Re: Biraz şiire ne dersiniz
ÖLÜ ÖLDÜ
Küller başıma! Toprak başıma!
ellerim ayaklarım da küllerle yıkansın
beyaz patiskayla bağlansın çenem.
İşte ölü öldü! Yürek pınarımda büyüttüm
canevimde yaşadım seni, istersen gene yaşarım
girdikten sonra bir kez güneşli yaşamına.
Son görüntü bu, nasıl gideceğini bilmeyen,
üzerinde kirli duvarların, ıslak taşların:
ne gözyaşları, ne kolları ekmek dolu şarkılar!
Küller başıma! Toprak başıma!
Öyle zor ki hasretine göz yummak; aldırmamak
nisan gövdene bir kez sarıldıktan sonra.
İşte ölü öldü! Yaşsız gezgini, aşksız süvarisi
rüzgarsız alanların, çiçeksiz balkonların;
geride, ne bir ad, ne bir adres, ne bir imza.
bir mektup sadece, belki de bir isyan:
"Çiçek göndermeyin cenaze törenlerine sakın,
kent sellerinde boğulmuş olanların!"
Özdemir İNCE
Re: Biraz şiire ne dersiniz
(martılar gelmezdi ki sizin ordan
martılar sizindi ey evlerinin önü deniz
bizde ölen kartallardan, dağlardan size haber veririz
bir bakımlık deniz, bir avuç imbat göndermediniz!)
seni bir çığlık gibi sevdim
uzanıp sesimin avlularına sen de her sabah
sabah... sevince bir sevgiyle gideriz
sonra durur vitrinlerden çiçekleri seyrederiz
puştluklar bizi seyreder,
biz çiçekleri...
seni bir kar gibi sevdim
üşüye üşüye eridim!
bak, kentleri de, dağları da bozdular
başka rüzgârlar giydirdiler kentlere
dağlara başka tüfekler
kalk,
gidelim
buralardan gidelim!
seni bir namlu gibi sevdim
sen tetiklerimi ezberliyordun
kıyametler koparken alnından bu kentin
geceydi... ansızın seni bir tufan gibi sevdim
bedenim alabora!
Re: Biraz şiire ne dersiniz
kıyametler koparken alnından bu kentin
geceydi... ansızın seni bir tufan gibi sevdim
bedenim alabora!
Çok güzeldi.Var olun.
Re: Biraz şiire ne dersiniz
YARAM...
nefesim kadar yakınsın
biliyorum,hissediyorum karanlık dokunuşunu
hayalimsi parmaklar vücudumda
Ayaklarımından bogazıma...
Bir can degilmi al diyesim gelirken...
Peki ya bu hıçkırık hıçkırık akan ,
Feri sönmekte gözlerimi yırtan
Gözyaşlarım niye...
Yanımdamısın,başucumdamısın "YARAM"
Ellerin saçlarımda mı
yoksa donmuş vücudumda mı ellerin
Hissedemiyorum,göremiyorum,
Biliyorum bu son demi hayatımın...
Yanımdamısın,baş ucumdamısın " YARAM"
belkide çok uzaklardasın
bilmemiyorum...
ama istiyorum son kez hissedemesemde,
ellerinin sıcaklıgını,
hissettiğimi düşünmek istiyorum
Ellerim ellerindeyken
Sona giderken göremesemde yüzünü
görüyormuş gibi yapıp
gülümsemek istiyorum
Duyuyormusun "YARAM"...
Son demindeyken hayatımın...
bir beş dakika diyorum..
Suç_ceza
şiirlerin çogunu okudum aralarında arkadaşlarımızın kendi yazdıkları şiirleri de gördüm,gerçekten çok hoş olmuş...Hepinizin yüregine kalemine saglık...
Re: Biraz şiire ne dersiniz
dün gece, ağzından ağzıma fışkıran sözcükler
-bir ihanet nüvesi-
ve o gize bürünmüş yaşlı masal kahramanları
ve 'sen sus çocuk' gag'leriyle süslü tiratlar
ve perde kapandı! artık tiyatrolar hela olacak!
artık ayrıldık, aşkımız bir rüzgâr gibi geçti!
aşkımız bir günahtı, ve bir yaz günü bitti!
unut sana yazdıklarımı ve unut sevişmelerimizi
memelerini geri al ve geri ver penisimi
ulan istanbul! bu bana reva mıdır?
ulan o denli sevmişim, müstahak mıdır?
..ktirip gidiyorum başınızın çaresine bakın
arabesk dinleyeceğim işte!
rakı içeceğim
intihar edeceğim
kıçınıza kına yakın!
kucuk iskender
Re: Biraz şiire ne dersiniz
kel kadınlar tanıdım insafsıca
her sokak başında bir ekip otosu vardı
kaç paraya öpüştük durduk asitli homejen
ne çok insandılar öyle yıkılası acılı
öyle kırkayak kimlikli. sahi,
bana ait bir sürü sevgiyle dolaşırlardı!
dolaşırlardı ayaklarım- babam kimdi, belki
birikimler yanlızca, yanlızca itilişler!
annem; o , yanlızlığım olaçak!
sarhoş çocuklar gibiydim, dirilen bir ceset
gibiydim- yüzümde bir gri saten bıçak! saat bozuk
gibiyidim, imdat polis gibi! saçmalayacak gibiydim
beni bir bıraksanız, ah bir bıraksanız,
ödünç bir tutku, özürlü bir rüzgar misali
dağılıp gidecek gibiydim!
oğlum eşkalim İştanbul, yine katildi. kızım
son vitrin son beyaz gelinliğinde!
yaşları, toplasan en fazla on üç, on dört
Küçük iskender
Teşekkürler cognis
Re: Biraz şiire ne dersiniz
Seni özlemenin
Ne demek olduğunu sor bana,
Yetmiş iki dilde anlatabilirim
Kitabını yazabilirim sayfalarca.
Yalnızlığın rezilliğini
Kokuşmuşluğunu
Ve çıplaklığını da.
Ama hiç kimse
Kavuşmanın güzelliğini
Sormasın bana / anlatamam.
Ben sana hiç kavuşmadım ki!
Bilmiyorum
Dudakların nasıldır.
Sıcak mı ateş topu kadar,
Yoksa soğuk mu
Buza kesmiş bir bardak su gibi?
Kıvrımlarına,
Kırmızı karanfiller mi tutunmuş,
Küle gizlenmiş kor mu var?
Tenime değdiğinde dudakların
Cemre mi düşer bedenime,
Mızrap değen bir saz teli gibi
Titrer mi yüreğim bilmiyorum.
Ben hiç dudaklarına dokunmadım ki!
Bir kadını sardığında kolların,
Ürkek ceylânlar
Nasıl kurtulur tuzağından?
Dolu yemiş yaprak gibi
Nasıl titrer bir yürek?
Ellerin nasıl okşar bir bedeni,
Goncalar
Nasıl güle döner sıcaklığınla / bilmiyorum.
Hiç sana sarılıp yatmadım ki!
Kısacası:
Tatmadım kavuşmayı / anlatamam.
Ama,
Seni özlemenin kitabını yazabilirim.
Anlatabilirim daldaki kuşa / topraktaki solucana.
Yokluğunda yıllardır
Özlemine dayanmayı öğrendim
Yokluğuna katlanmayı
Aşağılık avunmayı öğrendim nasılsa
Ustası oldum beklemenin
Tükenmek pahasına.
Ama hiç kimse / kavuşmayı,
İki derenin birbirine karışıp
Sarmaş dolaş aktığı yatağın yorgunluğunu
Sormasın bana ,anlatamam.
Çünkü seninle ben,
Ayrı kaynaktan doğmuş
Sularında hasretleri taşıyan
Başka denizlere koşan iki ırmağız.
Birbirimize uzak topraklarda tüketirken yılları
Aynamızda ayrı gökleri yansıtırız.
İşte onun için
İki dere nasıl karışır birbirine
Nasıl sığar iki nehir bir yatağa /bilmiyorum.
Seninle
Hiç aynı yatakta coşmadım ki!
Sen bana /yalnızca
Ve sadece
Kahpe sensizliği sor
Rezil beklemeyi , özlemeyi sor.
Tanrı şahidimdir
Kurda kuşa
Dağa taşa bile anlatabilirim.
Demem o ki uzaktaki yakınım:
Vuslatlara yabancıyım,
Ama,
Seni özlemenin kitabını yazabilirim.
kamuran esen
Re: Biraz şiire ne dersiniz
Özlemek
Birden özleyiveriyorsunuz...
Çoktan unuttuğunuzu sandığınız
ya da yalnızca bir kere karşılaştığınız
ve özlemek için yeteri kadar tanımadığınız birini
bir sabah çılgınca özleyerek uyanıyorsunuz.
Rüyalarınız, içinizdeki o gizli, esrarını ele vermez büyücü,
siz çarşaflarınızın arasında,
bütün tehlikelerden uzak,
güvenle yattığınızı sandığınız bir anda,
usulca ruhunuza sokulup,
sizden habersiz oralara yığılmış cephanelikleri
birer birer ateşleyiveriyor.
İnfilaklarla sarsılarak uyanıyorsunuz.
Hayatınızda olmayan birini hayatınıza almak,
ona dokunmak,
onun sesini duymak için kıvranırken buluveriyorsunuz kendinizi...
Özlemek, o yakıcı istek,
bilinen herşeyi ve önem sırasını değiştiriveriyor.
Özlediğiniz ise çok uzaklarda...
Yanında olmasını istediğiniz halde
yanınızda olmayan bir tek kişi,
yanınıza bile yaklaşmadan,
hatta onu özlediğinizden
ve onu istediğinizden haberdar bile olmadan,
bütün hayatı,
bütün görüntüleri eritip
başka kılıklara sokuyor..
Re: Biraz şiire ne dersiniz
Alıntı:
mehmet emin sezen rumuzlu üyeden alıntı
kel kadınlar tanıdım insafsıca
her sokak başında bir ekip otosu vardı
kaç paraya öpüştük durduk asitli homejen
ne çok insandılar öyle yıkılası acılı
öyle kırkayak kimlikli. sahi,
bana ait bir sürü sevgiyle dolaşırlardı!
dolaşırlardı ayaklarım- babam kimdi, belki
birikimler yanlızca, yanlızca itilişler!
annem; o , yanlızlığım olaçak!
sarhoş çocuklar gibiydim, dirilen bir ceset
gibiydim- yüzümde bir gri saten bıçak! saat bozuk
gibiyidim, imdat polis gibi! saçmalayacak gibiydim
beni bir bıraksanız, ah bir bıraksanız,
ödünç bir tutku, özürlü bir rüzgar misali
dağılıp gidecek gibiydim!
oğlum eşkalim İştanbul, yine katildi. kızım
son vitrin son beyaz gelinliğinde!
yaşları, toplasan en fazla on üç, on dört
Küçük iskender
Teşekkürler cognis
kel kadınlar tanıdım insafsızca
her sokak başında bir ekip otosu vardı
kaç paraya öpüştük durduk asitli homojen
ne çok insandılar öyle yıkılası acılı
öyle kırkayak kimlikli. sahi,
bana ait bir sürü sevgiliyle dolaşırlardı!
dolaşırdı ayaklarım - babam kimdi, belki
birikimler yalnızca, yalnızca itilişler!
annem: o, yalnızlığım olacak!
sarhoş çocuklar gibiydim, dirilen bir ceset
gibiydim - yüzümde bir gri saten bıçak! saat bozuk
gibiydim, imdat polis gibi! saçmalayacak gibiydim
beni bir bıraksanız, ah bir bıraksanız,
ödünç bir tutku, özürlü bir rüzgar misali
dağılıp gidecek gibiydim!
oğlum eşkalim istanbul, yine katildi. kızım
son vitrinin son beyaz gelinliğinde!
yaşları, toplasan en fazla on üç, on dört
en azından milattan önce yirmi! bir zaman
efkarla makyajını tazeledi içimdeki ölü helvası
ölü helvası ve kör çiçekler satan çok kalibre çingene!
ve horgörülen aşklar bazen sahte.. abazan..
biraz daha öpüşebilsek, ah bir de
öpüşmeleri, sevişmeleri, logaritmayı bilsek
alkol komalarımıza hafif inceden
profesör bir zencefil kokusu inecekti!
kel kadınlar tanıdım insafsızca
her sokak başında bir ekip otosu vardı
hatırlar mısın, yazmıştım sana, her otel odasında
filtresi bekaret kanıyla lekeli
yanan bir orospu sigarası. ah, göğsüm,
sen, kurşuna dönmüş zalim gözlerle
delik deşik edilmiş bir erkek fanilası!
delikanlılığım aşka aç
aşka muhtaç
aşka mecburdu!
ve yüreğim!
yaşlandıkça memeleri sarkar oldu!
bana bir haller oldu / bana filmler bir tuhaf olur!
sarkaçlar bana pek bir dar oldu / kuyular pek bir sığ olur
bakın! kızkardeşim gitti gecenin dul eşi oldu
abim miyop dudaklarıyla kendi yılanında küçülür küçülür mahfolur!
ah! çıtır hüznüm, asil acılarım, dikkat edin!
istanbul bu! genç bedenlere aç
dinç cesetlere muhtaç
hürriyete mecburdur!
_______________________
teşekkürler..,Mehmet Emin Filiz
Re: Biraz şiire ne dersiniz
HOŞGELDİN KADINIM.
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
yorulmuşsundur;
nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını
ne gül suyum ne gümüş leğenim var,
susamışsındır;
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
acıkmışsındır;
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam
memleket gibi yoksuldur odam.
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
ayağını basdın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde
ağladın,
avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin
hürriyet gibi aydınlık oldu odam...
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.
NAZIM HİKMET
Cevap: Biraz şiire ne dersiniz
BÜYÜK ŞEHİR
Bir değil hallerin, beş değil,
Nasıl anlatsam hepsini bir bir,
Nasıl bağlansam sana nasıl, büyük şehir?
Yüz tane kolum olsa kucaklamağa yetmez,
Tepeden tırnağa dudak kesilsem, bitip tükenmezsin.
Anten misali gerilse bütün damarlarım,
Nasıl duyarım semt semt, bucak bucak seni,
Nasıl sararım?
Büyük hastanelerinde yatarım insan dolu,
Büyük gemilerine binerim mahşer,
Hanların dolu, hamamların dolu..
Gel gör ki her Allahın günü,
Göz göze, diz dize,
Tramvayda, sinemada, meyhanede, mabette.
Herkes kendi murdar karanlığına gömülmüş
Herkes gurbette...
Bedri Rahmi Eyüboğlu
( 1913 - 1975 )
Cevap: Biraz şiire ne dersiniz
Ben Olduğumu Bilirsin
Bir rüzgar olsam, beyaz saçlarını okşasam.
Yatağındaki yorgan olsam, kucaklayıp bağrıma bassam.
Allahın çağırdığı gün, cennettin kapısını sana ben açsam,
Ben olduğumu bilirmiydin?
İçinde bir his olsam, anımsadığında beni gözlerini parlatsam.
Deniz kenarında, daldığın o boşlukta, tepende dolaşan bir martı olsam.
Dertlerine derman, içini ferahlatacak bir su olsam,
Ben olduğumu bilir miydin?
Dağın tepesinde eğik bir ağaç olsam, yanıma geldiğinde dik dursam.
Bağda bir salkım üzüm olsam, ağızına aldığında bal gibi erir olsam.
Beyaz bir güvercin olsam, her sabah pencerenin önüne konsam.
Ben olduğumu bilir miydin?
Yanık bir türkü olsam, her gün dilinde dolaşsam.
Gökte kücük bir yıldız olsam, geceni ay gibi parlatsam.
Bir melek olsam, yatarken seviyorum diye kulağına fısıldasam.
Ben olduğumu bilir miydin?
Canım oraları seni geride bıraktım,
Senden değil ben allahıma kaçtım.
Ayrılmadım ama hala seninleyim,
Kalbine sor, cevap veren ben olduğumu bilirsin
Cevap: Biraz şiire ne dersiniz
IHLAMURLAR ÇİÇEK AÇTIĞI ZAMAN
Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Beklesen de olur, beklemesen de
Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende
Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde
Hangi ses yürekten çağırırsa beni sana
Geleceğim diyorum, takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.
Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi
Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?
Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana
Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben
Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden
Gemileri yaksalar da geleceğim sana
On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.
Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif
Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız
Ey benim alfabemdeki kadîm Elif
Ne güzellik, ne de tat var baharsız
Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
Kimseye uğramam ben sana uğramadan
Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana
Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben sana çiçeklerle geleceğim
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Bahattin Karakoç
Cevap: Biraz şiire ne dersiniz
kırılgan bir çocuğum ben
yüreğim cam kırığı
bütün duygulardan önce
öğrendim ayrılığı
saldırgan diyorlar bana
oysa kırılganım ben
gözyaşlarım mücevher
saklıyorum herkesten
ürküyorlar gözümdeki ateşten
ürküyorlar dilimdeki zehirden
ürküyorlar o dur durak bilmeyen
gözükara cesaretimden
diyorlar bir yanı sarp bir uçurum
bir yanı çılgın dağ doruğu
oysa böyle yapmasam ben
nasıl korurum içimdeki çocuğu
bir yanım çılgın nar ağacı
bir yanım buz sarayı.
Murathan Mungan
Cevap: Biraz şiire ne dersiniz
12 AY
Yılın ilk ayı Ocak,
Kar yağar kucak kucak.
İkinci ay Şubattır;
Soğuğu pek berbattır.
Mart kapıdan baktırır,
Kazma kürek yaktırır.
Nisanda çiçek açar;
Sevinçle kuşlar uçar.
Mayısta kiraz yeriz,
Kuzuları severiz.
Haziranda yaz başlar.
Dağılır arkadaşlar.
Temmuz yakar, kavurur;
Ekinleri oldurur.
Ağustos harman ayı,
Sevinir köylü dayı.
Eylüle yoktur sözüm;
Getirir incir, üzüm.
Ekim ayı gelince,
Kapılırız sevince.
Kasımda yağmur bol,
Üşüme dikkatli ol.
Aralık yılın sonu,
Soğuktur eni konu.
Bu on iki arkadaş
Bizlere olur yoldaş.
Hepsi güzel, sevimli,
Çalışana verimli.
Tembeller ay, gün seçer,
Ömürleri boş geçer.
Rakım ÇALAPALA
Cevap: Biraz şiire ne dersiniz
İSTANBUL
Sigara dumanı ile güzelim İstanbul'u
İki dudağın arasında görme burasını
Sakin yakamozlarında olduğu boğazı
İçmezsen de olur balık sefasında
Sade iki renk ile bütünleşmez burası
Renkler cümbüşü ile uçar her hatırası
Tütmez dudaklarda dökülür kelamlar
Her biri ayrı hatıra taşıyan sokaklarda
Ruhla birleşir ancak İstanbul aşkı
Çekilir hasreti gönülde görülür vuslatı
Uçan sadece martı değildir burada
İstenmez mi görülmek tamamı ile burası
Bir yudumda anlaşılmaz tadı buranın
İstanbul'u arayan bilir tatlı ve nazlı.
Mahmut Selim GÜRSEL 13 Mart 2011 11,45 ÇORUM
http://corumlu-fikir.dergisi.info
http://saricigdem.dergisi.info
Sizin şiir ve çalışmalarınızıla siz de davetlisiniz!