-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
@Custa :
Demokrasiye istenilen yerde binilip istenilen yerde inilebiliyorsa,ben demokrasi istemiyorum.Demokrasi AKP'nin dayattiklarini gormezlikten gelmek degildir,konu turban olunca hak ve ozgurluklerden yana olan bu parti,sendikalasma,grev gibi isci haklari soz konusu olunca neden ayni hassasiyeti gosteremiyor?
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
Demokrasi sadece dava açılınca mı sözkonusu oluyor? Gene sıkışınca mağdur rolleri...
ABD ye mi GÜLEN'e mi danışırlar bilinmez ama bu ülkenin hukuk konusunda tam ehil savcısı ve hukuki konularda kendini ispat etmiş yargıçlarını hiçe saymak asıl demokrasiye terstir. Hukuk eğitimini almış, senelerce yapmış oldukları görevler ile kendilerini ispat etmiş Anayasa Mahkemesi Hakimlerine de güvenmiyorsanız, en ufak bir hukuk ve demokrasi eğitimi almamış bir başbakana ben hiç güvenmem. (Hukuk fakültesinde demokrasinin ne olduğu çok iyi öğretilir, ancak nedense bazıları bunu bilmez veya bilemez).
İddianameye gelince, ben bir avukat olarak incelediğimde mükemmel olduğunu, abartı, hukuka aykırı delil veya gayri hukuki nitelendirme olmadığını söyleyebilirim. Ancak konu AYM hakimlerince çok daha iyi incelenecek ve doğru HUKUKİ karar verilecektir. Buna güvenim tamdır.
Ben yargının üstündeyim deniyorsa, o zaman Adalet yoktur. Adalet yoksa parti isminden en azından ADALET kelimesinin çıkarılmasını, sadece KALKINMA PARTİSİ (KP) olarak değiştirilmesini öneriyorum. Tabi bu arada bir avukat arkadaşın AKP'yi Adaleti KALDIRMA Partisi kinayesine çok güldüm. Eğer AKP kapatılırsa, tüm yaptığı kanunların eski hale iadesini, karman çorman hale getirilmiş hukuk sistemimizin eski durumuna getirilmesini istiyorum. Bir ülkenin kanunlarıyla bu kadar oynamak, düzeni alt üst etmek bile kanımca AYM'lik bir olaydır. Hukukun belirsizleşmesi, karıştırılması, uygulayıcılarının (hakim, savcı, avukat vd.) çaresizleştirilmesi bence başlı başına bir suçtur. Bu konunun da iddianameye ek olarak işlenmesini isterdim. Artık hukukçular kanunlara hakim değiller. Adalet BAKANLIĞI yönergeleriyle hareket eder hale geldiler. Şimdi kim SİYASET dedi, bir daha düşünsün !!!
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
Bir çok kişinin iddianameyi okumadan konuştuklarını görüyorum. Bir okuyun lütfen. Parti ne demek, parti kapatma nedenleri nelerdir, emsalleri, toplanan deliller vs. hukuki bilgileri ile tam anlamıyla bir TEZ niteliğindeki bu iddianameyi yabana atıp, sadece SİYASİ görüş bildirmeyi bir HUKUK sitesinde yazanlara yakıştıramıyorum. Okuyun ve lütfen üzerinde tartışalım. Yoksa kapatılsın kapatılmasın diyorsanız asıl siyaseti sizler yapıyorsunuz demektir. Artık siyaset susacak, hukuk konuşacaktır !
Sayın Çilek'İn kanunlar üzerinde bu kadar çok oynanmasının sakıncaları hakkındaki görüşlerine de tamamen katılıyorum. Özellikle hakim ve savcıların, kararsız kaldıkları, uygulama için bizzat adalet bakanlığı görüşü beklemek zorunda kaldıklarına bizzat şahit olduğumu, bunun bir ülkenin yasal sistemi için son derece sakıncalı olduğunu kabul ediyorum.
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
Sayın Harn Gür evet Laik olmamalarinin etkisi de olabilr geri kalmalarindan ben Laik düşmani değilim ve benim gibi milyonalrca insanda Laik düşmani değil tabiki bu sizin Laikliği yorumlama şeklinizde bağli değişebilir
Yeni çıkan yasaların çoğu AB uyum yasalaridir. Ve son olarak sosyal güvenlik yasasinda tepkilerin çok fazla olmasi nedeni ile geri adim atilmiştir yeni düzenleme yapilacaktir
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
Alıntı:
Custa rumuzlu üyeden alıntı
Sayın Harn Gür evet Laik olmamalarinin etkisi de olabilr geri kalmalarindan ben Laik düşmani değilim ve benim gibi milyonalrca insanda Laik düşmani değil tabiki bu sizin Laikliği yorumlama şeklinizde bağli değişebilir
Yeni çıkan yasaların çoğu AB uyum yasalaridir. Ve son olarak sosyal güvenlik yasasinda tepkilerin çok fazla olmasi nedeni ile geri adim atilmiştir yeni düzenleme yapilacaktir
Sayın Custa, laiklik dediğiniz gibi ne anladığınıza bağlı.
Geniş anlamıyla laisizm, özgür düşünce demektir. Ancak son zamanlarda bazılarının sadece geniş anlamına atıfta bulunarak, dar ve güncel ve aynı zamanda basit anlamı olan dinin devlet işlerine karışmaması gerektiği anlamını taşıyan laiklik kavramı suistimale uğratılmaya çalışılmaktadır. Takiye olarak da nitelendirilebilecek bu durum yüzünden iddianame düzenlenmiştir. İşte asıl mesele buradadır. Şu anda bir çok haber sitesinde neredeyse Yargıtay C.Savcısına dava açmaya varacak kadar bilinçsiz yorumlar görüyorum. Bir hukuk sitesi yöneticisi olarak bu konulara girmem doğru olmaz. Ancak, kasıtlı bir şekilde DEZENFORMASYON (bilinçsizleştirme, bulandırma) yapılmaya çalışıldığını üzülerek gözlemliyorum.
Bir partinin doğal olmayan yollardan kapatılması hiç bir kimsenin hoşuna gitmez. AKP de diğer partiler gibi bizim partimiz. Kadrosu da bizim insanımız. Ama tüm insanlar kadar bizim insanımız. Ayrıcalık veya üstünlük tanıyacak kadar değil. Ama bununla birlikte o partinin de HUKUKA SAYGI duymadığını duyunca, MÜSTEHAKTIR demekten kendimi alıkoyamıyorum.
O beğenilmeyen hukukçular, sizin çocuklarınız, hani üstün ahlaki değerlerle hiç bir masraftan kaçmadan, fedakarlıkla okuttuğunuz çocuklar, hukuk eğitimi ve terbiyesi almış çocuklar... Şimdi onlara saçmalıyor diyemezsiniz.
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
İddianamenin tam metnini bizlere sunduğunuz ve hukuki bir tartışma platformu açtığınız için teşekkür etmek isterim.
İddianamenin hukuka tamamen uygun olduğu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının hukuktan doğan yetkisini yine hukuka uygun olarak kullandığı ve titiz bir çalışma sonucunda AKPnin eylem ve söylemlerinin Anayasanın laiklik ilkesine aykırılık taşıdığı kanaatine ulaştıktan sonra konuyu yetkili makam olan Anayasa Mahkemesi'ne intikal ettirdiği açık.
Ancak anlaşılan o ki, AKP'li vekillerin hiçbirisi zahmet buyurup göz atmadılar iddianameye.
Nitekim bunu açıkça dile getirmekten de kaçınmadılar. Aşağıdaki alıntılar AKP'nin hukuk hakkındaki düşüncelerinin açık ikrarıdır:
"aldığımız oylar yeterlidir, hukuk -işimize geldiği zaman işimize geldiği şekilde kullanıp sonra kenara attığımız- bir ARAÇ, bunun dışında bir HİÇTİR." (tren benzetmesi de uygun olabilir tabi!)
Tayyip Erdoğan'ın, kapatma talebini haklı çıkarmak istediğini düşündüren müthiş yorumu:
"Kulakları vardır duymazlar, gözleri vardır görmezler, dilleri vardır gerçekleri söyleyemezler"
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in okumadığı çok açık olan iddianameye dair, adalet bakanlığıa rağmen hukuktan çok uzak yorumları:
''Hiç umurumuzda değil. Hiç üzerinde durmuyoruz. Ben o 71 kişinin kimler olduğunu bile merak etmiyorum. Çünkü ciddiye almıyorum."
''Kapatma davasında, milletvekillikleri düşeceklerin listesinde olamadığım için üzülüyorum."
"Dün akşam otaya çıkan durum bize değil, millet iradesine karşıdır''
''Boşuna sevinmeyin, avucunuzu yalayacaksınız''
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay:
"..öyle anlıyorum ve üzülüyorum ki Türkiye'nin iyiye gitmesini ve ileriye gitmesini istemeyen çevreler çok önemli yerlere sızmışlar. Türkiye bununla hesaplaşacaktır, meraklanmayın."
TBMM Başkanı Köksal Toptan'ın makamını ve sorumluluklarını unuttuğu yorumları:
"50 yıl öncesinde mi yaşıyoruz? Çağdaş demokrasilerde partileri halk kurar ve kapatır. ... bu Meclis'in yüzde 86'sı halkın siyasi düşüncelerini burada yansıtıyor ama bu yüzde 86'nın yüzde 56'sının partisinin kapatılması için Anayasa Mahkemesi'nde dava görüldüğünü nasıl anlatayım?"
TBMM Eski Başkanı Bülent Arınç'ın her zamanki gibi, hukuka, siyasete ve adaba uygun yorumları:
"Ben bu davada yargılanmaktan gurur duyarım. Yargılanmasaydım kendimden şüphe ederdim. Akla, mantığa ve adalete uymayan bir dava"
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu:
“Şimdi yeni bir insan türü icat ediyorum. Hiçbir şey üretmeyip de memleketin önüne engeller koyan insana da bir tarif yapıyorum. Muzur insan... Bundan neyi kastettiğimi herkes anladı.''
Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk Özak:
“Biz milletin ne dediğine bakalım”
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
İddianameyi okuma zahmetine katlanamayacak ve fakat hiçbir bilgiye dayanmayan yorumlarda bulunmadan da duramayacaklar için iddianamenin "Recep Tayyip Erdoğan’ın laiklik ilkesine aykırı eylem ve demeçleri" başlığından alıntılar yapalım.
"Türkiye'de şu anda birilerinin şeriatı var. Ama bu şeriat tükendi. Şu anda kahrolsun şeriat diyenler, kendi kendilerine kahroluyorlar."
"Ben İstanbul’un imamıyım."
"Elhamdülillah şeriatçıyım."
"İmamlar da nikâh kıysın."
"Minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız, müminler asker."
"Ben tekkeye değil dergâha gittim…."
"Bir buçuk milyarlık İslam alemi Müslüman Türk milletinin ayağa kalkmasını bekliyor. Kalkacağız. Şu anda içte onun ışıkları göründü. Allahın izniyle."
"Hem laik, hem Müslüman olunmaz. Ya Müslüman olacaksın, ya laik. İkisi bir arada olduğu zaman adeta ters mıknatıslanma yapar. Mümkün değil, ikisinin bir arada olması. Durum böyle olunca ben Müslüman’ım diyenin tekrar yanına gelip bir de aynı zamanda da laikim demesi mümkün değil. Niye? Çünkü Müslüman’ın yaratıcısı olan Allah kesin hakimiyet sahibidir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Bak yalan koskoca bir yalan."
"Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor, laiklik elden gidiyor. Yahu, bu millet istedikten sonra tabii elden gidecek yahu! Sen bunun önüne geçemezsin ki."
‘‘Modern bir İslam devleti olarak Türkiye, medeniyetlerin uyumuna örnek olabilir’’
"İslam ile laikliği yan yana tanım olarak getirmek yanlış olur. Kişiler laik olmaz."
“Bazıları laikliği din gibi algılıyor. Laiklik din olursa aynı anda Müslüman olunamaz. İnsan iki dine mensup olamaz. "
"Ben insan olarak laik değilim; devlet laiktir."
"Doğumevlerinde sadece kadın doktorlar çalışacak. Adil düzenin sağlık anlayışı da görülecek."
''Siyasete girerken farklı, siyasetten sonra farklı bir yaşam tarzı mı uygulayacağım, halkımı mı aldatacağım? Dün neysem, bugün de oyum, değişemem, değişmedim''
"Mahkemenin de bu konuda söz söyleme hakkı yoktur. Söz söyleme hakkı din ulemasınındır."
"Velev ki (türbanı) bir siyasi simge olarak taktığını düşünün. Bir siyasi simge olarak takmayı da suç kabul edebilir misiniz?"
"Biz o beyaz çarşaflarla beraber yola çıktık. Biz bu konuda bedel ödemeye hazırız."
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
Alıntı:
kronikyorgun rumuzlu üyeden alıntı
"Minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız, müminler asker."
Hatırladığım kadarıyla bu cümle için yargılanmış ve ceza takdir edilmişti. Şimdi aynı söz için tekrar yargılanması söz konusu olacağını sanmıyorum, ancak bunu ceza hukuku açısından TEKERRÜR olarak değerlendirmek mümkündür kanaatindeyim.
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
Sn.Başsavcının yaptığı iş hukuki boyutları ile düşünülmüş doğru bir hareket olduğunu düşünüyorum madem Akp bunun kanunsuz olduğunu düşünüyor o zaman parti kapatılmasını kanundan çıkarmalıydı çoğunluk elinde idi Başörtüsü yasağını kaldırırken herkes hukuka saygılı olsun diye bağırıyorlardı şimdi kendileri hukuka güvenleri olamadığı için kıyameti koparıyorlar çünkü bu kararı verenleri kendileri atamadılar neden şimdi kendileri hukuka saygılı olmuyorlar neden çünkü sonuçta bu hukuksuz bir durum değil??? artık herkes hukuka saygılı olsun artık hepimiz yargıya yargıça savcıya avukata güvenelim yoksa demokratik olamayız..
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
AK Parti'yle ilgili kapatma davası Türkiye'de olduğu gibi bütün dünyada da şaşkınlıkla karşılandı. En sert tepki AB ülkelerinden gelirken, Avrupa Parlamentosu'ndaki grupların başkanları, davaya inanmakta zorlandı.
bence 367 komedisinden bu yana anlasiliyorki yargi siyasallasmistir ve birtakim güçlerin oyuncagi haline gelmiştir ve durumun bu hale gelmesinin sebebi şuan yarginin başinda olan kişiler
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
Alıntı:
kronikyorgun rumuzlu üyeden alıntı
...
Ancak anlaşılan o ki, AKP'li vekillerin hiçbirisi zahmet buyurup göz atmadılar iddianameye.
Nitekim bunu açıkça dile getirmekten de kaçınmadılar. Aşağıdaki alıntılar AKP'nin hukuk hakkındaki düşüncelerinin açık ikrarıdır:
"aldığımız oylar yeterlidir, hukuk -işimize geldiği zaman işimize geldiği şekilde kullanıp sonra kenara attığımız- bir ARAÇ, bunun dışında bir HİÇTİR." (tren benzetmesi de uygun olabilir tabi!)
Tayyip Erdoğan'ın, kapatma talebini haklı çıkarmak istediğini düşündüren müthiş yorumu:
"Kulakları vardır duymazlar, gözleri vardır görmezler, dilleri vardır gerçekleri söyleyemezler"
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in okumadığı çok açık olan iddianameye dair, adalet bakanlığıa rağmen hukuktan çok uzak yorumları:
''Hiç umurumuzda değil. Hiç üzerinde durmuyoruz. Ben o 71 kişinin kimler olduğunu bile merak etmiyorum. Çünkü ciddiye almıyorum."
''Kapatma davasında, milletvekillikleri düşeceklerin listesinde olamadığım için üzülüyorum."
"Dün akşam otaya çıkan durum bize değil, millet iradesine karşıdır''
''Boşuna sevinmeyin, avucunuzu yalayacaksınız''
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay:
"..öyle anlıyorum ve üzülüyorum ki Türkiye'nin iyiye gitmesini ve ileriye gitmesini istemeyen çevreler çok önemli yerlere sızmışlar. Türkiye bununla hesaplaşacaktır, meraklanmayın."
TBMM Başkanı Köksal Toptan'ın makamını ve sorumluluklarını unuttuğu yorumları:
"50 yıl öncesinde mi yaşıyoruz? Çağdaş demokrasilerde partileri halk kurar ve kapatır. ... bu Meclis'in yüzde 86'sı halkın siyasi düşüncelerini burada yansıtıyor ama bu yüzde 86'nın yüzde 56'sının partisinin kapatılması için Anayasa Mahkemesi'nde dava görüldüğünü nasıl anlatayım?"
TBMM Eski Başkanı Bülent Arınç'ın her zamanki gibi, hukuka, siyasete ve adaba uygun yorumları:
"Ben bu davada yargılanmaktan gurur duyarım. Yargılanmasaydım kendimden şüphe ederdim. Akla, mantığa ve adalete uymayan bir dava"
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu:
“Şimdi yeni bir insan türü icat ediyorum. Hiçbir şey üretmeyip de memleketin önüne engeller koyan insana da bir tarif yapıyorum. Muzur insan... Bundan neyi kastettiğimi herkes anladı.''
Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk Özak:
“Biz milletin ne dediğine bakalım”
Buna halk dalkavukluğu mu deniyordu? Evet, öyleydi sanırım. Ama işin hazin tarafı maalesef halk da bundan pek bi hoşlanıyor.
Bayanlar, baylar, artık ülkede "Hukuk" rating yapmıyor; ülkenin yeni tartışma dili yukarıdaki gibi...
Hadi hayırlı traşlar...
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
İlginç benzetme ve tespitler olduğu için yazıyı buraya aldım.
Devlet, hükümete “yeter” dedi!
Son dönemde hükümet eden siyasi partinin “artan kendine güveni” ve “biz her şeyi yaparız, nasıl olsa ses çıkaran yok” tavrı, dün akşam itibarıyla devletin çarklarından sadece birinin attığı bir adımla son bulmuş oldu; Devlet, hükümete “yeter, yol bitti” dedi...
Diyeceksiniz ki; davanın sonucu belli değil, nasıl son buldu!
Sevgili dostlar, şu aşamada atılan adım en az sonuç kadar “dikkate değer”... Önemli olan “biz her şeyiz” mantığı içindekilere “yeter, burada sizlerden başka birileri daha var, buranın kuralları, gelenekleri, sahipleri var” mesajını vermek ve “yeter” demek!
Bu noktada başka bir soru soralım; Devlet, hükümete karşı olabilir mi ?
Olabilir... Devleti bir uçak gibi düşünün, devlet “yapının özünü” yani uçağın gövdesini, gövdenin doğayla temasını- işleyiş prensiplerini kısacası “esas olanı” teşkil eder, hükümetler ise bu yapıyı önceden konmuş kurallarla belli bir süre “idare etmek” için seçilirler... Uçak örneğinden devam edersek “hükümetler” pilot olarak “ana gövde” içinde belli bir süre yer alırlar. AKP’nin en büyük hatası da burada oldu. Pilot olduğunu unutup, uçağın “yapısıyla, koltuklarıyla, motorlarıyla” oynamaya hatta uçağın içinde yol aldığı doğa ile uçuş prensiplerini değiştirip “yeni bir model” yaratmaya kalktı... Ne oldu ? Uçağın sahibi geldi ve “hop gardaş” deyiverdi ! AKP yine çok şanslı; uçağın “en kibar sahibi, karşısındakine şans tanıyan” sahibi geldi, Allah korusun ya diğer sahipleri gelip “uçağa toptan el koysalardı!”
Sevgili dostlar, burada aklınıza başka bir soru gelebilir; milletin verdiği yüzde 47 önemli değil mi? Bu oylar “AKP’yi sahip” yapmaz mı?
Yapmaz... Yapılan oylamayla ortaya çıkan iktidarlar “pilot” seçimi gibidir. Uçağın “yapısı, rotası, gideceği yer, geldiği yer, doğa ile uyum içinde nasıl uçtuğu” gibi ana dinamikler bellidir, her şey hazır olan uçağa sadece pilot seçilir ve “pilot” kendi takdirine göre “bir uçuş” stili benimser. Verilen yüzde 47 oy (bir detay daha düşelim; yüzde 53 AKP’ye oy vermemiş yani uçağın çoğunluğu “pilotaj yapılmasına” bile karşı) pilotların kim olacağına işaret eder ve ne kadar yüksek oran ile seçilmiş olursa olsun, pilot kardeşlere “uçağın orası burası ile oynama” hakkı vermez.
Sonuç: Devlet ile hükümet arasındaki ayrımı “idrak” edemeyen ve her fırsatta “Devleti kendine benzetme, ideolojik hale getirme” hamleleri yapan iktidar partisine yani uçakla oynayan pilotlara, devletin en kibar “dur” işareti geldi. Devamı nasıl oluşursa, oluşsun önemli olan birileri “dur” dedi ve hepimizin, ülkemizin, rejimin bir büyük şansı olarak “en sakin söyleyebilecek” kesimden bu ses yükseldi... Hükümet eden siyasi parti artık şunu anlamalı; “bundan sonrası yok”! Uçağı “riske” atmadan “pilotaja” devam etsin ve lütfen artık “sakin” dursun!
Son söz: Yukarıda “dava açılma” sürecini analiz ettik. Dava açılabilir, parti de kapatılabilir. Asıl iş ondan sonrasında. Türkiye 2003-2007 arasında “çok ağır darbe yedi”. Bütün telekomünikasyon şirketleri, bankaları, ağır endüstriyel tesisleri, limanları, tersaneleri satıldı. Şimdi asıl iş “yeni bir milli irade tesis” ederek, bu süreci tersine çevirmek ve Türkiye’nin “tasfiyesine her alanda dur” diyerek, buraları mutlaka geri almak!
Not : Hükümete yakın bir guruba satılan bir gazete manşet atmış; “Meclisi de kapatsaydınız!” Onlara sadece şunu söyleyeceğim; eğer biraz uğraşıp bizler gibi gidişatı sorgulamayı deneseydiniz, açılan bu davanın Meclis’in “açık kalmasının sigortası” olduğunu anlardınız! Anlayana bu cümle de çok şey var!
Yiğit Bulut / Vatan
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
ADALET ve KALKINMA ... Her ikisi de parti adında olmakla birlikte malesef, icraatında bu kelimelerin yansımalarını göremedik.
ADALET : AB uyum yasalarıymış, hukuktan anlamayanları cezbedecek sihirli söz. Ama sırf hukuki nete bakarsanız yeni yasaların çoğu fiyaskodan ibaret. Hukuk düzeni DAĞITILMIŞ ve en önemlisi RUHUNU kaybetmiş. Anti laik söylemler de cabası.
KALKINMA : Buna bir hukuk sitesinde fazla tartışmanın yeri yok. Cebinizdeki para arttıysa, bana SUS, haksızsın deyin, ben anlarım sadece benim yeteneksiz olduğumu.
VE SON BİR NOT DA SESSİZLERE: Böyle ciddi bir konuda koyun gibi sessiz oturup, güdülmeyi bekleyenler, hukuka yaslanmaya kalktıklarında, hukuktan medet umduklarında karşılarında aynen onlar gibi sessiz hukukçuları bulacaklardır !
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
Alıntı:
Custa rumuzlu üyeden alıntı
bence 367 komedisinden bu yana anlasiliyorki yargi siyasallasmistir ve birtakim güçlerin oyuncagi haline gelmiştir ve durumun bu hale gelmesinin sebebi şuan yarginin başinda olan kişiler
+1000
Yargının siyasallaştığı artık ayan beyan ortada. Sokaktaki sade vatandaş bile görüyor artık durumu. Fazileti kapattıran masonist odaklar tahminimce yine iş başında. Gelecek seçimde %47 olan oy %60-70'lere çıkar ve inşallah sonrasında ülkemiz Cezayir'e dönmez. :(
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
Alıntı:
illegal rumuzlu üyeden alıntı
Böyle ciddi bir konuda koyun gibi sessiz oturup, güdülmeyi bekleyenler, hukuka yaslanmaya kalktıklarında, hukuktan medet umduklarında karşılarında aynen onlar gibi sessiz hukukçuları bulacaklardır !
Harika bir söz...
Vekaletname nedir bilir misiniz? Ya vekil nedir?
Bunu hukukçular çok iyi bilir. Vekil, kendini vekil tayin eden kişinin arzu ve isteklerine bağlı olarak ve onun adına işlem yapan kişidir. Bu avukatlıkta da böyledir, TBMM'ne MilletVEKİLİ olarak seçilen kişiler için de böyledir.
Vekil vekillik görevini SUİSTİMAL edemez !
Vekil VEKALETNAMEDE kendine VERİLMEMİŞ hak ve yetkileri kullanamaz. Kullanırsa YETKİ AŞIMI olur.
AKP, parti kitapçığında ülkedeki laikliği yıkacağım, hukuk düzenini tanımayacağım ve hatta altüst edeceğim demişse o zaman halk bunu istedi vekil de uyguladı deyip bir nebze müsterih olacağım. (Tabi kanunsuz işlem vekilce yapılmaması gerektiğini de ekleyeyim).
Eğer, AKP parti programında bu Laikliği kaldıracağım, hukuk düzeni tanımadan siz ne isterseniz yapacağım ey halkım DENMİYORSA, bu durumda AKP'ye oy veren bir çok vatandaş kandırılmış, HULÜS ve SAFFETİ ile oynanmış demektir ki, vekillerin illegal harektelerini, VEKALETNAMEDE olmayan yetkileri kullandığını gören CUNHURİYETİMİZİN SAVCISI çok doğru ve çok yerinde bir iş yapmıştır derim. Ve hatta AYM'nden de aynı doğrultuda, halktan alınmayan bir yetkiye dayanarak işlem yapan, yaptıkları çoğu icraat VEKALETSİZ İŞ GÖRME hükmünde olan bir partiyi (hangisi olursa olsun, partiler gider, DEVLET kalır) KAPATMASI GEREKİR. Kapanmasına karar vermezse işte o zaman YARGININ SİYASALLAŞTIĞINI söylemek gerekir.
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
Alıntı:
Kdz.Ereğlili rumuzlu üyeden alıntı
+1000
Yargının siyasallaştığı artık ayan beyan ortada. Sokaktaki sade vatandaş bile görüyor artık durumu. Fazileti kapattıran masonist odaklar tahminimce yine iş başında. Gelecek seçimde %47 olan oy %60-70'lere çıkar ve inşallah sonrasında ülkemiz Cezayir'e dönmez. :(
"Yargının siyasallaştığı" cümlesini kullanarak ve vatandaşa ezberleterek KENDİ KADROSUNU o makamlara getirmek isteyenler herhalde diğer insanları akılsız sanıyor.
YÖK'Ü siyasallaşıtı deyip, kendi adamını getiren kim? (Bir çok kurumda da aynısı)
Vallahi çok akıllısınız, kuruma siyasallaşmıştır de, adamları kaçır, sonra da kendi SİYASİ amacın için kendi adamını getir. Yemezler, sen siyasallaştıracağına ben siyasallaştırırım canım. HUKUKÇULARIN gezindiği bir HUKUK sitesinde yazıyorsunuz. Mantıklı konuşun, dezenformasyon yapmaya çalışmayın derim. Ben yemeyim sen ye denmesini bekliyorsanız, Hadi ordan canım !
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
Üzülerek görüyorum ki, iddianameyi okumayı aklından dahi geçirmeden bilmedikleri bir konu hakkında, hiçbir bilgiye dayanmayan içi boş ve ezber yorumlarda bulunmayı tercih edenler, yukarıya alıntıladığım, Tayyip Erdoğan'ın iddianamede yer alan sözlerini dahi okuyamamışlar ki bu konuyu tamamen teğet geçtiler.
Acaba daha açık sorarsak, bu arkadaşların ezber bozmaları mümkün olur mu?
Aşağıdaki bu sözler laik bir bakış açısını mı yansıtmaktadır?
"Hem laik, hem Müslüman olunmaz. Ya Müslüman olacaksın, ya laik. İkisi bir arada olduğu zaman adeta ters mıknatıslanma yapar. Mümkün değil, ikisinin bir arada olması. Durum böyle olunca ben Müslüman’ım diyenin tekrar yanına gelip bir de aynı zamanda da laikim demesi mümkün değil. Niye? Çünkü Müslüman’ın yaratıcısı olan Allah kesin hakimiyet sahibidir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Bak yalan koskoca bir yalan."
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
Alıntı:
kronikyorgun rumuzlu üyeden alıntı
"Hem laik, hem Müslüman olunmaz. Ya Müslüman olacaksın, ya laik. İkisi bir arada olduğu zaman adeta ters mıknatıslanma yapar. Mümkün değil, ikisinin bir arada olması. Durum böyle olunca ben Müslüman’ım diyenin tekrar yanına gelip bir de aynı zamanda da laikim demesi mümkün değil. Niye? Çünkü Müslüman’ın yaratıcısı olan Allah kesin hakimiyet sahibidir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Bak yalan koskoca bir yalan."
Ben Anayasa Mahkemesi olsaydım hükmüm şu olurdu:
İncelenecek konu kalmadığından yargılamaya son verildi.
HÜKÜM:
1) Cumhuriyet'in temel niteliklerini ihlal etme amacının odak noktası olduğu sübuta eren AKP'sinin kapatılmasına
2) Alıntıdaki sözü edenlerin ÖMÜRBOYU siyasetten men edilmelerine, İRAN'da siyaset yapmaları konusunda muhtariyetlerine...
diye karar verirdim.
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
Kapatma davasına birkaç noktadan bakmakta yarar var. Ama bu aşamada sanırım hukuksal açıdan bakmak en önemlisi.
İddianameye oldukça detaylı ve özenli hazırlanmış görüntüsü verilmeye çalışılmış olmakla birlikte, parti kapatma açısından yeterli ve tatmin edici hukuksal verileri içermediği kanısındayım.
AKP’nin eleştirilecek bir çok yönü vardır ve biz de zaman zaman bu eleştirileri yapmaktayız. Sayın Başbakan’ın son demeçlerinden olan “katili affetme yetkisi devlette değil, maktulün ailesindedir” sözü bunlardan en tazesidir ve iddianamede bu söz de kapatama gerekçelerinden biri olarak ileri sürülmektedir.
Kadrolaşma, sivri laflar, seçim sonuçları şımarıklığının verdiği cüret, yolsuzluklar konusunda AKP’yi şiddetle eleştirebiliriz ve eleştirmeliyiz de.. Ama parti kapatmak bambaşka bir şeydir.
İddianamede ileri sürülen çok sayıdaki kapatma gerekçeleri, hepimizin bildiği basında çıkmış olaylar ve demeçler. Bunların parti kapatma için yeterli olmadığını düşünüyorum. Kaldı ki, ileri sürülen bazı gerekçelerin, bırakın parti kapatmayı fazla eleştirilecek tarafı dahi yoktur.
Örneğin, Sayın Başsavcıya göre, rahmetli Özal’ın dindarlığını övmek parti kapatama gerekçesi kabul edilmeli. Bu nasıl bir gerekçedir? Özal’ın lehinde ya da aleyhinde herkes her şeyi söylüyor zaten. Dindarlığını övmek parti kapatmanın gerekçesi olabilir mi?
Türkiye’deki etnik farklılıkları bağlayan bir din bağından söz etmek neden gerekçe olsun? Böyle bir bağın varlığını ve fonksiyonunu söylemek normal olduğu gibi, bu bağın hiçbir fonksiyonu olmadığı da iddia edilebilir.
“Hepimizi yaratan Allah’tır, ayrıma ne gerek var” sözlerine katılırız veya katılmayız, ama böyle bir sözün parti kapatma için ileri sürülmesini hukuken haklı mı bulacağız?
İftar çadırı açıldı diye parti kapatılır mı? Sayın Başsavcıya göre kapatılmalı.
“Hoş geldin Ramazan” pankartı için parti kapatılır mı? Sayın Başsavcıya göre kapatılır?
“En büyük dileğim başı kapalı kızlarımızla başı açıkların el ele dolaştığı üniversite” sözünden nasıl bir parti kapatma sonucu çıkartılabilir. Türbanın üniversitede serbest olmasını isteyen var istemeyen var. İnsanlar bu konuda görüşlerini söylemeyecek mi? Sayın Başsavcıya göre türbanın yasaklanması yönünde görüş bildirmek serbest, ama türbanı serbest bırakma yönünde görüş bildirmek parti kapatmak gerekçesi.
İddianamedeki gerekçelerin önemli bir kısmı türbana ayrılmış. Üniversitelerde türbanın serbest bırakılması yönünde görüş bildiren bir çok milletvekili için yasaklama isteniyor.
Başsavcının bu görüş, düşünceyi açıklama özgürlüğüne vurulmuş bir darbeden başka bir şey değil. Çünkü türban konusundaki görüş açıklamaları dahi yasaklanmak isteniyor. Memleketteki önemli ve güncel bir konu hakkında bir partinin görüş açıklamasından daha doğal ne olabilir? Konuşma özgürlüğü neden kısıtlansın? Demokrasilerde özgürlük esas iken, siyasal partilerin konuşma konusunda daha da özgür olması gerekir. Çünkü onlar, sorunları çözme mevkiinde olanlardır. Bu nedenle de türban konusunda da görüşlerini açıklamaları gayet doğaldır.
Aynı husus, imam hatiplerle ilgili katsayı konusunda da geçerlidir. İmam hatip mezunlarının üniversite sınavındaki katsayı problemi konusunda görüş bildirmek de iddianameye göre suç oluşturmuş. Bırakın adım atmayı, konuyu konuşmuş olmak dahi suç. “İmam hatip mezunları da polis olabilsin” demiş birisi ve bunu söylemek de suç olmuş. Bunların polis olmasını isteriz veya istemeyiz. Eleştirebiliriz. Ama bunun için parti kapatılır mı?
Sayın Başsavcıya göre, suçlanan milletvekillerinin kapatılmış bir başka partiden geliyor olmaları da eleştirilecek bir husus. Kapatılan bir partiden gelmek neden suç olsun?
90’lı yıllarda yapılmış konuşmalar sonradan kurulan bir partinin kapatılması için hukuken gerekçe olabilir mi? Ben olamaz diye biliyorum. Ama Başsavcı bizden iyi bildiğine göre, ona göre olabiliyor.
Fethullah Gülen cemaatine ait okullara elçilerin yardımcı olmaları istenmiş ve bu da suçmuş. Bu okullarla ilgili bırakın İslamcıları, rahmetli Ecevit ne demiş, sol görüşlü Prof. Dr. Toktamış Ateş ne demiş?
Bu arada belirteyim; Fethullah Gülen için “tarikat lideri” ifadesi kullanılmış ki, bu da Sayın Başsavcı’nın bu konularda bilgisizliğini gösteriyor. Fethullah Gülen cemaatinin tarikatla ilgisi yoktur. Tarikatla cemaati karıştırmış Sayın Başsavcı..
Sayın Başbakan’ın mahkumiyetine neden olan okuduğu şiir, bu defa da parti kapatma için gerekçe olmuş. Bir koyundan kaç post çıkartacaksınız Sayın Başsavcım?Yedekte bekletip, gerekli oldukça ısıtıp ısıtıp sofraya sürmek de ne demek oluyor?
Açık söylemek gerekirse bu iddianamede bizim de katılmadığımız bir sürü gereksiz sivri laflar var. Ama bunların hiç biri parti kapatmanın gerekçesi olamaz. Bunlar, laiklik aleyhtarlığının odak olması anlamına gelmez.
Aslında iddianamedeki laiklik tanımı dahi laik bazı yazarlar tarafından eleştirilmektedir.
Bu iddianame hukuken yeterli değildir. Oldukça subjektif ve dar bir laiklik yorumuna dayanmaktadır.
Yargıtay’ın eski başkanlarından Sayın Sami Selçuk, bu iddianamedeki laiklik yorumunun tam tersini iddia ederek, laikliğin özgürlükçü yorumunu yapmıştı. Bu özgürlükçü laiklik yorumuna göre bu iddianame bir yasaklama bildirisine benziyor.
Biraz da konunun başka yönüne bakalım. 1960’dan bu yana yanılmıyorsam 26 parti kapatmışız. Avrupa’da da parti kapatması var diyenler, acaba bizdeki gibi olduğunu iddia edebilirler mi? Biz de parti kapatmak bir yol haline gelmiş durumda.
Şu anda DTP ve AKP kapatılma riski ile karşı karşıya. Bu iki parti kapatılırsa Güneydoğu’daki vatandaşlarımız hangi partiye oy verecek? CHP’ye veya MHP’ye mi? Bu bölgede CHP ve MHP var mı? Bölgenin sorunları, askeri önlemlerin yanında demokratik kanalların açık tutulmasını gerektirmiyor mu? Bu kanalları kapatırsak dağa çıkmayı nasıl engelleyeceğiz?
AKP’nin kapatılmasının 27 Mayıs askeri darbesinden ne farkı var? Demokrat Parti 1950’li yılların sonuna doğru bir çok olumsuz icraatı ve konjoktür nedeniyle yıpranma sürecine zaten girmişti. Ama seçim sandığı beklenmeden darbe yapıldı. Peki darbe sonrasındaki seçimler de ne oldu? Uzun yıllar memleketi AP’nin yönetmesi sağlandı.
Şu anda da AKP yıpranma sürecine girmiş durumdadır ve bu parti kapatılırsa yıpranma süreci duracak ve yeni bir oluşumla daha güçleneceklerdir?
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
Sn.Abbas BİLGİLİ
Dediklerinize hak veriyorum ama benim düşüncem 1960' dan bu yana 26 parti kapattığımızı yazmışsınız buna rağmen kendini demokratik ve özgürlükçü gören hiçbir iktidar bu parti kapatmayı kaldırmamış, AKP değiştirmedik bir kanun bırakmadı, kaldı ki en çok onların canı yandığı düşünülürse bu çoğunlukla neden bu hükmü kaldırmadılar o zaman ??? kimse boşuna feryat etmesin bence bu Anayasal bir durum olduğuna göre tartışılacak bir yön bulamıyorum ben, eğer ortada bir suç varsa herkes cezasını çekmeli bu iktidar partisi olsa bile...
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
İşte Demokrat AKP;
AKP yönetimi, partiye kapatma davası açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın bu yetkisini elinden almaya hazırlanıyor. AKP’nin hukukçu kurmayları, parti kapatma yöntemi ve ’odak olma’ şartlarını yeniden düzenleyen köklü bir Anayasa düzenlemesi için, hafta sonu yoğun mesai yaptı.
Mevcut Anayasa taslağından farklı olarak ’mini paket’ şeklinde planlanan düzenlemeye göre, Yargıtay Başsavcısı’nın yetkileri elinden alınacak. Bu amaçla, anayasalarında parti kapatmaya yer veren Almanya, Portekiz, İspanya ve İtalya’daki hukuk normları ve uygulamalar incelendi.
Alıntıdır:Hurriyet
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
akp nin kapatılması na yönelik dava adı üstünde bir dava . bu dava açma hakkı ve görevi olan bir kurum tarafından gayet hukuki bir şekilde açılmıştır. bunda tartışılacak bir durum görmüyorum. dava sonucu ne olur bilinmez ama iktidar partisi hakkında böyle bir dava açılması ,hele hele cumhurbaşkanınında iddianamede adı geçmesi düşündürücüdür. yargıtay cumhuriyet başsavcısı önemli bir tehlike görmeden bu davayı açmazdı. yerinde hatta geç kalınmış bir dava . öte yandan sizden bir ricaaa " iddianamenin tam ve orijinal metnini nerden bulabilirim"
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
Tartışmayı hukuki boyuta çekebilmek için Anayasa'nın 69. maddesini de buraya almakta yarar var sanırım.
B. Siyasî partilerin uyacakları esaslar
MADDE 69. – (Değişik: 23.7.1995-4121/7 md.) Siyasî partilerin faaliyetleri, parti içi düzenlemeleri ve çalışmaları demokrasi ilkelerine uygun olur. Bu ilkelerin uygulanması kanunla düzenlenir.
Siyasî partiler, ticarî faaliyetlere girişemezler.
Siyasî partilerin gelir ve giderlerinin amaçlarına uygun olması gereklidir. Bu kuralın uygulanması kanunla düzenlenir. Anayasa Mahkemesince siyasî partilerin mal edinimleri ile gelir ve giderlerinin kanuna uygunluğunun tespiti, bu hususun denetim yöntemleri ve aykırılık halinde uygulanacak yaptırımlar kanunda gösterilir. Anayasa Mahkemesi, bu denetim görevini yerine getirirken Sayıştaydan yardım sağlar. Anayasa Mahkemesinin bu denetim sonunda vereceği kararlar kesindir.
Siyasî partilerin kapatılması, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesince kesin olarak karara bağlanır.
Bir siyasî partinin tüzüğü ve programının 68 inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı bulunması halinde temelli kapatma kararı verilir.
Bir siyasî partinin 68 inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı eylemlerinden ötürü temelli kapatılmasına, ancak, onun bu nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiğinin Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi halinde karar verilir. (Ek cümle: 3.10.2001-4709/25 md.) Bir siyasî parti, bu nitelikteki fiiller o partinin üyelerince yoğun bir şekilde işlendiği ve bu durum o partinin büyük kongre veya genel başkan veya merkez karar veya yönetim organları veya Türkiye Büyük Millet Meclisindeki grup genel kurulu veya grup yönetim kurulunca zımnen veya açıkça benimsendiği yahut bu fiiller doğrudan doğruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde işlendiği takdirde, söz konusu fiillerin odağı haline gelmiş sayılır.
(Ek: 3.10.2001-4709/25 md.) Anayasa Mahkemesi, yukarıdaki fıkralara göre temelli kapatma yerine, dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili siyasî partinin Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına karar verebilir.
Temelli kapatılan bir parti bir başka ad altında kurulamaz.
Bir siyasî partinin temelli kapatılmasına beyan veya faaliyetleriyle sebep olan kurucuları dahil üyeleri, Anayasa Mahkemesinin temelli kapatmaya ilişkin kesin kararının Resmî Gazetede gerekçeli olarak yayımlanmasından başlayarak beş yıl süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve deneticisi olamazlar.
Yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan ve Türk uyrukluğunda olmayan gerçek ve tüzelkişilerden maddî yardım alan siyasî partiler temelli olarak kapatılır.
(Değişik: 3.10.2001-4709/25 md.) Siyasî partilerin kuruluş ve çalışmaları, denetlenmeleri, kapatılmaları ya da Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmaları ile siyasî partilerin ve adayların seçim harcamaları ve usulleri yukarıdaki esaslar çerçevesinde kanunla düzenlenir.
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
Sn.Av.Abbas Bilgili, masumane düşününce yalnız başına din konuşmak tabii ki bir partinin kapatılması nedeni olamaz, ancak o partinin amacı din odaklı, din merkezli bir devlet oluşturmak olunca ve söylemleri bu amaçlarını doğrular mahiyette olunca Cumhuriyet Savcılığı olaya müdahale etti. (Yukarıda sayın Harun Gül'ün bahseylediği Anayasa 69.cu madde)
AKP'nin açılması muhtemel kapatma davasının "ETRAFINDAN DOLANMA TAKTİĞİ" gereğince yeni bir kanun çıkarması ise KANUNLAR GERİYE YÜRÜMEZ prensibine takılacaktır. Üstelik o kanunun da Anayasa Mahkemesinde İptalinin sözkonusu olmayacağını kim garanti edebilir?
Ülkemizin hiçbir ferdinin ve görevlisinin din ile bir alıp veremediği yoktur. İtiraz, devletin dini kurallarla yönetilmek istenmesinedir.
Sayın CECEY'in söylediği gibi, o kadar çok KANUN değiştirdiler, neden o kanunu değiştirmediler? Bir düşünceye göre ekonomik krizi kapıda gören AKP için sakın bir kurtuluş beyyinesi olmasın?
Üstelik 26 parti kapanmış, AKP'nin ayrıcalığı ve üstünlüğü nedir? Din konuşması mı?
Saygılar.
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
Kesinlikle laiklik yasakçı değildir.Yanlış anlaşılabileceği için cümleniz Yönetim tarafından silinmiştir.Türkiye'yi İslam ülkesi olarak tanıtan bir başbakanın laik bir hukuk düzeni kurması ve devletin başındaki insan olarak laikliğe bağlı kalması da beklenemez.hukuk siyasetin çok üstündedir.fakat adalet bakanlığının yaptığı mülakat sonucunda göreve alınan hakim ve savcılar ne derece laik olacaklar?ben hukuk son sınıf öğrencisiyim ve ülkenin geleceği buradan çok karanlık görünüyor.bunun değiştirmek için ilk adımı attı yargıtay cumhuriyet başsavcımız.kendisini canı gönülden kutluyorum.
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
Yeri gelmişken , Siyasi Partiler Kanunu'ndan ilgili maddelerini koyalım...
DEMOKRATİK DEVLET DÜZENİNİN KORUNMASI İLE İLGİLİ YASAKLAR
MADDE 78 - Siyasi partiler:
a) Türkiye Devletinin Cumhuriyet olan şeklini; Anayasanın başlangıç kısmında ve 2 nci maddesinde belirtilen esaslarını; Anayasanın 3 üncü maddesinde açıklanan Türk Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, diline, bayrağına, milli marşına ve başkentine dair hükümlerini; egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunun ancak, Anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organları eliyle kullanılabileceği esasını; Türk Milletine ait olan egemenliğin kullanılmasının belli bir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamayacağı veya hiçbir kimse veya organın, kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamayacağı hükmünü; seçimler ve halkoylamalarının serbest, eşit, gizli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve denetimi altında yapılması esasını değiştirmek;
Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, dil, ırk, renk, din ve mezhep ayrımı yaratmak veya sair herhangi bir yoldan bu kavram ve görüşlere dayanan bir devlet düzeni kurmak; Amacını güdemezler veya bu amaca yönelik faaliyette bulunamazlar, başkalarını bu yolda tahrik ve teşvik edemezler.
b) Bölge, ırk, belli kişi, aile, zümre veya cemaat, din, mezhep veya tarikat esaslarına dayanamaz veya adlarını kullanamazlar.
c) Sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde egemenliğini veya zümre egemenliğini veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamazlar ve bu amaca yönelik faaliyette bulunamazlar.
d) Askerlik, güvenlik veya sivil savunma hizmetlerine hazırlayıcı nitelikte eğitim ve öğretim faaliyetlerinde bulunamazlar.
e) Genel ahlâk ve adaba aykırı amaçlar güdemezler ve bu amaca yönelik faaliyette bulunamazlar.
f) Anayasanın hiçbir hükmünü, Anayasada yer alan hak ve hürriyetleri yok etmeye yönelik bir faaliyette bulunma hakkını verir şekilde yorumlayamazlar.
ATATÜRK İLKE VE İNKIKAPLARININ KORUNMASI
MADDE 84 - Siyasi partiler, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarmak ve Türkiye Cumhuriyetinin lâiklik niteliğini korumak amacını güden:
a) 3 Mart 1340 tarihli ve 430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu,
b) 25 Teşrinisâni 1341 tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisası Hakkında Kanunu,
c) 30 Teşrinisâni 1341 tarihli ve 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanunu,
d) 17 Şubat 1926 tarihli ve 743 sayılı Türk Kanunu Medenisiyle kabul edilen evlenme akdinin evlendirme memuru önünde yapılacağına dair medeni nikâh esası ile aynı Kanunun 110 uncu maddesi,
e) 20 Mayıs 1928 tarihli ve 1288 sayılı Beynelmilel Erkamın Kabulü Hakkında Kanun,
f) 1 Teşrinisâni 1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun,
g) 26 Teşrinisâni 1934 tarihli ve 2590 sayılı Efendi, Bey, Paşa gibi Lâkap ve Unvanların Kaldırıldığına Dair Kanun,
h) 3 Kânunuevvel 1934 tarihli ve 2596 sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun,
Hükümlerine aykırı amaç güdemezler ve faaliyette bulunamazlar.
LAİKLİK İLKESİNİN KORUNMASI VE HALİFELİĞİN İSTENEMEYECEĞİ
MADDE 86 - Siyasi partiler, Türkiye Cumhuriyetinin lâiklik niteliğinin değiştirilmesi ve halifeliğin yeniden kurulması amacını güdemez ve bu amaca yönelik faaliyetlerde bulunamazlar.
DİN VE DİNCE KUTSAL SAYILAN ŞEYLERİ İSTİSMAR YASAĞI
MADDE 87 - Siyasi partiler, Devletin sosyal veya ekonomik veya siyasi veya hukuki temel düzenini, kısmen de olsa dini esas ve inaçlara uydurmak amacıyla veya siyasi amaçla veya siyasi menfaat temin ve tesis eylemek maksadıyla dini veya dini hissiyatı veya dince mukaddes tanınan şeyleri alet ederek her ne suretle olursa olsun propaganda yapamaz, istismar edemez veya kötüye kullanamazlar.
DİNİ GÖSTERİ YASAĞI
MADDE 88 - Siyasi partiler, herhangi bir şekilde dini tören ve âyin tertipleyemez veya parti sıfatıyla bu gibi tören ve âyinlere katılamazlar.
Siyasi partiler, dini bayramlar, âyinleri ve cenaze törenlerini parti gösterilerine ve propagandalarına vesile yapamazlar.
Devlet protokolünce düzenlenen cenaze törenleri ile partisinden bir üyenin ölümü halinde veya parti nezaketinin gereği olarak bir diğer parti üyesinin veya bağımsız kişinin cenaze töreninde partinin temsili veya parti adına çelenk gönderilmesi ile anma törenleri bayramlaşmalar, siyasi propagandaya dönüştürülmemek şartıyla birinci fıkradaki yasağın dışındadır.
Evet bu tartışmada belki en doğru olan, hazır Anayasa ve Siyasi Partiler Kanunu da önümüzdeyken, AKP'nin bu yasaklara eylem ve söylemleri ile ne derece uyduğunu veya uymadığını tartışmak olmalı bence. Anayasa ve Yasa'da belirtilen yasaklara ağırlıklı olarak uyulmadığına kani gelirsek , demokrasi demokrasi diye Sayın Başsavcıya yüklenmenin anlamı yok. Kaldı ki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın yaptığı, görevi gereği dava açmaktan ibaret, AKP Anayasa Mahkemesi'ne vereceği savunma ile bu yasaklara titizlikle uyduğunu ispatlar ve Mahkemeyi ikna ederse zaten bir sorun da kalmıyor ortada...
Selamlar,
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
Sn BAŞKANIN AÇIKLAMASI:
Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın Anayasa ve yasaların kendisine verdiği görev, yetki ve sorumluluk kapsamında tasarrufta bulunarak ve takdir hakkını kullanmak suretiyle bir siyasi parti hakkında kapatma istemi ile Anayasa Mahkemesi'ne dava açtığını belirterek, “Bu süreçte taleple ilgili değerlendirmeyi yapmak ve son kararı vermek anayasa Mahkemesi'nin yetkisi kapsamında bulunmaktadır” dedi.
Demokratik hukuk devletinde hukukun üstünlüğü ilkesinin gereği olarak tüm bireyler ve kurumların, yasalara uygun davranmak ve saygı kurallarının dışına çıkmamak koşulu ile eleştiri haklarını kullanabileceklerini bildiren Gerçeker, ancak “eleştirinin sınırları zorlanmaması gerektiğini” ifade etti.
Hasan Gerçeker, konuya ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, şunları kaydetti:
“Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Anayasa ve yasaların kendisine verdiği görev, yetki ve sorumluluk kapsamında tasarrufta bulunarak ve takdir hakkını kullanmak suretiyle bir siyasi parti hakkında kapatma istemi ile Anayasa Mahkemesi'ne dava açmıştır.
Bu süreçte taleple ilgili değerlendirmeyi yapmak ve son kararı vermek Anayasa Mahkemesi'nin yetkisi kapsamında bulunmaktadır.
Demokratik hukuk devletinde hukukun üstünlüğü ilkesinin gereği olarak tüm bireyler ve kurumlar yasaları uygun davranmak ve saygı kurallarının dışına çıkmamak koşulu ile eleştiri haklarını kullanabilirler.
Ancak eleştirinin sınırları zorlanmamalı, hakarete varan mahiyette yazı, haber ve yorum yapılmamalıdır.
Yazılı ve görsel basına düşen görev yasal ve etik sınırları aşmadan toplumu bilgilendirmektir. Tüm basın organlarının gereken özeni göstereceği düşüncesindeyiz.
Kamuoyunun bilgisine saygıyla duyurulur.”
ALINTIDIR:HURRİYET
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
Diğer partiler kapatılırken Erdoğan ne yapıyordu?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasete girişi 70’li yıllarda Milli Selamet Partisi’ne dayanıyor. Siyasete girdiği tarihten itibaren Türkiye bir darbe gördü, dahası pek çok parti kapatıldı. Kendi üyesi olduğu Milli Selamet Partisi de dahil.
12 Eylül 1980: Askeri darbe. Milli Selamet Partisi de diğer partilerle beraber kapatıldı. Recep Tayyip Erdoğan, bu olayın ardından “özel sektörde bir süre mali müşavirlik ve üst düzey yöneticilik” yaptı.
1983: Recep Tayyip Erdoğan siyasete geri döndü.
1984: Recep Tayyip Erdoğan, Refah Partisi Beyoğlu İlçe Başkanı.
1985: Erdoğan, Refah Partisi İstanbul İl Başkanı ve MKYK üyesi.
8 Mayıs 1980: Türkiye Emekçi Partisi kapatıldı. Erdoğan aktif siyasette ve bu konuyla ilgili herhangi bir açıklama yapmadı.
16 Temmuz 1991: Türkiye Birleşik Komünist Partisi kapatıldı. Erdoğan’ın bu konuda da herhangi bir demeci yok.
25 Eylül 1991: Halk Partisi kapatıldı. Siyasi hayatına tam gaz devam eden Erdoğan’ın bir tepkisi, bir açıklaması yok.
10 Temmuz 1992: Sosyalist Parti kapatıldı. Erdoğan’dan tepki yine yok.
24 Kasım 1992: Büyük Anadolu Partisi kapatıldı. Erdoğan’dan yine ve yine tepki yok.
30 Nisan 1993: Özgürlük Demokrasi Partisi kapatıldı. Yakında yerel seçimlere girecek olan Refah Partisi’nin önemli üyelerinden Recep Tayyip Erdoğan ve bu konu hakkında da bir demeci yok.
14 Temmuz 1993: Halkın Emek Partisi kapatıldı, Erdoğan yine tepki vermedi.
30 Kasım 1993: Sosyalist Türkiye Partisi kapatıldı. Erdoğan bir kez daha tepki vermedi.
10 Şubat 1994: Yeşiller Partisi kapatıldı. Bir ay sonra yerel seçimlere girmeye hazırlanan Erdoğan’ın konuyla ilgili bir açıklaması yok.
27 Mart 1994: Recep Tayyip Erdoğan, Refah Partisi’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak girdiği seçimden Belediye Başkanı olarak çıktı.
7 Haziran 1994: Sosyalist Birlik Partisi. İstanbul Belediye Başkanı Erdoğan’ın bir açıklaması, bir tepkisi yok.
16 Haziran 1994: Demokrasi Partisi kapatıldı. Erdoğan tepki vermedi.
19 Mart 1996: Demokrasi ve Değişim Partisi kapatıldı. Erdoğan karşı çıkmadı.
1996: Diriliş Partisi kapatıldı.
1997: Emek Partisi kapatıldı. Erdoğan yorum yapmadı.
21 Mayıs 1997: Refah Partisi’ne kapatılma davası açıldı. İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığında yıldızı parlayan Erdoğan, RP’lilerin toplantılarında konuşma yapıp en sert tepkiyi verenlerden biri.
12 Aralık 1997: Recep Tayyip Erdoğan, Siirt’teki meşhur mitingde kendisine siyasi yasak getirecek şiiri okuyor.
16 Ocak 1998: Refah Partisi kapatıldı. Erdoğan, kapatılan partinin ardından en sert tepkiyi veren, en fazla toplantılara katılıp tepki gösteren isimlerdendi.
26 Şubat 1999: Demokratik Kitle Partisi kapatıldı. Erdoğan tepki göstermedi.
22 Haziran 2001: Fazilet Partisi kapatıldı. Recep Tayyip Erdoğan kendini “yenilikçiler” kanadında konuşlandırdı ve geleneksel kanatla bağladı tamamen kopardı.
14 Ağustos 2001: AKP kuruldu. Recep Tayyip Erdoğan genel başkan seçildi.
13 Mart 2003: Halkın Demokrasi Partisi kapatıldı. Recep Tayyip Erdoğan bu partinin kapanmasıyla da ilgili bir yorum yapmadı.
14 Mart 2008: AKP’nin kapatılmasına ilişkin dava açıldı. O günden bugüne Recep Tayyip Erdoğan ve yandaşları bunun demokrasiye atılmış bir adım olduğunu bağıra bağıra söylüyor, yargı sistemine saldırıyor, tepki koyuyorlar.
Kronolojiden de ortaya çıktığı gibi Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi hayatı boyunca sadece kendi mensubu olduğu partilerin başına bir şey gelince tepki gösterdi, demeç verdi.
Kapatılan diğer partiler için hiçbir şey söylemedi. O partilerin kapatılması demokratikti de, şimdi AKP’nin kapatılması mı anti-demokratik?
Demokrasinin sayıyla ölçüldüğüne inanmak diye bir şey var mı? Şimdi bu kadar sert tepki verirken, geçmişte hiç kimsenin hakkını aramamış olması, hiç kimsenin tepkisine ortak olmayışı da kuşku uyandırıcı.
Bugüne dek demokrasiyi sadece kendisi için isteyen birinin vereceği sınavı takip edeceğiz AKP’nin kapatılma davası boyunca.
Oray Eğin-Akşam
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
Sayın illegal;
Parti kapatmayı zorlaştıracak ya da imkansız hale getirecek bir Anayasa değişikliğinin "kanunlar geriye yürümez" ilkesine takılacağını belirtmişsiniz.
Sanıyorum bu husus önümüzdeki günlerde tartışılacak..
Gerçekten de "yasaların geriye etkili olmaması" prensibi çok önemli ve evrensel bir hukuk ikesidir. Ancak bu ilke mutlak bir ilke olmayıp, çok önemli istisnaları vardır.
Örneğin, bu ilke "hukuk yargısı" nda daha kesin uygulanırken, "ceza yargısı"nda henüz yargılama devam ederken yasa değişirse bu yasalardan sanık lehine olanı uygulanır. Yani suç tarihindeki yasa maddesi değil, sonradan gelen yasa maddesinin sanık lehine olması halinde uygulanması bir zorunluluktur. Nitekim son zamanlarda ceza yasasındaki ve ceza yargıalamsı yasasındaki değişiklikler nedeniyle yoğun bir uygulama alanı oluştu.
Bugün bir televizyon kanalında Barolar Birliği Başkanı'na bu konu soruldu ve Sayın Başkan da bu aşamadan sonra yapılacak bir anayasa değişikliğinin AKP'nin kapatılması davasında uygulanamaycağını ifade etti. Bu konu önümüzdeki günlerde tartışılırken Sayın Başkan'ın bu görüşünün doğru olup olmadığı da gündeme gelecektir.
Anayasa yargısı ne hukuk yargısıdır, ne de ceza yargısıdır. Kendine özgü ayrı bir yargıdır. Ama parti kapatma bir ceza olduğuna göre sanıyorum bu davadaki yargılama ceza yargısına daha yakın görünüyor. Bu yönü itibariyle de kapatılmak istenen parti lehine yeni değişikliğin uygulanması ihitmali yüksektir diye düşünüyorum.
Bu benim kişisel yorumumdur. Hiç bir iddia ile yapılmış bir yorum değildir. Çünkü ben Anayasa uzmanı değilim, daha çok iş hukuku ile ilgileniyorum.
Önümüzdeki günlerde bu konu tartışılırken, benim yaptığım yorumun piayasa değerini (ya da değersizliğini) göreceğiz.
Selamlar.
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
Sayın Av.Abbas Bilgili,
değerli görüş ve yorumlarınız için teşekkür ediyorum. Çeşitli hukuki görüşlerin olması hem doğal hem de güzel.
Ancak, şayet bir yasanın ratio legisi sadece belli bir partiyi kurtarmak olur ve sırf bu nedenle bahsettiğiniz gibi özel olarak geçmişe yönelik uygulanması hükmolunur ise o zaman demokrasi değil başka bir şey olur.
Üstelik biliyorsunuz ki, kanunun etrafından dolanmak yani kanuna karşı hile himaye olmaz prensibini de dikkate alırsak, AKP'nin böyle bir yasal düzenlemeyi meclisten geçirmesi ve Cumhurbaşkanı'nın da onaylaması Yargıtay Cumhuriyet Savcılığı'nın iddialarını doğrular ve perçinler. Tabii o yasanın da iptali için Anayasa Mahkemesine dava açılıp, yasanın iptal edilmesi de hiç de zor değil. Veya kanunun makable şamil olmasına hükmeden maddeyi iptal eder...
Bir vatandaş olarak ise şunu düşünüyorum; şayet AKP kurmayları, bu iddianameye karşı olgun, sabırlı ve saygılı davranıp, ayetlerle, surelerle, fetvalarla, beddualarla tepki vermeyip, "dinimizi çok seviyoruz VE biz laikliğe de cumhuriyete de saygılıyız" deselerdi (faal nedamet), o zaman biz halk, oyçokluğunu da düşünerek bir nebze olsun ferahlar, düzenin bozulmaması için vatandaşlık görevimizi yapardık. Ama hakarete varan sözler, küçümseyen tavırlar, bir diğer Anayasal kurum olan Yargı'yı hedef tahtasına çeviren politikaları ile halkımıza şunu dedirttiler; "Yargıtay Savcısı sahiden haklıymış, eline sağlık"...
Sayın kronikyorgunun alıntıladığı yazı ise ayrı bir vakıa. Konu demokrasiyse, tetikçiliğini yapmaksızın sadece "bu şekilde parti kapatılması doğru değil, halk kapatsın" diyen bir Akp veya kurmayları olsa idi, o zaman demokrasi aşkı ile yanan birileri olduğuna inanırdım. Başkasına yapılınca ses yok, kendine yapılınca ses çok... Ayrıcalığı ve üstünlüğü din midir? oy mudur?
Bir avukat nasıl genel dava vekaletnamesi ile müvekkilini boşama yetkisi olmadan boşayamazsa, hiçbir parti de kendine verilmeyen yetkiyi kullananarak milletin verdiği vekaleti suistimal edemez, yetkisini aşamaz.
Biz halk şimdiye kadar AKP ve icraatlarına masum ve seviyeli eleştiriler sınırlaması ile saygı duyduysak, AKP de Cumhuriyet'in savunucusuna ve Cumhuriyet'in Anayasa Mahkemesi kararlarına saygı duyacak. Anayasa Mahkemesi dün kurulmadı, TBMM de dün kurulmadı.
Onları kuran TÜM HALK ülkenin yönetim şeklini seçmişti; adına Laik Türkiye Cumhuriyeti demişlerdi.
Şimdi şehit atalarımız, gazilerimiz, kurtuluş savaşında kanı canı akanların mirasına, o sosyal anlaşmaya ihanet mi etmemiz bekleniyor. Yoksa o savaşta savaşanlar dinsiz miydi, kafir miydi?
Saygılarımla.
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
Sayın savcının iddianame hazırlamasına hiç kimsenin bir şey söylemeye hakkı yoktur. Savcının görevi iddianame hazırlamaktır. İddianameyi değerlendirecek olan da anayasa mahkemesi üyeleridir, bu anlamda savcının iddianamesinde yazdıklarından çok, anayasa mahkemesinin bunları kabul etmesi önemlidir.
İddianameye gelince;
sayın savcı; sadece hukuk açısından değil psikolojik açıdan da bir iddianame hazırlamış. Şöyleki Tayyib'in AKP ile ilişkisi olmadığı dönemlerdeki konuşmaları iddianamesine eklemiş, İddianame de neredeyse her şeyi laiklik ilkesiyle ilişkiledirmiş. sayın savcı neredeyse laik olabilmek için müslüman olmamak gerekir diyecek. Sayın savcının iddianamesinden çıkardığım sonuç bireylerin laik olacağı görşüdür. Ancak laiklik devlete mahsus bir durumdur. Çünkü birey nasıl kendisinden dini unsurlarla, devlet unsurlarını bibirinden ayırsın?
Odak olma konusun da ise en çok türbanın üniversite de serbestliğine ilişkin açıklamalara değinilmiş. Burada önemli olan husus AKP' nin türbanı veya başörtüsünü dini kaygılarla mı getirdiği sorusuna cevapla aydınlanacaktır? Daha açık sormak gerekirse, üniversitelerdeki türban serbestliği AKP'nin şeriatı getirmek için yapmış olduğu icraatlardan birimidir?
Eğer cevabınız evetse sayın savcıyla aynı görüştesiniz. Görüşlerize saygı duymakla beraber, ben aynı görüşte değilim.
Ancak şunu da belirtmeden geçemeyeceğim, Sayın savcı iddiaların da tamamen haksız değildir. İddianamesindeki bazı vakıalar laiklik ilkesine aykırılık teşkil eder. Fakat odak olma dercesinde değildir.
Tabi bu yazdıklarımızın hiçbir önemi olmayacak. Çünkü akp VE MHP anayasayı değiştircek. böylece yasamanın yargıya olan güveni tazelenecek! Ne güzel değil Mİ! BAKTIN Kİ CEZA ALIYORSUN ANAYASAYI DEĞİŞTİR OLSUN BİTSİN!!
Sanık kuralları belirliyor, hakim de buna göre yargılama yapacak.
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
Ben de Abbas Bey'e Ceza Hukuku açısından katılıyorum. Ancak konu Ceza Hukuku sınırlarına girer mi diye sorarsak, girmez diye düşünüyorum.
Burada dikkate alınması gereken asıl nokta; evrensel hukuk normları açısından yasaların genel, soyut, kamu yararı gözeten, daha geniş ifade ile ve bilinen deyimle "kişiye özel" yapılıp yapılmaması ile ilgilidir.
Ülkemizde böyle yasalar yapılmış mıdır veya bu yolla hukuk dolanmaya çalışılmış ve zaman zaman dolanmış mıdır, ne yazık ki evet... (Erbakan düzenlemesi)
Böyle bir düzenleme yapılsa dahi , kamuoyu önünde cereyan eden ve açıkça "kişiye özel" bir yasa olarak addedilecek böyle bir düzenlemeyi Anayasa Mahkemesi'nin hukukun evrensel ilkeleri ile bağdaştırması mümkün görünmemektedir. Anayasa Mahkemesi'nin düzenlemenin iptali istemi ile açılacak bir davayı kabul etmesi kuvvetle muhtemeldir diye düşünüyorum. Tabi bu tamamen kişisel yorumum...
Selamlar,
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
Bence konuya birde şu yönden bakmak lazım eğer bu iddianame de öne sürülen nedenler haksız ise buna anayasa mahkemesi zaten gereken işlemi yapacaktır neden feryad-ı figan ediyorlar anlamıyorum herkes artık hukuk devleti olduğumuzu anlaması lazım buna İktidar Partisi de dahil neden korkuyorlar acaba bu kadar bu davadan?? birde onu araştırmak lazım nedeni basit aslında bence çünkü tek orda kadrolaşamadılar korkuları bundan çünkü onlar Hukuka hala güvenmiyorlar.
Hiç kimse boşuna tartışmasın TÜRKİYE CUMHURİYETİ bir Hukuk Devleti, herkes hukukun üstünlüğüne inanmak ve güvenmek zorunda başka yolu yok...
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
yorum ların hepsını okudum kimi kapatılsın kımı kapatılmasın kımılerıde ekonomı coker demıs
sıze net bır sorum olcak DTP kapatılacagı haberı cıkınca kımse bukadar heycanlanmadı yuzlerce asker sehıt verdık kımsenın sesı cıkmadı dönemım devlet baskanı ve yardımcıları ımza attılar apoyu asmıycas dıye sımdı ne oldu ?
ölenlerı bırı yakınızını yada ailenızden bırı olsaydı ne yapardınız ben bir basın mensubuyum urfa mılletveklı bır acıkmala yapmıstı eger sınır otesı harekat yapılırsa ıc savas cıkar ben de o hafta yorum baslıgını satılık mıllet vekılı yazmıstım ısıme son verdıler devlet buyugune hakaret dıye AKP mılletvekılı ıdı oda onemlı deıl baska yerde calısırım ama suan AKP kapatılsın dıye destek verenler DTP kapatılsın dıye neden bukadar destek cıkmadılar demekkı bu ulkenın %50 pkklı bu onu ortaya koyar
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
Bu Ülkenin Geleceğini %47 gibi oy potansiyeli olan AKP'nin ki bunların çoğu ilkokul mezunu olan insanlar tarafından seçilmiştir.Ülkenin geleceğini bunlar mı tayin edecek ? Görünen köy klavuz istemez amaçları belli herşey ortada
Ne zaman adam oluruz...
1-Kendi Kirli Geçmişleri ni saklamak için Atatürk'e hakareti bahane edip belli ismi lazım olmayan sitelerin kapatılmağı zaman
2-İlkokul Mezunları Bugün Ehliyet Bile Alamıyorken Bunlara seçme hakkı vermediğimiz zaman
3-Şahsi kanaatimce bence başarısız olan her parti kapatılmalı.Bunları takip eden,bugüne kadar ne yaptınız diye sorabilen bir mekanizma olmalı
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
Yazsam mı yazmasam mı diye kendimi yedim yedim baktım ülser olacağım bari bir satır azayım dedim. Biliyorum şimdi sonlandıramayacağım bölüp bölüp devam edeceğim bu konuya halbuki ben hiç yazmayacaktım dostlar yazmayacaktım.
Aslında bu forumun ikili açılması gerekirdi birinde siyasi ve güncel tespit ötekinde hukuksal konuşulmalıydı. Gerçi biz nasıl olsa içiçe sokmayı başarırdık ama olsun iyi olurdu. Neyse böylede iyi olmuş hoş olmuş hem balık hafızamız hem gereğinden fazla iyi niyetimiz hemde hukuk ve demokrasi görüşümüz netleşmiş. Doğal olarak benim gibi geveze birisinin sizler gibi üç satır yazıp bakma şansı yok ben en az üç ayrı bölüm yazmayı düşünüyorum. Tabiiki bu üç ayrı bölüm ne kadar tutar onu bilemem daldan dala zıplamalarım hariçtir doğal olarak. Bazı hukukçu dostlara laf edersek şimdiden affola.. Demokrasinin bir yanıda budur asla dinlemeyeceğimiz şeyleri dinlemek mecburiyetinde olmak...
Bazı yazarlarımız müthiş demokrasi havarisidir. Bunlardan biriside sayın Ertuğrul ÖZKÖK tür. Bunun havariliğinin temeli her devrin adamı olarak davranmak vede bizlerin balık hafızalı olduğuna güvenmesi inanmasıdır. O yüzden sallar hiç çekinmeden. Ama ben gibi garip tiplerde vardır okuyan okuyan okuyan isimleri unutsada ne dendiğini unutmayan '' Alla Allah diyip '' arayan...
İlk onunla başlayayım sonra bir hukuk belirlemesi yapıp konuya giriş yapacağım.
16 Mart 2008 de bu bey aynen şöyle yazıyor...
'' KAPATMA davası haberini, Amsterdam Havalimanı'nda uçağı beklerken aldım.
İstanbul'daki arkadaşlara, "Haberi nötr bir şekilde verin" dedim.
Zaten onların fikri de oydu.
Ortak duygumuzu da şu cümleyle özetleyebilirim.
"İki arada bir derede kalmak."
Bir yanda demokrasinin temel kurumlarından biri, öteki yanda hukuk.
.....
Biz, işte bu Refah Partisi'nin kapatılmasını içimize sindiremediğimizi açık açık yazdık.
Bugün de aynı düşüncedeyim.
Seçimde yüzde 46.5 oy almış bir partinin kapatılması için dava açılmasına sevinmem mümkün değil......'''
Şaşırdım bu yazıya bir terslik vardı bir şeylerde anımsıyordum oturdum aramaya başladım. Ve doğal olarak buldum. Bu bey Refah partisinin kapatılmasıyla ilgili satır yazmamış. Fazilet partisiyle ilgili yazmış. İşin ilginci o arada abd den yeni dönmüş yazısında öyle diyor o yazıdan paragarf almadan şu satırını bir daha okuyun.
Biz, işte bu Refah Partisi'nin kapatılmasını içimize sindiremediğimizi açık açık yazdık. Her mekadar Refah değilsede fazilettir dil sürçmesidir dedim. Sizee öyle diyerek okuyun bakalım aynı ben i adem ne demiş 25 Haziran 2001 de yani fazilet kapatıldığında...
''Ben Amerika'dan yeni döndüm.
Zihnim bembeyaz. Son zamanlara kadar ben de böyle düşünüyordum.
Ama insan yakın geçmişine, kafatasını hiçbir sansüre esir etmeden, serbestçe baktığı zaman, bu beyaz dimağ başka açılar sunuyor.
Evet Fazilet Partisi kapatıldı.
Samimi konuşmak gerekirse inanın hiç üzülmedim.
Neden mi? Cevabım çok basit.
Çünkü kendi kendime şu soruyu sordum.
Bizim son 10 yılımızın içine eden ‘‘irtica kábusunda'' bu partinin hiç mi rolü yoktu? ......''
Bakın kalın yazayım
Samimi konuşmak gerekirse inanın hiç üzülmedim
Peki birde alt alta kalın yazayım...
Biz, işte bu Refah Partisi'nin kapatılmasını içimize sindiremediğimizi açık açık yazdık.
Samimi konuşmak gerekirse inanın hiç üzülmedim
İşte demokrasi ve hukuk anlayışı böyle olan okurlarına sadakatle fikir veren büyük yazar !!! Bunlara kanmayın.
Şimdi başka bir aşamaya geçiyorum bir hukuk görüşüne tabiiki kendimce ....
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
Alıntı:
normandia rumuzlu üyeden alıntı
Bu Ülkenin Geleceğini %47 gibi oy potansiyeli olan AKP'nin ki bunların çoğu ilkokul mezunu olan insanlar tarafından seçilmiştir.Ülkenin geleceğini bunlar mı tayin edecek ?
2-İlkokul Mezunları Bugün Ehliyet Bile Alamıyorken Bunlara seçme hakkı vermediğimiz zaman
Belli bir kesimi(İlkokul mezunlarını) tahkir ve tezyif suçundan hakkınızda dava açılmalı.
Benim annemde ilkokul mezunu ama birçok okumuş, üni mezunu kişiye 5 basar, daha kibarcası insanlık ve ahlak dersi verir.
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
Cahiller, din öyle emrediyor, evinize TV bile sokmak günahtır diye yıllarca evlerinde oturdular, konuşamadılar, cahilliklerini biliyorlar, dinin arkasına sığınıyorlardı.
Sonra bir gün biri, hadi ULEMA sustu, hadi bir deneyelim konuşmayı ve dışarı çıkmayı dediler. Ama ama dediler tek başımıza korkarız, biz konuşamayız... Hadi 3-5 kişi çıkıp konuşalım bari... Çıktılar, konuşabiliyorlardı. Peki ne konuşuruz? din, spor ... başka birşey bilmiyoruz ki dediler...
Sonra en iyisi tv alalım dediler, birbirlerini ve kendileri kadar cahil olanları TV de görünce rahatladılar. ULEMA suskundu, bilim adamları, akademisyenler konuşmuyordu... Cahiller iyice coştular, ticarete girdiler, hertürlü işi kendilerinden olanlara bağladılar, para kazandıkça güvenleri arttı... Tamam artık biz de modern islam diye birşey uyduralım da peşimizden sürüklediklerimiz bizi dışlamasın dediler...
Zavallı vatandaş AKP'ye ALLAH RAZI OLSUN derken, birileri GEMİLER, İNŞAATLAR RAZI olsun dediler. Vatandaşa farkında bile değildi, ve hala değil.
18 Mart mı? Çanakkale mi?
O büyük savaş, o büyük ruhun karşısında, şu anda küçük hesaplar yapan bir parti var. O büyük bayrağın karşısına çıkarabildiği tek şey yine bir kumaş ama küçük bir kumaş; Türban simgesi...
Baktılar türban ufak kaldı, her türlü güzelliğe kendilerinin sahip olduğu takiyesine alıştılar ya, Çanakkale'de kazanılan zaferi bile kendilerine malettiler. Tıpkı, cumhuriyete, laikliğe ve Atatürk'e sahip çıktıkları gibi, oysa takiye idi...
Siz davanızı açın, cahil cesaretli olurmuş devam edin... İlkokul mezunu kalmaya hakkınız olmadığını anlamanız ne kadar zaman alacak? O peşinden koştuğunuz AB'ye bir baksanız bir anlayabilseniz... Bu ülkenin ilerlemesini istemiyor hemen duygu sömürüsüne giriyorsunuz. Kompleksiniz kompleks... MODERN MÜSLÜMAN değil AYDIN MÜSLÜMAN olun!!
Halkı tahkir ve tezyif suçu imiş... O suçu işleyen asıl pek sevgili parti kulübünüzdür... Ha neden türbanla üniversiteye girmeye çalışıyorsunuz? Çünkü cahil olduğunuzu biliyor, bunu gidermek için okumaya çalışıyorsunuz, ağlarınızı öresiniz diye. Kadrolarınızı yerleştiresiniz diye. Çanakkale'de şehit olanların ve çocuklarının verdiği müşterek karar olan; Laikliği, cumhuriyeti elimizden alasınız diye! Vermeyeceğiz!!! Onların kemiklerini sızlatmayacağız.
Kimiz biz? Akademisyenler, bilim adamları, hukukçular ... yani sizin ULEMA dediğiniz gerçek ULEMA !
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
Alıntı:
illegal rumuzlu üyeden alıntı
Anayasa Mahkemesi dün kurulmadı, TBMM de dün kurulmadı. Onları kuran TÜM HALK ülkenin yönetim şeklini seçmişti; adına Laik Türkiye Cumhuriyeti demişlerdi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin laik, demokratik, sosyal hukuk devleti olmasına karşı bir düşüncem yok; laik, demokratik, sosyal hukuk devletini sonuna kadar savunurum.
Ancak tarihi gerçeklik açısından yukarıdaki argümanın yanlış olduğunu vurgulamak gerekir.
TBMM 23 Nisan 1920'de kuruldu. 1921'deki ilk anayasada ne laiklik ne de cumhuriyet vardı. Cumhuriyet 29 Ekim 1923'te ilan edildi. 1924 anayasasının 2. maddesinde devletin dininin İslam olduğu yazar:
MADDE 2.- Türkiye Devletinin dîni, Dîni İslâmdır; resmî dili Türkçe’dir, makarrı Ankara şehridir.
11 Nisan 1928 tarih ve 1222 sayılı Kanunla bu ifade kaldırılmıştır:
MADDE 2.- Türkiye Devleti’nin resmî dili Türkçe’dir; makarrı Ankara şehridir.
10 Kânûn-u-evvel 1937 tarih ve 3115 sayılı Kanunla laiklik ilkesi benimsenmiştir:
MADDE 2.- Türkiye Devleti, Cumhûriyetçi, Milliyetçi, Hâlkçı, Devletçi, Laik ve İnkılâpçı’dır. Resmî dili Türkçe’dir. Makarrı Ankara şehridir.
Anayasa Mahkemesi ise 1961 anayasasının 145. maddesine göre kurulmuştur.
(TBMM'nin kuruluşundan tam 41 yıl sonra) 1961 anayasasına göre Anayasa Mahkemesi 15 asil, 5 yedek üyeden oluşur.
10 Kasım 1983 tarihli 2949 sayılı yasayla Anayasa Mahkemesinin üye sayısı 11 asil, 4 yedek olarak değiştirilmiştir.
Bunları söylemekte iki amacım var:
1. Tarihi bilgi yanlışını düzeltmek.
2. Toplumun ve çağın ihtiyaçlarına göre değişimin mümkün olduğunu vurgulamak.
-
Re: AKP'ye Kapatma Davası
akp kesinlikle anti laik bir partidir