Re: Can sıkan dallar yazı dizisi...
Ulusal Deprem Konseyi lağvedildi !
17 Ağustos depreminden sonra, depremle ilgili çalışmaların bilimadamları tarafından koordine edilmesi amacıyla kurulan Ulusal Deprem Konseyi, kuruluş genelgesi güncelliğini yitirdiği gerekçesiyle lağvedildi.
Konsey Başkanı Prof. Dr. Haluk Eyidoğan, henüz kararın resmen bildirilmediğini, kendilerinin de kararı çeşitli kaynaklardan öğrendiklerini söyledi.
Eyidoğan, gelecek hafta bir basın toplantısı düzenleyeceklerini belirtti.
Konsey'de 20 bilimadamı görev yapıyordu. Türkiye'deki deprem çalışmalarına yol gösterici 'strateji raporları' hazırlayan Konsey, Danışma Kurulu niteliğinde çalışıyordu.
Deprem konusuyla ilgili çeşitli alanlardan seçilen uzmanlardan oluşan ve bağımsız bir yapıya sahip olan Ulusal Deprem Konseyi'nin başlıca görevlerinin kamuoyuna güvenilir bilgi vermek, yasalara destek olmak, öncelikli araştırma alanları belirlemek, kamu yetkililerine danışmanlık yapmak ve etik konularıyla ilgili başvuruları değerlendirmekti.
Konsey'in TÜBİTAK'ın görüşü alınarak lağvedildiği öğrenildi.
Ulusal Deprem Konseyinden (UDK) yapılan açıklamada, konseyin lağvedilmesi eleştirilerek, "Bu karar, ülkemizde bazı kesimlerce Ulusal Deprem Konseyi gibi bir kuruluşa gereksinim duyulmadığı görüşünün egemen olduğunu göstermektedir" denildi.
Yazılı açıklamada, 1999 yılında art arda meydana gelen yıkıcı depremler sonrası ve Avrupa Konseyinin her ülke için tavsiye kararlarından esinlenerek kurulan UDK’nın bundan sonra bu görevlerini yerine getiremeyeceği ifade edilerek, Başbakanlığın 21 Mart 2000 tarihli genelgesi ile kurulan ve 20 bağımsız bilim insanı ile araştırmacıdan oluşan UDK’nın, Başbakanlığın 6 Ocak 2007 tarihli genelgesiyle lağvedildiği belirtildi.
İlgili genelgede belirtilen gerekçelerin hiçbirinin UDK’nın lağvedilmesini gerektirecek gerekçeler olmadığı ifade edilen açıklamada, "Bu karar Resmi Gazete’de tesadüfen fark edilmiş olup, ancak bu vesileyle UDK’nın karar hakkında bilgisi olmuştur" denildi.
Lağvedilme kararının yaklaşık bir ay önce imzalanmış olmasına rağmen, kararın ilgili ve yetkili merciler tarafından UDK’ya halen bildirilmediği belirtilen açıklamada, şöyle denildi:
"Bir deprem kuşağı üzerinde bulunan ve yaklaşık bir hesapla ortalama her 14 ayda büyüklüğü 6 ve daha fazla olan depremlerin meydana gelme tehlikesi ile karşı karşıya olan ülkemizde, UDK gibi bir kurul için genelgede ileri sürülen ’artık uygulama alanı kalmaması’ gerekçesi anlaşılmaz bir durumdur. UDK’da görevli bilim insanları bu görevlerini hiçbir karşılık beklemeden özveriyle yapmakta olup, görevler geçicidir. Bu nedenle, UDK üyelerinin söz konusu lağvedilme kararı üzerinde durdukları esas konu, dünyanın başlıca deprem bölgelerinden birinde bulunan ve pek çok depremde zarara uğrayan ülkemizde deprem konusuna verilen önemin, giderek artacağına, maalesef bu düzeyde kalmış olmasıdır. Bu gelişme karşısında ’UDK güncelliğini yitirmişse yerine ne konulacaktır’ ve ’Deprem konusunda bilimsel veriye dayanmadan hatalı bilgiler vererek toplumun sürekli kaygılanmasına ve yöneticilerin yanıltılmasına yol açan kişiler için daha uygun bir ortam mı yaratılacaktır’ gibi sorular ön plana çıkmaktadır. Örneğin, en son 29 Mart 2006 güneş tutulması olayı ile ’büyük deprem olabilir’ kaosunun yaratıldığı ve Niksar ve civarında yaşayan vatandaşlarımızın ne hale getirildiği hala belleklerdedir. Daha önce ilgili makamlarla yaptığımız görüşmelerde talepte bulunduğumuz UDK’nın yeniden yapılanması ve düzenlemeler ile ilgili olarak bu makamların herhangi bir girişimde bulunmadan UDK’nın yürürlükten kaldırılma gerekçesi anlaşılamamıştır. Bugüne değin birçok çalışmaları ve yayınlarıyla depremlerle ilgili konularda halkımıza ve yöneticilere doğru bilgileri sunmayı ve yardımcı olmayı ilke edinmiş olan UDK için alınan bu karar, ülkemizde bazı kesimlerce Ulusal Deprem Konseyi gibi bir kuruluşa gereksinim duyulmadığı görüşünün egemen olduğunu göstermektedir. UDK resmen kaldırılmış olsa da tüm üyelerimiz, kamu kurum ve kuruluşları ile yerel yönetimler ve halkımızdan gelen taleplere eskiden olduğu gibi yardımcı olmaya çalışacaklardır."
Re: Can sıkan dallar yazı dizisi...
e. çölaşan burda mı yazıyor ?
Alıntı:
Camiden, cuma namazı sırasında Karamanlis aranır mı? Bu nasıl iştir yahu?
e.ç.
Re: Can sıkan dallar yazı dizisi...
Emin Çölaşan, Hürriyet'te yazıyor.
Re: Can sıkan dallar yazı dizisi...
Cemaat lideri Esat Coşan'ın adı bir sokağa verildi. Başkanın adı 'Ahmet Genç Bulvarı'yla çok sayıda sokakta yaşayacak. Fahri Korutürk, Turan Güneş ve Kemal Türkler adları da silindi
Pierre Loti Tepesi'ne Eyüp Sultan Tepesi isminin verilmek istenmesi nedeniyle gündeme gelen Eyüp'te, "skandal" olarak nitelendirilecek cadde ve sokak isimlendirmeleriyle değişiklikleri yapıldı. 6. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, eski dışişleri bakanı Turan Güneş, suikasta kurban giden eski DİSK genel başkanı Kemal Türkler'in isimleri cadde ve sokaklardan silindi.
Nakşibendi İskenderpaşa Cemaati lideri Esat Coşan ile Eyüp Belediye Başkanı Ahmet Genç'in ise bulvar ve sokağa verildi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, ulusal adres veri tabanının kurulması ve güncellenmesini kapsayan "Adres ve Numaralamaya İlişkin Yönetmelik" gereği, kent genelinde adres bilgi sistemi çalışmaları yürütüyor.
Bu amaçla Büyükşehir Belediyesi, Fatih, Beyoğlu, Beykoz, Pendik ve Eyüp ilçelerinin adres bilgi sistemi kurulması çalışmalarının ihalesini bitirdi. İlçe yönetimleriyle ortaklaşa yürütülen çalışmalar tamamlandıkça Büyükşehir Belediye Meclisi'nin onayına sunuluyor.
Eyüp'le ilgili çalışma da 14 Eylül 2006'da İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'nin onayından geçti. Eyüp Belediyesi'nin 29 Ocak 2007'de adres değişiklikleriyle ilgili vatandaşlara tebligatta bulunmasıyla çalışmanın boyutları ortaya çıktı.
Cadde, sokak isimlerinin bilgisayar ortamına aktarılması, mükerrer sokak isimlerinin kaldırılması, isimsiz sokaklara isim verilmesi ve düzgün bir numaralama sistemi kurulmasının dışında, bazı isimlerin tamamen kaldırıldığı tebligatlardan sonra anlaşıldı.
Yayla Yolu, Başkan'ın
İsim değişikliklerinde Başkan Ahmet Genç ve cemaat lideri Esat Coşan unutulmadı. "Yayla Köyü Yolu"nun adı "Ahmet Genç Bulvarı"na çevrildi. 6. Cumhurbaşkanı'nın adını taşıyan "Fahri Korutürk Caddesi" de, "Yusuf Muhlispaşa Caddesi" dönüştürüldü. Kıbrıs Barış Harekâtı döneminin dışişleri bakanı Prof. Dr. Turan Güneş'in adının verildiği "Turan Güneş Sokağı" ise "Güneş Sokağı" oldu.
22 Temmuz 1980'de Merter'deki evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitiren Kemal Türkler'in adı da silindi. "Kemal Türkler Caddesi"nin adı artık "Kaynak Sokak".
Eyüp'te isimsiz bir sokağa ise 2001 yılında Avustralya'da geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybeden İskenderpaşa Cemaati lideri Esat Coşan'ın adı verildi.
Yeni konulan bazı sokak isimlerinde Belediye Başkanı'nın soyadı olan "Genç"e özel vurgu yapılması dikkat çekti. Örneğin "Bıçakçı Eyüp Çıkmazı" sokağının adı "GürGenç Sokağı" olarak listeye yazıldı. "Genç"li sokak isimleri bununla da sınırlı değil. Beş sokak ismindeki G harfi daha büyük yazıldı. Bu sokaklar şöyle: "ErGenç Sokağı", "ErGençkon Sokağı", "FiGenç Sokağı", "GezeGenç Sokağı", "ÖzGenç Sokağı".
Eyüp'te değişiklikten önce üç sokağın adı "Selvi Sokağı"ydı. Bu üç "Selvi" adı iptal edilerek, "Şehadet", "Süvari", "Tırak" sokağı yapıldı. Çırçır'daki "Arzu Sokağı"nın adı da "Ünye Sokağı" olarak değiştirildi.
'Kim bu dangalak bürokrat?'
Başkan Ahmet Genç, değişikliklerinin bürokratlarca yapıldığını savunarak, olayı 'aptalca' ve 'dangalaklık' olarak niteledi. Bürokratlarla dün yaptığı toplantıda ilçede isim değişikliği yapılmamasını, eski isimlerin kalmasını istediğini belirten Genç, "Toplantıda 'kim bu dangalak' dedim. Böyle bir isim koyabilir mi? Böyle aptalca bir şey olur mu?" diye konuştu.
Genç, "Çalışmayı Büyükşehir ve Eyüp Belediyesi ile TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) ekipleri yürüttü. Halen bu sokak isimlerinin hiçbirine bakmış değilim. 800 yeni ismin nereye konulduğunu bilmiyorum. Fahri Korutürk Caddesi de yerinde kalacak. Turan Güneş de yerinde kalacak. Hepsi yerinde kalacak" dedi. Genç, kendi adı ve soyadının sokaklara verilmesiyle ilgili olarak da "Bunlarla uğraşacak zamanım yok" ifadelerini kullandı.
Milliyet
Re: Can sıkan dallar yazı dizisi...
Bolu'da da ''Ali Dibo'' iddiası
Bolu'da park işleri ihalesiz olarak dağıtılmış...
Bolu'da 2005 ve 2006 yıllarında parklardaki işlerin ihalesiz olarak AKP'li Belediye Başkanı Alaaddin Yılmaz'ın Yardımcısı Orhan Bozgeyik'in akrabası Muzaffer Bozgeyik'in şirketlerine verildiği belirlendi. Skandalı CHP'li belediye meclis üyeleri ortaya çıkardı.
Nokta Peyzaj İnşaat Turizm Sanayi Limited Şirketi ve Bi-Ka Turizm İnşaat Tekstil Gıda İç ve Dış Ticaret Sanayi Limited adlı kuruluşların, parklardaki işleri ihalesiz alabilmesi için aynı parktaki işlerin parçalara bölündüğü, şirketlerin aynı parktaki yapay şelale, yapay şelale işçiliği, park yapımı ve park yapımı işçiliği için 10 bin YTL'nin altında ayrı ayrı faturalar kestiği anlaşıldı. Şirketlerin 8 iş için Bolu Belediyesi'ne 73 bin 289 YTL'lik fatura kestiği belirlendi.
Başkan Yardımcısı Orhan Bozgeyik, şirketin sahibinin akrabası olduğunu doğruladı.
Milliyet
Not: Atatürk ile ilgili iğrenç bir fıkra anlatma densizliğini gösteren AKP'li Belediye Başkanı Cuma Bozgeyik'le de bir yakınlığı vardır kesin.
Re: Can sıkan dallar yazı dizisi...
İnanılmaz Yükseliş !
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, seçim atmosferinde ilginç bir atama kararına imza atarak, AKP Artvin Milletvekili Orhan Yıldız'ın ebe olan eşi Güler Yıldız'ı daire başkanı yaptı.
Güler Yıldız, Sağlık Bakanlığı bünyesinde Ana-Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü'nde ebe kadrosunda görev yapıyordu. Yıldız, geçtiğimiz günlerde Sağlık Eğitimi Genel Müdürlüğü'ne Sağlık Meslek Standartları Dairesi Başkanı olarak atandı. Yıldız'ın yeni görevine geçen hafta başladığı belirtildi. CHP Denizli Milletvekili Mehmet Neşşar, konuyu dün TBMM gündemine taşıyarak, Akdağ'ın yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi verdi. Neşşar, Akdağ'dan, "Ebe olmak sağlık eğitimciliği için yeterli midir? Bu makama neden bir akademisyon ya da bir eğitimciyi atamadınız? Güler Yıldız, bir AKP milletvekilinin eşi olmasa idi bu makama gelebilir miydi" sorularına yanıt istedi.
ÖNCE MERKEZE ATANDI
Artvin'de bir sağlık ocağında çalışan Güler Yıldız, eşinin AKP'den milletvekili olmasıyla Sağlık Bakanlığı'na tayin oldu. Yıldız, 2002 seçimlerinin ardından Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı, Aile Planlaması Genel Müdürlüğü'ne ebe olarak işe başladı. Burada, anne sağlığı ile ilgili eğitimlere katılmakla görevlendirilen Yıldız, seçim takviminin netleşmesiyle, Sağlık Eğitim Genel Müdürlüğü'ne personelden sorumlu daire başkanı olarak atandı. Güler Yıldız'ın daire başkanlığına atanması, pazartesi günü Bakan Recep Akdağ'ın onayıyla gerçekleştirildi.
Maaşı da ikiye katlandı
YILDIZ, daire başkanı olunca, kadrosunda ve maaşında yükselme sağlandı. Ebelik maaşı yaklaşık bin YTL iken, Güler Yıldız, daire başkanlığı görevinde, ek ödemelerle birlikte 2 bin YTL civarında maaş alacak.
www.kanalturk.com.tr
Re: Can sıkan dallar yazı dizisi...
Hapis cezası aldı, üstüne ihale kazandı
http://www9.gazetevatan.com/newpics/...01994132_2.jpgEnerji yolsuzluğundan mahkum olan AKP’li Kaya yeniden ihale kazandı
İki yıl önce Enerji Bakanlığı’ndaki yolsuzluk nedeniyle 7.5 ay hapse çarptırılan ancak cezası ertelenen AKP Ağrı Milletvekili Cemal Kaya’nın
kağıt üzerinde devrettiği şirketi Aram İnşaat, Milli Eğitim Bakanlığı’nın toplam 12 milyon YTL’lik 2 ihale kazandı. Şirket, Kütahya, Manisa, Ordu ve Rize’de ilköğretim okulu, eğitim merkezi ve halk eğitim merkezi yapacak
AKP Ağrı Milletvekili Cemal Kaya’nın enerji ihalelerindeki yolsuzluklar nedeniyle 7.5 ay hapse mahkum edilmesine neden olan şirket, kamu ihaleleri almaya devam ediyor. Mahkemenin Kaya’yı “ihaleye fesat karıştırmak” suçundan mahkum etmesine ve cezasının ertelenmesine neden olan Aram İnşaat, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan 12 milyon YTL’lik üç ihale daha aldı. Aram İnşaat, Kütahya’nın Simav İlçesi’ne ilköğretim binası, Manisa-Merkez-Horozköy ve Güzelyurt’a Kız Meslek Lisesi binası inşaatı, Rize’nin Çay, Çayeli ve Hayrat ilçeleri ile Ordu’nun Fatsa İlçesine lise ve halk eğitim merkezi inşaatları ihalelerini kazandı.
Kağıt üzerinde devir
2002 seçimlerinde CHP’den Meclis’e giren Kaya, 30 Temmuz 2003’te partiden istifa etti. Kaya, 12 Ekim 2003’te AKP’ye katıldı. Kaya, 1990’da kurduğu Aram İnşaat’taki hisselerini 2002 seçimleri öncesi sattı. Kaya, hisselerini önce eşi Dilek Kaya’ya, eşi de 2004’te Cengiz Babayiğit’e devretti. Sonra yapılan devirlerle şirketin sahipleri Kaya’nın eski ortağı Yüksel Sirel, Serdar Yıldırım ve yeğeni Şakir Bakır oldu.
Haziran 2004 itibarıyla kendisinin ve eşinin şirkette hiç hissesi kalmadı. Ancak Kaya’nın hisse devrinin kağıt üzerinde kaldığı ortaya çıktı ve milletvekili olmadan önce hisselerini satmasına rağmen Aram İnşaat için milletvekili seçildikten sonra da ihale pazarlığı yaptığı anlaşıldı. Şubat 2005’te yapılan yolsuzluk operasyonunda Cemal Kaya’nın şirketin ihale alması için uğraştığı dinlenen telefon konuşmalarıyla saptandı.
7.5 aya mahkum oldu
Beyaz Enerji Operasyonu kapsamında yürütülen teknik takip sırasında Kaya, dinlenen telefonlara takıldı. Kaya’nın işadamı İbrahim Selçuk’la telefon görüşmelerinde Aram İnşaat için ihale pazarlığı yaptığı tespit edilince Nisan 2005’te milletvekilliğinden istifa etti. TBMM Genel Kurulu da Kaya’nın istifasını kabul etti ve milletvekili dokunulmazlığı kalktı. 19 kişiyle birlikte hakkında açılan davada yargılanan Kaya, 23 Mart 2007’de 7 ay 15 gün hapis, 366 YTL para cezası aldı, ancak bu cezalar ertelendi. Temyiz süreci devam ettiği için Kaya hakkındaki ceza kesinlik kazanmadı.
Kaya, 22 Temmuz seçimlerinde AKP tarafından yeniden aday gösterildi ve Ağrı Milletvekili olarak yeniden parlamentoya girdi.
Teselli ihalesi!
Kaya’ya hapis cezası verilmesinden 13 gün sonra Aram İnşaat, İstanbul’da Pendik Hastanesi’nin 84 milyon YTL’lik ihalesini kazandı. İhalenin bu şirkete verilmesine ilişkin eleştirilere karşılık İstanbul Valisi Muammer Güler, “Şirketle ilgili yasak yok. Muhammen bedelin altında teklif verildi. Öbür tarafı bizi ilgilendirmez” dedi.
Erdoğan, istifasına ‘onurlu davranış’ diye destek çıktı
Cemal Kaya, TBMM’ye CHP listesinden 3 Kasım 2002’de girdi. Parti yönetimi ile anlaşamayan Kaya, 30 Temmuz 2003’te partisinden istifa etti. Bir süre bağımsız kalan Kaya, 12 Ekim 2003’te AKP’ye katıldı. Kaya, Enerji Bakanlığı’ndaki yolsuzluk iddialarında adının geçmesi üzerine TBMM Başkanlığı’na başvurarak milletvekilliğinden istifa etti. 26 Nisan 2005’te vekilliği Genel Kurul’da düşürülen Kaya, AKP’de siyasete devam etti. 22 Temmuz seçimlerinde Ağrı’dan ikinci sıra adayı olan Kaya, AKP’nin bu ilden 5 milletvekili çıkarmasında etkili oldu. Kaya, 2005’te istifa ettiği zaman Başbakan Erdoğan, “Onurlu bir davranış” sözleriyle destek çıkmıştı.
Telefon kayıtlarıyla yakalandı
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndaki yolsuzluk operasyonuna temel olan telefon dinleme kayıtları, ihalelerde rüşvet çarkını ortaya koymuştu. Cemal Kaya da “büyük ihale” siparişi verirken gizli dinlemeye yakalanmıştı. Kaya’nın telefon kayıtları özetle şöyle:
İbrahim Selçuk: (EÜAŞ Genel Müdür Yardımcısı Servet Üst’le konuşuyor): Cemal Kaya Ağrı Milletvekili, ihaleye ekleyin onu. Hele bir formül bul, ya bakan bunlara söz vermiş biliyor musun? Dur dur, yanımda bi dakka dur. (Telefonu Kaya’ya veriyor.)
Cemal Kaya: Ya patron bi organize yap da bize de gönder üretim lisansımız var bizim ya. Tamam abi, İSO MİSO belgesi var hepsi. En büyükleri gitti bundan sonra kalanlar hep ufak tefek biliyorum kalanları tabii. Yani girme şansımız yok mu? Yukarıdakine söylesek öyle bir şey yapabiliriz he.
İbrahim Selçuk: Alo. Baba şimdi Urfa (hidroelektrik santralı). O sana verilen rakamdan yüzde 12 kıracaksın ona göre tamam.
Cemal Kaya: Efendim abi. Ha Urfa. Tamam tamam.
Cemal Kaya: Ben baktım da, Urfa en küçüğü, hâlâ daha da açılmamış. Hiç olmazsa Özlüce (hidroelektrik santrali) Mözlüce bir şey olsun ya. Eee diğerinden olsun canım. Karkamış, Karkamış (hidroelektrik santralı) olsun tamam mı? Yani değişsin bari hiç olmazsa. İş bitirme bakımından. Parasında değiliz de...
Milli Eğitim Bakanlığı’nın okul, eğitim merkezi ihalelerini aldı
Aram İnşaat, Milli Eğitim Bakanlığı Yatırımlar ve Tesisler Dairesi Başkanlığı tarafından ihaleye çıkarılan, okul, lojman, pansiyon inşaatı ile altyapı ve çevre düzenlemesi için açılan ihalelere teklif verdi. Aram İnşaat Elektrik Üretim İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, Kütahya’nın Simav İlçesine ilköğretim binası, Manisa-Merkez-Horozköy ve Güzelyurt’a Kız Meslek Lisesi binası inşaatı için açılan ihaleyi, toplam 5 milyon 141 bin 795 YTL bedelle kazandı.
Toplam 21 firmanın teklif verdiği ve bu tekliflerden tümünün geçerli sayıldığı ihalede işin başlangıç tarihi 2 Ekim 2007, bitiş tarihi ise 3 Haziran 2008 olarak açıklandı.
Açık ihale usulü ile 28 Mayıs 2007’de yapılan ihale ile söz konusu yerde betonarme karkas 1 adet 16 derslik ilköğretim okulu, 1 adet 16 derslikli kız meslek lisesi binaları ile alt yapı, çevre ve saha işleri gerçekleştirilecek.
Şirket ayrıca 7 milyon 132 bin 89 YTL bedelle Rize’nin Çay, Çayeli ve Hayrat ilçeleri ile Ordu’nun Fatsa İlçesine lise ve halk eğitim merkezi inşaatları için 28 Mayıs 2007’de açılan ihaleleri de kazandı. Rize Çay, Çayeli ve Hayrat’a betonarme karkas 1 adet 16 derslik Anadolu Lisesi, Ordu Fatsa’ya 1 adet 16 derslikli lise ile Rize Çayeli’ne 1 adet halk eğitim merkezi için açılan ihalede işin başlangıç tarihi 2 Ekim 2007, bitiş tarihi ise 3 Haziran 2008 olarak belirlendi.
Hisseleri artık eski ortak ve yeğenlerinde
Aram İnşaat’ın ortağı olan Cemal Kaya, 2002’de hisselerini eşine devrederek şirket ortaklığından ayrıldı. Kaya’nın eşi Dilek Kaya, 2003’ün sonunda şirketteki hisselerinin bir bölümünü 285 bin YTL karşılığında Cengiz Babayiğit’e devretti. Aynı tarihte şirket ortaklarından Kemalettin Güvenç de hisselerini 240 bin YTL’ye Babayiğit’e sattı. Dilek Kaya, bu devirden 6 ay sonra 720 bin YTL’lik hissesini Yüksel Sirel’e devretti. Böylece Haziran 2004 itibarıyla şirkette Kaya’nın hissesi kalmamış oldu. Bu tarihte şirket ortakları Ticaret Sicili Gazetesi’nde Cengiz Babayiğit ve Yüksel Sirel olarak ilan edildi.
Şirketteki hisse devirleri bu tarihten sonra da devam etti. Mayıs 2006’da, Cemal Kaya’nın yargılandığı dava sürerken Cengiz Babayiğit tüm hisselerini Kaya’nın yeğeni Şükrü Bakır’a sattı. Şükrü Bakır da bu hisselerini Şubat 2007’de Şakir Bakır’a, Yüksel Sirel ise hisselerinin bir bölümünü Serdar Yıldırım’a devretti. Nisan 2007’de Yüksel Sirel, şirketin genel müdürlüğünden alındı ve yerine Cemal Kaya’nın yeğeni Şakir Bakır getirildi. Ticaret Sicili Gazetesi’ne göre, şirketin şu andaki ortakları Şakir Bakır, Yüksel Sirel ve Serdar Yıldırım olarak sıralanıyor.
Haber: Kemal GÖKTAŞ
Vatan
Re: Skandallar, yolsuzluklar haber dizisi...
Savcı: Milletvekili yalan söyledi
http://www9.gazetevatan.com/newpics/...11656615_2.jpg“Oğlum değil, ben kullanıyordum” diyen AKP Mersin Milletvekili Er’e “yalan beyan fezlekesi” hazırlandı
AKP Mersin Milletvekili Ali Er’e ait otomobilin 28 Temmuz gecesi çarptığı TEDAŞ memuru 48 yaşındaki Faruk Gündem’in ölümüyle ilgili soruşturmayı tamamlayan savcı Ramazan Kepoğlu davayı açtı. Kaza sonrası karakola giden Ali Er’in, “Otomobili ben kullanıyordum” demesine karşın savcı davayı milletvekilinin oğlu 22 yaşındaki Hasan Er’e açtı, ayrıca Ali Er hakkında ’yalan beyan’ fezlekesi hazırlandı.
Tanık Başçavuş
Milletvekili Ali Er’e ait 06 ALA 96 plakalı otomobil, Soli Kavşağı’nda bisikletiyle giden Faruk Gündem’e çarptı. 3 çocuk babası Gündem, olay yerinde yaşamını yitirirken, otomobil terk edildi. Bir süre sonra Mezitli Polis Merkezi’ne giden Milletvekili Er, kullandığı otomobille birine çarptığını ileri sürdü. Milletvekili Er’in kaza haberinin televizyonda yayınlanması üzerine, bu kazaya tesadüfen şahit olan Mersin İl Jandarma Komutanlığı’nda görevli Başçavuş Olcay Gözübüyük, er Murat Yıldız’ın kullandığı araçla görevden dönerken kazayı gördüklerini, otomobili Hasan Er’in kullandığını söyledi. AKP Milletvekili Ali Er, “Otomobili kullanan bendim. Jandarma aracındakiler neden böyle beyan verdiler bilmiyorum. Belki onlar da yanılmıştır. Direksiyonda ben vardım. Oğlum önde, eşim ise arka koltukta oturuyordu” diye ısrar etti.
http://www9.gazetevatan.com/newpics/...45499846_3.jpg Kazadan 71 gün sonra, Bilkent Üniversitesi öğrencisi Hasan Er hakkında Mersin 5’inci Asliye Ceza Mahkemesi’nde ’taksirle ölüme sebep olmak’ suçundan 6 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.
Cumhuriyet Savcısı Ramazan Kepoğlu’nun hazırladığı iddianamede, “Kazaya karışan aracı gören askerler aracın sürücüsünün Ali Er değil, Hasan Er’in olduğunu beyan etmişlerdir. Üzerine atılı bulunan suçu işlediği kanaatine varılan şüphelinin ‘taksirle ölüme sebep olma’ eylemine uyan sevk maddeleri uyarınca cezalandırılması talep olunur” denildi. Hasan Er’in ehliyetine de el konulması istendi. Ali Er ve eşi için ’yalan beyan’ fezlekesi de hazırlanıp dava tamamlandıktan sonra TBMM Başkanlığı’na gönderilecek.
Vatan
arıza'nın notu: C.Savcısı kendisine sürgün yeri beğenmeye başlasın...
Re: Skandallar, yolsuzluklar haber dizisi...
Başbakan'dan taziye skandalı
26 Ekim 2007
Zeki GÜNAY/GAZİANTEP, (DHA)
https://www.hukuki.net/_newsimages/4335709.jpg HAKKARİ’de 12 askerin şehit edildiği saldırıda kaçırılan 8 askerden er İrfan Beyaz’ın babası Halil Beyaz, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’ndan gelen başsağlığı telgrafıyla şoke olduğunu söyledi. Halil Beyaz yetkililere, “Oğlumun kaçırıldığına mı inanalım, yoksa oğlumun şehit düştüğünü söyleyip başsağlığı dileyen Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına mı?” diyerek bu skandala tepki gösterdi
PKK'nın elinde olduğu iddia edilen oğlu İrfan’ın kurtarılması amacıyla avukatları aracıyla DTP Diyarbakır Milletvekili eski İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Akın Birdal’la görüştüklerini anlatan Halil Beyaz, bu konuda yetkililerin duyarsızlığından yakındı. İki gün önce kendisine postacı aracılığıyla Başbakan Erdoğan, Tarım ve Köyişleri Bakanı Eker ve Devlet Bakanı Başesgioğlu’ndan taziye mesajı geldiğini belirten baba Halil Beyaz, “İki gün önce evimize postacı geldi. Bana ‘Şehit babası sen misin’ dedi. Ben de ne olduğunu öğrenmek için ‘evet’ dedim. Başbakan ve iki bakandan gelen ve ‘Oğlunuz şehit oldu başınız sağ olsun’ denilen telgrafı okuduğumuzda aile olarak yıkıldık. Biz oğlumun kaçırıldığını ve halen yaşadığını biliyoruz. Şimdi biz buna mı, yoksa Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na mı inanalım?” diye konuştu.
Halil Beyaz ayrıca Başbakan’a hitaben şunları söyledi:
“Bir baba olarak Başbakan’a oğlu için ‘Amerika’da şehit oldu’ diye haber verilseydi acaba ne yapardı, ne ederdi, ne düşünürdü? Sonradan da böyle bir şeyin olmadığını kendisine söyleselerdi o zaman ne yapardı? Kendisinini de evlat, bizimki de. Onunki Başbakan çocuğu olabilir, bizimki de bir inşaat işçisinin çocuğu. Sonuçta biz de insanız. Bana göre insan insandır.”
Hürriyet