İsteyenlere verebilirim.....;) :)
Printable View
Sayın Kazıman;
sır dedik değil mi?
İki kişi arasıdna kalır. Büyüyü bozmayın bence ...
günümüzde evlilikler (sizde takdir edersiniz )aldatmalar yüzünden bitiyor..bir kere aldatılıp,affetmelerden sonra artık evlilik kurumu sarsılmış ve bir daha düzelmeyecek hale gelmiş demektir.camın kırılıp tekrar eski haline dönememesi gibi yani.bi süre insanlar yeniden deniyor ama eski mutluluğunu ve huzurunu asla yakalayamıyo ve evlilik ya bitiyor yada ite kaka devam ediyor.bakşa türlü nasıl devam edebilir ki...
Dikkat ediniz evlilik diyorsunuz yani resmi nikah...
Aslında evlilik ruhta başlar ruhlar aşık olur sever ayrılamaz olur onun canı yansa siz ah dersiniz bir şey yerken boğazınıza düğümlenir o yoksa ...
İşte kağıt üzerinde olup bu ruh hali yoksa o kağıt üstü başka bir kağıt üstünde biter... Onada boşanma ilamı derler...
Evlenirken taraflardan en az biri neden evleniyorum sorusuna yanlış yanıtlar verdiği dahası bu soruyu kendine sormayı akıl etmediği için.
Ama toplumunda bunda sorumluluğu var tabii. Sözgelimi nikah memurları sorumlu. Ne o öyle? "falan oğlu filan, falan kızı filanla evlenmeyi kabul ediyormusun?" Böyle ciddi bir soru bu kadar mı basite indirgeyerek sorulur?
Sözgelimi "Ölüm döşeğinde yatarken elini tutanın ve gözlerini kapamadan önce son gördüğün kişinin falan kızı filan olmasını istermisin? 50 yıl sonrada bunu isteyeceğine emin misin? " diye sorsalar diyorum. Olayın ciddiyetini kavrayamayanlar açısından etkili olmaz mı?
Belki evlenme oranıda düşer ama boşanmada olmaz böylece...
Diyelim ki, yurtta kalıyorsunuz. Oda arkadaşlarınızla geçinebilmek için nelere dikkat ediyorsunuz?
Diyelim anne-babanızla oturuyorsunuz. Tatlı ilişkiler içinde olmak için neler yapıyorsunuz?
İşyerinizde elbette arkadaşlarınız var. İş ortamında huzurlu kalabilmek için neler önemli?
Arkadaşlarınızla tamamen eğlence amaçlı bir seyahate çıktınız. Seyahatin güzel geçmesi için neler yaparsınız?
Listeyi uzatmayayım.
Siz evlilikte başarılı olmak için ne gerektiğini bu sorulara cevap verip, cevapları alt alta yazdıktan sonra zaten göreceksiniz de, aaa... bu kadar basitmiymiş diyeceksiniz.
bence evlılıklerın bıtmesının en buyuk sebebı artık bır cok anormal seyın doğal hale gelmesıı aldatılma gıbı... artık o kadar yaygın ve konusulan bısey olduki cok normalmıs gıb bır hal aldı...
Sayın haticeacikgoz,
Doğru söylüyorsunuz da sanki diğer (anket) forumdan etkilenmişsiniz gibime geldi. :) Bence, insan her okuduğundan ya da gördüğü, şahit olduğu olaylardan ekilenmemeli; o öyle demiş, bu böyle yapmış, bende yaparım, ederimlerden uzak kalmak gerekir. Bu da bir "SIR"dır belki, yeni keşf ettim. :p
sayın Deniz02 ;
Evliliğin temeli güvendir güven yolsa zaten evlenmeyin. Evlendinizse güvenin ona buna bakmayın.
Bence evliliklerin bitmesinin tek nedeni taraflardan birinin erkek olmasıdır:):):)
Bence evlilikler bu site yüzünden bitebilir...:kızgın:
Benimki mesela.....:(
Bu nasıl bir tiryakilikmiş anlamadım...:eek:
Duygu Hanıımmm Duygu Hanımmmmmmmmm
Yetişşşşşş bacııımmmm
:o
Sayın Mansuroğlu,
Hala bitmediyse evliliğiniz ki öyle umarım, (zaten şaka yapar gibisiniz) acil tavsiyem bilgisayarınızı çöpe atmanız olabilir. Bilgisayar demek iletişim demek; iletişim demek her an tehlikeli sularda yüzebilirsiniz demek. O halde önleminizi alabilirsiniz. Gerçi tehlikeli sular karada, havada ve yerde de mevcut ama...
bence evlilikler bu nedenle bitiyor.
Evlilikler biter. Çünkü masallarda prensesler kurbağayı öptüklerinde kurbağa prense dönüşür. Oysa gerçek yaşamda prensesler bir prensi öper ve prens kurbağaya dönüşür.
Bence bu işin özünde çok mantıklı ve insan doğasına uygun net bir yanıt yatmakta.Tabiki boşanma davalarının bir çoğu şiddetli geçimsizlik adı altında sınıflandırlıp ayrılıklara sebep olmakta.Bu gibi konular istisnai durumlardır genelemedir.Benim şahsi kanaatim insan oğlunun doyumsuzluğunda kadir bilmezliğinde ve öz eleştri yapamama dürtüsünde yatmakta.,ki bu duygularımız bi çoğumuzda atrofiye olmuş durumdadır.Öyle bir toplum oluşturuldu ki rahatına düşkün yerinden kalkıp bir kumandayı bile alamayacak kadar üşengeç..Eşinin kaprislerine dayanamayacak kadar sabırsız,çocuğun ağlamasını derdini sorgulamayacak kadar umarsız ve üretemeyecek kadar da tembel.Sözün özü fedakarlık bittiyse eğer evlilikte biter.ha bu arada ben eşimi ve kızımı çooooooook seviyorum..iyiki varlar..:)
Sayın canbabadeniz teşekkür ederim duygularıma tercüman olmussunuz size aynen katılıyorum. 1984 yılından beri eşimi ilk günkü gibi seviyorum.
kızım ve oğlumla da gurur duyuyorum.
2005 yılında 95 bin 895’e yükseldi vaybe bende 95 bin 895 kişinin içindeyim demek 12.20.2005 te boşandım.Bence saygının bittiği yerde boşanma doğal + erken karar almak sonun ne olacağını düşünmemek ama en önemlisi saygının bitmesi bence insan oğlunun ve dünyanın temelini saygı ayakta tutuyor:(
İlginç nedenlerden biri daha, kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi, :) aslında gün geçtikçe akıllanıyor muyuz ne?! Tabi buna akıllılık denebilinirse!
Demek ki herşeyi yasalara uydurmak gerekiyormuş, "tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan çıkar" karmaşasını hatırlattı bana. Ayrıca, formalite evlilik varsa, neden formalite boşanma olmasın ki.. :rolleyes:
Mantık boşanmaları artıyor
Hukukçular, kredi kartı borçları ve haciz korkusuyla uygulanan formalite boşanmalarında 'önlenemez bir artış' olduğunu söylüyor.
"Kredi kartı borcunu ödeyemez hale geldim. Birini kapatmak için diğer bankadan kart alınca çıkmaza girdim. Borç, faiziyle 8 bin YTL'ye ulaşınca bankalar dava açtı. Altı yıllık eşimle tek celsede boşandık. Eşyaları eşime bıraktım. Haciz memurları boşanma kararını görünce hiçbir işlem yapamadı. Şimdi nikâhsız yaşıyoruz."
Özel bir şirkette çalışan genç adam, 'formalite boşanmasını' böyle anlatıyor. Daha önce asliye hukuk mahkemelerinde görülen boşanma davalarının adresi, 2002'den beri yeni kurulan aile mahkemeleri. Buradaki boşanma davalarının önemli bölümü 'formalite' gereği. Yani banka kredisi, kredi kartı borcunu, çek veya senetlerini ödeyemeyen çiftler hacizden kurtulmak, kadınlar ölen ana - babalarının maaşını alabilmek için boşanıyor, arcak birlikte yaşamaya devam ediyor. Hukukçular, bu yılın ilk altı ayında formalite boşanması diye nitelendirdikleri boşanmalarının sayısının geçen yıla yüzde 60 arttığını öne sürüyor.
İzmir'de yıllarca Asliye Hukuk Mahkemesi'nde, 2002'den beri de Aile Mahkemesi'nde hâkim Hayri Sefer Ayan "Hangisi formalite hangisi gerçek boşanma, bilmek imkânsız" diyor, "Mahkemeler ilk kurulduğunda gerçekten geçinemeyen çiftlerin boşanma sayısı daha fazlaydı. Ekonomik sıkıntılar çiftleri formalite boşanmaya zorluyor. Uzlaştırma çabalarımız oluyor ama boşanmak istediklerini söyleyince, mecburen boşuyoruz. Bu tip davalarda önlenemez artış var." İzmir Barosu avukatı Mustafa Tekin'e göre özellikle bir-beş yıllık evliler buna başvuruyor: "Çünkü bu gençler, ekonomik koşullar altında eziliyor. İstanbul'dan sonra en çok Ankara ve İzmir'de bu yaşanıyor. Üç ilde mahkeme sayısı artırıldı. Bir mahkeme yılda 2 bin 500 dosyaya, günde 30-40 boşanma, nafaka davasına bakıyor."
Haberbaz/ (Radikal)
En büyük nedeni zannediyorum STRES ve insanların birbirine tahammül edememesi. Sabır yok çünkü.
Benim Param, Senin Paran
Günümüz evliliklerin ilk yıllarında çiftler finansal bir bütünleşme
içine girerler. Fakat önemli unsurların gözardı edilmemesi gerekir.
Bunlar;
- Ortak hesabın kullanılması açısından eşinizle fikir birliği yaptınız mı?,
- Eğer eşiniz finansal bir özgürlük isterse hesabınızla ilgili ne gibi problemler ortaya çıkar?,
- Eğer ilişkiniz veya evliliğiniz biterse ne olur?
Ortak hesap, mali işlemlerin erkeğe ait olduğu geleneksel evliliklerin günümüzde değiştiğini gösterir. Artık evlilikler, çiftlerin mali konularda işbirliği içine girdiği ve yatırımlarını ortaklaşa değerlendirdikleri kurumlar haline gelmiştir.
Bu tip beraberliklerde mali planlamaların çok dikkatli ve geleceğe yönelik olarak yapılması şarttır. Bir evliliğin ayakta kalabilmesi, çiftlerin yüksek hayat standartlarında rahat olmasına bağlıdır. Bunun minimum değeri, evin hertürlü ihtiyacını, varsa çocukların ihtiyaçlarını karşılayabilecek ve ilerki yıllar için risk unsuru taşımayan bir hayattır.
Çoğu evliliklerde mali güçlüğün ortaya çıkması ne yazık ki aşk unsurunun ortadan kalkmasına sebep olur ve ilişki büyük bir şokla sona erer. Evlilik ilişkisinin her zaman sabit olmadığını çiftlerin bilmesi gerekir. Eşlerin seneler sonra, birbirlerinden farklı ilgi alanlarına sahip olması ve beklentilerin karşılanamaması normaldir.
Geleceğe yönelik mali hesapların tek bir ortak hesap altında yapılması yukarıda belirttiğimiz sorunların ortaya çıkmasına sebep olabilir. Bunun için çiftlerin, kişisel harcamalarını yapacakları bir hesaba sahip olmaları mantıklıdır. Örneğin, ortak hesap sadece ev ihtiyaçları için ayrılabilir. Böylece harcamalar kapsamında küçük ama ilerde sorun yaratabilecek tartışmalara izin vermemiş olursunuz.
İşler ters gittiğinde...
Evliliğinizin altıncı ayından sonra, cicim ayları sona erdiğinde, bir takım sorunlar ortaya çıkabilir. Peki bu sorunlar başladığında ne yapmalı?
Çok güzel başlayan evliliklerin de, kötü başlayanlar kadar sona erme şansı vardır. İlk birkaç aydan sonra onun sizin için "bay/bayan mükemmel" olmadığını anladığınızda yapabileceğiniz iki şey var. Ya ilişkiyi bitirmek ya da eşinizi olduğu gibi sevip, kabullenmek.
Yanlış olan şeye müdahele edemiyor ama içinizde bunun yanlış olduğunu yineliyor olabilirsiniz. Kafanızdan boşanmak geçiyor ama bunu söylemeye cesaret edemiyor olabilirsiniz. Size tavsiyemiz, kendinizi iyice dinlemeniz ve doğru kararı verdikten sonra güçlü bir kişi olup, aklınızdakileri ona söylemeniz. Aksi takdirde zaman geçtikçe işiniz zorlaşacaktır.
Eşinizin düzeltilmesi imkansız olan saplantıları olabilir. Bu sizin için önemli bir ayrılık kararı haline gelebilir. Eğer eşinizin bu davranışı tedavi edilmesi gereken bir hastalık değil ise öncelikle kesin kararınızı vermeden önce sakin olun. Eşinizin davranışlarına karşı protesto halindesiniz ve bunu biliyorsunuz. Sizi rahatsız eden davranışların geçmişini araştırın.Önceden yaşanan mutsuz bir beraberlik veya aileden kalma kötü davranış kalıpları... Hepsinin cevaplanması gerekir. Tüm ideallerinizi ve beklentilerinizi değerlendirin. Arkadaş çevrenizden, ailenizden alacağınız tavsiyeler her zaman doğru olmayabilir. Sorunlarınızı kendiniz halletmeye çalışın. Psikiyatriste gitmeniz gerekiyor ise bunda utanılacak hiçbir şey yok. Önemli olan, sorunlarınızın daha fazla büyümesine izin vermeden eşinizle uzlaşma yoluna gitmenizdir.
Neyin yanlış olduğuna karar veremediğiniz zamanlar olacaktır ama kalbinizde birşeylerin kesinlikle doğru gitmediğini hissedeceksiniz. Böyle bir durumda duygularınızın sizi ele geçirmesine izin vermeyin. Yaşadığınız kötü olaylardan kurtulabilmek için geçmişinizdeki mutlu günleri düşünmeyin. Eski ilişkileriniz aklınıza gelmesin. Çünkü o sırada hep mutlu olayları hatırlayacaksınız. Artık o günler geride kaldı. İlerki seneler için evliliğinizle ilgili kararlar almalısınız. Tüm çabalarınıza rağmen işler hala ters gidiyorsa kendinizi zorlamanın bir anlamı yok. Eşinize bunu anlayabilmesi için zaman tanıyın. Boşanmak, düşünmeniz gereken son çözüm olsun. Küçük bir tartışmada veya bir anlaşmazlık sonundaki ayrılık düşüncesi sonraki zamanlarda sizin kafanızı sürekli meşgul edecektir. Önyargılarınızdan kurtulun. Elinizden hiçbirşey gelmiyor ise unutmayın ki zaman en iyi çözümdür.
evliliğin bitmesinin tek sebebi paradır,sonra kafa yapısının uyuşmamasıdır.
merhaba: herkesin boşanma sebebi farklıdır benim evliliğim bitme sebebi ihanetti mesela hanımlar korkmayın boşanmak çok ta kötü bişey değilmiş insan ilk başta korkuyor ama canını acıtan bir evlilik ise boşandığın gün çok şükür bitti diyebiliyosun
Evlilik neden bitiyor !!!
Temelde eşlerin birbirine taviz vermeleri ile başlayan bir süreç sonucu gerçekleşiyor.Hoşlanmadığınız,tasvip etmediğiniz her nokta evliliğinizde tükenmişliğe sürüklüyor... önce sevginin akabinde de saygının tükenmesine sebep oluyor.Bu anlamda bir çok noktada empati yapamama,yerini anlayışsızlığa,kızgınlığa ve monotonluğa itiyor.Toplumun belli kuralları ve yaptırımları mevcut olduğundan,yaşadıklarımızı tek başımıza üstlenip acısıyla,kahrıyla,tükenmişliğiyle ömrümüzü tüketiyoruz...oysa aynı toplum bizlerin çektiği acı,çile ve mutsuzluğumuzun farkında bile değil...bana göre bu çok büyük bir haksızlıktır !!! sizce de öyle değil mi?
Saygılarımla...
Acaba boşanmaların bu kadar artmasının bir nedeni de yeni neslin her şeyden çabuk bıkması olmasın? İşinden çabucak bıkıyor. Cep telefonundan kısa zamanda soğuyor. Arkadaşları onu tatmin etmiyor. Eşi, bu kadar çabuk bıkabilen bir kişiyi nasıl her daim tatmin etsin ki? Tüketim toplumu olmanın kaçınılmaz bir sonucu gibi geliyor bu bana. Biraz da bu açıdan baksak konuya.
Geçen hafta arkadaşım evlendi. Benide nikah şahidi olarak seçmişti.Çok mutlu bir şekilde nikahına gittim.Mutlu yüzler, kalabalık bir salon ve komik espiriler yapmaya çalışan bir nikah memuru..fakat ben o sırada farklı düşüncelere dalmıştım. Neden evleniriz..?
1-İleri yaşlarımızda yalnız kalmamak için mi?
2-Geleceğimizi garanti altına almak için mi
3-Çocuğumuzun daha meşru bir hayatta olması için mi ?
4- Aşık olduğumuz İçin mi ?
5- Aile baskısı yüzünden mi ?
6- Başkasına karşı kızarak yapılan bir güç gösterisi mi ?
7- Düzenli bir hayatın olması için mi ?
8- Artık daha olgun bir birey olduğumuzu kanıtlamak ve sözümüzün dinlenmesi için mi ?
9- Soyumuzun devam ettirilmesi içgüdüsü mü ?
10 - Neden hayatımızı bir başkasıyla paylaşmak isteriz ?
11 – Evlilik Özgürlük ruhumuza aykırı değilmiydi ?
12 - Evlilik neden kutsal ve önemli bir kurumdu ??
Sorularımın cevabını düşünürken yeni bir çok soruya takıldım ve çözüm bulamadım
"Peki Sizce Neden Evleniriz".. ?
Varsa yoksa evlenmek boşanmak.Allah size başka dert vermesin ne diyeyim çok lüks yaşıyorsunuz öyleyse kıymetini bilin...Ben 12 yıllık evliyim hiç medeni durumumu yoklamak ihtiyacı hissetmedim, zaten bekarken de kendimi ve durumumu yargılamıyordum. .En ilginç yazılar da bu meselerle ilgili olanlar değil mi?Kaç yaşındasınız bilmiyorum ama geç kalmadan evlenin çünki evlilik karşılıklı faydalanımların olduğu güzel birliktelik biçimi promosyon olarak da güzel çocuklar veriyorlar bence deneyin... Evlendiğimden beri hiç birşeyi düşünmüyorum akşam ne yiyeceğiz, tatile nereye gideceğiz,cebimizde para var mı? bunları düşünmeden yaşamak daha güzel.......:)
KADINCA HALLER
Kadınları bilirsiniz işte,çocukluktan beri bize öğretilen şeylerin peşinde koşmaktan hayatı kaçırıyoruz bazen.Neden hep başkaları için yaşıyoruz, kendimiz için birşey yaptığımızda suçluluk duyuyoruz.Her zaman sevecen,yumuşak,sorunları çözmeye çalışan hatta bu sebepten genellikle arada kalan biz değilmiyiz.Eskiden yaşlanmaktan korkardım.Genç olmanın bir avantaj olduğunu düşünürdüm çevremden gelen ilgi ve alaka karşısında umursamaz gibi görünsem de için için hoşlanırdım .Yıllar geçtikçe pek bir şey değişmediini fark ettim. Belki giyim tarzım ,makyajım hatta bedenim bile değişti.ama ben hep aynı benim.Genç ya da yaşlı çok bir şey fark etmiyor.Hani derler ya insan yedisinde ne iste yetmişinde de odur.Doğru demek ki.Uzun zamandır farkındayım ki eşim Bayanların hanım hanımcık giyim tarzından hoşlanıyor.ince çoraplar topuklu ayakkabılar etekler falan.
Ahhhh ah,Bunların ne kadar rahatsız olduğunu bir bilse
Orta yaşa gelmişim ben bilmiyorum eşim söyledi.Son alışverişe çıkışımızda eline almış olduğu boyuna çizgili pastel tonlardaki erkek yakalı ipek gömleği denemem için şiddetle ısrar etti.Kırmak da istemiyorum onu nasıl ifade etsem.
-Evet çok hoşmuş ama sence de biraz daha orta yaşa hitap etmiyor mu dedim.
-Eeeee tamam işte 70'in yarısı 35 değilmi .Orta yaşsın işte.Asma yüzünü öyle sana göre insan ömrü 120 sene her halde.dedi.
-Ay,neyse ne. istemiyorum onu işte.Gelme üstüme
Efendim böylece orta yaş olduğumu öğrenmiş oldum bende.
Şu erkekler kadın ruhundan anlamıyorlar işte.Biz olsak en kötü haberi bile yumuşatarak, üzmeden incitmeden nasıl söyleyeceğimizi düşünürüz.İnsanın yüzüne tokat gibi orta yaşsın sen denirmi?.
Ehhh,ne yapalım Allah eksikliklerini göstermesin.Biz onlarsız onlar bizsiz olmuyor
İşi gereği başka bir ilde yaşayan arkadaşım pazara gitmiş satıcıdan kendisine yarım kilo havuç vermesini istemiş satıcı da yarım kilo havuç mu olur bacım daha fazla alsana demiş.Arkadaşım da ben yalnız yaşıyorum tek başıma yiyemem yiyebileceğim kadar alıyorum deyince
Satıcı,bacım yalnız yaşanırmı evlensene kendine acımıyorsun bari erkeklere acı demiş.eeee lafa gelince öyle de pratikte o kadar kolay değil o denklem
Bir defa 4/4 lük olacaksınız o çok diyorsanız 4/3 lük .amaaaan işte,elinizden gelenin en iyisi diyelim şuna .Zira iyice kızışmış vaziyette piyasa fevkaladenin fevkinde hatunlar var.Yoksa velinimetinizi kaptırırsınız halimallah.
Bu zamanda er kişinin en kötüsü bile el üstünde;Levent Kırca'nın bir parodisini hatırlıyorum.
Kadın eşi tarafından dövülmüş .Kaşı açılmış ,gözü morarmış,dudağı patlamış.Kendisine mikrofon uzatılıyor.
-Hanımefendi eşiniz sizi dövüyor bu konuda ne diyeceksiniz.
-Heeee,beni dövecek tabi gidipte elin gancıklarını mı dövsün?
Eh kendince haklı tabi velinimet meselesi işte.keşke baktığı pencereden başka manzaralar da görebilse ama malesef yok işte görüş açısı o kadar.o kadarına izin vermiş hayat.
Kadın kadının kurdudur derler.Belki de doğru söylüyorlar hep başka bir kadının sahneye çıkmasıyla yıkılmıyor mu yuvalar.Daha yeni gazetede okudum Yazar gittiği futbol maçındaki Karadenizli bir arkadaştan bahsediyor.
Karadenizli vatandaşımız yanındakilere ballandıra ballandıra rus hatunlardan bahsediyor yaşadığı maceraları anlatıyormuş.Yazarımız dayanamayarak dönüp soruyor
-Sürekli rus bayanlardan bahsediyorsunuz eşinizi aldatmaktan rahatsızlık duymuyormusunuz?
-Niye duyayuk daaa? Onlar da senelerce kariyuk diye bizi aldatmuşlar.
Eeee, başta da dedik ya fevkaladenin fevkinde hatunlar var diye.
evlilik ilk gençlik zamanında olursa,aşk ve sevgi ön planda olabiliyor tabiki daha çok karşılıklı fedakarlık ve özveride yapılabiliyor.bu evlilikler zaman geçince tarafların "ben gençlik ateşi yaşayamadım hiç flört edemedim kaçamak yapamadım" gibi serzenişleriyle;evlilik ileri zamanda olusa,bana maddi ,sosyal efor olarak ne getirir ne götürür,hayatımı nasıl daha rahat hale getiririm,yaş gidiyor çocuk yapacak uygun done bu şahıs mı gibi düşüncelerle olabiliyor tabiki daha çok bencil davranışlar ve banane cilik yaşanıyor.bu evlilikler "sensiz de ben vardım" gibi kesip atmalarla bitebiliyor.
Boşanma oranı yüzde 80'i geçti
Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu'na göre son 10 yılda boşanmada artış oranı yüzde 80.7. Bir yıllık evliliklerde de boşanma sayısı arttı..
Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu'nun değerlendirmelerine göre; 1990 sonrası istatistiki veriler, boşanma oranlarının hızla arttığını ortaya koyuyor. TÜİK'in verilerine göre, 1993'te 27 bin 725 olan boşanma sayısı, 2003'te yüzde 80.7 artarak 50 bin 108'e ulaştı. Araştırmanın diğer sonuçları ise şöyle:
İLK YIL TEHLİKESİ
* İstatistikler, evliliklerinde daha bir yıl dolmadan boşananların sayısının arttığını ortaya koydu. 1993 yılında 825 olan bir yıldan önce boşananların sayısı, 2003 yılında yüzde 40.8'lik artışla 1162'ye çıktı.
* 1993'te 3 bin olan iki yıllık evliler arasındaki boşanma oranı 2003 yılında 4 bin 659'a çıktı. Boşanma sayısı üç yıllık evli ler arasında yüzde 42.1, dört yıllık evliler arasında da yüzde 58.6 oranında arttı. 1993'te 2 bin 557 olan üç yıllık evliler arasındaki boşanma oranı 4 bin 263'e, 1993'te 2 bin 206 olan 4 yıllık evliler arasındaki boşanma oranı da 3 bin 498'e ulaştı.
* 1993 yılında bin 785 olan beş yıllık evli çiftler arasındaki boşanma oranı da yüzde 84.5'lik artışla 2003 yılında 3 bin 294'e çıktı. 6 ile 10 yıl arasında evli çiftler arasındaki boşanma oranı ise 10 yıllık dönemde yüzde 88.5 oranında artış gösterdi. 1993 yılında 5 bin 786 olan 10 yıllık evli çiftler arasındaki boşanma sayısı 2003 yılında 10 bin 909'a yükseldi. 11-15 yıllık evli çiftler arasındaki boşanma oranı da yüzde 85.7 oranında artarak 3 bin 517'den 6 bin 529'a çıktı.
* 10 yıllık dönemde 16 yıldan fazla evli çiftler arasındaki boşanma oranında da artış yaşandı. 1993'te 4 bin 871 olan 16 yıldan fazla süredir evli çiftler arasındaki boşanma oranı yüzde 121.6'lık artışla 10 bin 795'e yükseldi.
Sabah
Evlilik karşılıklı özveridir, bu özveri yerine hep ben denirse bu birliktelik değil ayrılıktır, evliliğin sonsuza kadar yaşaması için biz demesini bilmeniz lazım.
Bir baba evlenmek üzere olan oğluna tavsiyelerde bulunuyormuş.
"Son tavsiyemi mutfakta anlatmak istiyorum" demiş.
Mutfak ve yemek yapma konusunda hiç bilgisi olmayan oğul "Olur" demiş çekine çekine.
Baba, ocağa aynı büyüklükte üç kap koymuş,hepsini suyla doldurup üçünün de altını yakmış.
"Şimdi, istediğim herşeyden iki tane vereceksin bana" demiş oğluna.
Sırasıyla havuç,yumurta ve kavrulmamış kahve çekirdeği istemiş...
Oğlu hepsinden ikişer tane vermiş babasına.
Adam iki havucu birinci kaba,
iki yumurtayı ikinci kaba
ve iki kavrulmamış kahve çekirdeğini de üçüncü kaba koymuş.
Her üçünü de yirmi dakika süreyle kaynatmış.
Daha sonra kapları indirip yemek masasına buyur etmiş oğlunu.
Yemek masalarında üç tabak duruyormuş.
Kaplarda kaynayan havuçları, yumurtaları ve kahve çekirdeklerini büyük bir özenle tabaklara yerleştirmiş.
Sonra oğluna dönüp sormuş: "Ne görüyorsun?"
Oğlu düşünürken açıklamaya başlamış.
"Havuçlar haşlandıkça aslını kaybedip yumuşamış.
Yumurtalar görünüşte baştaki gibi sert duruyorlar ama içleri katılaşmış
Kahve taneleri ise olduğu gibi duruyor,başta neyseler sonunda da öyleler..."
Sıra tavsiyeye gelmiş:
"Evlilikte aşk ve şefkat birlikte olmalıdır.
Aşksız bir evlilikte her iki eş de şu gördüğün havuçlar gibi birbirlerini tüketirler,eskitirler,pörsütürler.
Şefkatsiz bir evlilikte ise eşler birbirlerine ne kadar tahammül etseler de,
şu gördüğün yumurtalar gibi içten içe katılaşırlar,birbirlerinden uzaklaşırlar.
Aşk ve şefkatin olduğu bir evlilikte ise,
şartlar ne olursa olsun,eşler tıpkı şu kahve taneleri gibi,birbirlerinin yanında kalırlar,kendi kişiliklerini yitirmezler.
Kahve tanelerinin tekrar kaynatılmaya hazır olmaları gibi,onlar da birbirleriyle baş başa uzun yıllar geçirmeye isteklidirler."
Delikanlı aldığı bu dersten tatmin olmuşa benziyordu.
"Asıl ders bu değil! " dedi baba.
Oğlunun elinden tuttu,ocağın üzerinde bıraktığı kapların içinde kalan suları gösterdi.
Havuçlardan ve yumurtadan arta kalan suya bak...
İkisinde de bir tat yok"
Kahve çekirdeklerini çıkardığı kaptaki suyu yavaşça bir fincana boşalttı.
Mis gibi taze kahve kokuyordu.Fincanı oğluna uzattı.
"İçmek istersin herhalde" dedi.
Oğlu kahvesini yudumlarken konuşmasını sürdürdü.
"Kahve çekirdekleri gibi birbirini tüketmeyen eşlerin paylaştığı yuva da işte böyle olur.
Mis gibi,temiz ve huzur verici.
Herkesin fincanına koyup yudumlayacağı taze kahve gibi...
Çünkü onlar birbirlerini harcamayarak,birbirlerine aşkla ve şefkatle davranarak hayata kendi tatlarını,kokularını ve renklerini katmayı başarırlar."
Kahve taneleri gibi olabileceğiniz bir yaşam geçirmeniz dileğiyle.....
Gerçekten oranlar korkutucu ve düşündürücü. Bence de burda özellikle deneyimlerinden yararlanılacak insanları dinlemek fikir verebilir. Gerek görev sırasında gerekse yakın çevremizde buna yönelik çok sayıda vaka ile karşılaşıyoruz. Psikolojik olarak baktığımızda, bir ilişkiyi yürütemeyen iki insanın ayrılık kararı vermesinden daha doğal bir sonuç olamaz diye soğukkanlı bir bakış ile bakılabilirse de burda okuduğum pek çok vaka da şunu görebiliyorum ki en büyük nedenlerden biri aldatma sanki. Ekonomik nedenler, kişisel (kültürel dahil) uyuşmazlıklar da diğer nedenler arasında yer alıyor.
Evliliği sürdürmek için aşktan daha fazla değerler ,yeterlikler gerekli. Bunu anlayabilen ve bunun için çaba harcayanlar için evlilik sürdürülebilir. Tabii ki tek taraflı değil bunlar. En çok etkilenenler ise önce çocuklar ve sonra da kadın gibi görünüyor.
ymk göre eşler boşandıktan sonra artık kimliklerine bekar olarak durumları yazılır ve ikinci evlilik yapmış olanlar ise mahkemeye başvurarak düzelte bilir.
mal konusunda ise artık değer hesapsanır ve mallar takas yoluyla ayrılır. yani eşlerin kişisel malları hariç diğer mallar yani evlilik içinde karşılığı verilerek alınan mallardan borçlar ..vs çıkarılarak ortaya artık değer çıkar ve bu durumda artık değer ikiye bölünür. bütün bu durumlarda eşler başka bir mal rejimi seçmedikleri zaman geçerli olur.
TÜİK'in istatistiklerine göre geçen yıl ortalama ilk evlilik yaşı erkeklerde 26,1, kadınlarda 22,8. Geçen yıl 638 bin çift evlendi; 94 bin çift boşandı. 10 boşanmanın dördü evliliğin ilk beş yılı içinde gerçekleşti.
Türkiye İstatistik Kurumu, geçen yılın evlenme ve boşanma istatistiklerini açıkladı. 2007'de 638 bin 311 çift evlendi. Bu sayı 2006'da 636 bin 121'di.
İlk kez evlenen çiftlerde ortalama yaş farkı 3,3. Türkiye'de erkekler için ilk evlilik yaşı ortalama 26,1. Kadınlarda 22,8.
İstanbul'da daha geç evleniliyor. İstanbul'da ortalama ilk evlenme yaşı erkeklerde 26,9, kadınlarda 23,7.
En düşük ortalama ilk evlenme yaşı erkeklerde 25'le Orta Anadolu ve Batı Karadeniz Bölgesi'nde, kadınlardaysa 21,5'le Orta Anadolu Bölgesi’nde görüldü.
10 boşanmanın dördü, ilk beş yılda
Geçen yıl 94 bin 219 çift boşandı. 2006'da bu rakam 93 bin 489'du.
2007'deki boşanmaların yüzde 42'si evliliğin ilk beş yılı içinde, yüz boşanmadan dördüyse bir yılı doldurmadan önce gerçekleşti.
TÜİK'e göre 2007'de boşanmaların en yüksek olduğu bölgeler Ege, İstanbul ve Batı Anadolu.
Bianet
Aşk bir görme kusuru evlilik bu kusurun tedavisidir.
Prof Dr Mehmet Sungur
Bir büyüğüm bana yıllar önce en iyi evlilikler konusunda şunu söylemişti;
" En iyi evlilikler kör bir kadınla sağır bir erkeğin evliliğidir"
Bunu her zaman aklıma getiririm ama 8 yıl bitiyor evleneli bir türlü sağır olmayı beceremedim....Ha eşim kör oldu mu ? O da olmadı..Herşeye şikayet , herşeyi tekrar ısıtıp önüne getirmek bunlar hala varr....Bakalım nereye kadar...
Öncelikle yıllar bazında boşanma oranları veriliyor kimi zaman. Ancak bunlar, boşanmanın kesinleştiği tarihler. Yani, insanlar boşanmak için mahkemeye başvurduklarında hemen boşanamıyorlar (anlaşmalı boşanma değilse), en az 3 sene devam ediyor. İşin içine maddi konular da girince; mahkeme ya o şekilde yıllar boyunca sürüyor ya da boşanma kararı verilip dosya tefrik edilerek, maddi konulardaki davaya kalınan yerden devam ediliyor. Maddi konuların tespiti için ekspertiz raporu, değerinin belli bir oranında harç yatırılmasına hükmedilmesi, tanıkların dinlenmesi ise, yine yıllar boyu devam edecek olan bir sürecin adımları.
Kısacası, insan başına gelecekleri bilse tabii ki yanlış adım atmaz. Ancak belirli bir yaşa gelmiş, çevre tarafından ilk gençlik çağından itibaren evlenmesi yönünde baskılara maruz kalmış bir bayanın, iş-özel yaşam vb. ortamlardan kaynaklanan sıkıntılardan kurtulmak adına; evlenip ayrılmış, çocukları olan biriyle kısa süre içinde tanışarak evlenmesi, akabinde bir de çocuğunun olması (bu ben oluyorum ), sanırım sadece kendisini değil, çocuğunu ve ailesini de çok derinden etkileyen büyük bir yanlış olsa gerek. Belki küçük yaşta babasını kaybetmiş olmak, yalnızlık korkusu vb. etken olabilir.
Ama tek taraflı özveri yetmiyor ve hiçbir şey tek taraflı olmamalı, aileler de çocuklarını yetiştirirken olması gereken değerleri onlara vermeye çalışmalı. Bu arada kaybettiğim maddi ve manevi kayıplar da oldukça fazla. Maalesef karşınızdaki insan en başta çocuğuna karşı sorumluluk duymuyorsa, üstelik kanunlardaki boşluklardan faydalanacak kadar açıkgöz ise (edinilmiş mal paylaşımı, vb..), karşısındakini bir kadın, bir eş olarak değil de para makinesi olarak görüyorsa, yalancıysa ve sahip olduğu sıfatlar bu şekilde sürüp gidiyorsa, BOŞANMAK kaçınılmaz oluyor.
Boşanmayı azaltmak için acaba evlilik öğrenilebilir mi?
"Evlilik iletişimin en sık yaşandığı, karşılıkla anlayış ve desteğin en yoğun olduğu bir alan. Farklı iki kişilik ve anlayışın bir araya gelerek kendilerini yeniden inşa ettikleri bir süreçtir. Dinleme ve anlama bu süreçte çok önemlidir. Elbette kişinin kendini tanıması, iyi ve kötü yönlerinin farkında olması da bir o kadar önemli.
Abartılı beklentiler ise iletişim kazalarına en çok neden olan bir durumu gösteriyor. Giderek artan boşanmalara tanık olduğumuz gibi farklı dünyalarda olmasına rağmen ‘evliymiş gibi’ yapan kişilerde az değil etrafımızda. Kaliteli zaman paylaşımının olmayışı, gelişime açık olmamak, hedef birliğinin sağlanamayışı gibi konularda zihnimizi kurcalayan pek çok soru vardı…
Bunların cevaplarını almak üzere konu hakkında önemli çalışmaları olan, eğitimler veren Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Öğretim Üyesi Halkla İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Hüdaverdi Adam’ın kapısını çaldık ve sorularımızı yönelttik."
www.hurriyet.com.tr 'nin sunduğu bu çalışmayı okumak için Tıklayınız