Kürtaj

Bende kıt aklım ile bir şeyler yazayım.

Kusura bakmayın da bu ne cahillik.Kürtaj sağlık açısından risk gerektiren durumda ise doktor kararını versin,tecavüz sonucu ise bayan karar versin.Sonrası yok kazyla oldu ne bileyim diğer saçmalıklar.


Hele bir bayan başbakan böyle demiş diye sırf garezinden saçmalamış.Sadece yorumuna baktım.Amma sallamış yani.


Bu konu sormaya bile gerek olmadan kararlaştırılacak bir mevzu. Eğer bir karar alınıyor ise karşıda bir muhatap var ise o karar bir kişinin isteğine bırakılamaz.Hele akıl kıt ise asla.


Yapılacak işlemin birine zararı var mı.? Bunu az aklı olan bile cevaplaya bilir.


Başbakan yada her hangi bir kişi demeden ben bu foruma yazayım.

Tartışma konusu otanazi deniliyor ya o olsa bir taraftan ötanazi isteyecek kişinin fişi çekilecek,kimseye zararı var mı.? Maddi kayıp ortadan kalkacak mı.? Böyle bir tartışmaya birileri destek verse,birileri karşı çıksa bu tartışıla bilecek bir konu olur.


Ne günlere kaldık yahu.

Yukarıda yapılan saçma yorum sahibi eminim kürtaj yaşamamıştır.Sadece neymiş kadın vücudu ne olmuş vücuda.?

Doğum sıkıntısı ile kürtaj arasında bir fark var mı.? Benim eşim ilk çocukta düşük sebebi ile kürtaj oldu.Doğum sıkıntısı ile kürtaj arasında fark yok aynı sıkıntı demişti.Canlı canlı doğranmaya ne kadar meraklı var,birde Başbakan dedi diye hayret.

Alıntı:

---

Av.Engin Oğuz rumuzlu üyeden alıntı

Kürtajı savunanların temel dayanağı genellikle tecavüz sonrası kalınan gebeliklere dayanıyor. Ülkemiz işgal altında değil tecavüz vakası kürtajı hoş görecek sayılarda değil. Kaldı ki sağlık bakanı tecavüz sonucu gebeliklerde doğacak çocuğa devletin bakacağını ifade ediyor gene yaranamıyor daha bi tepki alıyor. Dün tv de izledim bakanın sözlerine "çocuk büyünce üzülecek kahrolacak vs" deniyor yahu kardeşim kararı sen ona bırak devlet bakacak büyütecek okutacak iş verecek evlendirecek belki üzülecek ama intihar edeceğini hiç sanmıyorum keşke hiç doğmasaydım diyeceğine hiç ihtimal vermiyorum çünkü hayat her şeye rağmen yaşamaya değerdir.

Kürtaj nedir? bir canlının yaşamının feci şekilde sonlandırılması değil midir? Yaşam hakkı karşısında ölümü savunmak insani midir? Nerde çağdaş yaşam savunucuları? çağdaş ölümü savunur oldular. Her şekilde ölüm karşısında yaşamı savunmak lazımdır. "Baba beni okula gönder" ciler "anne beni doğrat"çı oluverdiler.

Aşağıdaki linki tıklayıp okuyalım bakınız kürtajın boyutları nerelere varıyor.

http://www.habername.com/haber/kiz-c...ani--17761.htm

---

Bu konuya hiç bir şekilde girmeyi düşünmüyordum amma sabrında bir sınırı vardır derler.... Sabır taşını çatlatmamak lazım....

Öncelikle kürtaj çok ama çok özel ve mahrem bir konudur. Öncelikle kadınları ikincil olarakta kadın doğum uzmanlarını ilgilendiren , başkaca da kimsenin burnunu sokmayacağı sokamayacağı bir konudur. Siyasetçilere normal olarak bu konuda b.k yemek düşer amma ne hikmetse (Hikmetin nedenleri belli de neyse) RTE tarafından ilgisiz bir şekilde abukça gündeme taşınmıştır.

Peşinden yalakalar, yalancılar çıkarcılar hurra bu çok özel konuya bodoslama daldı... Sağlık bakanı utanmadan herkesin gözünün içine baka baka ve halkı kandırmak için çekinmeden yalanları sıraladı... Tabiiki bizim yalancı vede yalaka basın bunu inanılmaz doğru olarak pohpohlarken ilgisiz bir şekilde bu garip garabet konuyu takip eden Avrupa basınından alaycı bir yanıt geldi...

Bizim bakan ve medyası Avrupa da ve Amerikada bile kürtajın yasak olduğunu kürtajın 12 Eylülle Türkiye ye geldiğini söyledi. (!' Eylül harekatı ve Kenan Evren bu konununda sorumlusu çıktı... yakıdakürtajcılarında ergenekoncu olduğunu duyarsam hiç şaşırmam.) The guardian ve the observer gazeteleri ise bu konuyu gündeme taşıdı ...

Dedi ki '' Türk Sağlık Bakanı a ülkemiz olmak üzere Amerika ve diğer avrupa ülkelerinde de kürtajın yasak olduğunu söyledi..... Ancak biz kanunlarımıza baktığımızda 24. haftaya kadar (6.aya) serbest olduğunu gördük..Hadi ülkemizi vazgeçtik(İngiltere) Ada olduğumuzdan farkına varamamıştır dedik ABD ye baktık...ABD de de 12. hafta sonuna kadar serbest olduğunu gördük. Türk bakan ne demek istedi diye baktık ülkelere şu tabloyu bulduk...

Afganistanda kadının sağlık durumu haricinde YASAK
Almanyada 12. hafta sonuna kadar kayıtsız SERBEST
Arnavutlukta 12. haftaya kadar kayıtsız SERBEST
Arjantinde (çacuğun engelli doğabileceği ve ailenin sosyal yapısı nedenleri hariç) 12. haftaya kadar SERBEST
Avustralyada 12. haftaya kadar kayıtsız SERBEST
Azerbeycanda 12. haftaya kadar kayıtsız SERBEST
Bahreyn de 12. haftaya kadar kayıtsız SERBEST
bangladeş te 12. haftaya kadar kayıtsız SERBEST
Belerus ta, Belçika da Bosna Hersek te, 12. haftaya kadar kayıtsız serbest
Brezilyada kadın sağlık durumu ve tecavüz haricinde YASAK
Brunei de sağlık hariç YASAK
Bulgaristanda 12. haftaya sağlık taise 24. haftaya kadar serbest
Cezayir de Kadının hayat sağlık ve ruh durumuna göre 24. haftaya kadar serbet
Çinde 12. haftaya kadar kayıtsız serbest
Çek lerde 24. haftaya kadar kayıtsız serbest

listenin tamamını yazmaya gerek yok sadece şunu yazayım Dominik, Guatemala, Honduras , İran ( İran da çocuğun engelli olabileceği durumlarda 12. haftaya kadar serbest)Irak ,Kuveyt (hayati sorun sağlık engellide serbest) ,Libya, Mısır, Nijerya, Suriye de Kadının hayati durumları haricinde YASAK En ilginci Malta ve Şili de kadının hayati tehlikesi olsa bile YASAK... DİĞER BİLİNEN ÜLKELERİN TAMAMINDA SERBEST ....

Ve gazete şu yorumla bitiyor Türk bakanına ve Türkiye ye bu gözle bakın.... yani alenen yalancı diyor.... Aslında doğru söylüyorda BANA AYIP ETMİŞ....

Şimdi Alt bölümde değerli Oğuz beyle gerçeklere bakalım.....

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kürtajla ilgili kararlarına da değinen, konuya ışık tutan bir yazı. Tartışan arkadaşlara da katkısı olur ümidi ile üstadın yazısını ekliyorum:

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20668988.asp

Türkiye'nin de taraf olduğu ULUSLARARASI CEDAW ANLAŞMASI (Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi)
1 Mart 1980 tarihinde imzaya açılan ve 3 Eylül 1981 tarihinde yürürlüğe giren Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine katılmamız 11.6.1985 tarih ve 3232 Sayılı Kanunla uygun bulunmuş, Bakanlar Kurulunca 24.7.1985 tarihinde 85/9722 sayılı kararla onaylanmış ve 14 Ekim 1985 tarih ve 18898 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin (CEDAW) İhtiyari Protokolü 30 Temmuz 2002 tarihinde TBMM tarafından onaylanmış ve 02 Ağustos 2002 tarihli resmi gazetede yayınlanmıştır. Gerekli prosedürün tamamlanarak ilgili belgelerin 29 Ekim 2002’de BM’e verilmesiyle birlikte Türkiye bu tarihten itibaren dünyada CEDAW İhtiyari Protokolü’ne taraf olan 48. ülke konumuna gelmiştir. Kurallar gereği söz konusu Protokol belgelerin BM’e teslim edildiği tarihten 3 ay sonrası olan 29 Ocak 2003’te yürürlüğe girmiştir.

Uluslar, CEDAW Sözleşmesi ile;
Kadınların ailenin refahına ve toplumun kalkınmasına yaptıklan büyük katkıların henüz tam olarak anlaşılamadığının, anneliğin sosyal önemi ve ana ve babanın aile içinde ve çocukların büyütütmesindeki rollerini göz önünde bulundurarak ve kadınların neslin üremesindeki önemli rolünün aile içinde ayrıma neden olmaması gerektiğinin, nitekim çocukların yetiştirilmesinde kadın ve erkek ile toplumun tamamının sorumluluğu paylaşmaları gerektiğinin bilincinde olarak,

Erkeklerle kadınlar arasında tam bir eşitliğin gerçekleşmesi için kadınlar ile erkeklerin toplumdaki geleneksel rollerinde bir değişiklik ihtiyacı bulunduğunun farkında olarak,

Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi’nde yer alan ilkeleri uygulamaya ve bu amaçla bu tür ayrmcılığın her şekli ve oluşumunun ortadan kaldırılınası için gerekli önlemleri almaya kararlı olarak,

Aşağıdaki hususlarda anlaşmışlardır:

Madde 1

İşbu Sözleşme’ye göre “Kadınlara karşı ayrım” deyimi kadınların medeni durumlarına bakılmaksızın ve kadın ile erkek eşitliğine dayalı olarak politik, ekonomik, sosyal, kültürel, medeni ve diğer alanlardaki insan hakları ve temel özgürlüklerinin tanınmasını, kullanılmasını ve bunlardan yararlanılmasını engelleyen veya ortadan kaldıran veya bunu amaçlayan ve cinsivete bağlı olarak yapılan herhangi bir ayrım, mahrumiyet veya kısıtlama anlamına gelecektir.

Madde 16
1.Taraf Devletler kadınlara karşı evlilik ve aile ilişkileri konusunda ayrımı önlemek için gerekli bütün önlemleri alacaklar ve özellikle kadın-erkek eşitliği ilkesine dayanarak kadınlara aşağıdaki hakları sağlayacaklardır: a.Evlenmede erkekerle eşit hak;
b.Özgür olarak eş seçme ve serbest ve tam rıza ile evlenme hakkı;
c.Evlilik süresince ve evliliğin son bulmasında ayrı hak ve sorumluluklar;
d.Medeni durumlarına bakılmaksızın, çocuklarla ilgili konularda ana ve babanın eşit hak ve sorumlulukları tanınacak, ancak her durumda çocukların çıkarları en ön planda gözetilecektir;
e.Çocuk sayısına ve çocuklann ne zaman dünyaya geleceklerine serbestçe ve sorumlulukla karar vermede ve bu hakları kullanabilmeleri için bilgi, eğitim ve diğer vasıtalardan yararlanmada eşit haklar;
f.Her durumda çocukların çıkan en üst düzeyde tutularak ulusal yasalarda mevcut veli, vasi, kayyum olma ve evlat edinme veya benzeri müesseselerde eşit hak ve sorumluluklar;
g.Aile adı, meslek ve iş seçimi dahil her iki eş (kadın-erkek) için, eşit kişisel haklar;
h.Ücret karşılığı olmaksızın veya bir bedel mukabilinde malın mülkiyeti, kazanımı, işletmesi, idaresi, yararlanılması ve elden çıkarılmasında her iki eşe de eşit haklar.

2.Çocuğun erken yaşta nişanlanması veya evlenmesi hiçbir şekilde yasal sayılmayacak ve evlenme asgari yaşının belirlenmesi ve evlenmelerin resmi sicile kaydının mecburi olması için, yasama dahil gerekli tüm önlemler alınacaktır.

Cedaw sözleşmesi Türkçe metni : http://www.unicef.org/turkey/cedaw/_gi18.html

Şimdi mümkün olduğunca saki olmaya çalışarak Oğuz Bey in yazdıklarına bakalım....

''Kürtajı savunanların temel dayanağı genellikle tecavüz sonrası kalınan gebeliklere dayanıyor. Ülkemiz işgal altında değil tecavüz vakası kürtajı hoş görecek sayılarda değil'' demiş...

Kürtajı savunan mı var ? Bu taktikten vaz geçin KÜRTAJIN BİR KADIN KONUSU VE HAKKI OLDUĞU BU HAKKIN ELİNDEN ALINMASINA KARŞI OLAN VAR. Kürtaj elbette hiç hoş bir olay değil... Bir kadın için belkide verilebilecek en zor karar ama bu kararı verecek olan kadının bizzat kendisidir başka birisi değil... devletin görevi sağlıklı koşulları sağlamaktır başka bir şey değil... Yukarıda da dediğim gibi bu konunun gerçek uzmanı kadın doğumcular toplanır kürtajın ne zamana kadar yapılabileceğini tıbben tespit ederler. Bu süre meclis kararıyla OLMAZ. Bu süre içerisinde kürtaj olacak kişi kendi kararını kendisi alır ( eşiyle yakınlarıyla kimleyse onun bileceği iş) Niçin kürtaj olmak istediği gerçeğini bir tarafa koyar çekincelerini bir tarafa sonra kararını verir eğer verdiği karar tıbbi gerçeklerle örtüşüyorsa o vakitten sonra yapılacak tek iş sağlıklı ve hijyenik bir ortamda uzmanlarınca bu işlemin yapılmasıdır. Bunu engellemeye çalışmak veya teşvik etmek kimsenin hakkı ve haddi değildir. Mevcut hükümetin kadının başından sonra rahmine karışmasını çok yersiz buluyorum...

Tecavüzün kendisi başlıbaşına bir rezaletken bunun sonucu kalınan hamilelik sayısını küçümsemek savaş şartları kadar değil demek aklıma mantığıma sığmıyor... OĞUZ BEY KÜRTAJI HOŞ GÖRMENİZ İÇİN TECAVÜZ VAKASI SAYILARINI MI ARTIRMAMIZ GEREKİYOR ?

''Kaldı ki sağlık bakanı tecavüz sonucu gebeliklerde doğacak çocuğa devletin bakacağını ifade ediyor gene yaranamıyor daha bi tepki alıyor. Dün tv de izledim bakanın sözlerine "çocuk büyünce üzülecek kahrolacak vs" deniyor yahu kardeşim kararı sen ona bırak devlet bakacak büyütecek okutacak iş verecek evlendirecek belki üzülecek ama intihar edeceğini hiç sanmıyorum keşke hiç doğmasaydım diyeceğine hiç ihtimal vermiyorum çünkü hayat her şeye rağmen yaşamaya değerdir.''demiş....

Halihazırda bu devleti yönetenler kendi çocukları ve yakınlarıın çocukları hariç hiç bir şeye bakamıyorlar.. Şuanda saat 0125 çık İstanbul sokaklarına en az 15 bin çocuk ya araba camı siliyor ya peçete çiçek satıyor yada içkili lokantaların önünde ufacık kız göbek atıyor... Hele devlet halihazırda yaşayanlarına bir sahip çıksın... Aslında çıkmasın ALLAH KORUSUN Gün geçmiyorki bir ÇEK te veya bir sübyan kovuşunda tecavüz haberleri gelmesin. Devlet bu kepazelikten hapishane kapattı hapishane... Koruma altındaki erkek çocuklarına bile tecavüz edilecek sen tecavüzden doğan çocuğa bakacak devlet diyeceksin... Oğuz beyde buna inanacak savunacak... Bizde kekiz ya yiyeceğiz...

Oğuz Bey DEVLETİN GÖREVİ TECAVÜZÜ ÖNLEMEKTİR TECAVÜZDEN SONRA KÜRTAJI YASAKLAYIP DOĞACAK ÇOCUĞA BAKMAK DEĞİLDİR... Tecavüzbir kadına yapılabilecek en büyük İNSANLIK SUÇLARINDAN BİRİSİDİR. TECAVÜZCÜNÜN İNSANLIK SUÇUNDAN YARGILANMASI GEREKİR EĞER DEVLET VATANDAŞINI KORUMAYI BAŞARAMAYIP TECAVÜZE UĞRATTI İSE TECAVÜZCÜYE AFSIZ EN AĞIR CEZA TECAVÜZE UĞRAYANA DA ESKİ HALİNE GETİRECEK ÖNLEMLERİ ALMAYA ZORUNLUDUR. bU KÜRTAJDAN PSİKOLOJİK DESTEĞE KADAR HER ŞEYİ KAPSAR. DEVLET TECAVÜZE UĞRAYANA TAZMİNAT ÖDEMEK ZORUNDADIR ASLINDA... TECAVÜZ SONU HAMİLELİĞİ YASAKLAYACAĞINA...

Ceza kanununda o akla zarar gerizekalı madde dururken (Tecavüzcüsüyle evleirse ceza almaz) bir de bunu çıkartın... ohhhhh buna DEVLETİN TECAVÜZE TEŞVİĞİ DENİR. Zaten hiç anlamam aşağılık tecavüzcüye mahkemedeki iyi halinden neden ceza indirimi uygulanır yakında buna ilaveten şu maddelerde gelebilir bu fikirle...

''eğer tecavüz kadını hamile bırakmak amacıyla yapıldıysa cezanın yarı oranında azaltılmasına... eğer tecavüz sonucu hamile bırakarak üç çocuk projesine destek olduysa af edilerek beş en yüksek memur maaşıyla ödülledirilmesine....''

Sanıyorıum ki RTE ve hükümet üç çocuk olsunda nasıl olursa olsun diye gözlerini kararttılar... Aman kızlar kadınlar... tecavüze uğramadan birini bulun evlenin hemen....

Tecavüz olmuş... çocuk olmuş... çocuk üzülür mü üzülmez mi tartışması yapıyor Oğuz bey tw de izlemiş... Yahu çocuğu geç bir kalem hele bir gelme... Tecavüze uğrayan anne ?!!!! O ne oldu... Tabii kadın önemli değil... ikinci sınıf vatandaş ya mal ya alınıp satılır ya... o yüzden ilerde çocuğun sağlığını düşünelim biz... O kadın o çocuğu gördüğü her an o acı olayı anımsamış belki dayanamayıp intihar etmiş belki gidip çocuğu öldürürmüş ne gam... Kararı ona bırakacakmışız... O kimse... hani bir fıkra var... genç kız yolda yürürken birisini görür korkar... fırlar polise bana tecavüz eden adam dolaşıyor diye... Polis adamı alır içeriye anlaşılır konu ''af''tan çıkmıştır... Polisler adamı salar doğal olarak kız şaşırır ne oldu diye... söylerler af çıktı devlet af etti... kız da sorar A bu herif bana mı tecavüz etti devlete mi? sizin ki bu hesap ama maalesef fıkra değil... Tabiiki demogoji yaptıklarından lafı tersimden söylemek gerekiyor bunlar için çocuk büyümüş keşke doğmasaydım demezmiş hayat yaşamaya değermiş... hepsi doğru yüzde yüz doğru... Ama tecavüze uğrayan o çocuk değil ki onu doğuran annesi O ne diyor O ? Orası yok çünkü olsa bu cümleler kurulamaz.. O çocuk ana rahmine tecavüz sonucu düşmeyide istemediki o birşey istemedi ki en son ona soruyoruz!!!!

Devlet halihazırda yaşayan yaşları 1-15 olan binlerce çocuğa bakamıyor hepsi yollarda köprü altlarında zorluk içerisinde ama tecavüz sonucu doğanlara bakacakmışş...yerseniz. Belki hepsine birer gemicik alıverir RTE amcaları bir elmasçıyada ortak eder... hepsinin hayatı kurtulur... Anne mi ? Ya boş verin anneyi kadın değil mi neticede ah bu kadınlar ahhh şeytanla yan yana yürürler... (Aslında tecavüze uğrayanlar rkeklerde çaktırmayın şimdilik böyle diyorlar. az kaldı...)

''Kürtaj nedir? bir canlının yaşamının feci şekilde sonlandırılması değil midir? Yaşam hakkı karşısında ölümü savunmak insani midir? Nerde çağdaş yaşam savunucuları? çağdaş ölümü savunur oldular. Her şekilde ölüm karşısında yaşamı savunmak lazımdır. "Baba beni okula gönder" ciler "anne beni doğrat"çı oluverdiler.''demiş

Sarhoş bir öküzün 145 km süratle otobüs durağına dalması ve masum beş kişiyi feci şekilde parçalayarak öldürmesinden feci bir durum değildir. Kaldıki vakumlama yöntemi ile uygun şekilde yaılan kürtajlar feci şekilde ajitesine uymaz. Herşeyden önce olaya tersten bakarak demogoji sınırlarını zorlamanında anlamı yoktur...

''Hapis nedir ? bir canlının yaşamını dört duvar arasında geçirtilmesi değil midir ? Özgürlük hakkı karşısında esareti savunmak insani midir ? Nerede özgürlük savunucuları?çağdaş tutukluluğu savunur oldular. Her şekilde tutukluluk karşısında özgürlüğü savunmak gereklidir. '' cümlesiyle ne kadar uyumlu değil mi bu sözler ? Hadi özgürlüğü savunana birisi olarak üç kişiye tecavüz edip boğarak öldürdüğü kesinleşen üç kere ağırlaştırılmış müebbet hapsi alanları salıverelim....

Oğuz bey kürtaj savunulur bir şey değildir . Kürtaj bir kadının iradesiyle gebeliğini sonlandırmasıdır. Eğer daha sağ ve tam doğum olmamış bir yaşam sağ tam doğumu gerçekleşmiş ve belli bir yaşa gelmiş bir kadının hayatına mal olacak hayatının tüm değerlerini alt üst edecekse seçim her zaman yaşayandan yanadır. Doğmayan çocuğa don biçilmez...

Kadın hakları kadınındır kimseyide ilgilendirmez. Hele erkekleri hiç...

Son bir dip not tecavüz sonucu olunan hamileliklerde doğumu savunanlar, bu konuda kanun çıkartmaya çalışanlar, olabilir diyenler, kendi karınızı çocuğıunuzu çok yakın bir tanıdığınızın tecavüz sonucu hamile kaldığını düşünsünler bakalım ne diyecekler... Düşünürkende unutmayın diye ufacık bir dip not... RTE nin kızı Sümeyye bir tiyatroda ne haber alamında bir el işareti aldı diye kıyametin koptuğu o tiyatrocunun işten uzaklaştırıldığını unutmayın... Tecavüz yok ha...

Sapığın biri gözü karararıp tecavüz edecek,
ceremesini hamile kalan mağdur çekecek ardından çocuk doğacak ve bizim vergilerle o çocuğa bakılacak. neymiş efendim yaşam hakkı,
pöh!
Bu hızla gidersek nasılsa bir gün zina hakkında da ''recm'' fetvaları verebilecek makamlar elbette çıkacaktır .
artık buna adım gibi inanıyorum.
bu gün yaşam hakkını savunanlar ''recm'' karşısında ne yaparlar merak ediyorum..

neyse arkadaşlar madem bu konu açıldı iyice açalım da ak, kara ortaya çıksın.
Bir kadın hamile kaldığını ne kadar zamanda anlar, yani bir regl dönemi geçmeden bu hamilelik anlaşılırmı ?
cevabını ben vereyim anlaşılmaz .
yani kadın,düzenli regl olduğu günü atladığında;
önce şüphelenir,
sonra bi kaç gün bekler . hala olmadıysa eyvah! demeye yada sevinmeye başlar .
bu asgari kaç gün dür?
bir ay yani dört hafta, bir haftada bekledi 5 hafta,
sonra hemen telaşlanıp doğru bir doğum kliniğine başvurur .
( bunu da en az orta derecede eğitimli insanlar yapar) sonunda hamile olduğu anlaşılır ama bu çocuk hesapta yoktur ve kadın doğurmak istemiyordur . kocası hiç istemiyordur zaten,
kadın ne yapsın şimdi?
korunaydı efendim dediğinizi duyuyorum, duyuyorumda peki hangi korunma tıpta yüzde yüzdür?
kaldıki, bırakın korunmayı, yumurtlama zamanını hesap edemeyen milyonlarca kadın var bu ülkede
şimdi ; kadın kocasının zoruyla ibir ilişkiye girdiyse, ve burdan hamile kaldıysa,
hamile kaldığını da ancak enaz 5 hafta sonra anlıyacağına göre ..
yahu kadına gördüğünüz revamı bu zulüm allahaşkına,
bırakın kadın dilediğinde doğursun,
dilediğinde aldırsın, size ne yahu ! günahıda sevabıda kendilerine ait değilmi?
Siz yasaklayacağınıza insanları eğitin efendim eğitin eğitin ki insanlar neyi ne zaman yapacaklarını bilsinler . kim ister ki;
canında can üretmiş bir insanı kendi elleriyle yok etmek?
bu zaruri olmadan olurmu?
kraldan çok kralcı olduğunuzu isbat etmek için süslü süslü sözlerle adeta yarışıyorsunuz . hukuksal dinsel ne kadar mesnet varsa kullnıyorsunuz,
vay be! diyorum, şimdiye kadar çocuklarını aldıranlar cehennemin dibini boyladılar bile demekten kendimi alamıyorum.

size kendi başımdan geçen bir olayla ibretlik bir cevap vereyim .
evlendim,yılına nur topu gibi bir kızım oldu .
kızım 4,5 aylıkken korunduğumuz halde bizim hanım gene hamile kalmazmı? panik içinde koştuk doktorumuza
aman doktor birine bakamazken biz bir kaza işledik bu çocuğu aldıralım (dedim)
doktor, kısa bir tetkikten sonra,
-ben bu çocuğu alamam arkadaş, bu çocuk 3, ayı geçmiş (dedi)
- nasıl olur doktor bey! ama ben regl oldum (dedi hanım)
doktor hiç düşünmeden;
- üzerine olmuşssundur (diye cevap verdi)
ve 6 ay sonra oğlumuz dünyaya geldi, '' iyikide aldıramamışız'' dedik,
Sonunda dedim ki; ''yiyecek ekmeği varsa kimse o çocuğun hayata gelmesini engelleyemiyor .''
işte bide burasını düşünün yaşam hakkını savunduğunu sanan dindar arkadaşlarım..

ayazoglum

O kararı verecek bizzat kadının kendisi dir, demek bana masal anlatmaktır.O iş yalnız başına olmuyor,boş sözler bunlar.Erkeğinde söz hakkı vardır.Eşitlikten değil,denklikten söz edilmelidir.Kadın ve erkek farklı cinslerdir ve tüm haklarda sadece denk olmalıdırlar hepsi bu.

Sayın Ayazoglum'un yazılarını hayretler içerisinde kalarak okumaktayım.

O ve birkaç değerli üyeler neredeyse,kurtajı doğum kontrol metotlarından biriymiş gibi göstermeye çalışıyorlar.

Kurtaj,her dinden,her ırktan,her milletten,her ideolojiden,her mezhepten insanlar için aynı şeyi ifade eder.Bir canlının sonlandırılması.Hafta veya gün işlerine benim aklım ermez.Ben işin özüne bakarım.İnsan vicdanıyla alakalı bir durumdur.Dini yoktur...

Konuyu çorbaya çevirip özünden uzaklaştırmanıza gerek yok.

Çok yazı çok şeyi anlattığınız anlamına gelmez.

Neden toplumun doğum kontrol konusunda,daha da bilinçlendirilmesi gerektiğini akıl etmiyoruz.Bu konudaki eğitimlerimiz attığı müddetçe kürtajlar azalacaktır.

Yasaklanmasını istediğimiz yok.Ancak buda kürtajı savunduğumuz anlama gelmez elbette.

Laf salatasını bırakında hayatınızda bir kere objektif olmayı,düşünmeyi denemenizi tavsiye ederim.

AKP 'nin Belediye Başkanı Melih Gökçek: Çocuğun ne günahı var, anası kendisini öldürsün!..(Bu zihniyetteki birinin seviyesi)

Tayyip Bey'in aklına esti, kürtaj Türkiye'nin en önemli meselesi haline geldi.
Kürtajı koşulu olarak serbest bırakan yasa 1983 yılında yürürlüğe girdi...
Takkeli, cübbeli, çarşaflı, takunyalı takımından itiraz gelmedi...

Zaten kürtajı yasaklamaya kalkan bugünkü iktidar, zinayı da suç olmaktan çıkardı serbest bıraktı...
Bu arkadaşlar 10 yıldır iktidardalar, yasa 29 yıldır yürürlükte umurlarında olmadı!..
Tayyip Bey'in kafasında AKP nin Ampulü Yandı: "HER KÜRTAJ BİR ULUDERE'DİR."
Bugüne kadar bu konuda sesi soluğu çıkmayan, akıllarına bile gelmeyen iktidar yalakası koro, can havliyle kürtajın ne kadar insanlık dışı olduğunu anlatmaya başladılar.
ZİRA KAFALARINA SAKSI DEĞİL AMA, TAYYİP BEY'in İŞARET FİŞEĞİ DÜŞMÜŞTÜ!

3 HAZİRAN 2012 SÖZCÜ G.Z.T Mehmet TÜRKER (Kısaltılmış alıntı)

Alıntı:

---

feyyar rumuzlu üyeden alıntı

Sayın Ayazoglum'un yazılarını hayretler içerisinde kalarak okumaktayım.

Kurtaj,her dinden,her ırktan,her milletten,her ideolojiden,her mezhepten insanlar için aynı şeyi ifade eder.Bir canlının sonlandırılması.Hafta veya gün işlerine benim aklım ermez.
Laf salatasını bırakında hayatınızda bir kere objektif olmayı,düşünmeyi denemenizi tavsiye ederim.

---

Sevgili Feyyar
Zaten aklınız ermediği için itiraz ediyorum keşke erseydi o zaman anlaşmamız daha kolay olurdu .
saygılar

Benim bu yobaz-gerici takımında birşey dikkatimi çekiyor..
normalde dinine karşı belli seviyede eğilimi olan insanlarda seviye ,ahlak,şiddet karşıtı tavır beklersiniz değil mi..!
ama bunlarda böyle olmuyor; küfür ,aşağılama,seviyesizlik,saldırganlaşma eğilimleri fazlaca görülüyor..
lan lı ulan lı konuşmalar..hakaretler, küfürler...
kamuoyunun önünde olanlar bile bunları açıkça yapabiliyorlar...
kamuoyunun önünde olmasalar kimbilir ne olacak...
ki sıradan vatandaşlar arasında bulunan bu tip insanlarda da sık sık bu tavırlar gözüküyor...
Türkiye de "Türkiye Talibanı" epey fazla diye düşünüyorum..
bunu zannediyorum psikologların ve hatta daha önemlisi bilim insanlarının incelemesi gerekli olacak...