-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
AYDIN hâlâ, gecenin bu saatinde bile; "Cehennem gibi" -oraya gitmemişsem de, denen o- sıcak... Bugün ne oldu?...
Ben, bir kaç yıl önce ne yazmıştım? Prostat büyümesinden HTT sayesinde kurtulmamış sadece bir kişi var. O kişinin "okumuş" biri olduğunu, ota çöpe(!) inanmaması sebebiyle; hem hekimin yazdığı ilacı, hem de; HTT yi -Prostatla ilgili verilen ilacın adı ne olursa olsun, bırakması gerektiğini söylememe rağmen- birlikte kullandığını ve prostat büyümesinden kurtulamadığını yazmıştım.
Kızı; "Hukuki Net Üye ve Misafirleri Bu Yaz ilaç yapacağız." başlığını okuduktan sonra şunu demişti: "Sakar Amca, siz; sitede babamı yazmışsınız."
Peki sonra ne oldu?
Lâfımı dinlemeyen Ahmet Bey -75 yaşındadır ve yaklaşık 35 yıldır da, ailecek tanışıyoruz, samimiyetimiz var.- Haziran ayında ADÜ'ye gider. Hekim: "Prostattan ameliyat,böbreğiniz iflasta; diyalize bağlanmanız için; katater açmamız gerekir. Köprücük kemiği bölgesinde mi, yoksa; kasık bölgesinden mi istersiniz? Bu işlemlerin; şu, bu, o riskleri vardır. Okuyun, imzalayın ve işlemi yapalım."
Ahmet Bey, nasıl benim dediğimi ret ettiyse; hekimin dediğini de ret eder ve hastahaneden; çiş için sonda takılmış olarak ayrılır.
Ahmet Bey'in yaşadığı yer; kızımızı ziyaret için gittiğimiz yolun üzerindedir. Uğrarız ve yazdığım hikâyeyi öğreniriz.
Ahmet Bey, yıllardır; günde 2 paket civarında sigara içen, sık sık da; ayran içen biridir. Eve uğrarız, Hatunla birlikte... Abooo, bu Ahmet; tanıdığımız Ahmet değil!... Zayıflamış, suratı kararmış v.s... Eğer, evinde görmemiş olsaydık; asla tanıyamazdık. O hâle gelmiş...
Aldım mı sazı elime:"Ahmet Bey, ben sana ne demiştim? Niye beni dinlemedin?Ben sana; "Prostatla ilgili verilmiş ilaçları bırak." demedim mi? O bana "Şefim." der, bu; hekimin verdiği prostat ilacı, şu; Almanya'dan emekli kayınçomun verdiği; prostat ilacı...
Açtım ya ağzımı; "Ne halt oldu? Hepsini de bırakıyorsun. Köye gidince sana göndereceğim. Dediğim şekilde kullanacaksın!..."
75 günlük gönderdim. Kullandı, ama 75 gün filan değil. 2-3 gün önce; PSA, kreatin ve üre değerlerini öğrenmek için tahlil yaptırdı. 5 Ağustosta kızı; raporları eşimin telefonuna vatsapla gönderdi. Benim telefon; fotoğraf bile çekmez.
Aaa, bir baktım; PSA, üre, kreatin değerleri düşmekte... Yani; prosattan kurtulmakta, böbrek de; kendini kurtarmakta. Bu; benim açımdan normal.. Tahlil sonuçlarına bakarken; telefon çaldı. Hatunun telefonundayım ya; hemen açtım. Görüşüyoruz filan. Ahmet Bey, telefona geldi:"Şefim, bu lâfları moral olsun diye mi söylüyorsun?" Ben ne demiştim: "Ahmet Bey, seni diyalizden, seni çiş için takılan sondadan da kurtarırım. İyiye gidiyorsun, bunu ben demiyorum; elindeki raporlar söylüyor, ama; kafama takılan bir konu var: 'Akciğerine baktırdın mı?'
Cevap verdi: "Akciğerinde leke var, tetkiki gerekir." dediler. Akciğeriyle lgili bir işlem yaptırmamış.
Cevap verdim: "Akciğer kanseri hikâyeleri de böyle başlar. (Zayıflaması hayra âlâmet değildi. Yıllardır bu işlerle uğraşıyorum. Böbrek yetmezliği, ya da; prostat büyümesi olan biri bu derece zayıflayamaz.) Sen kendini akciğer kanseri olduğu farz et. Şu anda kullandığın doz; akciğer kanserini de, prostat büyümesini de, böbrek yetmezliğini de tedavi etmeye yeterli olan dozdur. Yeter ki; sigarayı bırak. Sigarayı bırakmadan, kanserden kurtulmak mümkün değildir. Eskişehir'de, Bafa'da, Atburgazı'nda, Bodrum Yalıkavak'taki hastalardan dolayı biliyorum.Dediğimi yap, sigarayı bırak; üç derdinden de kurtul."
Cevap: "Tamam şefim, deneyeceğim."
Eeee, "Hocam, bu kadar çenenin/lâfın sonucu ne?" diyeceksiniz.
Öğrendiğim şu:
Adam şu veya bu sebepten dolayı HTT kullanıyor. Bunu kullanırken; prostat büyümesine karşı tıbbın verdiği ilacı da kullanıyor. HTT kullanıyor olmasına rağmen; ne prostat düzeliyor, üstelik; böbrek yetmezliği (Nefrit) oluyor. HTT kullanan birinin; böbrek yetmezliği olması mümkün değil. Hele hele; 1,5 yıldır diyalize bağlı hastayı; diyalizden koparıp alan OT!...
Anladığım şu. "Prostat büyümesiyle ilgili - adı; şu veya bu ilaç, önemli değil.- ilaçla birlikte kullanılırsa; HTT sadece sudur/sıfırdır." Yapması gerekeni bile yapamıyor...
Son cümle: "Geçenlerde tanıdığım bir şeker hastası, ki; yıllardır hastalığı devam etmektedir. Hekim bu hastaya ne dedi biliyor musunuz? Bir şeker hastası olarak; çok iyi karaciğer ve böbrekleriniz var."Aynı hastaya, yıllar önce: "Bir şeker hastasına göre gözleriniz çok iyi." Yine aynı hastaya; "Tansiyon hastası olmanıza rağmen; aort damarınızda hiç bir bozukluk yok, çok tuhaf." denmişti...
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
Sevdiğim insanlardan; Yaşar Nuri Öztürk, Kamer Genç'ten sonra, şimdi de; Tarık Akan... Akciğer şeysi olmuş, tedavi(!) görüyormuş filan...
Yaşar Bey, o sırada; Aydınlıkta yazıyordu. Ulaştım. "Bu son mesajımdır." dediğim üçüncü mesajıma cevap verdi. Dediğim şuydu: "Yaşar Bey, iyi değilsiniz. Hastalığınız tekrarlayacak. HTT göndereyim; dediğim dozda kullanın ve hastalığınız tekrarlamasın.Cevap: "Doktorlar; durumumun iyi olduğunu söylüyorlar. Asayiş berkemâl.." Bu mesajlar; e-posta dosyamda kayıtlı. Netice ne oldu?...
Kamer Genç'e ise; ulaşmam mümkün değildi.
Tarık Akan'a ulaşamayacağım gibi.
Tarık Akan'ın, asbeste dayalı mezotelyoma hastası olması mümkün değil. Küçük hücreli akciğer ca. olması durumunda; HTTnin yapabileceği bir şey yok!...
Hastalığı, eğer; küçük hücreli dışı bir çeşit ise; Dünya'daki tek şansı HTTdir.
Tıp; KT sebebiyle; Tarık'ın bağışıklık sistemini "toparlanamaz" hâle getirmeden, HTTyi bulmasına yardımcı olun.
Bu yazı bahanesiyle; cep telefonumda daha silinmemiş iki mesajı da yazayım ve sonra da sileyim.
İlki: 23 Haz. 2016 14.39.30
Gönderen:0506857XXXX
Yazdığı:Ben gercekten inanamadim. Sayenizde sunuclarim temuz geldi. Çokk tesekkürler.
Bu HPV hastasından.
Şimdi öteki:
21.Tem.2016
21.52.18
Gönderen:0505312XXXX
Yazdığı:
Sakar (Aslı başka türlü) hocam iyi akşamlar nasılsınız ben meme ca geçirdim bitti şükür sizden yağ almıştım otun adını soracaktım size zahmet cevap *eksik yazı var*
Bu da; bir albayın karısından.
Sağlıcakla kalın.
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
O konuyla ilgili "yazmayacağım"dediğim halde, yazmak zorunda kaldığım için UTANIYORUM...
Hatırlarsanız, metin26 yazdığı yazıda bir cümle kullanmıştı.Kullandığı bu cümleye tepki gelmediği için, bir süre sonra ben; o cümlenin Türkçe'sini yazmıştım. Ne yazmıştım: metin26 diyor ki: "Kanser ol, KT al kurtul. Kanser ol, KT al kurtul. Kanser ol, KT al kutul. Yok böyle bir şey..."
Bakın; bir yazıyı kopyalayıp saklamışım:
Naşide Göktürk'ten hayranlarına 'iyiyim' mesajı Bir süredir kanser tedavisi gören Naşide Göktürk, sağlık durumuyla ilgili son gelişmeleri Facebook'ta hayranları ile paylaştı.14 Ocak 2016 - 12:28:00
Bugünkünü de aktarayım:
Naşide Göktürk hayatını kaybetti! Doktorundan ilk açıklama Ünlü sanatçı Naşide Göktürk'ten üzücü haber... Bir süredir kanser tedavisi gören ve 6 Ağustos itibariyle genel durum bozukluğu nedeniyle hastaneye kaldırılan Naşide Göktürk bugün hayatını kaybetti. Göktürk yarın toprağa verilecek. Öte yandan, Naşide Göktürk'ün ölümü sevenlerini yasa boğdu, Twitter ve Facebook'ta mesaj yağdı...Hürriyet Haber30 Ağustos 2016 - 18:05:00
Başka bir şey demiyorum, üzgünüm.
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
Mecburiyetten yeni yazı...
Timoma ve trioit şeysinden haber yok. Tıpkı; Gebze'deki lösemi hastasında olduğu gibi...
Size daha önceleri lösemi konusunda iki şey yazmıştım. Denedim, anlamında değil. Dedim ki: maltawildplants sitesindeki, bilimsel araştırmalara dayalı dosyada, ayrıca; aktardığım, Ege Ü. ilgili fakültelerin yaptığı bilimsel araştırmaların İngilizce sonuç raporunu da yazmıştım. Her ikisi de ne diyordu: "HTT; antileukemic" Yani, HTT; lösemiyi tedavi eder.
Öyle ise; "Neden haber gelmedi?" diyeceksiniz.
Bambaşka bir konuyla cevap vereyim.
Bir kısmını, yıllar önce okudunuz. yazamadığım bölümü yazayım:
Tıp, bir hastaya, biyopsi sonucu: "Siz, mesane şeyşisiniz. Bir daha ki sefere; mesane kesenizi, gerekirse; prostatınızı alacağız, size; ince bağırsaktan mesane kesesi yapacağız. Daha sonra da; koruyucu KT alacaksınız." der.
Neyse, hasta; İzmir'den Söke'ye döner. Kendisine "Geçmiş olsun" ziyareti yapanlardan biri de; benim tamircimdir. Hani; kayın pederine: "Akciğer şeyşi olmuşsunuz, tümörünüz 50 mm, siz bizi, biz sizi görmemiş olalım, çünkü; akciğeriniz %18 çalışıyor, akciğerin fıs diye söner, elimizde kalırsın. İki ayda bir kontrole gel." denmiş kişi, hatırladınız mı?
Tamircim: "Filân ağabey, Sakar hoca bir adım ötede. Telefonu da bu. Git adamla bir görüş."
Neyse, hasta gelir: Karısı, kayın biraderi, baldızı ve Ankara'da bir üniversitede, branşı tıp olmayan asistan oğluyla...
Mesanede hiç denemem olmamıştır, ama; bu hastalığın "Karsinom" grubu hastalık olduğunu bilmekteyim, ve derim ki: "Bu dozda kullan. Buradan, şöyle veya böyle bir netice almadan; hekim sana: 'Ameliyat olmazsan; yarın ölürsün' derse; ameliyat olma... 'KTye başlamazsak; bir ay sonra ölürsün.' dese de; KT alma..."
Hastayla anlaşamadığımız husus şu: Hasta diyor ki: 2 hafta, ben diyorum ki; üç hafta kullandı.
Her ne ise...
İzmir'deki hastahane, hastayı; ilgili ameliyat öncesi, tetkik amacıyla çağırır. Hekim, kan tahlili sonuçlarına bakarken şöyle der: "Olmaması gerekiyor, ama; olmuş..."
Hastanın kulaklarına "kar suyu" kaçırdığım için; hemen tepki verir: "Olmaması gerektiği halde olan ne?"
Hekim: "Söylesem, anlamazsın!.."
Hasta: "Raporun bir suretini ver." der ve alır. Söke'ye döner. Hastaya; ameliyat günü bildirilecektir.
Geldikten sonra, raporu; Ankara'daki oğluna fakslar ve şöyle der: "Oğlum, bunu bir hematolog Prof.a göster."
Oğlu, ilgili Prof.u bulur ve raporu verirken; doğum tarihi/yaş bölümünü karalar. Der ki: "Hocam, bu kan hakkında ne diyorsunuz?"
Prof. inceler ve der ki: "Bu; bebek kanı mı?"
Cevap: "Ne bebeği Hocam. 54 yaşındaki babamın kanı ve üstelik kanser!."
Prof: "Evlat, bu öyle kaliteli bir kan ki; tek başına bu hastalığı yener."
Oğlu haber verir: "Baba, Prof şöyle dedi..."
Hastanın tepkisi şu olur: "Ameliyat olanın da, KT alanın da..." Hasta dört ay HTT kullanır ve gider: "Temizsiniz. Dört ay sonra kontrole gelin" denir. Gider: "Temizsiniz. Dört ay sonra yine gelin." Yine gider: "Temizsiniz. Altı ay sonra gelin." Cevap yine aynıdır: "Temizsiniz, altı ay sonra gelin."
Bu olayı, hem hastadan, hem de; asistan oğlundan dinledim. Bir daha gitmedi.
Bu kadar çeneyi niye çaldım: Acaba; lösemi için gönderilen 50 günlük HTT, lösemide işe yaradı mı da; cevap gelmedi? Bilmiyorum... İnsan, haber verir bari...
Şimdi geleyim; mezotelyoma'ya...
Bu hastaya gönderdikten sonra, bu adresi veren kişiler; bir ay kadar sonra geldiler. Dediler ki: "Yataktan kalkamayan, ihtiyaçlarını bile karşılayamayan hasta; üç hafta sonra; ihtiyaçlarını yardımsız karşılayabilir hâle gelmiş. İki gün önce de; hastahaneye kaldırılmış. Niçin kaldırıldığını bilmiyoruz." dediler. Ötesi mi; yok!...
HPV başarısından sonra; 4-5 gün önce; emekli bir öğretmen geldi. Hastalığıyla ilgili ABD'ye bile gitmiş.
Kısa kesiyorum: "Hocam, ben; Kaposi sarkom hastasıyım..."
Yani; DENEME BAŞLADI...
İleride neticeyi anlatırım...
Sağlıcakla kalın.
NOT: Sakar Hoca, bazı şeyleri yazamadı ve hâlâ da yazamıyor, ama; asla yalan yazmadı...
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
Bu yazının gereksiz olduğunun farkındayım.
Bu konu başlığı altında, mustafacelik02 diye yazan bir şunu yazdı:
Merhaba Sakar Hocam.
2010 ortalarından bu yana :Atrofik Gastr-İT ile uğraşıyorum.
İlk endoskobi öncesini bilmiyorum.
26.12.2015 12:55 rapor kan tahlili sonucu :CRP 3.28 mg/L
İki aydır gece ilk iki saat tan sonra iki üç kez uyanıyorum.
Başka. ....IT'li organim yok. 3.28 mg/L iltihabı tamamen mideden kaynaklı.
Zencefil ile 2013 te ikinin altına indirmiştir.
HTT ile 0-1 mg/L arasına düşürmelim.
AYRICA PROSTAT BÜYÜMESİ VE 44 mm böbrek kisti için de iyi geleceğini düşünüyorum.
------
HTT gönderdim. O sırada İstanbul'daydı.Kendisi, aslen Antalya'lıdır ve orada yaşamaktadır.
HTT sayesinde; dediği hastalıktan kurtulmuştur, ve, bunu; sitede yazmamıştır.
Bana mı söylemiştir, hayır...
Peki, ben bunu nasıl öğrendim?...
Birisi, bir gün beni aradı: "Hocam, ben sizi M.Ç.den öğrendim. Sizin sayenizde hastalığından kurtulmuş. Telefonunuzu da O verdi."
Ki; M.Ç.'nin HTT ile ilgilenen ve daha önce sözünü ettiğim, Antalya'da çalışan bir öğretmenle tanışmasını, otu bulmasını ve yapmasını da sağladım.
M.Ç. de, bana ve size bilgi vermek yerine; bana 1 kg Himalaya tuzu gönderdi...
Elektrikler kesilmişti, yeni geldi ve yazdım...
Stresteyim yani...
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
Manzar-î umumiye şudur:
Tafsilat olarak bilgi veremeyeceğim.Özetle: Birileri,bir şekilde bana ulaştı ve HTT Tarık Akan'a ulaştı. İsteyen kim, ne zaman isteyene ulaştı, Tarık Akan'ın adresini nereden biliyordu, "Bana gönder, ben götüreceğim." diye niye dedi, tarih ne zamandı, ne zaman Tarık Akan'ın evine geldi, niye Tarık Akan kullanamadı?...
Bunları boş verin, ama; yazmazsam çatlayacağım bir konu var:
Tarık Akan'ın ailesi, ölümünden sonra şu açıklamayı yaptı: "Hastalığını 14 ay kamu oyundan sakladık." İYİ HALT ETTİNİZ!...
Açıkladıklarından sonra; biri beni buldu (O sırada, ben de bu konu başlığı altında, aynı gün; Tarık'la ilgili mesajı zaten yazmıştım.) ve dedi ki: "Bana gönder, ben ulaştırırım."
Eğer; önceden açıklasalardı; aynı kişi, Tarık Akan'a bunu yine ulaştıracaktı. Peki, bu kişi kim de; bu kadar "ulaştırırım." dedi?
Cevap: "Tarık Akan'ın kız kardeşiyle aynı kurumda çalışıyorlar..." Başka bir şey demiyorum... Ahhh ah!...
Şimdi; bambaşka bir şey yazacağım:
Kurban bayramının 2. günü. Biri beni telefonla aradı: "Hocam, sizinle görüşmemiz gerekiyor."
-Mesele nedir?
+Telefonla olmaz, yüz yüze görüşmeliyiz.
-Yüz yüze görüşelim diyorsun da; sen nereden telefon ediyorsun?
+ Adıyaman'dan...
-Benim nerede olduğumu biliyor musun da; bunu diyorsun?
+Biliyorum...
-Bildiğin halde, bu kadar yolu mu tepeceksin?
+Evet. Bayramın 3. günü yola çıkıyoruz ve 4. günü buluşuyoruz.
İster inanın, ister; inanmayın.
Üç kişi geldi. İkisi 30 lu yaşlarda, öteki; siyah poturlu 50-55 yaşlarında biri...
Birisi dedi ki: "Hocam, tam 1470 km geldik."
Öteki dedi ki: "Damadım" beriki dedi ki: "Eniştem" 24-25 yaşlarında ve bir akciğerinde 7, öteki akciğerinde 9 cm tümör var. Bu arada sohbet ediyoruz ve bazı sorular soruyorum. Bu arada telefonlar çalıyor, Arapça konuşmalar oluyor... Bana hastanın; önceki ve hasta olduktan sonraki fotoğraflarını gösteriyorlar filân...
Dedim ki: "Benim telefonumu kim verdi?"
Cevap: "Urfa'daki avukat!..." O konuya girmiyorum, avukatı da, hastasını da biliyorum.Uzun hikâye, başka zaman anlatırım...
Demek istediğim şu:
HTT ile ilgili, neler uyduruluyor/yaşanıyor ise, kim kime ne anlatıyorsa, nasıl oluyor da; birileri; 1470 km öteden, beni bulmak için yola çıkıyor?...
Daha önceleri; İstanbul'dan arabasına binip, beni bulan Prof.u biliyordum... 1050 km öteden (Tokat) arabasına binip beni bulanı da biliyordum. Ama; 1470 km?...
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
6 Ağustos tarihli yazımda sözünü ettiğim 75 yaşındaki Ahmet Bey, eşi ve kızıyla bizi dün ziyarete geldiler. İlk rapor ve HTT kullandıktan sonraki raporlarıyla birlikte. Hasta kilo almaya başlamış; kreatin, üre ve PSA değerleri yarıya inmiş. Son tahlil sonuçlarına bakan hekim demiş ki: "Bir şey mi kullanıyorsunuz?" Cevap: Yooo!.. Hekim o kadar salak değil... Eğer tıpla olsaydı, hastaya: "Prostat ameliyatı yapacağız, sizi de; diyalize bağlayacağız" demezdi. Ahmet Bey, ameliyatı reddettiği için; kamışında sonda, sağ bacağına bağlı idrar torbasıyla yaşamazdı.
Ahmet Bey'in ilk raporunu inceledim. Bir üniversite hastahanesinin raporu. Yazıyor ki:" Sağ akciğer alt lobunda nodül. Tetkiki gerekir."
Dedim ki: "Baktırdın mı?"
+ Hayır
-İnsan baktırmaz mı? Ya; akciğer ca isen? Sigarayı azaltmış olman ve HTT kullanman seni ca'dan kurtarmaz. İyileşir gibi olursun, %70-80 oranında, hastalığın birden patlar ve ölürsün. Elbette; ses yok!...
Esas yazacağım şu: Bu kadar süre HTT kullanımında bile, 1,5 yıldır diyalize bağlı kadın, diyalizden kurtuldu. Öyleyse; Ahmet Bey, üre ve kreatin değerleri açısından normal aralığa gelemedi?
Cevabım şu olacak: Hasta ne kadar yaşlı ise; iyileşme süresi o kadar uzuyor.
Mesela; yıllar önce yazdığım Söke'deki böbrek yetmezliği olan kadın 21 günde iyileşti. Diyalize bağlı kadın ise; bu kadından daha uzun süre sonrası diyalizden kurtuldu. Diyalizdeki kadın ile önceki arasında 25-30 yıl fark vardı. Ahmet Bey, diyalize bağlı kadından daha uzun süre kullandığı halde, niye; kreatin ve üre değerleri normal aralığa gelmedi? Cevap: Ahmet Bey, diyalize bağlı kadından 20 yaş daha büyük. Bilmem anlatabildim mi?...
Geleyim ikinci konuya:
Yıllardır; yapın, yapın diye yalvarıyorum ya... Bulunduğum yerdeki köylülerin yaptığını çok önceleri yazmıştım. Ama, bu yaz; Denizli'den gelen bir veteriner (Babasının hastalığından dolayı HTTyi tanımıştı.)3 adet 8 litrelik, Kocaeli'nden gelen iki araba insan, ki HTTyi kulllanmışlıkları vardı, 13 adet 8 litrelik, bizim ilçe adliyesinde çalışan ve annesinin hastalığından dolayı HTT yi tanımıştı, kocasıyla birlikte dünyanın otunu toplayıp gittiler. Tabii ki; onlara hangilerinin toplanacağını, nasıl yapılacağını anlattım.
HTT yapılması konusunda; bu site başardı...
Ama; bilmediğiniz bir konu var. Şimdi oraya geliyor ve filmi geriye sarıyorum:
2014 yazında HTT yapmış, eski öğrencilerimden Tezcan, bu yıl başı sonrası, dedi ki: "Hocam, benim ilaç zehir gibi acı... Halbuki; yediğimiz zeytin yağından yapmıştım."
Kafamda bir soru: "Benimki acı olmuyor da, bununki niye böyle?" Tezcan acı HTTyi getirdi, ben de; "sürmelik" kullanım için, isteyene vermek üzere aldım. İçilmez yani...
Meseleyi nasıl çözdüm?
18 Ekim akşamı Aydın'daki kızımın evindeyiz, hatunla birlikte...
Ben var isem; anlattıklarım, hep; HTTyle ilgili yaşananlardır. Bende; futbol, magazin, siyaset, magazin, feysbuk, tivitır filan yoktur.
Tezcan'ın HTTsinin acılığından filan söz ederken, kızım demez mi: "Baba, şurup gibi getirdiğin zeytin yağı, bu evde; cam şişe içindeyken bile, acılaşıyor ve döküyorum."
Hayda... Ulan bu ne?... Nasıl olur?...
Birden jeton düştü... Anacığım, ben çocukken söylerdi: "Beton zeytin yağını bozar."
Şunu da söyleyeyim: Aklıma şu gelmedi değil, "Kızımın evi kaloriferli. Her taraf sıcak. Sıcak HTT yi nasıl bozar, zaten güneşin altında, cehennem sıcağı altında oluyor."
Eeee, ben yedi yıldır HTT yaptığım halde; niye acı HTT olmuyor?...
Peki, ben nasıl yapıyorum: HTT yapacağım yağlar, bidon içinde ve dışarıda, bahçede toprak üzerinde duruyor. Yapıyorum, süzüyorum. Süzüldükten sonra, cam kavanozlar içinde, yine; bahçede toprak üzerinde duruyorlar. Donmasınlar diye de; dört kat sera naylonu ile örtülüyorlar. Yani; beton meton yok!...
Demek istediğim; ister zeytin yağınızı, ister yaptığınız HTTyi; asla beton üzerinde bırakmayın. Altında; bir kaç kat mukavva veya tahta malzeme olsun.
Bu bilgiler; bilginize...
Sağlıcakla kalın...
NOT: Yılbaşına doğru; akıl almaz/inanılmaz bir cümle kuracağım...
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
6 Eylül tarihli yazıyı niye yazdım; anladınız mı? Anlamadınız...
Niçin yazdığımı anlatayım o zaman...
Biliyorsunuz, yıllardır; HTT ve kanser konusunda yazıyorum. Hasta veya yakınları; "Bağışıklık sistemi güçlensin diye; filan mantarı, polen, arı sütü gibi şeyler kullanıyoruz." diyorlar/dediler...
O yazıyı, HTT; bağışıklık sisteminde ne yapıyor diye yazdım.
Başka bir şey demiyorum.
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
Bugün Bursa'dan biri aradı. Önce arayan kişiyi tanıtayım: 35li yaşlarda, akciğer ca tedavisi gören biri... Beni; Ankara'daki bir emniyet müdürü, Kocaeli'ndeki bir emniyet müdürüne söylemiş. Kocaeli'ndeki emniyet müdürü de; bu kişiye beni söylemiş... İlişkileri nedir, bilmiyorum.
Neyse, Bursa'daki hasta beni aradı. Dedi ki: "Hocam, sizinle tanışmak ve görüşmek istiyorum. Bu sebepten; bulunduğunuz yere geliyorum."
Ve, geldi. Uzun süre konuştuk. Morali düzeldi ve HTT alıp gitti...
Bugün aradı, dedi ki:
+Hocam, ilk defa; KT sonrası, iki gün sonra ayağa kalktım ve Mudanya'ya gezmeye gittim.
-Ben olsam KT almam.
+Hocam, HTTnin göze etkisi nedir, bir fikrin var mı?...
-Bilmiyorum, ama; Hatun diyor ki: "Ne zamandır gözlük derecem yükselmiyor." Ne de olsa; yaşlı biri...
+Hocam, biliyorsunuz; 45 gün civarında kullandım. Gözlerim ağrımaya başladı. Göz hekimine gittim. Kontrol etti ve dedi ki: " Gözün biri; 1,5 öteki; 1.25..." Halbuki benin gözüm, yıllardır; her ikisi de 2,5 derece idi...
-Üzeyir Bey, HTTnin; iki yıldır menopozdaki bir kadında, düzenli adet görmeye başlamasına sebep olduğunu biliyordum. 37 li yaşlarda, evli ve bir çocuklu kadına, hekimin: "Arzu Hanım, meslek hayatımda; böyle bir şey görmedim, okumadım, duymadım. Sizde; kız çocuğunun ergenliğe geçtiği sırada görülen hormonlar var." demesini de biliyordum. Bunu ilk defa duydum... Bu, benim açımdan; müthiş bir bilgi, teşekkür ederim. Tamam, bugün HTTni kargoya veriyorum...
Bu bilgiyi de; bilginize arz ederim...
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
Az önce bir belgesel kanalı takip ediyordum, ve orada; bir ABD vatandaşı kadın dedi ki: "Akciğer fibrozundan dolayı cihaza bağlıyım."
Bunu not aldım, ve Google Amcaya sordum, az önce. Bana şunu söyledi:"“İnterstisyel akciğer hastalığı” tanımı 100’den fazla farklı hastalığı içerir. Bu hastalıklar farklı olsalar da; akciğerlerde benzer değişikliklere neden oldukları için aynı isim altında toplanmıştır. Hastalarda aynı şikayetlere yol açarlar.
Akciğerlerin temel görevi vücuda gerekli oksijeni sağlamaktır. Akciğerdeki hava kesecikleri (alveol) kana oksijen geçişini sağlayan asıl yapılardır. İnterstisyel akciğer hastalıklarında bu hava keseciklerinin duvarında inflamatuar hücreler birikir, hastalık ilerlediğinde etrafındaki bağ dokuda kalınlaşma ve sertleşmeye yol açar ve kana oksijen geçişi bozulur, vücut için gerekli olan oksijen sağlanamaz. İleri evrede akciğerler sertleşir ve büzüşür. "
Bazı sitelere göre ise; bu 200 civarında hastalık adı demekmiş...
Denemedim, ama; şunu kesin olarak söyleyebilirim: Ne diyor: "İnflamatuar hücreler birikir." Yani; "iltihaplı hücreler" diyor.
Hem Maltawildplants sitesindeki HTT dosyasına ulaşanlar, hem de; benim yazdıklarımı bilenler, şunu kesin olarak bilirler: "HTT, Dünya'nın en iyi iltihap gidericisidir."
Bu arada, geçenlerde yaşadığım bir olayı anlatayım, kısaca: Adam ve karısı, beni HTT kullanmış birinden öğrenirler ve bana yakın bir tatil kasabasından gelirler. Kendileri Hollanda'da yaşamaktadırlar. Adamın karısına; "pankreas kanseri" denir ve tümör alınır.
Konuşmaktayız. Derim ki: "Tümör alınınca; kanserden kurtulduğunu mu sanıyorsun?" Ben, neler gördüm; yılbaşına doğru anlatacağım...
Kadın demez mi; "pankreasımda iltihap var ve tedavi edemiyorlar."
Aaaa, iltihap... Yahu iltihap nedir ki?...
Kadına derim ki: "Abla, 10 gün süreyle; günde 3 yemek aşığı içeceksin. Daha sonra, günde bir yemek kaşığına düşüreceksin. On günden sonra; iltihap geçmezse; tüfeği, fişeği verip, ve 'Beni vursun' yazılı izni imzalayıp, beni vurma yetkisini vereceğim. Beni VUR!..." Devam ederim: "Sonradan günde bir yemek kaşığına düşmen; kanser tekrarlamasın dozudur ve aldığın miktar; süre için yeterli değildir, bunu da bil."
İleride anlatacağım; aklınızın almayacağı şeyler...
Yılbaşına doğru...
Sağlıcakla kalın...
NOT: 4-5 gün içinde yaşadığım; Hollanda'da yaşayan; Dünya'nın sayılı salaklarından biri olan hastadan da söz etmeyeceğim. Mesane kanseri denmiş ve ameliyatı yarım yapılmış... Harcadığı paralara gelmiyorum...
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
"Yazmayayım" deyip duruyorum ve hep yazıyorum. Mecbur kalıyorum da ondan...
Aha size bugünkü haber:
"Kadir İnanır'ın Yengesi Hayatını Kaybetti
Böbrek yetmezliği nedeniyle tedavi gördüğü hastanede hayata gözlerini yuman Fatma İnanır, Kadir İnanır'ın da katıldığı törenle toprağa verildi."
Beni boş verin, Hukuki Net'in Sağlık ve Hastalıklar forumunda yazdığım üç başlığı okuyanlar, bu ölümün SAÇMALIK olduğunu bilirler.
Daha ne diyeyim?...
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
6,5 yıldır; HTT ile uğraşıyorum, biliyorsunuz. HTTnin bir yüzünü özet olarak toparlayacağım. Öteki yüzü de; sonraki yazıda olacak.Klavyenin başına geçtiğimde; plan yapmadığım için, unuttuklarım olabilir.
Astım-Bronşit, KOAH, akciğerin düşük yüzdeyle çalışması, zatürre ve akciğerde mantar yoktur...
Kansızlık, ilik yetmezliği sebebiyle kansızlık yoktur...
Böbrek yetmezliği, dolayısiyle; diyalize bağlanmak yoktur. Protein kaçağını bilmiyorum.
Karaciğer yağlanması, büyümesi, fibroz, akut karaciğer sendromu yoktur...
Reflü, gastrit, ülser, kabızlık yoktur...
Bağırsak çatlağı, aort anevrizması, peyroni ve prostat büyümesinden ameliyat olmak yoktur...
HTTnin "aldoz redüktaz inhibitörü" özelliği sebebiyle; şeker hastalığının yan etkileri yoktur...
"...İT"li bir hastalık da yoktur... Bundan dolayı da; artrit, romatoit artrit, ankilozan spondolit gibi romatizmal hastalıklar da yoktur...
HTT, Dünya'nın en iyi iltihap gidericisidir. "Pankreasımda, bağırsağımda... iltihap var." cümlesini kurmak yoktur...
HTT, Dünya'nın en iyi antiviral ilacıdır. O özelliği sebebiyle; tıp tarihinde ilk defa; HPV hastalığını tedavi etmiştir...
İnanmayacaksınız; HTT domuz gribinde bile kullanıldı, Ocak 2016 sonu, şubat ayları filan... "Yapma hocam, o aylarda, basında domuz gribi haberi bile olmadı. Olsaydı; haber olurdu." diyeceksiniz. Siz, öyle sanın...
Hastayı, kardeşini, annesi ve babasını tanıyorum, uzun hikâye...
Şehir ve hastahane adı vermiyorum. Sadece şu sahneyi anlatayım:
Hasta, karantina ve yoğun bakımdan servise çıkarıldığında; HTT kullanılmaya başlanır...
4-5 günlük kullanımdan sonra, hekim şunu der:"Yoğun bakımdayken de aynı ilaçları kullandım. Şimdi de... Nasıl oluyor da; 4-5 günde bu kadar iyileşme görülüyor, aklım almıyor."
Şaka demiyorum; bir saat önce, o hastanın babasıyla birlikteydim ve aynı şeyi yine anlattı... Dedi ki: "Kulaklarımla duydum."
Şimdilik aklıma gelenler bunlar.
HTTnin öteki yüzü sonraki yazıda.
Sağlıcakla kalın...
NOT:Hukuki Net'in Sağlık ve Hastalıklar forumunda açtığım üç konu başlığındaki anlattıklarım; hiç kimse için SAĞLIK/TEDAVİ tavsiyesi değildir.
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
Önce, önceki yazıda unuttuğum bir bölümü tamamlayayım. Yazılarımdan birinde şöyle demiştim. "HTT sayesinde, yıllardır çektiğim; sinüzit, ülser, artrit ve son 2,5 yıldır gıcırdayan sol dizimdeki dertlerden kurtuldum."
Dizdeki bu gıcırdama; kireçlenme miydi, bilmiyorum. Daha sonra şunu öğrendim. Finlandiya Torku Üniversitesindeyken, Japon bir bilim insanı ile Doç. Dr. Neva Çiftçioğlu'nun birlikte ıspatladıkları; "Kireçlenmenin sebebi nano bakterilerdir." gerçeği...
Biliyorsunuz, HTT; antibakteriyeldir. Acaba diyorum, HTT bu özelliği sebebiyle, kireçlenmeye sebep olan bakterileri yok etti de mi; kireçlenme sona erdi, bilmiyorum.
Ayrıca, HTTnin; Dünya'nın en iyi yanık ilacı olduğunu unutmayın. Sürdükten 2-3 dk. sonra acı sona erer. Büyüklüğü ne olursa olsun; iz bırakmadan tedavi eder. Tabii ki; günde 3-4 defa sürmek gerekir.
Şimdi geleyim, HTTnin öteki yüzüne.
Yazmaya başlayalı 6,5 yıl, HTTye bulaşalı 7 yıl oldu.
Bu sürede; yüzlerce kanser hastası ve yakınıyla temasım oldu.
Edindiğim tecrübe, bana bir şeyler öğretti.
Demem şu:
Tıp bana; beyin, dil kökü, gırtlak, yemek borusu, mide, kolon, küçük hücreli dışı akciğer, meme, rahim, rahim ağzı, karaciğer, pankreas, testis, mesane ve prostat kanserisin dese...
(Lenfoma, mide lenfoması, ince bağırsak lenfoması, böbrek, yumurtalık, rektum, kemik, lösemi, sarkom... yazmadım, bilmiyorum.)
Dedi, diyelim. Asla; ameliyat olmam, RT-KT almam. Sadece HTT kullanırım. HTT kurtaramaz ise; değil Türkiye, Dünya'da; hiç bir hastahane, hiçbir hekim ve hiç bir paranın beni kurtaramayacağına inanıyorum.
Hocam, bu cümle epey ağır oldu derseniz; üç cevabım olacaktır:
Birinci cevap: HTTnin, tıbbın "hastanın şansı yok." dediği bazı hastaları kurtardığını biliyorum.
İkinci cevap: Maltawildplants sitesindeki HTT dosyası; bilimsel araştırmalara dayalı, çok ciddiye alınması gereken bir dosyadır.
Orada, "Medicinal Properties" başlığı altında, tıbbi özellikleri yazılırken ne deniyor:
Antiproliferative:....and morbid cysts. Yani; kötü huylu tümör/ur/kistler. Daha ne yazsın?...
Üçüncü cevap:
Önce bilgi: Geçen yıl Türkiye'de günde ortalama 250 civarında kanser hastası öldü. Dünya'da ise; dakikada 15-16 kişi kanserden ölmekte...
Soru şu: Bu hastalar, ameliyat olmadılar mı? RT-KT almadılar mı? Evet, öyleyse niye öldüler?...
Sizin bu soruya vereceğiniz cevap; benim de üçüncü cevabımdır.
Sağlıcakla kalın...
NOT:Hukuki Net'in Sağlık ve Hastalıklar forumunda açtığım üç konu başlığındaki anlattıklarım; hiç kimse için SAĞLIK/TEDAVİ tavsiyesi değildir.
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
Epey okudunuz. Son yazının sonunda sorduğum soruya; cevabınız ne oldu?...
Sizin cevabınızla, benim cevabım; uyuştu mu, uyuşmadı mı?
Benim cevabım; zaten belli...
Siz; ne dediniz?...
Sağlıcakla kalınız...
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
Şimdi sözünü edeceğim konuda; asla yazmayacağım diye düşündüğüm halde, bugün duyduğum bir haber üzerine yazmak zorunda kaldım.
Hastaya "kansersin"denir ve KTyle tedavi başlar. Ktler devam etmekte, hasta da; her gün; daha kötüye gitmektedir.
Hastanın Söke'deki akrabaları beni bulurlar. HTT alırlar ve hastaya gönderirler. Hasta kullanmaya başlar. Başlamadan önce; yüzünün fotoğrafını çeker. Bir ay sonra, yine yüzünün fotoğrafını çeker. Hastada; müthiş değişikliler görülmeye başlanır. 11 hafta kadar kullanıldıktan sonra, hekim; zamanından önce PET çeker. Öncekiyle son durumu karşılaştırdıktan sonra, hastaya: "Mösyö, süper süper..." der.
Bundan kısa bir süre sonra; hasta ve yakınları bulunduğum köye gelirler. Hasta; "Hocam, bu fotoğraf; kullanmaya başlamadan önceki, bu da; bir ay sonraki... Şimdiki halimi de görüyorsunuz."
İlk fotoğraf; kara sarı çökmüş bir surat, 2. fotoğraf; daha renkli ve daha dolgun. Karşımdaki ise; taş gibi, hiç bir hastalık belirtisi yok. Demesine göre; kaybettiği 20 kiloyu geri almış.
-Daha KTin var mı?
-Var.
-Ben olsam KTyi bırakırım. HTTyi kullanmadan önce; KTnin bir halt olmadığını gördün. Bundan sonra alacağın KT sebebiyle; hangi kürde
bağışıklık sisteminin pert olacağını bilemezsin. Bağışıklık sistemin pert olunca; HTT bile işe yaramaz. Bu kadar iyileşmene rağmen; ölürsün.
Akrabaları; "Sakar Hoca doğru diyor." diye beni tasdik ettiler ve gittiler.
Ve; KTye devam ettiğini (Sebep; hekimin kandırması olmalı...) ve öldüğünü öğrendim.
Lâfımı (İyiye gittiğini gördüğün an; tıbbı terk et.) dinlemediği için ölen o kadar hasta biliyorum ki... Hangi birini yazayım?...
Ben, boşuna mı diyorum: "Asla; ameliyat olmam, RT-KT almam."
Bu cümlenin temelinde; yüzlerce hastaya dayalı TECRÜBE var.
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
HTT ile ilgili yeni bir haber.
Bir kaç gün önce Konya'dan bir telefon:
+ Sakar Beyle mi görüşüyorum?
- Evet.
+ Hocam, bende; "Rahim duvarı kalınlaşması sebebiyle kanama" var. Hekim, rahmi alacağız diyor.
- Abla, bana desen ki; "Bağırsak çatlağı sebebiyle kanama var." HTT nin bu tip, iki hastayı, en geç 15 günde tedavi ettiğini söylerdim. Ama; "Rahim duvarı kalınlaşması sebebiyle kanama"yı tedavi edip etmediğini bilmiyorum.
+ Tedavi ediyor, ben biliyorum.
- Abla, bilmediğimi; siz nasıl bilebilirsiniz ki?...
+ Hocam, iki yıl kadar önce, İzmir'den birisi sizi aramış ve demiş ki:"Rahim duvarı kalınlaşması sebebiyle kanamam ve rahmimde tümör var." Siz de, bana dediğiniz gibi; bu konuyu bilmediğinizi, rahimdeki tümör için de; dört ay kadar kullanması gerektiğini söylemişsiniz. O sizden ilaç(!) almış. İki ay kadar kullandıktan sonra bırakmış. Kontrole gitmiş. Hekim: "Tümör küçülmüş. Bu konuda; can sıkıcı bir şey yok. Başka bir sıkıntın da yok." Tümörle ilgili olarak; dört ayı tamamlamamış...
Hocam, ben telefonunuzu; İzmir'deki Sevda isimli hastanızdan aldım. Buna dayanarak; hastalığımı tedavi edeceğinizi biliyorum. Üstelik; bende tümör de yok!...
-?!%**... (Yani; mos mor oldum, demek istiyorum.
Sevda kim, hatırlamıyorum. Bana bu konuda; bilgi verdiğini de hatırlamıyorum. Haber verse; hatırlamam gerekirdi... Her ne ise...
Bilginize...
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
17. 11.2016 tarihli yazıma nasıl başladıysam, yine; aynı şekilde başlıyorum.
Haber şu: "Türkolog - Yazar Erk Yurtsever, 3 haftadır tedavi gördüğü Maltepe Üniversitesi Hastanesi'nde hayata gözlerini yumdu. Yurtsever'in cenazesi öğle namazını müteakip Bostancı Kuloğlu Câmii'nden kaldırılacak.Ünlü Türkçü yazar ve fikir adamı Hüseyin Nihal Atsız'ın öğrencisi ve yakın çalışma arkadaşı olan Erk Yurtsever, 3 haftadır Maltepe Üniversitesi Hastanesi'nde tedavi görüyordu. Zatüre hastası olan 82 yaşındaki Yurtsever, bu sabah tedavi gördüğü hastanede hayata gözlerini yumdu."
Peki, ben size: "Beş yıldır zatürre tedavisi gören, her ay hastahaneye giden, 7 yaşındaki, İzmir'deki bir çocuktan ve HTT kullanmaya başladıktan sonraki ilk hastahaneye gidişinde, hekimin 'İlk defa çok iyi bir gelişme yakaladık.' dediğini." yazmadım mı?
Daha sonra; HTTnin iki yüzünü anlatan yazımda: "zatürre diye bir hastalık yoktur." demedim mi?
Eeee, bu haber ne?...
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar, yazmazsam; çatlarım...
Sevinçten; ne halt edeceğimi şaşırdım.
Az önce Denizli'den telefon geldi "Hocam, deneme için yarım litre almıştık. Bir kaç günlük (21 gündür kullanıyordu) kaldı. Devam etmek istiyoruz."
Abla, ne fark gördünüz de; arkasını istiyorsunuz dedim.Cevap; yünün rengi düzeldi, yemek yemeye başladı, karnındaki şişlik sona erdi.
Yarın; kasabaya gideceğim, yarım litre daha göndereyim derim.
Görüşme biter...
Salak kafam; hastalığı hatırlayamadı.
Mesaj yazdım: "Ne teşhisi konmuştu?"
Cevap: SİROZ
Bilginize...
"Yapın, yapın..." diye niye yalvardığımı anladınız mı?
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
Nereden başlayacağımı bilemiyorum...
Dünkü yazıdan başlayayım.
Size o mesajı yazdıktan sonra; aklıma geldi. Denizli olayının başlangıcı şöyle oldu:
Bir kadın beni aradı:
+Hocam, sizin telefonunuzu birisi verdi. Annem siroz hastası. Nasıl yardımcı olabilirsiniz?
- Abla, ben siroz konusunda; eczacımızın tanıdığı ve benim tanımadığım bir siroz hastasına,Samsun mu, yoksa; Sinop mu hatırlayamadığım bir yere gönderildi. (Bu konuyu daha önce yazmıştım.) Gönderen de; eczacı idi... HTT oraya ulaştıktan bir hafta on gün sonra hasta öldü. Yani; siroz konusunu bilmiyorum. Ama, şunu biliyorum:Kendisini ve kocasını tanıdığım, emekli öğretmene "karaciğer büyümesi var. 2. evredesiniz (3. evresi yok) Tıbben yapılacak hiç bir şey yok. (Bunu da daha önce yazmıştım.) Yürüyüş yapın." denmiş bir hastayı 50 günde kurtardığımı (Tıptaki adı: primer biliyer siroz) ama; sirozu bilmediğimi." söylerim.
+ Hocam, zaten şansımız yok. Denemek zorundayız.
- Tamam o zaman. Adres verin, yarım lt. göndereyim, şu dozda kullanın. Bu bitinceye kadar; işe yarayıp yaramadığı belli olur.
+Tamam, telefonunuza; adresi mesaj olarak göndereceğim.
Ve dünkü telefonu anlattım.
İnternet; siroz hakkında şunu der:"Şüphesiz vücudun kimya fabrikası dediğimiz organın bozulması hayati tehlikeye yol açan bir sorundur. Bu sebeplerden dolayı iyileşmesi imkansız olan siroz hastalığı ortaya çıkar. "
Yazdığım üç konu başlığını okuyanlar; "Tıp tarihinde ilk" olan bir çok şeyi okudular. Yazdığım üç konu başlığını ezbere bilenleri saymıyorum. Yazdıklarımı, ezbere bilenlerden bir ablaya; "doz bilgilerini" de verdim.
Yazmamın sebebi şu: PBS hastalığının tedavi edilmiş olması; tıp tarihinde ilktir.
Denizli'den gelen haberin gidişine göre de; Siroz hastalığı; tıp tarihinde; ilk defa tedavi edilmiş olacaktır.
HTTnin, tıp tarihinde; ilk defa tedavi ettiği bazı hastalıkları okudunuz. O kadar çok ki...
Gözünüzü seveyim: "Maltawildplants" sitesindeki dosyayı çok ciddi olarak okuyun. "İngilizce bilmiyorum." diyeceksiniz. Sanki; ben biliyorum...
Arkadaşlar; "tıbbi sözlük" diye bir şey var internette...
Şimdi geliyorum, PBS hastalığı ve siroza...
PBSnin tedavi edildiği okudunuz. Bu gidişle de; sirozun tedavi edileceğini de göreceğiz...
Siz, şimdi; şaşırıyorsunuz: "Tıbbın yapamadığını yapmak, ulan bu ne?"
Cevap gayet basit ve maltawildplants sitesinde yazılı:"HEPATOPROTECTİVE"
Arkadaşlar, "hepat" demek karaciğer demek.
Ha, şunu da yazayım: Maltadaki site, daha önce de yazdığım gibi; "Bilimsel araştırmalara dayalı bir dosyadır."
Siz; tıbbın tedavi edemediği, romatizmal hastalıkların tedavi edildiğini yazdığım başlıklarda okudunuz. Cevabı; o sitede yazılı: "Anti-inflamatuar."
Siz, tıp tarihinde ilk defa; peyronie hastalığının ameliyatsız tedavi edildiği okudunuz. Konuyu incelerseniz; penisteki sünger dokunun bir bölümünün iltihaplanması olarak okursunuz. Cevap, yine o sitede: "Anti-inflamatuar"
Ben size, tıp tarihinde; ilk olarak tedavi edilmiş HPV hastasından söz ettim. Size göre; "İnanılmaz." Bana göre; normal. Sitedeki dosya ne diyor: "Anti virütik" Yani; olması gereken bu.
Bu dosyaya ilk ulaştığımda; antiviral-anti hiv (aids) yazısını gördüğümde; HPV yi tedavi ettiğini görmeden, yıllar önce şunu yazdım:"KKKA hastalığı yoktur. Benim yaşadığım coğrafyada karşılaşmam mümkün değil, ama; kesin tedavi edeceğine inanıyorum." diye yazalı 5-6 yıl oldu. Aynı şekilde; aids, domuz gribi, tavuk gribi... gibi virüs kökenli hastalık olamaz.
Benim anlamadığım şu: Çok şeyi bilen Malta'daki site, nasıl oluyor da; KOAH'ın, bağırsak çatlağının tedavi edilebileceğine dair, bir ip ucu taşımaz?... Romatizmayı, kanseri, kansızlığı, ...itli hastalıkları... hep biliyor...
Yakında, muhtemelen; ewing sarkomunda kullanılacak. Hasta; 17 yaşında bir kız...
Lüzûmsuz bu yazımdan dolayı; özür dilerim.
Sağlıcakla kalın...
- - - Updated - - -
Arkadaşlar,
Özür dileyerek eklemek zorundayım.
Hatuna ne demişti göz hekimi: "Bir şeker hastasına göre çok iyi gözleriniz var." Bir hastahanenin kardiyoloji bölümünde, kardiyologun: "şeker ve tansiyon hastası olmanıza rağmen; hiç bir damarınız tıkalı değil, ayrıca; aort damarınızda hiç bir bozulma yok.Çok tuhaf!..." Bir endokronoloji prof.unun "Bir şeker hastasına göre; çok iyi böbrek ve karaciğeriniz var."
Bunlar, size; tuhaf, inanılmaz gelebilir.
Cevabı yine; malta'daki sitede.
Damar konusunda: "capillarifortificant"
Şekerin yan etkileri konusunda da: "aldoz-redüktaz inhibitörü."
Bu kadar....
Bir, iki konu hariç; sakar, Amerika'yı yeniden keşfetmedi. Demek istediğim; bilim dünyası bunları zaten biliyor.
Size, yillar önce sorduğum soru şu, hatırladınız mı, "Bilim dünyası böyle derken, niye; ilaç sektörü görmezden gelir?"
Sağlıcakla kalın...
- - - Updated - - -
Arkadaşlar,
Özür dileyerek eklemek zorundayım.
Hatuna ne demişti göz hekimi: "Bir şeker hastasına göre çok iyi gözleriniz var." Bir hastahanenin kardiyoloji bölümünde, kardiyologun: "şeker ve tansiyon hastası olmanıza rağmen; hiç bir damarınız tıkalı değil, ayrıca; aort damarınızda hiç bir bozulma yok.Çok tuhaf!..." Bir endokronoloji prof.unun "Bir şeker hastasına göre; çok iyi böbrek ve karaciğeriniz var."
Bunlar, size; tuhaf, inanılmaz gelebilir.
Cevabı yine; malta'daki sitede.
Damar konusunda: "capillarifortificant"
Şekerin yan etkileri konusunda da: "aldoz-redüktaz inhibitörü."
Bu kadar....
Bir, iki konu hariç; sakar, Amerika'yı yeniden keşfetmedi. Demek istediğim; bilim dünyası bunları zaten biliyor.
Size, yillar önce sorduğum soru şu, hatırladınız mı, "Bilim dünyası böyle derken, niye; ilaç sektörü görmezden gelir?"
Sağlıcakla kalın...
- - - Updated - - -
Arkadaşlar,
Özür dileyerek eklemek zorundayım.
Hatuna ne demişti göz hekimi: "Bir şeker hastasına göre çok iyi gözleriniz var." Bir hastahanenin kardiyoloji bölümünde, kardiyologun: "şeker ve tansiyon hastası olmanıza rağmen; hiç bir damarınız tıkalı değil, ayrıca; aort damarınızda hiç bir bozulma yok.Çok tuhaf!..." Bir endokronoloji prof.unun "Bir şeker hastasına göre; çok iyi böbrek ve karaciğeriniz var."
Bunlar, size; tuhaf, inanılmaz gelebilir.
Cevabı yine; malta'daki sitede.
Damar konusunda: "capillarifortificant"
Şekerin yan etkileri konusunda da: "aldoz-redüktaz inhibitörü."
Bu kadar....
Bir, iki konu hariç; sakar, Amerika'yı yeniden keşfetmedi. Demek istediğim; bilim dünyası bunları zaten biliyor.
Size, yillar önce sorduğum soru şu, hatırladınız mı, "Bilim dünyası böyle derken, niye; ilaç sektörü görmezden gelir?"
Sağlıcakla kalın...
- - - Updated - - -
Arkadaşlar,
Özür dileyerek eklemek zorundayım.
Hatuna ne demişti göz hekimi: "Bir şeker hastasına göre çok iyi gözleriniz var." Bir hastahanenin kardiyoloji bölümünde, kardiyologun: "şeker ve tansiyon hastası olmanıza rağmen; hiç bir damarınız tıkalı değil, ayrıca; aort damarınızda hiç bir bozulma yok.Çok tuhaf!..." Bir endokronoloji prof.unun "Bir şeker hastasına göre; çok iyi böbrek ve karaciğeriniz var."
Bunlar, size; tuhaf, inanılmaz gelebilir.
Cevabı yine; malta'daki sitede.
Damar konusunda: "capillarifortificant"
Şekerin yan etkileri konusunda da: "aldoz-redüktaz inhibitörü."
Bu kadar....
Bir, iki konu hariç; sakar, Amerika'yı yeniden keşfetmedi. Demek istediğim; bilim dünyası bunları zaten biliyor.
Size, yillar önce sorduğum soru şu, hatırladınız mı, "Bilim dünyası böyle derken, niye; ilaç sektörü görmezden gelir?"
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar, bir şey daha yazacağım.
Adam, Prof ve onkolog... İzmir dar geldi, şimdi; İstanbul'da...
Adam; onkolog ve kanser için ot satıyor. Yetmedi: bu konuda "Kanser ve bitkisel tedavi" diye kitap bile yazmış.
"Kanser için ot sattığını nereden biliyorsunuz?" derseniz; tezgahından geçmiş kişiyle de tanıştım.
Başka yerlerdekileri yazmıyorum bile...
O kadar çok kişiyle karşılaştım ki...
Ben olsam, ya; onkolog diplomamı yırtarım, ot satarım. Ya da, ot satıyorsam; onkolog diplomam gereği, kanser tedavisi için "tıbbî müdahale" lâfı etmem, "onkolog" diye de TVye çıkmam.
Demek istediğim; "Ya öyle ol, ya da; böyle ol!..."
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
Bambaşka bir dosyadan, HTT ile ilgili bilgi. Dört sayfalık bilimsel raporun birinci sayfasında geçen bir cümleyi aşağıya aktaracağım. İlk sayfayı görmek; bedava. Diğer üç sayfa ise; paralı.
Önce ilgili cümle: "Hypericin from H. triquetrifolium induces diffentiation and apoptosis in neoplastic cells. (20)
Parantez içi yazılan; benim açıklamamdır.
Google tercümesi şöyle: H. triquetrifolium'dan gelen hiperisin neoplastik (Kanserleşmiş, tümör özelliğinde/yapısında olan) hücrelerde farklılaşma ve apoptozu (plânlı hücre ölümü) indüklemektedir.(İndükleme:Başlatmak, sebep olmak, uyarmak, teşvik etmek.)
Hiperisin: HTTde bulunan etken maddelerden birinin adı.
Yani?...
İlgili cümlenin yazılı olduğu sayfayı bulabileceğiniz link:
http://onlinelibrary.wiley.com/doi/1...racking_action
Bu linkte açılan sayfanın sol alt tarafında göreceksiniz. Üzerini tıklarsanız sayfayı büyütebilirsiniz.
Biginize...
Sağlıcakla kalın.
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar, özür...
"diffentiation " yazmışım. Doğrusu: differentiation olacaktı. İkincisi ise
"İndüklemeaşlatmak, " arada bir surat çıkmış. Doğrusu: "İndükleme: başlatmak, ..." olacaktır.
Tekrar özür...
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar, Bugün gelen mesaj şöyle:
Sakar hocam, ca değerim 685 ten 181 e düşmüş.iksir işe yarıyor.yeniden sipariş edicem.adres için mesaj yoluycam.
Hastayla ilgili bilgiler:
1983 doğumlu. Hasta olduğunu; çocuğunun memeyi emmemesiyle fark ediyor. Teşhis: 4. evre meme kanseri. Beyin hariç, her tarafa metastaz. Kızımla birlikte çalışıyordu. Hastalanınca işi bıraktı. Kızımın; baba, telefonunu vereyim mi demesiyle 40-45 dakika görüştük. O'na; bildiğim bütün meme kanserlerini anlattım. Ben olsam; asla ameliyat olmam, RT-KT almam. Çünkü....
Hasta, yaklaşık bir aydır kullanıyor. Kullanması gereken süre, yaklaşık; dört ay...
Sözünü ettiği değerler ise; meme kanserindeki Ca: 15-3 değeri.
HTT konusunda; ne diyorsam odur!...
Niçin yalvardığımı, anlıyor musunuz?
"HTT Tanrı'nın elidir." derken; ne demek istediğimi de anladınız mı?
Lâfımı dinleyen kurtulur.
Bilginize...
Sağlıcakla kalın.
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
İstanbul Bayrampaşa'dan, 0544684XXXX nolu telefondan, saat 21.07 itibariyle gelen habere göre; listeme rektum ca. yı da ekledim.
Bu bilgi, ilk olarak; doz bilgilerini verdiğim ablaya ulaştırılmıştır.
Sizin de bilginize...
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar, "Yazmayayım." diyorum, ama; yazmak zorunda kalıyorum.
Bugün hatunla ilçe pazarına gittik ve az önce geldik. İnternete girdim ve aşağıdaki haberi okudum: "Uzun süredir akciğer kanseri hastalığından tedavi gören Sözcü Gazetesi'nin usta kalemlerinden*Mehmet Türker, bu sabah hayata gözlerini yumdu Kaynak: Usta kalem Türker hayatını kaybetti ."
Küçük hücreli dışı ise; boşuna ölmek...
Başka bir şey demiyorum, çünkü; bu konuda çok şey dedim.
Sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
Yeni haber:
Akciğer metastazlı, renal tümör (14 cm) teşhisi konmuş kişi; 24 Ekim 2015'te biri aracılığıyla bana gelmiş. HTT alıp gitmiş. Bir daha kendisini görmemişim. Kalan HTT yi; O'nu getiren kişi, taksit taksit benden alıp, O'na götürmüş.. Hiç haber yoktu. Aracı kişi, bugün; Milas'tan, tanıdığı birini getirdi. Sohbet sırasında dedi ki: "Hocam, falan yerdeki böbrek kanseri olan biri vardı ya; turp gibi..."
Demek istediğim, listeme; rektumdan sonra, böbreği de ekledim.
Bilginize...
Sağlıcakla kalın.
- - - Updated - - -
Arkadaşlar, az önce ne yazdığımın farkına varmanız için; konuyla ilgili bir kopyala-yapıştır haberi:
"
Soğuk algınlığı teşhisi ile 30 Mart tarihinde Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi'ne kaldırılan Sakıp Sabancı kurtarılamadı. Dün sabaha karşı 05.55 itibarıyla öldüğü açıklanan Sakıp Sabancı, Temmuz ayında kanser teşhisi ile ABD'de ameliyat olmuş ve bir böbreği alınmıştı. Böbrekte kanserli hücrelerin temizlendiği düşünülürken, tümörün karaciğeri de sardığı Amerikan Hastanesi'nde Sabancı'nın soğuk algınlığı nedeniyle geldiğinde yapılan tetkiklerde farkedildi.
Sabancı ailesinin doktoru Hasan İnsel, Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sakıp Sabancı'nın vefatına neden olan hastalığı "böbrek tümörünün karaciğere atlaması" olarak açıkladı. İnsel, VKV Amerikan Hastanesi'nde düzenlediği basın toplantısında, işadamı Sabancı'nın vefatından önceki sağlık durumu hakkında bilgi verdi."
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
Gerçekten üzgünüm. Ortaokulda öğrencim ve şu anda torunları olan, kız öğrencilerimden birinin; kanser grupları arasında, oranı; %1 ler civarında olan "sarkom" tipi kanserlerden; "Leinomyasarkom" tipi kansere yakalandığını, rahminin de alındığını, pazar günü öğrendim.
Bugün; Pazartesi...
Ve hâlâ uyuyacağım...
Vatanla ve sağlıcakla kalınız...
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
16 Ocak tarihli yazımda sözünü ettiğim kişiden bugün mesaj geldi, aynen:
"Günaydın hocam,iksire devam ediyorum.iksir sayesinde hersey çok güzel gidiyor ca değerim 48 e kadar indi.su an yarim litre daha iksirim var. Nisan 1 de dort ayım dolacak.o zaman arayacaktim.doktorlar şok.bu nasil bir ilerleme vucut cok guzel cevap veriyor diye :-) tabiki iksirimi soylemiyorum.konustugum hastalara numaranizi veriyorum. Pet sonuclarını gönderecegim."
Tel: 0530 300 XX XX 10:28:50
6 Mart, bana telefon: "Hocam, köyde misiniz. Köydeyseniz; eşimle size uğrayıp çayınızı içeceğiz."
Neyse; karı koca geldiler, çay içiyoruz. Ben; az önce sözünü ettiğim; ca 15-3 değeri 685 olan, 33 yaşında ve beyin hariç, her tarafa metastaz, 4. evre meme kanseri kadından söz ediyor ve diyorum ki: "Yahu, bir insan, nasıl; bu hale gelinceye kadar farkına varmaz?"
Kadın: "Hocam, bana da 4. evre meme kanserisin dediklerinde; ca değerim 1400 dü. Hiç fark edemedim. Ta ki; kanama oluncaya kadar... Böyle olabiliyor."
Kocası:"Hocam, karıma teşhis konduktan sonra; karım pet çekimlerine bakarken, hekim bana bir el işareti yaptı: "Hiç şansı yok." anlamında ve dedi ki: "Karaciğeri %90 oranında bitik."
Kahvecimiz güzel çay yapar; onlar üçer, ben iki çay içtim. Epey konuştuk, sözün kısası...
Kadın ne dedi biliyor musunuz: "Hocam, hastahaneye gidip gelmelerimde şunu öğrendim: Kanser tedavisi diye bir şey yok.(Lâfı düzelttim; lösemide uygun ilik nakli hariç.) Öyle hastalarla tanıştım ki... Bazısı iki, bazısı üç, bazısı da beş yıl önce; ameliyat olduktan sonra; koruyucu (!) KT alıp, 'geçmiş olsun.' denen hastalar. Yine kanserler...
Bunu ben zaten biliyordum; yazamıyordum. Ama; ima ediyordum. Ne diyordum: "Asla ameliyat olmam, RT-KT almam. Sadece HTT kullanırım. HTT kurtaramaz ise; değil Türkiye, Dünya'da hiç bir hastahane, hiç bir hekim ve hiç bir paranın beni kurtaramayacağına inanıyorum." Hatırladınız mı?...
Size bir şey söyleyeyim mi? Bir hastaya; 4. evre şu veya bu kanserisin dediklerinde; yaşama şansı sıfırdır. Size; iki tane "4. evre meme kanseri denmiş" hastayı anlattım. İkisi de; tıptan önce beni bulmuşlardı. Niye yazdım; HTT nedir, farkına varın diye.
Aylardır; "yazayım mı, yazmayayım mı?" diye düşünmekte olduğum ve hâlâ karar veremediğim, "4. evre akciğer kanseri. Bir kaç ay anca yaşar, yapılacak bir şey yok, hastayı alın götürün..." denmiş biri hakkında.
Vatanla ve sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Perikondrit
savaş hocam size ulaşmak istiyoruz yardıma ihtiyacımız var HTT ile ilgili.
-
Cevap: Perikondrit
savaş hocam mail adresim ozanakyol17@gmail.com size ulaşmam lazım.
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
Şimdi yazacağımla ilgili olarak, bir taneniz bile gülerse; site yönetiminden adınızı öğrenir, palayla sizi doğrultmaya gelirim...
Olan ne?
Olan şu: Hatunun; fakülteden arkadaşı olan bir hanımın, tıp mezunu Hekim/Doktor arkadaşı vardır. Hanımın arkadaşı, hekimin misafiri olduğu bir ortamda, sağlık filan konuşulurken; hekim hanım:" Midemden bıktım. Rahat yatayım diye, yatarken; 4 tane talcid içiyorum."
Hanımın arkadaşı, Hatuna zırr telefon: "Kocanın yaptığı ilaç, midede ne yapar?"
Hatun cevap verir: "38 yıldır çektiği mide ağrısından kurtuldu. Mide derdi nedir ki; mide kanserini bile tedavi etmiş. Beyim öyle anlatıyordu."
Göndermişim, kullanılmış... Hatırlamıyorum bile.
Hatunun arkadaşı, yine; hekimin yanında misafir.
Hekim demiş ki: "Neler çekmişim. Şimdi; ne yersem yiyeyim, mideyle ilgili bir şikayetim yok. Arkadaşının kocasının yaptığı ilaç (!) sayesinde."
Hatunun telefonu, bugün yanımdayken çaldı. Biriyle görüştü.
Sordum "Kim aradı?"
Dedi ki: "Arkadaşım Neriman aradı." Ve, yukarıdaki olayı anlattı bana hatun.
"Yahu,hekim kendini tedavi edememiş, beni mi edecek?" diye bir soruyu aklınıza getirmeyin.
Lâf madem mideden açıldı, devam edeyim ve hiç bir tıbbi müdahale olmaksızın; mide kanserinden kurtulan birini anlatmış olayım.
Hasta 77 yaşındadır. Namazında niyazında bir kadındır. Önce; mide ağrısı. Sonra kusmalar... Katı bir şey yiyememe, derken; halsizlik ve bitkinlikten, zayıflamaktan; namaz bile kılamaz hale gelmek...
Oğlu, anasını alır bir hekime götürür. Hekim der ki: filan hastahaneye götürün. Götürür oğlu. Netice: "Mide kanseri. Hasta çok zayıf, ameliyatı da KT yi de kaldıramaz, hastayı alın götürün..."
Eve dönerler. Tıbben şansları yoktur. Oğlu, anasına çare ararken; Manisa tarafında bir otçuyu öğrenir. Çalıştığı fabrikanın şefinden izin alır ve Manisa'ya gidecektir. Gitmeden önce de; arkadaşlarına durumu anlatır; gideceğim, vaziyet şöyle böyle diye...
Arkadaşları der ki: "Niye o kadar uzağa gidiyorsun? Bu işin ustası bir adım ötende, ona git."
Beni tarif ederler, iyi mi? Kimlerse...
Hastanın oğlu geldi, durumu anlattı. Dedim ki: "Sana yarım litre vereyim. Bu 25 gün yeter. Bu süre içinde annen sana, işe yarayıp yaramadığı konusunda; bir şeyler söyler." Bu arada, doz bilgisi verdiğimin farkında mısınız?
Tam üç hafta sonra; hastanın oğlu karşımda, ağzı kulaklarında... Dediği şu: "Anacığımın kusmaları bitti. Katı yiyebilir hale geldi. Kilo almaya başladı. Anacığıma, her sabah, katı yiyebiliyor diye simit alıp götürüyorum. Bana: 'Oğlum, paran yoksa ben vereyim. Git bunun arkasını getir' dedi."
Netice mi: 2 litrede dosya kapatıldı.
Bilginize...
Vatanla ve sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
"Ortodoks zihniyetli tıp" ifadesini, ilk defa; onkolog DR. Yavuz Dizdar'ın e-posta adresine gönderdiğim mesajda kullanmıştım. O da: "Hocam, bu biraz ağır oluyor." gibisinden cevaplamıştı. İki yıl kadar oluyor...
Yıllardır HTT hakkında yazdığımı biliyorsunuz. Yüzlerce kanser hastasıyla da tanıştığımı... Dil kökü, beyin, gırtlak, yemek borusu, mide, kolon, rektum, testis, karaciğer, pankreas, rahim, rahim ağzı, böbrek, prostat, mesane, meme, akciğer de denemeler yaptığımı...
Bütün bunlara dayanarak: "Tıp bana kansersin derse; asla ameliyat olmam, RT-KT almam" diyeli yıllar oldu. Yine; "İki kür KT sebebiyle bağışıklık sistemi pert olmuş kolon hastası"ndan da söz etmiştim. İyiye gittiğini gördüğün an tıbbı terk et, göreceğin KTler senin aleyhinedir, bu kadar iyileşmene rağmen ölürsün, dediğimi de biliyorsunuz.
Bütün bunlar; çok şeyleri fark ettiğimi gösteren ifadelerdi.
Eee Hocam, bunlar ne demek oluyor, diyeceksiniz.
Sadede geliyorum:
Eniştem bana geçen perşembe bir kitap gönderdi. Bu cumartesi geldi. Az önce de; 153 sayfalık bu kitabı bitirdim.
Dediklerimin, ne kadar doğru tespitler olduğunu; kitabı bitirince net olarak anladım.
Kitap, kendisi de kanser olmuş; Op. Dr. İlhami Güneral'ın KANSERDEN KORKMA adlı eseri.
Bu kitabı mutlaka edinin ve okuyun.
O kitaptan bir bölüm: (Sayfa 137)
"... KT hem bizzat kansorejen olması hem de kanserlinin en fazla ihtiyaç duyduğu immün (Bağışıklık demek istiyor.) sistemi sıfırlaması yüzünden faydadan ziyade zararlıdır. Kısacası ortodoks kanser tedavisinin beş para etmediği,hastayı iyileştirmesi şöyle dursun, hastanın hayatını kısalttığını ve bu kısa hayatı çekilmez hale getirdiğini akademik ağızlardan öğrenmiş bulunuyoruz.
Hal böyleyken -sırf malını satmak ve triyonlara varan gelirini yitirmemek uğruna- hastahanelere el koyarak ve kanser kuruluşlarının karar mekanizmasını etkisi altına alarak, ilaç sanayii, ortodoks kanser tedavisini ayakta tutmakta ve tartışılmaz gücünü yeni olduğu kadar da etkili yöntemleri sabote etmekte kullanmaktadır."
Bilginize...
Vatanla ve sağlıcakla kalınız.
- - - Updated - - -
Arkadaşlar,
Yazıyı gönderip, bilgisayarı kapattım. Mutfağa gittim geldim, aaa bir de baktım ki; kitabın başlangıç sayfasında üç DR.un cümleleri var, yazmamışım.
Yazıyorum:
Klasik kanser tedavisi büyük bir sahtekarlıktır.
Dr. Linus Pauling
----
Hiç bir işe yaramadığını bile bile hastasına kemoterapi uydulayan doktor, hafif anlamda bir budala, gerçekte ise bir canidir.
Dr. Robert Aktins
-----
Bu kanserle savaş masalı bir öbek dışkıdır.
Dr. James Watson
Benim notum: Bu Dr. DNA nın üç boyutlu yapısını bulan ikiliden biri.
Ekleme için, özür...
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
Ahh, ahhh!...
"Okumak." çok kötü(!) bir şey...
Okumaz olaydım!...
Az önce, daha önce sözünü ettiğim; Op. Dr. İhami Güneral'in yazdığı ikinci "Keleyşın ( İngilizcesi:chelation) tedavisi" adlı kitabı bitirdim.
Sözünü ettiğim adamın; 1914 İstanbul doğumlu olduğunu, yıllar sonra, prostat kanseri olduğunu, kanser konusunda; ortodoks zihniyetli tıbbı reddetiğini, bu zihniyet dışında tedavi aradığını ve bulduğunu ve yıllarca yaşadığını ve 92 yaşında, 2006 da öldüğünü artık biliyor olmalısınız...
Mesele bu değil...
Önceki kitabı; bildiğimi söylüyordu. Yani; ameliyat, RT/KT ile kanser tedavisi yok...
Ya; bu kitapta yazdıkları ve referans verdiği kaynaklar...
Abooo, neler neler?...
Sakinleşince yazacağım...
Vatanla ve sağlıcakla kalınız.
Not: Bulabilirseniz; bulun ve okuyun, aklınız duracak!...
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar, önce bir haberi aktarayım:
"CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu'nun soru önergesine Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun verdiği yanıt, kanser sayısını ve ölüm oranlarını ortaya koydu.
Tüm dünyada kanser kayıtçılığı yapılan nüfusun genel oranı yüzde 8 iken, ülkede 2013 yılında yapılan çalışmalar ile bu oranın yüzde 100'e çıkartıldığını belirten Sağlık Bakanı, 81 ilde aktif kanser kayıtçılığı yapılmaya başlandığını açıkladı.
YILDA YAKLAŞIK 162 BİN YENİ KANSER OLGUSU TEŞHİS EDİLMEKTE
Sağlık Bakanı, 2009 yılı için, aktif kanser kayıtçılığı yapan illerden elde edilmiş görülme sıklığı değerlerine göre yılda yaklaşık 162 bin yeni kanser olgusu teşhis edildiğini ifade etti.
KANSER GÖRÜLME SIKLIĞI VE VAKA SAYISI ARTTI
Sağlık Bakanı, yıllar itibarıyla kanser görülme sıklığı hakkında da bilgi verdi. Buna göre 2002'de kanser görülme sıklığı yüzbinde 133,5, vaka sayısı 92 bin 518, 2009'da kanser görülme sıklığı yüzbinde 221,5, vaka sayısı 160 bin 723, 2012'da kanser görülme sıklığı yüzbinde 266,2 oldu.
Sağlık Bakanı, 2008-2012 yılları arasında kanser ilaçlarına Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödenen ücretler hakkında da bilgi verdi. Buna göre ödenen ücretler; 2008'de 520.001.275,58 , 2012'de 457 milyon 897 bin 805,04 kanser ilaçlarına ödendi.
2002'DE 25 BİN KİŞİ KANSERDEN ÖLDÜ
Sağlık Bakanı, TÜİK'in 2002 istatistiklerine göre Türkiye'de toplam 175 bin 434 kişinin ölüm kayıtları mevcut olduğunu, kanserden ölen kişi sayısının 25 bin 475 olduğunu bildirdi.
2012'DE KANSERDEN 69 BİN KİŞİ KANSERDEN ÖLDÜ
Sağlık Bakanı, TÜİK'in 2012 istatistiklerine göre Türkiye'de toplam 374 bin 855 kişinin ölüm kayıtlarının mevcut olduğunu, Türkiye'de kanserden ölen kişi sayısının da 69 bin 269 olduğunu açıkladı.
ERKEKLEDE ÖLÜM ORANI DAHA FAZLA
Sağlık Bakanı bunların kanser türlerine ilişkinde bilgi verdi. Buna göre; iyi huylu ve kötü huylu tümörlerden 44 bin 924 erkek, 24 bin 345 kadın olmak üzere toplam 69 bin 269 kişi hayatını kaybetti.
GIRLAT VE AKCİĞER TÜMÖRÜ BİRİNCİ SIRADA
Ölüm oranlarında gırtlak ve soluk borusu / bronş / akciğerin kötü huylu tümörü birinci sırada yer aldı.
18 bin 249 erkek, 3 bin 182 kadın olmak üzere toplam 21 bin 431 kişi gırtlak ve soluk borusu / bronş / akciğerin kötü huylu tümörden dolayı hayatını kaybetti.
İkinci sırada midenin kötü huylu tümörü, üçüncü sırada ise lenfoid ve hematopoetik kötü huylu tümörü yer aldı.
Midenin kötü huylu tümörü nedeniyle 5 bin 694, lenfoid ve hematopoetik kötü huylu tümörü nedeniyle 5 bin 446, kolonun kötü huylu tümörü nedeniyle 4 bin 520, pankreasın kötü huylu tümörü nedeniyle 3 bin 616, memenin kötü huylu tümörü nedeniyle 2 bin 931, prostatın kötü huylu tümörü nedeniyle 2 bin 900, mesanenin kötü huylu tümörü nedeniyle bin 646 kişi hayatını kaybetti.
ÖZEL HASTANELERE ÖDENEN ÜCRETLER
Sağlık Bakanı 2008-2012 yılları içerisinde kanser tedavisi nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından özel hastanelere ödenen ücretlere ilişkin bilgi verdi. Ödenen ücretler 2008'de 1 milyon 216 bin 806,25, 2012'de 10 milyon 370 bin 784,43 oldu. (ANKA)"
Sadece; 10 yılda kanserdeki ölüm oranındaki artışa dikkat edin, bu bir... Dünya'da böyle bir artışın (Yüzde olarak) olduğu başka ülke yok!..
Özel hastahanelere ise, kanser sebebiyle ödenen paranın; dört yılda 8 kat arttığına dikkat edin. Bu da; iki!...
Bana sormayın, kendinize sorun: "Neler oluyor?"
Yooo, unutmadım:" Keleyşın tedavisi" adlı kitaba geleceğim...
Vatanla ve sağlıcakla kalın...
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
Keleyşın Tedavisi adlı kitaptan kısaca söz edeceğim. Keleyşın tedavisi; kanser, alzheimer, parkinson, kalp-damar hastalıklarında, cinsel iktidarsızlık, safra ve böbrek taşları, diyabet, tansiyon, katarakt, amfizem, damarda kan pıhtılaşması gibi hastalıklarda etkili olduğu söylenen bir teknik.
Tedavide; ETDA (Etilen Diamin Tetra Asetik asıt) ve DMSO (Di MetilSülfOksit) kullanıldığı gibi bazı ek maddeler de kullanılmaktaymış.
Geleyim; ilk defa öğrendiklerime...
Kanserin sebebi: İçinde yaşadığı canlı ile ortak yaşayan (simbiyotik) bir bakteriymiş. Bazı özelliği sebebiyle de; virüse benzermiş.
Kanserin bakteri (Mikro organizma) kökenli olduğunu ilk bulan, 1860 (Binsekiyüzaltmış) ların başında,Fransız biyolog ve cerrah Antoine Behamp.
1920 lerde ve birbirinden bir kaç hafta arayla Kanadalı Glower ve Pensilvanyalı Clark kanserli dokularda aynı bakteriyle karşılaştıklarını bildirmişler.
Kanser mikrobunun bütün tanımını Dr. Virginia Livingston' borçluyuz. Dr. Viginia ve ekibi neticeyi Koch postulatlarıyla ıspatlamışlar ve bu deneyleri 1950 de American Journal of Medical Sciences dergisinde yayınlandı, diyor yazar.
Ayrıca: "Almanya, İsviçre, Rusya, İngiltere, İrlanda, Meksika ve bir çok G. Amerika ülkesinde reçete ile satılan DMSOnun Hematoksilon ile karışımının, sadece; kanserli hücrelerin öldürüldüğü tedaviler yapılmaktadır." demektedir.
Kanserli hücrelerin 42 derece üzerinde öldükleri, bununla ilgili "Hipetermi" tedavisi de vardır. Ayrıca; kanserli hücrelerin oksijenli ortamda öldükleri, bu esasla ilgili olarak; ozon-oksijen tedavisi de vardır. Onkologlarımız bunları niye bilmez, diye de sormaktadır.
Kitabın özeti aşağı yukarı böyle.
Bu kitabın başımı ağrıtmasının sebebi şu soru: "Kanser madem mikrobik, öyleyse, ki öyle olduğu kesin, KANSOREJEN MADDE lâfı ne oluyor?"
Hani, zırt pırt duyduğumuz lâf!...
Vatanla ve sağlıcakla kalın.
Not: Kitaplar piyasada var ve fiyatları 15 lira bile değil.
Edinin ve okuyun. Sonra da; çıldırın!...
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
Saat; çok geç oldu...
Bir şeyler yazayım. Konu; referandum değil. Ahhh, açtırmayın ağzımı!...
Pazartesi günü; daha önce yazdığım; "4. evre meme kanserisiniz. Beyin hariç, her tarafa metastaz var. CA-15.3 değeriniz; 685 denmiş" hastayı, ve daha önce, bana gönderdiği mesajı hatırladınız mı?...
Yani; ilk ay sonrası 185 e, üç ay sonrası 48 e düşen hastadan söz ediyorum...
Dün onunla konuştum.
Çok kısa kesiyorum: "Hocam, benim değerim; 36!... Niye sizin dediğiniz olmadı?" Cevap;"Ben sana ne dedim? Meme kanseriyim diyorsan; günde şu dozda, ve yaklaşık dört ay kullanacaksın."
Daha sonra bana ne dedin:"Beyin hariç, her tarafa metastaz." Ben sana ne dedim: "Günde şu doz (Öncekinden farklı.) ve yaklaşık dört ay."
Daha sonraları, sen bana ne dedin:" Hastahaneye gidişlerim, unuttuklarım hariç, dediğinizi uyguladım." Peki; ben sana ne dedim: "Günde üç yemek kaşığı içeceksin. Bir litre sana; 33-34 gün yeter. 3,5-4 litreyi bitirince; bu konu kapanır."
Sen bana diyorsun ki;" ihmâl hariç dediğini yaptım."
Ben sana ne dedim:" 2 litre; dediğim şekilde kullanmak şartıyla; asla dört süreyle yetmez."
Demek istediğim; hastanın kullandığı kaşıkla; benim dediğim kaşık uymadı.
Anlatmak istediğim; daha da başka bir şey...
Hasta ne dedi biliyor musunuz?...
"KT aldıktan sonra;saçları dökülen hastaların, saçları; 8 ay sonra çıktığı halde, bir ay sonra çıkan tek hasta benim. (İç Anadolu'daki bir şehrin Üniversite hastahanesindeki bu hastanın adını soy adını yazmayacağım. Sadece şunu yazayım: Ayşe Ç.) KT aldığı halde; karaciğer ve böbreklerinde derdi olmayan tek hasta benim!..."
Bu cümle şu demek: Ben daha önce, ne yazdım: "Hastaya; 45 dakika; yaşadığım meme kanserlerini anlattım. KT/RT, ameliyatla tedavisi yok." dediğimi. Bu haberden sonra; şunu anladım: "O kadar lâfıma rağmen; Ayşe'nin KT aldığını..." Boşuna işler...
Daha yazılacaklar var.
Başka meme kanseri hastası var. Ewing sarkomu var. Crohn hastası var. Proktit konusu da var.
Vatanla ve sağlıcakla kalınız.
-
Cevap: Perikondrit
Merhaba sakar hocam izmirdeyim size ulaşmam lazım bir hastamız var 0536 269 00 83 kahya.1905@hotmail.com mailim şimdiden teşekkürler.
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
Size, bildiğiniz haberin tekrarını yazacağım:
Kişi; Akdeniz bölgesindeki bir ilde yaşamaktadır, üniformalıdır. Karısı da; Sağlık Bakanlığı kadrosunda çalışan biridir...
Hikâyeyi kısa kesiyorum.
Hasta bana dedi ki: "Hocam, ben sizin telefonunuzu; Manisa'dan birinden aldım. Durumum şöyle böyle..."
Hasta; "Ben HPV hastasıyım." diyemiyor. Tarif ediyor, anlatıyor, ama; bir türlü HPV hastasıyım diyemiyor. Diyor ki: "En son 1600 lira para harcadım. Hiç bir iyileşme yok!" Azıcık da olsa, HTT konusunda ustalaştım ya; adama derim ki: "Sen HPV hastası mısın?" Cevap: "He..." Yatak yasak, tek kız çocuğunun "baba herkesin kardeşi var, benim niye kardeşim yok?" gibi sorulara cevap verememesi ayrı konu...
Netice: HPV hastalığından kurtulan ilk kadın Isparta'da idi, hatırladınız mı?
Bu da, HPV hastalığından kurtulan ilk erkek kişi oldu...
Ha, aklıma gelmişken söyleyeyim: "HPVnin 100 civarında çeşidi var" HTT açısından fark etmez. Niye; HPV virütik bir hastalıktır, kaç çeşit olursa olsun ve köken itibariyle "virüs" ise; HTT açısından bir problem yoktur...
Bilginize...
Vatanla ve sağlıcakla kalınız...
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
15 Mayıs akşamı, berberde; düğün öncesi saç tıraşı olmaktayım. Niye, 19 Mayısta tek çocuğumuz kızımızı evlendireceğiz. Tıraş olurken, beni ve HTT konusunu bilen biri berbere geldi ve dedi ki: "Hocam, -gerçekten hocasıyım, eski öğrencimdir.- bu ot işine Almanlar el atmış. Önce; Milas tarafında bu otu bulmuşlar. Tahlil ettirmişler. Daha sonra; Söke'nin bir dağ köyünde, HTT nin ekilmişçesine çok olduğu bir tarla bulmuşlar ve tahlil ettirmişler. Bir bakıyorlar ki; Milas'takinde etken madde oranı %40 iken; Söke çevresindeki köyde bulduklarında, etken madde oranı %70!...Adama derler ki; "tarlana 1.000.000 lira veriyoruz." Adam der ki:"Para harcanır. Bana, Söke ovasında bu kadarlık yer alın!"
Şimdi, filmi az geriye sarayım.
HTT'nin; 2,5 yıldır diyalize bağlı hastayı diyalizden kurtardığını okudunuz.
HTT'nin, hiç bir tıbbi müdahale olmaksızın, lise öğrenci bir kızı meme kanserinden kurtardığını da okudunuz.
HTT'nin; hiç bir tıbbi müdahale olmaksızın; akciğer ca, mide ca, mesane ca, testis ca.yı tedavi ettiğini de okudunuz.
HTT'nin; "karaciğer büyümesi var, 2. evredesiniz (3. evresi yok.) tıbben yapılacak bir şey yok. Yürüyüş yapın!" denmiş hastanın karaciğerinin 50 günde pırıl pırıl olduğunu da okudunuz.
Sirozu da okudunuz, HPV'yi de...
Hepsini yazsam; tekrar olur...
İlk defa duyacağınız bir olayı çok kısa yazacağım:
23-24 yaşlarında bir kız, İzmir'de, meme ca. dan tedavi olurken, kötüye gitmektedir ve tedavi olurken(!) kanserden öleceğini fark eder ve tıbbı ret eder. Netice:Hasta kurtulur ve onkologun, "nasıl oldu bu iş?" sorusu üzerine; "Adı şu, şurada yaşayan biri, telefon numarası da bu. O'nun yaptığı bir ot ilacını kullandım." der.
Berlin'deki mixed tümörlü hastayı hatırladınız mı?...
Kabaca geçiyorum: Bu sözünü ettiğim hastalarla ilgili hekimlerden biri bile; "Yahu, bizim tedavi edemediğimizi tedavi eden kim?" diye araştırmadılar, umurlarında bile değil.
Size yazdıklarımı; arkadaşlarla da konuşuyorum.
Birisi dedi ki: "Hocam, ben cahil bir adamım. İlkokulu 7 yılda bitirdim. sana kaç doktor geldi?" Cevap: Hiç!... Dedi ki: "Benim tedavi edemediğimi tedavi eden birini gördükten sonra, o adamı mutlaka bulurum. Yahu, bunlar; kör mü, salak mı, yoksa, görmezden mi geliyorlar?"
Aynı olayları; Mimar olan kardeşimle de konuşuyoruz. Bana ne dedi biliyor musunuz: "Abi, seni Berlin'deki hastanın doktorları bulacak."
Berlin'deki hastanın gelininin adı; Selin idi, hatırladınız mı? O, beni; kayın validesinin kanser olmasından sonra; HUKUKİ NET'ten bulmuştu. Bunu; Almanlar da okuyor, niye; "şans tanımadığımız bu hasta; nasıl oldu da kurtuldu?" sorusunun cevabı için mutlaka Selin hanımla görüşmüş olmalılar ve O da bu siteden söz etmiş olmalı... Bitkinin ne olduğunu, nasıl yapılacağını v.s. biliyorlar, sizin de bildiğiniz gibi...
Bilmedikleri şu: DOZ!...
Umarım; gelir ve beni bulurlar. Her şeyi açık ve net anlatırım. Yaparlar, piyasaya sürerler. İnsanlık; çok işe yarayan bir ilaca kavuşur.
Almanlar da; kamyonla para kazanırlar...
Bizimkiler; burnundan kıl aldırmamaya devam etsinler...
Vatanla ve sağlıcakla kalınız...
-
Cevap: Perikondrit
Arkadaşlar,
Yazayım mı, yazmayayım mı diye karar veremediğim konulardan biri de; kanser konusunda; klâsik tıbbın dedikleri hakkında...
Gazete ve TVlerde; bir çok onkologun: "Meme ca da başarı oranı bu, akciğer ca. da başarı oranı bu, mide ca da tedavi oranı bu, kolon ca.da başarı oranı bu..." diye haberleri okursunuz...
Yetmedi: "Erken teşhis hayat kurtarır." diye de bir lâf duyarsınız.
Bütün bunların tamamı yalandır!...
Sakin olmalıyım, yavaşça ve usûlünce yazmalıyım...
Önce; "Erken teşhis hayat kurtarır."dan başlayayım. Yıllar önce ne yazdım: Meme ca teşhisi konmuş bir meslektaşıma, onkologun: "Meslek hayatımda, sizin kadar erken gelenini görmedim." dediğini ve neticesini... Meslektaşım; meme ca dan öldü... O yazıları yazarken, meme ca.dan ölen; öğrencimden ve beden eğitimi öğretmeni, şahsen tanıdığım Meral E.den de söz etmiştim. Hatırladınız mı? O zamanlar, ben; HTTyi bilmiyorum...
Artık HTTye bulaşmışım, bazı denemeler yapmışım, kanser konusunda bir TV programı, ya da bir gazete haberi olduğunda; hep takip etmişimdir.
Bir gün, bir TV kanalında, Dr. Yavuz Dizdar ile Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta'nın olduğu programı izledim. İkisinin ortak söylediği: "Tıp; kalp ve damar hastalıklarında; bu kadar gelişme sağlamışken, kanser konusunda, niye; 1950 ler seviyesindedir? Niye, bazı hastalar; kanserden önce KT sebebiyle ölürler?" Yazdım bunları, hatırladınız mı?
Klâsik tıbbın: "başarı oranı şu bu..." lâfına geleyim.
Bunu anlatabilmem için; bazı sahneleri aktarmam gerekir:
Sahne 1:
Ankara'dan bir telefon: "Hocam, bir kaç yıl önce akciğer ca. geçirdim. Akciğerimin birini aldılar, koruyucu(!) KT yaptılar, geçmiş olsun, dediler. Ama, ben; yine kanserim."
Sahne 2:
"Hocam, karım iki yıl önce meme ca tedavisi gördü, koruyucu KT aldı ve geçmiş olsun, dediler. Ama; karımın boynunun sol tarafında, yukarıdan aşağıya doğru olmak üzere; üç tane nohut büyüklüğünde şiş oluştu."
Cevap: "karınızın hastalığı; lenf sisteminde tekrarlamış." Ötesine gerek yok...
Sahne 3:
Karşımda karı koca oturuyor. Koca diyor ki: "Hocam, karım; 12,5 yıl önce meme ca tedavisi gördü. Memesinin birini kestiler. KT yaptılar, geçmiş olsun dediler. Ama, şimdi; karımın her tarafı kanser."
Sahne 4:
Adam, ünlü ve paralıdır. Mide ca denir. Mide alınır ve arkasında KT alır. Geçmiş olsun, denir. Adam yaşamaktadır ve herkesin tanıdığı gibi, adamı tanımaktayım. bana göre, hasta iyileşmemiştir. Kısa kesiyorum; o kişiye yazdığım mesajları anlattım, hastanın bana "Doktorlarım, her şey iyi gidiyor, asayiş berkemâl..." dediğini ve bu hastanın Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk söyleyeyim, hatırladınız. Neticeyi de biliyorsunuz..
Sahne 5:
Kadın Frankfurt'ta bir Türktür.
Önce memesinin biri kesilir. Koruyucu KT yapılır ve geçmiş olsun denir. Arkasından; "maalesef öbür memenize ve koltuk altlarınıza (Lenf sistemi) sıçramış... tekrar ameliyat ve koruyucu KT yapılır, geçmiş olsun denir. Arkasında: "maalesef rahminize..." Neyse; rahmi de alırlar ve geçmiş olsun derler... Arkasından; "Maalesef kemiklerinize..." Bu hikayeyi biliyorsunuz, HTT yi bulduktan sonraki mesajını yazdım.
Sahne 6:
Çok kısa keseceğim:
Kayahan'ın kaç defa ameliyat olduğunu, kaç defa KT aldığını, her ameliyat ve KT sonrası "Geçmiş olsun" dendiğini de hatırlayın. Netice?...
Demek istediğim: tıp; her "geçmiş olsun" dediği hastayı; şifa bulmuş olarak istatistiğe kaydediyor. Gerçek hiç de öyle değil.
ÖZET: Yaklaşık 8 yıldır HTT ile uğraşıyorum/araştırıyorum. Bildiğim şu: BU GÜNE KADAR TIBBIN KURTARDIĞI HİÇ BİR KANSER HASTASI VEYA YAKINIYLA KARŞILAŞMADIM, DUYMADIM...
Vatanla ve sağlıcakla kalınız...
- - - Updated - - -
Çok özür: "Lösemi de uygun ilik nakli" hariç...