Sayın Admin Tüm üyeler adına teşekkür ederim bilgilendirmeniz için. Demek ki bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi olunmuyormuş
Printable View
Sayın Admin Tüm üyeler adına teşekkür ederim bilgilendirmeniz için. Demek ki bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi olunmuyormuş
Öncelikle şunu ortaya koymak gerekir: Avukatlık bir kamu hizmetidir ve bu mesleğin "özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirilmesi" yasal bir zorunluluk olarak düzenlenmiştir.
Bu nedenledir ki, avukat bir işi üstlendiği andan itibaren, her adımında olağanüstü bir titizlik göstermek durumundadır. Öyle ki, avukat, vekaletten çekilmeyi seçtiğinde dahi, müvekkilinin hakkına zarar gelmemesi için gerekli tüm önlemleri alacak, şartları yerine getirecektir.
Ancak, bu, avukatın -kimilerince yanlış değerlendirildiği üzere- avukatın bir işi almak veya aldığı bir işi sonuna kadar takip etmek zorunda olduğu anlamına gelmemektedir.
Sayın Admin'in aktardığı üzere, Yasanın 41.maddesi, avukatın, herhangi bir haklı neden aranmaksızın "kendi isteği ile" davadan çekilebileceğini açıkça düzenlemiştir.
Buradaki zorunluluk, İlknur Hanım'ın somut örnekle belirttiği üzere "istifasını müvekkiline tebliğ etmesi" ve "vekillik görevine tebliğden itibaren onbeş gün süre ile devam etmesi"nden ibarettir.
"Haklı sebep" sadece, avukatın ücrete hak kazanıp kazanmaması noktasında önem arz eder. Yine aktarıldığı üzere, Yasanın 174. maddesi ile, avukatın haklı bir sebep olmaksızın işi takipten vazgeçebileceği, ancak bu durumda ücret isteyemeyeceği veya peşin olarak almış ise ücreti geri vermek zorunda olduğunu düzenlenmiştir.
Görülüyor ki, avukatın bir davadan çekilmesi için haklı sebep göstermesi yasal bir zorunluluk değildir.
Sayın Avukatlarımız,
Vermiş olduğunuz bilgiler için teşekkürlerimi iletiyorum. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmayacağı görüşünüze ve konunun yasal düzenlemeler üzerinden tartışılmasına kesinlikle katılıyorum.
Bu bağlamda yasanın 171. maddesi hakkındaki görüşlerinizi de öğrenebilir miyim?"
Uluslararası Barolar Birliği Oslo Kararları:
3.3.2"Avukat,kendisinin yetersiz olduğu bir konuda müvekkiline hizmet vermemelidir."
3.3.3."Avukatlar,başka işlerinin yoğunluğu nedeniyle derhal yapamayacakları işleri kabul etmemelidir."
(4): "Avukat zaman ve yeteneklerinin elvermediği işi kabul etmemelidir".
(10): "Avukat davadan ancak geçerli bir sebeple ve müvekkilinin menfaatine aykırı düşmeyecek şekilde çekilebilir".
Sayın Avukat Tayfun Eyilik benim yaptığım açıklamalar hukukun genel ilkeleri doğrultusundadır.Bu konuya ilk cevabımı yazdıktan sonra Avukatlık Kanununa ve gugılda bulduğum açıklamalara bakarak benim açıklamam aleyhinde madde ve bilgiler bulmuştum.Ancak yine de fikrim değişmemişti(Ben de hukukçuyum).Avukatlık kanununda böyle saçma bir hükmün bulunması Türkiye Cumhuriyetindeki bazı sınıfları kollama anlayışının bir ürünüdür(milletvekili,işveren gibi).
Oslo Kararlarını da yeni görüyorum.Ben hakim olsam vekaleti sebepsiz olarak bırakan avukatı açılan dava üzerine tazminata mahkum ederim.Avukatlık Kanunundaki hüküm de beni engellemez.
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7.5.2004-5170/7 md.)Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.
XIII. Hakların korunması ile ilgili hükümler
A. Hak arama hürriyeti
MADDE 36. – (Değişik: 3.10.2001-4709/14 md.) Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.
Eğer siz bir hukukçu olarak, Avukatlık Kanununun akla mantığa sığmayan bu maddesinin, avukata tazminat davası açılmasını önleyeceği kanaatinde iseniz diyecek sözüm yok.
Hukuk Normatif bir bilim ise cevabı siz de verebilirsiniz