Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
Sayın Bilgili,
Bildiğiniz üzere, sözü edilen konuda YARSAV hakim savcı alımlarında yapılan mülakatın Adalet Bakanlığı’na mensup kişilerce değil de , Hakimler ve Savcılar Birliği’nce yapılması gerektiğini ileri sürerek ilgili düzenlemenin iptali istemiyle Danıştay’da dava açtı. Danıştaysa düzenlemeyi hukuka aykırı bulduğu için mülakatı durdurdu. Bakanlıksa bu yargı kararına uymamakta direndi. Bakanlığın bu yargı kararına uymamaktaki direnci biliniyorken, sizin hakim ve savcı alımları konusundaki yöntemin, eskiye göre kısmen iyileşmiş durumda olduğu değerlendirmenize katılmak mümkün değil.
Yargı üzerinde hiçbir siyasi otoritenin rol oynamaması gerektiği halde, siyasi otorite giderek yargı üzerinde daha da rol oynarken sizin “hata var, düzeltilmeli” demek yerine, “geçmişte de hata vardı” demenizi anlamakta güçlük çekiyorum. Parti programlarında, "yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını tam olarak sağlamayı " taahhüt eden bir iktidara “yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağla, yargı üzerindeki siyasal baskı gider” demek neden bu kadar zor.
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
İstanbul'da 10 sanığa 102. madde reddi
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, "çıkar amacıyla suç örgütü kurmak" ve "örgüte üye olmak" gibi suçlardan 2002, 2003 ve 2006'dan bu yana tutuklu yargılanan 10 sanığın, CMK'nın 102. maddesi kapsamında tahliye edilmesi talebini, ağır ceza mahkemesinin görev kapsamına giren birden çok suç nedeniyle reddetti.
Mahkeme heyeti, CMK'nın 102. maddesi kapsamında tahliye edilmeleri yönünde talepte bulunan tutuklu 10 sanıkla ilgili başvuruyu değerlendirdi.
Heyet, "çıkar amacıyla suç örgütü kurmak", "suç örgütü üyesi olmak", "adam öldürmek" ve "yağma" gibi suçlardan 2002'den itibaren tutuklu yargılanan sanıklar Ali Kartal, Bestami Öcal, Ömer Öcal, Ejder Çetinkaya, Önder Çalım, Murat Genç ve Osman Topuz, 2003'ten beri tutuklu yargılanan Ömer Çılgın ve Mesut Askar ile 2006'dan bu yana tutuklu yargılanan Mehmet Gemicioğlu'nun taleplerinin savcıdan mütalaa alınarak da incelendiğini belirtti.
CMK'nın 102. maddesine göre, zorunlu uzatmayla birlikte tutukluluk süresinin 5 yıl ile sınırlandırıldığı bilgisini veren heyet, 5 yıllık sınırın uygulanması hususunda yaptığı değerlendirmede şu ifadeleri kullandı:
"Farklı ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren yerlerde ayrı ayrı suç işlenmesi halinde ayrı mahkemelerde yapılacak yargılamada ayrı tutuklama müzekkerelerinin düzenleneceği, her eylem nedeniyle mahkemesince bu 5 yıllık süreye riayet edileceği dikkate alındığında, CMK'nın 250. maddesi ile görevli mahkememizde örgüt kapsamında ya da CMK'nın 8 ve devamı maddelerindeki bağlantı nedeniyle farklı mahallerde ya da farklı şahıslara karşı işlenen birden fazla ağır cezalık suçların yargılaması yapılmaktadır.
Farklı suçlara tek tutukluluk müzekkeresinin düzenlendiği, ancak bu tutuklama müzekkeresindeki her eylem ayrı ayrı infaza verildiğinden 5 yıllık zorunlu sürenin ağır cezalık her eylem için ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir.
Aksinin düşünülmesi halinde farklı mahallerde işlediği ağır cezalık suçlar nedeniyle ya da farklı ağır cezalık suçlara dayalı olarak ayrı tutuklama müzekkerelerine bağlı olarak tutuklanan sanıkların her eylem nedeniyle 5 yıllık tutukluluk süresine riayet edilerek daha uzun süreli tutuklu kalmaları gerekir."
Özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren örgütlü "suç işlemek için örgüt kurma" suçunun, toplum düzenini tehlikeye soktuğunu, suç işlemede kolaylık sağladığını, kamu güvenliği ile hak ve özgürlükleri tehdit ettiğini, suç işleme amacı etrafında bir araya gelen bireylerin daha nitelikli, planlı ve toplum vicdanında derin yaralar açan eylemleri planlayıp işleyebileceklerini belirten heyet, örgüt kapsamında kaldığı için birden fazla ağır cezalık suçların bir mahkemede ve tek tutuklama yazısına bağlı olarak infaz edilen tutukluluk hallerinin her suç için ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğini dile getirdi.
"Aksi halde daha nitelikli ve ağır sonuçları olan bağlantılı suçlarda, basit suçlara göre daha kısa süreli tutukluluk hali, eşitlik ilkesine, yasanın ruhuna ve kamu vicdanına aykırı düşer" ifadesini kullanan mahkeme heyeti, söz konusu yasanın eşitlik ilkesine uygun olarak yorumlanması gerektiğini aktardı.
http://www.cnnturk.com/2011/turkiye/...4.0/index.html
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
Alıntı:
Av.Selin Çam rumuzlu üyeden alıntı
Sayın Bilgili,
Bildiğiniz üzere, sözü edilen konuda YARSAV hakim savcı alımlarında yapılan mülakatın Adalet Bakanlığı’na mensup kişilerce değil de , Hakimler ve Savcılar Birliği’nce yapılması gerektiğini ileri sürerek ilgili düzenlemenin iptali istemiyle Danıştay’da dava açtı. Danıştaysa düzenlemeyi hukuka aykırı bulduğu için mülakatı durdurdu. Bakanlıksa bu yargı kararına uymamakta direndi. Bakanlığın bu yargı kararına uymamaktaki direnci biliniyorken, sizin hakim ve savcı alımları konusundaki yöntemin, eskiye göre kısmen iyileşmiş durumda olduğu değerlendirmenize katılmak mümkün değil.
Yargı üzerinde hiçbir siyasi otoritenin rol oynamaması gerektiği halde, siyasi otorite giderek yargı üzerinde daha da rol oynarken sizin “hata var, düzeltilmeli” demek yerine, “geçmişte de hata vardı” demenizi anlamakta güçlük çekiyorum. Parti programlarında, "yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını tam olarak sağlamayı " taahhüt eden bir iktidara “yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağla, yargı üzerindeki siyasal baskı gider” demek neden bu kadar zor.
Selin Hanım;
Bu iktidarın yargı ile olan bilek güreşinin farkındayız ve iktidarın yargıyı kendi doğrultusunda dizayn etmek istediği de biliniyor. Ancak, bu kavgada yargıyı "sütten çıkmış ak kaşık" gibi görenlere hiç katılmıyorum. Yargı, bir çok ideolojik kararı ile kavganın açıkça tarafı olmuştur. Danıştay, bazı durumlarda 24 saat içinde yürütmeyi durdurma kararı verirken, Adalet Bakanlığı'nın talebi olunca 2 yıldır karar vermiyor.
"Hakim ve savcı alımlarında iyileştirme yapılmıştır" derken, 2007 yılında Danıştay kararından sonra yapılan değişikliği kastetmiştim. Bütün hükümetler mülakat sınavlarını "torpil" amaçlı kullanmışlardır. Hakim ve savcı alımları 1934 yılından bu yana mülakatla yapılıyor. Ama geçmiş hükümetlerin partizanlığına ses çıkarmayanların şimdi seslerini yükseltmeleri samimiyete gölge düşürüyor. CHP geçmişte çok açık şekilde yargı oragnlarında partizanlık ve kadrolaşma yapmıştır ama bu iktidar kadar eleştirilmemiştir. Biz hukukçular bunların hepsini eleştirmeliyiz. CHP'yi de AKP'yi de..
Danıştay hakim ve savcı mülakatında "kamera kaydı" yapılsın diyor. Bunu da bu hükümetin mülakattaki torpilinin önlemek için yapıyor. Ben buna karşı değilim. Elbette bu mülakatlar usulüne uygun ve doğru dürüst yapılsın. Ama aynı Danıştay, sözleşmeli subay alımı ile ilgili bir kararında kamera kaydına gerek görmedi. Şimdi böyle çifte standartlı yargı organına ne kadar güvenilir. Keşke, Danıştay ve diğer yargı organları bir takım "siyasi ve ideolojik" kararlarını vermemiş olsalardı. O zaman bu kadar hırpalanmaz ve bu kadar zedelenmezlerdi.
Saygılar.
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
Hükmen tutukluya tahliye olmaz
Yargıtay, hükmen tutuklu Hizbullah davası sanıklarını Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) tutuklulukta geçirilecek süreleri sınırlayan 102. maddesi uyarınca tahliye ederken, Ankara 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi “hükmen tutukluya tahliye olmaz” dedi ve 3 sanığın tahliye talebini reddetti.
Tahliyelerin eleştirildiği kararda, hüküm giymiş kişilerin, haklarında verilen karar usulen kesinleşmediği için serbest bırakılmasının adalet duygusunu zedeleyeceği vurgulandı. Tahliyelerin suçluların cezalandırılmadığı ve suçu işleyenin yanına kâr kaldığı düşüncesi doğuracağı, insanları kendi hakkını kendi alma yoluna iteceğine dikkat çekildi.
Tahliyeleri istendi
Sanıklar Lütfü Gümüşler, Ömer Fatih Kocabeyoğlu ve Gökhan Büyükkayıkçı hakkında “cebir, tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, yağma, başkasına ait kredi kartı ile haksız yarar sağlama, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak” suçlarından açılan dava 11 Kasım 2010’da karara bağlandı. Gümüşler 15 yıl, Kocabeyoğlu ve Büyükkayıkçı 14 yıl hapse mahkum edildi. Tahliye talebini görüşen Ankara 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi kararında şöyle denildi:
Haklarını kendileri arar
“5 ve 10 yıllık süreler içinde kararın kesinleştirilememesi nedeniyle sanıkların tahliye edilmesi halinde, suç işlemeyi alışkanlık haline getirmiş ve serbest bırakıldığı takdirde tekrar suç işleyeceği neredeyse tartışılmaz olan kişileri tekrar toplum içine salıvermek, kamu düzeninin ve toplum güvenliğinin bozulmasına sebebiyet vermek olur ki, böyle bir uygulama hukuk devleti anlayışı ile de açıklanamaz. Salt haklarında verilen kararın usulün kesinleşmemesi nedeniyle kriminalistik kişilerin topluma salıverilmesi toplumda suç işleyenlerin cezalandırılmadığı, suçun işleyenin yanına kâr kaldığı düşüncesini doğurur ki, bu durum insanları ihkak-ı hak ‘kendi hakkını kendi alma’ yoluna iter, dolayısıyla kamu düzeninin bozulmasına sebebiyet verir.
Hükmen tahliye olmaz
Yargıtay aşamasında CMK’nın 108’inci maddesi uyarınca 30 günlük sürelerle tutukluluk incelemesinin yapılmaması nazara alınarak, ilk derece mahkemesinin verdiği kararın hüküm olduğu, bu nedenle CMK 102’deki tutukluluk süresinin ilk derece mahkemesinin verdiği ilk karara kadar geçecek süreyi kapsadığı ve sanıkların tutukluluk durumunun yetkili mahkeme tarafından uzun süreli ceza ile cezalandırılmaları nedeniyle kaçma ihtimalleri nazara alınarak usulüne uygun hapsedilmek olduğu anlaşıldığından, tahliye taleplerinin reddine karar verilmiştir.”
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/16750449.asp?gid=233
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
SLM
Bu akşam haberlerde iktidar partisinin verdiği bir beyan dikkatimi çekti hizbullah liderlerinin serbest kalması yargıtayın suçu gibi bir anlam çıkıyor konuyu biraz açıklarsanız sevinirim hukuk çerçevesinde
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
Diyarbakır savcısı, 2 ay önce Yargıtay'ı uyarmış
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2 ay önce Yargıtay'a bir yazı yazarak Hizbullah davasının önemini hatırlattığı ortaya çıktı.
Başsavcılık, davaya bakan Diyarbakır 6. Ağır Ceza'ya verdiği müebbet hapis cezasının temyize gönderildiğine dikkat çekti. Bu sebeple 1 Ocak'ta yürürlüğe girecek Ceza Muhake-mesi Kanunu'nun 102. maddesindeki değişiklik sebebiyle sanıkların serbest kalabileceğini vurguladı. Temyiz incelemesinin ivedilikle sonuçlandırılmasını istedi.
Tutukluluk süresini belirleyen Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 102. maddesinin yürürlüğe girmesiyle tahliye edildikten sonra imza atmadıkları belirlenen 12 kişi hakkında tutuklama kararı verildi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 12 Ocak'ta gönderdiği yazı üzerine, bu kişilerin saklanacakları ve kaçacakları şüphesi duyulduğu gerekçesiyle aynı gün geç saatlerde söz konusu kararı verdi. Yargıtay'ın kararı üzerine polis, Diyarbakır ve Batman'da eşzamanlı operasyon düzenledi.
Hizbullah ve PKK davası sanıklarının ikametlerinde arama yapıldı ancak sanıklardan hiçbiri bulunamadı. Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin 3 Ocak'ta tahliyelerine karar verdiği ve aralarında Hizbullah davası sanıkları Edip Gümüş, Cemal Tutar, Fuat Balcı, Abdulkerim Kaya, Mustafa İpek ve Şeyhmus Kinay'ın da bulunduğu 9 kişi ile 3 PKK'lının imza atmadıkları belirlenmişti.
Tutuklama kararını Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkan Vekili Ekrem Ertuğrul dün açıkladı. Ertuğrul, Diyarbakır Başsavcılığı'nın tahliye edilen bazı sanıkların adli kontrol tedbirine uymadıklarını bildirmesi üzerine adli kontrol kararına uymayan sanıklar hakkında acilen karar verilmesi görüşüne vardıklarını bildirdi. Aynı gün geç saatlerde toplanarak adli kontrole uymayan tüm sanıklar hakkında, saklanma ve kaçma şüphesi doğduğunu ve tutuklama kararı verdiklerini anlattı.
Öte yandan Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, 2 ay önce Yargıtay'ı Hizbullah davası hakkında uyardığı ortaya çıktı. Sanıkların serbest kalabileceğini vurgulayan savcılık, temyiz incelemesinin ivedilikle sonuçlandırılmasını istedi. Yargıtay, Hizbullah davası hakkındaki temyiz incelemesini 26 Ocak'ta yapacak.
Polis, 'yerlerinde yoklar' bilgisini 8 Ocak'ta iletti
Hizbullah davasının sanıkları, tahliye edildikten sonra kayıplara karıştı. Adli kontrol şartıyla tahliye olan sanıkların her gün bulundukları yerdeki jandarma ya da polis karakoluna gidip imza vermeleri gerekiyordu. Adli kontrol olarak bilinen 'Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğü' savcılara bağlı olarak çalışıyor. Yasaya göre, kişiler karakola gidip imza atmadıkları zaman karakol durumu Denetimli Serbestlik Bürosu'na bildiriyor.
Sanıklar 3 Ocak'ta cezaevinden tahliye oldu. Alınan bilgilere göre, 4 Ocak günü kimse imzaya gitmeyince karakol durumu 'Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğü'ne bildirdi. Ekipler, sanıkların adreslerine giderek kontrol etti. Kimse bulunamadı. Aynı durum 5 ve 6 Ocak'ta da devam etti. Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğü, 7 Ocak'ta durum polise bildirilerek, söz konusu şahısların bulunmasını istedi. Şahısların adreslerine giden polis ekipleri, kimseyi bulamadı. Bu durumu 8 Ocak'ta tutanakla savcılığa iletti. Tahliyeler Yargıtay tarafından yapıldığı için, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, sanıkların imza atmadığını Yargıtay'a bildirdi. Yargıtay 9. Dairesi önceki gün, sanıklar hakkında tutuklama kararı verdi.
Öte yandan Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı'nın, tahliye edilen 9 Hizbullahçı'nın firar edebileceğini duyurduğu ortaya çıktı. Gizli notun tahliyeden iki gün sonra 81 il emniyet müdürlüğüne ulaştığı öğrenildi.
Kaynak : http://www.internethaber.com/hizbull...#ixzz1B8VFthzY
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
Sadullah Ergin, CMK 102.'maddeden tahliye olup ifade vermeyen Hizbullahçılarla ilgili açıklama yaptı
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 102. maddesi kapsamında tahliye edildikten sonra kontrol süresinde imza vermeye gitmeyenlerle ilgili savcılıkların yazısı üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin 12 Ocakta tutuklama kararı aldığını belirterek, ''Şimdi emniyet güçleri Türkiye'nin her tarafında kapsamlı bir çalışma içindeler'' dedi.
Ergin, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'la birlikte Antakya Belediye Başkanı Lütfü Savaş'ı ziyaret etti. Gazetecilerin CMK kapsamındaki tahliyeler sonrasında imza vermeye gitmeyenlere ilişkin soruları üzerine Arınç, ''Bu konuda Adalet Bakanı Sadullah Ergin'den yanıt alalım'' dedi.
Bunun üzerine konuya ilişkin açıklama yapan Ergin, ilgili yasanın 2004 yılında parlamentodan geçtiğini ve 2005 yılında yürürlüğe girdiğini anımsatarak, 102. maddenin yürürlük tarihinin ise 2008'e bırakıldığını, daha sonra ise 31 Aralık 2010 tarihine ertelendiğini hatırlattı.
Yasanın, normal suçlarda 5 yıl, 250. madde kapsamındaki bir takım suçlarla ilgili azami 10 yılı öngören bir düzenleme olduğunu vurgulayan Ergin, şöyle devam etti:
''Türkiye'deki ceza yargılama usulünü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ve sözleşmesinin verdiği haklarla orantılı hale getirilmesi için 2004'te yapılan bu düzenlemeye uyum için 6 yıllık bir süre öngörülmüştü. Bu süre sonunda kurumların buna kendini adapte etmeleri gerekiyordu. Aslında adapte edenlerde oldu. Yargıtay içerisinde kanunu değerlendirip dosyalarını öncelik sırasına göre belirleyip gündemini buna göre belirleyen dairelerimizde sorun yaşanmadı. Ancak bu gün itibarıyla yaşanmış olan süreçte (şu yanlış yaptı bu yanlış yaptı) demenin ötesinde neticeye gelmek istiyorum. Tahliyeler sonrasında kontrol süresinde imza vermeye gelmeyenlerle ilgili savcılıklarımız yargıtaya yazılarını yazdı. Çarşamba günü itibarıyla aynı akşam Yargıtay 9. Ceza Dairesi tutuklama kararını aldı. Şimdi emniyet güçleri Türkiye'nin her tarafında kapsamlı bir çalışma içerisindeler. Umut ediyorum yakın bir süreçte bir gelişme ortaya çıkar.''
http://www.haberturk.com/gundem/habe...capinda-ariyor
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
PKK ve HİZBULLAH ANLAŞTI!
‘İşbirliği yapalım’ mesajı
“ÇATIŞMAMIZDAN en iyi yararlanan Kemalist rejim” denilen açıklamada, “Geçmişi bir kenara bırakalım, Kürt halkı için işbirliği yapalım” ifadesi dikkat çekti.
PKK’ya işbirliği çağrısı
Geçtiğimiz günlerde liderleri CMK’dan salıverilen Hizbullah örgütü, PKK’ya çağrı yaparak “Ateşkes ve çatışmasızlık dahil birçok alternatife açığız. Fiili çatışmalardan kaçınalım, işbirliği yapalım” mesajı gönderdi.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 102. maddesinin yürürlüğe girmesinin ardından askeri ve siyasi liderleri cezaevinden salıverilen ve daha sonra ortadan kaybolan terör örgütü Hizbullah, PKK’ye ateşkes çağrısı yaptı. Hizbullah Basın Bürosu tarafından gece yapılan yazılı açıklamada, “Ateşkes, çatışmazsızlık ve bazı konularda anlaşma dâhil birçok alternatife açığız” denildi.
http://habergundem.blogspot.com/2011...ah-anlast.html
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
Adalet yanlızca bir hayal galiba kendi başıma gelenlere bakıyorum, domuz bağı ile infaz edilenlere, mafyalara düşüncede suç olsunki kimse adaleti aramasın arayıpta komik duruma düşmesin suçlu konumuna getirilmesin.
Cevap: Madde 102 - Tahliyeler ve Kamu Vicdanı
Toplum vijdanını yaralayan bu tahliyelerde iktidarın ve Yargıtay'ın sorumluluğu vardır;
1) Bu ülkeyi yönetme durumunda ve iktidarında olanların, çıkardıkları yasanın uygulamasını öngörmeleri ve bu duruma karşı uyanık olmaları gerekirdi.
2) Yargıtay, bu özellikli davaları öne almalalı ve hızlı davranmalıydı. Nitekim Yargıtay'ın bazı daireleri bu durumu öngörerek kendi dairelerinden tahliye yapılmasının önüne geçmişlerdir. Yargıtay'ın bazı davalarda ne kadar hızlı davrandığı unutulmuş değil.
3) İçişleri Bakanlığı, tahliye edilen bu tehlikeli şahısları polis ve jandarma marifeti ile yakın takibe alarak, kaçma ihtimaline karşı hazırlıklı olmalıydı. Bu kaçışın da siyasi sorumluluğu bu açıdan hükümete aittir.