Cevap: Avukatlık meslek etiği
Yıllar önce Falih Rıfkının bir kitabında (galiba Zeytin Dağı) <<doğu toplumlarında yalan söylemek ayıp değildir>> diye bir ifade okumuştum. Bunun en güzel örneği bizim hukuk sistemimiz. Yalanın bu kadar kolay ve aleni bir şekilde kullanıldığı başka bir ortam var mı bilmiyorum. Yalan artık sistemin bir parçası olmuş. Bu o derece kabul görmüş ki, ben hiç bir hakimin alenen yalan söyleyen bir avukatı uyardığını görmedim. Neticede mahkemede yalanlar yarışıyor. Kim daha iyi yalan söylerse davayı o kazanıyor.
Cevap: Avukatlık meslek etiği
Alıntı:
adil olmak lazım rumuzlu üyeden alıntı
Davalı avukatının, söz konusu delillerden ve müvekkilinin haksızlığı ile kusurundan en ince ayrıntısına kadar haberdar olduğunu varsayalım. Söz konusu avukatın, bu dava süreci başlamadan önce pek çok kere davacı ve davacı avukatı ile bağlantıya geçerek, dava açılmaması için pazarlıkta bulunduğunu varsayalım. Bahsi geçen avukatın ve müvekkilinin tüm çabasına rağmen, davacının hakkını yargıda aramaya karar vermesi ile aşağıda görüşlerinize danışmak istediğim hususa konu olayların gerçekleştiğini varsayalım.
Davacı tarafından mahkemeye sunulan dava dilekçesine cevaben yazılan cevap dilekçesinde; bahsi geçen meslek mensubunun, tüm metni vekil olarak kaleme aldığını ve imzaladığını varsayalım (davalının imzasının bulunmadığı). Savunmasında davacıya karşı ağır ithamda bulunmuş ve savunma sınırlarını aşan kelimeler kullanmış olan davalı avukatının davacının şahsında derin üzüntüye sebebiyet verdiğini varsayalım. Ayrıca bahsi geçen dava için, davalı avukatının dinletilmesini talep ettiği tanıkların yalan yere şahitlik yapacağı muhtemel kimseler olduğunu varsayalım. Böyle bir savunma yöntemine yönelen avukatın; mesleğinin ilk yıllarında, genç bir avukat olduğunu varsayalım.
Varsayım, hüküm inşaasına dayanak olamaz. Siz, görüş bildirilmesi beklentinizde esasen hüküm beklentinizi ifade ediyorsunuz. 'Davacının haklı olduğu, davacıya ağır ithamlar, savunma sınırını aşan kelimeler, yalan yere şahitlik yapacağı muhtemel kişiler v.s. v.s...' Bunlar somut varsayımsal olayınızda bir tarafın iddiaları olarak yazılmış. Halbuki somut olayda hüküm/görüş için karşı tarafın söylenecekler dinlenmeden tek taraflı aktarımla bir yargıya varılması hukuk nosyonunu özümlemiş kişi için mümkün değil.
Şöyle olsaydı: Bir avukat yalan söyleyebilir mi? Ahlaki değerleri kişisel tatminleri için hiçe sayabilir/kullanabilir mi? Zaaflarına yenik düşebilir mi?
Tabi ki mümkündür. Bir hakim, bir savcı, bir polis, bir imam, müftü, profesör için de mümkündür... İşte bütün bu gibi haksızlıkları bertaraf etmek için işleyen mekanizmalar vardır. Caydırıcılık vasfı dikkate alınmış mekanizmalar. İnce ve titiz bir muhakeme gereken mekanizmalar...
Konunun ele alınış tarzı gereği önceki görüşümdeyim. Esenlik dilerim...
Cevap: Avukatlık meslek etiği
Alıntı:
cemil1 rumuzlu üyeden alıntı
Yıllar önce Falih Rıfkının bir kitabında (galiba Zeytin Dağı) <<doğu toplumlarında yalan söylemek ayıp değildir>> diye bir ifade okumuştum. Bunun en güzel örneği bizim hukuk sistemimiz. Yalanın bu kadar kolay ve aleni bir şekilde kullanıldığı başka bir ortam var mı bilmiyorum. Yalan artık sistemin bir parçası olmuş. Bu o derece kabul görmüş ki, ben hiç bir hakimin alenen yalan söyleyen bir avukatı uyardığını görmedim. Neticede mahkemede yalanlar yarışıyor. Kim daha iyi yalan söylerse davayı o kazanıyor.
Bazen tv de dizi izlerim 10 dakika izle kafi herkesin bir birine karşı konuştuğu yalan, ana baba çocuğuna, çocuk ana babasına, ana baba veya sevgililer birbirine vs vs bakarsınız hep yalan. E bu diziler tutuyor kimse de bu ne böyle yalanı dolanı dizilerden öğrenmesin çocuklar demiyor malesef.
Adalet sadece doğrular üzerinde kurulabilir.
Cevap: Avukatlık meslek etiği
"Adalet sadece doğrular üzerinde kurulabilir."
konunun özü..
Cevap: Avukatlık meslek etiği
Doğru ve yanlış kavramları değişkendir.
Japonya'da bir anne intihar etmeden önce ergenliğe ulaşmamış çocuklarını öldürmelidir. Onları yaşar halde bırakırsa, toplumu onu asla iyi anmaz. Bu olgu, hukuklarına da sirayet etmiştir. Öyle ki, çocuklarını öldürmüş; ama kendi ölememiş ise, anneye verilen ceza bu toprakların doğru algısına uymaz.
Afrika kökenli bir anne çocuğunun suratını değişik figürlerle donatır. Bunu yaparken haliyle çocuğu yaralar. Annenin çocuğunu yaralaması bu topraklarda doğru değildir.
Sünnet, basit bir yaralama hadisesidir. Bir amaca yönelik yapılan bu işlemi bir Alman bu topraklardaki gibi algılamayacaktır.
Doğru görecelidir ve evrensel doğru -dolayısıyla hukuk- yoktur dedikten sonra; yolculuk esnasında sağlam gemiyi batıran adamın öldürdüğü çocuğun avukatı olduğunuzu düşünmenizi isterim Engin bey...
Cevap: Avukatlık meslek etiği
Bir vatandaş olarak sohbete katılarak fikirlerimi beyan etmek istedim.
Bence her aklı başında insan doğru ve yanlışı ayırt edebilecek kapasiteye sahiptir.
Bir insanı öldürmek eskiden texas'da suç değilse bile bunun normalde yanlış olduğunu her mantıklı insan bilir.
Bir ülkede çocuk yaralamak suç değilse bile herkes bunun sadece çocuklar için değil herhangi bir canlıyı yaralamanın suç olduğu bilir.
Eğer bu ülkede adam öldürmek suç olmasaydı şimdi çıkıp canınızın istediğini rahatlıkla vurabilirmiydiniz.
Ayrıca verdiğiniz ve mantıken suç olan örneklerle sünneti bir arada vermeniz mantıksız olmuş. Diğerleri her aklı başında insan için suç olduğu bilinirken sünnet dini bir zorunluluk kısmınıda geçelim bilimsel olarakta sağlık açısından çok önemli olduğu ispatlanmıştır ve herhangi bir yaralama hadisesine girmez. O zaman ameliyat olan veya sezeryanla doğum yapanlarda yaralamaya girerdi. ABD'de sünnet zorunluluğu bile tavsiye edildi AIDS önlemi için. Alıntı "Yetkililer ABD vatandaşı erkeklerin yüzde 79’unun zaten sünnetli olduğunu hesaplıyor"
Ben avukat değilim ama kalkıpda suçunu bile bile bir tecavüzcüyü savunmazdım. Bunu sadece meslek olarak para kazanmak olarak vs. falan düşünürseniz belki dediğiniz doğru ama vicdanınıza baktığınızda bu mağdur sizin bir yakınınızda olabilirdi ve onun belkide hapisden kurtulmasını sağlayan bir meslektaşınıza nasıl bakardınız. Yada çocuğunuz, o tecavüzcüden kazandığınız para ile getirdiğiniz o ekmeği yerken nasıl rahat edersiniz.
Herşeyden önce şu kısa hayatımızda toprağa girmeden önce vicdanen beni rahatsız edecek hiç birşeyde izim olmasını istemezdim.
Ben bu mesleği kesinlikle kaldıramazdım, meslekte olsaydım da bu tip kişilerin suçlu olduğundan emin isem davalarına kesinlikle bakmazdım çünkü bir arkadaşın yazdığı gibi ben vicdanımı kenara kaldırmam tersine cübbeyi kaldırırım, sizlerin mesleği bunları düşündükçe ve gördükçe gerçekten çok zor bir meslek, kolaylıklar dilerim.
Cevap: Avukatlık meslek etiği
Herkesin savunmaya değer bir hakkı vardır. Eğer bahsettiğiniz o kötü kişi suçluysa; Yukarıda Allah, aşağıda Polis, Savcı, Hakim, mağdur ve onun avukatı var. Yok eğer bu kötü sanığın avukatı aşağıdaki herkesi kandırabiliyorsa emin olun ortada kanunen suç yoktur. İşlenen suçla avukatın bağdaştırılmasını ise komik buluyorum. Hasta kanser olunca doktor da mı kanser olmuş oluyor? Eczacı size verdiği ilacı kendisi de mi içmek zorunda. Muhasebeci, Mali müşavir kendi hesaplarını mı tutuyor? vs. vs.
- - - Updated - - -
Alıntı:
cemil1 rumuzlu üyeden alıntı
Yıllar önce Falih Rıfkının bir kitabında (galiba Zeytin Dağı) <<doğu toplumlarında yalan söylemek ayıp değildir>> diye bir ifade okumuştum. Bunun en güzel örneği bizim hukuk sistemimiz. Yalanın bu kadar kolay ve aleni bir şekilde kullanıldığı başka bir ortam var mı bilmiyorum. Yalan artık sistemin bir parçası olmuş. Bu o derece kabul görmüş ki, ben hiç bir hakimin alenen yalan söyleyen bir avukatı uyardığını görmedim. Neticede mahkemede yalanlar yarışıyor. Kim daha iyi yalan söylerse davayı o kazanıyor.
Birinin yalan söylediğini bilebilmek için ya o kişi olmak lazım ya da olayın bizzat tarafı olmak lazım. Adalet sistemini ve onun uygulayıcılarını yalancılıkla suçlamak çok yanlış. Şimdi ben nereden bileyim o yalancının mesela sizin olmadığınızı. Değil mi?
Cevap: Avukatlık meslek etiği
Ben kişisel görüşümü yazdım zaten belirttim. Kanser olan doktor ile suçlu olduğunu bildiğiniz bir tecavüzcüyü aynı şekilde değerlendirmeniz tuhaf olmuş. Kanserli bir hastayı doktor öldürmek için değil iyileştirmek için uğraşır ölümü ile doktorun bir ilgisi yoktur.
Hapisten tecavüzcüyü kurtaran avukat ise çok farklı. Bu bir suçluyu kurtarıyor çünkü. Bu adam başka bir kurban daha mağdur etmesine kim engel olabilir. Eğer avukat suçlu olduğunu biliyor ve kanıtları var ise savunan taraf bile olsa bunu mahkemeye zaten sunmak zorunda. Yoksa avukatın yaptığıda delilleri karartmasından dolayı suç oluyor aslında.
Burada zaten avukatın fonksiyonu yukarıda belirtilen konulara göre yorumladığım yalan vs. bilinen şeylere göz yumma olayı. Açılan konuyu dikkatli okursanı Avukat suçlu olduğunu bile bile demiş , aksi halde suçlu olduğundan emin olmadığın durumlarda tabi ki suçlu olmadığını ispatlamak için avukat birşeyler yapmak zorunda.
Cevap: Avukatlık meslek etiği
Ben olayı (forumun başını) okumadım. Ancak "avukatın, sanığın suçlu olduğunu bildiğini nereden biliyoruz?". Mesela ben biliyorsam olayın tarafıyım demektir. Peki benim doğru söylediğimi kim nereden biliyor? İşte demin belirttiğim YARGILAMA ve onun süjeleri (avukatlar da asli unsurlarından) bu işi çözecek. Yoksa ben biliyorum, yalan söylüyor demek adil yargılama için yeterli değil. Onun için de hakim, kanunlara ve vicdanına göre serbestçe karar verecek. İşte o zaman kimin beyanının gerçek dışı, kimin gerçek olduğu ortaya çıkacak. İşte mahkemelerin görevi bu. Üstelik "Allah bile insanları son nefeslerini verene kadar yargılamazmış...". Bugün caninin avukatı yarın, mağdurun avukatı olabilir. Belirttiğim gibi suçlularla kendimizi asla özgülemeyiz. Birinin bu görevi yapması lazım. Biz de bunu yapıyoruz avukat olarak.
Örneğin: Suçsuz olduğuna emin olduğumuz kişinin avukatıyken, ne yaptıysak kurtaramadıysak da durum aynı. Elimizden geleni yapıp da ceza alan çok kişi tanıyoruz. Buna her avukat en az bir kere denk gelmiştir. Haklı olduğunu bile bile dava kaybedenimiz de bolca olmuştur. Ama adalet sistemine güven şarttır. Aristo; "En kötü düzen bile düzensizlikten iyidir" der.
Cevap: Avukatlık meslek etiği
Öncelikle dini olarak yazdığınız yanıt için şunu söyleyeyim, Allah dünyada da insanların cezasını verebilir, onun takdiridir, bu konuda çok şahit olduğum olaylar oldu gerçekten mucize olarak bile nitelendirebilirim. Ama Ahirette'de devam edeceğini dinimize inanan herkes bilir.
Sorunuza gelince konuyu okursanız zaten orada yazıyor.
Ben aşağıda alıntı yaptım, yani suç belli ve avukat bunu kesin biliyor, yanlış anladıysam konuyu düzeltin.
Sizin ben gerektiğinde mağdurlarında avukatı olurum demekle, < (Buna dayanarak) cani olduğunu bile bile bir caniye avukatlık yapmak sizi rahatlatıyorsa onda birşey diyemem herkesin vicdanı tabi ki kendinedir. Dediğim gibi ben kendi fikirlerimi yazdım.
"Mağdurun davacı olduğu bir hukuk davasının, devam ettiğini var sayalım. Davacının iddialarının somut delillere dayanması nedeniyle; sonucun, davacı açısından müspet olacağını varsayalım. Burada bu davanın ayrıntılarına değinmeyi ihmal edelim. Görüşlerinizi almak isteğim husus, avukatlık hizmetleri ve meslek etiği hakkındadır.
Davalı avukatının, söz konusu delillerden ve müvekkilinin haksızlığı ile kusurundan en ince ayrıntısına kadar haberdar olduğunu varsayalım. "