Cevap: Ata ve Türk alerjisinde son nokta!
TAKSİM'DE 10 KASIM GERGİNLİĞİ
Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün 72. yıl dönümü nedeniyle Taksim Meydanı'nda düzenlenen törenin sonunda gerginlik yaşandı. Protokolün de hazır bulunduğu tören sonrası bir genç, "Kahrolsun PKK diye" bağırdı. Uyarılara rağmen slogan atmayı sürdüren genç, polis tarafından gözaltına alındı. Bu sırada bir başka vatandaş da, "Sizleri Mesih'e emanet ediyorum." diye bağırdı. Gençle birlikte bu vatandaş da gözaltına alındı.
http://www.habervitrini.com/haber.asp?id=495595
"Ne Mutlu Türküm Diyene" deseydi.... Vuracaklar mıydı?... Merak ettim!
Cevap: Ata ve Türk alerjisinde son nokta!
Şunu belirtmek zorundayım ki Atatürk'ün adı Ata değil. Kendisi bile bu hitaptan rahatsız olurdu. Onun üzerinden edebiyat yaparken önce onun adını doğru şekilde telaffuz edilmesi gerekiyor bence.
Cevap: Ata ve Türk alerjisinde son nokta!
Andımız tartışılabilir
Sakık’ın “Varlığım neden Türk varlığına armağan olsun. Ben Türk değilim ki” sözüyle ilgili görüşü sorulan Çubukçu bunun dünyada çok örneği olmadığını belirterek “Demokratik ülkede hepsi tartışılabilir” dedi
MEHMET KAYHAN YILDIZ, TOLGA YANIK Konya DHA
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu ziyaret ve incelemelerde bulunmak üzere geldiği Konya’da, BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın “Andımız”la ilgili sözlerini değerlendirdi. Öğrencilerde okuma alışkanlığını geliştirmek için okullarda “e-kitap okuma“ devrinin başlayacağını söyleyen Bakan Çubukçu, 2 yıl boyunca devam etmesi planlanan projenin pilot uygulamasının Adana, Afyonkarahisar, Ankara, Bursa, Erzurum, Samsun ve Şanlıurfa’da başlatılacağını, daha sonra ülke geneline yayılacağını belirtti.
Çubukçu önce Valilik ve Selçuk Üniversitesi Rektörlüğü’nün “Konya’daki İlköğretim Okullarının Kütüphanelerini Destekleme Projesi” kapsamında 60 bin kitabın dağıtım töreni ile “Konya İlköğretim-ortaöğretim Öğrencilerinin Kitap Okuma Alışkanlıkları Raporlarının Sunumu”nun yapıldığı programa katıldı.
‘Kaldırılma kararı alınmadı’
Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi’ndeki kitap dağıtım töreninin ardından bir restoranda verilen öğle yemeği yiyen Çubukçu, daha sonra AK Parti İl Başkanlığını ziyaret etti ve gazetecilerin sorularını da cevapladı.
Milli Eğitim Şurası’nda, andımız ile ilgili alınan karara değinen BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın “Benim varlığım neden Türk varlığına armağan olsun. Ben Türk değilim ki“ dediği hatırlatılması üzerine Bakan Çubukçu şunları söyledi:
“Şûrada alınmış bir karar yok. Verilmiş bir önerge söz konusu. Önergeyi genel kurul üyelerinden bir öğretmen verdi. Genel kurul tarafından da oylamaya sunuldu. Verilen bu teklif kabul edilmedi. Bu yönde bir tavsiye kararı çıkmadı. Üzerinde çok tartışma olduğu için, ben öğretmenler günü dolayısıyla katıldığım bir programda da bunu söyledim. Bunun üzerinde bu kadar gürültü ve fırtına koparılması çok anlamlı değil.
Andımız, 1937’de dönemin milli eğitim bakanı tarafından kaleme alınmış, 12 Eylül’de ekleme yapılmıştır. Özellikle ilköğretim olmak üzere, bir ant ile okula başlama gibi çok örneği yok dünyada. Bunların hepsi demokratik bir ülkede tartışılabilir. Bunlar öneri olarak sunulabilir. Öneriler kabul edilir veya edilmez.”
ANDIMIZ
Türküm, doğruyum, çalışkanım,
İlkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Ey büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.
“Ne mutlu Türküm diyene!”
Cevap: Ata ve Türk alerjisinde son nokta!
Bir an için Yunanistan'ın Batı Trakya'sında yaşayan bir Türk olduğumuzu varsayalım.
Yunanlılar her sabah okulda, Türk çocuklarına "Yunan'ım, doğruyum, çalışkanım.. Varlığım Yunan varlığına armağan olsun" şeklinde ayin yaptırdıklarını varsayalım.
Ya da Irak'ta yaşayan Kerkük Türklerine Kürt yönetiminin "Kürdüm, doğruyum, çalışkanım.. Varlığım Kürt varlığına armağan olsun" diye bağırttıklarını varsayalım..
Yunanlıların ve Kürtlerin bu yaptıklarını normal karşılıyorsak, bizim okullarda her sabah yatırdığımız bu sabah ayinini de normal karşılamak gerek.
Yunanlıların ve Kürtlerin yaptığını normal karşılamıoysak, bizim yaptığımızda da bir anormallik var demektir.
Bu tür ayinler üçüncü dünya ülkelerine özgü totaliter ayinlerdir.
Çağdaşlaştıkça, demokratikleştikçe ve normalleştikçe bunların gereksiz olduğu anlaşılacak..
Cevap: Ata ve Türk alerjisinde son nokta!
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
Bu tür ayinler üçüncü dünya ülkelerine özgü totaliter ayinlerdir.
Çağdaşlaştıkça, demokratikleştikçe ve normalleştikçe bunların gereksiz olduğu anlaşılacak..
Sayın Av. Abbas Bilgili Sizi hayret ve şaşkınlıkla okurken ne demek "totaliter" "ayin"
Bu ülke Musolinin veya Hitlerin miras bıraktığı bir ülke değil.
Böyle giderse sizler sayesinde normalleştikce gereksiz olduğu bunların konuşulamadığı VATAN KALMAYACAK. Bunlara karşı gelen Vatan Hainleri ne de o zaman sözde toplatılarına o bez parcalarıyla gelirler Neden hep aynı Sözde marşlarını çalarlar Neden..!
***********************
MUSTAFA MUTLU
Biz bu tehlikeli gidişi her hatırlattığımızda, satılmış liboş kalemler üzerimize yürüdü!
Ama artık öyle bir döneme girdik ki; ağızlarındaki baklayı daha fazla saklamaya gerek duymuyorlar...
Önce “federe” devlet istediklerini söylediler...
Baktılar ki ne isterlerse onu alacaklar; önceki gün sözde “Dersim Özerk Cumhuriyeti”ni resmen ilan ettiler!
Kendi bayraklarını...
Kendi marşlarını...
Kendi parlamentolarını legalleştirmeye soyundular!
Kapalı kapılar ardında hazırlanan haritaları artık miting meydanlarında sallar hale geldiler!
Kendi devletlerini kurduklarından o kadar eminler ki; bu devletin ikinci dili olarak “Zazaca”yı ilan ettiler...
Düne kadar bize, “Adamların devlet kurmak gibi bir amaçları yok, uyduruyorsunuz” diyen o liboş kalemler yine devrede...
Şimdi de, “Ne var yani; kan döküleceğine bırakalım kendi devletlerini kursunlar” diyorlar...
***
Tamam; bu ihaneti anlıyorum.
Misak-ı Milli’yi parçalamak için başka devletlerin himayesinde yapılan alçak planların adım adım gerçeğe dönüştürülmesini ibretle ve hayretle izliyorum...
Çünkü ben, “sıradan” bir vatandaşım; yapabileceğim tek şey bir gazeteci olarak, “Kral çıplak, ülke elden gidiyor” diye bağırmaktan ibaret... Onu da zaten yapıyorum...
Ya bu “çok demokratik” ülkenin cumhuriyet savcıları?
Onlar neredeler?
Neden bu “hain ittifak” karşısında dut yemiş bülbülü oynuyorlar?
Aralarından biri bile çıkıp, neden bu tezgâhın üzerine gitmiyor?
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Meclis çatısı altında olup, başka bir “devlet”i resmen ilan eden sözde milletvekillerine karşı neden harekete geçmiyor?
Hayali darbe girişimlerine ve hayali çetelere karşı verilen sözde “hukuk mücadelesi” bu aleni kalkışma karşısında neden bir türlü başlatılmıyor?
Temel görevi, ülkenin bağımsızlığını ve bölünmez bütünlüğünü korumak olan Meclis ve hükümet, neden kendi ordusuna karşı aldığı tavrın onda birini, bu alçak kalkışmada bulunanlara karşı almıyor?
***
Avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum:
“Nerede bu devleeeeeeeeeeeeetttttttt!”
http://haber.gazetevatan.com/Haber/326953/1/Gundem
Cevap: Ata ve Türk alerjisinde son nokta!
Sayın Sezen,
Bu ülkenin okullarında okuyan bir Rum, Ermeni, Kürt vs. çocuğuna her sabah "Türküm, doğruyum, çalışkanım, varlığım Tür varlığına armağan olsun" dedirtmek size mantıklı geliyor mu?
Başka bir ülkede aynı şeyin size yaptırılmasını ister misiniz?
İstemediğiniz veya annenizin babanızın istemediği bir şeyi size her sabah yatırdıklarında bunu "demokratik" mi yoksa "antidemokratik mi" bulursunuz?
Bunlar totaliterlik değilse nedir?
"Mussolini ve Hitler"den bahsetmedim, ama Kemalizmin en önemli ideologu Mahmut Esat Bozkurt zaten "Atatürk İhtilali" isimli eserinde zaten kendi dönemlerini Mussolini ve Hitler uygulamasına biraz benzetiyor.
Bu benzetmeden "totaliter" mi yoksa değil mi siz karar verin.
Cevap: Ata ve Türk alerjisinde son nokta!
Sayın Abbas Bilgili'ye Katılmamız Mümkün değildir.
Türk Kelimesi Türk MİLLETİ anlamında kullanıldığını çok iyi bilmeniz lazım.
Kürtler de bu milletin esas unsurudur.
Sizin bu dediklerinizi kabul edersek ,Türkiyede lazı,çerkesi ,boşnağı da Türk Milletinden ayırmamız gerekir.
Gerçekler ve Tarih Bu söylemi kabul etmez.
Cevap: Ata ve Türk alerjisinde son nokta!
Üniversite öğretim üyelerinden Prof. Dr. Cemil Koçak’ın, gerek Mustafa Kemal Atatürk, gerekse Çanakkale Zaferi ile ilgili akıl almaz ifadeler kullandığı öğrenildi.
Gazete 5’e ulaşan bilgilere göre, bazı ailelerin Prof.Dr. Cemil Koçak’ın bu sözleri üzerine Sabancı Üniversitesi Rektörlüğü’ne başvurduğu ve gerekenin yapılmasını istedi.
İşte o konferansın ayrıntıları ve Koçak’ın hakaret içeren sözleri:
Toplantının tarihi: 23 Ekim 2010
Yer: Sabancı Üniversitesi
Konferansın Konusu: Çanakkale Savaşları
Konferansı veren hoca: Prof. Dr. Cemil Koçak
Öğrencilerin aileleri salondaki yerlerini almış, Koçak’ı dinlemeye başlamışlardır. Koçak Çanakkale Savaşı’nı anlatmaya başlar. Bir süre sonra aileler Koçak’ın sözlerindeki ifadelere dikkat etmeye başlamıştır.
“5-10 KİŞİYİ BİLE YÖNETEMEZDİ”
Koçak Yarbay Mustafa Kemal’den “Yarbay Mustafa” diye söz etmektedir.
“Yarbay Mustafa”dan öyle sözler ile bahsetmektedir ki, aileler olayı anlamaya çalışır.
Bu Yarbay Mustafa, tarih sahnesine tamamen tesadüf eseri çıkmış, aslında onu Alman komutan Gelibolu içlerinde bir yere gözden uzak olsun diye attıklarını hayatında 5-10 kişiyi bile yönetmediğini, zaten şansı yaver gitmeseydi kahve köşelerinde emekliliğini yaşayıp gideceğini alaycı bir dille söylemektedir.
Kimdir bu tarih sahnesine tesadüfen çıkan, şansı yaver giden, hayatında 5-10 kişiyi bile yönetemeyen Yarbay Mustafa…
“YARBAY MUSTAFA YETENEKSİZDİ”
En sonunda bir öğrenci ailesi dayanamaz “Yarbay Mustafa diye bahsettiğiniz Mustafa Kemal mi?” diye sorar. Koçak “Evet” der. Aileler şaşkındır.
Öğrenci ailesi devam eder: “Neden hiç Mustafa Kemal demediniz?”
Koçak “Tarih o gün ki oldukları görevle yazılır” der ve öyle bir ifadeyle devam eder ki salona bir şok daha yaşatır:
“Zaten Yarbay Mustafa itaatsizlikten görevden alındı.”
Koçak, “Yarbay Mustafa”nın görevden alınmasının “nedenini” ise bakın hangi ifadeyle anlattı:
Yeteneksizdi.
SIRA ÇANAKKALE ZAFERİ'NE SALDIRIDA
Koçak, Atatürk’e saldırısını bitirdikten sonra, Çanakkale Zaferi’ne dil uzatmaya başladı.
Koçak’a göre, aslında Çanakkale Savaşı’nın galibi Türk Milleti değil, Almanlardı. Türk Milleti zaferi, Almanlar kutlamaya başladıktan sonra kutlamaya başlamıştı.
Prof. Dr. Cemil Koçak’ın sözleri bunlarla bitmedi.
Devam etti:
Kime sorsan dedesinin Çanakkale’de şehit olduğunu, bir tek savaş Çanakkale de mi olmuş, niye diğerleri anılmıyormuş…
Konferans, Koçak’ın bu "değerlendirmeleri"yle sona erdi.
http://www.gazete5.com/haber/prof.-d...-201-67183.htm
Cevap: Ata ve Türk alerjisinde son nokta!
Ne mutlu sürüyüm diyene
Türk’üm...
Aaaa, ne ayıp oğlum Türk’üm demek.
Hiç utanma arlanma yok mu sende? Sanki Türk’üm demek bir marifet. Niye Türk oluyorsun ki? Olma canım, illa olacaksan başka bir şey ol...
Doğruyum... Yapma kızım, yalan varken, dolan varken, doğruluk da neymiş? Bak büyüklerine, hiç onlar doğruyu söylüyor mu?
Çalışkanım...
Evladım, bunca işsiz varken çalışmak da ne kelime. Anarşist misin sen? Al sadakanı otur aşağıya.
Yasam...
Yasan, görevini kötüye kullanmaktır yavrum. Meclis’ten daha geçen hafta çıktı, dumanı üstünde tütüyor. Kullan kötüye görevini, cezanı düşürsünler.
Yurdumu özümden çok sevmek...
Yurt sevilmez çocuğum, pazarlanır. Dekar dekar, karış karış satılır.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun...
Varlığın niye kalsın el âleme, üstelik de Türklere. Ver oğluna, kızına. Çil çil altın al, gemicik al, havuzlu villa al...
Ve son: Ne mutlu sürüyüm diyene...* Işık Kansu / Cumhuriyet
M.E.Sezen: Evet daha ileri Demokrasi için alerjisi olanlar hep bir ağızdan...:DD
Cevap: Ata ve Türk alerjisinde son nokta!
Sayın sezen;
Işık Kansu'nun yazısı ne yazık ki benim eleştirimi karşılamaktan çok uzak bir demagoji örneği.
Biz "Türk" kelimesinden hiç bir şekilde rahatsızlık duymayız.
"Andımız"daki sözler beni rahatsız etmez.
Ben Türk olduğum için bu sözlerden rahatsızlık duymuyorum.
Bu memlekette Türk olmayanlara bu etnik söylevi söyletmek onları rahatsız eder ve ediyor da.
Bunu onlara dayatmak, o insanları ülkeden ve bizlerden soğutuyor.
Bu da bölünmeye (ya da bölücülüğe) hizmet ediyor.
Biraz empati yapalım, kendimizi onların yerine koyalım.
Bize böyle bir dayatma yapılırsa rahatsız olmaz mıyız.
Işık Kansu bir de bu açıdan baksaydı keşke..