Bunun bir benzeri benim en beylik laflarımdan biri.
Ama uluorta söylemeye çekinirim ki ben bunu...
Cesaretinize gıpta ettim.
Printable View
Suç, kademeli gelişim gösteren olgusal bir kavramdır. Suça ceza uygulamasından çok daha önce suça giden geniş ve asfalt yollara dikkat çekilmeli. Başkasının hakkına tecavüz zulümdür ve zulme mazeret uydurmak suça azdırır. Bir örnek ile açıklamak gerekirse: Gülü koparmak suç ise, güle bakmayı, gükü koklamayı, güle dokunmayı engelleyemediğinizde koparmaya ceza vermeniz anlamlı olmayacaktır. Önce suç yolları kapatılmalı.
1.000 tl geliri olan birine 10.000 tl harcama olanağı verdiğinizde, onun hırsını yok saymanız onu hırsından azat etmez. Bireysel ahlak toplumu oluşturan bireylerde gelişmeden bireysel ahlakı temel alan kurallar işlerlik kazanmaz. Dağdaki çoban ile şehirdeki profesöre eşit oy hakkı vermek ile demokrasi oluşmaz, eşit ya da eşlik edici muhakeme ve algı elde etme olanağı sunulmalı.
Hakim, hukuku uygular. Hukuk ise her zaman adil olmayabilir. Örneğin Alevi hukuku ile Hanefi hukuku aynı olaya farklı bakış açısı neden geliştirmiştir bilinmeden, anlamaya gayret edilmeden, bir diyalektik yorumlama çabasına girilmeden tek taraflı yüzeysel dar ve ideolojik çıkarımlar ancak kedi köpek kavgası mesabesindedir.
Bu coğrafyada yaşayan insanların genel devlet yönetimi anlayışı içinde maalesef kendi yaşamsal deneyimlerine dayalı bir hukuku tarihin hiçbir döneminde olmamıştır. 'Neden?' diye sorulmadan nereye varabilirsiniz?
Cevaplar kapasite analizi için ölçüt müdür?
İnsan üç beş kelamın uşağı mıdır?
Geçen zaman geleceğimizin sırtına bindikçe, daha çok deh diyenimiz olacak...
Suça giden yolları kapatmak iki koldan olur biri toplumun ekonomik refah seviyesini yükseltmek ahlaki yapısını dinç tutmak diğer esas yol ise cezaların dudak uçuklatıcı olmasıdır. Bugün yargı iflas etmiştir suçla suçluyla mücadele diye bir olgu kalmamıştır. İstanbulda bir adliyede bir yılda yüz bine yakın şikayet numarası alıyoruz bu şehir genelinde bir milyona yaklaşır Türkiye genelinde on milyonlar demektir. Adalet bakanının açıklamasına göre cezaevlerinde toplam yüz yirmi bin tutuklu hükümlü var bu da suçla suçluyla iç içe yaşadığımızı gösteriyor.
Daha bir kaç gün önce Ankarada polis kurşunu ile ölen bir gencin haberi yapıldı bilirsiniz orada bir ayrıntı var 24 yaşında gencin 69 suçtan kaydı var. Bu nasıl bir iştir? Yine Antep bombacısı daha önce iki kez benzer olaylardan yakalanıp kısa süre hapis yatmış ve çıkmıştır. Bugün suç meslek haline gelmiştir. Hırsız bir şahıs başka hiç bir işle uğraşmadan sırf hırsızlıkla hayatını idame etmekte hatta evlenip barklanıp çocuk yetiştirmektedir. Dolandırıcılar hakeza sadece milleti dolandırarak geçim sağlamaktadır. Demokrasi ve hukuk anlayışı bugün sadece suçluların yüzünü güldürmektedir.
Cezaların dudak uçuklatıcı olmasının suçu azalttığı tarihsel süreçte doğru bir gözlem değildir. Suça ağır ceza uygulaması işlenen suçlarda karanlık alan kavramını genişletiyor sadece. Yani insanlar suç işliyor, fakat kılıfına uyduruyor ya da kendilerini iyi saklıyorlar, yakalanmama kapasiteleri artıyor. Bence aslında biraz da münafıklaşıyorlar. Örneğin homoseksüele ağır ceza öngördüğünüzde, o, güdülerinden vaz geçmiyor, sadece kendini saklamada ya da yakalanmamada ustalaşıyor.
Suçu engellemek ya da azaltmak için cezadan önce tatbik edilmesi gereken birçok yöntem var. Bunları zaten herkes aslında bilir, fakat uygulanabilir ahlak sıkıntılı bir alandır. İnsan öldürmek bir eksi ise, öldüreni öldürmek de eksidir ve iki eksi burada bir artı etmiyor. Ortada iki eksi var olmuş oluyor. Öldüreni öldüren hukuk sistemlerinde faili meçhuller hesapsız.
Temel kazan işçilere sormak lazım rastgele arazilerde gömülü cesetlere ne yaptıklarını...
Saklı suç, aleni suçtan daha tehlikeli sonuçlar doğurur. Ağır ceza kaygısı ile suçu gizleme temayülü toplumu kanser gibi kemirir.
Ağır cezayı hemen ilk eylemde uygulamak zorunda değilsiniz bugün mesela bir hırsızın 5. suçuna cidden ağır bir ceza ön görülse bir kişinin öyle yüzlerce suçtan sabıkası olmaz. Toplumu suçludan arındırmak kat'i surette gereklidir. Artan suçlu sayısı toplumun güvenliğinin huzurunu barışını bozuyor. Ağır cezayı öyle yoruma ihtiyaç duyulabilen eylemlere dayatmak da şart değildir. Tabi daha önceki yorumumda da belirtmiştim bu kabil ağır cezalar her hukuk sisteminin her toplumun harcı değildir belki kademe kademe ağırlaştırmak gerekir. Bugün suçu ve suçluyu tespit çok kolay değildir. Ceza hukukunda tanık önemli bir delildir bu vesile ile yalan tanıkla masum insanların da devlet eliyle zulme uğraması mümkün olabilir. Hümanizm demokrasi veya modernizm çağdaşlık uğruna toplumlar huzursuz mutsuz kendini güvende hissetmeyen bir yapıyı oluşturdular. Norveçte yüz kişiyi öldüren caninin hiç bir pişmanlık ifade etmemesine rağmen 20 yıl gibi bir ceza alması yine ülkemizde malum genç bir kızın başının kesilerek öldürülmesi vakasında failin 13 yıl yatıp çıkacak olması toplumda bu süslü püslü kelimelerin ardında geleceğe umutsuz bir bakışı hızlandırıyor. Ağır cezaları havi bir hukuk sisteminde suç oranı da suçlu sayısı da kesinlikle azalır azalan bu suç suçluyla da mücadele etmek kolaylaşır. Bir karakola gidip oturun yağmur gibi suç ihbarları, telsizler hiç susmaz suçlular öyle bir azgındır ki emniyet güçleri bunlardan tırsar.
Bugün cezaların ağırlığını bir kenara bırakın suçlu için o kadar geniş hak ve özgürlük alanı çizilmiş ki yarın daha beterini işleyeceğini bildiğiniz suçluyu tutuklu yargılayamıyorsunuz. Konuyu modern ifadelerle müdafaa kolaydır bana göre gerçeğin özeti suç ve suçlu düzeni kuşatmıştır mikroplar vücudu nasıl ele geçirdiğinde hasta fenalaşır bugünkü durum da budur. Oturduğumuz mahallelerde aslan gibi kapı gibi delikanlı hırsızlar gaspçılar da birlikte yaşıyoruz hiç bir şekilde ne canınız ne malınız ne ırzınız emniyette değildir ne çelik kapı ne kamera sökmüyor onlara.
Örneğiniz uygun değil.
Hırsızlık örneğini verelim bence.
Diyelim ki; keyfi olarak (ihtiyacı olmadığı halde) hırsızlık yapanın çaldığı mal + malı çalarken verdiği zarar + yargılama giderleri (mağdurun avukat ücreti de dahil) + faizleri ödenene kadar hapsedilecek, Ödeyemiyorsa, hapis sırasında çalıştırılacak ve asgari ücretin yarısı ücret verilecek ancak bu ücrete zararı karşılamak için el konacak. Zarar tamamen ödendikten sonra 2 sene hapis daha yatacak.
Diyelim ki, bilinçli olarak ve planlayarak adam öldüren idam edilecek. Kaza dışında (kavga v.s.) adam öldüren ya da ölecek gibi yaralayan müebbet hapis alacak.
Sizce azalmaz mı hırsızlık ve cinayet?
Adam öldüren altı ay sonra dışarıya çıkarsa, hırsız zaten hiç içeri girmezse, bizim suç işlemeyişimizin sebebi kanundan cezadan korkumuz değil demek ki. Vicdan ya da inanışımızdan.
Sayın üstad,
Bakınız bir Amerikan haberi...
Sağlam bir muhakeme tüm gerçeği çırılçıplak ortaya çıkaracaktır:
'Yılın öğretmeni sübyancı çıktı!
33 yaşındaki İngilizce öğretmeni, 15 yaşındaki öğrencisiyle ilişkiye girmiş
..GAZETE HABERTÜRK / Kasım Cindemir
ABD’de “yılın öğretmeni” seçilen , 15 yaşındaki öğrencisiyle ilişkiye girdiği gerekçesiyle tutuklandı
ABD’nin New Jersey Eyaleti’nde, 2011’de “yılın öğretmeni” seçilen Erica DePalo’nun 15 yaşındaki erkek öğrencisiyle cinsel ilişkide bulunduğu ortaya çıktı. 33 yaşındaki İngilizce öğretmeni Erica DePalo’ya, tecavüz, cinsel saldırı ve çocuğun yaşamını tehlikeye atmak gibi ağır suçlamalar yöneltildi. Öğrencinin ismi açıklanmazken, DePalo tutuklandı ve 100 bin dolar kefalet ödedikten sonra serbest bırakıldı. West Orange Lisesi, Erica DePalo’yu süresiz olarak uzaklaştırdı.
---------
Suç, değer özgedir...
Cezanın şiddeti değer özgedir...
Hak ise hukukun yitiği olmamalıdır.
Suçu cezalandırmak çözümdür, suçluyu değil...
Suçu cezalandırmanın anlamı suçu önlemeye çalışmaktır. Suça neden olan her ne ise onunla savaşmaktır.
İfadeleriniz realitenin tezahürü, fakat bendenizin vicdanı temayülü, suç ile mücadelenin suçlu ile mücadeleden daha gerekli olduğu yönündedir.
birebir yaşadığım bir konu ,hayatımda ilk defa mahkemeye çıktım kişiyi şikeyet ettim tehdit ve hakaret davasıydı hakim ilk celsede beraat ettirdi ,ben temyize gönderdim,kişi devamında aradan belli bir zaman sonra gece yanına bir kaç kişi daha almış gece yolumu keserek dövdüler,yine gittim savcılığa suç duyurusunda bulundum yine bir sonuç yok,peki bu mu adalet s,,,,m mahkemesini diyor,hakim bana ne yapacak diyor,bu sefer bende kendi canımı kendim korumam için ne gerekirse yapacağım,psikolojim bozuldu harbiden,ben bu kadar kanunlara kanun adamlarına saygılı ve kanundan korkarken suç işleyen cezalandırılmıyor hakeza resmen suça teşvik ediliyorsa benim adaletim işlemeye başlarsa nasıl olacak?
Sayın İsmail Arslan'a tümüyle katılmakla birlikte, şunu da belirtmek istiyorum. Modern ceza hukukunun benimsendiği günümüz sistemlerinde; cezanın sahip olması gereken bazı özellikler vardır. Bunlardan biri de, cezaların makul olması ve telafi edilebilir olmasıdır. Özellikle; insan öldürme suçunda verilmesi gereken cezanın idam cezası olması yönündeki görüşler; cezanın telafi edilebilir özelliği haiz olması gerekliliğinden son derece uzak. Bu da kanaatimce, kabul edilemeyecek bir durum. Belki bu tür durumlar çok istisnai olarak görülebilir; ancak hukukun özellikle de kişilerin hayatlarında derin izler bırakan ceza hukukunun bu durumlarda çok daha hassas olması ve genele bakıldığında, genelin mümkün olduğunca daha az mağdur olmasını sağlaması gerekmektedir. Failin lehine olan kanunların uygulanması hallerinde bile bu gözle görülebilir bir durumdur.
Ceza, kısaca, acı çektirmektir ve faile fiiili karşılığında belli bir acı çektirerek hem toplum düzenini sağlamak amaçlanmaktadır; hem de failin topluma kazandırılması amacı da güdülmektedir. Dolayısıyla, idam cezasının faile mi yoksa failin yakınlarına mı verildiği düşünülmesi gereken bir durumdur.
Bunun yanında, insan öldürme suçlarına idam cezasının karşılık olarak öngörülmesi, insan öldürme suçlarını azaltmayacaktır. Bir insanın canına kıyma cesareti gösteren ve bunu göze alan bir kişinin ruh sağlığının ne derece yerinde olduğu bile tartışmalıyken; hatta ve hatta canavarca hisle ve eziyet çektirerek insan öldürme suçunun akıl sağlığı ile ilişkisinin tam olarak belirlenemediği bir durum söz konusuyken; bu tür suçlara idam cezasının verilmesinin bu suçu azaltacağını düşünmüyorum.
Hümanist doktrinin Türkiye'deki en önemli temsilcisi olan Faruk Erem'in bir sözü var "Suçluyu kazıyınız; altından insan çıkar."
Ceza hukukunun işlevi özgürlüğün alanını kısıtlamak değil, yasağın alanını sınırlamaktır.
Tüm bunlar göz önüne alındığında; cezaların katılaştırılmasının suçların önüne geçemeyeceği gibi, toplumu da bir baskı psikolojisine sokacağını düşünüyorum. Her ne kadar bu konuda tarihte de son derece farklı yorumlar ve görüşler mevcut olsa da, modern ceza hukukunun bu yönde olması gerektiğini düşünmekteyim. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun elbette tartışılması ve hatta değiştirilmesi gereken birçok yönü var. Bu konuda muhtemelen buradaki birçok kişiyle hemfikiriz. Ancak bunun yapılmasındaki yöntemler iyice araştırılmalıdır. Aksi taktirde çok daha vahim sonuçlarla karşılaşılmasına yol açılacaktır.