-
Sayın akoz ;
Buradaki def kovma anlamında değil savma anlamıyla kullanılan def tir. Tabi arapça bir sözvük olduğu ve kovma savma kurtulma gibi anlamlar içerdiğinden bir anlam kargaşası olması doğal..
Şüphisiz ki hırsıza defol git diyemiyeceğimiz konumlar olacaktır. Polisler ve tanıdıklarınız ya istemeden yanlış söylemde bulundular yada siz o anki ruh halinizle öyle algıladınız. Attığınız kül tablası ( Ki bu arada yatakodalarında sigara içmek küllük bulundurmak bir hırsızın vereceğinden fazla zarar verir cana o da ayrı bir konu bir daha kültablası yerine başucunuza oklava koyun ) eğer hırsıza denk gelse ve başına aldığı bu darbedeb ölse ceza almayacağınız anlamında söylenmiş bir söz olarak algılıyorum ben onu yoksa 'keşke kafasına atıp öldürseydin 'diye değil...
Kaldıki hırsızı def etmenin tek yolu öldürmek değildir. Yukarıda defaaten bunun üzerinde durduk sanıyorum. Değerlendirme CAN ( Mal sahibinin yada evdekilerin ) CAN (hırsızın ) Mal ( soyacağı eşya ) olmalıdır demek istedik . Eğer bir şekilde 'öldürmeden' def etme veya yakalama şansı varsa öncelik bunlarda olmalı dedik... Ama köre attınız topala vurdu yapacak bir şey yok ....
İkinci iletinizde maalesef çok doğru bir konuya temas etmişsiniz maalesef kanunların yetersizliği ve savcıların (bence ) biraz vurdumduymazlığı yüzünnden Türkiye kapkaç tinarci ve hırsız cenneti oldu... Adam artık ahlaksızca 'zevkinide' tatmin yoluna gidiyor maalesef bundan dolayı yapılabilecek şeyler de sınırlı devlet tasarruf için bula bula bekçilerin kaldırılmasını buldu yaa hırsızlara gün doğdu... Artık güvenli korumalı sitelerde oturmak bile yetmiyor üstüne birde çok ciddi daire güvenliğinin alınması gerekiyor. EE bu kadar çok af çıkarsa uyduruk bir ceza infazı olursa ( İstediğiniz jırsıza yankesiciye sorun bir hukuk erbabından daha iyi kanunu ve yatarını şıp diye söylüyor ) olacağı budur. 74 affı ' ecevitin hırsız affı ' son afta 'rahşanın bebek affı' olarak tarihteki garip yerini aldı ... Affı bile doğru düzgün yapamadık devlete karşı olanlara af yok kişiye karşı olanlara var... Uygarlık tarihi ise bunun tersini hoşgörebiliyor ... Hani bir fıkra var...
Kızın biri yolda yürürken bir adamı görür titremeye başlar koşar jandarmaya haber verir ' bana tecavüz eden adam hapishaneden kaçmış...' jandarma hemen adamı yakalar derdest eder... sonradan anlaşılır ki adam AF İLE SALIVERİLMİŞ ISLIK ÇALA ÇALA GEZMEKTE. Kız şimdi 'salımı verceksiniz ' diye sorar ..' jandarma ' eee devlet affetmiş biz tutamayız der....kızn yanıtı tüm siyasilere hakim ve savcılara ders olacak niteliktedir ' yahu adam bana mı tecavüz etti devlete mi ?'
-
Türk Ceza Kanunu (YENİ ) (YÜR. TA: 01.06.2005)
Kanun No : 5237
Kabul Tarihi : 26.09.2004
R.G. Tarihi : 12.10.2004
R.G. No : 25611
**************
Meşru savunma ve zorunluluk hali:
MADDE 25. - (1) Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.
(2) Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.
Sınırın aşılması:
MADDE 27. - (1) Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.
(2) Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez.
******
Gerek kendisine gerekse başkasına ait bir hakka... diye devam ediyor hüküm. Buradaki "hak" tüm hakları kapsamaktadır, mülkiyet hakkından tutun da yaşama hakkına kadar aklınıza gelebilecek tüm haklar. Dolayısıyla mala karşı meşru savunma her ne kadar yeni TCK'da açıkça ifade edilmemiş ise de bu şekilde kapsama alınmıştır.
Yani siz malınıza, ırzınıza, canınıza karşı meşru müdafaada bulunursanız olayın özelliğine, suçun ve saldırının işleniş biçimine, savunmanın derecesine göre hiç ceza almayacağınız gibi, ceza alabilirsiniz ya da cezanız hafifletilebilir.
Hırsızlık suçunun işlendiği oda da fark etmez, yanlış bir bilgi verilmiş. Yatak odasında geceleri televizyon izleme alışkanlığınız vardır, ya da geceleri yatağınızda kitap okursunuz vs. vs. Ya da salonda kanepede kitap okuyorsunuzdur ancak hırsız geldiği sırada uyuyakalmışsınızdır. Uzun lafın kısası, her olay kendi içerisinde değerlendirilir ve ona göre bir karar verilir. Vay o salonda öldürdü hırsızı ama ceza almadı ben de salonda öldürdüm ama niye alıyorum diyemezsiniz. Tek kriter hırsızın salonda öldürülmesi değildir çünkü, olay tüm özellikleriyle bir bütün olarak değerlendirilir.
-
dilek hanım bilginiz için teşekkür ederim ama benim garipsediğim böyle bir imada bulunan da türk hukukunun bir nevi savunucusu olan polisler, polis memuru bunu bize söyledi ve o günden beridir de hafızamı gerçekten meşgul etti.
çünkü hukuk bir mantrık ise yertle ve şekille değil olayın yeri ve şekliyle değerlendirilmeli diye düşündüm. ama bir polis arkadışımızın bu imada bulunması da beni gerçekten düşündürdü.
-
Emniyet mensupları sürekli hırsızlık olayları ve de hazırlık soruşturması ile iç içe oldukları için belki de sadece kendilerine gelen evraklar üzerinden böyle bir sonuca vararak genelleme yapmış olabilirler. (Elbette yanlış bir davranış.)
Tekrar etmek isterim ki, her olay kendi özelliklerine göre değerlendirilir, değerlendirilmelidir.