Cevap: Borçlar Kanunu 41/2 Haksız Fiil nedeni ile 3 ncü kişiye Tazminat Davası açma..
Evli kimseyle birlikte olmak fiilini gerçekleştiren kişi ve evli olduğu halde başkası ile birlikte olan eşin fiilleri, evlilik birliğini temelinden sarsmıştır; zira evlilik eşlere sadakat yükümü yüklemektedir, bu yüküme aykırı davranış birliğin kuruluş felsefesine aykırılıktır ve birlik boşanma ile sona ermiştir. Birliğin sona ermesinde zarara uğrayan kimse de evli taraftır.
Evli ve masum eşin manevi zararı; evlilik birliğinin sona ermesinden duyduğu üzüntüdür.
Aldatan eş ve 3 ncü şahıs zarara birlikte neden olmuşlardır, bu üzüntünün giderilmesi; zararın tazmin ettirilmesi ikisine yüklenmelidir.
İlk bakışta 3. kişiye tazminat ödetilmesi kararı evlilik birliliğinin eşlere yüklediği sadakat borcu açısından ne kadar saçma görünse de, sadık kalmak bir iradi faaliyetidir ve 3. kişi aldatan eşin iradesini olumsuz yönde etkileyerek zararlı sonucun gerçekleşmesini etkilemiştir.
Aldatan eşin sadakat yükümü, diğer insanların özenli, tedbirli ve dürüst davranma yükümünü ortadan kaldırmaz, önüne de geçmez
Cevap: Borçlar Kanunu 41/2 Haksız Fiil nedeni ile 3 ncü kişiye Tazminat Davası açma..
3. kişi aldatan eşi elde etmek için her türlü baştan çıkarıcı eylemi yapacak, çekiciliğini, kullanarak onunla birlikte olmak için her şeyi yapacak, bu eylemleri ile iyi giden bir evliliğin sona ermesine sebep olacak,
ve bu arada 3. kişiden her nedense beklemediğimiz dürüst bir insan gibi davranma yükümlülüğünün 90 katını aldatan eşten bekleyeceğiz.
aldatan eş kusurludur ve boşanma davasında masum eşe tazminat ödemek durumundadır.
Ancak Olayda aldatılan eşin, evlilik birliğinin yıkılmasından dolayı duyduğu üzüntü yani manevi zararın tazmini, Medeni Kanun Aile Hukuku hükümleri çerçevesinde düşünülmesi gereken bir durum olmasının yanında, bu çerçevenin dışına çıkılamayacağı yönünde herhangi bir yasaklama da yok. Yoksa varmı ?
Ben olayda 3. kişinin davranışını haksız fiil olarak nitelendirerek buradan yola çıkılarak tazminat talep edilebilecğeini düşünüyorum.
Zira;
Kusur: Hukuk düzeninin kınadığı iradi davranış biçimidir,
3. şahıs kusurludur; hem de kusurun en ağır biçimi olan kast mevcuttur. İyi giden bir evlilik olduğunu bilmesine rağmen aldatan eş ile birlikte olmuştur.Bu birlikteliğin, evliliği sona erdireceğini ve aldatılan eşin iyi giden bu evliliğinin aniden bitmesinden dolayı üzüleceğini, yani manevi yönden zarara uğrayacağını bildiği ve bu sonucu istediği için uygun illiyet bağı vardır.
Olayda, zararlı sonuca direkt etki eden davranış 3. şahsın kusurlu eylemidir.
Ve bütün bunlara rağmen Medeni Kanunun Aile Hukuku bölümünde 3. şahsa ilişkin hüküm olmadığı için kusurlu davranış sonucu ortaya çıkan zararın, bu zararı ortaya çıkaranca tazmin edilmeyeceğini savunmak, Medeni Kanunda kanunilik ilkesi varmış gibi düşünmek ahlaka aykırı davranışı ödüllendirmektir.
Alıntıdır..
Cevap: Borçlar Kanunu 41/2 Haksız Fiil nedeni ile 3 ncü kişiye Tazminat Davası açma..
Aldatan eşin bu davranışının diğer eşin kişilik haklarına saldırı teşkil eden bir eylem olduğu yargı kararlarında belirtilmiştir. ( Örneğin YHGK 2006/2-521 e. 2006/517 k. sayılı ve 12.07.2006 tarihli kararı.)
Medeni Kanunun Aile Hukuku- Evlilik Hukuku- Boşanma Bölümünde yeralan MK m.174/2 hükmü özel nitelikte bir düzenlemedir. Ancak bu hüküm olmasaydı dahi, kişilik haklarına saldırılan kişi bu niteleme sebebiyle, MK m.24 koruması altındadır.
Kişilik hakkı zedelenen kişinin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar yada kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır. ( MK.m.24/2 )
Eğer eylemi kişilik haklarına saldırı olarak kabul ediyorsak, bu eylemin diğer katılımcısını sorumluluk dışında bırakmak çelişki oluşturmaz mı ?
Cevap: Borçlar Kanunu 41/2 Haksız Fiil nedeni ile 3 ncü kişiye Tazminat Davası açma..
Burada üçüncü kişinin tazminat ödemesine yol açan fiil, bu kişinin bir evlilik ilişkisine son verilmesini değil, aldatılan eşin sosyal kişilik haklarına bilerek zarar verilmesini kapsamaktadır. Dolayısıyla üçüncü kişinin evlilik birliğinin tarafı olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır. Buradaki hukuki durum, bir kişinin başka bir kişinin sosyal statüsüne verdiği bilinçli zararın tazmininden ibarettir. Manevi tazminat, bir ceza olmayıp, kişinin kusurlu eylemi sonucu yarattığı zararın parasal biçimde ödettirilmesidir. Dolayısıyla burada bir cezalandırmadan bahsetmek de hukuki değildir. Kişi evlilik birliğinin tarafı sıfatı ile değil, başka bir kişinin kişilik haklarına zarar veren sıfatı ile sorumludur. Bu itibarla, Borçlar Kanununun haksız fiil hükümlerine göre tazminat ödenmesine karar verilmesi yerindedir.