Siyaset, 'çatal - kaşık - buzdolabı - bilgisayar' gibi, modern dünyanın bir aracı:
Et'i yemeği elle yemek yerine nasıl çatal bıçak kullanıyorsak, toplumsal sorunları da 'siyaset' yoluyla çözüyoruz.
Elle - parmaklarla yemek yemek, 'krallık - padişahlık' rejimiyse; yemeği 'çatal bıçak' kullanarak adam gibi yemek de demokrasi...
Siyaseti merkezde icra edenler için, siyasetin hammaddesi insanları ayrıştırmak, kategorize etmek, ne kadar doğru bir yaklaşım sizce?
Bir grup insanın başka bir grup insandan duyduğu öfke ve nefrete oynamak, bir siyaset yapma biçimi elbette...
Ama ne kadar doğru...
Böyle bir siyaset ile geniş kitleyi kendinize çekmeyi, size oy vermelerini sağlamayı başarabilir misiniz?
Tayyip Erdoğan'ı fazlasıyla sevimsiz bulabilir, 'bu ülke için kesinlikle zararlı işler yaptığına' yürekten inanabilirsiniz...
Ama unutmayın ki, bunun tam tersine inanan insanlar da var...
Merkeze oynayan siyasetçi, hem öyle düşünen hem de böyle düşünenlerin oyuna muhtaç.
Eğer 'tek başına iktidar arzulayan' bir siyasetçi iseniz, 'böyle düşünenler gibi' düşünce mi bildirirsiniz; yoksa ortada başka bir siyaset ekseni mi belirlersiniz?
Yani, diğer tarafa fazlasıyla öfkeli olanların dil ve söylemini kullanmak mı sizin siyaset oyununuzu başarılı yapar; yoksa her iki tarafın ortak aklına seslenen bir söylem mi?
Sanırım bu soru, derdimi daha açık ve net hale getirdi:
Benim siyasi olgunluk ve siyasetin çözüm üretme becerisi dediğim tam da bu...
Eğer 'farklı düşünenleri' de yanınıza almak istiyorsanız, ortak bir akıl ve fayda alanında hareket etmeniz gerekiyor...
Ama hükümet haksızlık yapıyor, adamcılık yapıyor, tercihini 'kendisi gibi olanlar' için kullanıyor ve bunu da 'sanki öyle değilmiş gibi' takdim ediyorsa...
- O zaman bu durumu 'görünür' kılarsınız, kamuoyuna hükümetin aslında ne yapmak istediğini anlatırsınız...
Siyasi olgunluk, bunu gerektiriyor...
'Doğru olanı yaptıkları zaman bile yanlış yapıyorlarmış gibi' konuşmak, Ak Parti'den duyulan nefrete oynamak demektir!
Nefret, modern siyasetin malzemesi olamaz...
Kabul edelim ki Ak Parti'den 'nefret' eden geniş bir kitle ortaya çıktı.
Ak Parti, bir grup insan için gerçek bir öfke konusu oldu.
Ben kişisel olarak, siyasi tercihler sözkonusu olunca, daha mesafeli (her tarafa) ve daha soğukkanlı olduğumu söyleyebilirim.
'Benim gibi düşünmeyenleri' ikna edemiyorsam, 'ayrışmak yerine' anlamaya çalışırım. Benim gibi düşünmeyenlerin varoluş haklarını, kendi hakkım kadar özenle gözetirim.
Ak Parti'nin 8 yıllık ilktidarı, benim kişisel hayatım açısından da 'siyasi düşüncelerimi en zor ifade edebildiğim bir döneme' dönüştü...
Çevremde daha çok, 'Tayyip Erdoğan'ın her yaptığını yanlış bulan' bir grup var.
Bu grup 'yaşama biçimi olarak bana benziyor' ve Tayyip Erdoğan'ın temsil ettiği değerlerden fazlasıyla rahatsızlık duyuyor.
Yaşama biçimi ve tercihleri açısından benzeyip, siyasi tavır (siyasi tercih değil, tavır; amman bu ayrıma dikkat) açısından benzemediğim bir çevrede yaşamanın zorluğunu, Ak Parti iktidarında fazlasıyla yaşadım.
Tayyip Erdoğan 'bence doğru yaptığı zaman bile' yanlış diyenlerle yaşıyor olmak ve onları ikna etmeyi başaramamak...
Ak Parti iltidarının ve Davutoğlu'nun 'dış politikasını' çoğu zaman beğeniyor olmak, ama bu beğeniyi dile getirince öfkeli bir dirençle karşılaşmak...
Ya da AKP'nin sağlık alanında yaptıklarını samimiyetle alkışlarken, 'benzerlerimden' tepki görmek...
Kusura bakmayın, ben hayata FAYDACI bakıyorum...
Birisi 'faydalı' saydığım bir iş yapmışsa, sırf siyasi tercihlerim nedeniyle o faydalı işe karşı çıkmam, önünde durmam...
Kapalı mekanlarda sigara içilmesinden fazlasıyla rahatsız olduğu halde, bu yasağı AK Parti getirdi diye, sırf bu yüzden karsı çıkan insanlar tanıyorum ben...
Nevzat Basım..ALINTI.