Cevap: Üç general'in açığa alınmaları
Hastasıyım bu mantığın
EĞER ortada “alengirli” bir konu yoksa...
Hükümet yetkilileri de, muhafazakâr kalemler de...
Gür bir seda yükseltiyorlar:
- Genelkurmay Başkanı bir memurdur.
- General açığa almak rutin işlemdir.
- Sivil iktidar her şeye kadirdir.
- Devlet ile hükümet ayrımı olmaz.
- Başbakan tek egemendir.
Bakıyoruz her fırsatta hükümete destek atmayı bir vazife bilen anlı şanlı demokratlarımıza...
Onlar da “El hak doğrudur” diyorlar, başka da bir şey demiyorlar.
* * *
Ama ne zaman ki...
“Abdullah Öcalan’la müzakere” gibi... “İmralı ile pazarlık” gibi... “Kürt sorunu” gibi...
“Dokunma yanarsın” türünden bir mevzu söz konusu olsa...
İşte o zaman...
Hükümet yetkilileri de, muhafazakâr kalemler de...
Bambaşka bir telden çalmaya başlıyorlar:
- Öcalan’la görüşen devlettir, hükümet değil.
- Tabii ki bir devlet var, bir de hükümet.
- Öcalan’la askerler görüşüyor.
- İmralı ile ilişkileri derin devlet yürütüyor.
Bakıyoruz hükümete destek atan anlı şanlı demokratlara...
“Hani hükümet ile devlet aynıydı? Hani askeri vesayet ortadan kalkmıştı? Hani Genelkurmay Başkanı memurdu? Hani Başbakan tek egemendi?” diye çıkışmak yerine...
Susmayı, kaytarmayı, tavırsızlığı tercih ediyorlar.
Ne iş?
Ahmet HAKAN
*********************************
m.e.sezen "Gerekirse Yasa Çıkarırız" Füze kalkanı meselesini gündemden düşürmek için yapılmış Hukuksuz bir hamleki eldeki yasalara göre olmuyor Başbakanımız "Gerekirse Yasa Çıkarırız"diye açıklama yapıyor!
**************************
MELİH AŞIK
PKK silah bıraksın diyenlere selam yolluyor:
“Artık silahsızlanma en son aşamadır.”
Barışın önündeki engel kim? AKP, diyor Öcalan...
Adam tabancayı masanın üzerine koymuş. Arkasına ABD’yi almış... Barışı o koşulda görüşüyor. AKP, TSK’nın generallerini görevden alabiliyor ama PKK’nın başkomutanını görevden alamıyor! İşi o yüzden zor mu zor...
Beğenmedin kaldır
Yaşadığımız birinci sınıf demokrasi ve yüksek hukuk ortamında çözümlerimiz o ölçüde radikal ve çağdaş oluyor!
Anayasa Mahkemesi ve HSYK kararlarını beğenmiyor musunuz?
Üye sayısını ve kuruluş yasasını değiştirip iktidara bağlarsanız olur biter... Nitekim oldu bitti... O iş halloldu.
Sıra geldi Askeri Yüksek İdare Mahkemesi AYİM’e...
İktidarın istediği yönde karar almayan bu mahkemeyi ne yapacağız?
Burada da çözüm hazır:
“AYİM’yi kaldıralım...”
Gerekçe? Efendim zaten Avrupa ve Amerika demokrasisinde de AYİM yok...
Sanki o demokrasilerde olan diğer şeyler bizde var...
İyi de bu parlak fikir şimdi mi verilir?
İki - üç ay önce Anayasa’da kapsamlı değişiklikler yapılırken akıllar neredeydi? AYİM’i kaldırmak, komutanlar yasal haklarını kullanmaya kalktıklarında mı akla geldi?
Henüz kaldırılmadığına göre yapılması gereken AYİM kararlarına uymaktır.
AYİM, üç generalin son başvurusunu muhtemelen önümüzdeki cuma günü görüşecek. Hükümete yakın bir askeri hukukçu olan Ümit Kardaş şu tahmini yapıyor:
“İdare mahkemesine giden açığa alma işlemi büyük bir ihtimalle iptal edilecek. Ondan sonra ne yapacak hükümet? Yapacak bir şeyi kalmıyor. Kararı uygulayacak.”
Başbakan Erdoğan ise gazetecilere şöyle diyor:
- Sivil iradenin verdiği bu karar farklı yollarla aşılmaya çalışılırsa sivil iradenin de bu noktada atabileceği yasalar çerçevesinde veya yasama organıyla birçok adımlar vardır, bu adımı atar.
İlginç bir haftaya daha giriyoruz...
Cevap: Üç general'in açığa alınmaları
Mehmet Emin Sezen ve Commodore1tr,arkadaşlar her konunun altına tarihten alıntılar yaparak günümüzle neyi karşılaştırmak istiyorsunuz pek anlam veremedim.Ama bir sorun var aramızda,biz 2010 dan bahsediyoruz.Nasıl olacak şimdi bu.Birşeylere direniş gösteriyormussunuz gibi bir panik seziyorum sizde.Rahat olun biraz.Alışacaksınız Demokrasiye,sivil iradenin gücüne.Halkı halkın seçtiği sivil siyasetin yöneteceğine herkes alışacak.Olayı karmaşık hale getirmeye gerek yok.Sonuçta yetkilerini kullanmışlardır Bakanlar.Grekçelerini ortaya koyarlar,inandırıcı olmazsa halk ilk seçimde geregini yapar.Degerli komutanlarımızında başvuracağı hukuki alanlar vardır onlarda onları yaparlar.Hoşunuza gitmeyebilir ama bakanlar yetkilerini kullanmışlardır.Mesele ilk kez oldu,ikinci kez oldu meselesi değildir.
Cevap: Üç general'in açığa alınmaları
Sayın Commodore1tr;
Hemen cevap veremedim, çünkü İstanbul’da Kadir Has Üniversitesi’de bir sempozyumdaydım.
Bakıyorum da yazdıklarıma cevap vermektense kenarından dolanmayı tercih etmişsin.
Yazdıklarım konusunda iddialıyım.
Bu hükümetin her yaptığını elbette onaylamıyorum.
Ama yaptıkları iyi şeylerden birisi de, askerlerin siyasete müdahale etme hastalığını büyük ölçüde engellemiş olmalarıdır.
Aslında bu görüş, bana ait değil, Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Binnaz Toprak’a ait.
Binnaz hoca, o yazıda bunları yazarken, hükümeti başka konularda da eleştiryordu.
Yani hükümeti toptan red ya da toptan kabul etmek gibi hastalıklı bir bakış açısı ile bakmıyor.
Eleştirilecek noktada eleştiriyor, övülecek yerde övüyor.
Benim bakış açım da aynı.
Üç generalin açığa alınması konusunda da söyleyeceklerim var;
Askerlerin açığa alınmasını Menderes dönemi ile bir ilgisi yok.
Atatürk’le hiç ilgisi yok.
Açığa alma ile ilgili yasa 1967’de yürürlüğe girdi, 65. Maddesi de 1982, 83, 2001 ve 2008’de değişikliğe uğradı.
Yani bu yasa döneminde Atatürk ve Menderes hayatta değillerdi.
65. maddenin uygulamasının ilk olup olmadığını bu açıdan irdelemek gerekir.
Bu askerlerin davasına bakan Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bu vesile ile gözden geçirilmesinde büyük yarar var.
Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde AYİM denilen mahkeme yoktur.
Var diyorsanız, öğrenmek isteriz.
Emir komuta içerisinde idari yargı olmaz.
Bu uygulama çağın çok gerisinde kalmış (gerici) bir uygulamadır.
Bu mahkemenin acilen tasfiye edilerek, idari yargıdaki çift başlılık giderilmelidir.
Bu mahkeme tasfiye edilerek, çağdaş dünyada nasılsa bizde de öyle olmalıdır.
Sizin gibi çağdaş bir yurttaşın da böyle çağdışı bir mahkemenin varlığını savunacağını zannetmiyorum.
Bu ülkenin insanları da çağdaş hukuk standartlarına layıktır diye düşünüyorum.
Cevap: Üç general'in açığa alınmaları
Şimdi gelelim bu konuya;
Bu konunun hiç bir yerinde ATATÜRK referans gösterilemez, gösterilemez, yer, zaman ve durum uyumlu değil kaldıki şartlarda kişiliklerde uyumlu değil. Atatürk örneğinin verilmesi referans olsun diye değil tarihimizde çok daha önemli kişilerin de idarece alıdığının anımsatılmasıdır. Belirli bir kısım basınında her iki olayda da aynı çığırtkanlığı yaptığı husus ise bir tespit. Olayın başka hiç bir yönü Atatürk ile ilgili değildir olamaz.
Ha bu arada bugün gözlerimin önünde Tarihi Haydarpaşa Garı yandı... 104 senelik bir tarih ihmal ve mevcut hükümetin oradaki rant hesabı yüzünden ilgisizliğinden yandı gitti... Gökyüzünü Alev ve duman kapsadı, havadan müdahale yapılmadı denizde müdahalede yaklaşık 20 dakika önce denizi söndürmek için denize su sıktılar sonra binaya !! taklaşık 45 dakika gecikmeyle itfaiye geldi... 1. derecede koruma altında olan bir binada kalifiyesiz kişilerce hemde Pazar günü tadilat yapılırken yangın çıkmış... İşin acısı eve geldiğimde bizim tvlerde bir şey yokken BBC flaş olarak görüntülü veriyordu... Ulaştırma Bakanı İstanbul valisi İtfaiye genel müdürü TCDD müdürü Haydarpaşa müdürü hakkında ne düşünüyorsunuz acaba ???? Tarihi yaktılarda...
''Askerle açığa alınmaz diye bir şey yok.
Askerin dokunulmazlığı mı var?
Siviller nasıl alınıyorsa onlar da alınacak.
Bugüne kadar askerin dokunulmazlığı vardı..
Bundan sonra gerekiyorsa donukunulacak.'' demişsiniz. Bunu yazmak için mi yazdınız? İnanarak mı yazdınız yoksa savunma içgüdüsüyle mi ? çıkaramadım... Bu ülkede bu söylemlere dayanarak en çok dokunulan en çok eleştirilen en çok adam harcanan kurumdur TSK... ( Bu arada BJK penaltıdan gol attı.)
1960 öncesi mevcut hükümetin faşizan politikalarıyla TSK kendisinin emir eri yapılmaya çalışılırken kuvvet komutanı dahil bir çok subay açığa alınmış görevden ayrılmış emekliye sevk edilmiştir. 1960 ihtilalinden sonra da bir çok subay açığa alınmış atılmıştır, Talat Aydemir olayında gene aynı senaryo yaşanmıştır. 1938 de Kara Harp Okulu neredeyse mezun vermemiştir nedeni ise evlere şenliktir... 1972 de ise Deniz Harp Okulu hükümet gadrine uğramış çok az mezun vermiştir. Cumhurbaşkanı başbakan çekişmesinden kuvvet komutanları emekli edilmiştir. 1980 ihtilali sonrasında 1984 e kadar bir çok subay astsubay ordudan çıkarılmıştır Kuvvet Komutanı yargılanıp ceza almıştır, korgeneraller tüm generaller yargılanıp ceza almıştır, ast rütbelerden açığa alınmalar ise haber değeri taşımadığından bilimemektedir. Yaklaşık üç senedirde uçan kaçan her türlü abukluktan zırt pırt tutuklanmakta açığa alınmaktadır... Allah için Abbas Bey çok geçmişe gitmeyin Deniz Feneri ne oldu? Dink cinayetindeki tüm Jandarma görevlileri sorgulandı da bir tane ihbarın yapıldığı emniyet yetkisine soruşturma izni verildi mi? RTE ve CB hakkında karar veren Hakim ve savcılar anında soruşturulup sürülürken hakkarında yüzlerce iddia bulunana bazı savcılara neden hiç dokunulmuyor ? Asker asker diye diye gerçekleri görmekten uzaklaşmayınız... Ağlamaktan sorumlu bakan Bülent Arınç a suikast diye yer yerinden oynatan iktidar aşçıyı marangozu içeri alan, kozmik odaya giren ilgililer hiç bir şey çıkmayınca neden hiç geriye dönmez ? Yani aslında yazmışsınız ama biraz boş olmuş... Bu beşinci sınıf takiye söylemi Abbas Bey... vazgeçin bu saçma söylemden...
Şindi general ve amiralin hukuksal durumuna geçmeden önce trajik bir saptama yapalım da bu paragrafı bitireyim. Bu general ve amiralin terfilerinin olması için üçlü kararname lazım, MSB nin teklifi , Başbakanlığın İnhası ve CB nin onayı lazım...
CB Abdullah Gül Kayıp Trilyon davasının iki numaralı sanığı mahkum olan 1. numarayı (Necmettin Erbakan) ''affediyor'' kendi dosyası ise bekliyor... Yani yolsuzluk sanığı...
RTE hakkında ''Halkı din dil ırk olarak bölmek'' suçundak kesinleşmiş infaz edilmiş hapis cezası, mesubu olduğu partinin (refahyol) laiklik karşısı odak olmaktan kesinleşmiş kapatma kararı, lideri olduğu partinin (AKP) gene laiklik karşıtı ötgütlenmenin odağı olduğunun kesinleşmesi nitelikli kakpazanlıktan Ağır cezada iki dosyası, igdaş, Billboard,çiçek ihalesi, metro ihalesi, kaldırım ihalesi gibi yolsuzluk dosyaları mevcut beklemede (17 dosyası var çoğu yolsuzluk bir nitelikli kalpazanlık v.s)
MSB Mustafa Vecdi GÖNÜL 12 Eylül 2010 daki referandum da ki oylama sonucu kabul edilen 12 Eylül 1980 döneminin bir anda sanığı olan kişi ! 526 imzalı şikayet dilekçesi var hakkında 1977 Emniyet Genel Müdürüyken yapılan işkence ve faili meçhul cinayetlerden; 12 Eylül de Ankara Valisi olması öncesi ve sonrası Ankarada ki olaylardan, 12 Eylül ürünü YÖK ün kurucu üyesi olmasından... Ve RTE İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı iken Sayıştay Başkanı olarak yapılan yolsuzlukları hasıraltı etmekten....
Herhalde dünya da tekizdir devletin tepesinde bu kadar çok dosyası olupta devleti yönetenlerin bulunduğu.... Şimdi Allah için bu üçlümüdür Türkiyenin sivil işbaşındaki iradesi... İradeye bak... Boşuna değil 2005 teki yeni ceza kaununda ihtilas irtikap ve yolsuzlukların cezasız kalması:))) Abbas Bey bunları kim açığa alacak ?
Cevap: Üç general'in açığa alınmaları
Ben yazana kadar araya bir iletiniz daha girmiş... İkinci iletizize çok üzüldüm İstanbul'a kadar gelip bir selam bile vermemek ne zamanla ne sempozyum ile izah edilemez... Çok üzüldüm çok... Neyse...
Şimdi devam edelim. Bu üçlünün açığa alınma gerekçesi nedir ? Balyoz adı verilen mahkemedir. Balyoz nedir ?
5-7 Mart 2003 tarihinde 1. Ordu Komutanlığı Selimiye kışlasında yapılan plan seminerinde sunulan bir rapor. “Sakal” “Çarşaf” “Suga” ve “Oraj” planlarınıda içeren bu plan bir gazete tarafından gündeme getirilmesini müteakip gündeme düştü. 19 Temmuzda da iddianame kabul edildi... İddianame gerçekten dudak uçuklatacak kadar sarsıcı iddialarla dolu olduğu görülünce daha da dikkat çekti. 196 sanıklı bir dava oldu bu dava ... İddialar korkunç olmasına rağmen tutuklu bir kişinin bile olmamasıda ayrı bir ilginçlikti...
Bu planda
• 1-E. Orgeneral Çetin Doğan
• 2- E. Oramiral Özden Örnek
• 3- E. Orgeneral İbrahim Fırtına
• 4- E. Orgeneral Ergin Saygun
• 5- Korgeneral Nejat Bek
• 6- Korgeneral M. Korkut Özarslan
• 7- E. Korgeneral Engin Alan
• 8- E. Orgeneral Şükrü Sarıışık
• 9- Korgeneral Ayhan Taş
• 10- Tümamiral R. Cem Gürdeniz
• 11- E. Tuğgeneral İzzet Ocak
• 12- E. Tuğgeneral Süha Tanyeri
• 13- E. Albay Bülent Tunçay
• 14- Mehmet Kemal Gönüldaş
• 15- Halil Yıldız
• 16- Binbaşı Refik Hakan Tufan
• 17- Orkun Gökalp
• 18- Erhan Kuraner
• 19- Yarbay Yunus Nadi Erkut
• 20- E. Tümgeneral N. Ali Karababa
• 21- E. Tuğgeneral M. Kemal Tutkun
• 22- Tümgeneral Gürbüz Kaya
• 23- E. Albay Mustafa Çalış
• 24- Tümgeneral Nurettin Işık
• 25- E. Albay H. Basri Aslan
• 26- Albay Ali Rıza Sözen
• 27- Albay İlkay Nerat
• 28- İhsan Çevik
• 29- Albay Veli Murat Tulga
• 30- E. Tümgeneral Behzat Balta
• 31- E. Tuğgeneral Halil Kalkanlı
• 32- E. Tümgeneral Tuncay Çakan
• 33- Tuğgeneral H. Fehmi Canan
• 34- Tuğgeneral Salim Erkal Bektaş
• 35- Tümgeneral Ahmet Yavuz
• 36- Albay Ahmet Küçükşahin
• 37- Albay Recai Elmaz
• 38- E. Albay Erdal Akyazan
• 39- Üsteğmen Ahmet Şentürk
• 40- E. Albay Mümtaz Can
• 41- Albay Ahmet Topdağı
• 42- Cemal Candan
• 43- Binbaşı G. Murat Üstündağ
• 44- Binbaşı Fatih Altun
• 45- E. Tuğg. F. Oktay Memioğlu
• 46- E. Tuğgeneral M. Kaya Varol
• 47- Albay Recep Yıldız
• 48- Tümgeneral Bekir Memiş
• 49- E. Albay A. İhsan Çuhadaroğlu
• 50- Harun Özdemir
• 51- Albay Mehmet Yoleri
• 52- Albay Namık Koç
• 53- E. Albay Fuat Pakdil
• 54- Behçet Alper Güney
• 55- E. Korgeneral M. Yavuz Yalçın
• 56- Korgeneral Yurdaer Olcan
• 57- Tümgeneral İhsan Balabanlı
• 58- E. Albay Emin Küçükkılıç
• 59- Tuğgeneral Kasım Erdem
• 60- Kemal Dinçer
• 61- Tuğgeneral Hakan Akkoç
• 62- Albay İkrami Özturan
• 63- Albay Burhan Göğce
• 64- Binbaşı Erdal Hamzaoğulları
• 65- Mehmet Alper Şengezer
• 66- Doğan Fatih Küçük
• 67- Timuçin Eraslan
• 68- Dursun Tolga Kaplama
• 69- E. Korgeneral Doğan Temel
• 70- E. Tümgeneral Hayri Güner
• 71- E. Tümgeneral R. Rıfkı Durusoy
• 72- E. Albay M. Fikri Kafradağ
• 73- E. Albay Hamdi Poyraz
• 74- Hasan Hakan Dereli
• 75- Tuğgeneral Gökhan Gökay
• 76- Fatih Musa Çınar
• 77- Albay Zafer Karataş
• 78- Aytekin Candemir
• 79- Albay Nihat Özkan
• 80- Albay Hasan Nurgören
• 81- Sırrı Yılmaz
• 82- Barbaros Kasar
• 83- Murat Ataç
• 84- Yarbay Bahtiyar Ersay
• 85- Binbaşı Mustafa Yuvanç
• 86- Nedim Ulusan
• 87- Soydan Görgülü
• 88- Albay İsmet Kışla
• 89- Albay Abdullah Zafer Arısoy
• 90- Tümgeneral Abdullah Dalay
• 91- E. Koramiral Lütfü Sancar
• 92- E. Koramiral A. Feyyaz Öğütçü
• 93- E. Tuğamiral Engin Baykal
• 94- E. Tümamiral Özer karabulut
• 95- Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu
• 96- E. Tuğamiral Hasan Hoşgit
• 97- Koramiral Kadir Sağdıç
• 98- E. Tümamiral Ali Deniz Kutlu
• 99- E. Tümamiral M. Aydın Gürül
• 101- Tuğamiral Turgay Erdağ
• 102- Albay Taylan Çakır
• 103- Tuğamiral Ayhan Gedik
• 104- Tuğamiral Ahmet Türkmen
• 105- Tuğamiral Mehmet Fatih İlğar
• 106- Tuğamiral Cem Aziz Çakmak
• 107- Albay Muharrem Nuri Alacalı
• 108- Albay Ali Semih Çetin
• 109- Şafak Duruer
• 110- Utku Arslan
• 111- Yarbay Mehmet Ferhat Çolpan
• 112- E. Kurmay Albay Ümit Özcan
• 113- Fatih Uluç Yeğin
• 114- Albay Levent Erkek
• 115- Yarbay Levent Çehreli
• 116- Hakan İsmail Çelikcan
• 117- Ahmet Necdet Doluel
• 118- Albay Dursun Çiçek
• 119- Yarbay Ertuğrul Uçar
• 120- Albay Ali Türkşen
• 121- Albay Tayfun Duman
• 122- Albay Nihat Altınbulak
• 123- Yarbay Ercan İrençin
• 124- Tuğamiral Mustafa Karasabun
• 125- Bora Serdar
• 126- Tuğamiral Levent Görgeç
• 127- Albay İbrahim Koray Özyurt
• 128- Albay Dora Sungunay
• 129- Albay Soner Polat
• 130- Yarbay Meftun Hıraca
• 131- Albay Barbaros Büyüksağanak
• 132- Albay Hasan Gülkaya
• 133- Albay Faruk Doğan
• 134- Albay Mücahit Erakyol
• 135- Albay Ergün Balaban
• 136- Cemalettin Bozdağ
• 137- E. Tümgeneral Taner Balkış
• 138- Tuğa. Abdullah Gavremoğlu
• 139- Kıvanç Kırmacı
• 140- E. Albay Yusuf Ziya Toker
• 141- Albay Cengiz Köylü
• 142- Albay Hanifi Yıldırım
• 143- Albay Cemal Temizöz
• 144- Tuğgeneral Ömer Mimiroğlu
• 145- Albay Hakan Sargın
• 146- Albay Hüseyin Özçoban
• 147- Albay Mustafa Koç
• 148- Ali Demir
• 149- Kahraman Dikmen
• 150- Yarbay Yusuf Kelleli
• 151- Yüzbaşı Hüseyin Polatsoy
• 152- Yüzbaşı Hüseyin Topuz
• 153- Kurmay Albay Murat Özçelik
• 154- Albay Mustafa Önsel
• 155- Tuğgeneral Ali Aydın
• 156- Hüseyin Bakır
• 157- Erol Ersan
• 158- Astsubay Selahattin Gözmen
• 159- Astsubay Fikret Coşkun
• 160- Yüzbaşı Altan Dikmen
• 161- Astsubay Osman Çetin
• 162- Astsubay Murat Balkaş
• 163- Üsteğmen Erdinç Atik
• 164- Recep Yavuz
• 165- Abdil Akça
• 166- Astsubay Uğur Üstek
• 167- Astsubay Duran Ayhan
• 168- Üsteğmen Levent Maraş
• 169- Hakan Öktem
• 170- Astsubay Mustafa Kelleci
• 171- Mustafa Aydın
• 172- Astsubay İmdat Solak
• 173- Astsubay Mutlu Kılıçlı
• 174- Hakan Yıldırım
• 175- Yüzbaşı Levent Güldoğuş
• 176- Astsubay Musa Farız
• 177- E. Astsubay Ertan Karagözlü
• 178- Başçavuş Arif Bıyıklı
• 179- Murat Bektaşoğlu
• 180- Ahmet Çetin
• 181- Hüseyin Durdu
• 182- Rifat Gürçam
• 183- Embiya Şen
• 184- Abdurrahman Başbuğ
• 185- Ahmet Tuncer
• 186- Binbaşı Gökhan Çiloğlu
• 187- Tümgeneral Halil Helvacıoğlu
• 188- E. Albay Kubilay Aktaş
• 189- E. Yüzbaşı Mehmet Ulutaş
• 190- Albay Memiş Yüksel Yalçın
• 191- E. Albay Suat Aytın
• 192- Ali Güngör
• 193- Albay Yüksel Gürcan
• 194- Taner Gül
• 195- İsmail Karaoğlan
• 196- Binbaşı Ahmet Yanaral
sanık oldu. 196 sanık, eski TCK’nın 147. maddesinde belirtilen 'Türkiye Cumhuriyeti icra vekillerini iskat ve vazife görmekten men etmek' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis talebiyle yargılanacak. Ancak savcılar hazırladıkları iddianamede, eylemin teşebbüs aşamasında kaldığını belirterek, sanıklara eski TCK’nın 61/1’de düzenlenen eksik teşebbüs hükmünün uygulanmasını, şüphelilerin de 15 yıldan 20 yıla kadar hapis cezalarına çarptırılmalarını istedi... Korkunç iddialar ise
Asılsız haber çıkarma kışkırtma ;
Kendi camimizi bombalama,
Kendi uçağımızı düşürme,
İrtica tehtidi yayma v.s v.s
2002 de planlanıp mart 2003 te plan seminerinde konuşulan bu plan 2010 da bir gazetede yayımlanıp bu günlere geldi.. Amma iddiaamedeki inanılmaz hatalar olmayan olaylar hiç gündeme getirilmedi getirilmiyor. Daha ilginci Tubitak tutanaklarıyla belgenin sonn eşklinin verilme tarihinin 2002 Aralığı olduğu sözde tespit edildi. Garibim Dursun Çiçek bu iddianamede de yer aldı kurtulamadı...
Şakası filan yok iddialar korkunç hatta korkunç ötesiydi ... Peki ne olduda bu günlere böyle üç paşa ile geldik ? diğer 93 kişi ne oldu ?
Cevap: Üç general'in açığa alınmaları
Şimdi bu davaların bir genel durumuna bakalım...
Dursun Çiçek isimli bir Deniz Piyade Kurmay Albay ( Akademik kariyeride var ) ülkenin hukuk sistemini , sivil/asker ilişkisini çok ciddi karıştırdı. Halen daha neyin e olduğu belli olmamasına karşın adam bir tutuklandı bir bırakıldı bir tutuklandı bir bırakıldı sonunda tutuklandı ve içerde kaldı... Rütbesi ve makamı yeter mi yetmez mi bakılmadan her türlü abuk senaryonun içerisine katıldı. Dursun Çiçek enteresan bir konumdadır TSK da... Aslında ne denizcidir ne karacı ne denizciye yaranabilir ne de karacıya ortada kalmış bir sınıftır deniz piyade.... Dursun Çiçek Deniz Piyade teğmen çıktığında kendisiyle birlikte mezun olan 10 deniz piyade teğmen dışında bir tek denizci tanımazken yaklaşık bin karacı teğmenle sınıf arkadaşıydı !!! Büyük karargahlar haricinde, Foça Deniz Piyade , büyük çıkarma gelileri yükleme bindirme subayı veya askeri okullarda piyadecilik dersi dışında deniz Kuvvetlerinde yeride yoktu... Yani ne denizci ne karacı... Hatta o kadar ki... bir arkadaşım bir deniz piyade subayının Deniz Harp Okulunda ki öğrencilere piyadecilik dersi verirken ( Bu piyade R.K muhtemel Dursun Çiçek in devre arkadaşı yada bir üstü bir altıdır.) '' Lan.. Piyade esastır tüfeği namustur... Gemi battı karadasınız , hepiniz piyadesiniz... önce bunu öğrenin'' dediğini anlatır durur... Tabiiki kimse 10 mil açıkta çatışmada batan bir gemiden piyade tüfeği ile karaya nasıl çıkacağını sormaya cesaret etmemiştir o da ayrı...
Neyse fazla uzun bir girizgah yaptım... İşte bu Dursun Çiçek in ıslak/kuru gerçek/sahte olup olmadığı belli olmayan, bir kopya bir sözde asıl haricinde nüshası bulunamayan, askeri hiç bir yazışma usulüne uymayan yarı doğru yarı yanlış olan ''irtica ile mücadele eylem planı'' denen tamim mi bildiri mi devamlı talimat mı emir mi ne olduğu anlaşılamayan yazıyı yazmakla şuçlanmıştı... Gerçi Balyoz da da sanık... Adamın son görevi sanık olmak !!! Balyoz da da önemli yer tutan Çiçek in çok uzun dosyası aslında Cem yılmaza taş çıkartacak bir dosya... İnsanlar acı çekmese gül Allah gül de insanlar acı çekiyor...
Polis savcı mahkeme üçgeninde bir iki dönem Çiçek dinlenmiş dosyaya konmuş... Balyoz da çok sayfa var... İşin acısı utanmadan koymuşlar oraya hepsini...
İlkinde çok uzun dinleme inceleme sonucunda Çiçek in ''bu eylemleri yaptığının anlaşıldığı ve hatta bunu sağlamak için Erzincan'a Savcı ile konuşmaya gittiği tespit edilmiştir'' kanısına varılıyor... Dursun Çiçek defaaten ben demedim ben gitmedim desede inandıramadı amma sonradan bu adamın 32 yaşında bir iş adamı olduğu kaldığı otelin hissadarı ve ortağı olduğu ortaya çıktı , çıktı çıkmasınada yargı aşamasında asla bu değere alınmadı iyi mi!!!! Haaa Maddi hata yapmışız dediler orada kaldı çünkü bir o bölümü çıkarsalar dosyanın yarısı ve ciddi değerlendirme yok olacaktı... Başka Dursun Çiçek ti Erzincanda ki amma Bu Dursun Çiçek Orada savcıyla konuşmuştu !!! Balyozdaki durum bu şu anda Ne hukuk değil mi ????
İkinci dinleme ilk altı ayın sonunda ''görülen lüzum üzerine'' uzatıldı... Amma ne polis ne savcı nede uzatma kararı veren hakim ilkinden kelalaka bir numaraya izin istendiğinin/verildiğinin farkına varmadılar ve izin verildi... dinleme başladı... Bu dinlenmede de ilginç bir özelliği keşfedildi Dursun Çiçek'in... Konuşmalarda bol bol '' Çimento, harç, harfiyat, tuğla, kiremit,demir, çelik'' geçiyordu... Anımsarsınız polis bir ara ''alınan istihbarat'' diye kepçe grayder ha bir sağı solu kazıp duruyordu... Bazı TV ler canlı yayımlıyordu bunu ama hiç bir şey bulunamadı... Üç su borusu patlatma iki hiç bir değeri olmayan testi maşrapa bulunması dışında bir şey çıkmadı amma bu tutanaklara ''Dursun Çiçek kullanılmak üzere bir kısım mühimmat ve silahı tespit edilemeyen yerlere gömdü. Bunun kanıtıda telefon görüşmeleridir.'' olarak geçti... Buda dosyanın ikinci büyük yarısını oluşturdu... Her zaman ki gibi hain !!!Dursun Çiçek bu telefon görüşmeleride bana ait değil dedi durdu... Amma ne gam tutanak vardı kapı gibi... savcı müzekkeresi polis tutanağı mahkeme kararı.... gerisi traş... Sonra yaklaşık iki ay önce bir gazetenin acar muhabiri tutanakta yer alan Dursun Çiçek in telefonunu çeviriverdi... Çok ilginç bir şey oldu telefon çalmaya başladı!!! Çalmakla Kalmadı açıldı birde !! İyi mi?!!!! Muhabir aptallaşmıştır kesin ama kendini toplayıp sordu ''Dursun Çiçek ?'' Karşıdan ne yanıt geldi sanırsınız? Yanlış numara filan değil mi? Hayır değil işte... Tam tersi oldu '' Evet benim buyurun !!!'' Aslında o an orada olup muhabirin fotoğrafını çekmek isterdim... kesin ödül alırdı... evet telefondaki Dursun Çiçekti ve telefon onundu... Aradaki tek UFACIK FARK buda bizim Dursun Çiçek Albay değil... İnşaatçı olan bir Dursun Çiçekti... O an anlaşıldı telefonda ki '' Çimento, harç, harfiyat, tuğla, kiremit,demir, çelik'' sözlerinin hikmeti... Adam inşaatçıydı ne konuşacaktı ki? Bu işten tek karlı belki de bu Çiçek çıktı!!! Harfiyatını devlet bizzat polis eliyle yaptı!! Bedavaya geldi... Amma işin komiği bu gerçeğin ortaya çıkmasıda bir şey değiştirmedi... İnşaatçı dursun Çiçekten kimse özür bile dilemedi oda ayrı amma ''Dursun Çiçek kullanılmak üzere bir kısım mühimmat ve silahı tespit edilemeyen yerlere gömdü. Bunun kanıtıda telefon görüşmeleridir.'' ifadeleride aynen kaldı...
EEE şimdi bu Balyoz a nasıl inanacağız ? Bunların bir 007 romanı okumadığına dair belge olan var mı elinde ?
Ha şimdi malum kişiler bir hatadan ne olur diyebilir... Aslında çok şey olur... Gerçek bir Avukat olan Abbas Bey baskıdan kurtulursa ne olacağını söyler yoksa kıvırır gene... Amma ben devam edeceğim.... Bakalım neler denecek !!!!
Cevap: Üç general'in açığa alınmaları
Şu ana kadar ses yok ilginç.. neyse ben devam edeyim...
Barboros BÜYÜKSAĞNAK 1965 doğumlu, 1979 Deniz Lisesi Girişli 1987 Mezunu...Yani Harp okulu 1000 ler sınıfından. Şuanda Deniz Kurmay Albay , yani Amiral olma olasılığı olan bir subay... Bu kişi Balyoz/Suga planı nedeniyle ''sanık'' Buraya kadar hiç bir anormallik yok... SUç işlemiş ülkeye karşı bir darbe planında da yer almış olabilir ne var ki bunda diyebiliriz... Amma dosyayı soruşturmayı okudukça OHAAAA nidasını atmak geliyor insanların (hukuğa bağlı) içinden....
Bu Balyoz/Suga planının kasım/aralık 2002 de hazırlandığı ve Mart 2003 te seminerde tartışıldığı iddianamenin temeli... Dolayısı ile taslak plan kasım/aralık 2002 de hazırlanmış..Barbaros Büyüksağnak'ın adıda burada geçiyor... Yaşar Barbaros Büyüksağnak olarak... zurnanın ikinci zırt dediği yer... (ilkini aşağıda yazacağım....) tüm 87 harp okulu mezunları ''barbaros'' olarak biliyor bu kişiyi, diploması okul belgeleri hep Barbaros diye... 1987 de ki ilk atanması sonraki atamalarda aldığı eğitim diplomalarında taktir belgelerinde kısaca tüm yazışmalarda Barbaros... Deniz Kuvvetlerinin 1987 den 2007 Haziranına kadar olan tüm atamalarında görevlendirilmelerinde ki adıda Barbaros... 2007 Mayısında Barbaros Mahkeme kararı ile Adının önüne Yaşar ön adını ekletir. Ve ilk Haziran 2007 atamalarıyla birlikte Yaşar Barboros BÜYÜKSAĞNAK veya Y.Barbaros BÜYÜKSAĞNAK olur... AMMA NE HİKMETSE BEŞ YIL ÖNCE HAZIRLANDIĞI İDDİA EDİLEN DÜNYANIN EN GERZEK DARBE PLANLARINDAN BİRİ OLAN BALYOZ VE ONUN ALT SAFHASI SUGA PLANLARINDA İSMİ HEP YAŞAR BARBAROS BÜYÜKSAĞNAKTIR...!!!!::. Yani TAM MAHKEME KARARINDAN TAM BEŞ SENE ÖNCE ''YAŞAR'' ÖNADI KULLANILIR.. İŞİN İLGİNCİ İLK VE SON ''YAŞAR'' DA BUDUR... SONRA TAAAA 2007 HAZİRANINA GELİNİR BİR DAHA YAŞAR GÖRMEK İÇİN...
Zurnanın ilk zırt dediği yere bakarsak... 2002 Kasım/Aralık ta hazırlanan ve Mart 2003 te uygulanan seminere katıldığı ve planda ''Ankara Bölge Sorumlusu'' olduğu iddia ediliyor... Amma tüm belgeler Barbaros Albayın ''1 Kasım 2002 tarihi ile 1 Eylül 2003 tarihleri arasında Roma’da EUROFOR (AB ortak askeri gücü) karargahında gözlemci subay olarak görev yaptığı'' ve '' 23 Ekim 2002 tarihinde Türkiye’den çıkış ve 28 Ağustos 2003 tarihinde de giriş yaptığının ''belirlenmiş olması... Edirne İpsala dan çıkış ve girişi belgeli.... İtalya ya giriş çıkış belgeli... Görevlendirme oradaki işleri belgeli... Ama savcı için e gam Adam Roma da iken plan tatbikatına ''Ankara Bölge Sorumlusu olarak ''katılmış... Ya işte ciddi balyoz...
Birde çok teknik bir ''zırt'' var zurnada... O da şudur. Bu Barbaros Albay ''eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’in 2002 yılında hazırladığı öne sürülen amiral listesinde, Büyüksağnak’ın 2010 yılında tuğamiralliğe terfi etmesi öngörülüyor. '' Yani şuanda Özden örneğin listesi doğru olsa yada gitse Amiral olması gerekli... Dışardan bakıldığında bu olayların kopması veya diğer şartlar nedeniyle Amiral olamaması normal görülebilir. Amma bilen bir göz bakınca kazın ayağı öyle değil... 2002 de ki Kurmay Binbaşı Barbaros'un o anki prosedüre göre Amiral olabileceği en erken yıl 2013 daha önce olamaz... Amma Barbaros 2003 yılında erken terfi almış, 2005 yılında master yaptığı için bir yıl daha terfi almış, ve aynı yıl 2005 te Albaylıktan Amiralliğe terfi bekleme süresi 6 yıldan 5 yıla düşürülmüştür. Acaba 2002 yılında 2005 teki gelişme sonuçları nasıl öngörülebilmiştir. (kaldıki prosedür gereği gene yanlış öngörülmüştür. Barbaros Albay 2011 de Amiral sırasında olabilir.)
Şimdi çok ciddi olduğu söylenen Balyoz bu mudur ? Adamların kendi terfilerinden kendi subaylarının erede olduğundan adından haberi olamayıp böyle olabilir mi? Duyalım lütfen....
Neyse biraz daha devam edip konuyu bağlayayım ben...
Cevap: Üç general'in açığa alınmaları
Şimdi Balyoz ile ilgili son bir kaç saptama daha yapalım sonra konuyu kendime göre bağlayayım.
Şimdi bu balyoz planının temel iddiasını oluşturan 11 nolu cd var... Ne varsa bunda var... Çelişkilerde doğrularda planlarda ıvırda zıvırda... Bu cd yi hazırlayan ( yani üst verisini belgenin yazarı olarak beliren) kişi (Deniz Kurmay Kıdemli Albay Muharrem Nuri Alacalı), belgenin üstverisinde görünen oluşturma ve son kaydetme tarihlerinde (ve bu tarihler arasında) ABD’de eğitim için bulunuyor. Bu kişi Temmuz 2002 ve Haziran 2003 tarihleri arasında kesintisiz olarak yurtdışında. Gerek pasaportu gerekse ABD giriş çıkışları ve gerekse kurs katılım belgeleri bunu doğruluyor... Amma nedense ABD de eğitimde bulunan bu Albay'ın Birinci Ordu Selimiye Karargahında nasıl olupta veri yazdığı hiç açıklanmıyor...
İstanbul ilinde bulunan ilaç depoları listesinde “Yeni Recordati İlaç ve Hammaddeleri San ve Tic. AŞ.” isimli şirket 2003 yılında “Yeni İlaç ve Hammaddeleri San. Ve Tic AŞ” idi. İtalyan şirketi Recordati Ekim 2008’de Yeni İlaçı satın aldı ve ismi değişti. Amma bu bilgi 2003 teki seminerde aynen vardı!!! Ekim 2008 deki satış ve isim değişikliği 2003 de nasıl biliniyordu sorusuda asla yanıtlanmadı....
Özel hastaneler listesinde yer alan ''Medical Park Sultangazi'' hastanesi bu isme 2008 yılında Medical Park hastane grubuna satılmasından sonra kavuştu. 2003 yılında bu hastanenin ismi Sultan Hastanesi idi. EEE bu büyük bir öngörülü plan olduğundan seminere katılan ''darbeciler'' bunuda 2003 yılında bilmişti...
El konulacak ve kapatılacak dernekler listesindeki “Liberal Avrupa Derneği” bu isme Nisan 2006’da kavuştu. 2003 yılında bu derneğin ismi “Hür Demokratlar Derneği” idi. EE 2008 i bilen 2006 yı nasıl bilmezler diye düşünürsek sorun yok..
Belgelerde Avrupa Şafak Hastanesi 2006’da, Nisa Hastanesi ise 2004’te değişen isimleriyle yer aldılar. Sorun değil değil mi?
Bizzat emniyet müdürlüğünce doğrulamaya göre ''İstanbul İlinde Güvenilir Emniyet Personeli” listesinde adı geçen emniyet personeli Mart 2003’te farklı illerde görevliydi. Ogün Toprak Samsun’da, Salih Kara Eskişehir’de, Selami Hüner İzmir’de, ve Selim Kutkan Çorum’da görevliydi. Bu kişiler Temmuz 2003’te İstanbul’a tayin oldu.
Bursa ili basın yayın organları listesinde yer alan İlk Adım gazetesinin kuruluş tarihi 15 Ağustos 2005. Yine aynı listede 12 Eylül 2003’te kurulan Gürsu Ekspres haftalık gazetesi yer alıyor.
Savcılar, Cuma namazı sırasında camilerin bombalanmasıya ilgili planların (Çarşaf ve Sakal Eylem Planlarının) 5-7 Mart 2003’deki seminerde masaya yatırıldığını iddia ediyorlar. Ancak, bu planlarda bombalama eylemleri için belirtilen tarih 28 Şubat 2003 Cuma günü, yani seminerden önce. EE o kadar sonradan olacak hususların yanında birde eskisi olsa ne olur...
Ve bir son yapmak için askeri bir teknik konuyla bitireyim...
Türk Silahlı Kuvvetleri, Ege Ordu Komutanlığı’nın adını 2007’de Ege Ordusu Komutanlığı olarak değiştirmiştir. O tarihten önce TSK belgelerinde hep Ege Ordu Komutanlığı tabiri kullanılmıştır.Gerçi halk dilinde ve sivil ağızla (gazete v.s) genelde Türkçe zorlamasıyla Ege ordu yerine ege ordusu kullanımı çok yaygınndır. Hatta daha da öteye giderek Askerler arasında ki kouşmalarda bile Ege Ordusu deyiminin çok yaygın olduğunu görmekteyiz. Ancak hiç bir resmi yazışmada yani askeri yazışmada hele hele planda ''ege ordu'' asla ''ege ordusu'' olmamıştır... taki 2007 ye kadar... Ancak sırf askeri seminer olan ve sırf askeri yazışma olan bu balyoz darbe planında hep ''Ege Ordusu'' deyimi geçerki bu 5.5 sene öncesinden bu adın rsmi kullanılmasına belge olur !!! İşin ilginci bu plan haricinde 2007 ye kadar gene Ege Ordu yazılmasıdır !!!
Aslında normalde ''ergenekon'' denilen safsatadan da büyük olan bu safsatanın hiç bir tutuklusunun bulumaması gerçekte ne kadar ciddi olduğunun kanıtı olmalıdır ya neyse.... şimdi bu bilgiler ışığında olaya bir bakalım...
Cevap: Üç general'in açığa alınmaları
Şimdi tam YAŞ öncesi; iddianamesi kabul edilmiş ilk mahkeme günü belirlenmiş bir dava kabul edilen BALYOZ planı ile ilgili ; hemen hemen terfi edecek albay ve general/amirallerle ilgili yakalama kararının çıkartılması ne kadar doğru ve hukukidir. Her türlü delil belge ifade toplanmışki dava açılmış dava kabul edilmiş gün verilmiştir.
İlgili mahkeme ve savcıları haricinde tüm ceza hukukçuları bu uygulamanın hukuk dışı olduğu görüşünde hemfikir olmuşlardır. Ancak neticeleri ortadan kaldırılamamıştır. Ve ne hikmetse YAŞ kararlarıın hitamında tüm yakalamalar bir anda kaldırılmış ne hükümet ne ilgili savcılık ''gık'' bile dememiştir. Başka koşullarda olsa bu yakalama kararlarının kaldırılmasına nedendir bilinmez hükümetin koparacağı gürültü inanılmaz olurdu, gık bile denmemesi isteilen sonuca hasıl olunduğunun göstergesidir.
Devamla iki general bir amiral'in bu operasyondan sonra terfilerinin hazırlanıp ilgili bakanlıklara gönderilmesi ve bu bakanların yetkilerini kullanarak bu terfileri imzalamayıp kararnameleri geri göndermesiyle kriz doğmuştur. (Aslında devlet yapısında seçilmişlerin yetkilerinin de tekrar düzenlenmesi gerektiğini gösteren en güzel örnek budur. Seçilmiş demek istediği gibi AT koşturmak demek değildir. Kanunlara Nizamlara ve anayasaya uygun devlet hiyerarşisi liyakat gibi değerlerle sınırlarının olduğunu bilmelidirler. Amma hiçbir şey bilmedikleri ortadadır. RTE nin bu konudaki son beyanları bunu açıkça göstermektedir. )
Bu kişilerin haklarını aramak için AYİM e gitmeleri üzerine kriz derinleşmiştir. Bazılarına göre haklı bazılarına göre haksız karar veren AYİM (Anayasal yüksek bir mahkemedir hali hazırda... RTE referandumda buu da yok etseydi!) yürütmeyi durdurmuştur. Başbakanlık ve iki ilgili bakanlığın yaptığı itirazıda reddederek gene kararında direnmiştir. Başbakanlığın ikinci itirazıda reddedilmiştir. Basına yansıyan itiraz dilekçeleri kelimenin tam anlamıyla evlere şenliktir. Hele hele Başbakanlığın Genelkurmay a bu kişilerin ''emeklilik işlemlerinin yapılarak'' başbakanşlığa gönderilmesini istemesi hukuki skandaldır. Hukuki zorunluluk yüksek mahkeme kararını 60 gün içinde uygulamaktır.
Ancak ne olmuştur bu 60 günlük sürenin dolmasına günler kala muhtemelen başbakanın arzusu ve talimatıyla bu kişiler açığa alınmıştır. Aslında burada ''hukuki'' görünen bir hukuksuzluk bulunmaktadır. İlgili bakanlar bunu keyfi canları istedikleri an uygulayamazlar. Balyoz planının mahkemece kabulünü takip eden bir iki hafta içinde ilgili bakanlar ''zorunlu gördükleri subayları açığa alma'' yetkisini kullansalardı işte o zaman tam bir hukuki zemin içerisine oturmuş olurdu. hiç bir yetki ve kanun keyfi uygulamaya açık olmamalıdır. Açığa alma yetkisinin neresinde yazmaktadır ki ''ilgili bakan keyfi olarak istediği an açığa alır'' Açığa alma yetkisinin uygulanmasının bir süresi olmalıdır. Buda mahkemenin davayı kabul ettiği andan itibaren 15 gün yada bir aydır. Bunun dışında bu yetkinin uygulanması hukuken mümkün olmasına karşın keyfiliğe girerki bu hem çok tehlikelidir hemde kamu vicdanını rahatsız etmelidir. Hele bu duruma gelindi ise bu hukuktan çok siyasal bir tercihtir ki TSK üstünde siyasal tercihler yapılmamalıdır. Bakanların yaptığı aslında geçersiz işlem olmalıdır. Çünkü hiç bir bakan kararı yüksekyargı kararını engellememeli onu engellemeye yönelik olmamalıdır. Dolayısı ile her ne kadar açığa alma işleme hukuki görünsede asla doğru değildir. Siyasetin hukuku zorlaması dersek yanılmış olmayız.
Cevap: Üç general'in açığa alınmaları
"Bu hükümetin her yaptığını elbette onaylamıyorum."
"Ama yaptıkları iyi şeylerden birisi de, askerlerin siyasete müdahale etme hastalığını büyük ölçüde engellemiş olmalarıdır"
"Yani hükümeti toptan red ya da toptan kabul etmek gibi hastalıklı bir bakış açısı ile bakmıyor"
"Eleştirilecek noktada eleştiriyor, övülecek yerde övüyor"
"Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde AYİM denilen mahkeme yoktur"
"Emir komuta içerisinde idari yargı olmaz"
"Bu ülkenin insanları da çağdaş hukuk standartlarına layıktır diye düşünüyorum"
Sayın Abbas beyin iletilerinden çıkardığım cümleler."Aslında bu görüş, bana ait değil, Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Binnaz Toprak’a ait" Diyor ve kendi düşüncelerini sıralıyor sayın Bilgili.
Sayın Prof.Dr. Binnaz Toprak hocayı tanımam,sayın Av.Abbas beyide buradaki iletilerinden takip ederim,ancak böyle düşünen insanları görmek,okumak demokrasimiz açısından umutlarımı yeşertiyor.Kendini bilgili sanıpta bir sürü yazı yazıp hiç birşey anlatamayanlara,konuyu çorba gibi karıştıranlara girdiği dar bir kalıptan,çerçeveden bir türlü çıkamayanlara bakınca,yukarıdaki sadece birkaç cümle bana o kadar sağlıklı geliyorki.Müthiş sağlıklı düşünceler bunlar.Teşekkür ediyorum düşünenlere ve paylaşana.Eh zeka işi.