi yeniden irdelemek istiyordu. Bütün paradokslara açıktı. Tanzimat'ı olumlayan tarihe karşı paradoksal bir yaklaşım içindeydi. Tanzimat'ın var ettiği aydınları tek tek, fert olarak belki savunabilir; ama onların ortak var oluşlarını hor görürdü...
İşte, Tanzimat aydını kimdi sorusu bende o zamanlardan kalma.
Çok şaşırarak saptadım: Tanzimat'ı olumlayan yenilikçiler de, Tanzimat'ın getirdiklerini yoldan çıkmışlık sayanlar da Tanzimat aydını sözünde birleşiyorlardı. Üstelik, her iki taraf, Tanzimat aydınının yapıp ettiklerinden topluma zarar geldiği kanısında birleşiyordu.
* * *
Önce, Tanzimat'ın baş kişisi, Hariciye Nâzırı Reşid Paşa:
"Avrupa ile birleşmekliğimiz için her şeyden evvel bizim o koyu Asyaîlikten silkinerek medeniyet yoluna girmekliğimiz zarurî idi" diyen, en uçtaki yenilikçiler bile, Reşid Paşa'dan söz açarken, "frenkçe konuşan ve aynı zamanda gözlük takan alafranga hariciye nâzırı" nitelemesinden uzak durmamışlar. Alafrangalık ilk bakışta övgü gibi görünüyor ama, kıyısından köşesinden züppeliği de akla getirmiyor değil.
Tanzimat Fermanı'ndan hayır ummamışların yaklaşımı, yorumu çok daha sert! "Bu hat, görüldüğü üzere, zâhirde fazla bir şey söylememekte, yalnız gayet dağınık ve acele hazırlanmış olduğunu gösterir şekilde, birbirine zıt görüşleri de içinde bulundurmaktadır" diyenler, Reşid Paşa'yı adeta itham ediyorlar:
"Esasen bu hat, millî ve içtimaî zaruretlerle çıkarılmamış; dış devletlerin, bilhassa İngiltere'nin telkinleri ile vücuda getirilmiş olduğundan, bir tenakuzlar mecmuası halinde bulunmuştur. Reşid Paşa, Hariciye Nâzırlığı da uhdesinde olduğu halde, Londra sefirliği yaparken, bu hususlar kendisine telkin edilmiş ve bu suretle, İngiltere'ce peylenmiştir."
* * *
Tam o dönemde, siyasal çekemezliğin fırçasından çıkma tablo; yenilikçilerin tespitiyle:
"Reşid Paşa için siyasî rakiplerinin entrika ve husumetleri de başlı başına bir dertti: Mehmed Ali, Rıza, Damat Said Paşalar ve saire gibi sadarete göz dikmiş ihtiraslar bu gözlüklü ve alafranga paşayı gözden düşürmek için her vasıtaya baş vurmaktan boş kalmıyorlar.
Nitekim Damat Said Paşa, Reşid Paşa tarafından açtırılan rüştiyelerde haritalar bulunmasına şiddetle hücum ederek haritaların bir nevi resim olduğunu, resmin de şer'an gayricaiz bulunduğunu ileri sürmek suretiyle padişah nezdinde müessir ve mütemadî teşebbüsatta bulunuyordu. Bu teşebbüsler sözde de kalmış değildir. Damat Said Paşa iktidar mevkiine gelir gelmez mekteplerdeki bütün haritalar helâların kuburluklarına atıldı!"
Karşıt görüş de elbette yorumluyor:
"Tanzimat devrinde tıpkı mahkeme ve adlî cihazda vücut verilen ayrılığa benzer, bir maarif ikiliği de meydan almış ve millî kültürümüzün esas müesseseleri olan medreseler yanında, yeni mektepler açılmıştır. Millî irfan müesseselerimiz olarak, koskoca ülkelere yayılan, cemiyetimizin her hususta ihtiyacını karşılamış bulunan medreselerimizin, yeni zaruretlere göre ıslâhı düşünülmemiş ve bunlar maalesef ölüme terk edilmiştir."
Öte yandan şu soru akıl yoruyor: Haritaların akıbeti hangi koşullarda değişecekti... değişebilirdi?..
* * *
Böylesi çetrefil bir ortamda yetişen Tanzimat aydınlarına göz atalım isterseniz. Sadece edebiyat tarihine geçmişlerden iz sürmek yeter.
Âkif Paşa yabancı dil bilmiyordu ama, Türkçe'ye tutkundu. Söz diziminde Türkçe'nin imkânlarını aradı. Namık Kemal, "Ben kitabeti Âkif Paşa'dan öğrendim" diyor.
Cevdet Paşa, Tanpınar'ın nitelemesiyle, "kurucu, yapıcı ve uzlaştırıcı"ydı. Başta Tezâkir-i Cevdet ve Mârûzât, kalıcı eserler kaleme getirdi. Andığım bu iki eserde kişisel gözlemlerini büyük bir açıksözlülükle ifade ediyor, bir anlamda, bireyliğin, bireyselleşmenin yolunu açıyordu. Hem de muhafazakâr sayılmış tutumuyla.
Yenilikçiliğin edebiyatta babası kabul edilen Şinasi, enikonu trajik yaşamı ortasında, türden türe arayış içindeydi. Şiir, tiyatro, lûgat çalışması, Racine'den, Lamartine'den çeviri... Kırk sekiz yaşındaki erken ölümüne kadar.
Haysiyetine, en koyu muhaliflerinin bile laf atamadığı Namık Kemal, ömrünün sonuna kadar bir öğrenme ve öğrendiğini paylaşma tutkunudur. Üzerinde pek durulmamıştır: Onun, insanoğlundaki cinsel karmaşaya açılıp giden sayfaları, İntibah'tan Cezmi'ye, Âkif Bey'den Kara Belâ'ya bizde ilk cesur adımlardır.
Hayatımıza romanı gerçekten armağan eden Ahmed Mithat Efendi, ılımlıydı, evrimciydi, yaşadığı zamanla ve cemiyetle barışıktı. Ama okuryazar bir toplum özleminde yanıp tutuşmuştu. Bu alabildiğine sahici özlem, öyle sanıyorum ki, yarın, edebiyatımızın ilk öğretmenini sil baştan değerlendirmemizin sebebi olacak.
Tumturaklı şiiri artık okura uzak düşse de, yalnızca Finten'i, Abdülhak Hâmid'in müthiş siyasal bilincini belgelemeye yeter. Finten'in başlangıcındaki İngiltere'ye dair sözler ve saptamalar, bugün için söylenmişçesine hâlâ çok anlamlıdır.
Nihayet Sergüzeşt'iyle Sezai, insanı insan kılacak merhametin sözcüsü olarak, Tanzimat aydınının gönül tarihçesini söyleyip durur.
Kimdi Tanzimat aydını ve kim Tazminat aydını?
Farklı tercihlerin, farklı tekliflerin, farklı düşünüşlerin dökümünü bir yana bırakarak, Tanzimat aydınlarındaki ortak duyuşun Doğu-Batı sentezi olduğunu ileri sürebilir miyiz? Öyleyken, Tanzimat aydınını horgörüde, iki yüzyılımızı yakıp yıkmış 'ille Doğu / ille Batı', 'ille eski / ille yeni' saplantıları hortlayıp durmuyor mu?
21/01/2007
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Sayın Bilgili,
Tanzimat aydınlarının bir çok kaygı, kesin kabul ve yargıları ile takıntıları vardır...
Bunlardan bazılarını sayarsak;
1. Bırakın Fransiz ihtilalini taaa Deli Petro'ya kadar uzanan uluslaşma akımını görmemezlikten gelerek siyaseten ülkenin önünü tıkamışlar ve bu tıkanıklık ile adı üstünde ekonomik olarak halkın sırtına katmerli bir ödence yıkılmıştır...
2. Sosyal olarak halktan ve halkın sorunlarından uzak olan bu aydınların edebiyat alanındaki ürünleri de bir çeşit batıyı taklit ve taklitte rekabet olarak dar bir alanın içinde cereyan etmiştir... Halka yakın olur görünenler bile madde 1'i ıskaladıkları veya anlayamadıkları için halkı hayallerinde tanımlayabilmişlerdir...
3. Batının ihtişamının ardındaki vahşiliği ya kamufle etmişler ya da görmemezlikten gelmişlerdir... Üstelik ihtişamı karşısındaki yaşadıkları aşağılık komplekslerini vatanının evlatlarından fazlasıyla çıkarmışlardır... Bir edebiyatçı, bir aydın, bir bürokrat olarak bırakın batının vahşiliğini eleştirmeyi onların içimizdeki temsilcilerini eleştirmeyi bile elde ettikleri makam ve mevki ile değişmişlerdir...
Dolayısıyla tanzimat dönemi "aydın"ları, aydınlanma hareketimizin miladında yaşamamış olmalarının dışında kayda değer bir özellikleri bulunmamaktadır... Çünkü ışıklarının menzili kısa ve hedefi de HALK değildir...
Bu yargılara hangi kaynaklardan ulaştığımı yazmamı istemezsiniz umarım...:)
Saygılar...
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Sayın horasan;
Sizin "tanzimat aydını" sözünüzden başlıbaşına yeni bir tartışma konusu çıktığını düşünüyorum. CHP ile ilgili bu konunun içinde olması konuyu ne yazık ki ikinci plana atabilecektir. Ayrı bir yerde tartışılsa daha iyi olurdu diye düşünüyorum.
Konuya gelince...
Öncelikle "tanzimat aydınları" ile ilgili eleştirilebilecek bir çok hususun bulunduğu şeklindeki çekincemi saklı tutarak, bu aydınlara haksızlık edildiğini düşünüyorum.
Gerçekten de bilen de bilmeyen de bu konuda çok kolaycı bir yaklaşımla "tanzimat kafası" diyerek bu aydınları eleştirmekte ve küçümsemektedir.
Tanzimat bizim tarihimizde önemli bir dönüm noktasıdır. Doğu kültür dünyasına mensup bir imparatorluğun batı kültür dünyası ile önemli ölçüde teması söz konusu olmuş ve bunun kültür, hukuk, siyaset dünyasına yansımaları gündeme gelmiştir.
Bir çok kişi tanzimat hakkında hiç bir ciddi araştırma okumadan, sadece kulaktan duyma bilgi kırıntıları ile tanzimatı "kayıtsız şartsız batıya teslim" şeklinde anlamışlardır.
Tanzimatı eleştirmek şimdiye mahsus bir şey değil, daha o zamanlarda da çok eleştirilmiştir. Örneğin, tanzimatın önemli aydınlarından olan ve aynı zamanda bir devlet adamı olan Keçecizade Fuat Paşa'yı eleştirmek amacıyal yanında bulunan bir muhalifi, caddenin genişletilmesi ile ilgili olarak "Babıali'ye döşenen parkeler çok iyi olmuş" deyince, paşa da "bize atılan taşlarla döşettik" demiş. Yani tanzimatçılara sadece siz değil, o zamandan bu yana bu taşlar atılır.
Şüphesiz tanzimat, batılılaşma yolunda önemli bir dönemeçtir. Zaten, Atatürk de devrimler yoluyla bu süreci hızlandırmıştır.
Tanzimat aydınlarına yönelik eleştirler çoğu zaman basmakalıp ve devrin koşullarından soyut eleştirilerdir.Örneğin sizin eleştirileriniz de biraz öyle görünüyor. Eserlerinde halkın sorunlarına eğilmedikleri şeklindeki eleştiriniz kısmen doğru da olsa gereçekçi değildir.
Çünkü biliyoruz ki, Osmanlı'da aydınların edebiyatı "Divan Edebiyatı"dır ve halkla da pek ilgisi yoktur. Tanzimat edebiyatı ise divan edebiyatınını etkisinin yoğun şekilde devam ettiği bir dönemde batıya ve halka ilk açılımdır denilebilir. Bizim edebiyat geleneğimizde o döneme kadar roman, makale, tiyatro yoktu. Olmayan bir şeyi ilk defa deneyen bu insanalardan daha fazla ne beklenebilirdi ki? Bu edebi türler tanzimatçılar tarafından batıdan alınmıştır. Bu da doğaldır. İlk defa denendiği için de kendi kültür dünyalarına göre konular seçilmiştir.
Ayrıca, bunların büsbütün halktan kopuk olduğu da iddia edilemez. Özellikle tanzimatçıların ilk dönem isimleri olan Namık Kemal, Ziya Paşa, Şİnasi gibi edebiyatçıların ilkesi; "halk için, toplum için sanat"tır. Daha sonra gelen bazı tanzimat edebiyatçıları "sanat için sanat" ilkesine hareket etmişlerdir.
Batıdan ulusçuluk konusunda etkilenmemişlerdir diyorsunuz, ama batıdan özgürlük konusunda etkilendikeri gerçeğini unutuyorsunuz. Batılı düşünürlerin (Montesquieu, Rousseau, Voltaire gibi ) özgürlükle ilgili düşüncelerinden etkilenerek şiir ve roman yazdıkları bilinmektedir. Hatta Atatürk, Namık Kemal'in bu düşüncelerinden büyük ölçüde etkilenmiş ve "Benim vücudumun babası Ali Rıza, duygularımın babası Namık Kemal, düşüncelerimin babası Ziya Gökalp'tir" demiştir. Görüldüğü üzere tanzimatçıların etkisi Atatürk'e ve bu bağlamda cumhuriyete ve bugüne kadar olumlu şeklide yansımış iken, bu adamları "tanzimat kafalılar" diye eleştirmek bana çok yavan ve gayrıciddi geliyor.
Tazimat aynı zamanda kanunla da tanışma dönemidir. Bugünkü anlamda olmasa bile kanun sayılbilecek düzenlemelere yol açmıştır. Büyük hukukçu Cevdet Paşa önemli bir tanzimat aydınıdır ve tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın ifadesi ile "medrese yobazlarını mat etmiştir."
Sizin eleştirileriniz biraz ikinci cumhuriyetçilerin Atatürk dönemini eleştirirken söyledikleri "Atatürk demokrasiye geçmedi, demokrasiyi uygulamadı, o halde demokrat değildi" şeklindeki soyut eleştirilere benziyor. Demokrasinin koşulları ve alt yapısı olmadan Atatürk'ün bunu uygulması nasıl olacaktı, devrin koşulları buna müsait miydi, bu hususlara değinmeden eleştirmek kolay.
Tanzimatçıları da eleştirirken, daha insaflı, daha objektif, daha gerçekçi, daha ciddi kaynaklara eğilerek yapmak gerekir diye düşünüyorum.
Ben de yıllardır tanzimatçılar için, kayıtsız şartsız batı yanlısıdırlar diye bu adamları insafsızca "batı kafalılar", "tanizmat kafalılar" gibi basma kalıp cümlelerle eleştirdim ve hala bizde genel durum böyledir.
Bir defasında bir Osmanlı tarihi kitabında tanzimatla ilgili "ezber bozan" ciddi cümleler görünce düşüncelerimi değiştirdim. Daha sonra İlber Ortaylı hocanın "İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı" isimli kitabında da bu dönem ve aydınları ile ilgili önemli bilgiler görünce bu adamlar hakkında daha insaflı olmaya başladım.
Kafamızdaki önyargıların ve basma kalıp düşüncelerin özgür düşünce önünde önemli bir engel olduğunu düşünüyorum. Umarım bunları kırıp atarız.
Saygılar.
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
CHP'de ilginç şeyler oluyor. Sayın Baykal, kafasına saksı düşmüş gibi konuşuyor. Kendi partisinin yıllardır süren icraatlerini "tek parti zihniyeti" diye eleştiriyor ve çarşaflıları savunuyor. Yıllardır CHP'yi eleştirneler, tek parti döneminde Ankara'nın ana caddelerine bazı kişilerin kıyafetleri nedeniyle alınmadığını söylüyorlardı. Şimdi aynı şeyleri sayın Baykal söylüyor.
Söyledikleri tarihi gerçeklere uygun ama bunları keşke daha önce söyleseydi.
Parti içinde Necla Arat ve benzerleri bu duruma şiddetle karşı çıkıyorlar ama ileride ne olur bilemiyorum.
İzliyoruz, göreceğiz.
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Sayın Bilgili,
Geçenlerde bir gazetede MEALEN aşağıdaki cümleye benzer bir cümle okumuştum:
"İNÖNÜLEŞEN CHP, İYİDEN İYİYE KEMALLEŞİYOR..."
Aklınızın çarşafa sarmaması için bu cümlenin anlamını kavrayacak eksikliklerinizi tamamlamanızı öneririm...
Saygılar efendim...
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Sayın horasan;
Bahsettiğiniz cümlenin anlamını biraz açıklarsanız sevineceğim. Çok iyi anlayamadığım gibi yanlış anlamış olmaktan da korkuyorum. "İnönüleşmek" , "Kemalleşmek" gibi kavramlar ne anlama geliyor? Bu konuda size ihtiyacımız var.
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Bu konu başlığını gündemde tutmamak için elimden geldiğince az yanıt vermek istiyorum ancak verdiğim yanıtlar da sanırım arada kaynıyor...
Konunun taşındığı bu aşamadan ekmek çıkmaz...
Yakışmıyor bu algı seviyesi ve değirmene su taşıma hamaliyesi bazılarımıza...
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
tahminimce chp'nin halinde bi değişiklik olmayacak
ayrıca seçim endişesi sardığı için genel başkan ısrarla halkın tamamını kucaklarız herkezin görüşüne saygı duyarız fasonlarıyla reklam yapmaktadır tıpkı genel seçimlerden önce meydanlarda türban dağıtan ve seçimlerden sonra gerçek niyetini açıklayan ''türban ortaçağda utanılacak bir örtüdür'' demekte şimdide partisinde çarşaflılara rozet takmakta ve bazı vekillerden ''annem de başartüsü takıyor eşimde takıyor'' diyebilmektedir.hatta deniz bey okadar aşmışki kendini neredeyse oylarından mahrum kaldığı seçmenleri tavlamak için ayağına takunya giyip paçalarını sıvayarak abdestsiz vekil varmı diye ortalıkta fink atacak..hatta önder sav'ı hacca bile gönderebilir vs vs...
parti yeniden yapılanacak
başartülüler bacımızdır türbanla sorunumuz vardır
aleviler elimizden kaçmamalı oyları akp almamalı
parti tabanına gençler gelecek(ancak tabana gelir tavanda deniz baykal yine :)(gerçi baykal geçen seçimleri kaybederse istifa edip rodos adasına kadar yüzecekti ki gözü kesmedi herhal rodosa en yakın kıyı 2 gün mesafe :)
ah chp ah acayipsin ama sen olmasan biz nası eğlenecez kim bilir
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Taha Akyol 13 Aralık Cumartesi 2008/MİLLİYET
t.akyol@milliyet.com.tr
CHP, MHP ve türban
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin CHP’yi “ılımlı siyasi İslamın sol ayağı, çarşaflı sol” gibi sözlerle eleştirmesini hem siyaseten hem maddeten yanlış buluyorum.
Siyaseten yanlıştır, çünkü yıllardan beri başörtüsü yasağına karşı çıkan MHP’nin, Baykal’ı da bu yönde teşvik etmesi gerekirken, “çarşaflı sol” falan gibi ‘caydırıcı’ sözlerle eleştirmesi ‘yararlı’ olmamıştır.
Maddeten de yanlıştır, çünkü “ılımlı İslam” diye Türkiye’yi hedef alan laiklik karşıtı bir proje, bir plan yoktur! Bu, Türkiye’deki laikçi kesimin paranoyasıdır.
Bu konuda CHP “ilke” düzeyinde eleştirilmelidir: Çeyrek asırdır bu tartışma, bu sorun devam ettiği halde CHP ancak şimdi, mahalli seçimlere gidilirken “kıyafet özgürlüğünden, siyaset yapmanın herkesin hakkı olduğundan, başı örtülü kadınlara da saygı gösterilmesinden” bahsediyor!
Açılımın ilkesi?
Elbette birkaç seçimin sonucuna bakarak bir konudaki yanılgınızı fark edip politikanızda rötuşlar yapmak demokratik siyasetin tabiatında vardır; hatta “siyasi aklın” da gereğidir.
Bu açıdan, ünlü cumhuriyet mitinglerinden etkilenen CHP’nin Necla Arat’ları, Nur Serter’leri vitrine koyarak oy patlaması yapacağını zannetmesi anlaşılabilir bir olaydı.
Fakat bir kitle partisi ömrü billah yüzde 20’lerde dolanıp durabilir mi?!
Baykal da şimdi mahalli seçimlere giderken, geniş kitleler ile CHP arasındaki bu “kılık kıyafet” duvarında bir ‘geçit’ açmaya karar vermiştir. Bu da son derece ‘anlaşılabilir’ bir olaydır.
Ancak bu ‘pragmatizm’in bir ilkesi olmalıdır. Mesela Baykal diyor ki:
“Yasalar çerçevesinde, insanların kılık kıyafetleri ne olursa olsun, istedikleri partide yer alma ve siyaset yapma hakkına saygı gösterilmesini istemek, bir temel hak ve özgürlük konusudur. Herkesin siyaset yapma özgürlüğü vardır. Herkesin kılık kıyafet özgürlüğü vardır...”
Baykal bu doğru sözleri Bahçeli’ye cevap vermiş olmak için mi, yokla bir “ilke” olarak mı söylüyor?
Mesele buradadır.
İlke bu ise...
İlke olarak söylüyorsa, CHP’nin çeşitli taşra örgütlerinde başı örtülü, türbanlı kadınlar yönetim kurulu üyesi olabilirler mi? İl ve ilçe başkanı, hatta merkezde PM üyesi olabilir mi, olamaz mı?!
Anayasa Mahkemesi’nin açık kararı var, buna hiçbir yargı engeli yoktur.
Dahası, madem “siyaset yapmak herkesin hakkıdır”, öyleyse başı örtülü kadınlar niye kasaba, ilçe ve il belediye meclisleri için üye adayı olamasınlar?!
Madem “siyaset yapmak herkesin hakkıdır”, bu hakkı kısıtlayan engelleri kaldırmak için de CHP’nin çalışması gerekmez mi?
İşte “ilke” meselesi böyle somut sorunlardaki “duruş”la belli olur. Aksi halde, “seçim taktiği” gibi görülür, gürültüsü çok olsa da inandırıcı olamaz!
Bahçeli CHP’yi “ilke”den bahsederek, “ilke”yi savunarak, CHP’yi de “ilke”yi benimsemeye çağırarak eleştirmeliydi.
Ben Baykal’ın samimi olduğuna inanıyorum; hatta ‘biliyorum’ diyebilirim. Çünkü “Siyasal Katılma” kitabının yazarı demokrasiyi “gardırop”la sınırlamanın imkânsızılğı bilir. Ama partisinin genleri “gardırop”a kodlandığı için ilke düzeyinde açılım yapmakta zorlanıyor; bu yüzden pek inandırıcı olamayacak galiba.
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
14 Aralık Pazar 2008/MİLLİYET
Derya Sazak
dsazak@milliyet.com.tr
CHP değişir mi?
21 Aralık’ta toplanacak CHP Tüzük ve Program Kurultayı partide radikal bir değişim ve dönüşümün önünü açabilir mi?
Zaman Yazarı Ali Bulaç’ın,Baykal’a ‘Gorbaçov misyonu’ yüklediği makalesi üzerine Ahmet Altan Taraf’ta, çarşaf açılımından hareketle CHP’den Kürt sorununu da çözecek,‘sistem’i demokratikleştirecek adımlar atmasını beklemenin güçlüğü üzerinde duruyordu.
Dün de değinmiştik; ‘Baykal, Türkiye’nin Gorbaçov’u olabilir mi?’ sorunsalına kafa yorarken CHP’nin üye tabanını ‘çarşaflı, başörtülü’ kadınlara açma siyaseti ve söyleminin ‘parti politikası’na dönüşmesi için yeni karar süreçlerine ve ‘bağlayıcı’ metinlere ihtiyaç var.
CHP’nin ‘Değişim için Pusula’ adlı program taslağı, bu açıdan önemli bir ‘referans’ kaynağıdır.
Orada İslami kesimi heyecanlandıran ‘ılımlı Laiklik’ten eser yok!
Deniz Baykal,SHP’de İnönü’ye muhalefet yaptığı yıllarda İsmail Cem ile birlikte ‘Yeni Sol’ açılımını yapmıştı.O zamanda da ‘değişim’in altını çizmiş,Türkiye’de sosyal demokrat hareketin,‘sağlaşmak, sığlaşmak ve düzenle benzeşmek’ gibi tehlikeli bir noktaya sürüklendiğini saptamıştı.
1990’ların Baykal’ı,‘Solculuğumuza ve demokratlığımıza daha fazla sahip çıkacağız, daha az geçmişin, daha fazla geleceğin partisi olacağız’ diyordu.
Uzun yıllar siyasette kalmanın sorunu,bu sözlerin zaman içinde hatırlanıyor olması!
Baykal sonradan Türkiye’nin ‘sağa, milliyetçiliğe kaydığını’ görerek,‘Anadolu solu’nu Şeyh Edibali’yi keşfetti.2007 seçimlerinde partiyi ‘Ergenekon’a açtı.Cumhuriyet mitinglerinin rüzgârını arkasına almak uğruna, İzmir mitinginde ‘ulusalcı’ Tuncay Özkan’ı kürsünün altından dinlemeye bile razı oldu.
Taraf’ta Alper Görmüş,1993’te CHP’deki değişim yıllarında Baykal’a danışmanlık yapan Şahin Alpay’ın,Deniz Bey’in ‘soldan sapmasında, Uğur Mumcu suikastının etkisinden’ söz ettiğini yazıyordu.
15 yıllık bu ‘sağcı, ulusalcı’ sürüklenmeden sonra Baykal,2008’de bu kez ‘kimliği, inancı, farklılığı, çoğulculuğu’ öne çıkaran bir politikayla halka, muhafazakâr İslam’a açılıyorsa ‘Ne değişti?’ diye bakmak gerekiyor:
Cumhurbaşkanlığı krizi aşıldı; Çankaya’da, eşi‘inancı gereği’ başını örten bir Cumhurbaşkanı görev yapıyor.
Ergenekoncular ve darbeciler cezaevinde olduğuna göre,askerin zoruyla iktidarları değiştirmek artık olanaksız.AB süreci de buna engel.Baykal,‘başbakan olacaksa’ geriye tek yol kalıyor: Seçim kazanmak!
CHP şimdi programını buna göre revize ediyor. Ancak program, Gorbaçov tarzı bir ‘restorasyon’dan çok, CHP’den bağımsız gerçekleşen reformları kabullenmeden öteye geçmiyor.Küreselleşmenin bir ‘dayatma’ olduğu düşüncesindeki program taslağıyla 21.yüzyıl vizyonu nasıl savunulabilir? Yine de,‘demokrasinin kesintilere uğramasını önlemek’ hedefini demokrasi adına bir ilerleme sayıyoruz.
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Sanırım CHP nin halinin ne olacağına dair ipuçları "eğer doğruysa" aşağıdaki makalede yazıyor gibi.. Adı üstünde "Cumhuriyet" Halk Partisi olan partiye demokratikleşme izni verildiği sürece parti yönetimindede, cumhuriyetimizin yönetiminde de değişiklikler olacak gibi görünüyor..
Şimdiye kadar bu Baykalın şahsi tutumu olarak algılanıyor gibiydi ama durum meğerse biraz daha farklıymış...
Bu durumda sorulması gereken şu? Değişimden ve doğrulardan yana tutum takınarak direnen partileri mi desteklersiniz? Yoksa çeşitli unsurların parti yönetiminde etkin olduğu demokrasiyi ve milli gelişmeyi öteleyen ve pekde umursamayan gibi görünen unsurları destekleyerek mi...kendi geleceğinizi refahta görürsünüz?
Asla inkar edemeyeceğim birşey varsa; öncelikle AKP ve sonradan CHP deki ufakta olsa başlayan değişimler sayesinde, gerçekte bu ülkede doğru bildiğimiz algıların aslında ne kadar yanlış olabileceğini, ve mevcut demokratik sandığımız unsurların aslında ne kadar çok kalıplaşmış dayatma klişeler olduğunu ve AKP lilerin uğradıkları tüm engellemelere rağmen verdikleri mücadeleyle koca bir ulusun bilinçlenme, gelişim ve değişiminin önünü nasıl açmaya başladıkları gerçeğidir.
BAYKAL IN SIRRI KIRMIZI KİTAP TA YATIYOR?
KIRMIZI KİTAP DEĞİŞTİ Mİ?
Son yaşananlar tesadüfi değil!
‘Kırmızı Kitab’ı duymayan yoktur, özellikle Kurtlar Vadisi dizisinde İskender Büyük’ün büyük bir hırsla ulaşmaya çalıştığı bilgilerdir kırmızı kitap.
Rivayete göre Sultan 2. Abdulhamid’in Gizli Siyasetnamesi kırmızı kitap idi. Teşkilatı Mahsusa dahil bütün stratejik planların yazıldığı kozmik belgeyi Abdulhamid’den sonra İtihat Terakki Cemiyeti Mason Kulüp bağlantıları nedeniyle muhafaza edemedi. Abdulhamid’in kırmızı kitabı ABD ve İngiliz gizli servislerine kaptırıldıktan sonra dünyada ABD hakimiyeti başlamış oldu.
Çin Başkanı Zemin kırmızı kitabı korudu, fakat Sovyet Başkanı Gorbaçov koruyamadı denilir. Sayın Ali Bulaç Deniz Baykal’a Gorbaçov benzetmesi yaparak haksızlık etti. Neden mi? O halde okuyunuz…
Askeri darbeler ve Ergenekon türü yapılanmalar bu belge bilinmeden tam anlamıyla anlaşılamaz.
Sayın Deniz Baykal’ın ‘Kıyafet açılımı’ kırmızı kitap veya Milli Güvenlik siyaset belgesinde yapılan bir değişikle ilgili. Demek ki Türk Politbürosu stratejik bağlamda değişiklik yaptı.
Radikal gazetesinde 22 Eylül 2003 tarihinde Sayın Neşe Düzel tarafından gerçekleştirilen Sayın Hasan Celal Güzel ile yapılan röportajda ilginç bir ayrıntı var. Sayın Güzel kırmızı kitaptan şöyle söz ediyor.
“N.D.: Peki, hükümetin, yasalar izin verse dahi yapamayacağı şeyler var mıdır? Parlamento, Anayasa'ya uygun olmak kaydıyla her yasayı çıkarabilir mi, yoksa Meclis'in önünde de gizli engeller bulunur mu?
H.C.G.: Türkiye'de askerin 'kırmızı kitap' diye bilinen bir gizli anayasası var. Bu, anayasa büyüklüğünde kabı kırmızı olan 'Milli Siyaset Belgesi'dir. Bu kitabı devlete ancak müsteşar olduktan sonra görürsünüz. Kırmızı kitap bakanlara verilmez, müsteşarlara verilir. Çünkü devletin asıl sahibi bürokrasidir, bakanlar değildir. Bakanlar, idare edilmesi gereken çocuklardır. Ben bakan olup da kırmızı kitaptan haberdar olana pek rastlamadım. Bu kitap MGK'da son haline getirilir. Başbakanlık Müsteşarı olduktan sonra bir MİT mensubu geldi bana. Evvela arkadaki odaya kozmik evrakı saklamam için koca bir kasa koydular. Sonra da ilk kozmik evrak olarak kırmızı kitabı getirdiler.”
Mamafih Psikolojik Harp eğitimi almış Sayın E.Kurmay Albay Tamer Kumkale’nin Aksiyon dergisine verdiği bir röportajda (14.8.2006) ilginç bilgiler var. 3 Kasım 1983’de Özal’ın seçimleri kazanması üzerine bir hafta içinde Genelkurmay’da toplumla ilişkiler birimi kuruluyor ve halka toplum mühendisliği yapılması planlanıyor.
Bu eylem ve plan kırmızı kitabın verdiği ‘Stratejik Bağlam’ gerekçeli yetkisi ile geliştiriliyor ve uygulanıyor. Aynı şekilde askeri darbeler ve 28 Şubat kırmızı kitabın ‘Stratejik Bağlam’da verdiği yetkilere göre sapkın yorumlarla yapıldı.
Fakat şimdi kırmızı kitapta stratejik bağlamda Ergenekon suç örgütünün sakıncalı kabul edilmesi ve ‘Çarşaf açılımı’nın gerekçeleri yeniden yazıldığı anlaşıldı diyebiliriz.
Aşağıda yazılan cümleler gizli olan kırmızı kitaptan aynı şekilde alınmış cümlelerdir.
“Yapılan kamuoyu araştırmalarından, dünyadaki gelişmelere paralel olarak ülkemizde de dindarlık eğilimi artmakla birlikte, dinin radikal yorumlarına duyulan sempatide bir gerilemenin yaşandığı, halkımızın büyük çoğunluğunun dini bireysel olarak yaşamak istediği ve bunu kamusal alana taşıma eğiliminde olmadığı anlaşılmıştır…
- Dünyadaki dine yönelişe paralel olarak din eksenli konuların gelecekte de kamuoyu gündeminde yoğun olarak yer alacağı, din ve inançlarla bireysel ilişkinin daha da artacağı, bu bağlamda islami kesimler arasında, çağımıza uygun yeni açılımlar geliştirilmesi yönündeki gayretlerin de hız kazanacağı…”
Bu paragrafa göre, Sayın Deniz Baykal durup dururken çarşaf açılımını yapmadı demek ki.
Ergenekonla ilgili bölümde aşağıdaki gibi.
“İKİNCİ BÖLÜM: İÇ TEHDİT UNSURLARI VE İÇ GÜVENLÎĞİ ETKİLEYEN DİĞER FAKTÖRLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
ı. Yıkıcı Faaliyetler;
Bir milletin birlik ve beraberliğini parçalamak, kurulu düzen ve yönetime karşı güvensizlik yaratmak, moralini bozmak, mücadele azmini kırmak ve milli gücünü zayıflatmak için gizli/açık, doğrudan/dolaylı şekilde yürütülen faaliyetlerdir.
j. Bölücü Faaliyetler;
Devleti parçalayarak, kendilerince belirlenmiş bölgelerde, kendi görüşleri istikametinde devlet kurabilmek amacıyla yürütülen faaliyetlerdir.
k.İrticai Faaliyetler;
Devletin Anayasada belirlenen demokratik, laik, sosyal, hukuki, siyasi ve iktisadi yapısını ortadan kaldırarak dini esas ve prensiplere dayanan bir devlet kurma amacını güden faaliyetlerdir.
Çıkar Amaçlı Suç Örgütü;
Haksız ekonomik kazanç elde etmek amacıyla kurulmuş ve bir suç şirketi gibi hareket eden, uluslararası bağlantı kurabilme, gizlilik, şiddet ve yolsuzluk gibi özelliklere sahip olan örgütlerdir… Özellikle siyasi oluşumlara, güvenlik birimlerine, yargıya ve kamunun diğer birimleri ile toplumda önemli konuma sahip kişilere nüfuz ederek onların güç ve prestijinden faydalanırlar. Böylece herşeyden önce etkili bir suç kovuşturmasına karşı korunma sağlamak ve mücadeleyi olabildiğince engellemek veya önceden tedbir alarak bertaraf etmek isterler.”
Tırnak içerisinde aktardığım bilgiler gizli bilgiler ama internet ortamında rahatlıkla elde edilebilen bilgilerdir, siz de ulaşabilirsiniz. ( http://kirmizikitap.blogspot.com/ )
Çıkar amaçlı suç örgütü tanımlaması sonradan eklenmiş gibi. Yani ‘Derin Paralel Türk Devleti’ Ergenekon’u çizmiştir diyebilecek miyiz? Ne dersiniz? Eğer cevabımız evet ise Türkiye’de rejim, kamu düzeni bozulmadan kendisini yenilemeye başladı diyebiliriz.
Prof.Nevzat Tarhan/Haber 7
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Tabii bizler miyopuz ve "HUMBLE" teleskobu olmadan hiçbir şeyi göremeyiz, anlayamayız...
Şu bilim yok mu Bay Bilgili, işte burada olduğu gibi bazen de sağa hizmet eder ve insanlarımız tıpkı AKP'liler gibi her türlü engele rağmen taaa uzaklarda gördüğü serapa yol alırlar...
Tabii her çok okuyanın miyop olması üzerine kurulu bu düzende bazen önüne konanları değil de gerçekleri yaşayarak öğrenenlerin, uçuruma gidişi görenlerin, halkın aydınlarının olması OYUNU BOZAR...
Bak afyon nasıl zikrediliyor Bay Bilgili:
"... Yoksa çeşitli unsurların parti yönetiminde etkin olduğu demokrasiyi ve milli gelişmeyi öteleyen ve pekde umursamayan gibi görünen unsurları destekleyerek mi...kendi geleceğinizi refahta görürsünüz?..."
"Demokrasi" mi? Nerede yaşar, kimler arasında yeşerir, kimlerin mutluluğudur... Ah bir yazan, anlatan olsa da okusak, dinlesek... İnanın ben Putin kadar bile karamsar değilim bu konuda Bay Bilgili...
"Milli" mi? Sanırım bu teleskoptan görünen ya kazak ören "inanmış" kadınlarımızdır, ya da bir dinin "ümmet"idir... Uen ellerinden gelse halka ait iffetleri dahil herşeyi satacak bu halifeler... Sen hangi millilerden bahsediyorsun be dürbün...
Bir de bu "bilim adamı", şaheser makalesinde, düzül, ulen ben ne yazıyorum be... pardon düzelmiş hanımefendilerle, şişman fanatik taraftarı başrole oturtmuş ve bunların geçmiş başarılı kazak örnekleri sergilendiği aksiyon mağazasına göndermeler yaparak triko ürün "kırmızı" kazaka atlamış...
Bu "kırmızı" kazak o kadar güzel bir orlondan dokunmuş ki orlonun içeriği pamuk oranı taaaaa en "milli" ahbulhamitzadelerden gelen bir gizlilikle korunmuş... Ancak ne hikmetse çin hindinden biri okuyup memleketini tekstilleştirirken, pardon millileştirirken, bunu kafasına talih kuşu eden biri bir türlü becerememiş ve "milsiz" bir rus toplumu yaratmış... vah vah vah...
Şimdilerde de sözümüz meclisten dışarı "milsiz" bir "yörük" dağda koyun güdeceğine eline almış bir "kırmızı" orlon başlamış kazak örmeyeeee... Yapma yahu... Eeeee... Bizim "yörük" kazak örmek için başlıyor ama ne hikmetse hep sonu kararan çarşafa çıkıyormuş... Allah ALLAHHHH!
...
Şaka bir yana arkadaşlar yukarıda yazdıklarım her ne kadar gayri ciddi, bir masal gibi görünse de
hem daha anlaşılır
hem daha dürüst
hem de çok daha doğru şeyler
diye düşünüyorum...
Bana bir olay veya bir zat gösterin ki
'Baykal ile askerler şu şu şu olayda yan yana gelmiş ve ittifak etmişlerdir...'
Asker, hep Baykal ve CHP'nin gerisinde kalmıştır...
Asker, hep Baykal ve CHP tarafından hatalarıyla ezildikçe ezilmişlerdir...
Ama bir gerçek var ki yukardaki paçavrada adı geçen askerler ve aktaran dahil muhattabları başımıza örülen kırmızı takkelerin pazarlayıcıları olmuşlardır...
24 Ocak kararlarının Demirel tarafından dahi uygulanabilir bulunmaması Demirel'i bile gerçek bir vatansever yapmaya yeter iken bunların yaptıkları olsa olsa dünya ile her türlü ama her türlü birleşme 'sanat'ı olabilir...
Umarım bu birleşmeden doğan premature yaratıkları bu halk en kısa sürede yerin yedi kat dibine sokar...
Umarım...
Vesselam!
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Çarşaf gürültüsü arasında duyulmayan bir CHP işini duymayanlara, duyurayım:
5661 sayılı Kanun hükmü gereğince, ayni ve nakdi kredi,avans, sübvansiyon prim gibi bazı tarımsal desteklemelerde çiftçilerden istenen "Çiftçilik Belgesi" getirme mecburiyeti, kaldırılmıştı. Çiftçi hayatında bir sefere mahsus bu belgeyi alacaktı. Ancak CHPnin bu kanunun bazı maddelerinin iptali için A. Mahkemesine açtığı dava geçenlerde sonuçlandı ve bu hususu düzenleyen bölüm iptal edildi.
Böylece çiftçinin yukarıdaki türde işlemleri için her seferinde yeniden çiftçilik belgesi alması gerekliliği doğdu. Üstelik Bağkur bile yeni tarihli belge istemeğe başladı.
Ziraat Odasında görevli bir arkadaşın dediğine göre;böylece, en az 20.000.000 YTL para çiftçilerden,ziraat odalarına aktarılmış oldu.Ne de olsa; halkın partisi.
Nasıl ama?...
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
"... 5661 sayılı Kanun hükmü gereğince, ayni ve nakdi kredi,avans, sübvansiyon prim gibi bazı tarımsal desteklemelerde çiftçilerden istenen "Çiftçilik Belgesi" getirme mecburiyeti, kaldırılmıştı. Çiftçi hayatında bir sefere mahsus bu belgeyi alacaktı. Ancak CHPnin bu kanunun bazı maddelerinin iptali için A. Mahkemesine açtığı dava geçenlerde sonuçlandı ve bu hususu düzenleyen bölüm iptal edildi.
Böylece çiftçinin yukarıdaki türde işlemleri için her seferinde yeniden çiftçilik belgesi alması gerekliliği doğdu. Üstelik Bağkur bile yeni tarihli belge istemeğe başladı..."
Sakar kardeşim benim,
Rumuzun gibi sanırım aklında sakarlaşmış senin...
Ne var bunda?
Bir çiftçi olacaksın ve bunu belgelemek, bunu her yıl belgelemek zoruna gidecek öyle mi?
Sahi 10 yıl önce çiftçilik yapanların sayısı ile şimdilerde çiftçilik yapabilme cesareti gösterenlerin sayısı hakkında bir bilginiz var mı sakar kardeş...
Hadi CHP kendince bir sorumluluk hassasiyeti gösterdi ve mahkeme iptal etti yasayı...
Bu durumda 20 000 000 YTL ne oldu?
Yandı bitti kül mü oldu?
Yoksa dünya denizlerinde denizcilere yol gösteren fenerler mi yenilendi... :)
Eyyy sakarlar ordusu
YETER BE!
Eleştirinin de çamur atmanın da bir yolu bir adabı olur!
HADİ ORDAN SİYASET "İŞÇİ"LERİ SİZİ?
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Ben, yine de "Horasan Kardeş" diyeyim.
İnsan, önce; "Yazdığın yalan" diyebilmeli.Ne olacak 20 milyon diyorsunuz.(Bendeki kibarlığa bakınız.) Çiftçinin cebinden alınıp,ne işe yaradığı belli olmayan ziraat odalarına aktarılacak.Bu ülkede "Odalar" konusunu araştırınız derim.Derviş Günday adı size birşeyler anlatır.
Çiftçinin hâlini,ne kadar çiftçi kaldığını biliyor musunuz, diyorsunuz.
Bilgisayar başındaki duruşuma göre söyleyeyim:
Sağ tarafım Turizm bölgesi,Sol tarafım Pamuk tarımı yapılan ova,Arka tarafım da ise; Ecevit iktidarında özeldeyken kamulaştırılan Dalyan ve bitişiğinde deniz.
Karşımda ise, yine Ecevit zamanında kamulaştırılan ve şu anda batık dalyan,zeytinlik dağlar.Merkez ise, yani; bulunduğum yer:Ege'nin en iyi tütününü yetiştiren ikinci bölgesi olan köy.(Mazi oldu artık...) Yani pamukçunun,tütüncünün,balıkçının v.s.nin durumunu bilebilecek mevkideyim.
Belki de SİZ doğmamıştınız ben bu yerde oturmaya başladığımda...24 yaşında gelmiştim ben buraya.Demek ki; 33 yıldır buradayım, çiftçinin içinde...Sahi; SİZ doğmuş muydunuz o zamanlar?
Size, çifçinin halini anlatmaya kalksam; çok uzun olur.
Nedense hiddetinizde "Bahçeli'ye söz söyletmeyen,pek Milliyetçi,pek Ülkücü, pek Vatansever tipler vardır ya, onlar tipi" bir tavır hissettim.
En büyük eksiliğimiz; -Fikrî yapımız ne olursa olsun- doğruya doğru, eğriye eğri demeyi beceremiyor oluşumuz.Yani, mesele; FİKRÎ YOBAZLIK...
Belki bilmek istersin HORASAN KARDEŞ; şu anda parlementoda olan üç partiye de oy vermemiş biriyim."Deniz feneri " falan dedin, ama; tutturamadın.
Sözü kısa keseyim:
EĞER;
Bu ülkede "Milliyetçiyim" diyen kadar Milliyetçi,"Halkçıyım" diyen kadar Halkçı,"Sosyal Demokratım" diyen kadar Sosyal Demokrat."Müslümanım" diyen kadar Müslüman olsaydı, bu ülke EYALET ÜLKE olmazdı...
Ben SAKARlığımla kalayım yine de, kişiye,topluma,devletime zarar gelmez bari.
YOBAZ yaratılmamış olmamla, mutluyum...
Yine de; iyi günler...
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
OF OF CHP nin millet vekili hemde konyalı Dokunulmazlıklar kaldırılsın diye sudi arabistan mahkemelerine gitmişdi duydunuzmu bu konuda AKP ne yaptı
orada olan bize oluyor aksamcı olduk sayelerinde
Tolokomu satıkdan sonra vergi indirimi yasasını CHP Cıkardı demi?
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Biyografin, pardon hayat hikayen izlenme oranlarını tavan yaptırır be sakar kardeş...
Neden değerlendirmiyorsun?
Yok mu sağında solunda PAMUK tarlalarında alınteri dökmüş tecrübeli "İŞÇİ"ler... :)
Alsın önüne daktilosunu başlasın yazmaya... Arada da o ünlü sarılmış TÜTÜN cigarasından yaktı mı yazma da yanında yat...
Hatta heyecan olsun diye arada bir çok sevdiğin kirkor gibi, ekmekciyan gibi karakterler ile yaşadığınız dramları eklesin şaheserine...
Nobel alamasan da üzülme, kim Çankaya'da Gayseri mantısı yimeğe layığh olabilir ki... :)
Şaka bir yana sakar kardeş,
Bana hayat hikayeni değil de yazdıklarının ne anlama geldiğinden bahset...
Biz neden CHP'yi savunuyoruz?
İşgale uğramamış, satın alınmamış ve bu kirlenmiş dünyamızda kalabildiği kadar temiz kalmış bir TEŞKİLAT olduğu için savunuyoruz...
Ziraat odasıymış, bilmem ne sendikasıymış... sana kim yazdı ki bunların sütten çıkmış ak kaşık olduğunu...
Ama bir gerçek var ki neredeyse hepsi AKtan çıkma AYrun olmuşlardır...
Burada sen ve senin gibilerin yaptığı, bir saflık gibi görünen üzüm yemeyip bağcıyı dövmekten öte, en hafif tabirle bir İŞÇİLİKtir...
Bu işçilik ki tarihimizin ticari hale gelen ilk işçiliğidir...
Bilmem anlatabildim mi sayın bay ÇAĞDAŞ İŞÇİ...
Bazıları kenardan ringe havlu atacağına kaldıramayacağı TAŞları atmaya çalışıyor...
Onlara tavsiyem altında kalacakları hiçbir ŞEYi, pardon TAŞı kımıldatmasınlar...
VESSELAM!
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
22 Aralık Pazartesi 2008/MİLLİYET
Semih İdiz
sidiz@milliyet.com.tr
Canan Arıtman'a teşekkür borçluyuz
Sözde sosyal demokrat olan CHP'nin Olağanüstü Kurultayı'nda dün Deniz Baykal'ı dinlerken, onca yıl o kadar insan için Türkiye'nin "çağdaş uygarlık kapısı" olarak görülen bir partinin içine düştüğü zavallı durumu düşünmeden edemedim.
Ses tonunu, alışılagelmiş yaklaşımıyla, efekt olarak ne kadar yükseltirse yükseltin, Baykal'ın artık kendi delegelerini bile fazla ikna etmediği, aldığı coşkusuz ve heyecansız alkışlardan belliydi.
Uygar insanlar için CHP'nin nihayet bittiği noktayı temsil eden İzmir Milletvekili Canan Arıtman'ı açıkça kınayamaması ise Baykal'ın parti içinde ne denli "iki arada bir derede kaldığını" sergilemeye yetti.
Baykal'ın altını çizerek, "Bizim için kimsenin dini ve kökeni önemli değildir" demesine rağmen takındığı bu tavır, Arıtman'ı kuşkusuz memnun etti.
Yoksa, Cumhurbaşkanı'na karşı takındığı saygısız tutumdan ve bunu yaparken sarf ettiği çirkin sözlerden dolayı, "sosyal demokrat" olduğunu iddia eden bir parti tarafından, Sedat Ergin'in de önceki gün işaret ettiği gibi, anında ihraç edilmesi gerekirdi.
CHP, bir yere gidemez
CHP bunu yapabilseydi, anlamsız olan son "kara çarşaf açılımı"nın da katkısıyla iyice yitirdiği saygınlığını bir nebze olsa geri kazanabilirdi. Oysa, Baykal, CHP'nin belki de bugüne kadar gördüğümüz en çirkin yüzünü temsil eden Arıtman'ı rahatlatmayı yeğledi.
Arıtman'ın, bu durumda, çamur sözler sarf etmeye devam ederek CHP'deki "uygarlık açığını" iyice ortaya koyması beklenebilir. Ancak, bir yanda "kara çarşaf açılımı", diğer yanda "Arıtman olgusu" derken, bu partinin bir yere gidemeyeceği de belli oldu.
Bu açıdan bakıldığında, partinin gerçek yüzünü sergilediği için Arıtman'a, tersten bile olsa, teşekkür dahi borçluyuz. Zira, kendilerini, nesnel ve evrensel tanımlara göre "uygar" sayan iyi niyetli ve hoşgörülü insanlar arasında, bu parti hakkında, en küçük bir beklenti kaldıysa, herhalde bu da artık yok olmuştur.
AKP ile MHP’ye yarar
Bu arada - tümüyle zıt nedenlerden dolayı olsa bile - Arıtman'ın yaklaşımının AKP ve MHP'ye yarayacağı da kesin. Arıtman'ın Cumhurbaşkanı'na saldırılarından dolayı infial içinde olan bir çok kişi, sırf bu nedenle, tekrar AKP'ye meyledecektir.
Arıtman gibi düşünenler ise, "Aslı varken kötü suretine niye itibar edelim" diye - tutarsız olan CHP'ye değil-kendi içinde tutarlı olan MHP’ye yöneleceklerdir.
Bu arada, aydınların "Ermenilerden özür diliyoruz" bildirisine sırf Arıtman yüzünden imza atan insanlar tanıyoruz. Bunu yapıyorlar, çünkü, Arıtman’ın, "Ogün Samast'ların TBMM'deki temsilcisi" olduğunu görüyorlar ve bu gibi kişilerle hiçbir ilgilerinin olamayacağını güçlü bir şekilde ortaya koyma ihtiyacını duyuyorlar.
Üzüldüğüm CHP’liler
Burada şahsen üzüldüğüm kişilere gelince, bunlardan biri TBMM AB Uyum Komisyonu ve AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu üyesi, CHP Adana Milletvekili, sevgili Gaye Erbatur dostumdur.
Kendisi, CHP'nin gerçekten uygar ve güzel yüzü olarak iyi niyetle çalışıyor ve partisini "can havliyle" Avrupalılara anlatmaya çabalıyor. Üzüldüğüm diğer kişi ise, CHP’nin Avrupa’da "daha iyi anlaşılması için" Brüksel'de tutulan ve aylardır bizce boş yere çabalayan sevgili dostum, uygar ve güzel insan Kader Sevinç'tir.
Ne yazık ki, bugün "CHP" dendiğinde akla bu güzel simalar gelmiyor. Canan Arıtman geliyor. Türkiye için bundan daha üzücü bir durum olamaz.
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Sayın Bilgili,
Bir yerden aday olsanız da sizin şu desteksiz ve sallama dokundurmalarınızdan kurtulsak diyorum ben...
Söz sizin için oy toplayacağım... :)
Yahu Bilgili,
Bu 'godoş'un açıklamalarını genel merkez ve başkan şiddetle reddetti ve kınadı...
Lütfen...
Büyük "işçi"lerin emekleri ile sitenin değerlerini sarsmayın...
LİTFEN!
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Bence C. Arıtman partiden ihraç edilmelidir.
Bugün Cumhurbaşkanı'nın açıklaması buna tuz biberdir.
Canan öyle düşünmese bu lafları etmezdi, Cumhurbaşkanı zat aynı düşünmese aynı şekilde karşılık vermezdi. Canan ile Abdullah arasında hiçbir fark yok...
Bu ülkenin Ermeni, Kürt veya herhangi bir etnik kökenden gelen vatandaşlarını Türk kökenlilerden aşağı gören bir Allahın kulu varsa , Allah onların belalarını versin, ancak benim beklentim, sosyal demokrat bir parti olduğu iddiasındaki CHP'ye...
Canan Arıtman gibi birini asla bünyenizde barındırmayın. Siz M. Esat Bozkurt gibi bir değeri bile bir sözü ile hem de tek parti döneminde, o bünyede barındırmadınız...
Ei şimdi mi olacak?
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
IRKCILIK
"Eşim Arap ben
Gürcüyüm
demek ırkçılık değilse, anneniz
Ermeniymiş demek ırkçılk olabilir mi?"
M. Ali Kılınç
23-Aralık-2008 Cumhuriyet G.Z.T.si Deniz Som.
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
IRKCILIK
"Eşim Arap ben
Gürcüyüm
demek ırkçılık değilse, anneniz
Ermeniymiş demek ırkçılk olabilir mi?"
M. Ali Kılınç
23-Aralık-2008 Cumhuriyet G.Z.T.si Deniz Som.
Sayın Mehmet Emin Sezen'in bu alıntısına katılamıyorum.
Alıntıda bir kimseye Ermeni demek ırkçılık mı? diye sorulmuş. Normal zekanın vereceği cevap çok açık; "HAYIR".
Ancak ve maalesef Cumhurbaşkanı ile ilgili olarak ileri sürülen bu sözler bana göre hakaret ve aşağılama olarak söylenmiştir. En azından belden aşağı vurmadır. Yeri ve zamanı değildir. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz derler. Cumhurbaşkanı ya da başka birisi kamuoyu önünde etnik kökeninden dolayı eleştirilmez. Fikirlerini, icraatlarını eleştiririrsiniz. Bu tarz söylem CHP vekilden çok; bu şekil hakaret ve aşağılamayı ilm-i siyaset kabul eden kesimlere yakışır. Sayın Canan ARITMAN bir gol atmıştır, ama kendi kalesine ya da boş kaleye gol atamamıştır.
Şimdi biz okuduğumuz onomastik kitaplardaki bilgiler ışığında Canan Sebataycı Dönmelerin sıkça kullandığı bir isimdir. Soyismindeki ARıtMAN (koyu ifadeler) Sebatayistlerin isim türetmede en sık kullandıkları kelimelerdir. Zaten kendisi de İzmir (yanlış olabilir sadece örnek için kullanıyorum) vekilidir. İzmir ise Sebatayistlerin en sık görüldüğü kenttir vs vs desek ne olacak.
Sayın Canan ARITMAN, bir kitap yazıp, orada Cumhurbaşkanının etnik kökeni hakkında araştırmaya dayalı bilgi verebilir ya da böyle bir kitabı örnek gösterip konuşabilirdi. Ancak yapmış olduğu ilmi, ahlaki değildir ve çamur at izi kalsın hesabındadır.
Ben, Devleti temsil makamında olanların Türklükle alakalarını elbette merak ederim (milletvekili, bürokrat, işadamı vs hepsi için geçerli). Ama bu şekil "annesinin kökenini araştırın Ermeni'ymiş" gibi bir şeyi kabul edemem. Varsa elinde bir kaynak, kitap koy ortaya biz de görelim.
Bir insanın Ermeni olarak doğması onun elinde olan birşey değildir ve bir insanın doğduğu toğrağı belirleme hakkı da yoktur. Bu onun kaderidir, yaratılışıdır her ne derseniz odur. Bir kişi salt etnik kökeni ya da doğum yeri ile yargılanamaz. İktidarın Ermenistan politikası böyle eleştirilmez.
Allah Sayın Deniz BAYKAL'a sabır versin. Amin.
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
CHP çarşaftan sonra bu kez Kur’an Kursu açılımı yapıyor. CHP Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkan adayı Sefa Sirmen, “Her mahalleye kuracağımız kültür evlerinde, Kuran kursu eğitimi de vereceğiz” dedi.
CHP’nin Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkan adayı Sefa Sirmen, her mahalleye kültür evleri açacaklarını ve bu evlerde Kur’an eğitimi verecekleri vaadinde bulundu..
Sefa Sirmen, şu açıklamayı yaptı:
“CHP’yi sanki dine karşı bir parti gibi tanıttılar, aslında hiç öyle bir şey yok. Her mahalleye, mahalle evlerini kuracağız. Bu evlerde değişik etkinlikler yapılacak. Bunun yanında Kur’an kursları da verilecek. Kur’an öğrenmek isteyen çocuklara, Diyanet’in denetiminde, müftülükler ile işbirliği içinde bunu yapacağız.. Her mahallede bunu yaygınlaştıracağız. Yani o mahallede ihtiyaç olan her şey o evlerde gerçekleştirilecek.”
CHP’li Sirmen, sanata ve kültüre değer verildiği gibi cami cemaatine de sahip çıkılması gerektiğini savundu.
İnternethaber
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Forum kurallarını 2000 küsür mesajda bile içselleştirememek bu olsa gerek...
Şimdi size "acemi" bir üye çıkıp da
"Siz "bilmemnehaber' sitesinin sanal muhabiri misiniz?"
diye sorsa HAKSIZ mı?
"Eeee kopyala-yapıştır tamam da... Ne olmuş yani? Nerede sizin görüşünüz?"
diye sorsa HAKSIZ mı?
Görüşünüzü yazarsanız uygun bir yanıt alacağınıza şimdiden kefilim...
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Bence iyi bir teklif, her mahalleye bir zengin veya şu kadar ton kömür yerine, her mahalleye hurafelerden arındırılmış bir Din Eğitim Merkezi daha çok yarar sağlar.
Millet kimin ne mal olduğunu anlar.:o
-
Re: N'olacak Bu CHP'nin Hali?
Alıntı:
mzden rumuzlu üyeden alıntı
Sanırım Abbas beyin sitemini anlıyorum.:p
CHP ye neden serzenişte bulunduğunu geçen bir gazetedeki haber sayesinde anladım.
CHP nin birileri için AVUKATLIĞA soyunduğunu ve cüppe giydiğini okumuştum. Herhalde mesleğinin elinden gitme endişesi var, Korkmayın sakın CHP nin avukatlığı sınırlıdır, onlar her şeye avukatlık yapmazlar...:p :p :p
(Şaka,Şaka)
her şakanın altında
sinsi bir çapanoğlu yatar........
göz görür ama yazık kendini göremez.
birisi çıkıp olamayacağı halde savcıyım derse
olabileceklerin avukatlığı yadırganmamalı.
yaww bu site birde hukuk sitesi.
hukuk 'un çiğnendiği bir olaylar zincirinde hukuk a sahip çıkması gerekenlerin bazılarının söyledikleri sözler gerçekten hukuk adına utanç verici
bu gün polis kimin evine bir suç delili aramak için girse eli boş çıkmaz.
tarfik polisi size ceza kesme niyeti varsa kurtulamassınız.
bu yüzden ahim
ince eleyip sık dokuyarak suçludan delile gitmeyi yasaklamıştır.
kötü avukat ne dediği iyi anlaşılan avukata denirmiş.
konuştuklarından yada yazdıklarından çok şey anlamadığın avukatlarsa en iyi leriymiş......
arkadaşlar iyi yoldasınız. tebrikler......
çünki ben bişey anlamadım.
anlama özürlü değilsem sizin geleceğiniz hayli parlak. saygılar......
ayazoglum